Sözde Kızlar, Peyami Safa, 100 Temel Eser Kitap Özetleri, 100 Temel Eser Kitap Özeti

Sözde Kızlar, Peyami Safa, 100 Temel Eser Kitap Özetleri100 Temel Eser Kitap Özeti

Sözde Kızlar, Peyami Safa, 100 Temel Eser Kitap Özetleri, 100 Temel Eser Kitap Özeti

Mebrure tipik bir Anadolu kızıdır. Annesi gençken ölmüş, babası tarafından büyütülmüştü. Mebrure İzmir’deki Amerikan Mektebinde okumuş ve eğitimini orda tamamlamıştır. Mebrure, babasıyla birlikte Manisa’da yaşardı. Babası İhsan efendi Manisa’nın önde gelen tanınmış insanlarından biriydi. Yunanlıların Manisa’ta girmesi üzerine, Mebrure ve babası Manisa’yı terkeder ve hikaye burada başlar.

Mebrure, Bursa’ya dayısı hüseyin Efendi’nin yanına gitti. Hüseyin Efendi’nin ölmesi üzerine babasını aramak için İstanbul’a gitti. Bu, olayların başlangıcıydı. Mebrure İstanbul’da babasının sütkardeşi Nafi Bey’in evinde kalacaktı ancak Nafi Bey de ölmüştü. Nafi Bey’in karısı Nazmiye Hanım’ın kızı Nevin ve oğlu Behiç, Mebrure’nin İstanbul’daki tek yakınlarıydı. Mebrure onları buldu ve onlara hikayesini anlattı. Nazmiye Hanım ve ailesi de Mebrure’ye yanlarında kalabileceğini belirttiler. Bunun üzerine Mebrure de onlarla birlikte kalmaya karar verdi.

Evdeki yaşam Avrupa özentisi bir yaşamdı. Evin kızı Nevin, Fransızca konuşuyor, köpeğine bile fransızca olarak sesleniyordu. Mebrure ise evdeki bu yaşamdan hoşlanmıyordu. Mebrure, Nazmiye’nin oğlu Behiç’in kendisine olan yakın ilgisinden de rahatsız oldu. Behiç; içkiye, kumara, kadına düşkün biriydi. Evde sık sık da partiler verilirdi. Bu partilerin değişmeyen isimleri vardı. Bunlar; Nazmiye Hanım’ın arkadaşı Naciye Hanım ve onun kızı Güzide, Behiç’in arkadaşı Siyret, Behiç’in uzatmalı sevgilisi Belma(Hatice) ve onun abisi Salih’ti. Mebrure bu ortamdan hoşlanmamasına rağmen, onu bu evde tutan tek neden babasını bulmaktı.

Belma, Behiç’in Mebrure’ye olan ilgisinden pek hoşlanmamıştı. Behiç’le Belma çok uzun yıllardır büyük bir ilişki yaşıyorlardı ve Belma bu ilişkisi sırasında Behiç’in her tülü taşkınlığına ve onu aldatmasına gözyummuş, hala onun kendisiyle evlenmesini bekliyordu. Fakat Behiç, Mebrure için bütün kötü alışkanlıklarından hatta Belma’dan vazgeçmeye hazır görünüyordu ve Mebrure’ye de böyle görünmeye çalışıyordu.

Derken birgün aile dostlarından Nadir’in çok yakın arkadaşı olan Fahri çıkageldi. Fahri, düzgün bir karaktere sahipti. Mebrure İzmir’de Amerikan Mektebinde okurken, babasının yanında bir süe misafir olarak kalmıştı. Mebrure, Fahri ile tanıştığına çok memnun olmuş, konuşacak kendine yakın bir insan olduğuna sevinmişti. Fahri de ondan hoşlanmıştı; ancak Behiç’in aksine onunla evlenmek onu mutlu etmek istiyordu.

Behiç, Mebrure eve geleli hemen hemen bütün eski alışkanlıklarını unutmuştu. Tek amacı vardı o da Mebrure’yi etkilemekti. Mebrure de Behiç’in bu tavrına inanmaya başlamıştı. Yavaş yavaş Behiç’in bu tavrına kanmaya başlamıştı. Behiç’in Mebrure’ye olan ilgisi Belma’nın hoşuna gitmiyor, kendisinin başına gelenlerin Mebrure’nin de başına gelmesini istemiyor ve Behiç’i herkesin tanımasını, onun yaptıklarından herkesin ders çıkarmasını ve bu konuda Mebrure’yi de uyarmak istiyordu.

Mebrure ile Belma buluştular. Belma, Behiç’le yaşadıklarını ve onunla arasından geçen tüm olayları anlattı. Çok eskiden Behiç’ten hamile kaldığını ve doğan çocuğunun Behiç’in o zamanlar Avrupalı bir kadından kaptığı hastalık(frengi) yüzünden hasta doğduğunu, Behiç’in de çocuğu diri diri toprağa gömdüğünü anlattı. Mebrure adeta şok olmuştu bunları duyunca. Belma ise konuşma esnasında zehir içerek intihar etti ve arkasından da bir mektup bıraktı. Bu mektup bütün olanları anlatıyordu. Belma, bu mektubun gazetede yayınlanmasını ve herkesin bu olaydan ibret almasını istemişti. Bunun üzerine Behiç tutuklandı.

Bütün bu kötü olayların üzerine sevindirici bir haber aldı Mebrure. Babası yaşıyordu ve ona bir mektup göndermişti. Mektupta Mebrure’nin onu nasıl bulacağını anlatmıştı ve ona bir miktar para yollamıştı. Mebrure’nin babası Amasya’da kendine küçük bir işletme açacaktı ve Mebrure’nin de yanına gelmesini istedi. Mevsim kıştı. Mebrure tek başına yola çıkamazdı ve biliyordu ki yanında gelecek kişi ona ömrü boyunca eşlik edecek olan Fahri’den başkası değildi.


 

Arka Kapak Bilgisi

Mütareke döneminin bunalımlı günlerinde, babasını aramak amacıyla İstanbul’a gelen bir genç kızın İstanbul sosyetesinin savaştan bile yıkıcı, tefessüh etmiş hayatlarına şahadeti… Bir yanda yalnızlığın çaresizliği, diğer yanda içerisinde kalınan muhitin kendisine tesir etmeye çalışan ahlakî çöküntüsüyle verilen mücadele. Sözde Kızlar, bir uçurumdan diğerine yuvarlanan sözde kızların olduğu kadar tahakküm ve hilelerin yok edemediği cevherin romanıdır.

Kitap Bilgileri

Adı: Sözde Kızlar
Yazarı: Peyami Safa
Sayfa Sayısı: 208
Yayınevi: Ötüken Neşriyat
Basım Yılı: 1995

Kitabın Konusu

Babasını uzun yıllar göremeyince, Anadolu’daki isyanlardan kaçarak İstanbul’a göç eden ve babasını arayan bir kızın (Mebrure) yaşam öyküsü.

Kitabın Ana Fikri

Atatürk’ün son yıllarında etrafındaki bazı deneyimsiz kişilerin onu ölüme sürüklediği, büyük insanların bile bazı hatalar yapabileceği ve küçük hataların ne kadar büyük sonlara yol açabileceğini anlatmaktadır.

“Peyami Safa” – Hakkında Bilgi

Peyami Safa 1899’da İstanbul’da doğdu. Şair İsmail Safa’nın oğludur. 13 yaşında Posta Telgraf Nezaretinde çalışmaya başladı. 1914 ve 1918 yılları arasında öğretmenlik,1918 ve 1961 arasında gazetecilik yapmıştır. Yirminci Asır adlı bir akşam gazetesi çıkardı. Bu gazetede 1919’da imzasız olarak “Asrın hikâyeleri” başlıklı hikâyelerini yayınladı, Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak–3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953–1960) adlarında iki de dergi çıkardı. Tasvir-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı.

Oğlunu askerliğini yaptığı sırada kaybetmesi Peyami Safa’yı çok sarstı. Bu olaydan birkaç ay Havadis Gazetesi’nin başyazarı iken 15 Haziran 1961’de İstanbul’da öldü. Peyami Safa halk için yazdığı romanlarını “Server Bedi” adıyla yayınladı. kadar olan bu eserler arasında; Cumbadan Rumbaya (1936) romanıyla, Cingöz Recai polis hikâyeleri dizisi en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami Safa’nın fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem vermiştir. Toplumumuzdaki ahlâk çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustaca işledi.

Yorumlar (0)