18.05.2019, 19:06

KIZIL ELMA'DA GÖRÜŞÜRÜZ!

KIZIL ELMA’DA GÖRÜŞÜRÜZ!

Biz Türkler, ordusu olan bir millet değil, milleti olan bir orduyuz!

Mustafa Kemal Atatürk

Evrenin tek ve bir yaratıcısı olan Tanrı bir gün ‘‘yukarıda mavi göğü, aşağıda yağız yeri, ikisinin arasında da insanları yaratmıştı.’’ Tanrı dünyanın bir anlamı, bir düzeni olmasını istiyordu. İnsanları yarattıktan sonra kavimlere ayırdı ve insanların birbirleriyle kaynaşmalarını sağladı. İnsanlar; yaşayış biçimleri, coğrafya ve iklimden etkilenip farkı özelliklere bürünmeye, farklı adlar almaya başladı.

İçlerinde öyle bir kavim vardı ki yaratılmış hiçbir kavme benzemiyordu. Bu kavmin adını Yüce Tanrı kendi koydu ve hiçbir kavme bahşetmediği özellikleri bu kavme bahşetti. Bu kavim yeryüzünde adaletin, ahlakın, dürüstlüğün, incelik ve bilgeliğin temsilcisi oldu. Bu kavim özgür tabiatlı yaratılmıştı. Özgürlük için savaşmak en kutsal görevdi. Savaşçılık özeliklerine yakışır biçimde pek çok kağanlık, devlet, imparatorluk kurdular. Dünyanın bugünkü haline gelmesinde rol oynayan nihai etken oldular. Ancak asla at, kılıç, kargı, ok, yay ve savaşçıdan ibaret olmadılar. İlimde, bilimde, kültürde hep önde oldular. Kimi zaman silah gücüne gerek duymadan gönüller fethederek sınırlarını genişlettiler. Tanrı bu kavmin başına kendisi tarafından ‘‘kutlanan’’ birini kağan olarak oturttu. Ona ‘‘Tanrıkut’’ dendi. Bu övülmüş kavme ise Tanrı TÜRK adını verdi. Türk ‘‘güç, erdem ve olgunluk’’ demekti…

Tüm bunlardan yola çıkarak, Tanrı’nın kendilerine yüklemiş olduğu zalimlere karşı güçsüzlerin ve haklıların yanında olma, yeryüzünde Tanrı adına adaletin ve düzenin koruyucuları olma görevini en kutsal görev bilen Türklerin yaratılış amaçlarını; dünyaya hakim olma ve adaleti sağlama olarak açıklarsak yanılmış olmayız. İşte bu amaç, ülkü halini alarak varlığını ‘‘Kızıl Elma’’ olarak sürdürmektedir. Yüce kültürümüz, zengin dilimiz, atalar mirası töremiz ışığında nice bin yıllar devirdik ve 7 bağımsız Türk devleti olarak varlığımızı sürdürüyoruz.

KIZIL ELMA NE ANLAMA GELİR?

Ülküler önce zihinlerde oluşur, gönüllerde yer edinir. Sonra destanlarla dilden dile aktarılır. Bilinçaltında bir yerlerde sürekli var olan o ülküye varma isteği öyle coşar ki, insanlar o ülkü etrafında toplanırlar ve harekete geçerler. Nihal Atsız’ın dediği gibi, ‘‘ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır.’’

Kızıl Elma ülküsü; dünya üzerindeki tüm Türk boylarının bir çatı altında birleşmesini ifade eder. Türk’ün ülküsü Turan’dır, hep daha uzakları arzulamaktır. Belki Kızıl Elma hiç gidilemeyecek yerlerdir ancak Kızıl Elma’ya varmak uğruna yollara düşmek oraya varmak kadar onurlu bir davranış değil midir?

Nitekim Mustafa Kemal Atatürk; ‘‘Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliğine inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek.’’ demiştir. Türkler tarihte birkaç kez tek bayrak altında birleşmişlerdir, yine birleşeceklerdir. Bu birleşmeyi istemeyenler Türk’ün gücünden korkan zalimlerdir!

Kızıl Elma konusunda tarihten birkaç örnek verecek olursak; Kastilyalı elçi Clavijo, Timur’un Saray Otağı’nda hakimiyet sembolü olarak elma ve hilalin birlikte kullanıldığını, otağdaki direklerin ucunda bakır(kızıl) renginde elmalar olduğunu aktarır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kışla ziyaretleri sonrası dönerken ‘‘Kızıl Elma’da görüşürüz’’ dediği aktarılmaktadır. Yine Topkapı Sarayı Kütüphane Müzesi’nde sekiz Osmanlı padişahının resmi bulunduğu, bu sekiz padişahın yedisinin elinde birer elma tuttuğunu görmekteyiz. Osmanlı gibi bir imparatorluğa padişahlık eden atalarımızın elindeki bu elmalar tesadüf değildir. Geçmişten günümüze ‘‘kızıl elma’’ ve ‘‘hilal’’ Türklerde hakimiyet sembolü olarak kullanılagelmiştir. Öyle ki ‘‘yol nereyedir?’’ sorusuna ‘‘Kızıl Elma’ya’’ yanıtı verdiren de yine bu genetik koddur.

Yukarıda 7 bağımsız Türk devleti var demiştik. Elbette ki varlığımız 7 bağımsız Türk devleti ile sınırlı değil. Bir de özerk diye bildiğimiz işgal altındaki Türk toprakları var. Türk’ün ülküsü tüm Türkleri birleştirmeye dayanır. Ne kutlu töredir Türk töresi, ne kutlu dilektir Kızıl Elma!

O halde;

Bizim Kızıl Elma’mız; Nahçıvan, Kırım, Karakalpakistan, Gagavuzya, Karaçay, Dağıstan, Balkarya’dır.

Tataristan, Başkurdistan, Tuva, Şorya, Yakutistan, Hakasya, Altay, Çuvaşistan’dır.

Güney Türkistan, Güney Azerbaycan, Batı Trakya, Türkmeneli,

Bizim Kızıl Elma’mız Doğu Türkistan’dır!

Kanuni Sultan Süleyman’ın deyişiyle; Kızıl Elma’da görüşürüz!

DİLEK YILMAZ

TÜRKLÜKBİLİMCİ (TÜRKOLOG)

Yorumlar (0)