08.05.2020, 19:08

Özel ad bilgisi

Özel ad bilgisi

Prof. Dr. Günay Karaağaç 

Özel ad nedir?

Özel ad (proper name, name world, naming world, proper noun): Genel adın özel ad olarak kullanılışıdır. Özel ad, ses ve heceden cümleye kadar herhangi bir dil biriminin anlam boşalmasına (asemantication) uğratılarak kullanılmasıdır.

İnsan bilgilerinin, yani varlık, hareket ve olayların adları, belirli bir yer ve zamanda çeşitli ilgilerle ve dili kullananların ancak küçük bir bölümünün tercihi ile tek tek varlıklara ad olarak verilir. 


Bilindiği gibi varlığı adlandırmada kullanılan malzemenin tamamı, dillerin sözlüklerini oluşturur. Sözlük malzemesi dışında, ayrıca dillerin bir ‘özel ad’ malzemesi yoktur. Sözlük veya söz dizimi malzemesinin söz-varlık ilişkisi hiçe sayılarak ve dolayısıyla anlamsızlaştırılarak, tek bir varlık için kullanılması, bu malzemenin ‘özel’ kullanımıdır. Bu yüzden, sözlüğün malzemesi bir ‘genel’i ifade ederken, ansiklopedinin malzemesi hep ‘özel’lerden oluşur.

Anlam boşalması, anlam genişlemesi

Anlam boşalması, anlam genişlemesi olayından tamamen ayrıdır.

Genel sözlük veya söz dizimi birimlerinden birini alıp, toplumun tanıdığı bu söz veya yapıyı, toplumun tanımadığı tek bir varlığa verme eylemidir. Toplumun bütün üyelerince bilinen söz-varlık ilişkisini ortadan kaldırarak, böyle bir ilişki hiç yokmuş gibi davranmak, genel adları anlamsızlaştırmakta ve onların özel bir varlığa verilebilmesini sağlamaktadır; çünkü sosyal, genel ve nedensiz olan söz veya yapının, bireysel, özel ve nedenli olarak kullanımı, anlam boşalmasına yol açar.

Dolayısıyla özel adlarda söz, anlamıyla değil, sözü edilen küçük topluluğun başlangıçta kurduğu ilişkinin zamanla unutulması yüzünden sadece sesiyle bir görev üstlenir.


Özel ad denilen şey, herhangi bir dil ögesinin anlam (langue) kısmıyla değil, sadece ses (parole) kısmıyla kullanılışıdır ve aslında ‘dilin dünya tablosu’ ile ilgisi olmayan bir adlandırmadır; çünkü dil ve düşünce dünyasında, bir sözün değeri, ancak komşu ve birbirine anlamca karşı koyan sözlerin değerleriyle sınırlandığında anlaşılır ve her şeyin, ancak bütünün bir parçası olarak bir anlamı vardır.

Bu yüzdendir ki ansiklopedilerde, sözlüklerde ve çesitli söz dizinlerinde, özel adlar, diğer sözler gibi komşu bilgi ve kavramların adlarıyla değil, adı oldukları kişi veya varlığın bulunduğu yer, yaşadığı tarih ve coğrafya vs. gibi dil dışı özellikleriyle tarif edilirler. Görüldüğü gibi, bir dilin, ‘dünya tablosu’nu yansıtan sözlüğünden seçilmiş bazı sözler, anlamlarından arındırılarak, dili kullananların küçük bir bölümünce kurulmuş ilişkilerle çeşitli kişi ve varlıklara ad olarak verilmektedir.


Yukarıda da belirtildiği gibi, sözlerin özel ad olarak kullanılabilmesi, ancak onların anlam boşalmasına uğratılmasıyla mümkün olmaktadır. Sözlükteki bütün bilgi adları birer genellemedir. Bunların tek bir varlığa ad olabilmeleri için, bu genel söz-varlık ilişkisinin gözardı edilmesi gerekmektedir. İşte tek bir varlığa çevresi tarafından, dilin mevcut birimleri içinden seçilmiş herhangi bir birimin ad olarak verilmesi, yani özel adlandırma, yani anlam boşalması, bu noktada başlar.

Genel ad, özel ad
Yapı bakımından genel ad ile aynı olan özel ad, genel adın yanında değişik bir küme oluşturur. Herhangi bir dilin söz varlığı içinde, genel adlardan ayrı, özel ad olarak kullanılan ayrı bir malzemesi yoktur. Özel ad, dilin sahip olduğu genel malzemeden bir veya birkaçının değişik bir anlam kümesinde, daha doğrusu anlamsızlık kümesinde kullanılmasıdır.

Özel ad, bütün dillerde anlamsızlık kümesidir. Özel adlar, bir dilin sözlüğünden veya gramerinden seçilen yapıların, tek bir varlığa ad oluşundan ibarettir ve tabii ki her özel adın genel ad halinde, genel ad olarak bir yaşantısı, bir anlamı vardır. 
Genel ad, sözlüğün, dil ve düşünce dünyasının bir üyesi olurken, özel ad, genel adın belirli bir işlevle kullanımından ibarettir. Özel adlar konusundaki varlık-söz ilişkisi söz konusu edildiğinde, söz’de bir problem yaşanmamaktadır ve özel adların söz yapılarının genel adlardan oluştuğu açıktır.


Anlamdan arındırma, varlık ile varlığın adı arasındaki sosyal nitelikli bağlantı hiç yokmuş gibi, zaten bir varlık adı olan sözü, tek bir varlığa ad olarak seçmekle gerçekleştirilir. Toplumun söz ile varlık arasında kurduğu ilişki önemsenmediğinde, toplum da birkaç kişinin kurduğu bu ilişkiyi tanımaz ve söz anlamsızlaşır. Özel ad da, böylece, işlevini anlamıyla değil, ses yapısıyla gerçekleştirir. 
Gerçek ile dil arasında, daha dar bir ifadeyle, varlık ile varlığın adı arasında bir ilişkinin bulunup bulunmadığı konusu, ilk çağlardan beri insanların kafasını oyalayıp durmuştur. ‘Sözlerin anlamları, kendi içlerinde ve kendi yapılarında mıdır, yoksa insanlar, belirli sözlere belirli anlamları iliştirmekte anlaşmışlar mıdır?’


Bu ve benzeri sorular, bilindiği gibi, dilciliğin başlangıç noktasını oluşturmuşlardır. Tarih boyunca yapılan çalışmalar, yansıma sözler (onomatopoeia) dışında kalan sözlerin kök yapılarında varlık-söz ilişkisini bulamasalar da, başta türetme olmak üzere, kök sözler üzerinde yürütülen  ses-biçim ve anlam değiştirmelerindeki, bilhassa da birden çok unsurla kurulan adlandırmalardaki söz-varlık ilişkisini yakalama konusunda epeyce yol almışlardır.

Söz-varlık ilişkisi
Söz köklerindeki söz-varlık ilişkisi nedensiz (arbitrary, nonpredictable) bir ilişki olmasına karşılık, çeşitli türetme yolları ve anlam değiştirmeleriyle kurulan önceki bilgi-sonraki bilgi veya alt bilgi-üst bilgi adlandırmaları, yansıma sözler gibi, nedenli (non-arbitrary, predictable) adlandırmalardır. Sözlerin iğretilemeli anlamları, dil birimlerinin çeşitli çağrışımlara dayalı nedenli kullanımlarıdır.


İnsanoğlunun yeni bilgilere hep eski bilgilerin gölgesinde ulaştığı, bilinen bir gerçektir. Kişi veya toplum, yeni bir bilgiye kendisi ulaşmışsa, onu, hemen eski bilgilerinden birinin adı olan bir sözü, biçim veya anlamca değiştirerek adlandırır. Böylece eski bilgilerin adları ile yeni bilgilerin adları arasında bazılarının ‘dil içi dünya görüşü’ dedikleri eski bilgi ile yeni bilginin ilişkilendirilme zinciri ortaya çıkar.

Kısacası, dillerin biçim ve anlam değiştirmeleri, eski bilgi-yeni bilgi ilişkisini ifade etmektedir. İnsan-varlık ilişkisindeki değişmeler, dildeki değiştirmelere yol açmaktadır. Dilciliği de, ‘bir dilin sesten anlama kadar ve kök sözlerden söz dizimine kadar her hangi bir düzlemindeki değişiklikleri izlemek’ diye tanımlamak hiç de yanlış olmaz.


 İşte eski bilginin adı ile yeni bilginin adı arasındaki  ilişkiler üzerinde yapılan çalışmalar, eski devirlerden beri, ad, adlandırma, ad verme geleneği, ad bilgisi (onym, onomatology, onomastics) gibi adlarla anılmıştır. Daha sonraları, bilimlerin  dallanmalarına paralel olarak, bu bilgi ve araştırma alanı da bölünmüş ve her bilim dalı, bulunduğu noktaya göre dil ile ilgilenmiş, adlandırmanın sosyal, psikolojik, kültürel, vb. boyutları, bu bilim dallarınca mercek altına alınmıştır. Böylece,  ad bilimi (onomastics) sözü, varlık ve adı ilişkisinin tartışıldığı eski devirlerin izlerini taşıyan bu terim, bugün dilcilik terimlerinin sözlüklerinde, iki bilginin adı oluvermiştir:

1. Dilin söz ve deyim yapma yollarını, varlıkları adlandırma ilkelerini araştıran anlam bilgisi
 2. Özel ad bilgisi.

Oysa bu iki bilgiden birincisi, anlam biliminin bir alanı olmasına karşılık, ikincisi, dil dışı (extralinguistic) bir konudur ve  dolayısıyla, sözlüğe değil ansiklopediye ait bir alandır. Dil çalışmalarının, dilin anlam kısmından çok söz kanunları peşinde koşması, ad bilimi (onomastics) teriminin ikinci anlamının öne çıkmasına yol açmıştır. Daha çok özel adlar üzerindeki araştırmalar için kullanılır hale gelmesi  yüzünden, ad biliminin dilciliğin bir kolu olup olmadığı tartışmalara yol açmaktadır.


Sözlerin anlamları, yani söz-varlık ilişkisi, tamamen saymaca bir ilişkidir. Varlık ve söz arasındaki bu saymaca ilişki, zaman ve mekan boyutlarında ne kadar yaygınsa, varlık o kadar biliniyor ve adı olan söz de o kadar anlamlı, o kadar doğru bir söz olur. İşte tek bir varlığa çevresi tarafından, dilin mevcut unsurları içinden seçilmiş herhangi bir birimin ad olarak verilmesi, yani özel adlandırma, bu noktada başlar. Dilde anlamın ve doğrunun kaynağını bildiren ‘(coğrafya) yaygınlık’ veya ‘(tarih) ortaklaşalık’, bu adlandırmada bir kıyıya bırakılmıştır. Böyle olmasaydı, zaten varlık-söz ilişkisi içindeki bir dil birimini, yani belli bir bilgiye işaret eden bir adı, bir başka  varlığa ad olarak vermek mümkün olamazdı.


Dil göstergesi nedensiz olsa da,  bir sözün belli seslerden oluşması nedensiz  bir durum olsa da, bu göstergelerin gösteren-gösterilen ilişkisi, sosyal bir uzlaşı ile kurulduğu için, bir sözün sesleri ve anlamı ayrılamaz. Söz ve anlam birlikte doğar, birlikte ölürler. Konuşan ve dinleyenin ilgili oldukları  tek bir varlığı gösteren özel adlar için, böyle bir durum söz konusu değildir.  Varlığın algılanmış, çeşitli ölçekler içinde birleştirilip ayrılarak kavramlaştırılmış durumu olan anlam ile söz arasında daha önceden kurulmuş olan bir ilişkiyi, yani bir genel adı, böyle bir ilişki hiç yokmuş gibi, başka ve tek bir varlığa yapıştırmak, özel adların anlamlı olup olmadıkları konusunu da gündeme getirmiştir. 

Sözden söz dizimine kadar her düzlemiyle bir adlandırmalar sistemi olan dillerdeki genel ve özel adların kurdukları varlık-söz ilişkisinin farklılığı, hep dikkat çekici olmuştur: Onlar aynı değil; fakat tamamen de ayrı değildir.


Yapı bakımından genel ad (common noun) ile aynı olan özel ad (proper noun), genel adın yanında değişik bir kategori oluşturur. Herhangi bir dilin söz varlığı içinde, genel adlardan ayrı, özel ad olarak kullanılan ayrı bir malzemesi yoktur. Özel ad, dilin sahip olduğu genel malzemeden bir veya birkaçının değişik bir kategoride kullanılmasıdır. Özel adlar, bir dilin sözlüğünden veya gramerinden seçilen yapıların, tek bir varlığa ad oluşundan ibarettir; her özel adın genel ad halinde, genel ad olarak bir yaşantısı, bir anlamı vardır. Genel ad, sözlüğün, dil ve düşünce dünyasının bir üyesi olurken, özel ad, genel adın belirli bir fonksiyonla kullanımından ibarettir.

Özel adların başlıca özellikleri şunlardır:
1. Özel adlar genel ad kaynaklıdır: Özel adlar, genel adlar gibi bir sistem oluştururlar ve bu sistem, dilin özel adlar dışındaki sistemiyle çakışır. Burada da dil sisteminin bütün unsurları işin içindedir. Dil, bütünüyle adlandırmacı bir yapıdır; her düzlemdeki dil birliği, bir adlandırmadan ibarettir. Adlar, dilin sahip olduğu ad malzemesinden türetilebilir, yapılabilir ve böylece  her defasında, her yeni  varlığa yeni bir ad yaratılır; özel ad vermelerde de, her yeni varlığa yeni bir ad bulunur. Özel adlandırmalarda, türetme ve ‘yaratma’ değil, ‘bulma’ söz konusudur. Dilin var olan söz varlığı ve sahip olduğu gramer yapısı içinde, daha önceden türetilmiş bir söz veya kurulmuş bir yapı, yeni ortaya çıkan tek bir varlığa, oldukça değişik ilişki¬lendirmeler yoluyla verilir, iliştirilir, yani bulunur. Özel adlar, genel adlardan oluşurlar ve özel adlar ile genel adların ilişkileri bir raslantı değil, türeyişlerinin ortak iki kategori oluşturmaları, daha açık bir deyişle, özel adların genel adlardan doğmuş olmalarıdır.
2. Özel adlar, genel adlardan daha çok değişikliğe uğrarlar: Yazının tutuculuğundan ve birleştiriciliğinden yoksun yaşanan eski devirler boyunca, özel adlarda büyük ses değişikliklerinin görüldüğü hepimizce bilinen bir olgudur. Bunun yanında, özel adlarda görülen değişmeler, yani özel adların kurduğu söz-varlık ilişkisinde yaşananlar, anlam değişmeleri değil, ad değiştirmeleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dildeki onomastik birim, genel addan daha çok değişikliğe uğrar. Dillerin  zamirler, zamir çekimleri, akrabalık adları, vb. gibi kullanım sıklığı (frequence) yüksek olan alanlarında, asıl ve bağlı biçim birimlerinin sezilemediği donuk (frozen) sözlerinde, düzensizliklerin çok sık yaşandığı, anlam ayırıcı olmayan düzensiz ses olaylarının çok sık görüldüğü bilinmektedir. İşte özel adlar da tıpkı donuk biçimler gibi bir bütün halinde  muamele görürler.
3. Özel adların başka dillerde anlam karşılıkları yoktur, ikinci bir dile çevrilemezler: Özel adların genel ad kaynaklı olmalarına rağmen, başka dillere çevrilememeleri, onların, herhangi bir dil ve düşünce dünyasının üyesi olmadıklarını gösterir. Özel adların bir başka dile aynen geçme eğilimi, özel adların diğer dil malzemesinden ayrı oluşu yüzündendir. Dolayısıyla özel adlar, bir başka dilde olduğu gibi kullanılırlar, hatta bu geçişte, sık sık özel adın seslerine bile dokunulmaz.
 4. Özel adların çoklukları yoktur: Özel adlar, tek olarak vardırlar ve çoklukları yapılamaz. Çokluk eki taşıyan özel adlar, sayı değil, topluluk ifadeli çokluklardır.
5. Özel adlarda anlam olayları görülmez: Özel adlar, başka özel adlarla veya genel adlarla eş anlamlılık, zıt anlamlılık, iğretileme, benzetme, anlam daralması, anlam genişlemesi, anlam iyileştirmesi, anlam kötüleştirmesi, tabu, vb. gibi komşuluk ilişkilerine ve dolayısıyla anlam değişikliklerine sahip değillerdir ve bütün bu değişmelere kapalıdırlar. 
Genel adlarda gördüğümüz anlam değişmelerine benzer bir olayı, özel adlarda, tam ters yönde, ad değişmesi olarak görürüz; yani genel adlarda sürekli yaşanmakta olan anlam değişmeleri, özel adlarda ad değiştirmeleri olarak karşımıza çıkar. Tarih boyunca, bilhassa, kavim, yönetici, ülke ve coğrafya adları arasında sürekli olarak birbirinin yerine geçmeler yaşanmıştır. Coğrafi adlar, bilhassa da dünyanın yeni keşfedilen bölgeleri, sık sık kişi adlarına dayalıdır. Nehir veya dağ adları, şehir adlarını sağlar. Özel adlardan tür adları veya eylemler türetilir.

6. Özel ad-varlık ilişkisi nedenlidir: Özel adlar, bu bakımdan yansıma sözlere benzerler. Özel ad, belirli bir ilişkiyle, nedenli olarak verilen addır. 
7. Özel adların genelleşmesi: Özel ad, işaret ettiği  varlığın herhangi bir özelliğinin herkesçe bilinir olması noktasında, genel ad haline gelebilir. Genel adların özel ada dönüşmesinin  ters yönlü bir eşi de vardır. Özel adlar da genel ada dönüşebililer, genelleşebilirler. Genel adın işaret ettiği varlığın bilinen özelliklerinden herhangi birini taşımağa başladıkları andan itibaren, zaten dilin ses, sözlük veya söz dizimi malzemesinden alınan, anlamca boşaltılmış olan bu yapı, işaret ettiği  varlıkla ilgili bir bilginin adı olarak tekrar sözlüğe dönüyor demektir. Kısacası, özel ad, ses ve heceden cümleye kadar herhangi bir dil biriminin anlam boşalmasına (asemantication) uğratılarak kullanılmasıdır. 
Özel adların sınıflandırılması
Dil birimlerinin anlamsız kullanımları oldukları için, özel adların sınıflandırılması, söz konusu varlıkların doğanın hangi varlık türüne ait oluşlarıyla ilgilir:

1. Kişi adı (antroponim): Kişi ve aile adı ile mahlas ve lakaplar, özel adların bu bölümünü oluşturur. Öteki özel adlar gibi, sözlük veya söz diziminin herhangi bir birimi, özel ad olarak kullanılabilir.
2. Halk adı (etnonim): Bütün boy ve ulusların adları, özel adların bu bölümünü oluşturur. Eski tarihlerde halk adlarının epeyce bir bölümü, komşu halklar tarafından verilmiştir. Yine tarihte, kişi, aile, boy, hanedan ve yer adları ile halk adlarının sık sık birbirlerinin yerine kullanıldıklarını veya bunların birbirlerini etkiledikleri görülür. 
3. Yer adı (toponim): Yerleşim adı (oykonim), su adı (hidronim), dağ adı (oronim) yanında, ülke ve bölge gibi her türden coğrafya adları, özel adların bu bölümünü oluşturur. Yukarıda da belirtildiği gibi, tarihte, kişi, aile, boy, hanedan ve yer adları ile halk adlarının sık sık birbirlerinin yerine kullanıldıkları veya bunların birbirlerini etkiledikleri görülür. 
4. Gök cismi adı (cosmonim): Gökyüzü varlıklarının adları, her dilde, oldukça değişik kaynaklıdırlar. Bunlar, diğer dillerden ya olduğu gibi ya da anlam aktarması yoluyla alınmış adlardır. Gök cisimleri, birçok dilde ‘ışık’ veya ‘dönmek’ bilgilerine dayandırılarak adlandırılmışlardır.
5. Kurum adı (ktematonim): Her türlü dükkan, mağaza, kurum ve kuruluş, diğerlerinden ayrılmak için özel bir adlandırmaya ihtiyaç duyar. Bu kurum ve kuruluş adları da, özel adların başka bir bölümünü oluştururlar. 
6. Takma adlar, unvan ve mahlaslar (nick names): Kara ve denizlerde yaşayan, her türden evcil veya yaban hayvanlara veya insanlara taktığımız adlardır. Bir köpeğe Akkuş, bir horoza Kıvırcık, bir kediye Tembel, vb. gibi verilen adlar, ‘takma’ adlardır. krş. ad.

Yorumlar (0)