Orhan Veli Kanık Kimdir? Kişiliği, Anıları ve Eserleri

Orhan Veli Kanık Kimdir? Kişiliği, Anıları ve Eserleri


Sait Faik şöyle betimlemiştir Orhan Veli’yi: “İki incecik bacak, kısaca bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz, şişirilmiş bir göğse benzeyen bir sırt, denebilirse ergenlik bozuğu bir yüz. İşte görünüşte Orhan Veli.”

Orhan Veli ise askerlik yaptığı yıllarda naif bir anlatımla hayatını şöyle dile getirmiştir: “1914’te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13’te Oktay Rifat’ı, 16’da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18’de rakıya başladım. 19’dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim.”

Sait Faik - Orhan Veli - Sabahattin Eyüpoğlu

Orhan Veli, sonuncu aşkı Nahit Hanım’la bir sonbahar sabahında, Boğaziçi Vapuru’nda tanışır. Nahit Hanım’ın Zeynep Oral ile yaptığı röportajda Orhan Veli hakkında anlattıkları:

“O’nu tek kelimeyle anlatmaya çalışsam, hüzünlüydü derim. Hüzünlüydü… Mahzundu… Neden? Bence… Tabii başkasına, başkalarına göre başka türlü olabilir. Ama bana soruyorsunuz. Onun için bana göre, benim düşündüğümü söylemek zorundayım. Yapısından geliyordu bu hüzün… Her şeyi ama, her şeyi içine atmasından… Fiziğinden… Öfkesini bile içine atardı. Sıkıntılarını da… Hüzünlüydü. Ve sessizliğe gömülürdü. Konuşmazdı. Sıkıldığında, üzüldüğünde konuşmazdı. Şimdi gelirim, der; kalkar gider, ya yarım saat sonra, ya üç gün sonra gelirdi. Örneğin, Mahzun Durmak şiiri, O’nun tavrına çok uygun bir şiirdir.”

“Sevdiğim insanlara
Kızabilirdim,
Eğer sevmek bana
Mahzun durmayı
Öğretmeseydi.”

“Neşesini hiç kaybetmez, çocuksu bir yanı vardı. Bir gün bana bir avuç bilye hediye etmişti. Ne severdi yürüyüşe çıkmayı. Ne çok yürürdük birlikte. Ama Melih Cevdet’le Çubuk Barajı’nda geçirdiği trafik kazasından sonra daha az sever oldu yürümeyi. “Vazgeç Nahit Hanım, yürümeyelim, gel şu salaş kahvede oturalım” derdi. Bedensel bir yorgunluk duyuyordu hep… At yarışlarına da gitmek büyük eğlenceydi bizim için. Ve hep kaybederdik.”

orhan veli kanık fotoğraf hayatı orhan veli kimdir

Kızkardeşi Firuzan Yolyapan’nın ağabeyi ile ilgili anlattıkları:

“Dürüst ve medeniydi. Kimseye kötü kelime konuştuğunu duymadım. Anneme, babama da itaatkardı. Aramızda 10 yaş vardı ama bana baba ve arkadaştı da. İyi olmamı, kişiliğimi ona borçluyum. Bana “Fırfırım” derdi. Çok şakacıydı. Maddi sıkıntı içindeydi. Buna rağmen çok neşeliydi. Küçükken arkadaşlarım geldiği zaman bize de Karagöz-Hacivat oynatırdı. Uçurtma yapma meraklısıydı. Futbol severdi. Koyu Galatasaraylıydı. Bir sürü sarı-kırmızı çorapları vardı. Şiirlerini oturup yazdığını hiç bilmem. “Yeni bir şiirim var” derdi, yazılmış olarak gösterirdi. Onları zihninde hazırlıyordu. Son şiiri Aşk Resmi Geçidi ise öldükten sonra cebinden bir kağıda diş fırçasına sarılı olarak çıktı.”

Ölüm hep yakınında olmuş Orhan Veli’nin. 1939 yılında, arkadaşı Melih Cevdet Anday’la birlikte araba kazası geçirdi. Anday’ın kullandığı araba Çubuk Barajı’ndan aşağı yuvarlanmıştı. Bu olayın sonucunda yirmi gün komada kaldı. II.Dünya Savaşı’nın neden olduğu gerginlik nedeniyle uzatılan askerlik görevini, 1942’den 1945 yılına kadar Gelibolu’nun Kavak Köyü’nde yaptı. Orada da önemli bir kaza geçirerek ölümden kıl payı kurtuldu. Attan düştü ama birkaç günlük istirahatla düzeldi.

10 Kasım 1950’de bir haftalığına gittiği Ankara’da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul’a döndü. 14 Kasım’da arkadaşı Erol Güney’in  evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Kanık’a (çok alkol kullandığı için) alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı, ancak beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Cerrahpaşa Hastanesi’nde hayata veda etti. 36 yaşındaydı.

Cenazesi Beyazıt Camii’nden kalktı. “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” dizelerinin şairinin tabutu, Beyazıt’tan Çemberlitaş’a, Sultanahmet’e yaklaşınca Bab-ı Ali Yokuşu’na sapıp Sirkeci’ye eller üstünde taşındı… Sonra arabayla da olsa Haliç, Karaköy, Tophane, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Rumeli Hisarı…




Kimdir?


Babası İzmir tüccarlarından Fehmi Bey'in oğlu müzisyen Veli Bey (İzmir, 1881-1953) annesi de Beykoz'un ileri gelenlerinden tüccar Hacı Ahmet Bey'in kızı Fatma Nigar Hanım'dı (İstanbul, 1894-1962). Nigar Hanım'la evlendiği sırada "Muzika-i Hümayun"da bulunan Veli Bey, Cumhuriyet'le birlikte Cumhurbaşkanlığı Armoni Orkestrası'nın şefi oldu. Sonra Konservatuvar'da profesörlük, Ankara Radyosu'nda müdürlük yaptı. Yazar Adnan Veli (1916-1972) ve Fürüzan Yolyapan kardeşleridir.

Orhan Veli ilkokula Beşiktaş Akaretler İlkokulu'nda başladı, Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmına geçti, beşinci sınıfı Ankara Gazi İlkokulu'nda okuyarak ilkokulu bitirdi. Ortaokul ve liseyi de Ankara'da okuyan Orhan Veli, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. İki yıl sonra buradan ayrılarak çalışma hayatına başladı. Bir yıl kadar yardımcı öğretmenlik yaptı. PTT Genel Müdürlüğü'nde çalışırken (1936-1942), askere alındı. Yedek subaylığı Bolayır'da geçti.

Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'na çevirmen olarak girdi. İki yıl sonra ayrılarak, 28 sayı yayımlanan Yaprak dergisini çıkardı. Orhan Veli, 1950'de Ankara'da bir kaza geçirdi. Karanlık bir sokakta, belediyece açtırılan, ama çevresine hiçbir işaret ve lamba konulmayan bir çukura düştü. Başı zedelendi. İki gün sonra İstanbul'a geldi. Bundan sonrasını Orhan Veli'nin kardeşi Adnan Veli Kanık şöyle yazdı: " ... Vücudundaki sızılardan şikayet ediyordu. 14 kasım salı günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi. Hastaneye kaldırıldı. Beyninde damar çatlaması yüzünden başlayan baygınlığının nedeni ilkin hekimler tarafından anlaşılamadı. Alkol zehirlenmesine karşı tedavi yapıldı. Saat 20'de komaya girdi. Bütün gayretlere rağmen kurtarılamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu."

Orhan Veli, ilkokulun son sınıfındayken şiire başladı. Öğretmeni tarafından desteklenerek yazmaya yönlendirildi. İlk şiiri de 1924 yılında Çocuk Dünyası adlı dergide yayımlandı. Ama şiire asıl bilinçli yaklaşımı lise öğrenciliği yıllarında gerçekleşti. Lisede öğretmenleri olan Ahmet Hamdi Tanpınar, Rıfkı Melul Meriç, Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu'nun yakın ilgisini gördü. Yine Lisede Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le arkadaş oldu, Sesimiz adlı bir dergi çıkardı (1 Aralık 1936).

Orhan Veli'nin düzyazıdan şiire geçmesinde, kendisinden iki sınıf önde olan Hıfzı Oğuz Bekata'nın etkisi oldu. Nahit Sırrı Örik'in desteğiyle de şiirleri Varlık dergisinde yayımlandı. Bunların bazısı Mehmet Ali Sel imzasıyla çıktı.

Orhan Veli, dönemin İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik gibi dergilerine de yazdı (1936-1942). Moliere'den Rimbaud'ya, La Fontaine'den Musset'ye uzanan birçok çeviri yaptı.

İlk kitabını yine liseli arkadaşlarıyla birlikte (Oktay Rifat, Melih Cevdet), Garip adıyla çıkardı (1941). Bu kitapla birlikte şiirimizde "Garip akımı" "Garip Şiiri" diye adlandırılan bir yeniliğin de kurucusu oldu. Daha soma çeşitli şiir kitapları çıkardı, düzyazıları ve çevirileri yayımlandı. Varlık başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazdı.

Şiirlerinden yapılan seçmeler İngilizce, Fransızca, Rusça, Yunanca gibi çeşitli dillere çevrildi. Ayrıca Müşfik Kenter, Kerim Afşar gibi sanatçılar şiirlerini kasete okudular. Birçok besteci şiirlerini besteledi. Murathan Mungan, şiirlerden kurgulayarak "Bir Garip Orhan Veli" adlı tek kişilik bir oyun yazdı, bunu uzun süre Müşfik Kenter oynadı. Cumhuriyet edebiyatına katkısını dergi yayımlayarak da gösterdi.

Sahip ve yazı işleri müdürlüğünü Orhan Veli'nin üstlendiği Yaprak dergisi, on beş günlük olarak 28 sayı (1 Ocak 1949-15 Haziran 1950) yayımlandı. "Fikir, sanat gazetesi" biçiminde sunulan dergi, ekonomik nedenle tek yapraktı. Adını da bu biçimden aldı. Yaprak, Orhan Veli'nin ölümünden sonra arkadaşları tarafından Son Yaprak adıyla yeniden tek sayı çıkarıldı (1 Şubat 1951). Bu tek sayı çıkan dergide Orhan Veli'nin sağlığında yayımlanmamış olan "Aşk Resmigeçidi" adlı şiirine yer verildi.

Orhan Veli, kısa bir zamanda büyük bir üne kavuşan sayılı şairlerimizden oldu. Arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rifat'la çıkardığı Garip adlı kitap, yer alan şiirlerin yanı sıra, "edebiyatı edebiyat yapmaktan kurtarmaya gelen" bu öncülerin bir bildirisini de taşıdı. Garip akımı, bu bildiriyle edebiyat dünyasında kendine taraftar buldu. İkinci Yeni akımı çıkana kadar etkin oldu. Bu akımdan etkilenmeyen çok az şair kaldı.

Garipçiler diye de adlandırılan Garip şairlerinin amacı, şiiri birtakım kalıplardan kurtarmaktı. Dolaysız, yalın, açık seçik bir halk diliyle şiir yazmaktı. Böylece Orhan Veli'nin yaptığı iş, edebiyat tarihimiz açısından "edebiyat zevkimizde devrim" biçiminde anlatılarla karşılandı. Geleneksel şiirimizin kabuğu çatlatıldı, o güne kadar şiirin özü sayılan söz sanatları bir yana bırakıldı, ölçüsüz uyaksız, halkın anlayacağı yalınlıkta bir dille şiir yazına yolu açıldı.

Orhan Veli'nin şiirlerinin benimsenmesinde eleştirmen Nurullah Ataç'ın da payı büyük oldu. Ataç, onun şiirleri konusunda şunları söyledi: "Orhan Veli, şiirlerinin hemen hepsinde birer hikaye anlatır, hem de uzun bir hikaye, sanki birer hayat. Ancak bu hikayeleri bütün fazlalıklardan temizler, bize birkaç satırda özü söyleyiverir. O koca hikayeyi şiir üslubuna koyuverir."

Orhan Veli'nin Eserleri
Şiir:

Garip (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet'le 1941),
Garip (yalnız kendi şiirleriyle, genişletilmiş 2. baskı, 1945),
Vazgeçemediğim (1945),
Destan Gibi (1946),
Yenisi (1947),
Karşı (1949).
Ölümünden sonra, şairin kitapları bir arada, kitaplarına girmeyen şiirlerle birlikte Orhan Veli, Bütün Şiirleri (1951) adıyla basıldı. Sonraki yıllar yeni basımları yapıldı.

Düzyazıları, eleştiri ve hikayeleri:

Nesir Yazıları (1953),
Denize Doğru (1970),
La Fontaine'in Masalları (49 fabl manzum çeviri, 1943, YKY 2003),
Nasrettin Hoca Hikayeleri (72 fıkra manzum çeviri, 1949, YKY 2003).
Bütün Eserleri Edebiyat Dünyamız (düzyazı, konuşma, 1975),
Bütün Yazıları (1982; 1. cilt Sanat Edebiyat Dünyamız, 2. cilt Bindiğimiz Dal).
Bütün Şiirleri (1975).
Çeviri Şiirler (der. Asım Bezirci, 1982).
2003'te Yapı Kredi Yayınları tarafından bütün şiirleri ve öteki eserleri yeniden yayınılanmaya başladı. İlk kez yayımlananlar içinde Şevket Rado'ya Mektuplar (Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday'la haz. E. Necdet İşli, 2002),
El Kapısında (Oyun, Turgenyev'den çeviri, haz. M. Sabri Koz, 1994) yer aldı.
Çeviri:

Bir Kapı ya Açık Durmalı ya Kapalı (A. de Musset, 1943),
Scapin'in Dolapları (Moliere, 1944),
Fransız Şiiri Antolojisi (1947),
W. Shakespeare, Hamlet ve Venedikli Tüccar (C. Labm'dan-Ş. Erdeniz'le, 1949),
Saygılı Yosma (J. P. Sartre, 1961),
Batıdan Şiirler (1963).
Çeviri kitaplarının sayısı 12'dir.

 

Yorumlar (0)