26.05.2020, 18:51

SERTKAYA MI DAYANIKLIDIR, YOKSA DEMİR (TİMUR) Mİ? 

SERTKAYA MI DAYANIKLIDIR, YOKSA DEMİR (TİMUR) Mİ? 


Türkbilimde (Türkolojide) Değerli Osman Fikri Sertkaya Bilgemiz nice sertse, bendeniz Timur Kocaoğlu da onca "Demir"dir! Kaya için yumuşak/sert ayrımı yapılabilir, ancak "Demir" demirdir, demir için "sert" diye bir sıfata gerek de yoktur!

 Şimdi çoğu kimse şaşıracaktır, bu da nereden böyle bir karşılaştırma ortaya çıktı diye? Niye bir "sertkaya" ile bir "demir" karşılaştırılıyor?

Bunun nedeni sevdiğim arkadaşım değerli Türkbilimci Osman Sertkaya'nın Bayram günü Facebook sayfasında yazdığı bir "Bayramlık şekerleme" gibi tatlı "Bayram" sözü üzerine yazdığı sözde bir kökenbilgisi (etimoloji) yazısındaki benim doğru bulmadığım kökenbilgisi yorumuna karşı çıkmam neden oldu.


Osman Bilgem benim onun bu etimolojik yazısını eleştirmeme // Timur Beyin söyledikleri bana “teyzemin bıyıkları olsaydı, ona dayı derdim” sözünü hatırlatıyor. // diye "teyzesinin bıyıkları" sataşmasını yaptığı için, ben de onun soyadındaki "sertkaya" ile benim adım Timur'un anlamı olan "demir" gülümsetişiyle yanıt vermiş oldum, görelim "teyzenin bıyıkları" mı daha gülümsetici, yoksa "sertkaya X demir" karşılaştırması mı daha gülümsetici?

 Şimdi Osman Bilgemizle benim aramda geçen karşılıklı yazışmalarımızın dökümünü veriyorum, Osman'ın uzun ilk yazısından yalnızca Türkçe "Bayram" sözünün Soğudçadan Türkçeye geçtiği savını (iddiasını) ileri sürdüğü paragırafı alıntılayarak, bu konuyla ilgisiz hikayeler olarak anlattıklarını almıyorum aşağıya, isteyenler o yazının bütününü Osman Bilgemizin Facebook sayfasında okuyabilirler. Aşağıdaki alıntıların başında [Osman]: ile [Timur]: yazarak ayırıyorum (Bu uzun yazışmalara dayanırsanız okursunuz! Ancak Türkbilim bakımından bu karşılıklı atışmalar bence çok yararlıdır bugünkü genç kuşaklara, sonra da daha sonraki bizim göremeyeceğimiz kuşaklara! // Bu arada Osman'ın benim en sevdiğim arkadaşlarımdan, en değerli Türkbilimci bilgelerimden biri olduğunu da söylemeliyim: İstanbul Üniversitesi TDEB bölümüne Osman 1964'te, ben 1965'te başladık, demek benden bir yıl daha deneyimlidir!


 [Osman]: BAYRAM MESAJI ve BAYRAM KELİMESİ ÜZERİNE
En eski yazılı kaynaklarımız olan Göktürk ve Uygur metinlerinde “bayram” mefhumunu ifade eden Türkçe bir kelime bu güne kadar tespit edilememiştir. Bayram mefhumunu karşılamak üzere Sanskritçe, Sogdça > Farsça, Arapça gibi dillerden Türkçeye giren kelimeler de Türk dilinin kuralları içerisinde yoğurularak Türkçeleşmişlerdir. Bunları sıra ile görelim.


Sanskritçe: Eski Uygur Türkçesi metinlerinde karşımıza Uygur takviminin ilk ayının adı olan aram ay “bayram ayı” ibaresi çıkıyor. Bu aydan önceki on ikinci ayın Eski Uygur Türkçesi metinlerindeki karşılığı ise “oruç ayı” anlamına gelen çakşapat ay ~ çahşapat ay ~ çakşaput ay ~ çahşaput ay şekilleridir. Çakşapat kelimesinin kökü Sanskritçe şikşâpada kelimesine dayanıyor. Aram kelimesinin kökü de Skr. râma kelimesine dayanıyor. Sanskritçe kelime Türkçeye geçerken, Türkçede artikel olmadığı için, sonundaki -a artikel eki düşüyor ve kelime râm şeklini alıyor. Ancak Türkçede r- ünsüzü ile kelime başlamadığı için a- ünlüsünü ön ses olarak alıp aram şeklinde Türkçeleşiyor. Metinlerde de aram ay “bayram ayı” şeklinde kullanılıyor.
Sogdça: Mefhumun Sogdçası patrâm, Sogdçadan Farsçaya geçen şekli ise padrâm’dır. Bu kelime Kâşgarlı Mahmud tarafından Dîvânü Lugati’t-Türk’e pek muhtemel ki Farsçadaki badram şeklinden aynen alınmıştır. Oğuz Türkleri ise kelime ortasındaki -d- (-ḏ-), ünsüzünü -y-’ye çevirdikleri için kelimenin Türkçeleşmesi bayram şeklinde olmuş ve kelime Türkçede bin yıldan beri bu şekliyle Türkçede kullanılmıştır. Bu konuda Kâşgarlı Mahmud DLT’te şu bilgileri vermektedir. (Ahmet B. Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu, Kâşgarlı Mahmud. Dîvânu Lugâti’t-Türk. Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin, Ankara, 2014).
s. 569 baḍram halk arasında sevinç ve gülüşme. Sevinç ve piknik, eğlence. 136/118, 243/211, 522/542 > bayram.
s. 211 baḍram halk arasında sevinç ve gülüşme. Bir yer çiçek ve tomurcuklarla süslenmişse oraya baḍram yir denir, yani gezinti yeridir. Bunun aslının ne olduğunu bilmiyorum; çünkü bunu Farsların ağzından duydum. Ancak Oğuzlar bayram gününü bayram diye adlandırırlar; o da sevinç ve gezme günüdür. Onların âdeti üzre, zel harfi (ḍ), ye’ye dönüşmüştür. Bu, kurala göre tam da doğru bir kelimedir.


s. 422 bayram. bayram. Oğuzcadır. Sanıyorum ki bu insanların “sevinç ve piknik” için kullandıkları baḍram sözünden dönüştürül müştür. Bayram günü sevinç günüdür; cahiliye devrinde bayram günü yoktu ki onun adı olsun. Olsa idi bütün Türkler onu bilirdi; (fakat) bunu bilmiyorlar. Ancak lehçelerine uygun olarak zel’i (v’yi) ye’ye dönüştürenler biliyorlar.
s. 118 badram kıl- “Bayram etmek, bayram yapmak”
yigitlerig işletü / yıgaç yimiş ırgatu
kulan keyik awlatu / baḍram kılıp awnalım
Güney Sibirya lehçelerinden Hakas Türkçesi’nde kelimenin p- ünsüzü ile payram şeklinde kullanılması Sogdçanın tesiri değil, Sibirya Türk lehçelerindeki ünsüz sertleşmesi veya sadasızlaşması yüzündendir. Kırgız-Kazak Türkçelerindeki mayram şekli ise dudak ünsüzü b’nin nazallaşarak m olması dolayısıyladır.


 [Timur]: Osman Fikri Sertkaya Bilgem, senin bu yazın Bayram dolayısıyla kaleme alınmış, bir bayramlık söyleşi yazısıdır. Ancak bu konuda çok sayıdaki Türkoloğun dediklerini gözardı ederek, kendince bu Soğudcadan alınmadır diye tek bir Clauson'a takılıp kalmışsın. Oysa Sevortyan, Doerfer, Gülensoy, Stachowski gibi Türkologların bu konudaki görüşlerine de gönderme yapmadan "soğudcadandır" diye kestirip atıyorsun!
Sonra bu aşağıdaki yargıların hiç bir zaman bilimsel bir görüş değildir:
"En eski yazılı kaynaklarımız olan Göktürk ve Uygur metinlerinde “bayram” mefhumunu ifade eden Türkçe bir kelime bu güne kadar tespit edilememiştir."
Bir sözcüğün Göktürk ve Uygur dönemi eserlerde geçmemiş olması onun Türkçe olmadığını göstermez!
İkinci olarak da Kaşgarlı'nın aşağıdaki ifadesini yanlış yorumluyorsun:
Kaşgarlı: "baḍram halk arasında sevinç ve gülüşme. Bir yer çiçek ve tomurcuklarla süslenmişse oraya baḍram yir denir, yani gezinti yeridir. Bunun aslının ne olduğunu bilmiyorum; çünkü bunu Farsların ağzından duydum. Ancak Oğuzlar bayram gününü bayram diye adlandırırlar; o da sevinç ve gezme günüdür. Onların âdeti üzre, zel harfi (ḍ), ye’ye dönüşmüştür. Bu, kurala göre tam da doğru bir kelimedir."


Kaşgarlı'nın onu Farslardan da duymuş olması, o sözün Farça olduğunu göstermez, Farslarda da kullanıldığını gösterir yalnızca. Neyse yazın bir bayramlık şeker olduğu için tatlıdır da, yalnız vardığın etimolojik sonucun kanıtlanmamış bir varsayımdır, ona da "Bayramlık Varsayım" diyelim Bu arada, bayramını kutlar, sağlık esenlikler dilerim! 


 [Osman]: BAYRAM KELİMESİ ÜZERİNE PROF. DR. TİMUR KOCAOĞLU’NA CEVAP


1. Sayın Prof. Dr. Timur Kocaoğlu benim Facebook’ta 24 Mayıs 2020, saat 02.55 itibarı ile yayına verdiğim “Bayram mesajı ve Bayram kelimesi üzerine” başlıklı yazımı değerlendirmiş. Değerlendirmelerini sıra ile yazıyorum.
A. Ancak bu konuda çok sayıdaki Türkoloğun dediklerini göz ardı ederek, kendince bu Soğutçadan alınmadır diye tek bir Clauson’a takılıp kalmışsın, oysa Sevortyan, Doerfer, Gülensoy, Stachowski gibi türkoloğların görüşlerine gönderme yapmadan “Soğutçadır” diye kestirip atıyorsun. (Ben, Clauson’a takılıp kalmamışım. Clauson kelimenin İrancadan Türkçeye girdiğini söylüyor. Ben “Sogdçadan Türkçeye girmiştir” diyorum. Kocaoğlu keşke Clauson’un sözlüğüne baksaydı. Ama ben bunu aşağıda genişçe yazacağım).

B. En eski yazılı kaynaklarımız olan Göktürk ve Uygur metinlerinde “bayram” mefhumunu ifade eden bir kelime bugüne kadar tespit edilememiştir” diyorsun. (Evet bu tarafımdan yapılan bir tespittir. Bu tespitim doğru değilse, doğru örneğin verilmesi gerekmiyor mu?).
C. “Kâşgarlı Mahmud’un ben bunu Farslardan duydum” demesi onun 1000 yıl önceki bir tespiti değil midir?
D. “Vardığım etimolojik sonuç kanıtlanmamış bir varsayım imiş”. En iyisi bu ithamları sırası ile cevaplayayım. Hem Timur bey faydalansın, hem de başkaları.
2. Hint-İran dillerinde bayram kelimesi:
Sanskritçe’de “bayram mefhumu” rāma kelimesi karşılanır. rāma’nın anlamı da “neş’e, huzur, mutluluk, sükûn”dur. rāma kelimesinin sonundaki -a ünlüsü Hintçede artikel ekidir. Kelime Sanskritçeden Türkçeye geçince bu -a eki düşer. Çünkü Türkçede Artikelin karşılığı yoktur. Böylece kelime Türkçede rām şeklini alır. Daha sonra Türkçede bayram şeklinde görülecek olan kelimenin ikinci hecesi olan ram bu kelimedir. Ancak Türkçede r- ünsüzü ile kelime de başlamadığı için rām kelimesi önüne a- protezini alarak aram şeklinde Türkçeleşir.
Kelime Göktürk metinlerinde görülmez. Eski Uygur Türkçesi metinlerine de çeviri metinler ile girer ve ram şeklinin yanında genellikle tarih kayıtlarında yıl adından sonra Türkçeleşmiş aram şekli ile kullanılır. aram ay “yılın ilk ayı demektir”. Örnekler: ram ay iki şık bugday, ikinti ay iki şık bugday. (Ch/U 7470 + Ch/U 6058, 4. satır); tavışgan yıl aram ay bir yangıka (USp 87/1); bu tavarnıng satıgı elig tas bözni aram ay içinde birür men (U 5264/4.-6. satırlar).
3. rāma kelimesi İrancada *pati-rāma şeklinde görülür. Anlamı “neş’e, huzur, mutluluk, sükûn”dur.
4. İranca *pati-rāma kelimesi Sogdçada pat-rām şeklinde kullanılmıştır. Anlamı “neş’e, huzur, mutluluk, sükûn”dur.
5. Sogdça pat-rām kelimesi Orta Farsçada paḏ-rām şeklinde kullanılmıştır. Anlamı “neş’e, huzur, mutluluk, sükûn”dur.
6. Bir başka Farsça açıklama da bezm “yiyip içme, konuşup eğlenme meclisi” kelimesinin Sanskritçeden gelen ram kelimesi ile birleşerek bezmrām şeklini almasıdır. Ancak üç ünsüz zmr bir arada telaffuz edilemediği için -m- ünsüzü düşer kelime bez-rām şeklini alır. (Sargon Erdem, “Bayram” (etimolojisi: Diyanet İslâm Ansiklopedisi, 5, 1992, s. 257-259).
7. Türkçeye Farsçadan geçen bez-rām > bazrām veya paḏ-rām > baḏrām kelimesi Türkçeleşmek için d > y değişmesine uğrayarak badrām > bayram şeklini alır. Artık bayram kelimesi Türkçedir. Bu yüzden de b > m değişmesi ile Türkçenin Oğuz kolunda bayram şeklini alır. (EDPT 308a).
Etimoloji sözlüklerinde bayram kelimesi:
8. Wilhelm Radloff kelimeyi R IV 1119’da Farsçadan Türkçeye giren bir kelime olarak kabul etmiştir. (Bk. Gerhard Doerfer, TMEN II, 813’deki bayram maddesinin sonu, s. 385).

9. Daha sonra Sir Gerard Clauson (1952) EDPT 308a’daki baḏram maddesinde kelimeyi F(remd) = Yabancı olarak gösterir. baḏram ‘merriment’ and the like, hence ‘a feast’. Clauson kelimeyi “No doupt an Iranian l.-w.” şeklinde “Hiç şüphesiz bir İranca alınçlama /veya/ hiç şüphesiz İrancadan bir alınçlama” tavsif etmiştir.

10. Gerhard Doerfer ise TMEN II 823 (s. 384-385)’de kelimenin Türkçeden Farsçaya geçtiğini söylüyor.
11. Gülensoy kelimeyi “batıra- > badra- > bayra- gibi hayali bir fiil kökünden -k ile bayra-k, -m ile bayra-m yapılmış olabilir” diye açıklıyor. Türkçe metinlerde bu güne kadar böyle bir fiil kökü tespit edilmemiş. Gülensoy’un bu açıklaması bir varsayım. Ben ise kelimeyi batur- fiilinden -ak eki ile batur-ak > batrak > badrak > bayrak olarak açıklıyorum. Benzer kelimem de sanç- fiilinden sanç-ak > sancak.
12. Gülensoy’un da hocası Hasan Eren Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü (Ankara, 1999, s. 45a-b)’ndeki “bayram” maddesinde kelimenin kökeninin karışık olduğunu yazıyor. “Sevortyan kelimenin Orta Türkçe’de baḏram (ḏ harfi delta ile gösterilmiş) şeklinde geçmesini kelimenin Farsçadan gelme ihtimalini çürütmüştür” diyor. (Burada Sogdça ile Farsça karıştırılmış olmalı.)

13. Hülâsâ Badram kelimesi ise Türkçe kökenli olmayan yabancı bir kelimedir. Oğuz Türkçesinde d > y gelişmesi ile bayram şeklinde Türkçeleşmiştir. Bu Türkçeleşme Kıpçak lehçelerinde b- > m- değişmesi ile Kırgız Türkçesi’nde mayram, Kazak Türkçesi’nde meyrem, Güney Sibirya Türk Lehçelerinde ise b- > p- değişmesi ile Altay, Teleüt, Şor, Sagay, Koy, Kaça, Küerik payram, Baraba, Küerik lehçelerinde peyrem şekillerinde devam etmiştir. Olay budur.
14. Şimdi genel olarak birkaç hususu vurgulamalıyım. Bir dilci olarak bu güne kadar Türkçede üç cins kelime bulunduğunu gördüm.
A) Türkçe kelimeler.
B) Yabancı kökenli olup, Türkçeleşen kelimeler.
c) Taklidî (onomatophe) kelimeler.

15. Anneannem eğitimli, Kur’anı okuyan, ancak Latin harflerini bilmeyen bir Kerkük Türkmeni idi. Lahana yerine ilahana, limon yerine ilimon, raf yerine iraf, leğen yerine ileğençe gibi kelime telâffuz ettikçe ilk okul öğrencisi olan ben onu düzeltir “nene! lahana, limon, raf, leğence diyecen” derdim. Üniversitede öğrendim ki Türkçeyi doğru konuşan anneannem imiş.
16. Sonuç: Timur Beyin söyledikleri bana “teyzemin bıyıkları olsaydı, ona dayı derdim” sözünü hatırlatıyor. [Osman'dan alıntı]


[Timur]: Osman Sertkaya Bilgem, bak şimdi oldu, önceki yazında başka Türkbilimcilerden ve kökenbilim (etimoloji) sözlüklerden örnek vermeden, tek Clauson ile yetinip yazmıştın. Şimdi ise, benim sana "başkalarının da bu konudaki görüşlerine yer vermemişsin!" uyarım üzerine bak şimdi bazı Türkbilimcileri sıraladın, kötü mü oldu, daha iyi oldu! Ancak yine de bir kişiyi daha unutmuşsun: Polonyalı Türkbilimci Stachowski!
Onun şu sözlüğüne bakmak zahmetinde bulunmamışsın:


// Marek Stachowski, Kurzgefaßte etymologische Wörterbuch der türkischen Sprache, Varşova: 2019. Bu sözlükten habersiz olman mümkün değildir de, sen zahmet etmemişsin ona bakmaya, dedim ya sende "Bayramlık Şeker" rahatlığı vardı. Ancak senin bu Eski Altayca bir söz olan "Bayram" sözü için yayımlanmış olan Genel Altay Dillerinin etimolojik sözlüklerinde "acaba bu bayram ile ilgili söz olabilir mi?" zahmeti bile duymamışsın, dedim ya sende "Bayramlık şeker rehavet"i olduğu için bu da usuna (aklına) gelivermemiş, ancak kardeşin Timur, öyle pabucu yarım bırakmaz, onun elinin altında bütün dünya dillerinin etimolojik sözlükleri, Hint-Avrupa Dillerinin, Ayrıca İngilizcenin, Almancanın, Yunancanın, Sanskritçenin, Dravid Dillerinin, onlar arasında Sümercenin 14 ciltlik etimoloji sözlüğü (sanırım sen bundan da habersizsindir), ayrıca Ural dilleri, Altay dillerinin de etimolojik sözlükleri vardır.


Ben hiç bir zaman bir sözün kökenbilgisine bu saydığım bütün dünyadaki Hint-Avrupa Asya ve Afrika dillerinin şimdiye kadar yayımlanmış en güvenirli sözlüklerine bakmadan "ahkam kesmem" (göbekten atmam)! Sen gerçekte, bütün dünya dillerinin etimolojik sözlüklerinin elimin altında olduğunu da aslında bilirsin, konuşmalarımız arasında sana söylemiştim, belki unutmuşsundur.


Ancak gelelim işin en önemli "can alacak" noktasına: sen Türkçe olan bir söz için "Soğudça" diye ahkam keserken, hangi Altay dilleri sözlüğüne bakmadın, biliyor musun? Söyliyeyim mi onu? Hadi bu yazı çok uzadı, onu da bunun altındaki 2. kutuda sana yazacağım, bayram sözü için o sözlüğe bakmadığına artık pişman mı olacaksın, yüzün mü kızaracak bilmiyorum, onu bir aşağıdaki kutudaki yorumumda sana yazayım da, o sözlüğün adını, belki o zaman hatırlarsın? O önemli Altay dilleri Etimoloji sözlüğü..... (biraz sabır et, sonra bir aşağıdaki kutuya bakıver Osman Sertkaya Bilgeciğim 

Timur]: Bakalım ağzını aça aça gülen Günay Karaağaç Bilgemiz de bir sonraki kutudaki etimolojik sözlüğün adını duyunca böyle gevrek gevrek gülebilecek mi?

[Timur]: Osmancığım o sözlüğün adını yazmadan ve o sözlükte geçen tam da senin uyduruk etimolojisini yaptığın "bayram" ile ilgili maddebaşı sözcüğün İnglizce metninin kopyasını burada vereceğim, artık sen onu Google Translate'te İngilizceden Türkçeye çevirerek anlamaya çalışırsın! Ancak bu karede şunu söyliyeyim: Sen her zaman her yerde soyadın "Sertkaya"yı örnek göstererek nice "sert" olduğunu ileri sürersin ya! Bunda çok haklısın, bana göre de sen gerçek bir "Sertkaya"sın günlük yaşamda da, Türkbilimde de! Seni bu yüzden severim ve sayarım, ancak bir şeyi burada da unutuyorsun, sen istediğince "Sert" bir "kaya" ol, benim de soyadım ile değil, ilk adımla nice "Demir" olduğumu da unutma! Demir'in eski Türk biçimi olan "Témur/Timur > Demir". Bilirsin "demir" en sert "sertkaya"yı bile ikiye böler, işte bir sonraki kutuda adını yazacağım ve o "bayram" ile ilgili maddebaşı açıklamasının orijinal İngilizcesini paylaşacağım pdf resmi görünce, kardeşin Timur'un nasıl bir "demir" olduğunu göreceksin, sonra o Karaağaç arkadaşına da söyle ağzını fazla açarak gülmesin, onun ağzına da o sözlük maddesinde açıklanan Eski Altayca bayram sözünün kökü kaçabilir.


[Timur]: Haydi sana ve o Karaağaç türüne bir güzellik yapayım! Osmancığım sen o "bayramlık şeker" yazının başında bilmecelerden bulmacalardan hoşlandığını yazdın, sana bir günlük arama imkanı vereyim, benim hangi Altay dilleri etimolojik sözlüğünden söz ettiğimi araştırıp, sağından solundan soruşturarak bulman için sana 24 saatlik bir arama süresi vereyim! Biraz da o Karaağaç arayıp dursun, ikiniz de bulamazsanız, bak yarın bu saatlerde burada onu ben açıklayacağım ve bayram ile ilgili o sözlükteki madde başının fotoğrafını burada size sunup, senin Türkbilimde nice "Sertkaya", bir de o gülmekten başka bir ciddi işi olmayan Karaağaç türüne de demir"le dalga geçmenin ne olduğunu o maddebaşı sözünün fotoğrafını burada göstererek anlamasını sağlayacağım, o da anlasın nasıl bir ağaç olduğunu, artık ak mıdır, kara mıdır yarın burada görecektir! Onun yüzüne gözgüyü (aynayı) tutacağım o maddebaşı sözcüğün pdf'ini, o zaman yüzünün rengini görecektir o ağaç türü. Bakın saat işliyor, dakikalar koşuyor, hadi bulun bakalım o etimolojik sözlüğü: bulursanız sizi gerçekten gönülde kutlarım, bulamazsanız da, nasıl olsa ben ikinize de sözlüğü de, o sözcüğün maddebaşını da, bir de Timur'un nice "demir" olduğunu göstereceğim Sevgili Osman Sertkaya Bilgeciğim! Hodri meydan, yarın bu yerde görüşmeye.


 [Timur]: Evet duyduk duymadık demeyin! Osman Sertkaya Bilgemize 24 saat süre verdim benim sonra açıklayacağım ancak kendisinin bayram sözcüğü için bakmayı unuttuğu o sözü geçen Altay dilleri etimoloji sözlüğünü bulması için, bulamazsa 24 saatten sonra onu ben açıklayacağım! Olur da Osman benden bir 24 veya 48 saat daha isterse, ben ona bu ek süreleri de verebileceğimi şimdiden söyliyeyim! Kendisi bulmazsa, o etimoloji sözlüğündeki bayram sözü kökünün etimolojisi ve Altay dillerinde bu kökün ne kadar yerleşmiş bir ana Altayca, aynı zamanda da Türkçe sözü olduğunu gösteren o madde başı sözün fotoğrafını buraya pdf-resim olarak ekleyeceğim... Ne demişler "sertkaya mı yaman demir mi yaman" 


Osman Bilgem ile benim aramda, bu güzel bir tartışmadır genç kuşak Türkbilimciler için de, sonraki kuşaklar için de yararlı bir örnek olarak! Ancak, şunu da belirteyim: bu sataşmalı yazışma benimle Osman Bilgemiz arasındaki arkadaşlığı, bir yağmur damlasınca bile sulandıramaz! Ne yapalım, Osman gerçekten de bir "sertkaya"dır soyadı gibi, bendeniz de bir "demir"im adımca... 
Timur (Demir)

Yorumlar (0)