Kaşgar'dan, Karaman'a; Türkçemiz - Aziz Dolu Atabey

Kaşgar'dan, Karaman'a; Türkçemiz 
 

Doğu Türkistanlı büyük bilgin (âlim)  Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügât’it Türk adlı ölümsüz eserinin Türk dili, kültürü ve bekâsı açısından ne kadar önemli olduğunu belirtmemize gerek yoktur.

Söz gelimi bir “sagun” sözcüğünü ele alalım. Günümüz jeopolitiğinde Doğu Türkistan olarak adlandırılan topraklarda Karahanlı Devletini kuran üç Türk boyunun en büyüğü olan Karluklarda büyüklere, toplumun ileri gelenlerine “sagun”;  hekimlere (doktor), “atasagun” denildiği ile ilgili bilgiler Kaşgarlı Mahmut sayesinde günümüze kadar ulaşmıştır.

“En büyük hayalim, Ankara’da basılan bir gazetenin Türkiye’den, Uygurlara kadar tüm Türkler tarafından okunup anlaşılmasıdır.” diyerek yola çıkan -bir başka Karamanoğlu Avşar’ı- Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel çabaları sonucu dilde sadeleşme daha doğrusu Türk(çe)leşme çalışmaları başlamış ve sıhhat, afiyet gibi yabancı kökenli sözcüklerin yerine sağlık sözcüğü yaygınlaştırılmıştır.

Kaşgarlı Mahmut, Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Karamanoğlu Mehmet, Atatürk olmasaydı Anadolu Türkçesinin hali nice olurdu acaba? Atatürk’ün yüksek dil ve tarih bilinci (şuur) olmasaydı? Ve bilgisi?.. Cumhuriyetin ilk yıllarında hayata geçirilen dil devriminin başarıya ulaşmasında Atatürk’ün engin bilgi ve birikiminin hakkını teslim etmeliyiz. Söz gelimi “sagun”dan, sağlık sözcüğünün türetilmesi… Günümüzde tabip, hekim, doctor (okunuşu: daktı..) gibi yabancı sözcükler yerine; sagun sözcüğünü kullansak nasıl olur? Güzel olur aslında. Ya da en azından -dilimizin (büyük ve küçük ünlü uyumu) kuralları ve estetik güzelliği açısından- hekim’i kullansak…

Türkçede em yani ilaç yapıp, hastaları iyi eden kişilere emçi (emci), otaçı (otacı) gibi adlar verildiğini biliyoruz. Yine yağmur yağdırmak, hastaları iyileştirmek gibi doğaüstü güçleri olduğuna inanılan kimselere de baksı denmektedir. Japocada da shogun (okunuşu; şogun olmalı..), ishi (hekim), yakuzaishi (eczacı) gibi benzer anlamda sözcükler bulunuyor. Japonca yakkyoku (ecza, eczane) ve yakuzaishi (eczacı) sözcüklerinin Türklerin geleneksel tedavi yöntemlerinden yakı/yakı yakmak ile olan anlam ve ses benzerliği dikkatinizi çekmiştir. Bu durumda, Türk ve Japon halklarının aynı soydan olduklarına inanan Atatürk'ün, kendisine vedâya gelen ve Türkiye'den ayrılacağı için çok üzgün olan Japon elçiyi teselli etmek için söylediği "Üzülmeyiniz... Bir gün tüm Türk devletleri Çin Seddi’nde buluşacağız!." sözü daha bir anlam kazanmaktadır.

 Atatürk’ün, Çanakkale Cephesi’ne giderken iki sandık (tahta bavul olmalı) kitapla gittiğini ve bu kitaplardan birinin de “Uygur Türkçesi Sözlüğü” olduğunu biliyor muydunuz?!.
 

Aziz Dolu Atabey
Serik, 26.01.2019

Yorumlar (0)