Türkçenin Yozlaşmasıyla İlgili Örnekler, Türkçenin önemi ile ilgili kompozisyon

TÜRKÇENİN YOZLAŞMASI

Türkçenin önemi ile ilgili kompozisyon.

Suat Özer

Türkçemizin ne denli yozlaştığını, kirlendiğini, bozulduğunu artık anlamayan ve dillendirmeyen kalmamıştır. Herkesin bildiği bu acı ve yalın gerçeği uzaktan izlemeyi bırakıp; akıntıya kürek çekmeye, olanaksız denilenleri başarmaya girişmek ise Türkçenin Diriliş Hareketinin görevi ve önderliği olmuştur. Çetin işleri başarmaya soyunmak kolay değildir ancak nasıl ki Atatürk’ümüz “kolay değil” diye ülkülerinden vazgeçmemişse bizler de bu çetin ödevimizden kesinlikle vaz geçmeyeceğiz!

Çöplerle, atıklarla dolu bir gölde yüzülemeyeceği gibi “sözcük çöpleri” ile dolu bir dilde de arılık ve duruluk aranamaz, bu dille ulusal birlik sağlanamaz. Dilde özleşme, durulaşma bu nedenle çok önemlidir. Özleşmenin kısırlaşma anlamına gelmemesi için her alanda sözcük türetimine ya da diriltilmesine ağırlık ve öncelik vermek en önemli ilkemiz olmalıdır. Türkçemizin milyonlarca sözcük türetebilme özgücü (potansiyeli) taşıdığı bilimsel olarak kanıtlanmış bir olgudur. Bireysel ve toplumsal olarak beynimizi bu konularda daha fazla yorma zamanı çoktan gelmiştir, geçmektedir…

Bu betiği (kitabı) alarak okuyan siz saygıdeğer Türkçe gönüllüsüne, dilimiz ve ülkemiz için duyduğunuz kaygı ve taşıdığınız üstün sorumluluk duygusu için en derin saygılarımızı sunarız. Olayların akışına seyirci kalmayı bırakıp sorumluluk üstlendiğiniz için, “Bu soylu yürüyüşte ben de varım.” dediğiniz için sizi yürekten kutlarız… Bu kutlu yürüyüşte bizimle birlikte yol alan gençlerimizi ve çocuklarımızı özel olarak alkışlıyor ve onları baş tacı ediyoruz çünkü Türkçemizi geleceğe taşıyacak olanlar onlardır.

“Adını ben verdim, yaşını Allah versin!” diyen Dede Korkut’umuz gibi “Adını biz verdik, yaşını sizler verin!” diyerek Türkçenin Diriliş Akımını gençlerimizin ve çocuklarımızın koruyucu ve sevecen ellerine ve ışıltılı beyinlerine teslim ediyoruz…


Türkçenin önemi ile ilgili kompozisyon 2


Bir insanın yaşadığı toplum dilini konuşabildiği kadar vardır. Henüz 1911 yılında Selanik'te başta Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip, Âkil Koyuncu gibi yazarların oluşturduğu genç kalemlerin ''Milli bir edebiyat milli bir dille yaratılabir'' görüşüyle başlatmış oldukları yeni lisan hareketiyle Türkçenin sadeleştirilmesine büyük bir özen gösterilmiş ve Türkçenin daha sade bir dil haline gelmesi konusunda en kalıcı atılımları gerçekleştirmişlerdir.

Bu dönemlerde bazı Farsça, Arapça sözcükler yerine Türkçe olanları benimsenmiş, dil ve edebiyatın doğu-batı taklitçiliğinden kurtarılması sağlanmıştır.

Ne yazık ki günümüzde gelişen yabancı özenticiliği sayesinde ortaya çıkan kültür kirliliği kendini göstermiş ve tıpkı diğer yönlerde olduğu gibi dilimizi de zaman içinde kirletmeye başlamıştır.

Dilimizde ki bu yabancılaşma ve yozlaşma öyle bir boyuta ulaşmış ki günümüzde artık birçok kişi,  birçok alanda kendi öz dilini kullanmak yerine yabancı kökenli sözcükleri kullanmaya yönelmiştir.

Özellikle son yıllarda gelir düzeyi yüksek semtlerde kullanılan argoyla karışık İngilizce-Türkçe arası bir dil Türkiye'de Türkçe den uzak bambaşka yabancı bir kitlenin oluşmasını sağlamıştır. Öte yandan oluşan bu öteki Türkiye'de sırf dikkat çekmek adına kullanılan yabancı sözcüklerde Türkçenin yozlaşmasındaki en çarpıcı örneklerden biridir. Maalesef televizyonlarda yapılan kalitesiz programlarda Türkçeyi kirleten en önemli etkenlerin başında gelmektedir.

Dil, ülkenin kimlik kartıdır. Kimliği bozulursa ülke sömürge olur. Dil, bir ülkenin birliğinin ve bağımsızlığının en önemli simgesidir. Türkiye'de dilin kullanımı konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu konuda toplum hayatında önemli bir yere sahip olan yazılı ve görsel basının da Türkçe konusunda duyarlı olması beklenirken ne yazık ki dilin düzgün kullanıma çok az önem vermesi ve son derece üzücü bir durumdur.

Osmanlı döneminin de yaşayan bazı sözde aydınlar Türkçenin bilim konusunda yetersiz olduğunu düşünüp halktan farklı bir Arapça-Farsça karışık dil kullanarak halktan kopmaya başlamışlardır. Bu durumun günümüzde aynı biçimde yinelendiğini açıkça görüyoruz. Öyle ki bilim yoluyla Türkçeye giren yabancı sözcüklerin Türkçe karşılığını bulmak yerine onları doğrudan okuyup, olduğu gibi yazmaya kalkıyoruz. Bu da durumumuzun daha da kötüleşerek işin içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oluyor.

Örneğin ‘'Provakatör'' sözcüğü yerine ‘'kışkırtıcı'', ‘'Provakasyon'' sözcüğü yerine ‘'kışkırtma'' gibi Türkçemizde kullanılabilecek güzel sözcükler varken yabancı bir sözcükle olası bir durumu açıklama gayreti son derece gereksizdir. Ne yazık ki birçok köşe yazarının ve televizyonlara çıkan birçok sözde aydın'ın bunu çok sık yaptığı acı bir gerçektir. Aynı şekilde Müzikte ve özellikle de pop müzikte yapılan Türkçe olmayan sözler adeta Türkçenin yavaş yavaş yok olmasına olanak sağlıyor. Bütün bu durumlar ister istemez halka yansıyor ve onları dolaylı olarak da olsa etkileyebiliyor.

Bugün Türkiye'de yaşayan yaşlı dedelerimiz, atalarımız, büyüklerimiz artık yolda gördükleri yabancı mağazaların isimlerini, yabancı sözcükleri ve torunlarından duydukları yabancı içerikli Türkçe sözcükleri anlayamıyorlarsa ve onları uğruna savaşını verdikleri bu ülkede yabancılığa mahkum ettiysek bu yeni neslin atalarına yaptığı çok büyük bir ayıptır.

Ünlü filozof Konfüçyüs bir sözünde; ‘'Bir ülkeyi yıkmak istiyorsunuz önce dilini tahrip edin'' demiştir. Bu bağlamda eğer biz hala bir şeyleri sezip, hissedemiyorsak sadece dilimizde değil bizi biz yapan ve birbirimize bağlayan tüm öğelerimizde tehlike çanları çalıyor demektir.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk bu tehlike çanlarını sanki yıllar öncesinden görüyormuşçasına bizlere Türk dilinin yabancı dillerin etkisinden korunması konusunda ne kadar hassas olmamız gerektiğini şu güzel sözleriyle bakın nasılda belirtmiştir;

“Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Tarih'te de bakacak olursak yıkılan bütün devletler ilk olarak dillerini kaybetmiştirler. Çünkü dilini kaybeden bir millet, milli benliğini, değerlerini, özünü ve daha da doğrusu her şeyini kaybetmiş, yitirmiş demektir. Bu yüzden Türkiye'yi Türkiye yapan ve sahip olduğumuz en güzel değerlerden biri olan Türkçeye gereken önemi vermeye özen gösterelim.

Türkçenin Yozlaşmasının Nedenleri


Türkçede yozlaşma, dilin işleyiş özellikleri olan geçerli kurallarını bir tarafa atıp dili gelişigüzel kullanarak, yapı ve işleyişindeki kuralların işlemez hale getirilmesi, dilin işleyiş özelliklerini kaybedip bozulmasıdır.

Özellikle Gençlerin özenti kesimi tarafından yozlaştırılan güzel Türkçemiz unutulmakta ve yanlış kullanılmaktadır. Türkçenin yozlaştırılması da özünden uzaklaşmasına ve bozulmasına neden olmaktadır.Türkçenin yozlaşması ilk olarak dükkan, market ve iş yerlerinin İngilizce olarak adlandırılmasıyla başlamıştır. Bu da batı dillerine özenmemize neden olmuştur. Son yıllarda telefonla mesajlaşmanın çoğalması ve internetin bilinçsiz kullanımı sonucu dilimiz, kelimeler değiştirilerek hatta gereksiz harf eklenerek yozlaştırılmaya başlanmıştır. Özellikle genç kesimin kullandığı anlık mesajlaşma programları ve bazı sosyal siteler bu yozlaşmanın temeli olmuştur.

Daha hızlı yazmak için kelimelerden harf çıkartılarak yapılıyordu. Örnek verecek olursak: Tamam, ne haber, selam gibi kelimeler tmm, slm, nbr şeklinde yazılıyordu. Fakat şimdi kısaltmak yerine daha da uzatılarak Türkçe karakterlerden olan ş, ç harfleri sh, ch, j şeklinde değiştiriliyor. Son olarak harflerin yerine rakam koyarak yazma gibi saçma sapan bir alışkanlık çıktı. A harfi yerine benzer olan 4 rakamını yazmak bu bozulmanın en basit örneği.

Dilimizi yozlaştıran Türk gençleri bu yozlaştırma merakından en kısa sürede arınmazsa ve özentiliği bırakıp özüne dönmezse, bu özenti sadece dilimiz ile kalmayıp kültürümüzü, benliğimizi hatta beynimizi etkileyecektir.Lütfen konuşurken ve yazarken Türkçeyi doğru kullanmaya dikkat edelim. Kültürümüz, benliğimiz için.

Son yıllarda gelir düzeyi yüksek semtlerde kullanılan argoyla karışık İngilizce-Türkçe arası bir dil Türkiye’de Türkçe den uzak bambaşka yabancı bir kitlenin oluşmasını sağlamıştır. Öte yandan oluşan bu öteki Türkiye’de sırf dikkat çekmek adına kullanılan yabancı sözcüklerde Türkçenin yozlaşmasındaki en çarpıcı örneklerden biridir. Maalesef televizyonlarda yapılan kalitesiz programlarda Türkçeyi kirleten en önemli faktörlerin başında gelmektedir.

Türkçenin Yozlaşmasıyla İlgili Örnekler


Aşağıdaki saçma adlar İngiltere'den değil, ne yazık ki Türkiye'den.

Dedem sandwich
Bulteks
Bulka Pizza& Kumpir
Veroni
Bulka Patisserie
Burger King
Tefal
Cafe Simao
Punch Cafe
Adrenal
Sport House
Line a Decor
Hosta Piknik
Mystical
Cottonland
T&T
Vivet
Denim’s
Tea House
Party7
Classic Cafe
Monopoly Cafe
Polo
Agelo
Denta
Surf
OZ
Classic Cafe
Reve

Destine Kız Öğrenci Yurdu
Happy Days Cafe & Patisserie
Pampero Cafe
Eskomed
Lotus Kuaför
Ice Salad Bar
Este Life
Rejuvi
Jolly Tours
Bosh
Jesebel
D&D Perfumum
Best
Chima
Journey
Day Light
Hobby Cafe
B&Ç Collection
Hobby Academie
Demonroe
Esk Sun
Kayer
Chicken Last Stop
Blouse
Cosso
Friend Hip
TeknoAr
Puzzle
Tita
Miss Cafe

Yorumlar (1)
Fatma nar 3 yıl önce
Cok iyiii