06.10.2022, 10:37

Tunceli; Dersim Yöresinde Bir İlimiz

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’nin siyasî ve/veya yönetim haritasına son şekli verilirken kimi illerin adı değişmiş, kimi ilçeler il yapılmıştır. Söz gelimi Hanedanlık Türkiye’sinde adı Ma‘mûretü’l-Azîz ya da kısaca El-Aziz olan ve yöre halkının “Elazıgh” dediği ilimiz Atatürk’ün isteği doğrultusunda Elazığ olmuştur. Osmanlı zamanında adı Konstantiniyye olan eski başkentimizin adının İstanbul olması da yine Atatürk sayesindedir. Bu süreçte Doğu Anadolu’da bulunan ve Diyap Ağa, Kamer Genç gibi devlet adamlarıyla, siyasîlerle özdeşleşen ilimizin adı da Tunceli yapılmıştır. Daha doğrusu Tunceli ili kurulmuştur. Tunceli; düşman Polatlı’ya dayandığı, muhalif vekillerin Meclis’i Kayseri’ye taşımaya kalktığı ve Atatürk’ün kürsüye çıkıp “…Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna ant içtim.” dediği süreçte, o güne kadar hiç söz almadığı halde kürsüye çıkıp “Efendiler, nire gidersiiz? Biz buraya ölmeye gelmediik?” diyen Diyap Ağa gibi tunç yürekli insanların ilidir zira. Atatürk ile Diyap Ağa’yı otomobilde yan yana gösteren fotoğraf da o gün Meclis’ten birlikte ayrılırlarken çekilmiştir hatta.

Mustafa Kemal Paşa ve Diyap Ağa TBMM’den birlikte çıkarken..

Dersim, Doğu Anadolu’nun merkezinde bulunan yörenin adıdır. Tunceli ilimiz, Dersim yöresinin orta kısmında yer alır. Erzincan, Elazığ, Sivas, Malatya, Bingöl, Erzurum illerimizin bazı ilçeleri de yine Dersim yöresinin sınırları içerisindedir. Tıpkı Göller Yöresi; Antalya, Burdur, Isparta, Konya… Taşeli Yöresi; Antalya, Karaman, Mersin… Teke Yöresi; Antalya, Burdur, Denizli, Muğla gibi.. Örneğin Trakya yöresi de Edirne, Tekirdağ, Kırklareli ve kısmen Çanakkale illerine ev sahipliği yapmaktadır. Benzer bir durum Amit Ovası ve bu ovada yer alan Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa gibi illerimiz ile bu illere bağlı ilçeler için de geçerlidir. Selçuklu’dan bu yana Yörük/Türkmen oymaklarının (aşiret) kışlak yurdu olan Amit Ovası Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı hanedanlıkları döneminde “Beriyye” olarak adlandırılmıştır. Dahası yaylak-kışlak şeklindeki toplumsal ve iktisadî (sosyo-economic) yapının düzenli işlemesi için yöreye özgü bir yönetim düzeni getirilmiştir. Özellikle de -başkentleri Diyarbakır olan- Akkoyunlular döneminde…

Kuzeydoğu Anadolu’da Kıpçak Türklerinin nüfus yoğunluğu söz konusudur. Hatta tarihte Erzurum, Van, Revan (Erivan?), Ahıska’dan Karadeniz kıyılarına kadar olan yörede Atabekler diye anılan bir hanlık/beylik de kurmuşlardır. Sonrasında ise Müslüman olan Kıpçaklar Oğuzlarla, Hıristiyan olan Kıpçaklar ise Haylar (Ermeni) ve Gürcülerle kaynaşmışlardır. Bölgeye daha sonra Kınıkların öncülüğünde Müslüman Oğuzlar da gelmeye başlar. Hatta 1048’deki Pasinler Savaşı’na Oğuz-Kıpçak savaşı denilse yeridir. Kıpçak ve Oğuzlardan sonra Azerbaycan’dan inen ve Talış Türkleri ile akraba oldukları söylenen Zazaların Doğu Anadolu’ya, Yavuz Sultan Selim’le başlayan süreçte Güneybatı İran’da bulunan Zağros Dağları çevresinde yaşayan Gurmançların (Kürtler) Güneydoğu Anadolu’ya ge(tiri)lmeleriyle başlayan nüfus hareketleri 93 Harbi olarak anılan Türk-Rus savaşı sonrasında Kuzey Kafkasya’dan sürülen Çerkezlerin ve diğer irili-ufaklı Kafkas topluluklarının da bölgeye yerleş(tiril)meleri ile son bulmuş böylelikle günümüzün Kıpçak, Yörük/Türkmen (Oğuz/Ogur/Uğur), Zaza, Gurmanç (Kürt), Çerkez diye giden nüfus yapısı oluşmuştur. Gurmançların (Kürtler) geldiği Güneybatı İran’da ise bugün -Japon otomotiv sanayisine de esin (ilham) kaynağı olan- Kaşkaî/Kaşkay Türkleri yaşamaktadır. Osmanlı-Karamanlı, Osmanlı-Akkoyunlu, Osmanlı-Safevî, Osmanlı-Avşar, Osmanlı-Kaçar mücadeleleri sırasında ta Teke Yöresi’nden başlayarak Anadolu’nun doğusunda ve çoğunluğu Alevî iklimde yaşayan birçok Yörük-Türkmen oymağının Anadolu’yu terk edip Azerbaycan-İran hattına çekildiği, -başta Karamanoğulları olmak üzere- göç(e)meyen kimi Avşar oymak ve obalarının Balkanlardan, Kuzey Afrika’ya kadar çok geniş bir sahaya sürgün edilip dağıtıldıkları da unutulmamalıdır. Bu süreçte Orta ve Doğu Anadolu’nun büyük nüfus kaybı yaşadığı; yine birçok Yörük/Türkmen oymağının, obasının şimdilerde Gurmanç (Kürt) lehçesi konuştuğu ve/veya Gurmanç (Kürt) olarak yaşadığı da…

Balkanlardan Lidya’ya yani Güneybatı Anadolu’ya gelen, Kafkasya’dan inen Kimerlerin Lidya ülkesine kadar dayanması üzerine Toroslara sığınan, Büyük/Batı Roma döneminde paralı asker olarak Suriye taraflarına sürülen, Doğu Roma/Bizans döneminde yine tampon göreviyle Kafkasya’ya gönderilen ve burada Arman(i)ya yöresinin adıyla yani Armanî (Ermenî) olarak anılmaya başlayan Hay halkı dışında, Doğu Anadolu’da yaşayan toplulukların tümü Turanî’dir. Ve ne yazık ki Farsça, Arapça ve hatta -Gregoryen Ortodoks mezhebinin etkisiyle- Hayca/Ermenice gibi çevre dillerin baskılaması sonucunda oluşan lehçe-şive farklılıkları türlü sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Günümüz Ermenistan’ında nüfusun % 40’ının -benliğini yitirmiş- Hıristiyan Kıpçak olduğu gerçeği; yüzlerce yıl Farsçanın etkisinde kalan Gurmançların (Kürtler) şimdilerde yaşadıkları kimlik bunalımı gibi… Onca kan-gen, dil-tarih, gönül ve kültür birliğine rağmen olmaktadır bütün bunlar!.. Ve bunların bilimsel, sosyo-kültürel araştırmalarının, çözümlemelerinin (analiz, tahlil) bir an önce ve çok iyi yapılması gerekmektedir.

Atatürk ve Sabiha Gökçen Tunceli gezisinde..

İran, Irak, Suriye gibi -neredeyse- yüz yıldır diktatörlükle, zorbalıkla yönetilen ülkelerde fare gibi pısıp/pusup da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sağladığı demokrasi ve özgürlük ortamında -rahat batmışçasına- devletle sidik yarışına girenler bilmelidir ki Anadolu topraklarında en az yedi bin yıllık bir geçmişe bir geleneğe sahip olan bu devlet en zor zamanlarda bile yedi düvele meydanı dar etmiştir. 3-5 etnik özürlüye, 3-5 ideoloji artığına mı pabuç bırakacak? Adamın sidik kesesini bağlarlar. 100 yıl önce dedeleri aynı hatayı yapmış olan Ermeni vatandaşlarımız Amit Ovası’na “Amed” der bu arada.

Dersim yöresi tarihin en eski dönemlerinden bu yana Turan/Türk boylarının uğrak ve yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Turuklar, Hattiler, Hurriler, Urartular, Sakalar, Medler, Hunlar, Hazarlar, Kıpçaklar, Zazalar ve yine Oğuz boyundan olan Yörük/Türkmen oymakları, obaları Dersim yöresinin yerleşimcileri arasında yer almıştır. “Anadolu en az yedi bin yıllık Türk beşiğidir.” diyen Gâzi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere; Seyit Onbaşı, Osman Nevres (Hasan Tahsin), Osman Kocaoğlu, Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Kara Fatma, Şerife Bacı, Topal Osman, Kaymakam Kemal Bey, Nene Hatun, Diyap (Yıldırım) Ağa, Şahin Bey, Sütçü İmam, Rahmiye Hanım, Yörük Ali Efe, Papa 1. Eftim, Mehmet Âkif Ersoy, Mehmet Ziya Gökalp… kısacası ülkemizi ve özgürlüğümüzü borçlu olduğumuz tüm ulusal kahramanlarımızın ruhları şad, ruhları Alp Er Tunga’ya yoldaş olsun.

Aziz Dolu Atabey
https://azizdolu.wordpress.com/

Yorumlar (2)
A. Takan 2 yıl önce
Amma da atıyorusunz. Yazarken kaynak göstererek yazsanız iddialarınızın birçoğuna kaynak bulamayacaksınız. Yazının kaynağı da wordpress sitesi.
Atabey 1 yıl önce
Etnik özür, önyargı, takıntı... 8 yılda geçmez elbet. Neyse, sen derslerinle ilgilen cancağızım.