08.11.2021, 17:44

Türk Adının Gerçek Anlamı

Türk Adının Gerçek Anlamı

Güneyhan Rüzgar

Öncelikle emreler emresi Yunus’un deyişiyle “Gelin tanış olalım”.

Ben kendisini Türklüğe koşulsuz bir sevgiyle adamış bir Türklük bilimciyim.

Bir Türklük bilimcinin tek ve biricik uğraşı Türklüktür. Türklüğü tüm yönleriyle inceleyip anlamak ve ulaştığı sonuçları yansız bir biçimde gerçeğe uygun olarak açıklamak bir Türklük bilimcinin birincil sorumluluğudur. Bu uğraş, çokça emek isteyen çetin bir eylem olduğu kadar aynı zamanda değerli bir yolculuktur.

Elimden geldiğince sizi de ortak etmeye çalışacağım bu yolculukta ilk durağımız Türk adının anlamı olacak.

Hiç düşündünüz mü, Türk adının gerçek anlamını?

Sizce Türküz derken atalarımızın deyimiyle “Yağız Yer”e nasıl bir ileti gönderiyoruz, biliyor musunuz?

Gelin birlikte anlayalım.

Kaşgarlı Mahmut Türk sözcüğünü “güçlü” “olgun” olarak açıklarken, örneğin Farslar “güzel” anlamında kullanırlar. Bu türden yakıştırmalara dilbilimde “halk etimolojisi” denir. Ne yazık ki, bilimsel gerçeklerle ilgisi yoktur.

Uzun bilimsel çözümlemelere girişmeden çok yalın bir biçimde konuyu ele alacağım. Dediğim gibi bu yolculukta birlikteyiz. Birlikte düşüneceğiz.

Türk sözcüğünün Köktürkçedeki söylenişi “Türük” biçimindedir. İki hecelidir. İki heceli bu söyleyiş, Türk sözcüğünün kökünü bize sezdirir. Şöyle ki, “yanmak”tan nasıl “yanık”, “sönmek”ten nasıl “sönük” türetildiyse “türemek”ten de “Türük” türetilmiştir.

Türkçe köklerde ilk hecede - ö -//- ü - ses denkliği değişmesi sık karşılaşılan bir ses olayıdır. Bozuğun buzuk, güzelin gözel olması gibi örneğin. Kısacası, “türe_” eylem kökü Köktürkçe “törü_” eyleminin türevinden başkası değildir. Birincil anlamı ise “türemek” “doğmak”tır. İkincil anlamı ise “ortaya çıkmak”tır.

Türemek sözcüğü üstelik Köktürkçedeki söylenişine uygun olarak “törel_” biçiminde, “doğmak” anlamını da koruyarak öteki Türk dilcelerinde günümüzde de kullanılır. Eylemin edilgenlik ekiyle birlikte kullanılmasının nedeni ise Anadolu Türkçesi dışındaki herhangi bir Türk dilcesi konuşurunun kendi doğumunu edilgen çatıda anlatmasıdır. Dolayısıyla biz “Türedim” “Doğdum” derken öteki Türk dilcelerinin konuşurları “Türeldim” “Doğuldum” derler.

Bu kullanım Kök Türkçeye de uygundur. Örneğin, Bilge Tonyukuk doğumunu “Ben Bilge Tonyukuk Tabgaç ilinge kılıntım” diye anlatırken “türemek” “doğmak” eyleminin yakın anlamlısı “kıl_” kökünü edilgen çatıda kullanmıştır.

Tarihsel süreç içinde Anadolu Türkçesi “doğmak” eylemini edilgen çatıda değil etken çatıda çekimlemeye başlamıştır. Bu bir başka araştırma konusudur.

Amacım doyurucu, yüklü bir bilimsel makale yazmak olmadığı için konuyu burada kesiyorum. Çünkü yalnızca Türk adı üzerine yazılacak bir bilimsel makale bile en az 50-60 bet uzunluğunda olacaktır. Makale konusu değil doğrudan doğruya bilimsel betik konusudur. Kaynakçası bile en az 10 sayfa tutar. O yüzden ben bilgilerimi olabildiğince damıtarak sizlere sunmaya çalışıyorum. Çözümlemelerim benim 25 yıllık düzenli çalışmalarımın ve kendi çağıma dek ulaşan en az 150 yıllık Türklük bilim emeğinin ürünüdür.

Konumuza dönecek olursak, Türk sözcüğünün birincil anlamı “türemiş” başka bir deyişle “doğmuş” demektir.

Ancak sözcükler doğdukları gibi kalmazlar. Zamanla aktarımlar, yakıştırmalar ve bağdaştırmalar yoluyla özgeleşip başkalaşarak yeni yeni anlamlar kazanırlar.

Türk sözcüğünün aktarma yoluyla kazandığı anlam “insan”dır. Nasıl ki, bir ağacın tohumundan yine ağaç, bir atın soyundan yine at türüyorsa, insandan türeyen de yine insan olacaktır.

Türkler komşuları kendilerine “Siz kimsiniz?” diye sorduğunda gerçekte kendi dillerinde “Biz insanız.” diyorlardı.

Türk sözcüğünün anlamı bu kadar açık ve durudur.

Türkler ortaya çıktıkları ilk günden beri, kendilerine “insan”dan daha yüce bir ad takınmamışlardır. Bilinçaltımızda gizlenen bu yalın gerçekten dolayı, Türkler için Türk olmanın ön koşulu – soyca Türk olmak ve Türkçe konuşmak dışında – çağlar boyu atalarımızca “erdem” kavramıyla bayraklaştırılan insanlık değerlerine bağlı yaşamaktır.

Türklük soyundan gelmekle övündüğümüz atalarımızın çağlar boyu damıta damıta bugünlere taşıdığı yüksek bir insanlık ülküsüdür. Bu ülkü ise, en yetkin biçimiyle ulu önderimiz Atatürk’ün kişiliğinde anıtlaşmıştır. Nasıl ki, Türkçeyi diriltmeye bir başına Orkun Yazıtları yeterliyse, Türk kimliğini diriltmeye de Atatürk’ün kişiliği yeterlidir.

Türklüğün gerçek “Kızıl Elma”sı da uygarlık ve insanlıkta yükselip yücelerek, bütün bir insanlığa her alanda öncü olmaktır.

Türklük her şeyden önce bireyleri insanlıkta birleştirip bütünleştiren yüksek bir bilinçtir. Kaynağı uygarlıktır. Atatürk boşuna “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” dememiştir.

Geçmişimizin ve atalarımızın bize yüklediği sorumluluk, diğer ulusların yüklendiği sorumluluktan daha ağırdır. Çünkü bizler, her “Türküm” deyişinde, bütün bir yeryüzüne “Ben insanım” iletisini gönderen bir ulusun çocuklarıyız. Yalnızca kendi ulusumuza karşı değil, bütün bir insanlığa karşı da sorumlu olduğumuzu bilmeliyiz.

Bir Türkün başlıca ödevi, durmadan çalışıp Türk ulusunu yükseltip yücelterek, Türklüğün ve dahi Türkçenin öncülüğünde bütün bir insanlığı, barış ve kardeşlik sofrasında uygarlıkla bütünleştirmektir. Atatürk’ün Türklüğe gösterdiği hedef, Oğuz Kağan’dan bize miras kalan ülkü budur.

Bugüne dek övünçle andığınız Türk adını, daha da büyük bir onurla anmanız ve taşımanız dileğiyle…

Ne Mutlu Türküm Diyene!

Yorumlar (0)