06.12.2021, 21:26

Türk Dil Devrimi Üzerine: Farsça

Türk Dil Devrimi Üzerine: Farsça

Farsça Osmanlı okumuş yazmışlarının göz bebeğidir. Biricik sevgilisidir. Gönüllerdeki tahtını Fransızcaya bırakıncaya dek Farsça Osmanlılar için yeryüzünün en tatlı diliydi.

Farsça sözcükler özellikle yazın dilinde yoğun bir biçimde kullanılmıştır.

Farsça yapı bakımından hem bükümlü hem de eklemeli bir dildir. Kök değişime uğrar. Farsça kökleri iyi bilmiyorsanız, birleşik ya da türemiş bir sözcüğün kökünü bulmakta zorlanabilirsiniz.

Best sözcüğünü ele alalım. Besten kökünden gelir. Bağlamak demektir. Ser-best ise bir birleşik sözcük olup anlamı başıbağlı demektir.

Başıbağlı olan nasıl serbest olabiliyorsa artık… Burada Arap-Fars geleneğinin kadınları özgür ve köle olarak ikiye ayırmasının etkisi vardır. Özgür olanlar başı bağlılardır.

Ferman sözcüğünü ele alalım. Fermuden – buyurmak kökünden gelir. Ferman anlayacağınız üzere buyruk demektir.

Farsça sözcük yapımı Türkçeye benzediğinden Türkler için öğrenilmesi Arapçaya göre daha kolaydır.

Ancak bize çok parlak ve varsıl bir yazın dili olarak sunulan Farsça gerçekten de böyle midir?

Arapça sözcük yapımından söz etmiştim. Burada biraz daha açacağım. Anlam ayrımı yaratıp yakın anlamlı yeni yeni sözcükler türetmediği sürece, birbirinin özdeşi eklerle ya da yapılarla onlarca sözcük türetmek bir varsıllık göstergesi değildir.

Bir dilin varsıllığı sözlüğünde ne kadar çok sözcük bulunduğuyla değil, birbirinden özge anlamlar bildiren kaç kavram bulundurduğuyla ölçülür.

Her kökün her eki kabul ettiğini varsayalım.

Örneğin Farsçada meh-veş, meh-âsâ, meh-sâr, meh-mânend sözcüklerinin tümünün anlamı aynıdır: Ay gibi…

Yine karar-gâh, karar-istan, karar-zâr, karar-kede, karar-sâr sözcüklerinin tümünün dilbilgisi bakımından anlamı aynıdır: durak

Başka bir örneğe bakalım.

Farsça beste-bân, beste-kâr, beste-dâr sözcüklerinin anlamı da aynıdır: besteci

Farsçadaki eklerin Türkçede tek bir ekle karşılanması Türkçenin yetersizliği değil, tersine Farsçanın özdeş işlevde birden çok ögeyi kullanmasındandır.

Birbirinin özdeşi bu ekler yalızca her kökte kullanılmaz o kadar. Dilbilgisi bağlamında derin anlam ayrımları yaratacak bir işlevleri yoktur.

Oysa Türkçedeki eklerin her birinin türettiği anlam da yüklendiği işlev de başkadır.

Farsçada da ekler çok sınırlıdır. Farsça birleşik adlar dilidir desek çok da abartmayız. Farsça sözcük türetimindeki yetersizliğini birleşik yapılarla kapatmaya çalışmıştır.

Tar u mar, guft u gu, ser-maye+dar, ferah-feza, şevk-efza vs…

Pekiyi, Farsçanın ses yapısıyla Türkçe birbirine benzer mi?

Farsçada

3 kısa: “a”, “e” ve “o”

3 uzun: “â”, “î” ve “û” olmak üzere 6 ünlü vardır. Türkçe “ı”, “ö” ve “ü” sesleri Farsçada bulunmaz.

Bu durum ise Farslar ile Farsça konuşan Türkler arasında Farsçanın seslendirilmesinde özgelikler (farklılıklar) yaratmış ve Türk Farsçası adı verilen bir Farsçanın doğmasına neden olmuştur.

Arapçadan Farsçaya geçen “bolbol”, Türk ağzında bülbüle; Farsça “dohter”, “duhter”e , “goftâr”, “güftâr”a dönüşmüştür. Gerçekte sevgisinden öldükleri Farsçayı kendi beğenisine ve kulağına göre incelten de yine Türklerdir. İşin de en ironik ve ironik olduğu kadar da gülünç yanı da budur ya!

İroniyi açalım. Türkler Farsçanın söylenişini kendi kulaklarına ve beğenilerine göre kaba buluyorlar. Alıyorlar Türkçenin ses yapısına göre yeniden biçimlendiriyorlar. Sonra da kendi yarattıkları ve ses yapısının artık gerçek Farsçayla uzaktan yakından ilgisinin bulunmadığı, seslendirilişi bozuk bir Farsçanın sevgilisi oluyorlar. Yetmiyor, Türkçeyle işlenerek incelen bu Farsçayı da Türkçeden daha ince ve şiire daha yatkın görüyorlar.

Böyle bir gülünçlüğü daha önce hiçbir yerde okuduğunuzu ya da gördüğünüzü sanmıyorum.

İşte Türkçenin başına gelen budur.

Beşnäv äz ney çun hikayet mî-koned // Ez codâyihâ şikayet mî-koned

Burada k’nin ve a’nın ince okunmadığını belirteyim. Kalın okunur.

Şimdi Türk Farsçasında nasıl okunduğuna bakalım

Bişnev ez ney çün hikâyet mi-küned // Ez cüdayiha şikâyet mi-küned

Arada dağlar kadar özgelik var.

Bülbül Türkçede güzeldir. Farsçada ise “bol-bol” gezer.

Bizim söylerken bile içimizi ısıtan “gül”, Farsçada “gol”dur.

Ancak ne olursa olsun Türkler ne kadar Farsça sözcükleri inceltip yerlileştirsin bu durum, söz konusu sözcüklerin Farsça olduğu gerçeğini değiştiremez.

“Nerd o ban” Türkçede “merdiven”e dönüşse bile…

Ancak daha ilginç olanı Farsçaya Türkçeden giren sonra Türk Farsçasında işlenerek bu kez de Farsçanın ses yapısına göre biçimlenen kimi Türkçe sözcüklerin varlığıdır: Âteş, ümmid vs…

Bu da bambaşka bir fantezi ne diyelim… Yalnızca Türkçenin değil Farsçanın da Osmanlı ozanlarından çekmediği kalmamış…

Yorumlar (0)