Türk Dünyasını Tanıyalım: 'TÜRKMENİSTAN CUMHURİYETİ'

TÜRKMENİSTAN CUMHURİYETİ


27 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Türkmenistan Cumhuriyeti Orta Asya’nın en güçlü devletlerinden biri olma yolunda hızla ilerliyor. Türkiye ile sıcak ilişkiler içerisinde olan soydaşlarımız, Türkiye’yi Türk Dünyasının lideri olarak görüyor...

Türkmenbaşı Saparmurat Atayeviç Niyazov
İran, Irak, Suriye, Anadolu Türkmen boylarına ait olanlar için "Türkmen" deyimi kullanılır. Türkmenler, Türklerin Oğuz soyundandırlar. Ancak, Türkmenleri diğer Orta Asya Türklerinden ayrı tutmak elbette ki olanaksızdır.

Özellikle Safevi Türk hükümdarı Nadir Şah'tan sonra çeşitli kavimlerin saldırılarına uğrayan Türkmenler 1835'ten sonra Merv bölgesine doğru yayılmaya başlamışlardır. 1860'da da Kuşid Han'ın önderliğinde Farsları yenilgiye uğratmış ve bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

1873'te Ruslar Hive'yi işgal etmişler ise de, daha sonra yenilgiye uğramışlardır. 1916'da başlayan Türkistan ulusal ayaklanması devam etmiş, 1920'de de Türkmenler Hive'yi geri almışlardır.

1924'te Türkmenistan SSCB’ne bağlı bir Cumhuriyet haline gelmiş ve Türkmen Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. 7 Ocak 1990 tarihinde ise Türkmenistan’da, seçimler yapılmış, resmi dil Türkmence kabul edilmiş, 22 Haziran 1990 tarihinde Türkmenistan egemenliğine, 27 Ekim 1991 tarihinde de bağımsızlığına kavuşmuştur. Bugün gelişen ekonomisi ve genç nüfusu ile Orta Asya’nın en güçlü ülkelerinden biridir.

 

Türkmenistan’da Siyasi Yapı

Devlet Başkanı: Saparmurat Atayeviç Niyazov Türkmenbaşı

Yönetim Şekli: Başkanlık Sistemi

Türkmenistan başkanlık sistemi ile yönetilen, anayasasına göre, demokratik, laik bir hukuk devletidir. Tarafsızlık statüsü Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından onaylanmıştır. Halk Maslahatı milli iradenin en yüksek temsilcisi niteliğindedir. Ayrıca anayasa değişikliği, referandum, ülkenin ekonomik, sosyal ve politik gelişmesine yön verecek ana konularda tavsiyeleri tartışma ve karar alma yetkisine sahiptir. Ancak Halk Maslahatı yasama organı değildir. Türkmenistan’ın yasama organı Meclis’tir. Halk Maslahatı kararları Meclis tarafından yasalaştırılır. Meclis, anayasanın hazırlanması ve değiştirilmesi, kanunların yasalaştırılması, parlamento ve başkanlık seçimlerinin tarihlerinin belirlenmesi, Başbakan yardımcılarınca yürütülen faaliyetlerin onaylanması, bütçenin onaylanması hususlarında yetkilidir. Türkmenistan’da tek parti bulunmaktadır.

 

Güçlü Bir Eğitim Ağı

Türkmenistan'da 12 Nisan 1993 tarihinden itibaren Kiril harflerinin bırakılması, belli bir süre sonra da Latin harflerine (alfabesine) geçilmesi kararlaştırılmıştır. 8 yıllık zorunlu eğitim bulunan ülkede ayrıca 8 yıllık meslek okulları ve bunlara bağlı 4 yıllık yüksek eğitim okulları vardır. Ülkede Mahdum Kulu(*) Devlet Üniversitesi ve Türkmenistan Bilimler Akademisi mevcuttur. (www.fikiryazilari.net)

 

Sağlık ve Sosyal Güvenlik Hizmetleri

Türkmenistan'da sağlık hizmetleri tamamen devlet tarafından verilmekte olup, askeri ve demiryolu personeli kendi kurumları tarafından bu hizmeti almaktadır.

Sağlık sektörü dört bölümde faaliyet göstermektedir:

a- Araştırma hastaneleri,

b- Şehir düzeyinde sağlık kuruluşları, doğumevi ve dispanserleri

c- İlçe düzeyinde sağlık kuruluşları

d- Köylerde, köy hastaneleri, doğumevleri
Bunların yanında koruyucu sağlık hizmetleri de sağlık sektöründe önemli yer tutar.

Türkmenistan'da sosyal yardımın büyük çoğunluğu emekli fonundan karşılanmaktadır.

Emekli ve Sosyal Güvenlik fonları çalışırken Maliye Bakanlığının kestiği kesintilerle ödenmektedir. Para birimi Manat'tır. Yönetim şekli Cumhuriyettir.

Türkmenistan, BM'e ve diğer uluslararası kuruluşlara üyedir. Devlet Televizyon Kuruluşu vardır. Özel televizyon yayını bulunmaktadır.

 

Türkmenistan’ın Büyüyen Ekonomisi

Türkmenistan gerek elektrik üretimi, gerek diğer enerji kaynakları açısından zengin bir ülkedir.
Ülke ekonomisinin temel taşını pamuğun yanısıra doğalgaz ve petrol oluşturmaktadır.

Topraklarının önemli bir kısmı çöl olan Türkmenistan’ın en önemli su kaynağı Amuderya Nehridir. Türkmenistan, Özbekistan sınırı boyunca uzanan Amuderya’dan Karakum Kanalı vasıtasıyla faydalanmaktadır. Sulamanın neredeyse %90’ı, bu kanaldan yapılmaktadır.

 

Tarım Ürünleri

Türkmenistan’da üretilen başlıca tarım ürünleri; pamuk, arpa, buğday, mısır, çeltik, susam, kavun, karpuz, üzüm, meyan kökü ve doğal ipektir. Türkmenistan, Orta Asya’da Özbekistan’dan sonra ikinci önemli pamuk üreticisidir. Dünya sıralamasında ise ilk 10 ülke arasında bulunan bu ülkenin pamuk üretimi, toplam tarım sektörünün %70’ini oluşturmakta ve ürünün %20’si işlenmek üzere diğer Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerine ihraç edilmektedir. Ayrıca pamuk ihracından elde edilen gelir, toplam ihracat gelirinin %20’sini oluşturmaktadır.

Hükümetin tahıl üretiminde uyguladığı “kendi kendine yeterlilik” politikası neticesinde 1993 -1998 yılları arasında tahıl üretimine tahsis edilen toprak yüzölçümü 259 bin hektardan, 650 bin hektara çıkmış ve üretim %150 artış göstermiştir. Yüksek destekleme fiyatları ve iyi hava koşulları, kendi kendine yeterlilik hedeflerinin tutturulamadığı dört yılı müteakip, 1998 ve 1999 yıllarında büyük tahıl hasatının elde edilmesi sonucunu vermiştir.

 

Sanayi ve Madencilik

Bitki örtüsü bakımından fakir olan Türkmenistan, madenler yönüyle oldukça zengindir. Madencilik ve enerji sektörü, sahip olduğu zengin mineral kaynaklar nedeni ile sınai üretimde önemli bir yer tutmaktadır. Ülkenin işletilebilen başlıca doğal kaynakları; doğalgaz, sodyum sülfat, krom (Karaboğaz Lagunu), sülfür, kurşun, galyum (Gaurdak Bölgesi), bentonit (Oglanlı Bölgesi), brom, iyot (Çeleken, Nebitdağ) ve petroldür.

Ayrıca, önemli miktarda sodyum ve potasyum çıkartılarak, kimya sanayinde kullanılmaktadır. Tuz üretimi madencilik faaliyetleri arasında önemli bir yer tutmakta ve üretimin büyük kısmı kimya sanayinde kullanılmaktadır. Ülkede son yıllarda altın ve platin rezervlerine de rastlanmıştır. Türkmenistan, SSCB’nin en büyük sodyum sülfat üreticisi olmasına rağmen, zamanla bu rezervler tükenmiş ve sodyum sülfat tesislerinin faaliyetleri durdurulmuştur.

Türkiye ile Türkmenistan arasında imzalanan “Ekonomik ve Ticari İşbirliği Anlaşması” uyarınca petrol, maden ve enerji kaynaklarının aranması, çıkarılması ve işletilmesi konularında mutabakata varılmıştır.

 

Türkmenistan Ekonomisinin Temeli: Doğalgaz ve Petrol

Türkmenistan gerek elektrik üretimi, gerek diğer enerji kaynakları, özellikle de doğalgaz açısından zengin bir ülkedir. Ülke ekonomisinin temel taşını pamuk, doğalgaz ve petrol oluşturmaktadır.

Başta Rusya Federasyonu olmak üzere, SSCB’de bulunan doğalgaz rezervleri, toplam dünya doğalgaz rezervlerinin yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Bu ülkelerdeki toplam doğalgaz rezervlerinin yaklaşık %85’i de Rusya Federasyonu’nda bulunmaktadır. Orta Asya Cumhuriyetleri arasında en büyük doğalgaz rezervlerine ve yıllık üretim kapasitesine sahip olan ülke Türkmenistan’dır. Türkmenistan’daki doğalgaz rezervleri, bölgedeki toplam rezervlerin %5’ini oluşturmakta olup, tespit edilen toplam doğalgaz rezervleri yaklaşık 2,86-4,4 trilyon m3 civarındadır. Ancak bağımsızlıktan sonra üretim, ihracat imkanlarının da daralmasıyla yarı yarıya azalmıştır. Üretilen doğalgazın %84’ü ihraç edilmektedir.

Bağımsızlıktan bu yana gaz üretimi 100 milyar m3’lerden, 15 milyar m3’e gerileyen Türkmenistan, 1999 yılında 22,9 milyar m3 gaz üretmeyi başarmıştır.

Doğalgazın ihracatı için Rusya üzerinden geçen boru hattı kullanılmaktadır. Ayrıca, 1997 yılında açılmış olan 200 km’lik, İran ile bağlantı sağlayan sınırlı kapasitedeki bir boru hattı da mevcuttur. Halihazırda Afganistan üzerinden Pakistan ve Hindistan’a gaz naklini sağlayacak bir boru hattı projesinin geliştirilmesi konusunda çalışmalar sürdürülmektedir.

Aralık 1998’de Türkmenistan ve Ukrayna, Ukrayna’ya yıllık 20 milyar m3 Türkmen doğalgaz ihracatı için anlaşmıştır. Yıllık 720 milyon dolar ihracat geliri sağlayacak bu anlaşma, Nisan 1999'da Ukrayna’nın ilk doğalgaz sevkiyatlarının parasını ödememesi sonucu aksamış, Türkmenistan sevkiyatı durdurmuştur. 1999 yılı Aralık ayında ise Türkmenistan ve Rusya 20 milyar m3 Türkmen doğalgazın Rusya’ya ihracı konusunda anlaşmıştır. 19 Şubat 2000’de Gazprom yönetimi Türkmenistan’dan alacağı doğalgaz miktarını 50 milyar m3’e çıkarmak için Türkmenistan’la prensip anlaşmasına varmıştır.

Ülkede bulunan petrol rezervlerinin 1.1 milyar ton (1.7 milyar varil) olduğu tahmin edilmektedir. Bugün yıllık üretim ortalama 5 milyon ton düzeyindedir. Ham petrol, yıllık kapasitesi 5.5 milyon ton olan Türkmenbaşı rafinerisinde işlem görmektedir. (www.tika.gov.tr)

 

Perspektif

Bayraksız ve devletsiz kalmayan bir millet...

Türk Milleti’nin tarih boyunca kurduğu devletlerin sayısının 180’i bulduğu kabul edilir. Hatta pek çok tarihçi, araştırmalar derinleştirildikçe bu sayının daha da artabileceğini belirtmektedir. Bu devletlerden 16 tanesi ise dünya tarihinde etkili rol oynamış, çok güçlü devletlerdir.

Prof. Dr. Kemal Tahir’in 1966 yılında söylediği gibi: "Türk Milleti'nin bütün tarih boyunca bayraksız ve devletsiz kalmaması rastgele ve boşuna değildir. Onun çekirdeğindeki dinamizm, ona devlet kurma yatkınlığı getirmiş... Devlet kurmak başka bir şeydir, devleti yönetmek başka bir şeydir. Türk milleti tarih boyunca devleti hem kurmada, hem yönetmede ustalık göstermiştir."

Türk Milleti her biri diğerinden güçlü olan bu 16 devletle ve bu devletlerin yönetiminde gösterdiği üstün kabiliyetle tüm dünya milletlerine tarih boyunca örnek olmuştur. Bunun en önemli nedenlerinden biri ise hakimiyetleri altında yaşayan farklı etnik kökene mensup toplulukları, her birinin dil ve din farklılıklarını koruyarak, barış, huzur ve güvenlik içerisinde, asırlar boyunca birarada yaşatma becerisini göstermeleridir. Aynı topraklar üzerinde hakimiyet kuran farklı devletler ise bu başarıyı sağlayamamış, söz konusu topraklara bu kadar uzun süreli hakimiyetler sağlayamamışlardır.

Dürüstlüğü ve mertliği ile tanınan Türk Milleti, zulümden ve haksızlıktan uzak duran, adaleti her zaman ayakta tutan, hoşgörüden ve uzlaşmadan yana olan tutumuyla üstün medeniyetler oluşturmaya alışmış olan bir millettir. Bu Müslüman Türk'ün yüksek karakteridir. Kendilerine tabi olan halklar her zaman Türklerin yönetiminden razı olmuş, hatta çoğu zaman kendi istekleriyle onların yönetimleri altına girmişlerdir. Bu adaletli yönetim sayesinde tüm Balkanlar’ı, Kafkasya’yı ve Ortadoğu’yu kapsayan coğrafyada, üç dine ve muhtelif mezheplere mensup, dilleri, kültürleri, ırkları birbirlerinden tamamen farklı milyonlarca insan asırlar boyunca hiçbir zulme maruz kalmadan huzur içinde yaşamışlardır.

Ancak günümüzde aynı topraklar üzerinde acı, gözyaşı, zulüm ve savaş bir türlü sona ermemektedir. Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar’dan oluşan ve Türkiye’nin tam merkezinde yer aldığı “Osmanlı Coğrafyası” halen çok hareketli ve karışık bir yapıya sahiptir. Osmanlı Devleti’nin siyasi olarak varlığının ortadan kalkmasının ardından bu bölgede oluşan boşluk henüz doldurulamamış ve gerçek anlamda bir güven ortamı sağlanamamıştır.

Bu durumda dikkatler, aynı topraklarda asırlar boyunca “örnek bir birlikte yaşama modeli” uygulayan Türk Milleti'nin üzerine toplanmaktadır. Ve bu modelin günümüzde ve gelecekte de sadece Türk Milleti tarafından gerçekleştirilebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Nitekim son yıllarda pek çok devlet adamı ve siyaset bilimci, başta Osmanlı Devleti olmak üzere, Türk devletlerinin başarıyla yürütmüş olduğu adil yönetim sistemini incelemektedir. Bu incelemelerdeki amaç ise, Türklerin gerçekleştirdiği sistemi temel alan, yeni bir yönetim modeli oluşturmaktır.

1900’lü yılların başından bu yana savaşların ve çatışmaların bitmediği Ortadoğu’ya, Balkanlar’a ve Kafkasya’ya kalıcı barışın getirilebilmesinin, ancak bu tarihi mirasın varisi olan Türkiye’nin liderliğinde mümkün olabileceği bugün siyaset otoritelerince kabul edilmektedir. Türkiye’nin liderliğinde oluşturulacak bir birlik, hem çatışmaların son bulmasını ve bölgeye kalıcı barışın hakim olmasını sağlayacak, hem de tüm bölge ülkelerinin güçlü bir ekonomik işbirliği içerisine girmeleriyle tüm halkların yaşam kalitesini yükseltecektir.

Bu bölgede yaşayan devletlerin hem askeri, hem de siyasi açıdan en güçlü olabilecekleri model, hiç şüphesiz birbirleriyle çatışmak yerine güçlerini birleştirmeleriyle oluşacak olan modeldir. Ortak bir dış politika bu devletleri karşı konulamaz bir güç haline getirecektir.

21. yüzyıla adım attığımız bugünlerde, Türkiye’nin geleceğe dair misyonu, tarihteki Türk devletlerinin büyüklüğüne ve şanına yakışır nitelikte olmalıdır. Üstelik bu misyon tarihte olduğu gibi bugün de Türk Milleti'ni zirveye taşıyacak, hak ettiği lider devletler arasına dahil edebilecek bir misyon olmalıdır. Dünya tarihinin en uzun ömürlü ve en güçlü devletlerini kurmuş, tüm dünyaya nizam salmış olan Türk Milleti’nin aramış olduğu çözüm ve çıkış yolları ise kendi tarihinde mevcuttur.

Yorumlar (0)