16.05.2019, 09:43

Türk edebiyatının üç önemli düşünürleri: Ahmet Kabaklı, Cavad Heyet ve Nimet Kelimbetov

Türk edebiyatının üç  önemli önemli düşünürleri:

Ahmet Kabaklı, Cavad Heyet ve Nimet Kelimbetov

Bilindiği gibi, Turkler hem sozlu edebiyat ve hem de yazılı edebiyat ürünlerine cok zengindir. Milli ruha, analitik zihne, yenilikçi düşünceye ve yeni edebi yaklaşıma sahip olan bu bilim adamları millî kültürü ve mânevi değerleri savunarak yaşadıkları ülkede Türk insanının sesi olmuşlardır. Onların birçok eserleri, özellikle Türk edebiyatı tarihi, Türk Halklarının Ortak Edebi Eserleri nesillerin eğitim ve terbiyesinde, milli bilincin oyanışında, edebiyyatşünaslıq biliminin zenginleşmesinde eşsiz önemi olan manevi hazinedir.

Türk milleti tarihin farklı dönemlerinde, değişik coğrafyalarda ve çeşitli alanlarda insanlığa ve dünya medeniyetine çok değerli şahsiyetler armağan etmiştir. Eski çağlarda Farabi, İbni Sina, Kaşgarlı Mahmut vs. gibi birçok ilke imza atan bilgin ve düşünürler yetiştiren Türkler, günümüzde de bilim, kültür ve siyaset alanında çok sayıda şahsiyet topluma sunmuştu. Bu önemli düşünürlerden üçünden Ahmet Kabaklı, Cavad Heyet Nimet Kelimbetovdan kapsamlı bahs edeceyiz.

Türkiye, Azerbaycan(İran Azerbaycanı) ve Kazaxstanda yeterince tanınan bu yaratısı kişiler çox deyerli edebiyat tarihi kitabılarının müellifidirler.E.Kabaklı beş cilt Türk Edebiyatı, Cevat Heyet iki cilt Azerbaycan Edebiyatı  ve Türklerin Tarih ve Kültürü, Nemat Kelimbetov “Eski Turk Siirleri ve Kazak Edebiyatindaki Bu Gelenegin Devami” ve “Turk Halklarinin Ortak Edebi Eserleri”ni yazmışlardır.

Edebiyat tarihi, bir ulusun çağlar boyunca meydana getirdiği ebebî eserleri inceleyerek, düşünceler ve duyguda izlediği yolu, geçirdiği evreleri bize tanıtır. Bu bakımdan uygarlık tarihinin önemli bir koludur. Edebiyat tarihinin dayanağı, edebi eserlerle yaratıcı kişilerdir.

“Manevi Varlık” deyimini bütün genişliği ile almak gerekir. Edebiyat tarihi bir kültür tarihi olmamakla birlikte, din, felsefe, ahlak, sanat tarihlerinin konularını da kucaklayacak genişliktedir. Bunlar belirli ölçüde edebiyat tarihinde yer alır.

Bundan başka, din, felsefe, ahlak tarihlerinin değindiği eserlerin çoğu, biçim ve deyiş bakımından zamanına göre birer edebi eserdir. Edebiyat tarihçisini hem düşünce, hem de sanat yönünden ilgilendirir.

Bugün gittikçe zenginleşen kültür dünyasında edebiyatın ufku genişlemiş, Edebiyat tarihi de ağır görevler yüklenmiştir. Edebi eser deyince uyandırdığı estetik duygularla, okuyanları hoşlandıran, ruha ve zekaya seslenen sanat eseri anlaşılır. Gerçekte, öğretim amacıyla yazılmamış olması ve sanat kaygısını taşıması, ebedi eserin başlıca niteliğidir. Bununla birlikte, ebedi eser deyimi, Edebiyat tarihi çerçevesi içinde daha geniş anlamda kabul etmek gerekir. Bir divan, bir hamse, bir münşeat mecmuası gibi, bir tezkire, bir tarih, hatta bir tasavvuf ve bir kimya kitabı da, edebiyat tarihçisinin çalışma kadrosu içine girer. Çünkü bunların bir bölümü sanat kaygısıyla kaleme alınmıştır; yazıldıkları zamanın düşüncelerini ve duygularını olduğu gibi yansıtır. Öğretim amacıyla yazılmış olanlar da, belirli konular üzerinde çağının inanışını ve anlayışını belirtir. Ayrıca dil, deyiş ve terim özeliklerini de taşır. Bu bakımdan bütün düşünce ürünlerini bu kadroya almak doğru olur.

Yazarlık hayatı boyunca yazdıkları ile yaptıkları ve yaşadıkları aynı olan, millî ve manevî değerleri benimseyen Ahmet Kabaklı, milletinin güvenini kazanmış ve fikir yapısı üzerinde etkili olmuş önder yazarlardan biridir. Türk dili, Türk edebiyatı, Türk tarihi kısaca Türklükle ilgili her konuda söz sahibi olmuş, ömrü boyunca bitmeyen bir güç ve azimle çalışmış, araştırmış ve değerli eserler ortaya koymuştur.

Bildergebnis für Ahmet Kabaklı

Ahmet Kabaklı

Ahmet Kabaklı gücünü Türk tarihinin ve kültürünün derinliklerinden almış, geçmişi ihmal ve inkâr etmeden geleceğe uzanmış, toplumun değer yargılarına ters düşmeden, yeni ve özgün olanı araştırmış bir fikir ve kültür adamıdır. Değerlendirmelerini dil, edebiyat, kültür ve tarih arasında çok sağlam ve sarsılmaz bir bağ bulunduğunu göz önünde tutarak yapan Ahmet Kabaklı, bir insanın, ana dil bilinci ve sevgisi taşımadan millî kültür ve tarih şuuruna ulaşamayacağına inanmıştır.

Yazar Türk Edebiyatı kitabının yazılışı amacını şöyle açıklıyor: son otuz yıl, Türk toplumunun en çok değiştiği en hareketli bir devrine rastlar. O nispette bol renkli düşünce ve sanat akımlarıyla, etki ve tepkilerle, yeniliklerle doludur. Yetişen sanatçılar (genel kanaatin tersine) birbirlerine çok az benzerler. Üstelik bu otuz beş yıl içinde, en az iki kuşak değişmiş ve bunlar “nesil kavgası” yapmışlardır. Ama bütün bu sanatçıların ne demek istedikleri, biçimde, üslûpta, mecazda neler yaptıkları iyi anlatılmamış, belirtilmemiştir. Yapılan incelemeler varsa dergilerde kalmıştır.

İşte bu kitap “öncekiler” gibi, 1940 tan sonra gelişen “bugünkü” edebiyatımıza da geniş yer ayırıyor. Yetişen şair ve yazıcıları, fikir ve sanat akımlarını tanıtıyor. Gençler ve yaşlılar, eski ve yeni edebiyatlar arasındaki kavşak noktalarını ve ayrılma yerlerini, sebep ve ilkeleriyle bulup göstermeğe çalışıyor.

Nihayet bu kitap, ne sırf tarihi bilgiler ve lüzumsuz hayat hikâyeleriyle doldurulmuş, ne de yalnız metin açıklamalarına harcanmıştır. Yazar ve şairleri, onlardan seçilmiş metinlerle birlikte ele almış ve kişileri anlatmak için sunduğu görüşleri metinlerle desteklemiştir. Kişilerin “hayat”ları, kısaca ve ancak eserlerini açıklayan ölçüde verilmiş, (daha önemli olan) karakterleri, fikirleri, üslûpları üzerinde durulmuştur.

Büyük sanatçılara (tabii olarak) daha geniş yer ayrılmış ve onlardan, fazla metin seçilmiştir. Bir edibin, kişiliğini ve fikirlerini tanımadan eserlerinin ve eserleri bilinmeden kendisinin anlaşılamayacağı görüşü, esas tutulmuştur.

Beş cilt halinde düzenlenmiş eser çu konuları ihtiva etmektedir.

Kitabın  I cilti yeni bir bakış ve anlayış içinde folklor verimlerini, manzum ve nesir edebiyat tür ve şekillerini bir de üslup ve anlatım konularını içine almaktadır. Bu bahisler hakkında genel bilgiler verildikten sonra, onları yaratan Türk ve dünya sanatçıları Edebiyat Tarihi sırasınca ele alınmıştır. Söz gelişi “destan” türüne bakmak isteyenler, bu türün kural ve özelliklerini, teşekkül ve amaçlarını vb. gördükten sonra ilk çağlardan günümüze kadar yazılı ve sözlü Türk ve Dünya destanlarını zaman esprisi içinde tanımak imkânı bulur. “Roman, hikâye, deneme…vb.” başka türler, “üslûp” gibi konular, “Romantizm, Sürrealizm vb.” gibi edebi akımlar da böyle incelenmiştir. Hepsinde tarih sırası gözetilmiş, Doğu ve Batı örnekleriyle Milî Edebiyat verimleri karşılaştırılmıştır. Bu ciltteki “Türk Nesrinin Safhaları” bölümü ise, Orhun Yazıtları’ndan bugüne kadar nesrimizin gelişmesini göstermektedir.

Kitabın II cilti destanlar çağından servetifûnun devrinin sonuna kadar (aşağı yukarı 1908) Türk edebiyatını içine almaktadır. İslâmlık öncesi edebiyat – İslâmlık etkisinde: Divan, Halk ve Tekke Edebiyatları – Batı etkisinde : Tanzimat ve Servetifûnun devirleri bu “eski” edebiyatın bölümlerini teşkil ediyor. Ancak her bölüm, birbirleriyle ilişkileri ve ayrılıkları gösterilmiş olmakla birlikte bağımsız kitapçıklar gibi düşünülebilir. Sözgelişi;

Divan Edebiyatı, başlı başına bir “ünite” olarak alınmıştır. Divan şiirini Doğu kaynakları (Arap ve İran Edebiyatları) biçim ve muhteva özellikleri: nazım şekli, kafiye anlayışı, dili, mecaz örgütleri, başlıca temaları, dünya görüşü, mitologya ve ilham kaynakları, ünlü timsal ve meseleleri vb. tetkik edilmiştir.

Daha sonra, yüzyıllar boyunca yetişen Divan şairleri, kendi asırları içinde incelenmiş ve bunların en büyükleri geniş ölçülerde tanıtılmıştır. Bu metot, Halk, Tanzimat, Servetifûnun…. vb. bölümlerde de aynen uygulanmıştır.

Ahmet Kabaklı  bu eserinin III ciltinde1908 yılından 1940 ‘a kadar “Millî Edebiyat” ve 1940-1965 arası “Yeni Edebiyat” dönemlerini içine almaktadır. Her iki dönem bağımsızca incelenmiştir. Fakat, bu yeni sanatların batı kaynaklarıyla, eski edebiyatlarla ve birbirleriyle olan benzerlik ve ayrılıkları da gösterilmiştir. Özellikle bu dönemlerin politik ve sosyal olaylarınca, batıdan gelen ve bizde doğan sanat akımlarına, fikir hareketlerine ve sanatçıların bu akımlar, değişmeler, fikirler karşısındaki tutumlarına önem verilmiştir.1908 ‘den bu yana büyük ün yapmış şair ve yazıcılara ve onlardan seçilmiş parçalara bu ciltte hayli geniş yer ayrılmıştır. 1950 ‘den sonra beliren henüz taze şöhretler ise daha kısa olarak söz konusu edilmiştir.

Ahmet Kabaklı’nın fikirlerinin hareket noktasını, dilin, insanın ve toplumun düşünce dünyasını tayin ederek ona şekil verdiği, dolayısıyla toplumun kimliğini oluşturduğu düşüncesi teşkil eder ki bu yaklaşım onun dil ve millî şuur arasında kurduğu sıkı bağı gözler önüne sermektedir.

Kabaklı, Dede Korkut, Yunus Emre, Evliya Çelebi ve daha birçok şairle yazarımızın halk ile aydını buluşturacak, barıştıracak dili kendi ifadesiyle “halka giden aydın Türkçesini veya aydını besleyen halk Türkçesini”[1] bulduklarını, ancak daha sonra bu çizgiyi takip edenlerin olmadığını söyler.

Bildergebnis für Cavad Heyet

Cevat Heyet 

Cevat Heyet Tebriz’de dünyaya gelmiş, tıbbi eğitimini İstanbul ve Paris üniversitelerinde almıştır. Babasının çok ileri görüşlü telkini ile geldiği İstanbul’da, Türkçülüğü birinci elden kaynaklarından (başta Zeki Velidi Togan, Hamdullah Suphi Tanrıöver olmak üzere) beslenmiş, böylece ikinci bir doktora ve profesörlüğü hak edebilecek seviyede neş­riyat yapabilmiştir.

Onun yayıncısı ve baş editörü olduğu. «Varlık» dergisi 35 yıldan fazla faaliyet gösterip, şimdi de takipçilerinin aracılığı ile yayınlanıyor. Cevat Heyet dünyaca ünlü cerrah gibi büyük nüfuz kazanmış büyük şahsiyet, kapsamlı eğitimi, engin bilgisi olan aydın-vatandaş olarak kendi imkânlarını «Varlık» da ifade etmiştir. Derginin sayfalarında edebiyat, dil, tarih ve s. ile ilgili yazdığı bir dizi makaleler onun sonraları yayınlanan yedi kitapta toplanmıştır.

Kendi ana dilini ancak evde aile içinde duyan ve bilenlere «Varlık» dergisi bir nevi alfabe ve diğer ders kitaplarının yerini almış hem öğretmen, hem de okul olmuştu.

Ünlü düşünürün «Varlık» dergisinin sayfalarında yayınlanan Türkoloji, edebiyat tarihi, folklor, ana dili, ilahiyata  dair araştırmaları Azerbaycan, İran, Türkiye, Amerika ve Fransa basınında yayınlanmıştır.

«Varlık» dergisi Güney Azerbaycan’da oluşan folklor örneklerini toplayıp yayın yapmakla, klasik edebi irsimizin bilemediğimiz şahsiyetleri ve örneklerini yayınlamakla Azerbaycan edebiyatı tarihini zenginleştirmiştir.

«Varlık» tüm Türk tarihi yapıtlarını tetkik etmekle ortak tarihi ve kültürel geçmişimize bilimsel ışık tutmaktadır. C.Heyet’in tüm eserlerinde genel bir fikir, Türkçülüğün oluşumu, yerleşim meskenlerinin, yüzyıllar içerisinde mücadeleler tarihinin, ayrıca dilinin, edebiyatının, kültürünün büyük şahsiyetlerin timsalinde öğrenilmesi, takdir edilmesi, milli taassup hissi ve tüm bunların gelecek neslin hafızasına aşılamak meseleleri ifade edilir.

C.Heyet ömrünün büyük payını dünyanın ünlü kütüphaneleri, arşivlerinde geçirmiş, edebiyatımızın teşekkülü döneminden başlamış, günümüze dek birçok sanatkarlar hakkında, hem de dönemlerin özellikleri ile ilgili çok değerli bilgiler toplamıştır. Yeni bulgu ve delillere dayanan, orijinal fikir ve değerlendirmelere dayalı kitapları okuyucuların derin ilgi ve teveccühünü kazanmıştır.

«Doktor C.Heyetin en büyük eseri (tabiri mümkünse) onun düzenli yayınladığı «Varlık» dergisidir.

Cevat Bey Türkoloji’ye ait 7 ciltlik bir külliyatın yazarıydı. Genellikle, C.Heyetin yaratıcılığında dilbilim, edebiyat bilimi meseleleri, Türk’ün kimliği, varlığı fonunda, tarihi ilkelere uygun olarak incelendiğinden onu günümüzün usta tarihçisi olarak da değerlendirmek gerekir. Onun Türk dilinin, kültürünün gelişmesinde müstesna önemi olan çok sayıda eserleri işte bu derginin sayfalarında yankı bulmuştur… Onun Türk dili, özellikle İran Türklerinin dili, Türk dili ile fars dilinin karşılaştırmalı analizi ile ilgili yaptığı bilimsel araştırmalar, yayınladığı kitaplar, dilbilim alanında derin bilimsel içeriğe sahiptir.

Doktor Heyet güzel edebiyat bilicisi idi, özellikle orta çağ İran ve Azerbaycan edebiyatının, yirminci yüzyıl Türk edebiyatının aşığı idi. Doktor Heyet hem de bir tarih bilicisi idi. Onun “Türklerin tarih ve kültürüne bir bakış, “İslam’dan önce ve İslam dönemi başlangıcından XVI yüzyıla kadar” adlı eseri mükemmel bir tarihi araştırmadır ve her profesyonel tarihçi bu esere gıpta edebilir.

Dr. Cevat Heyetin İran coğrafyasında yaşayan Türklerin özellikle Azerbaycan Türklerinin milli bilincinin oluşmasında büyük rolü olmuştur. O asimilasyon politikaları sonucu kimliğini kaybetmiş büyük bir kitlenin özüne dönüşüne zemin yaratarak sonucunda İran’da Türk dilinin varlığını koruya bildi. Onun bu konuda çalışmaları tez gibi gösterilebilir:

Ulusal bilinci oluşturdu

Edebi dil meselesini çözdü

Aras’ın her iki tarafı arasında köprü kurdu

Meydanlarda slogan demekten, kitleye, mili bilince tesir eden fiili faaliyet alanına geçti ve ideolojiye bağlılıktan kurtardı.

Kendisinden sonra bir mektep bırakmış oldu.

6.Artık siyasi rejim tarafından her bir vasıta ile aşağılanan eski nesilden farklı, Türklüğü ile övünen yeni nesil yarattı.

«Varlık» sadece Azerbaycan’ın Kuzey ve Güneyi arasında birlik köprüsü değil, o, tüm Türk dünyasının geçmişi, şimdisi ve geleceği hakkında muteber bilimsel, edebi yazıları içermekle Türk halklarının birliğine hizmet ediyor. Eski Türkler, orta Türkler, İslam dönemi ve sonraki dönemde Türk devletleri ve kültürü hakkında silsile araştırmalar kendi soy kökünü algılamakta her bir Türk’e yardım ede bilecek niteliktedir.

Doktor Cevat Heyetin kişiliği ve onun yayınladığı “Varlık” dergisinin değer ve etkisi ile ilgili F. Prof.Dr Sema Barutcu Özönderin şöyle yazar:

yüzyıla sarkarak İsmail Bey Kaspıralıdan başlayıp Yusuf Akçura’ya, Mehmet Emin Resulzade’den, Zeki Velidi Toğan’a, Ayaz İshakî’den başlayıp Sultan Galiyev’e, Namık Kemal’den başlayıp Mustafa Kemal Atatürk’e uzanan bir fail hattında verilen mücadelenin etkileri ve sonuçları kadar bu mücadelenin oluşturduğu dinç ruh, şüphesiz 20. yüzyıl içinde de ceditçi ve aydınlanmacı Türk faillerini bulmuştur. Prof.Dr. Cevat Heyet, işte onlardan biridir.

Kazakistan’in taninmis bilim adami, turkolog, roman, tiyatro yazarlarindan Prof. Dr. Nemat Kelimbetov’un edebiyat alaninda yillar suren calismalarinin urunu olan Turk Halklarinin Ortak Edebi Eserleri isimli kitabinda tarih boyunca bircok devlet kuran Turklerin edebiyat alaninda verdigi bircok onemli eseri akici bir dille irdelemektedir.

Edebi eserler, bütün düşünce ve satan ürünleri gibi, toplumun hayatıyla ilgili olduğu ve ulusal kültürün izlerini taşıdığı için, hem sanat eseri, hem de yazıldıkları zamanı canlandıran birer belge olarak ele alınır. Yaratıcılarda, yaşadıkları çağın koşulları ve yetiştikleri çevrenin özellikleri göz önünde tutularak incelenir. Böylece, o ulusun devirden devire uğradığı değişme ve gelişmeler izlenerek manevi varlığı belirtilmiş olur. Kazakistan’in onde gelen bilim adami ve yazarlarindan Prof. Dr. Nemat Kelimbetov’un Kazakistan’da lise ve universitelerinde ders kitabi olarak okutulan bircok arastirmasi bulunmaktadir. Bunlar arasinda “Eski Turk Siirleri ve Kazak Edebiyatindaki Bu Gelenegin Devami”,  “Kazak Edebiyati Kaynaklari”, “Eski Devir Edebiyati” ve “Eski Edebiyat Anitlari” kitaplarini sayabiliriz.

Bildergebnis für Nimet Kelimbetov

Nemat Kelimbetov

Nemat Kelimbetovun adı Kazakistan’ın bilim adamlarının içinde de iftiharla çekilir. O eski Türk yazılı edebiyatını kendi ülkesinde ilk kez inceleyen alimlerdendir.Onun eski türk edebi abidelerine ait onlarca monografisi var. Nemat Kelimbetov Kazak edebiyatının köklerinin saka ve Hunlar’ın zamanından başlamasını bilimsel esaslarla gösterebilir .Bunula o Kazak edebiyatının  M.Ö. YIII yüzyılda değil, ondan da bin yıl önce oluştuğunu sübuta yetirib.Mehz bu yetenekliyine göre türk serkerdesinin adını taşıyan “Gültekin” ödülüne layık görülüb.

Prof. Dr. Nemat Kelimbetov Turk Halklarinin Ortak Edebi Eserleri isimli çalışmasında en eski Türk toplumları olan Sakalar ve Hunlardan Altınorda dönemine kadar ortaya çıkmış edebî eserleri çeşitli boyutlarıyla ele almaktadır. Bu meyanda Alp Er Tunga, Şu, Oğuz Kağan, Attila, Bozkurt ve Ergenekon destanları, Orhun Kitabeleri, Avesta Kutsal Yazılar Antolojisi, Dede Korkut, Kutadgu Bilig, Divan-ı Hikmet, Divanü Lügati’t-Türk, Atabetü’l-Hakayık, Miratü’l-Kulüb, Bakırganî Kitabı gibi edeb metinleri ve Şecere-i Türk, Camiü’t-tevarih, Baburname ve Tarih-i Reşidî gibi tarihî metinleri, birbirleriyle olan ilişkilerini ortaya koyarak etraflıca incelemektedir. Nemat Kelimbetov’un bu kitabı orijinal yorumları, sağlam tespitleri ve sistematiği ile ilginçdir. Ayrıca Türk halklarının edebî miraslarının zengin katmanlarını öğrenmelerine, onların iç mantığı ve ortak kanunları ile ortaya çıkış süreçlerini anlamalarına yardımcı olur.

Bilindigi gibi, Turkler hem sozlu edebiyat ve hem de yazili edebiyat urunlerine cok zengindir. Kokeni milattan onceki asirlara kadar uzanan ve yaklasik uc bin yillik tarihe sahip Turk edebiyatini birbiriyle iliskili olarak ortaya koyan arastirmalar pek fazla degildir.

Prof. Dr. Nemat Kelimbetov bu calismasinda en eski Turk toplumlari olan Sakalar ve Hunlardan Altinorda donemine kadar ortaya cikmis edebi eserleri cesitli boyutlariyla ele almaktadir. Bu meyanda Alp Er Tunga, Su, Oguz Kagan, Attila, Bozkurt ve Ergenekon destanlari, Orhun Kitabeleri, Avesta Kutsal Yazilar Antolojisi, Dede Korkut, Kutadgu Bilgi, Divan-i Hikmet, Divanu Lugati’t-Turk, Atabetu’l Hakayik, Miratu’l Kulub ve Bakirgani Kitabi gibi edebi metinleri ve Secere-i Turk, Camiu’t-tevarih, Baburname ve Tarih-i Residi gibi tarihi metinleri etraflica incelemektedir.

Prof. Dr. Nemat Kelimbetov  yazıyor ki, konuda somut bir ornek vermek gerekirse, yazar Dede Korkut kitabindaki “Kam Bure Bey Oglu Bamsi Beyrek” hikâyesinin kahramani ile Kazak Turklerinin meshur destan kahramani Alpamis Batur arasindaki somut iliskiyi gozler onune sermektedir. Yazara gore Bamsi Beyrek zamanla Turk halklarinin sosyal hayatindaki cesitli tarihi olgulara uygun bazi degisikliklere ugramis gorunuyor. Bunun sonucunda, Bamsi Beyrek hikâyesi Alpamis Batur destanina donusmus gibidir. Kelimbetov’a gore, Hunlar “alp” askeri unvani savaslarda kahramanlik gosteren savascilarin isimlerine ilave ederlerdi. Bundan dolayi, “Bamsi Beyrek” “Alp Bamsi” olarak da soylenmis ve isim zamanla “Alpamsa”, “Alpamsa” ve “Alpamis” olmus olmalidir.

Kelimbetov hikaye alaninda da basarili eserler vermistir. 35 yasinda bir omurilik ameliyati sonucu vucudu tamamen felc olarak yatakta kalan Kelimbetov buyuk sok yasamis ve bu soku atlattiktan sonra felci yenmek ve parazit degil, ureten biri olarak yasamak icin mucadeleye girmis ve bunda basarili olmustur.

Tum surecte yasadiklarini monolog hikaye tarzinda Umit isimli eserinde dile getirmektedir. Prof. Dr. Nemat Kelimbetov, Umit isimli bu eserinde azmin ve inancin insana kazandirdigi olaganustu gucu kendi basindan gecen gercek olaylarla anlatiyor. Genc yasta yatalak kalmasina ragmen, inanilmaz isler basaran hikâyedeki baskahraman Ercan yazarin kendisidir.

Yazarin edebiyat alaninda Umit adli eserinden baska Ihtiyarlar, Ogluma Mektup ve Kiskanclik adli kitaplari da bulunmaktadir. Ihtiyarlar isimli eseri Bagimsiz Devletler Toplulugu’nda yilin kitabi secilmistir.

Edebi eserler bizi ister istemez yazarlarını tanıtmaya, bunun içinde araştırmalar yapmaya götürür. Edebiyat tarihi çalışmalarının ağırlık merkezi de bu araştırmalardır. Bunun içindir ki yazarları, kişiliklerini meydana getiren bu etkenleri araştırarak, eserlerini sırasıyla inceleyip onları hangi koşullar ve ne gibi duygular içinde yazdığını anlamaya çalışarak, geçirdiği ruh bunalımlarıyla düşünce ve sanat eğilimlerini izleyerek tanımak ve öylece tanıtmak gerekir.

Hakkında bahs açdığımız bu üç yazar baslangici binlerce yil oncesine dayanan tum bu edebi eserlerin aslinda birbirinden kopuk olmadigini, kendi aralarinda edebi bir gelenek devamliligi bulundugunu delilleriyle ortaya koymaktadir. Milletin özünü oluşturan değerlerin sevilmesi, korunması ve gelişmesi için bu üç düşünür kalemini bazen bir kalkan gibi kullanmıştır.

XX yüzyılda Türk dünyasının üç ünlü şahsiyeti-Ahmet Kabaklı, Cavad Heyet ve Nimet Kelimbetov mensup olduğu Türk edebiyatına, kültürüne büyük manevi katkılar vermişlerdir.

Doc. Dr. Pervana Memmedli

Yorumlar (0)