Çağdaş Türk lehçeleri nelerdir? Türk lehçeleri sınıflandırması
Doğu Türkçesi, Türk lehçeleri, Türk dilleri, kuzeybatı Türk lehçeleri, güneybatı Oğuz grubu türk lehçeleri, Türk lehçe grupları, batı Türk dilleri, Oğuz Türkçesi, güney sibirya grubu lehçeleri

Lehçe ve Şive Nedir? Kısaca Anlamı ve Açıklaması
Bir dilin tarihi, bölgesel, siyasi sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt. Kırgız Lehçesi, Kazak Lehçesi vb.
Lehçe kavramı şive ile karıştırılmaktadır. Aslında "lehçe" dilin tarih içindeki en eski kollarına denir ancak günümüzde neredeyse şive/dal anlamında kullanılmaktadır. Bu da kafa karıştırıcı olabilmektedir.
Lehçe yerine "BUDAK", Çağdaş Türk lehçeleri yerine Çağdaş Türk Budakları terimlerini kişisel olarak öneriyorum. Suat Özer
- Eski Türkçe
- Kuzey-doğu Türkçesi, Batı Türkçesi
- Kuzey Türkçesi, Doğu Türkçesi
- Azeri Türkçesi, Osmanlı Türkçesi
- Batı Türkçesinin Gelişmesi
- Eski Anadolu Türkçesi
- Türkiye Türkçesi ve Özellikleri
Genel Bilgiler Işığında Açıklamalar
Ağız Nedir, Şive Nedir?Ağız Örnekleri, Şive Örnekleri
Öncelikle kısa tanımlamaları verelim.
Lehçe:
Bir dilin tarihseli bölgesel sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kollarıdır. Bir dilin belli bir coğrafi bölgede insanlar tarafından konuşulan çeşidi olarak da tanımlanabilir. Eş anlamlısı “diyalekt”tir. Dilin bilinmeyen zamanlarda ayrılmış kollarıdır. Örneğin; Türkçenin lehçeleri olan Çuvaşça ve Yakutça.
Şive:
Bir dilin, bilinen tarihî seyri içinde ayrılmış olup bazı ses ve şekil farklılıkları gösteren kollarıdır. Bir dilin bölgeden bölgeye veya şehirden şehire değişen küçük kolları olarak da tanımalanabilir. “Aksan” da denebilir. Dilin izlenebilen tarihi dönemlerde ayrılmış kollarıdır. Örneğin; Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi.
Ağız:
Bir dilin, bir şive içerisinde oluşan ses ve söyleyiş değişikliklerine dayanan çeşididir. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlam bakımından farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerinde veya sınıflara özgü olan konuşma dilidir. Dilin en yeni zamanında ayrılmış küçük kollarıdır. Örneğin; Karadeniz ağzı, Ege ağzı, Trakya ağzı.
Argo:
Ortak dilin dışında, daha çok küçük gruplar arasında kullanılan söz ve söyleyişlerden oluşan özel dildir. Diğer bir ifadeyle toplumun belli bir çevresi tarafından kullanılan kendine has sözcük ve deyimleri bulunan özel bir dildir. Genel olarak var olan sözcüklere yeni anlamlar yüklenmesiyle oluşturulmuştur. Örneğin; “ayvayı yemek” zor duruma düşmek anlamında kullanılan bir deyiştir.
Jargon:
Aynı meslek veya topluluktaki insanların ortak dilden ayrı olarak kullandıkları özel dil veya söz dağarcığıdır. Diğer bir deyişler fikri, mesleki ve benzeri ortaklık gösteren kimselerin oluşturdukları ortak dil veya ifadeler bütünüdür. Genellikle kullananlar dışında kimsenin anlamayacağı bir dildir. Örneğin; Gemici dili.
Ağız Nedir, Şive Nedir?Ağız Örnekleri, Şive Örnekleri
Ağız bir dilin en yeni zamanda ayrılmış küçük bölge kollarıdır. Başka bir tanımla, bir dilde ya da bu dilin bir lehçesinde yazı diline oranla ortaya çıkan farklı söyleyiş biçimine ağız (Alm: Mundart, lokalsprache, sondersprache; Fr: parler, patois; İng: local language, vocational slang; Osm: şive ) denir. “Geliyorum” kelimesinin çeşitli Anadolu ağızlarında geliyom, gelirem, geliyem şeklinde söylenmesi gibi. Anadolu lehçesinin Rumeli, Karaman, Aydın, Harput v.b.
Ağız, bölge, çevre farklılıklarından ortaya çıkabildiği gibi, meslek ve öğrenim farklılıklarından da kaynaklanabilmektedir.
Denizli ağzıyla Edirne ağzı bölge farklılığından; köylü diliyle kentli dili, işçi diliyle memur dili arasındaki fark da çevre, meslek ve eğitim farklılığından doğmuştur.
Çevre, meslek ve eğitim farklılıklarından doğan değişik söyleyiş biçimine ağız yerine şive adı verildiği de görülmektedir. Ancak, bütün dilbilgisi terimleri sözlüklerinde ağız teriminin Osmanlıca karşılığı olarak şive sözcüğü gösterilmektedir. Dilbilim alanında yazılan eserlerde de artık ağız terimi Arapça şive sözcüğünün yerine kullanılmaktadır.
Bu duruma göre Çuvaş ve Yakut Türkçeleri dilimizin lehçeleri: Kırgız Türkçesi, Azeri Türkçesi, Oğuz Türkçesi, Özbek Türkçesi dilimizin şiveleri, ağızları da: Karadeniz, Konya, Ege İstanbul, Kastamonu, Ankara…
Türkçe, Türk kelimesinin kavram alanı içinde yer alan bütün boy, soy, oymak ve aşiretlerin konuştukları dilin ortak adıdır. Aradaki farklılıklar lehçe / uzak lehçe, şive / yakın lehçe ve ağız terimleriyle ifade edilir. Bunlar bir dilin çeşitli sebeplerle oluşmuş alt kollarıdır. Türk dilinin bugün üç uzak lehçesi vardır. Bunlar Yakutça, Çuvaşça ve Türkçedir.
Türkçe kolu kendi içinde üç ana gruba ayrılır:
- Kıpçak/Kuzey grubu: Kırgız, Kazak, Tatar, Başkurt, Nogay, Kumuk, KaraçayBalkar, Karaim Türkçeleri.
- Karluk/Doğu grubu: Özbek ve Uygur Türkçeleri.
- Oğuz/Batı grubu: Türkiye, Azerbaycan, Türkmen ve Gagavuz Türkçeleri.
Türkçe, Göktürklerden önce de var idi elbette. Ancak yazı dili olarak Göktürklerden itibaren günümüze kadar aralıksız kullanılmış ve adı hep “Türkçe/Türk dili” olmuştur. Bunu tarihî belgelerden tespit ve takip etmek mümkündür. Göktürklerden sonra, Uygurların da kendi dillerine Türkçe, “ Türk tili / Uygur Türk tili, ” dediklerini görüyoruz. Karahanlılar döneminde yazılan eserlerde de bu adlandırma açıkça görülmektedir. Zira, Kutadgu Bilig’in ön sözünde eserin “Türk dili ile yazıldığı” belirtildiği gibi, Kaşgarlı’nın büyük lügatinin adı da Dîvânü Lügâti’tTürk’tür. Selçuklu, Osmanlı, Kıpçak ve Çağatay sahalarında yazılan eserlerin hemen hepsi, aynı şekilde, dillerinin adına Türkçe/Türk dili, Türkî demektedirler.
Özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren Sovyetlerdeki Türk cumhuriyetlerinde “Azeri/Azerbaycan dili, Kazak dili, Kırgız dili, Tatar dili, Başkurt dili...” gibi adlandırmalar kullanılmıştır. Bu ifadelerin her birinde “dili” tamlananı +cA/+çA ekinin yerini tutmaktadır. Türkiye’de de zaman zaman “Kazakça, Tatarca, Azerice, Türkmence…” gibi terimlerin kullanıldığını görüyoruz.
Türk kelimesinin kavram alanı ve başlangıcından bugüne yaptığı işlev göz önüne alınırsa, bu kullanımın sakıncaları açıkça görülecektir. Nitekim diğer Türk cumhuriyetleri boy veya coğrafi adla anılırken, Anadolu Türklerinin Türk adıyla anılması, Türk ve Türkçe kelimelerinde bir anlam daralması yaratmıştır. Böylece Türk adı Türkiye Türkleri, Türkçe de Türkiye Türkçesi ile sınırlandırılmıştır.
Günümüzde Türkçe sözü yavaş yavaş gerçek ve genel anlamıyla kullanılmakta ise de, dünyada bu ad yaygın biçimde ‘Türkiye Türkçesi’ karşılığında kullanılmaktadır. Aslında Türkiye’de konuşulan dil, sadece Türkçenin bir lehçesidir ve özel adı ‘Türkiye Türkçesi’dir. Türkçe dar anlamda Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî dili, geniş anlamda ise dünya üzerindeki bütün Türk soylu halkların değişik coğrafyalarda, çeşitli lehçeler halinde konuştukları dilin adıdır.
Türk Dili/Türkçe terimi ile ifade edilen anlamları, en dar olanından en geniş olanına doğru şöyle sıralayabiliriz:
Türkçe, Türkiye’de yaşayan Türklerin ana dilidir.
Türkçe, Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi dili olması nedeniyle, Türk kökenli olan ve olmayan bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak dilidir.
Türkçe, Anadolu ve civar sahalarda; Irak, İran, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, BosnaHersek, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan ve ay
rıca Almanya başta olmak üzere, çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin konuştuğu dildir.
Türkçe, Çuvaşça ile Yakutça (ve kimilerine göre Halaçça ) dışında kalan Türk lehçelerinin ortak adıdır.
Türkçe, Çuvaşça ve Yakutça da dahil, 20’si yazı dili toplam 50 civarında, tarihî ve çağdaş Türk lehçesinin ortak adıdır.
Dil, Diller ve Türk Dili
DİL VE DİLLER
Dil, insanvarlık ilişkisinde bilme, insaninsan ilişkisinde bildirişme aracıdır. Bildirişimi sağlayan her türlü gösterge, her türlü araç dil sayıldığı için F. De Saussure dili, “bildirişimi sağlayan göstergeler dizgesi” (Saussure 1998; 46) olarak tanımlamıştır. Doğan Aksan da “dil, düşünce, duygu ve isteklerin bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan çok yönlü çok gelişmiş bir dizge ” (Aksan 1985; 55) şeklinde tanımlamaktadır.
Dil, varlığın insan algısı içindeki bilgisini işaret eder ve toplumların eşyayı, varlığı algılama, anlamlandırma ve anlatma özelliklerine göre değişiklikler gösterir. İnsan varlığı beş duyusuyla algılar. Dolayısıyla beş duyunun her biriyle saymaca bir dil sistemi yaratmak mümkündür. Bu diller, göz dili / görsel göstergeler, kulak dili / işitsel göstergeler, burun dili / kokuyla ilgili göstergeler, dil/tat dili / tat almayla ilgili göstergeler, ten dili / dokunmayla ilgili göstergeler şeklinde adlandırılabilir.
Dilleri oluşma biçimlerine, kullanılma yerleri ve işlevlerine göre, doğal, yapay ve özel diller şeklinde gruplara ayırmak mümkündür.
Toplum dilbilimsel açıdan diller, ölçünlü, bölgesel, toplumsal ve işlevsel dil türleri biçiminde sınıflandırılabilir. Dilleri yazı dili olup olmamaları bakımından da yazı dilleri ve konuşma dilleri biçiminde tanımlayabiliriz.
İnsan sosyal bir varlıktır. Birlikte yaşayan insanlar, duygu ve düşüncelerini birbirlerine aktarmak isterler. Dil, bu bildirişim ihtiyacından doğmuştur. Bu doğuşa kaynaklık eden şeyin ne olduğu konusunda ise bir birlik yoktur.
Aristo’dan beri kimi araştırmacılar dilin Tanrı tarafından insana öğretildiğini savunurken, kimileri de insana verilen şeyin dili yapma ve kullanma yeteneği olduğunu, sosyal ve kültürel bir üretim olan dilin insanlar tarafından sonradan geliştirildiğini savunmuşlardır. Aynı şekilde Eski Yunandan beri kimi düşünürler, dilin bir mantık ürünü olduğunu, dolayısıyla düşünce ile anlatım, fikir ile şekil arasında bir ilişki bulunduğunu savunurken bir bölümü de dilin düzensiz olduğunu, eşya ile adları/göstergeleri, fikir ile anlatımı arasında doğal bir ilişki bulunmadığını savunmuşlardır. İkinci fikre katılan F. De Saussure, “göstergenin nedensizliği ilkesi”ni, dilin doğasını yansıtan temel bir ilke olarak tanımlamıştır.
Dil, insanın ayırt edici bir vasfıdır. Hem kişilerin hem de toplumların kimliklerini belirleyen ve onları temsil eden bir özelliği vardır. İnsan ile birlikte var olduğu için, dilin tarihini insanlığın tarihi ile birlikte ele almak gerekir.
Dilin kökeni ile ilgili görüşler iki temel anlayış içinde değerlendirilir. Bunlardan birincisi ‘tek kökenlilik’ kuramı, ikincisi ise ‘çok kökenlilik’ kuramıdır. Tek kökenliliği savunanlara göre başlangıçta tek dil vardı. Daha sonra bu dilden ağızlar, lehçeler doğmaya başladı ve farklılaşma ilerledikçe bu lehçeler yeni diller haline geldiler. Çok kökenliliği savunanlara göre ise, insanlar farklı coğrafyalarda farklı gruplar halinde yaşamaya başladığı için her grup ayrı bir dil oluşturdu ve daha doğuş aşamasında diller farklıydı.
- Kıpçak/Kuzey grubu: Kırgız, Kazak, Tatar, Başkurt, Nogay, Kumuk, KaraçayBalkar, Karaim Türkçeleri.
- Karluk/Doğu grubu: Özbek ve Uygur Türkçeleri.
- Oğuz/Batı grubu: Türkiye, Azerbaycan, Türkmen ve Gagavuz Türkçeleri.
Kökenleri Bakımından Diller ve Türkçe
Altay Dilleri
- Türk Dilleri
Tarihi Türk Lehçeleri:
-
- Orhun/Göktürk
- Peçenek
- Kuman/Kıpçak
- Eski Uygur
- Çağatay
- Bulgar
- Hazar
Çağdaş Türk Lehçeleri:
- Türkiye Türkçesi
- Azerbaycan Türkçesi
- Türkmen Türkçesi
- Gagavuz Türkçesi
- KırımTatar Türkçesi
- KaraçayBalkar Türkçesi
- Kumuk Türkçesi
- Nogay Türkçesi
- Karaim Türkçesi
- Tatar Türkçesi
- Başkurt Türkçesi
- Altay Türkçesi
- Şor Türkçesi
- Hakas Türkçesi
- Tuva Türkçesi
- Uygur Türkçesi
- Dolgan Türkçesi
- Kazak Türkçesi
- Kırgız Türkçesi
- Özbek Türkçesi
- Karakalpak Türkçesi
- Yakut Türkçesi
- Çuvaş Türkçesi
- Moğol Dilleri
- Moğolca
- Buryat
- Kalmuk
- MançuTunguz Dilleri
Sibir Kolu:
-
- Evenkçe (Tunguzca)
- Even (Lamut)
Mançur Kolu:
- Mançur
- Çjurçjen
Amur Kolu:
- Nanayca (Goldca)
- Udeyce (Udegeyce)
- Uzak Doğuda Hiçbir Gruba Dahil Olmayan Diğer Diller
- Japonca
- Ryukyus
- Korece
- Ayn
Ural Dilleri
Ugor Kolu:
-
- Macarca
- Mansiy (Vogul)
- Hantıy (Ostyaç)
BaltıkFin Kolu:
- Fince
- Estonca
- İcor
- Karel
- Vepss
- Vod
- Liv
- Saam (Lopar)
Perm Kolu:
- KomiZıryan
- KomiPermyaç
- Udmurtça
Voljsk Kolu:
- Mari (Çeremis)
- Mordov
- Samoyed Dilleri
- Nene (YurakSamoyed)
- Nganasan (Tavgiy)
- Eneç (YeniseySamoyed)
- Selkup (OstyakSamoyed)
Her ülkede böyle lehçe, ağız (şive) bulunabilir. Fakat o ülkede belli bir yazı dili vardır. Yazı dili için ağızlardan birisi esas alınır. Mesela Türkiye’de İstanbul ağzı yazı dilimizin temelini oluşturmuştur.
Anadolu ağızlarından bazı örnekler:
Batı Anadolu Ağızlarından Örnekler Batı Anadolu Ağızlarından Örnekler:
Alnacında: Tam karşısında.
Anşırtmak: İma etmek.
Burma: Musluk.
Çilpi: Küçük, ateş tutuşturmakta kullanılan odun parçası.
Bağa: Guatr
Çiritmek: Üşümek, titremek.
Değin: Sincap
Genk: İşlenmemiş sert toprak.
Imgıraz: Hastalıklı, çökmüş (kişi)
Keşir: Havuç
Göcen: Tavşan yavrusu.
Göde: Zayıf, çelimsiz.
Doğu ve Günedoğu Anadolu Ağızlarından Örnekler
Böğürcük: Böbrek.
Cembek: Kalabalık aile.
Yanır: Yara.
Pisik: Kedi.
Mişmiş: Kayısı, zerdali.
Küncü: Susam.
Ariş: Asma.
Tağa: Pencere.
Tike: Parça (kuşbaşı et).
Kara yatılık: Tifo.
Öden: Mide.
Ölülük: Mezarlık.
Orta Anadolu Ağızlarından Örnekler
Bük: Ağaçlık yer.
Cilis: İyice, hepten.
Çıdırgı: Ateş tutuşturmakta kullanılan kuru dal parçaları.
Efenekli: Aşırı titiz.
Çörtleğen: Binanın damından yağmur vb. suyunun akmasını sağlayan madeni oluk.
Enek: Meyve çekirdeği.
Gidişmek: Kaşınmak.
Ellik: Sahur.
Filke: Musluk.
Homukmak: Memnuniyetsizliğini yüz ifadeleriyle belli etmek.
Pürçüklü: Havuç.
Balak: Tavşan yavrusu.
Kuzey Anadolu Ağızlarından Örnekler
Güpül: Şişman.
Hasarı: Büyük su kamalı.
Kemçük: Eğri.
Orakayı: Temmuz.
Yal: Hayvan yiyeceği.
Teğin: Sincap.
Çağ: El yıkama yeri (lavabo), banyo yapma yeri (banyo).
Çerik: Tuzlanmış ve kurutulmuş et.
Eze: Teyze.
Çiğit: Meyve çekirdeği.
Kırtlamak: Isırmak.
Tokat ağzından örnekler:
badal=merdiven
heğri=aman sende
bakraç=küçük bakır tencere
çit=başörtüsü,yazma
düğü=bulgur
işkefe=kuru yufka
gadder=kadar
zere=zira
ağleşmek(eğleşmek)=durmak,duraklamak
vareş=varmak
dekmük=tekme
sorutmak= ayakta durmak= ayakta dikilmek
bıldır=geçen sene
heraf=serin
şordan ağrı=şu taraftan, şuradan
ecük=azıcık
seğirtmek=koşmak
çimmek=duş almak, yıkanmak
gücük ayı= kış ayı
arbul ayı= nisan ayı
ivez>üvez= sivrisinek
bayahtan= demin, az önce, şimdi
ellâğam=sanırım, anlaşılan, demek ki