Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Rusya'nın Azerbaycan'da Türkçülük ve İslâmcılıkla Mücadelesi / Prof. Dr. Musa Gasımov
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Rusya'nın Azerbaycan'da Türkçülük ve İslâmcılıkla Mücadelesi / Prof. Dr. Musa Gasımov




Azerbaycan'da İslamcı ve Türkçü harekete karşı Rus yönetiminin tutumu yeterince araştırılmayan konulardan biridir. 1813-1828 yılları arasında Kuzey Azerbaycan'ın işgal edilerek Rusya'ya katılmasından sonra, Rus yönetim kurumları Türklere ve diğer Müslüman halklara güvenmeyerek, onların aydınlarının ve teşkilatlarının faaliyetlerini sürekli izlemeye başladı. Türkçülerin ve İslamcıların şiddetle takip edilmelerine rağmen, 1853-1856 ve 1877-1878 Rus-Türk Savaşlarında Azerbaycan Türkleri ve diğer Müslüman halklar, tabi oldukları Rusya'ya sadık görünseler de, din ve kan kardeşleri olan Osmanlı Türklerine sempati duymuşlardır.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında genişleyen eğitim faaliyetleri Kuzey Azerbaycan'da milli bilinci güçlendirerek milli hareketin yayılmasında büyük rol oynamıştır. 1908 yılında Osmanlı'da gerçekleşen Genç Türkler inkılabından sonra Azerbaycan'da İslamcılıkla birlikte, Türkçülük de yayıldı. Azerbaycan'da milli hareketin önünde burjuvazi değil, halk arasından çıkmış olan aydınlar yer almaktaydı. Onlar İslam dininin ve Türkçülüğün merkezi olan Osmanlı İmparatorluğu'na sevgi hisleri ile yaklaşıyorlardı. Bu sevgi Balkan Savaşlarında özellikle seziliyordu. Birinci Dünya Savaşı döneminde de İslamcı ve Türkçü hareket güçlü idi.

Çarlığın İslamcı ve Türkçü hareket ile mücadelesinde Birinci Dünya Savaşı yılları özel yer tutmaktadır. Savaşın başlaması ile İslamcı ve Türkçü hareket ilk bakışta zayıflasa da, aslında yok olmadı ve faaliyetlerini şartlara uyarladı. Rus yönetiminin birinci işi İslamcı ve Türkçü hareketi, zayıflatmak, yok etmek, Osmanlı'ya meylin ve Türk ordusuna gönderilen gizli yardımların önünü kesmekti.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rusya, kendi polisi ve gizli servisleri aracılığıyla Kuzey Azerbaycan'daki Türkçüleri ve İslamcıları ciddi bir şekilde izlemeye almıştı. Osmanlı Devleti'nden ve İran'dan Kuzey Azerbaycan'a gelen şahıslar büyük bir dikkatle izleniyorlardı. Rusya'nın Azerbaycan'daki milli siyasetinin esasını Ruslaştırma, Müslümanları sıkıştırma, idari mevkilerden uzaklaştırma oluşturuyordu. Uzun yıllar boyu gizli tutulan pek çok arşiv kaydı bu söylenenleri doğrulamaktadır. Rusya, I. Dünya Savaşı'na girdikten sonra, Azerbaycan'daki Türkçüleri ve İslamcıları takip işini daha da güçlendirmiştir.

Çar hükümeti ve Kafkas yönetimi İslamcı ve Türkçü hareket hakkında ilgili birimlerden sürekli olarak gizli bilgilerle dolu evraklar alıyorlardı. Bu evrakta İslamcı ve Türkçü hareketin durumu, İslamcı ve Türkçü şahısların hareketleri, ilişkileri ve fikirleri ile ilgili istihbarat bilgileri toplanmaktaydı. Arşiv kayıtlarının incelenmesi sonucunda, Çarlık birimlerinin Kuzey Azerbaycan'daki bütün etkin Türkçüleri ve İslamcıları izlemiş olduklarını ve çeşitli yollarla baskı uyguladıklarını göstermekteyiz.

Yelizavetpol gubernatoru (vali) 9 Eylül 1914 tarihli ve 2530 sayılı gizli mektubunda şöyle yazıyordu: "Guberniya (vilayet) arazisinde küçük Müslüman topluluklar arasında İslamcı hareketin arttığı hissedilmektedir. Ama bu hareket kendisini henüz açığa vurmamaktadır."1

Savaş başladığında Rus hükümeti, Azerbaycan'daki kimi İran vatandaşlarını şüpheli unsurlar olarak sınır dışı etmeye başladı. Çarlık kurumları bu şahısları Osmanlı'nın casusları olarak değerlendirmişlerdir. Bakü askeri valisi, 12 Eylül 1914 tarihli ve 1299 sayılı gizli mektubunda Kafkasya genel valisine, Ağustos ayında Şamahı'da İran vatandaşı Memmedsaid Memmedkasımoğlu adlı bir şahsın yakalandığını, üzerinde Farsça 15 belge, 4 Türk Lirası ve şahsi mühür bulunduğunu bildirmiştir. Bakü eyalet jandarması onu 12 Ağustos'ta tutukladı. Daha sonra Bakü Askeri Valisi Memmedsaid Memmedkasımoğlu'nun Azerbaycan'dan çıkarılması hakkında karar çıkardı. Onun, belli siyasi amaçlar için 29 Mayıs 1914 tarihinde milli kiyafette sınırı geçtiğini ve bir başka devletin emirlerini yerine getirmeye çalıştığını açıklamışlardır. Kafkas genel valiliğinden onay alındıktan sonra, 7 Ekim 1914 tarihinde Memmedsaid Memmedkasımoğlu İran'a geri gönderildi.2

Bakü şehir reisi 10 Eylül 1914 tarih ve 4753 sayılı gizli mektubunda Kafkasya genel valiliğine, bir kısım kişilerin Tebriz, Erdebil, Zencan, Salmas şehir sakinlerinin ekip oluşturarak hırsızlıkla uğraştıkları için 18 Ağustos'ta Bakü hapishanesine atıldıklarını ve 12 Kasım'da İran'a gönderildiklerini bildirmiştir.3 Mektupta bu şahısların bütün dış özellikleri tam olarak belirtiliyordu. Kafkasya genel valiliği özel şube reisi Pisarski, 21 Eylül tarihli ve 1791 sayılı gizli mektubunda bütün askeri valilere, vilayet ve kaza reislerine vb. bu olay hakkında bilgi veriyordu.4

Yelizavetopol askeri valisi, 8 Ekim 1914 tarih ve 2943 sayılı gizli mektubunda eyalet arazisinde ahalinin küçük topluluklarında İslamcı hareketin artmasının sezildiğini yazmıştır. Ama bu harekat henüz tam anlamıyla hissedilmiyordu.5

Kafkasya Genel Vali Yardımcısı N. Peterson, özel şube reisi Pisarski, 9 Ekim 1914 tarihli 1920 no'lu gizli mektuplarında, henüz daha savaş başlamadan önce Kafkasya'daki Türk vatandaşlarının dikkatle izlenmelerini talep ediyorlardı. Bu izlenme için bütçeden yeterince para da ayrılmıştı. Ajan faaliyetlerine dikkat hayli artırıldı. Gizli servislerin teşkiline ayrılan vasıtaların dışında Türk vatandaşlarının Kafkasya'daki silahlı hareketleri hakkında bilgi veren her bir şahısa 200 ruble ödül verileceği ve bu rakamın daha da artırılabileceği belirtiliyordu.6

Bakü eyaleti jandarma reisinin Dağıstan vilayetindeki yardımcısı 15 Ekim 1914 tarihli 1991 sayılı gizli mektubunda savaşta Osmanlı'ya sempati duyan, İslamcı Girabey Ağamirzaoğlu hakkında cinayet suçlaması ile ilgili bilgi veriyordu.7 G. Ağamirzaoğlu, Osmanlı casusu olarak tanınıyordu.

Osmanlı'nın savaşa katılması Azerbaycan'da Türkçülük ve İslamcılık görüşlerini daha da güçlendirdi. Musavat Partisi ile beraber İslamcılar da Azerbaycan'ı Rusya'dan ayırmak amacıyla İslamcılık ve Türkçülük fikirlerinin propogandasını genişlettiler.8 Müslüman ahaliyi Rusya'ya karşı kutsal savaşa çağırmak için çeşitli milli ve dini bilgiler içeren yazılar dağıtılıyor, gizli komiteler oluşturuluyordu. Rusya'ya karşı mücadelede aydınlar ve din adamları esas rolü oynuyorlardı.

Birinci Dünya Savaşı esnasında Rus-Türk Savaşı'nın başlaması ile Rusya yönetim birimleri Azerbaycan'daki Türkçülere ve İslamcılara karşı mücadeleyi daha da artırdı. Mücadele bütün sahalarda çeşitli yöntemlerle yürütülüyordu.

Azerbaycan'a gelenler ve Azerbaycan'dan çıkanlar izleniyordu. Ahalinin bu konudaki fikirleri öğreniliyor, İslamcı ve Türkçü adı ile aydınlarımız ve din adamlarımız fişlenmekteydi. Azerbaycan halkı arasında bütün zengin şahıslar denetim altında tutuluyorlardı. Osmanlı ve İran vatandaşları casusluk suçu ile hapsediliyor ve ülkeden kovuluyorlardı. Vergi toplama işine özel dikkat ediliyordu. Müslüman ahaliden silahlar toplanıyor, Osmanlı sultan ve nazırlarının portreleri ve Türkçe kitapların yayılması kesinlikle yasaklanıyordu. Casusluk işinde Rusya yönetim kurumları en fazla Ermenilere güveniyorlardı. Bu işi hayata geçirmek için Rusya'nın ilgili kurumları çok ciddi çaba gösteriyorlardı.

I. Dünya Savaşı'nın başlaması ile Osmanlı Devleti'ne sempati duyan Azerbaycan gençlerinin büyük çoğunluğu gizli birlikler halinde Osmanlı ordusu tarafından Ruslara karşı savaşmaya başladılar. Azerbaycan gençlerinin Osmanlı tarafına geçerek Rusya'ya karşı savaşmaları Rus yönetim kurumlarını rahatsız ediyordu. Bu konuda bilgi toplamak ve bu olayı önlemek için emirler verildi. Bölgelerden bu haberleri doğrulayan belgeler elde edildi. Azerbaycan gençlerinin gizli olarak Osmanlı tarafına geçerek Rusya aleyhine savaşmalarını İrevan Guberniya jandarma idaresinin reisi, Polkovnik Belinski, 27 Ekim 1914 tarihli ve 5730 no'lu çok gizli mektubunda ifadeleriyle doğrulandığını görmekteyiz. "Gençlerin, aynı zamanda Müslüman ahalinin çeşitli gerekçelerle gitmeleri bir gerçektir. Türk ve Alman ordularının durumları halk arasında ilgiyle izlenilir, Rus ordusunun ilerlemesini Azerbaycan halkı kesinlikle istemiyorlar. Ama Azerbaycan yetkili kurum ve kuruluşlarının bu konuda kışkırtıcılık çabalarına rastlanmamaktadır."9

Rus yönetim kurumları Müslüman ahalinin psikolojik durumunu, savaşta hangi tarafa eğilimli olduklarını dikkatle izliyorlardı. Ama elde edilen bilgiler Rusya için pek iç açıcı değildi. Bakü eyalet jandarma idaresinin reisi Kafkasya genel valiliğine yazdığı 5 Kasım 1914 tarihli ve 5702 no'lu çok gizli mektubunda okuduğumuz "... Müslüman ahalinin gönlü Osmanlı Devleti ve Almanya'dan yanadır" satırları da bunu göstermekteydi. 10

Osmanlı Devleti savaşa girdikten sonra Kafkasya genel valiliğinin konuyla ilgili özel şubesi 4 Kasım 1914 tarihli ve 2149 no'lu gizli mektubunda İslamcıların Rusya'ya karşı açıkça mücadele etmek için bütün Müslümanlara hitaben bir çağrı hazırladıkları konusunda bilgi veriyordu. "Kutsal savaş zaruridir" adlı bu çağrının başlıca amacı bütün Müslüman devletlerini Hıristiyan zulmünden kurtarmaktı. Kafkasya genel valiliği, çağrının yayılmaması için özel çaba harcanması ve ele geçirilen yazıların müsadere edilmesi hakkında emir verdi.11 Bundan sonra Bakü Askeri Valisi Alışevski ve defterhane reisi Petrov, 11 Kasım 1914 tarihinde Kafkasya genel valiliği defterhane reisine 1789 sayılı mektup yazarak çağrının yayılmaması için özel çaba harcadıklarını bildiriyorlardı. Aynı zamanda Güney Kafkasya Müftüsüne ve Şeyhülislamına, bu mücadelenin anlamsız olduğunu matbuat ve mollalar aracılığıyla halka izah etmeleri emredildi.12

Yelizavetopol askeri valisi 9 Aralık 1914 tarihli ve 3276 sayılı gizli mektubunda eyalet ahalisinin küçük bir hissesinde İslamcı hareketin arttığının sezildiğini, ama bu hareketin zahiren henüz kendisini hissettirmediğini bildiriyordu.13

Osmanlı'nın bu mücadeleyi kutsal savaş ilan etmesinden sonra Rus yönetim birimleri Türkçülere ve İslamcılara karşı mücadeleyi daha da güçlendirdiler. Rusya İçişleri Bakanlığı'nın dini işler bölümü 20 Kasım 1914 tarihli ve 8603 sayılı "gizli ve olağan üstü önem taşıyan" bir yazıyı Kafkasya genel valiliğine, oradan da Bakü askeri valisine gönderdi.14 Bu belgede kutsal savaş taraftarı ve Rusya aleyhine propaganda yürüten her bir şahısa karşı sıkı önlemler uygulanması, savaş döneminde iç sabitliğin korunması için gerekli görülen bu uygulamalardan kesinlikle taviz verilmemesi emrediliyordu.

Bakü eyaleti jandarma idaresinin reisi 23 Kasım 1914 tarihli ve 6064 sayılı gizli mektubunda şöyle yazıyordu: "Müslümanların büyük çoğunluğunun rağbeti Osmanlı ve Almanya'dan yanadır." Gizli servislerin verdiği bilgilere göre, Bakü eyaletinde Müslümanların gönlü Almanya ve Osmanlı Devleti'nden yana olsa da onların hiç bir teşkilatları bulunmamaktadır."15

Kafkasya genel valiliği defterdarlığının konuyla ilgili özel şubesi, 4 Aralık 1914 tarihli ve 2150 sayılı çok gizli mektubunda Bakü şehir polis idaresine İslamcılar aleyhine mücadeleyi güçlendirmek için emir verdi.16 Mektupta İslamcıların, Müslümanları kafirlerin zulmünden kurtulma konusunda propagandalar yaptıkları yazıyordu. Genel valilik bu başa bela propagandanın önünü tamamen almayı talep ediyordu. Rusya yönetim birimleri, İslamcılara ve Türkçülere karşı mücadelede sadece gizli organlardan değil, aynı zamanda çeşitli propagandalardan da yararlanıyorlardı. Propaganda araçlarından birisi de çeşitli bildirilerin halka okunması ve dağıtılması idi. Bu bildirilerin okunması işinde Rusların dışında yabancılardan da yararlanıyorlardı. Örneğin; Sırp kraliyet ajanı Ç. M. Çoksimoviç Aralık ayının 18'inde Bakü'de okuduğu "Savaş nasıl bitecek?" adlı iki saatlik bildiride (bildirinin okunduğu toplantıya vali L. L. Biç başkanlık ediyordu) önemli meselelere değinmiştir. O, Müslümanlar hakkında "Müslümanların çok iyi insanlar olduğunu, ama ne yazık ki, onların dehşetli derecede barbarca ve anlamsız bir hayat sürdüklerini" söylemiştir. "Kaspiy" gazetesi 20 Aralık 1914 tarihli, 285. sayısında, Sırp kraliyet ajanının Kafkasya halkları hakkındaki düşünceleri ile ilgili çok şey söylenebileceğini yazıyordu.17

Yönetim kurumlarını rahatsız eden meselelerden biri de savaşta Rusya'nın aleyhine çeşitli dedikoduların yayılması idi. Geniş bir şekilde yayılan bu dedi kodular halk arasında hakimiyetin güven kaybetmesine ve Osmanlı'ya olan sempatinin artmasına neden oluyordu. Buna göre de savaş hakkında dedikodu yayanlara karşı ciddi tedbirler uygulanıyordu. Rus-Türk Savaşı'ndan gelen haberler hakkında dedikodu yayanlar Bakü Şehir Reisi, Polkovnik Martınov'un 20 Aralık 1914 tarihli kararına esasen ya 3000 ruble para cezası ile ya da 3 aylık hapis cezası cezalandırılıyorlardı.18

Bakü askeri valisi, 20 Aralık 1914 tarihli ve 6905 sayılı çok gizli mektubunda eyaletin Müslüman halkı arasında İslamcı hareketin küçük gruplar halinde arttığını, ama bu hareketin de henüz tam anlamıyla kendini hissettirmediği bildiriliyordu.19

Bakü askeri valisi, 23 Aralık 1914 tarihli ve 6964 sayılı çok gizli mektubunda eyaletin Müslüman ahalisinin küçük bir hissesi arasında İslamcı harekatın güçlendiğinin hissedildiğini, ama bu hareketin da henüz tehlikeli boyutlara ulaşmadığını yazıyordu.20

Bakü eyaleti jandarma idaresi reisinin Dağıstan vilayetindeki yardımcısı, 23 Aralık 1914 tarihli ve 2548 sayılı gizli mektubunda Osmanlı sempatizanı Ali Hacı Mehemmed oğlunun hapsedildiği hakkında bilgi vermekteydi.21

Kafkasya genel valiliği defterdarlığı özel şubesinin reisi Pisarski, 24 Aralık 1914 tarihli ve 2682 sayılı çok gizli, özel mektubunda Bakü şehir reisine, general-gubernatorlara (askeri rütbe) Kafkasya'da Osmanlı Devleti vatandaşlarının sınır bölgelerde çeşitli propagandalar yaptığını, Müslümanları kendi taraflarına çekme çabaları hakkında bilgi vererek, onların karşısının alınmasını talep etti.22

Türkçülerin ve İslamcıların izlenilmesi 1915 yılında da devam etti. Guba kaza reisi, 6 Ocak 1915 tarihinde Bakü askeri valisine yazdığı gizli mektubunda şöyle yazıyordu: "Ben Bakü'de Osmanlı Devleti için para toplayan bir komitenin yaratıldığı hakkında gizli bilgi edindim. Bu işi eski Osmanlı Devleti konsolosu yapıyor. O, Osmanlı Devleti'nden Bakü'ye dönerek Balahanı, Buzovna ve Keşle'de (Bakü'de yer isimleri) yaşıyor. Onun yardımcı Azerbaycanlı 'Naşri-Maarif' mektebinin hocası, Şamahılı Memmedemin Efendiyev'dir. Bu hoca konsolosa demir yolu ile hareket eden ordularımız hakkında önemli bilgiler veriyor. O, Guba'dan gerekli bilgileri memur Hüseynağa Memmedbeyov'dan alıyor. Guba'da ise fakirlere yardım adı altında toplanan paralar Osmanlı Devleti'ne gönderiliyor." Mektubun sonunda ise Kaza Reisi Guba garnizonunun güçlendirilmesini tavsiye ediyor.23

Jandarma reisi, ştab-kapitan (rütbe) İvanov, 8 Ocak 1915 tarihli ve 49 sayılı gizli mektubunda Yelizavetopol eyaletinden Tiflis eyaleti jandarma idaresi reisinin yardımcısına, şehirdeki "İslamiyye" Otelinde Kars'tan kovulan İskender Bey ve Davo Bey Rüstembeyov adlı iki şahsın yaşadığını, onların zamanlarını tren istasyonunda geçirdiklerini, esir Türk askerleri ile görüşerek onlara para ve ekmek verdiklerini ve onlarla çeşitli konularda sohbet ettiklerini yazıyordu. İvanov, bütün bunları göz önünde bulundurarak bu kişilerin dikkatle takip edilmelerini rica ediyordu.24 Bu istek hemen yerine yetirildi.

Yelizavetopol askeri valisi, 19 Ocak 1915 tarihli ve 97 sayılı gizli mektubunda eyaletlerde Müslüman ahalinin bazı gruplarında İslamcı harekatın arttığı hakkında bilgi veriyordu.25 Bakü şehir jandarma idaresinin arama şubesinin reisi, 14 Ocak 1915 tarihli ve 338 sayılı çok gizli mektubunda şöyle yazıyordu: "Gizli servis bilgilerine göre, meşhur Ahmed Bey Ağayev'in kardeşi Hüseyin Bey Agayev'in, yaşadığı 'Tebriz' Otelinin bir odasından Müslümanlara silah veriliyor. Bu odanın iki girişi var. Silah ticareti ile ile uğraşmayı çok seven Karabağlılar sürekli olarak orada kalıyorlar."26

Borçalı Kaza Reisi Kavrilov, 16 Ocak 1915 tarihli ve 2 sayılı çok gizli ve şahsi raporunda Tiflis askeri valisine şöyle yazıyordu: "Hem göçmenler hem de yerli Müslümanlar üzerinde nezareti güçlendirdiğime göre, artık Osmanlı lehine propaganda yapılamıyor. Bizim Sarıkamış altında birinci mağlubiyetimizde Müslümanlar sevinçlerini gizlemiyorlardı. Bu sevinç o kadar güçlü bir şekilde seziliyordu ki, onlar demiryol istasyonlarına ve Ermeni köylerine gidip başlarını dik tutarak gurur duyduklarını belirtiyorlardı. Bizim Sarıkamış'taki zaferimizden sonra ise onlar çok üzgün gözüküyorlardı. Onların ileri gelenleri, eğer Türkler bir zafer daha kazanarak kazaya girerlerse işte o zaman bütün Müslüman ahalinin silaha sarılarak Türklere katılacağını söylüyorlar. Şu an Müslümanlar daha çok Osmanlı'nın yenileceğinden korkuyorlar. Kazadaki bütün Hıristiyan halk, Müslüman ahalinin vefasız olduklarından ve Rusya'ya zor gücü ile itaat etmelerinden rahatsız olarak, kendilerini savunmak için silah dağıtılması hakkında talepte bulunmuşlardır. Kavrilov silah gönderilmesini ve eğer gerek olursa Ermenilere ve diğer güvenilir Hıristiyanlara dağıtılması için izin verilmesi konusunda ricada bulunmuştur.27

Zengezur Kaza Reisi P. Pivaroviç, 20 Ocak 1915 tarihinde G. S. Kovalyov'a çok gizli ve şahsi mektubunda şöyle yazıyordu: "Azerbaycanlı işçilerin itibarlılığını öne çıkarıp şüphelileri çeşitli bahanelerle acilen serbest bırakmaya başlayacağım. Osmanlı ile askeri ameliyatlar başladığı andan itibaren silahları toplanmış yerli Kürtlere ve Azerbaycan Türklerine en ciddi dikkat etmeyi teklif ettim, onlar her zaman Osmanlı'ya rağbet beslemişler, onların rağbeti daha Osmanlı-Balkan Savaşı zamanı da seziliyordu. Aynı zamanda, silah nakli ciddi bir şekilde izleniliyor. Şimdi sizin şifreli ve gizli telgrafınıza uygun olarak onlardan silahlar toplanacaktır. Yardımcım Mahmudbeyov ve Pristav Şekinski, polis memurları olarak çok iyi çalışıyor ve kendi görevlerini kusursuz yerine getiriyorlar. Ama Azerbaycan halkı üzerinde şimdi ciddi nezaret koyulduğu bir dönemde ve Azerbaycanlılara karşı ciddi ve kati tedbirlerin uygulanması gerektiğinde, Mahmudbeyov ve Şekinski gibi yerli adamlar yararlı değildir ve hatta, şimdiki olağanüstü hal döneminde bile bizim için zararlıdır. Kazada yaşayan Azerbaycan Türkleri ve Kürtler Osmanlı'yı çok seviyorlar ve Osmanlı'nın buraya tezlikle gelmesini istiyorlar. Son günlerde bir takım Ermeni ileri gelenleri bana Ermenilerle Azerbaycanlılar arasında her hangi bir çatışma başlarsa Mahmudbeyov ve Şekinski'nin tarafsız hareket edeceklerinden şüphe ediyorlar. Şimdiki halde Mahmudbeyov ve Şekinski uygun değiller ve hatta iş için zararlılar. Ben bir kaç Ermeninin siz zat-i alilerine Mahmudbeyov ve Şekinski'nin yerlerinin değiştirilmesi hakkında ricada bulunmak istediklerini öğrendim".28 Tekrar telgrafında o, yerli sünni Azerbaycanlılar ve Kürtler arasında şüpheli toplantılar geçirildiğini yazıyordu. Ajanların verdiği bilgilere göre, silah getirilmesi beklenmektedir. Ona göre de yardımcım Mahmudbeyov'u görevden alın ve yerine Novitski'yi atayın.29

Bakü gubernatoru 21 Ocak 1915 tarihli 326 sayılı ve 24 Ocak tarihli 1854 sayılı gizli mektuplarında, guberniyada küçük Müslüman gruplar arasında İslamcı hareketin arttığının hissolunduğunu, ama bu hareketin de henüz dışa açılmış olmadığını yazıyordu.30

Bakü eyaleti jandarma idaresinin başkanı Leontyev'in imzası ile 1915 yılı 6 Şubat'ta polis şubesine gönderdiği 1275 sayılı gizli mektubunda, Müslümanlar arasında İslamı yaymaya çalışan Türk casuslar olduğunu ve onlardan biri olan Mahmud Mahsum oğlu adlı kişinin Tagıyev'in fabrikasında çalıştığı hakkında bilgi veriyordu. Jandarma idaresi 30 Ocak'ta onu hapsederek Bakü hapishanesine attı.31 Jandarma idaresi Tagıyev'in fabrikasını da gözetim altına aldı. Şüphelileri işten attırdı, yabancı vatandaşları ise tutukladı.

Kafkasya genel valiliğinin Güney Kafkasya askeri işler idaresinin özel şubesi 13 Şubat 1915 tarihli ve 696 sayılı gizli mektupla geçici general-gubernatorlara, askeri valilere, Kafkasya bölge reislerine, Bakü şehir polis idaresine, Stavropol general-gubernatoruna, Kafkasya demiryol jandarma polis idarelerinin reislerine hitap ettiği32 mektupta şöyle deniyordu: "Kafkasya ordusu sahra karargahından alınan bilgilere göre, Türkler tarafından Farsların yardımı ile Kafkasya'da çok gizli keşif bölükleri oluşturulmuştur. Onlar küçük tacirler veya göçmenler adı altında Kafkasya'da ve Azerbaycan'da dolaşıyor ve oradaki gerekli insanlarla ilişkiler kuruyorlardı. Ajanların Bazıları Avrupa Osmanlısı'ndan Romanya'ya, Rusya'ya ve oradan da İran'a gelerek gerekli istihbarat bilgileriyle geri dönüyorlardı. Özel şubenin reisi Pisarski tacirlere ve göçmenlere dikkat etmeyi ve onlar hakkında sürekli bilgi vermeyi öneriyordu.33

Bu mektuptan sonra İrevan eyaletinde çalışan İran vatandaşı olan Azerbaycanlılar ve Lenkeran kazasının Zuvand bölgesinden olan 1000 kişi İran'a gönderildi. Bu konuda Pisarski, 25 Nisan 1915 tarihli 1847 sayılı gizli mektubunda, Lenkeran kaza reisi ise 17 Nisan 1915 tarihli ve 509 sayılı gizli raporunda çeşitli bilgiler vermiştir.34

Yelizavetopol askeri valisi, polis şubesine gönderdiği 5 Mart 1915 tarihli ve 564 sayılı gizli mektubunda eyalette İslamcı hareketin güçlendiğinin sezildiğini belirtiyordu. Mektupta şöyle yazıyordu: "Azerbaycanlıların Rusya'ya münasebeti tamamıyla iyi niyetlidir ve Ermeniler arasında milli ruhun yükseldiği gözlenmektedir. Osmanlı'da Ermenilerin yaşadıkları vilayetlerin sınırları içerisinde Özerk Ermeni devleti yaratma inancının Ermeni halkı arasında geniş olarak yayılmasının kesin nedenlerini bilmiyorum. Ama Ermeni halkının geniş çapta silahlanma yolunda oldukları bir gerçektir. Ermeniler kurşun ve patlayıcı maddeler üreten atölyeler kurmaya çalışıyorlar. Ermenilerin silahlanma amaçları henüz tam olarak aydınlaştırılamamıştır."35

Çar hükümetinin devlet daireleri savaşta göçmen durumuna düşmüş olan Müslümanlar için yardım toplayanları "Osmanlı lehine çalışmakla" suçluyordu.36 Bu kişiler de takip ediliyor ve tutuklanma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlardı. Zakatala'da (Azerbaycan'da il) yerli imam Nurullah Efendi ve yerli Müslüman aslan Bey Kardaşov göçmenlere yardım toplarken tutuklanmış ama daha sonra serbest bırakılmışlardır.37

Çar hükümeti yönetim kurumları Azerbaycan'da toplu tutuklamalar başlatmışlardı. 8 Nisan 1915 yılında Bakü hapishanelerinde 1.202 mahkum vardı. Onlardan 20'si erkek ve biri kadın olmak üzere 21 siyasi mahkum vardı. 545 erkek ve 21 kadın mahkum ise çeşitli cinayet suçundan mahkum edilmişlerdi. 48 erkek toplumsal düzeni bozmaktan tutuklanmışlardı. 190 erkek ve 4 kadın sürgün işlerinde, 105 erkek islah işlerinde çalıştırılmaktaydı. Hapishanede ise toplam 205 erkek ve 13 kadın sürekli olarak tutulmaktaydı. Mahkumlardan 150 kişi ise dış işlerde çalıştırılıyordu.38

Hakimiyet daireleri, Osmanlı ve İran'dan gelerek propoganda yapanları da sıkı bir şekilde takip ediyordu. 16 Nisan 1915 tarihli ve 169 sayılı gizli raporunda VI. Sınır dairesi karargahının reisi, Kafkasya askeri dairesinin kumandanına, Osmanlı'nın kendi ajanları aracılığıyla bizim Bakülüler arasında propoganda yaptıklarını ve onlarda Türklere karşı sempati yaratmaya çalıştıklarını yazıyordu. 39

Tiflis eyaleti jandarma idaresi reisinin 21 Nisan 1915 tarihli ve 1032 sayılı gizli mektubuna cevap olarak 25 Nisan tarihli ve 1040 sayılı gizli raporunda idare reisi, polkovnik (adı ve soyadı gösterilmemiştir -M. K.) Yelizavetopol eyaletinden yazıyordu: "Kutaisi eyaleti jandarma idaresi reisinin Yelizavetopol bölgesinde Müslümanların psikolojik durumları hakkında verdiği bilgiler yanlıştır: 1) Yelizavetopol guberniyasında Müslüman ahali arasında silah deposu yoktur. Savaş ilan edildikten sonra bu ahaliden silahlar düzenli olarak toplanılır ve halk silahsızlaştırılır. 2) Son dönemlerde guberniyada İslamcıların hiç bir başarısı olmamıştır. 3) Benim yetkim altında olan ilde izlenimlerime göre hiç bir fanatik propagandacı yoktur. Her bir kazada en az üç kişinin gerçekten Rusya'ya sadık kaldığı bir dönemde ben onların adlarını öğrenmemezlik edemezdim. 4) Rus silahının başarılarını Osmanlı lehine tahrif eden Müslümanlar hakkında önemli bir bilgi yoktur. Ama birkaç istisna olabilir.40

Çar hükümeti yönetim kurumları gizli derneklerin yaratılmasından ve onları faaliyetlerinden de rahatsızlardı. 27 Nisan 1915 tarihli ve 597 sayılı gizli mektupla Kafkasya askeri dairesinde, askeri operasyonlar karargahının reisi, Kafkasya genel valiliği özel şubesine Güney Kafkasya'nın doğu şehirlerinde, Bakü, Yelizavetopol ve Lenkeran'da Türklere sempati duyanların gizli derneklerinin kurulduğu hakkında bilgi veriyordu. Dernekler, İran milliyetçileri ile irtibatı koruyor ve Bileceri'den Güney Kafkasya boyu hareket eden ordular hakkında bilgi topluyorlardı. Mektupta derneğin üyeleri hakkında da bilgi veriliyordu: Hüseyneli, karantin hakimi Mehemmedhan, telgrafçı Feremezhan, Kafkasya askeri daire kumandanının emrine esasen bu derneklerin "zararlı faaliyetini" durdurmak için acil tedbirler alınması önerisinde bulunuyordu.41 Kafkasya genel valiliği askeri dairesi özel şubesinin 1915 yılının 29 Nisanı'nda 1913 sayılı çok gizli ve acil raporunda Bakü şehir polis idaresine İran'la sınır komiserinin aldığı bilgiye esasen Bakü'de ve Yelizavetopol'da Müslüman halk arasında Türkçü eğilimlerin arttığını yazıyordu. Halk eskiden bu konuya fazla dikkat etmiyordu, ama Ermenilerin sinir bozucu davranışlarını gören Müslümanlar, Türkçülüğe özel ilgi duymaya ve İran Türkçüleri ile ilişkiler kurmaya başlamışlar. Türklerin Güney Kafkasya'daki taraftarları karargahın resmi bilgilerine inanmayarak, güya Tahran'la ilişki kurarak Rus ordularının hareketleri hakkında Türk konsoloslarından aldıkları bilgileri normal posta ile ulaştırıyorlar ve Azerbaycan gazeteleri de onları yayınlıyor.

Kafkasya genel valiliğinin özel şubesinin reisi Pisarski, bu mektubu 29 Nisan 1915 tarihli ve 1920 sayılı gizli mektupla Tiflis ve 1921 sayılı gizli mektupla da Bakü guberniyası jandarma idarelerine göndererek, derneklerin dağıtılmasını talep ediyordu.42 Guberniya jandarma idareleri harekete geçtiler. Mektuplar kaza reislerine gönderildi. Erdebil'deki Rus vitse-konsolosuğunun Astara'daki ajanı D. Kabibulov, Rusya'nın İran'la sınır komiserine 1 Mayıs 1915 tarihli ve 176 sayılı gizli mektupla Bakü'de gizli Müslüman teşkilatının olması hakkında bilgiyi sınır reisine, O da 14 Mayıs tarihli ve 275 sayılı gizli mektupla Bakü gubernatoruna gönderdi.43 Bu bilgiye göre, gizli komite, Osmanlı-Alman siyaseti lehine faaliyet gösteriyordu. Komite üyeleri Tebriz'de ve İran'ın başka bölgelerinde Rus askerlerinin türettikleri vahşilikler hakkında haber yayıyor ve tezlikle Rus ordusunun Kafkasya'dan çıkacağını bildiriliyorlardı. Mektupta şöyle yazıyordu: "Bakü'de ve çeşitli bölgelerde faaliyet gösteren komite Müslüman ahaliye üzerinde 'ay-yıldız' işareti olan Alman üretimi tüfekler ve 100 adet mermi dağıtmıştır. Komite üyeleri için 100 ruble yardım verilmesini rica etmişlerdir. güya komite, Türk Birlikleri Kafkasya'ya gelir gelmez yerli halkın Rusya'ya karşı isyana başlayacaklarını bildirmiştir."44 G. Kovalyov, 4 Mayıs 1915 tarihli ve 21 sayılı çok gizli mektubunda Kafkasya genel valiliği özel işler şubesine şunları yazıyordu: "Yelizavetopol eyaletinde Türk komiserlerinin gelmesi olayı iki yıl önce müşahide edilmiştir. Ama genel olarak jandarma polisi tarafından bu komiserlerin her hangi bir faaliyeti kayda alınamamıştır.

Yine de savaşa kadar propaganda yapılabileceğini düşünüyorum. Şimdi ise guberniyada Osmanlı vatandaşı olan Müslümanlar yoktur ve burada bulunanların çoğu İran vatandaşıdır. İran'la savaş olacağından korkarak onlar da eyaletten gitmişler." O, daha sonra, eyalette silahların toplanması olayının durdurulmadığını ve silahların yerlerinin tespit edilmeye çalıştığını ve onların toplanması için bizzat kendisinin her türlü tedbiri aldığını yazıyordu. Bu tedbirler, Azerbaycan halkında 50.000 silahın olması olasılığını gösteriyordu... Buna karşılık olarak ise Ermenilerin önemli miktarda silah biriktirme çabası içinde olduklarını yazıyordu.45 Bakü askeri valisinin Kafkasya genel valiliği özel şubesine yazdığı 5 Mayıs 1915 tarihli ve 2012 sayıl gizli mektubunda ise Sibirya'dan kaçıp gelenlerin birlikler oluşturarak dağlarda saklandıklarını ve başta Zuvand olmak üzere İran'la olan sınırların korunamadığını yazıyordu.46 Askeri vali sürgünden kaçıp gelenlerin takip edilmelerini ve sınırların korunması için daha dikkatli olunması gerektiğini belirterek takviye talep ediyordu.

Yelizavetopol askeri valisi, 11 Mayıs 1915 tarihli ve 1238 sayılı gizli mektubunda Kafkas genel valiliğinin özel şubesine Müslümanların bir kısmında İslamcı hareket hislerinin güçlendiğini yazıyordu. O, mektubunun devamında savaş öncesi dönemde Müslüman aydınların çoğunun İslamcı düşüncelerle zehirlendiklerini ama sade Azerbaycan halkının siyasetle ilgilenmediklerini bildiriyordu.47

Bakü askeri valisi, Kafkasya askeri valisine 13 Mayıs 1915 tarihli 905 sayılı gizli mektubunda eyalet halkının çoğunun Osmanlı'ya sempati duyduklarını ve özellikle Lenkeran kazasının güney bölgelerinde Türkçü propagandanın çok güçlü olduğunu ve bu nedenle de gazeteler üzerinde ciddi bir dikkat olduğunu yazıyordu.48

Bakü jandarma idaresinin reisi, Polkovnik Leontyev'in 15 Mayıs 1915 tarihli ve 2736 sayılı Kafkasya Genel Valiliği özel şubesine gönderdiği çok gizli mektubunda da Bakü'de Türklere sempati duyan derneklerin olmadığı bildiriliyordu. Leontyev, bu konuyu araştırmak için yardımcısı, Kusakov'u Lenkeran'a göndermişti.49

Kusakov'un 12 Mayıs 1915 tarihli ve 299 sayılı gizli mektubunda Türklerin Güney Kafkasya'ya hücumundan sonra Astara'da derneğin kurulduğunu, Rusların Erdebil'den çekilmeleri sonrası ise tam olarak formalaştığını bildiriyordu. Mektupta, derneğin İran vatandaşı, karantin hakimi Seyid Mehemmed Han ve İran telgraf memuru Feremez Han Başaratas tarafından kurulmuş olduğu bildiriliyordu. Onların her ikisi de İran vatandaşı idiler ve İran Astarası'nda yaşıyorlardı. Dernek Almanların ve Türklerin lehine propogandalar yapıyordu. Onlardan Mehemmed Han, Feremez Han ve Veliahd Hüseyn Mirza Alman-Türk eğilimli "Rad", "İrşad" ve "Nou Bahar" gazetelerinin muhabirleri olarak Rusya aleyhine fikirler yayıyorlardı. Hatta Lenkeran Hanı Hüseyn Ali Han bu dernekle irtibata girerek Astara ve Lenkeran'da yaşayan insanlardan oluşacak atlı birlikler oluşturarak Rus ordusunun üzerine saldırmayı planlıyorlardı.

Yazıda Lenkeran kazasında Türk ve Alman ajanların olmadığı bildirilse de, halkın Türklere karşı büyük bir sevgi duydukları belirtiliyordu. Silahlı birlikler zorla Lenkeran kazasından İran'a Ruslarla savaşmak için 100 bin mermi geçirmişlerdi. Bu yazıda hakimin ve telgrafçının İran Astarası'ndan sürülmeleri konusunda Rusya'nın Tahran'daki temsilciliği nezdinde girişimde bulunduğu belirtilmiştir.50

Osmanlı'nın lehine ve Rusya'nın aleyhine olan en ufak bilgiyi, hatta dedikoduyu bile ilgili makamlara iletiyorlardı. Pisarski, 28 Ağustos 1915 tarihli ve 3720 sayılı gizli mektubunda Rusya'nın İran'la sınır komiserine güya Yelizavetopol guberniyasında savaş öncesi mevcut olan Türkçü partinin şimdi de faaliyet gösterdiğini yazıyordu. Esasen yerli aydınlardan oluşan bu parti, Osmanlı'nın yenilmesini ve Ermeniler için uygun koşulların oluşmasını istemiyorlardı. Bakü eyaletinde Müslümanlar Rusya'ya tabi olsalar da Osmanlı'ya karşı sempati duyuyorlardı. Lenkeran kazasının güney bölgelerinde ise Türkçü fikirler hızla yayılmaktaydı. Mektupta, Bakü halkının Rus ordularının hareketleri ile ilgili bilgi toplamaları veya bilgi sızdırmaları konusunda kesin bir bilginin olmadığı bildiriliyordu. İran'dan gelen bütün uluslararası yazışmalar Bakü posta servisinde askeri sansürcüler tarafından kontrol ediliyordu. Gazetelerde mecazi dille Rusya'nın aleyhine olan yazılar bile yer alamazdı. Çünkü bütün yazılar sansürde çalışan aydın kişiler tarafından ciddi olarak kontrol ediliyordu. Eğer Türkler zafer kazanıp Acarıstan'ı tutabilseydiler, gençlerin büyük çoğunluğu onların tarafına geçeceklerdi.51

Bakü jandarma arayış idaresinin reisi, Polkovnik Leontyev Bakü askeri valisine yazdığı 4 Eylül 1915 tarihli ve 4994 sayılı çok gizli raporunda, rehberlik ettiği idarenin aldığı istihbarat bilgilerine göre, Bakü şehrinin Müslüman ahalisi arasında morallerin yükseldiği izlenimlerinin olduğunu, Afganistan'daki isyanların ve İran'daki çalkantıların Kafkasya Müslümanlarını isyana kaldırmasının olası bir durum olduğunu belirtiyordu. Eğer İran'da karışıklık geniş çapta ve uzun vadeli olarak devam ederse, Bakü'de isyanın kaçınılmazlığından söz ediliyordu. Lenkeran ve Şamahı kazası silahlanmaya devam ediyordu. Eğer Ruslar İran'dan sıkıştırılsa, iki sene içinde Bakü'de de isyan olacaktır. Eğer isyan çıkarsa Bileceri'den Petrovski'ye (Mahaçkala) kadar olan demiryolunun üçte ikilik kısmı dağıtılacaktı. Müslüman İslamcı teşkilatlara Kafkasya'nın her yerinde Gürcüler de katılıyorlardı. Eğer Gürcülerle Ermeniler arasında her hangi bir problem çıkarsa Müslümanlar Gürcüleri savunacaklardı. Leontyev bu bilgileri 4954 sayılı gizli mektupla Kafkasya canişininin mülki işler üzere yardımcısına da göndermişti.52

Kafkasya genel valiliği nezaret şubesinin 5 Eylül 1915 tarihli ve 5022 sayılı "İslamcılığa dair" 13 no'lu gizli ve önemli kaydında bu bilgileri 30 Ağustos ve 3 Eylül tarihlerinde Matekorin'in ajanı İbrahim Hakkı'dan alındığı belirtilmiştir. Bu kayıtta, Lenkeran kazasının toplu bir şekilde, Şamahı'nın ise Lenkeran kadar olmasa da silahlandıkları belirtiliyordu. Müslüman grupların teşkilatlarına Gürcüler de büyük ilgi gösteriyorlardı. Yakın gelecekte Kafkasya'nın çeşitli bölgelerinde Gürcülerle Ermeniler arasında çatışma bekleniyordu.53 Ama sonradan Bakü jandarma idaresinin reisi, Kafkasya genel valiliği özel şubesinin reisi M. A. Pisarski'ye yazdığı 23 Eylül 1915 tarihli ve 5388 sayılı çok gizli telgrafında, yine aynı tarihli 5400 sayılı çok gizli mektubunda eski bilgilerin ajanlar tarafından onaylandığını bildirmiştir.54

"Kafkas Merkuri" gemiciliği Güney Kafkasya gizli servis idaresinin müdürü V. A. Sergeyev, 27 Eylül 1915 tarihli ve 4214 sayılı mektubunda Cavanşir kazasında İslamcı teşkilatın faaliyet gösterdiğini ve onu Alemdar Bay Kalabeyov, Cümşüd Bey Vezirov, Behman Bey vb. birkaç kişi tarafından kurulmuş olduğunu bildiriyordu.55

Yelizavetopol eyaletinin Cavanşir kazasından N. N. Tatarina adlı birisi de Kafkasya genel valisine aynı yılın Eylül ayında buna benzer başka bir bilgi göndermiştir.56 Malumatlar gizli mektupla Yelizavetopol jandarma idaresine gönderilmişti. Eyalet jandarma idaresinin reisi, 22 Ekim 1915 tarihli ve 2476 sayılı gizli mektubunda şöyle yazıyordu: ". Bütün Yelizavetopol eyaletinde, özellikle de Cavanşir kazasında Türk ajanlar olmamıştır ve şimdi de yoktur. Buna göre de onların hükümet aleyhine ve lehine faaliyetleri hakkında bir şey söylemek zordur. Cavanşir kazasında Müslümanlar arasında komitalar da yoktur. Müslüman memurların hizmet faaliyetleri meselesine gelince, onları her hangi bir inkılapçılıkla suçlamak saçmalık olur: Yelizavetopol eyaletinde çalıştığım 6 sene içerisinde onların hiç birinde siyasi ihanet görmedim, tam tersine onlar tamamen Rus hükümetine sadıktırlar.".57 24 Ekim 1915 yılında Bakü jandarma arayış idaresinin reisi, polkovnik Leontyev, İçişleri Bakanı, Senatör Beletskiy'e 6122 sayılı gizli mektubunda yazıyordu: "İslamcı hareketin şimdiye kadar izlenilmesi, yerli Müslümanlar arasında isyancı teşkilatların olmadığını kesinleştirmiş ve onların arasında aktif faaliyet dikkate çarpmamıştır.... Bakü Müslümanları Rusya ve Osmanlı arasında askeri operasyonların başlamasına yeteri kadar sakin yaklaşıyorlar. Ama onların büyük çoğunluğunun sadık görünmelerine de aldanmamalıyız çünkü içlerinde Osmanlı ve Almanya yanlıları da olacaktır.. Müslümanlar genellikle kendi dindaşlarına yardım ediyorlar".58 O, yazısının devamında şöyle yazıyordu: "Gizli servis dairelerinin verdiği bilgilere göre, Müslümanların yerel, merkezi yönetim kurumlarına olan münasebetleri uyumlu olsa da, Osmanlı tarafı belirgin bir üstünlük sağlarlarsa ve ahali onların yardımılarına güvenirse, büyük bir isyan söz konusu olabilir."59 Savaş devrinde bütün inkılabçı partilerin faaliyetleri kısıtlanmıştır.

Bakü eyaleti jandarma idaresi reisliği görevini yürüten Polkovnik Lukyanov, 1 Ocak 1916 tarihli gizli mektubunda İçişleri Bakanı Senatör Beletski'ye şöyle yazıyordu: "Geçmiş aylarda İslamcı teşkilatların kurulması olayına rastlanmamıştır."60 Bu durum Şubat, Mart ve Nisan aylarındaki bilgilerde de değişmemişti.61 Rusya İçişleri Bakanı'nın yardımcısı, 6 Ocak 1916 tarihli ve 100162 sayılı gizli mektubunda Kafkasya genel valiliği özel şubesine, knyaz V. N. Orlov'un ve polis şubesinin verdiği bilgilere göre, Kafkasya'da İslamcı harekatın çok önemli ölçüde geliştiğini, ona İstanbul'daki "İttihad ve Terakki" teşkilatının yardım ettiğini yazıyordu. Mektupta bu harekete Bakü'de yayınlanan "Kaspi" gazetesinin eski yazarları Ahmed Ağayev ve Ali Bey Hüseynzade'nin başçılık ettiği gösteriliyordu. Onlar Tiflis, Bakü, Yelizavetopol ve Kars'ta zengin Müslümanlardan yardım alıyorlardı. Bu şahıslar Osmanlı'nın lehine ve Rus hükümetinin aleyhine halkı ayaklandırmak için önemli işler yapıyorlardı.62 Kafkasya genel valiliği bu mektubu kontrol etmek ve tedbir almak için gizli ve acil olarak 573 sayılı mektupla Tiflis, 574 sayılı mektupla Bakü, 575 sayılı mektupla da İrevan Eyaleti jandarma idarelerini uyardı.63

Çarlık kurumları, Azerbaycan kazalarındaki saygın kişileri de İslamcı ve Türkçü adı altında takibe almışlardı. Çar hükümeti, İslamcılara ve Türkçülere yardım etme konusunda Azerbaycan milli burjuvazisinden de şüpheleniyordu. Bu şüpheler 1916 yılında en üst düzeye ulaşmıştı. Rusya İçişleri Bakanı'nın yardımcısı, Senatör Beletski'nin Petrograt'tan 1916 yılının Şubatı'nda Kafkasya canişininin gönderdiği telgrafında şöyle deniyordu: "İrkutsk ve Odessa jandarma idareleri bir çok şehirlerde İslamcı teşkilatların kurulduğunu belirlemişler. Türk ordusunun Kafkasya'ya gireceği taktirde bu teşkilatlar Osmanlı'nın tarafına geçecekler. Eski Rus subaylarının da yardımı ile, fabrikatör Tağıyev'in, petrol sanayicisi Babayev'in, Kara şehirde Musa Nağıyev'in petrol müesseselerinde bila vesait toplandığı konusunda bilgiler alınmıştır."64

Kafkasya genel valiliğinden knyaz, general-leytenant Orlov, 15 Şubat 1916 tarihli ve 876 sayılı telgrafında Beletski'ye, söz konusu mektubu Bakü guberniyası jandarma idaresine gönderdiğini ve sonucu hakkında bilgi vereceğini bildirmiştir.65

Beletski'nin telgrafı Tiflis'ten Bakü eyaleti jandarma idaresinin reisi, pPolkovnik Severinski'ye aynı gün 877 no'lu telgrafla gönderildi.66 Bakü guberniyası jandarma idaresinin reisi, polkovnik Şatrov, 16 Şubat tarihli ve 1254 sayılı çok gizli cevabi telgrafında şöyle yazıyordu: "Ticaret dünyasının en büyük Müslüman temsilcileri olan Tağıyev ve Musa Nağıyev'in bankalardaki mal varlıkları on milyonlarla ölçülür. Buna göre de onları kontrol etmek çok zordur. Ayrıca onlar halk arasında en büyük hayırseverler olarak tanınıyorlar. Gizli servis dairelerinin verdiği bilgilere göre Tağıyev, 1911 yılında İslamcı teşkilatlara ve Osmanlı'ya maddi yardımlarda bulunmuştur. Ama bu bilgi tam olarak netlik kazanamamıştır. Kafkasya askeri işler dairesinden verdiği bilgilere göre, güya Tagıyev, İran üzerinden Osmanlı'ya bez vb. gibi çeşitli malzemeler göndermiştir. Bu haber üzerine Kafkasya ordusu indendantı, Polkovnik Neyman'ın özel emri ile jandarma idaresi tarafından 1 Şubat tarihinde Tağıyev'in fabrikasında ve evinde arama yapılmış ama konuyla ilgili hiçbir delil bulunamamıştır. Yukarıda isimleri geçen diğer kişiler de halk arasında çok sevildikleri için onlar hakkında bazen efsanevi nitelikte söylemler dolaşıyor."67

Bakü jandarma idaresi arama şubesinin reisi, Polkovnik Şatrov, tekraren 16 Şubat 1916 tarihinde, 1228 sayıyla aynı konulu gizli mektubu Tiflis'e gönderdi. O, mektupta, Bakü'de Babayev soyadlı dört petrol sanayicisinin olduğunu yazıyordu. Genel olarak ise, Bakü'de 1000'den fazla kişinin Babayev soyadını taşıdığını belirtiyordu.68 Polkovnik Şatrov, 20 Şubat 1916 tarihli telgrafında Kafkasya genel valisinin mülki işler üzere yardımcısına 12 Şubat tarihinde Bakü ve Balahanı'da 28 evde aramalar yapıldığını, gizli edebiyat ve elyazmalar bulunduran 13 kişinin tutuklandığını yazıyordu.69

Çar hükümeti, Rusya İmparatorluğu içindeki Müslümanların Osmanlı'yı savunmalarından ciddi bir şekilde rahatsız olduğundan onun karşısını almak için çeşitli yöntemlere, hatta Müslüman din adamlarını kullanma yöntemine başvurmuştu. Çar hükümeti, Müslüman din adamlarına kendine has yöntemlerle yaklaşmaya çalışıyordu. Yönetim kurumları, din adamlarının Osmanlı İmparatorluğu'nu savunmalarından çekiniyorlardı. Ona göre de Rusya'nın Müslüman dini rehberlerini cihad ve fetvaya karşı çıkararak, gazetelerde onların bu demeçlerini yayınlıyorlardı. "Kaspiy" gazetesinin 5 Ekim 1914 tarihli sayısında verilmiş yazıda şöyle deniyordu: "Petrograd'ın Müslüman imamı Bayazidov 'Birjevıe vedomosti' gazetesine verdiği beyanatında, Rusya Müslümanlarının Rusya'ya olan inancını kırabilecek bir güç yoktur ve hiç bir fetva Müslümanları Rusya'ya karşı çıkaramaz."70

Tiflis'te Güney Kafkasya Şeyhülislamı "Tiflisskiy listok" gazetesinin muhbiri ile mülakatında Osmanlı'nın kutsal savaş ilan etmesine münasebetini bildirdi: "Osmanlı'nın kutsal savaş ilan etmesinin Müslüman dünyasında büyük bir yankı doğuracağını düşünmek doğru olmaz. Şöyle ki, kutsal savaş, dini motiflere göre yürütülür; Müslümanlar dini inançlarına göre takip edilseler, onların emlakını kanunsuz bir şekilde ellerinden alsalar, o zaman her bir Müslüman onu sıkıştırana karşı çıkmalıdır. Rusya'da Müslümanlar takip edilmiyor, diğer vatandaşlarla eşit hukuklara sahipler ve yasaların himayesi altındalar. Cihada çağrı bahaneleri hakkında ise konuşmaya bile gerek yok. Bu çağrı başka devletlerin Müslüman halkları arasında destek bulmayacaktır."71 Şeyhülislam konuşmasının sonunda Rusya İmparatoru'na başarılar diledi.

Bundan sonra çeşitli bölgelerden Müslümanlar adına Kafkasya genel valiliğine destek telgrafları gönderildi. Karyagin Müslümanlarını temsilen kadı Ahundzade 10 Kasım 1914 tarihinde telgraf göndererek Müslümanların Rusya hükümetine sadık kaldıklarını bildirdi.72 Aynı mazmunlu telgraflar Gorus, Zengezur, Guba vb. gibi bölgelerden de temin edildi.73

Rusya İçişleri Bakanlığı'nın 14 Ocak 1915 tarihli kararına esasen imparator, Güney Kafkasya Şii idaresinin üyesi ahund Mehemmed Ahund Ali oğlu Pişnamazzade'yi Güney Kafkasya Şeyhülislamlığı görevine atadı.74

Yönetim kurumları ahalinin Türkçülüğe ve İslamcılığa yönlenmesinin karşısını almak veya bu eğilimi zayıflatmak için çalışmaları genişletmek amacıyla gazetelerden yararlanmaya başladı. Kafkasya ordusu gizli istihbarat şubesinin reisi, general-mayor Bolhovitinov'un ve Baş karargahın şube reisi, Kaptan Koçerşevski'nin imzası ile Bakü gubernatörüne gönderilen 31 Ekim 1914 tarihli ve 2977 sayılı gizli mektupta şöyle yazıyordu: "Düşmanın cereyan eden olayları gizli bir şekilde, yanlış veya tamamıyla yalan yorumlamalarına karşı halka, özellikle de Müslüman ahaliye mevcut olaylarla ilgili doğru bilgi vermek en doğrusu olsa gerek." Mektupta Kafkasya ordusu karargahının, Bakü'de Tatarca yayınlanan "Sedai-Hakk" gazetesinin 200 nüshasına abone olduğunu ve onun bir hissesini Müslüman halk arasında yaymayı planladıkları belirtiliyor. Gazeteyi imamlar ve halk içinde itibar sahibi olan kişiler arasında yaymanın daha uygun olacağı düşünülüyordu.75

Çarlık yönetim kurumları matbuata ciddi dikkat ediyor, en küçük bilgileri, hatta edebi yazıları bile sansürden geçiriyorlardı. Kafkasya genel valiliğinin özel şubesi 29 Nisan 1915 tarihli, 1913 sayılı çok gizli ve acil mektubunda Bakü şehir polis idaresine, 4 tarihinde Bakü'de basılan Azerbaycan Türkçesindeki "Tuti" gazetesinin 15. sayısında savaşan devletlerin aşağıdaki işaretlerle verilmiş olduğunu (Rusya-kişniş, Fransa-şüyüd, İngiltere-kırmızı turp, Almanya ve Almanlar-elma, Osmanlı-armud) ve güya Bakü'nün Rusya'da yaşayan Müslümanları Rus ordularının Kafkasya'da ve Bileceri istasyonundan hareketleri hakkında bilgi toplamak istediklerini yazıyordu. Özel şubenin bu meseleyi araştırmasını talep ediyordu.76 Mektup yerlere ve askeri sansürlere gönderildi. Askeri sansür 12 Mayıs 1915 tarihli ve 174 sayılı gizli cevap mektubunda Bakü şehir polis idaresine şöyle yazıyordu: "Bakü'ye dahil olan bütün yazışmalar Bakü askeri sansürü tarafından kontrol ediliyor. İran'dan Fars, Azerbaycan ve Türk dillerinde gönderilen bütün posta yazıları iki askeri sansür tarafından çok ciddi bir şekilde kontrol ediliyordu. Kontor reisinin verdiği bilgilere göre, İmamverdiyev tecrübelidir ve onun Fars, Türk ve Azerbaycan dillerini çok iyi bildiğine eminim; İ. A., Melikov uzun yıllar İran'da hizmet etmiştir ve sansüre atandığı günden bu güne kadarki süre içinde bir tane dahi şüpheli mektup ele geçmemiştir. İranlıların Rusya'ya düşmanca tavırlarını içeren mektuplar ise olmamıştır. Alman ve Türk propagandası ve mektuplar hakkında tam objektif ve kinli bilgiler verilmiştir.

İran'da Rusya aleyhine propagandayı Alman ve Türk ajanları, aynı zamanda da İran gazeteleri yapıyordu. Bu gazeteler Alman konsoloslarının maddi destekleri ile yayınlanıyordu. Bu tür gazeteleri sansür heyeti Bakü'ye sokmamaya çalışıyordu. İmalı dille yerli gazetelerde yazılar belki basılabilirdi ama büyük gazeteler sansür heyeti tarafından çok dikkatle kontrol ediliyor, bu türden en küçük bir yazı bile baskıya alınmıyordu. Bütün Müslüman gazetelerini, Müslüman olmayan, ama Azerbaycan Türkçesini çok iyi bilen iki aydın dikkatle izliyor, en ufak bir konuyu bile gözden kaçırmıyorlardı. "Tuti" dergisi haftada bir defa basılıyor ve çok da geniş yayılmıyor, sadece Bakü'de okunuyordu. Derginin redaktörü, Azerbaycan mektebinin hocası Cafer Bünyadzade idi. Onun Rusya aleyhine bilgi yayması doğru değildir. Dergide basılan yazılar hakkında ise yazar, savaş alanından alınan telgrafları pazarda meyvaların ve sebzelerin savaşı olarak anlatmaya çalışmıştır. Azerbaycan Türkçesinde elmanın Almanla aynılaştırılması da bununla bağlıdır.77 Dergide çıkan bu yazının içeriği şöyleydi: "Son telgraf. Baş askeri operasyonlar şubesinden alınan bilgiler. Sebze satanlar pazarı. Sebze satanlar pazarında aniden bir kavga çıkar. Söylenenlere göre geçtiğimiz günün savaşında binlerce keşniş, maydanoz, dere otu ve turp aletleri (silahları) atıp elma ve armudun tarafına geçmişler."78

Aynı hareketi Bakü'de basılan "Seda-i Hat" gazetesinde verilmiş "Keyfim gelende" yazısına göre de yaptılar. Yazıda şakayla: "Rüstem Bey, başın neden sarılıdır? -Beni dövdüler. -Kim dövdü? -Çocuklar. -Sen en büyüksün, en güçlüsün, çocuklar seni nasıl dövebilir? -Ben teker teker hepsini dövdüm, onlar da birleşip beni dövdüler." Rusya'nın İran'la sınır komiseri 18 Mayıs 1915 tarihli ve 281 sayılı gizli mektubunda Bakü gubernatoruna, bu yazının İran halkı arasında Rusya'nın aleyhine yorumlandığını ve tedbir almanın yararlı olacağını yazıyordu.79

Çar hükümeti yönetim birimleri posta ve ulaştırma ile ilgili teşkilatları dış ülkelerle yazışmalar üzerinde denetimi daha da güçlendirdiler. Çarlık, imkan dahilinde Müslümanları ulaştırma işlerinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Dış devletlerden gönderilen bütün mektup ve bilgiler açılıp okunuyordu. Lenkeran kaza reisi, Bakü gubernatoruna gönderdiği 7 Ocak 1915 tarihli ve 21 sayılı çok gizli mektubunda gizli servis birimlerinin verdiği bilgilere esasen Bilesuvar posta şubesi Müslüman olan müdürünün Rus ordularının hareketi hakkında bilgileri İran'a aktardığını yazdı. Aynı zamanda Lenkeran posta şubesinin reisi Kuliyev'in işinde şüpheli hiçbir durum olmasa da posta ve telgraf gibi müesseselerin Müslümanların elinde olmasını kesinlikle güvenilir olmadığını düşündüğünü belirtiyordu.80 Tiflis posta dairesinin reisi Musselius, Bakü gubernatoruna 13 Ocak 1915 tarihli ve 87 sayılı çok gizli mektup yazarak, Osmanlı ile savaş yapıldığı bir zamanda Bakü eyaletinde aşağıdaki Müslüman memurların işten alınmaları talebinde bulundu: Bilasuvar posta şubesinin reisi İbrahim Zeynalov, VI. dereceli memur Büyükağa Aliyev, postacı Süleyman Mirzayev, Göyçay posta şubesinde postacılar Ziya Bey Abaşidze, Ahmed Bey Memmedkuliyev, Guba posta şubesinde postacılar Macid Babayev, Bahşali Bala Bey oğlu İsmayılov, Kusar posta şubesinde Nüsretullah Butayev, Lenkeran posta şubesinde müdür yardımcısı Cemşid İmamkuliyev, postacılar Ahad Bey Kelenterov, Yakub Şahbazov, Abdullah Kasımov, Salyan posta şubesinde postacılar Memmedbağır Hüseynov, Alihüseyn Ahundov, Rzakulu Kadirbeyov vs.81

O, aynı tarihli ve 88 sayılı çok gizli mektubunda da Bakü şehir reisine Bakü posta-telgraf şubesinde çalışan Müslüman memurların ve postacıların işten alınmalarını teklif etti. 82

Şehir reisi görevini yürüten Polkovnik Martınov, 18 Şubat 1915 tarihli 774 sayılı çok gizli ve acele telgrafında Musseliusa Bakü şehrinde çalışan Müslüman posta-telgraf işçilerinden listede gösterilenlerin hem manevi hem de siyasi bakımdan herhangi bir hatalarının kayda alınmadığını yazdı. Buna rağmen Osmanlı ile savaş yapıldığı bir ortamda Bakü posta-telgraf şubesinin reisi tarafından onların üzerinde özel denetim olacağını bildirdi.83

Rus yönetim kurumları, İran'la sınırdaki köylerde Türkçülüğün ve İslamcılığın güçlenmesinden ve Osmanlı'ya eğilimin artmasından korktukları için köy muhtarlarını seçmeyi savaştan önce durdurmuşlardı. Köy temsilcileri bile yukarıdan atanıyorlardı. Bu iç savaş yıllarında da devam ettirildi. Bakü gubernatoru Alışevski, 4 Ocak 1915 tarihli ve 7 sayılı gizli mektubunda Kafkasya canişinine şöyle yazıyordu: "Benim Siz zat-i alilerine 13 Eylül 1911 tarihli ve 3294 sayılı haberimde Lenkeran kazasının Alar köy icmasının kendi aralarından köy aksakalını seçmek hukukundan 1 sene mahrum etmeyi gerek görmek ve oraya hükümet temsilcisini 4 koruması ile atamak ricası yer almıştır. Gösterilen süre benim 20 Kasım 1912, 25 Temmuz 1913 ve 31 Aralık 1913 tarihli 4959, 3354, 6131 sayılı bildirilerimle iki yıl daha uzatılmıştı. Yukarıda gösterilen halkın sınıra çok yakın yaşadıklarını, İran birlikleri ile irtibat halinde olduklarını, hatta onların şahsevenlerle akrabalıklarını da göz önünde bulundurarak ben kendi adıma söz konusu uygulamanın bir yıl daha uzatılmasını zaruri hal olarak görüyorum. Ona göre de Siz zat-i alileleri karşısında Alar köyü halkına karşı uygulanan bu tedbirlerin yine bir yıl daha uzatılması konusunda talepte bulunuyorum."84

Kafkasya genel valiliği defterdarlığı özel şube müdürünün Bakü askeri valisine gönderdiği 13-14 Ocak 1915 tarihli ve 453 sayılı cevap mektubunda şu cümleleri görüyoruz: "Sizin Kafkasya canişinine bu yıl 4 Ocak tarihli ve 7 sayılı bildiride söyledikleriniz Lenkeran kazasının Alar köy halkı ile ilgili gelecekte de bölgede sakinliğin korunması için buraya atanmış olan hükümet temsilcisinin görev süresini bir yıl daha uzatılması vacip sayılmıştır. Sizin bu yıl 4 ocak tarihli ve 7 sayılı bildirinizde gösterilenlere göre graf canişinin gösterişi ile defterdarlık size uygun talimatlar vermek için bilgi verir."85

Çarlık kurumları diğer köylerin sakinlerini de seçme hakkından mahrum etti. Seçme hukukundan mahrum etmenin gerekçeleri olarak ise Türklerle ilişkide olmak, Türkçülük fikirleri taşımak, bu fikirleri yaymak ve sınır köyler için İran'dan gelebilecek tehlikeyi ortadan kaldırma vb. olarak gösteriliyordu. Bakü Askeri Valisi Alışevski, 30 Ocak 1915 tarihli ve 509 sayılı mektubunda Kafkasya genel valisine şunları yazıyordu: "Benim Siz zat-i alilerine 20 Kasım 1912, 31 Aralık 1913 tarihli, 4964 ve 6115 sayılı bildirilerime göre, Lenkeran kazasının Orand köy halkını kendi aralarından iki yıl müddetine köy aksakalı seçme hukukundan mahrum etmek ve oraya 4 koruması ile birlikte bir hükümet temsilcisi atamak gerektiğini bildirmiştim. Ona göre de Siz zati-alilerinden Orand köy halkına karşı uygulanan bu tedbirin bir yıl daha uzatılmasını rica ediyorum."86

Bakü Askeri Valisi Alışevski Kafkasya genel valisine 2 Şubat 1915 tarihli ve 510 sayılı mektubunda şöyle yazıyordu: "Bu yıl 13 Ocak tarihli ve 136 sayılı bildirimde ben Siz zat-i alilerine, Lenkeran kazasının Köryadi ve Şilevenge köy halkından bir grup insanın İranlıların tarafına geçtikleri ile ilgili bilgi vermiştim. Şöyle ki, Köryadililerin birliği Lenkeran'dan geri dönerken Köryadi polis muhafaza mıntıkasını ateşe tutmuş ve soymuşlar. Sonra, benim aldığım bilgilere göre, Lenkeran kazasının İran'la sınır olan Rozanin köy halkı arasında heyecan vardır ve yukarıda gösterilen gruplar gibi rozaninlerin de İran tarafında çok sayıda akrabaları vardır. Buna göre, ben kendi tarafımdan Şilevenge, Köryadi ve Rozanin köy halkının da kendi aralarından köy muhtarı seçme hukukundan men edilmelerini ve bu köylerin her birine bir yıl müddetine hükümet 4 koruması ile birlikte bir hükümet temsilcisi, hükümet temsilcilerinin her birine yılda 600 ruble, korumalara ise yılda 360 ruble maaş ayırmayı gerek görüyorum. Ona göre de Şilevenge, Köryadi ve Rozanin köy halkının kendi aralarından muhtar seçme hukukundan belli bir süre için mahrum etmeyi Siz zat-i alilierinden rica ediyorum."87

Kafkasya genel valiliği defterdarlığı özel şubesinin müdürü Pisarski, 8-9 Şubat 1915 tarihli ve 1376 sayılı cevap mektubunda Bakü askeri valisine şunları yazıyordu: "Sizin 2 Şubat tarihli ve 510 sayılı bildirinizde gösterdiğiniz bilgilere esasen Elahazret Kafkasya genel valisi, Lenkeran kazasının Şilevenge, Köryadi ve Rozanin köy halkını kendi aralarından muhtar seçme hukukundan bir yıl süre için men etmeyi ve oraya bu süre için her birine 4 koruma ile bir hükümet temsilcisi atamayı, hükümet starşinalarına (orduda rütbe) 50 ruble tutarında mezuniyet vermeyi, korumalara ise köy halkının köy hesabına ödededikleri paradan 30 ruble vermeyi uygun görmüştür. Elahazret Kafkasya genel valisinin emri ile defterdarlık 510 sayılı bildirinizin sonuçlarına uygun olarak ferman vermek için size bildirir."88

Kafkasya valisi 10-11 Şubat 1915 tarihli ve 1429 sayılı mektubunda Bakü askeri valisine Orand köy halkı hakkında teklifini uygulamaya koyması için gerekeni yapması konusunda izin verdi.89

Kafkasya askeri dairesi başkumandanı, 9 Ekim 1915 tarihli ve 26744 sayılı gizli mektubunu Bakü Askeri Valisi Alışevski'ye göndermiştir. Mektubun kısaca içeriği şöyleydi: Osmanlı ile savaş yapıldıgı bir dönemde Lenkeran kazası Erus-Prişib, Lenkeran-Astara hattı boyu araziler İran göçebeleri ile dolmuştur ve sınır artık korunmuyor. Ona göre de Başkumandan komisya oluşturarak VI. sınır dairesinin reisi General-Leytenant Orlov'u ve sınır komiseri, Polkovnik Çıss'ı Bakü'ye gönderdi. O, aşağıdaki sorulara cevap istiyordu: 1. İran'dan gelen göçmenler gerçekten kazada yerli halka zulüm ediyor mu? 2. Yerli halk İrana vergi ödüyorlar mı? 3. Hangi yollarla bu olayları temizlemek mümkündür? 4. Gösterilen mıntıkalarda sınırlar nasıl daha güvenli bir şekilde korunabilir? 5. Ordu birliklerini nereye yerleştirmek mümkündür? 6. Bu birliklerin gereksinimleri nasıl karşılanacak? 7. Bu birlikler kendi aralarında ve cephe boyu nasıl ve hangi yollarla irtibatı koruyacaklar? Bu konuda her bir komisyon üyesi, Bakü'nün vitse-gubernatoru Makarov, 29. Bakü sınır Batalyonunun komutanı, polkovnik, Baron Osten-Saken, Lenkeran kaza reisi, 29. Bakü sınır batalyonu karargah subayı, ilgili pristavlar (orduda rütbe) ve yüzbaşılar, protokolu iki nüsha halinde imzalayarak Başkumandana takdim etmişlerdir.90

Komisyonun 10 Ekim 1915 tarihli toplantı protokolunda Zuvand, Erus, Bilesuvar, Astara-Almabend bölgelerinde sınır korunmasının çok kötü durumda olduğu belirtiliyordu.91 Komisyondan Lenkeran kazasında 1914 yılından 1915 yılının Ekim ayına kadar sınır bozulma olayları hakkında raporlar tutulması istendi.92 Komisyon 1915 yılının 12 Eylülü'nde tekrar toplandı.93 Bu toplantıda 1 Aralık 1914 yılından 1 Ekim 1915 yılına kadar Sapiddag ve Zuvand bölgelerine ve Astara iline İran'dan 69 defa baskın yapıldığı bildirildi. Baskınlar zamanı esasen sınır bekleme binaları dağıtılmıştır. Komisya Başkumandanın ilk üç sualına cevap verdi: 1. İranlıların yerlilere karşı zor kullanma olayı görülmemiştir. 2. Sınırda yaşayan halk İranlılara vergi vermiyor. 3. İran'dan yapılan baskınların önüne eski sınır mıntıkalarını yeniden inşa etmekle almak mümkündür.

Sonraki yıllarda da Kafkasya genel valiliği köy muhtarlarının seçilmesini durdurarak, onları merkezden atama yöntemine geçti. Bakü askeri valisi, 2 Ocak 1916 tarihli ve 1 sayılı mektubunda Kafkasya genel valisine yazıyordu: "Zat-i alileri Kafkasya genel valisine benim geçtiğimiz yıl 4 ve 30 Ocak tarihli 7 ve 509 sayılı bildirilerimde Lenkeran kazasının Orand ve Alar köy halkının kendi aralarından muhtarlarını seçmek hukukundan men edilmesi ve oraya merkezden hükümet temsilcisi atanması bir yıl daha uzatılmıştır. Bunun dışında, benim 2 Şubat tarihli ve 510 sayılı bildirimle bu kazanın Köryadi, Şilevenge ve Rozanin köy halklarına gösterilen süre için kendi içlerinden birini köy başkanı seçme hakları ellerinden alınmış ve oraya da merkezden hükümet temsilcisi atanması uygun görülmüştür. Yukarıda adları geçen halkın İran sınırı ile çok yakın olmalarını ve onlar üzerinde güçlü bir takibin önemliliğini göz önünde bulundurarak, ben kendi tarafımdan yukarıda belirtilen sürenin bir yıl daha uzatılması gerektiğini düşünüyorum. Ona göre de Lenkeran kazasının Orand, Alar, Köryadi, Şilevenge ve Rozanin köy halklarına karşı uygulanan tedbirin bir yıl daha uzatılması konusunda karar vermeyi özel şubeden rica ediyorum."94

17 Ocak 1916 tarihli ve 1762 sayılı cevap mektubu ile özel şube bu ricaları kabul ettiğini bildiriyordu.95

Rusya yönetimi, Güney Azerbaycan'ın Türk orduları tarafından tutulması olayına, Kuzey Azerbaycan'da İslamcılığın ve Türkçülüğün güçlenmesine ve hükümet aleyhine isyanların çıkmasına etki edebilecek bir tehlike olarak bakıyordu. Buna göre de Çar hükümeti, yabancı ülkelerin vatandaşlarını Azerbaycan'dan çıkarmaya başladı. Bakü'de yaşayan İran Türkleri ciddi takiplere maruz kaldılar. İran vatandaşlarının Azerbaycan'dan çıkarılması, İran konsolosunu rahatsız etti. Bakü'deki konsolos Davud Han Nüsret ül Vezare 1915 yılının Ocak ayında Rusya Dışişleri Bakanlığı'na bir beyanat verdi. Beyanatta yer alan haberlere göre, Bakü'deki İran vatandaşlarının hayati tehlike ile karşı karşıya oldukları ve onların Azerbaycan'ı terk etmeleri gerektiği, İranlıların gruplar halinde kendi ülkelerine döndükleri, onların evlerinin ve bütün mülklerinin ise Bakü'de kaldığı yazılıyordu.

Konsolos, İran hükümetinin savaşta tarafsız kalacağını resmi bir şekilde beyan ettiğini belirtiyordu. Türkler bir kısım İran arazilerini tutsalar da, diplomatik konuşmaların devam ettiğini ve arazilerin boşaltılması için çabalar harcandığı söyleniyordu. Konsolos, İran vatandaşları için Bakü'de normal iş ve yaşam ortamı oluşturulmasını rica ediyordu.96

Rusya yönetimi, malların Azerbaycan'dan İran'a götürülmesine açıkça itiraz etmeseler de, bu malların oradan Osmanlı'ya aktarılmasından bir hayli rahatsızlardı. Çar Hükümeti, malların naklini takip etmek hakkında bazı kararlar da verdi. Diğer taraftan hükümet daireleri alınan malların Azerbaycan'dan çıkarılmasına çeşitli gerekçelerle engel olmaya çalışıyorlardı. Hatta İran vatandaşlarının bilgileri bile alınıyordu.

Azerbaycan'dan mal çıkaran kişiler ve İran konsolosu Osmanlı ile ilişki kurmakla suçlanıyorlardı. Bakü'de yaşayan İran vatandaşı tacirler 26 Kasım 1915 tarihinde Kafkasya askeri daire reisine toplu mektup yazdılar. Mektupta, Davud Han'ın vatana yardım adı altında kendilerinden para topladığını ve bu paraları Rus esirliğinden kaçan Türk subaylar için kullandığını belirtiyorlardı. Konsolos, 2000 ruble karşılığında Türklere ve Almanlara sahte İran pasaportu ayarlıyordu. Konsolos şimdiye kadar 20 Türk esirini Bakü'den çıkarmayı başarmıştı. Davud Han, Bakü'deki İran okulunun müdürü Mirzali Mehemmedhan Terbiyet'le irtibat içindeydi. O, Osmanlı ile savaş başladığı andan itibaren İstanbul'a giderek, oradan anti Rus siyaseti yürütmek için İran konsolosluğuna insanlar göndermişti. Konsolos vatansever birisi değildir, onun şahsi çıkarları vardır. Konsolos para talep etmekte vermediğimiz taktirde ise bizi Rusya düşmanı olarak tanıtmakla tehdit ediyor. İran konsolosu yardımcısı Esedullah Han'la beraber konsoloslukta ticaret yapıyor ve İran vatandaşlarına konsolosluktan mal alıp götürmeyi teklif ediyor.97

Mektubun araştırılması onun İran vatandaşları tarafından değil, Rusya gizli servis teşkilatları tarafından hazırlandığını söylemeye esas veriyor. Bu mektup tahkikat için uygun dairelere gönderildi. Bakü şehir polis idaresinin reisi 3 Aralık 1915 tarihli ve 7480 sayılı çok gizli telgrafında Kafkasya askeri daire reisine şöyle yazıyordu: "Yelizavetopol askeri valisinden alınan telgrafa göre, İran vitse-konsolosu güya Bakü'den ve Şimali Kafkasya'dan külli miktarda tahıl alarak Hazar Denizi limanları aracılığıyla İran'a, oradan da Osmanlı'ya gönderiyor. Ama tahkikat sonucunda tahılın Osmanlı'ya götürülüp götürülmediği hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bu işte konsolosun da maddi açıdan çıkarları olabilir ve ticaretçilerle işbirliği yapma ihtimali vardır."98 Polis reisi İran'a tahıl ve şeker satışını en azından geçici bir süre için durdurmayı talep etti. Aynı zamanda, gizli arayışın hazırlandığını ve yakın zamanlarda Kafkasya genel valiliğine ulaştırılacağını yazıyordu. Bu aramadan sonra Kafkasya askeri dairesi 7 Aralık 1915 tarihinde İran konsolosunun Bakü'den un ve şeker almasını yasaklamak hakkında emir verdi.99 Bu yasaklar doğal olarak İran Devleti tarafından tepkiyle karşılandı. Rusya Dış İşler Bakanı S. D. Sazonov, 11 Aralık 1915 tarihli ve 6342 sayılı telgrafında Kafkasya canişinine tahılın Bakü'den bırakılmasına İran tarafının itiraz ettiğini yazarak şimdiki durumda bu ürünlerin çıkarılmasının durdurulması kendilerini de zor duruma sokabileceğini belirtti. Ürünlerin verilmesi ise bizim İran tarafına özel dikkatimiz gibi değerlendirilebilir. 100 Sazonov, şeker ihracatına izin vermesi için Kafkasya genel valisinden ricada bulundu.

Bakü jandarma idaresinden Kusakov, İran vatandaşlarının mektubunu inceleyerek 13 Şubat 1916 tarihli ve 2 sayılı gizli mektubunda şu sonuçlara geldiğini yazıyordu: 1) Davud Han'ın Türklerin esirlikten kaçmasına yardım etmesi ve onlara İran pasaportu vermesi iddiaları Bakü daire mahkemesinin özel işler müdürünün yetkisine verilsin; 2) "İran ihtiyaçları için" alınan un ve şeker gerçekten de Enzeli'de, Reşt'ta vb. yerlerde tacirlere satılmıştır. Bu konuda tahkikat durdurulsun ve iş Bakü guberniyası jandarma idaresinin reisine takdim edilsin.101

Bakü şehir polis reisinin Kafkasya askeri dairesinin rehberliğine yazdığı 13 Haziran 1916 tarihli, 3355 sayılı gizli ve acil mektubunda şöyle deniyordu: "Davud Han ticari işlerle uğraşıyor ve şekerin götürülmesinde ticaret amacı gütmektedir. Ama ordularımızın Hemedan'ı tutması bu erzağın Osmanlı'ya verilmesini imkansız kılıyor. Kesin kaynağı olmayan bir bilgiye göre, Davud Han, Türk gizli servisleri ile ilişkide olmuş ve Narginden Türk esirlerin kaçırılmasına yardım etmiştir."102

Rusya HİN 25 Ağustos 1916 tarihli gizli bildirisinde Kafkasya genel valiliğine, Davud Han'ın şeker vb. ticareti ile uğraştığı için görevinden alındığı ve onun artık Bakü'de değil Petrograd'da olduğu bilgileri veriliyordu.103

Şubat Devrimi'nden sonra Kuzey Azerbaycan'da İslamcıların ve Türkçülerin takip edilmeleri kısmen de olsa zayıfladı. Ekim Devrimi'nden sonra ise Çarlığın milli siyasetini mahiyet itibari ile aynı, formaca başka şekilde hayata geçiren Bolşevikler Ermeni silahlı birlikleri ila beraber Azerbaycan'da Türklere ve diğer Müslüman halklara karşı toplu soykırımlar yaptılar. Ama toplu soykırımlar Türkçülerin ve İslamcıların amaçlarına ulaşmalarına engel olamadı. Problemin araştırılmasıyla genel olarak şu sonuca varabiliriz: Rusya ile İran arasında yaşanan savaş sonucu Azerbaycan paylaştırıldıktan sonra Çarlık yönetim kurumları Türklere ve diğer Müslüman halklara inanmayarak onların görkemli aydınlarını sürekli gözlem altında tutmaktaydı; XIX. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Rus-Türk savaşları zamanı Azerbaycan Türkleri ve diğer Müslümanlar, Rusya vatandaşı olsalar dahi, Osmanlı'ya karşı sempati duyuyorlardı; Rusya yönetimi, Birinci Dünya Savaşı'na kadarki dönemde de İslamcılar ve Türkçüler aleyhine mücadele vermiş ve onların teşkilatları hakkında gerekli bilgiler toplamıştır; İslamcı ve Türkçü hareket aleyhine savaşta en keskin etap Birinci Dünya Savaşı yılları olmuştur; Rusya Osmanlı ile savaş içinde olduğu için Azerbaycan'daki İslamcı ve Türkçü hareketleri izlemeye, denetim altında tutmaya, zayıflatmaya ve hatta dağıtmaya çalışıyordu. Bunun için yönetim kurumları her türlü olanakları kullanıyorlardı: Azerbaycan'a gelenler ve gidenler izleniyordu; ahalinin moral durumu öğreniliyordu; aydınlar ve din adamları özellikle takip ediliyorlardı; Azerbaycan'ın tacirleri ve zengin şahısları denetim altında tutuluyorlardı; Osmanlı ve İran vatandaşları casus damgası ile tutuklanıyor veya sınır dışı ediliyorlardı; yardım toplama işlerine engel olmaya çalışılıyordu; silahlar toplanıyordu; Türk sultanının ve bakanlarının portrelerinin ve Türkçe kitapların yayılması kesinlikle yasaklanıyordu; İslamcılar ve Türkçüler aleyhine casusluk işinde yönetim kurumları tarafından Ermenilere büyük güven duyuluyordu; Müslümanların Osmanlı'yı savunmasından rahatsız olan Çar hükümeti Türklere eğilimi zayıflatmak için Müslüman din adamlarını kullanıyorlardı; İslamcılığın ve Türkçülüğün güçlenmesinin önüne almak için gazetelerden yararlanılıyordu; posta-ulaştırma teşkilatları ve dış ülkelerle yazışmalar gizlice kontrol ediliyordu; Azerbaycan vatandaşları devlet işlerinden dışlanıyordu; Rus yönetim kurumları İran'la sınırda yerleşen köylerde Türkçülüğün ve İslamcılığın güçlenmesinden ve Osmanlı'ya ilginin artmasından korkarak köy muhtarlarını seçmeyi durdurdu; Bakü'deki İran konsolosu Nargin'deki hapishaneden Türk esirlerin kaçırılmasında iştirak etmekle, Osmanlı'yla ticaret yapmakla ve Türkçü olmakla suçlanıyordu; ama bu tedbirler İslamcılığın ve Türkçülüğün güçlenmesinin önünü alamazdı alamadı da; savaş esnasında gerçekleşen Ekim Devrimi'nden sonra oluşan ortamda milli hareket Azerbaycan'a bağımsızlığını kazandırdı ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan sonra ikinci Türk devleti-Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kuruldu.

1 Azerbaycan Respublikası Siyasi Partiyalar ve İctimai Herekatlar Devlet arşivi (ARSPİHDA), fond 276, siyahı 8, iş 460, kutu 15, varak 3.

2 Azerbaycan Respublikası Devlet Arşivi (ARDA), f. 1, siy. 1, iş 251, C. 1-7.
3 ARDTA, f. 1, siy. 1, iş 252, C. 1-16.
4 Yine orada, C. 17.
5 ARSPİHDA, f. 276, siy. 8, iş 460, kutu 15, C. 4.
6 Dokumentı po Russkoy Politike v Zakavkazye. Vıpusk pervıy. İzdanie Osoboy Komissii pri Ministerstve İnostrannıh Del Azerbaydjanskoy Respubliki. B., İzd. Azearbaydjan, 1920, s. 94-95.
7 ARDTA, f. 524, siy. 1, iş 36, C. 2, 4.
8 Basilaa Ş. İ., Zakavkazge v Godı Pervoy Miaovoy Voynı, Suhumi, alaşapa 1968, s. 81.
9 ARDTA, f. 524, siy. 1, iş 36, C. 48-49.
10 Yine orada.
11 Dokumentı po Russkoy Politike v Zakavkazye, Vıpusk pervıy. İzdanie Osoboy Komissii pri Ministerastve inostraannıh Del Azerbaydjanskoy Respubliki. B., izd. Azerbaydjan 1920, s. 92.
12 Yine orada.
13 ARSPiHDA, f. 276, siy. 8, iş 460, kutu 15, C. 5-6.
14 ARDTA, f. 524, siy. 1, iş 42, C. 65.
15 ARDTA, f. 524, siy. 1, iş 37, C. 1-2.
16 ARDTA, f. 524, siy. 1, iş 36, C. 46.
17 Gaz. "Kaspiy", 20 Dekabra 1914, No 285.
18 Gaz. "Kavkazskiy Telekraf", 22 Dekabra 1914, No, 64.
19 ARSPİHDA, f. 276, siy. 8, iş 460, kutu 15, C. 6-7.
20 Yine orada, C. 5-8.
21 ARSPİHDA, f. 276, siy. 8, iş 36, C. 7, 11, 12.
22 Dokumentı po Russkoy Politike v Zakavkazye, Vıpusk peravıy. İzdanie Osoboy Komissii pri Ministeasrtve İnostrannıh Del Azerbaydjanskoy arespubliki. B., izd. Azerbaydjan 1920, s. 161-162; ARDTA, f. 524, siy. 1, iş 61, C. 73.
23 ARDTA, f. 524, siy. 1, iş 38, C. 80-81.
24 Yine orada, C. 50.

Yorumlar (0)