Çin Yazısının Kökeni

Çin Yazısının Kökeni


Çin Yazısının Kökeni

Doç. Dr. Haluk Berkmen

Genel olarak kabul edilen görüşe göre, Çin yazısının hiçbir dış etki altında kalmadan bağımsız olarak gelişmiş olduğudur. Oysaki Çin yazısının oluşumunda önce Asya kökenli “resim yazısı” ardından da “damga yazısı” gelir. Resim yazısına “semiotik yazı” da denir. Günümüzde kullanılan trafik işaretleri resim yazısı olarak görülmelidir. Resim yazısı ile karmaşık fikirleri aktarmak pek mümkün olmadığından, şekillerin soyut hale dönüşümleri damga yazısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Asya Türklerinden kaynaklı “Tengri” damgasından birçok yazımda söz ettim. Damgaların bitişmesinden oluşturulmuş olan sözcük yazısına “logografik” yazı denir. Çin’deki “logografik” sözcük yazısında her sözcük birkaç damgadan oluşmuştur.

Altta solda Çin sözcüklerinin zaman içinde basit resimlerden ve damgalardan karmaşık şekillere dönüşümünü görüyoruz. Çinliler kâğıt üstüne yazmaya başlamadan önce (yaklaşık M.Ö. 2000-1000 arası) sığır kemikleri üzerine veya kaplumbağa kabuklarının içlerine yazıyorlardı. Soldan ikinci resimde M.Ö. 1300 yıllarında Şang sülalesinden Wu Ding döneminden kalma bir sığır kemiği kaydı görüyoruz (Kaynak: A Journey İnto China’s Antiquity, Morning Glory Publishers, Beijing, Çin). Kemikteki yazı büyütüldüğünde, şekillerin oldukça basit oldukları ve damgalardan türemiş oldukları görülüyor. Çincenin tek-heceli bir dil olduğu göz önüne alınırsa, her damga hem bir hece hem de bir sözcük olmaktadır. Bu şekillere “logogram” denmiştir.

Günümüzde kullanılan Çin yazısının adı “Hanci” (Hanca) olması bir tesadüf değildir. “Hanların yazısı” anlamına gelen ‘Hanci’ adındaki ’-ci’ takısı, Türkçe kökenli olabilir. Zira Çin imparatoruna “Huang” denir. Huang sözünün ‘Hang’ (Han) sözünden kaynaklanmış olduğu görüşündeyim. Çince ‘Huang’ sözü ‘Wang’ şeklinde ufak bir değişime uğramıştır. Çin’in kuzeyinde yaşamış olan Türk kavmine Çinliler Hyung-nu adını takmışlardı. ‘Hyung’ sözünün ‘Huang’ sözüne olan benzerliği bu yönetici unvanının Türkçe ‘Hang’ sözünden dönüştüğünü gösteriyor. Daha sonraki yüzyıllarda Asya’dan batıya göç eden Hyung-nu boylarına ‘Hun’ adı takılmıştır. Hyung-nu’lar tarafından kurulmuş ‘Gutzang’ şehrine “uçan ejder” denmiştir. Çin imparatorlarının ejderha simgesiyle eşleştirilmiş olduklarını biliyoruz. ‘Gutzang’ adı Türkçe /uçan/ sözünün Çince telaffuzu olabilir. Sağdaki resimdeki bronz heykelde, Çin imparatoru ile ejderhanın bütünleşmiş olduklarını görüyoruz.

Çin’den etkilenmiş olan Japon kültüründe de Çin yazısındaki ‘logogram’lar bulunuyor. Çin kaynaklı Japon yazısına ‘Kanji’ denir. Bu isimde de ‘Khan-ca’ anlamı bulunuyor. Türkçe’deki KH sesinin Çinliler tarafından H ve Japonlar tarafından K olarak telaffuz edildiği anlaşılıyor. Kanji yazısında kayıt edilmiş 56,000 farklı işaret bulunmaktadır. Gündelik bir gazeteyi okumak için ise 3,000 işaret bilmek gerekir. Japonların kendi dillerine Çin yazısından uyarlamış oldukları Kanji yazısında birçok işaret iki farklı okunuşa sahiptir. Bunlardan biri ‘KUN’, diğeri ise ‘ON’ okunuşu olarak bilinir. Kun okunuşu Japonca’nın kök sözcükleri için, On okunuşu ise Çin kökenli sözcükler için geçerlidir. Japonca Altay dil gurubuna ait olduğuna göre Kun tarzı okunan sözcüklerde Ön-Türkçe’nin izlerine rastlamak mümkündür. Örneğin, Japonca Kun okunuş tarzında ‘su’ sözü ‘mizu’ olarak okunur. Bu sözcüğün tam anlamı /meyve suyu/ olmaktadır, çünkü ‘mi’ Japonca /meyve/ demektir. Şu halde ‘zu’ sözcüğü de /su/ olması gerekir. Aynı sözün On okunuş şekinde ‘Sui’ olması, Türkçe kökenini kanıtlamaktadır.

Yorumlar (0)