Doktor Reşit Galip
1892’te Rodos’ta doğdu. Babası mahkeme reislerinden Mehmet Galip Bey, annesi Rodoslu Münevver Hanım’dır. İlk ve ortaöğrenimini Rodos’ta tamamladıktan sonra lise öğrenimini  İzmir’de tamamlayan Reşit Galip,  1911 de  Askeri Tıbbiyesine girdi. 1912 senesinde Türk Ocakları’nın bir şubesini açtı ve diğer askeri okullardaki ocakların müfettişliğini üstlendi. Devrimci ve vatansever ruhu bütün ömründe ona ışık oldu. Öğrencilik yıllarında “Sivrisinek” adlı karikatür dergisi ve “Hakikat” adlı gazeteleri çıkardı. II.Balkan Harbine gönüllü katılan Reşit Galip  burada yaralandı ama bu onu durdurmadı. I.Dünya savaşına katılmak için gönüllü oldu. Kafkasya ve Çatalca cephelerinde de savaşan Reşit Galip hastalanması üzerine eve döndü .  Tıp eğitimini 1917 de tamamladı ve mezun olduğu okulda asistan olarak çalıştı.

Savaş sonrasında “Köycüler “adıyla kurdukları dernekte, köylere gerekli hizmetleri götürmek ve köy hekimliğini yaygınlaştırmayı amaçladı ve 15 arkadaşıyla yola çıktı. Aynı dönemde Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla Milli Mücadeleye destek verdi.

Sakarya Savaşı’ndan sonra Ankara’da Sağlık Bakanlığı Hıfz-ı Sıhha Dairesi başkanlığına getirildi. Sağlık sorunları nedeniyle  tayinini isteyen Reşit Galip, 5 Aralık 1921’de Mersin hükümet doktoru olarak atandı ve burada hekimlik yaparken Atatürk’e hitaben yaptığı konuşma ile dikkatini çekti. İki yıl sonra  Reşit Galip, Atatürk’ün önerisiyle Aydın milletvekilliğine seçilerek meclise girdi.

III. ve IV. dönemlerde de Aydın milletvekilliği yapan Reşit Galip, Atatürk’ün isteğiyle Serbest Fırka’ya girdi. Partinin kapanma kararı almasından önce istifa etti.

Türk Ocakları’nın 23 Nisan 1930 günkü kurultayında 16 üyeli Türk Tarihi Tedkik Heyeti üyeliğine seçildi ve genel sekreter oldu. Türk Ocakları’nın yerine kurulan Halkevleri örgütünün oluşumunda etkin rol aldı. Türk Dili Tetkik Cemiyeti içinde de yer aldı bu cemiyet daha sonra Türk Dil Kurumu olarak devam etti. Cemiyetin çıkardığı Öz Dilimiz dergisinin baş yazarlığını üstlendi.

Atatürk’ün “ Reşit Galip, hem doktordur, hem hukuk doktorudur, hem siyaset doktorudur, hem edebiyat doktorudur ve güzel  arkadaştır.” dediği bu vatansever devrimci ruhunu asla kaybetmedi.  Dolmabahçe’de Atatürk’le beraber olduğu ortamda Milli Eğitim Bakanı Esat Bey’i eleştirmesi ile Reşit Galip’in Atatürk’le arası soğumuştur. Ancak Atatürk bu heyecanlı vatanseveri yine bir yemek sofrasında bakan olarak görevlendirmiş ve 19 Eylül 1932’de Bakan olarak göreve başlamıştır. Bu dönemde Samih Rıfat Bey’in hayatını yitirmesi ile Türk Dil Kurumu’nun başkanlığını da yürüttü. 1931’de Atatürk ile ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi çalışmalarında beraber çalışmış ve son düzenlemeler yapan kişi oldu.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi onun bakanlığı döneminde tasarlandı. Milli bir müze kurulması kadar,  Milli Kütüphane ile İlimler ve Sanatlar Akademisi’nin kurulması yine hayalleri arasındaydı ve bakanlığı dönemimde şekillendi.

Türk eğitimi için en büyük mücadelesi İstanbul Darülfünunu çağdaşlaştırmakdı. 1931 yılında alınan bu kararı bakanlığı döneminde uyguladı. 150  eski müderris ve yardımcısının görevleri sonlandırıldı. Yerlerine, Nazi Rejimi’nden kaçan Alman bilim adamları  atandı. Darülfünun yerine İstanbul Üniversitesi'nin kurulmasına dair kanun 31 Mayıs 1933'te TBMM'de kabul edildi. Ancak yasanın yürürlüğe girmesinden önce kadronun saptanmasına ilişkin yoğunlaşan eleştiriler yüzünden Reşit Galip 13 Temmuz 1933’te bakanlıktan ayrıldı. İstifasının nedeni olarak rahatsızlığı gösterildi.

Cumhuriyet 10. yılını doldururken 23 Nisan 1933 de kendi çocuklarına andı okutmuştur ve sonrasın da açılış konuşmasında bunu tekrarlamıştır.

"Güzel yüzlü, güzel özlü Türk yavruları! Size bugün şu işi veriyorum. Bayram biter bitmez, mekteplerinize döndüğünüzde ilk günden başlayarak birinci derse girdiğiniz zaman sıniflarınızda hep birden ve her gün şu sözleri tekrarlayacaksınız:

   Türküm, doğruyum, çalışkanım.

   Yasam: Küçükleri korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu

   özümden çok sevmektir.

   Ülküm: Yükselmek, ileri gitmektir.

   Varlığım Türk varlığına armağan olsun!"

 

Reşit Galip, bir ara gittiği İstanbul' da kızının denize düşmesi sonrası  onu kurtarmak için denize girmiş ama bu onda hastalığa neden olmuştur. Yatağını taşıttığı kütüphanesinde son anına kadar kitaplarıyla beraberdi ve çalışmalarına devam etti.  5 Mart 1934’de henüz 42 yaşında hayata gözlerini kapattı. Öldüğünde gazeteler  “memleketin büyük bir inkılapçı, ateşli bir milliyetçi, temiz bir politikacı ve devlet adamı, samimi bir halkçı, canlı bir hatip ve doktor” kaybettiğini söylediler.

Reşit Galip TÜRK ülküsünü içinde yaşamış, bu TÜRKÇÜLÜK ateşiyle bir ömür sürmüş gerçek bir devrimci ve vatanseverdir. Onu hatırlamak ve onun bize hatırlattığını unutmamak bizim görevimizdir

Dr. Reşit Galip’i saygı ile anıyoruz

Ne mutlu bize ki

Andımızla büyüdük

Başbuğ ATATÜRK’e yakışır şekilde kalbimizle dedik ki…

“Varlığım, TÜRK  Varlığına Armağan Olsun!”

 

Kaynaklar:

Şerafettin Turan:Dr. Reşit Galip’in Atatürk’e yakınmaları,

Yener Oruç  : Atatürk’ün ‘Fikir Fedaisi’ Dr.Reşit Galip

Saadet Tekin :Dr. Reşit Galip ve Üniversite Reformu

 

Yorumlar (0)