Eski Türk Hukuk Vesikaları / Prof. Dr. Reşit Rahmetî Arat

Eski Türk Hukuk Vesikaları / Prof. Dr. Reşit Rahmetî Arat




I. Şarkî Türkistan'da Yapılan Araştırmalara Kısa Bir Bakış

Her büyük keşifte olduğu gibi, Türk Milletinin eski kültür merkezlerinin keşfi ve buralarda muhafaza edilmiş bulunan Türk Kültür Eserleri'nin meydana çıkarılması da bir tesadüf eseri olmuştur. İngiliz zabitlerinden Bower, 1890 yılında Kuça şehrinde bulunduğu sırada, iki yerli Türk köylüsünden kayın ağacı kabuğuna yazılı bir yazma eser satın almış ve bunu Kalküta'daki Asya Tetkik Cemiyetine vermiştir. Ertesi yıl cemiyetin katibi tarafından yazılan makalede bu eserin IV. asrın sonlarına doğru kaleme alınan ve o güne kadar bilinen Hintçe yazılı eserlerin en eskisini teşkil ettiği açıklanmıştır. Bilindiği gibi, Hindistan'ın havası çok rutubetli olduğundan, orada muhafaza edilen yazma eserlerin tarihi nispeten yeni olup, bunların en eskileri XI. asra ait bulunmakta idi. 609 yılına ait bir yazma eser Japonya'da muhafaza edilmiştir.

Türkistan'da bu kadar eski bir devire ait bir eserin bulunması âlimlerin dikkatlerini bu taraflara yöneltmelerine sebep olmuştur. 1892 yılında buralara gelen Fransız seyyahı Dutreuil de Rhins'in Hotan şehrinde satın aldığı bir eserin 1897 yılında tetkik ve neşrinden sonra, Türkistan en mühim araştırma sahası haline gelmiştir. Bu sonuncu eser II. asra ait olup, Hintçenin prakrit şivesinde yazılmış, burkan mezhebi çerçevesi içinde, manzum parçalar ihtiva etmekte idi. Eserin yazıldığı alfabe de, o güne kadar yalnız Hindistan'ın şimalinde bulunan taş-kitabelerde kullanıldığı zannedilen, kharoşthO alfabesi idi.

Türkistan'ın asıl ahalisini teşkil eden Türklerin memleketlerinde bu gibi eserlerin bulunduğundan haberleri vardı; fakat bunların mahiyeti ve bu eserlerin Türk milli tarihi için olduğu kadar, cihan kültür tarihi içinde taşıdıkları ehemmiyet hakkında malumatları yok idi. Bilindiği gibi, yapı malzemesinin kıtlığından dolayı, şarki Türkistan'daki binalar umumiyetle kerpiçten yapılmış olup, zamanla harabe haline gelmiş olan bu yapıların enkazı ziraatle uğraşan yerli köylüler için mükemmel bir gübre hazinesi teşkil etmiştir. Bu gübre tarlalara nakledilirken, bunlar arasında bulunan yazma eserlerin de bir kısmı gübre vazifesi görmüş ve birkaçı da böylece seyyahların eline geçmiştir.

Bundan sonra artık Türkistan devamlı araştırma sahası olmuştur. Burada yapılan araştırmalara sırası ile şu milletler iştirak etmiştir. (şarki Türkistan'da yapılan araştırma ve bunların neticeleri hakkında toplu malumat için bk. Vilhelm Thomsen, Aus Ostturkentans Vergangenheit, Alm. trc. H. H. Schaeder, Ungar, Jahrb. V, H. 1, 1925, s. 1-24; W. Geiger, Die archâolog und literarischen Funde in Chin Turkestan und ihre Bedeutung für die oriental. Wissenschaft, Erlangen, 1912 ve H. Lüders, Über die literarischen Funde von Osttuskistan Sitzb. PAW, 1914):

1. Finder. 1898 yılında C. Munck ile Dr. Otto Donner garbi Çin ile şarki Türkistan'da bir araştırma yapmışlardır. (Bk. O. Donner, Resa i Central Asien 1898, Helsingfors, 1901).

2. Ruslar. 1898 yılında, daha önce de arkeoloji seyahatleri ile tanınmış olan Klementz şarkî Türkistan'ın şimal kısmında bulunmuş ve Turfan harabelerini tetkik etmiştir. (bk. D. Kementz, Nachrichten über die von der Kaiserl. Akad. d. wiss zu St-Petersburg im Jahre 1898 ausgerüst, Exped. nach Turfan H. 1 [Rusçadan trc. O. v. Haller] , Petersburg 1899).

3. İngilizler. 1900/1901 yıllarında, Hindistan'da bulunan Aurel Stein, Hindistan hükümetinin yardımı ile, Türkistan'ın cenup yolu üzerinde araştırma gezisinde bulunmuş ve bilhassa Hotan ve civarını tetkik etmiştir. Burada harebelerde bulunan yazma eserlerinin çoğu kharowthO alfabesi ile tahta üzerine yazılmış mektup ve vesikalarından ibaret olup, bunların bir kısmı II. III. asırlara ait bulunmaktadır. Aynı harabelerde eski Türk alfabesi ile yazılan Türkçe vesikalar da bulunmuştur. Buralarda meydana çıkan vesikaların en eskisi 98 (M.Ö.) yılına ait ve askeri teşkilat ile ilgilidir. Cenup yolunun şark ucundan ve Çin seddinin biraz aşağısında bulunan Tung-Huan şehri civarında, dağlar oyularak yapılan "Bin bir burkan mağaraları" vardır. Bunların çoğu, Turfan harabelerinde olduğu gibi, renkli resimler ile süslenmiştir. Daha Avrupalılar buralara gelmeden, Tao mezhebine mensup bir kesiş tarafından burada bir kütüphanenin bulunduğu haber verilmişti. Bu kütüphanenin bulunduğu oda, 1000 yıllarına doğru, düşmanlardan muhafaza maksadı ile, kapısı taşlar ile örülmüş olup, bir tamir esnasında keşfedilmiş ve içindeki eserlerden böylece haber alınmış idi. Bu kütüphanedeki eserlerin mühim bir kısmı, Aurel Stein tarafından, Londra'ya nakledilmiştir. Bu zat 1913/1914 yıllarında bir daha oraları ziyaret etmiştir. Londra'ya getirilen yazmalar India Office kütüphanesinde olup, bir kısmı sonradan British Museum'a nakledilmiştir. Bir kısmının, muhtemel olarak Türkçe yazmaların, anlaşma gereğince, Hindistan hükümeti merkezinde bir kütüphaneye verilmiş olması mümkündür. (bk. A. Stein, Ancient Khotan, Dailent report of archelog. exploart in Chinese Turkestan I-II, Oxford 1907; Serendia. Detailed report of expl. in Central Asia and Westermost China, I-V, Oxford, 1921; -Innermost Asia-Detailed report of expl. in Central Asia, Kansu and Eastern Iran, I-IV, Oxford, 192).

4. Almanlar. Bundan sonra daha itinalı hazırlanmış olan Alman heyetlerinin araştırmaları gelir. Alman hükümeti ve Alman ilim cemiyetlerinin geniş maddi yardımı ile desteklenen bu araştırmaların neticeleri de, diğerlerine nispetle daha verimli olmuştur.

İlk Alman Heyeti, 1902-1903 yılı kışında, Grünwedel idaresinde, Turfan ile Uygurların devlet merkezi olan Kara-Şehir ve İdikkut-Şehri civarında araştırmalarda bulunmuştur. (bk. a. Grünwedel, Bericht über archâologische arbeiten in Idikutschari und Ungebung im Winter 1902-1903 Sitzb. d. Kgl. Bayer. Akad. d. Wis XXIV, Abt. 1, München, 1906).

İkinci Alman Heyeti 1904 yılının son baharından 1907 yılının şubatına kadar araştırmalarına devam etmiş ve meşhur A.V. LE Coq riyasetinde çalışmıştır. (bk. A. V. Le Coq A short account of the origin, journey and results of the first royal Prussian (second German) expedition to Turfan in Chinese Turkistan, JRAS, Apr. 1909; - Reise und Ergebnisse der zweiten Deutschen Turfan Expedition. Mitt. d. Georg. Ges. in München, V, H. 1, 1910;- Bericht über Reisen und Arbeiten in Chinesisch-Turkistan. Zeitschr. f. Ethnologie, H. 4-5, 1907).

Üçüncü Alman Heyeti, 1908-1912 yılları arasında, kısmen Grünwedel'in idaresinde çalışmış ve bilhassa duvar resimlerinin nakli ile meşgul olmuştur. 2. ve 3. Turfan heyeti için bk. bir de A. v. Le Coq, Auf Hellas Spuren in Ostturkistan. Berichte und Abenteuer der II. und III. Deutschen Turfan-Expedition (Leipzig, 1926, 166 s., bir çok resim ve haritalar ile).

Dördüncü Alman Heyeti, 1913-1914 yıllarında, bu defa tekrar A.v. Le Coq idaresinde çalışmalarına devam etmiştir (bk. A.v. Le Coq, Die vierte Deutsche Turfan-Expedition, Turan, 1918, 1­2). İlk dünya harbinin başlaması ile, Alman heyetinin faaliyeti durmuştur. A.v. Le Coq'un Türkistan'da geçirdiği müddet içinde yaptığı müşahadeleri ile araştırmaların neticeleri hakkında kaleme almış olduğu eserleri için bk. Von Land und Leute in Ostturkistan. Berichte und Abenteuer der 4. Deutschen Turfanexpendition (Leipzig, 1928; 183 s., bir çok resim ve haritalar ile).

5. Japonlar Japon burkancılarından keşiş Kont Otani 1902 yılında Kuça civarını araştırmış ve sonraları şarki Türkistan'ın diğer kısımlarını da gezerek, Tung-Huan'daki kütüphanenin mühim bir kısmını memleketine nakletmiştir. Japonca'daki Türkçe eserlerin mühim miktarda olduğu anlaşılmakla beraber, bunların mahiyeti hakkında henüz bir bilgiye sahip bulunmamaktayız.

6. Fransızlar Fransız sinologlarından P. Pelliot 1906-1909 yıllarında Çin'de yaptığı seyahati esnasında şarki Türkistan'ı da ziyaret etmiş ve Tung-Huan'daki yazmaların bir kısmını Paris'e götürmüştür. Bu yazmalar P. Pelliot'nun hayatında kendi evinde kalmış ve ölümünü müteakip, Biblioth National'e nakledilmiştir. Bu kolleksiyona dahil yazmaların mahiyeti henüz belli değildir (bk. P. Pelliot Rapport sur mission au Turkestan chinos 1906-1909) Comptes rendus des Seances de I'Acad, des Iuscript, et Bell Lettres, Paris, 1910).

7. Çinliler Son zamanlarda Çin'de de eski eserlerin memleket dışına çıkarılması yasağı konulmuş ve bundan sonra Türkistan'da bulunan eserlerin resmi memurların eline geçen kısmı Pekin'deki Milli kütüphaneye nakledilmeye başlanmıştır. Tung-Huan kütüphanesindeki eserlerin kalan kısmı böylece Pekin'e gönderilmiştir. Pekin'deki eski Türkçe eserlerin mahiyeti hakkında bir bilgiye sahip bulunmuyoruz. Yalnız meşhur Çinli âlim ve seyyah Hüen Tsang'ın vaktiyle Türkçeye tercüme edilmiş olan seyahatnamesinin iki cildinin bu eserler arasında bulunduğunu hatırlatmak faydalı olur
(aş. bk.).

Bir taraftan birinci dünya harbinin araya girmiş olması, diğer taraftan Çinlilerin eski eserler hakkında koydukları yasaklar, büyük bir hızla ele alınmış bulunan araştırmaların devamına mani olmuş ve harpten sonra her milletin kendi dahili meseleleri ile uğraşmaları büyük ölçüde ilmi heyetlerin gönderilmesine imkan vermemiştir. Bundan sonra meydana çıkan eserler artık tesadüflere ve ayrı şahısların başka maksatlar ile giriştikleri teşebbüslere münhasır kalmıştır. Bu sonuncular arasında bilhassa mühim bir eserin ilim dünyasınca nasıl malum olduğunu burada kaydetmek isterim. Berlin'de tahsilde bulunan şarki Türkistanlı talebelerden biri bir tatil esnasında, büyük hacimde ve 100 varakı geçen bir Türkçe yazma getirmiş idi. Berlin akademesi labaratuvarında bu yazma temizlenip, ütülenerek, istifade edilebilecek şekle getirildikten sonra, sinolog arkadaşlarının yardımı ile, bu eserin 629-640 yıllarında Çin'den Hindistan'a seyahat eden ve bu devrin çok mühim görgü şahiti olan Çinli Hüen-Tsang'ın eserinin o zamanlarda Türkler tarafından kendi dillerine çevirdikleri bir tercümesi olduğu tespit edildi. Paraya ihtiyacı olan talebe bu eseri satmak istiyordu. Eserin ehemmiyeti tebarüz ettirilerek, Türkiye Maarif vekaletine müracaat edilmiş ise de, müspet bir cevap alınamamış ve eser Paris Milli kütüphanesine satılmıştır. Mühim bir kısmının sonraları Pekin kütüphanesinde bulunduğu anlaşılan bu eser, Çincenin yabancı kelimelerin yazılışına müsait olmaması karşısında, Türk kültür tarihi için en mühim kaynaklarından birini teşkil etmektedir.

İstanbul Üniversitesi kütüphanesinde, Yıldız sarayından gelen yazmalar arasında, henüz temizlenmemiş yazmaları ihtiva eden bir paket bulunmuştur. Bu paketin saraya neden ve nasıl geldiği, kati olarak, aydınlanamamıştır; fakat bunun Turfan'dan geldiğine muhakkak gözü ile bakılabilir. Paket içinde Uygur alfabesi ile yazılan 7 vesika, manicilere ait bir sahifenin parçası, bir burkan metnine ait bir sahifenin bir parçası, tahta-basma ile teksir edilen büyük bir sahifenin bir kısmı, 14 parçadan ibaret Çince tomarlar, Hint alfabesi ile yazılı bir eserin 10 sahifesi ve aynı şekilde, fakat her iki tarafı yazılı bir eserin 10 sahifesi ve aynı şekilde, fakat her iki tarafı yazılı bir sahife bulunmaktadır (tafsilat için bk. Ural-Altaische Jahrbücher).

Bugün birbirinden çok uzak olan bu muhtelif memleketlerin kütüphanelerini süsleyen bir Türk eserlerinin bir Türk kütüphanesinde filmler halinde bile olsa, toplanması zaruridir. Türk kültürünü Araştırma Enstitüsünün bu hususta ön-ayak olmasını beklemek, yerinde bir dilek olur, kanaatindeyim.

Berlin Akademisinde bulunan eserlerin sayısı ve mahiyeti hakkında sarih bilgiye sahip bulunuyoruz. Bugüne kadar neşredilmiş olan eserlerin mühim bir kısmı bu koleksiyona dahil eserlerdir. Tek tük neşredilen parçalar dışında, diğer kütüphanelerde bulunan Türkçe yazmalar hakkında yeterli bilgimiz yoktur. Neşredilen eserler henüz neşredilmemiş olan eserler ile kıyaslanacak olursa, bu nispetin 1/100'i dahi bulmadığı emniyetle söylenebilir.

Şimdiye kadar ele geçirilmiş olan bu Türkçe eserlerin yalnız bir tesadüfle ve ancak kazma küreğin vurulduu yerlerde meydana çıkmış olduğunu unutmamak lazımdır. onun için bu kültür eserlerinin en büyük ve belki de en mühim kısmının hâlâ toprağın altında bulunduğunu hesaba katmak doğru olur. Yalnız dua edelim de, daha planlı araştırmalara imkan buluncaya kadar, Türk vatanının bu bölgesinin bu eserleri bin yıldan fazla ihtimamla muhafazasına yardım eden, kuru ve yağmursuz iklimi ile ab-u-havası değişmesin ve daha bir müddet bizim bu eski kültür hazinemizi kucağında muhafazaya devam etsin.

II. Eski Türk Hukuk Vesikaları ve Bunlar Üzerinde Yapılan Çalışmalar

Bütün bu yazılı malzemenin burada ancak içtimai hayatta insanlar arasında her türlü muamele ve anlaşma ile ilgili kayıtlar ve bilhassa hukuk vesikaları üzerinde durulacaktır.

Şimdiye kadar bu vesikalar üzerinde yapılmış olan belli-başlı çalışmalar, neşir tarihi sırası ile, şunlardır:

1. Amyot, Memoires concernant I'Historie les sciences les Arts, le moeurs... XIV, 1789. Şarkî Türkistan'da bulunan 15 vesikanın Fransızcaya tercümesi; Min sülâlesi devrine âit bu 15 Çince ve Uygurca vesikanın eski taşbasma neşri Akad. Nauk'un Şarkiyat Enstitüsünde bulunmaktadır. Burada bahis mevzuu edilen 3 Uygurca vesika için bk. aş. 2.

2. J. Klaproth, Abhandlung über die Sprache und Schrift der Uiguren, 1812.

Burada Min sülalesi devrine ait 3 Uygurca vesika neşredilmiştir; krş. yk.1.

3. W. Radloff, Altuigurische Sprachproben aus Turfan von Dr. Klementz. Nachrichten über diye von d.k. Akad. d. Wiss. zu St.Petersburg im Jahre 1898 ausgerüstete Expedition nach Turfan nr. 1, 1899, s. 55 v.d. Burada 2 hukuk vesikası işlenmiştir.

4. W. Radloff, Uigurische Schrftstücke in Text und Übersetzung 'Albert Grünwedel, Bericht über archeolog. Arbeiten in Idikutschari und Umgebung im Winter 1902/1903. ABAW, KI. 1, c. XXIV, Abt. I, München, 1905).

Burada 24 eski Türkçe hukuk vesikası okunmuş ve tercüme edilmiştir.

5. W. Radloff, Ein F ragment in Türkischer Runenschrift (İzvest. Aked. Nauk, 1910, s. 1025­1029).

Bu parça S. F. Oldenburg tarafından şarki Türkistan'dan getirilmiştir.

6. V. Thomsen, M. A. Stein Manuscripts in Turkish "runic" script (Jras, 1912, January).

Burada eski Türk alfabesi ile yazılmış birkaç hukuk vesikası bulunmaktadır (krş. A. Bernstam, Sotsialno-ekonomiçeskiy stroy orhono-eniseyskih türok, 1946, s. 53-54).

7. W. Radloff, Uigurische Sprachdenkmâler. Materialien nach dem Tode des Verfassers mit Ergânzungen von S. Malov herausgeben. Leningard, 1928.

Şimdiye kadar neşredilen en büyük vesika mecmuası olup, 102 muhtelif vesika ihtiva etmektedir. Burada 4 vesika neşredilmiştir (krş. S. E. Malov, Zap, Kolleg. vostokovedov, I, 1925, s. 552­556).

9. A.v. Le Coq, Kurze Einführung in die uigurische Schrift (USOS, XXI, 19..., S. 107-109).

Numune olarak, 2 hukuk vesikası neşredilmiştir.

10. Cl. Huart, Documents de I'Asie Centrale (Mission Pelliot). Trois actes notaires arabes de Yarkend (JA, IV, 1914).

Buradaki vesikalar 1096, 1112 ve 1114 yıllarına ait bulunmaktadır.

11. S.E. Malov, Dva uygurskih dokumenta (Rabotı vostçn. fakult. Sredne-Asiatsk. gosular. universteta: 'İWdü 'l-cüman, Taşkent, 1927, s. 387-394).

Burada 2 vesika okunmuş, tercüme ve izah edilmiştir.

12. S. E. Malov, Uygursckie rukopisn dokument eksped. S.F. Oldenburga (Zapiski instit. vostokovedeniya Akad. Nauk, I, Leningard, 1932).

Burada 5 hukuk vesikası okunmakta, tercüme ve izah edilmektedir.

13. R. Rahmeti Arat, Uygurca yazmalar arasında (Türk Tarih, Arkeologiya ve Etnografya Dergisi, İstanbul, 1938, III, 101-102).

Burada evvelce Radloff-Malov, Uigur Sprachd., s. 28-32 nr. 22'de neşredilmiş olan bir vesika yeniden ele alınmıştır.

14. G. J. Ramstedt, Four Uigurian documents (C. G. Mannerheim, Across Asia from West to East in 1906-1908, Helsinki, 1940, s. 1-12).

Dört vesikanın faksimilesi, okunuşu ve tercümesi verilmektedir.

15- S. Malov, Pamyatniki drevnetürksoy pismennosti (Akad. Nauk SSR, Moskova-Leningrad, 1951).

Burada bulunan 7 vesikadan ilk ikisi (1. s. 200-204 ve 2. s. 204-207) ilk defa neşredilmekte olup, diğer 5 vesika Usp'den alınmıştır (=R. 7, 16, 19, 27, 28).

16. Masao Mori, A Study on Uygur Documents of Loans for consumption (Mem. of the Research Depart of the Toyo Bunko, nr.20,1960).

Bir vesika okunmuş, tercüme ve izah edilmiştir.

Burada İstanbul'da bulunan bir vesikanın metni, tercüme ve izahı yapılmış ve İstanbul koleksiyonu hakkında malumat verilmiştir.

Bunlar dışında, vesikaların şekil ve muhtevası ile ilgili çalışmalar için bk. H. Herrfahrdt, Das Formular der uigurischen Schuldurkunden (Zeitschr. f. vergl. Reschtswissenschaft, XLVIII, Stuttgart-Berlin, s. 93-103); A. Caferoğlu, Uygurlarda hukuk ve maliye Istılahları (Türkiyat Mecm., 1934, 43 s.); A. N. Bernştam, Uygurskie yüridiçeskie dokument (Probl. istoçnikovedeniya, III, 1940, s. 61-84); I. Giriş, II. Hukuk vesikalarının neşri ve bunların eski Türkçe abideler arasındaki yeri, III. Vesikaların Umumi hatları, IV. Vesika şekillerinin menşei ve V. vesikaların nevileri kısımlarını ihtiva eden bu makaleyi görmek mümkün olmamıştır.

Şimdiye kadar neşredilmiş olan Uygur vesikaları ile ilgili çalışmalar arasında sayı ve dolayısıyla çeşit bakımından, Radloff Malov'un Uigurische Sprachdenkmâler'i en mühim bir yer işgal eder. Fakat bu neşrin de, eserden herkesin istifadesine engel olan birçok eksikleri vardır. Msl. Burada 102 vesikadan ancak 39 vesikanın transkripsiyonu verilmiş olup, bunlar da Rus alfabesinin işaretli harfleri ile yapılmış bulunmaktadır. Bu metinler de Radloff'un, sonraları kendisinin de vazgeçmiş olduğu, eski Türkçe hakkındaki yanlış nazariyesine göre okunmuş olduğundan, bunlar istifadeyi kolaylaştırmaktan ziyade, zihinleri karıştıracak bir şekil almıştır. Esere alınmış olan vesikaların büyük bir kısmının transkripsiyonu verilmemiş, fakat vesikaların metni, müellifin kendi okuyuşuna göre, uygur harfleri ile tab edilmiştir. Vesikaların faksimileleri esere eklenmemiş olduğundan, tereddütlü yerlerin kontrolü güçleşmekte ve birçok hallerde bu büsbütün imkansız olmaktadır. S. Malov'un tashihleri de her suale cevap verecek mahiyette değildir. W. Radloff tercüme ve izahları Almanca yazılmış olduğu halde, esere sonradan Malov tarafından yapılan ek ve tashihler, bilhassa lugatçedeki Türkçe söz ve tabirlerin karşılığı Rusça olarak verilmiştir. Bu husus da eserden vasıtasız olarak istifadeyi güçleştirmektedir. Burada bu kıymetli eserin küçümsendiği fikri anlaşılmasın. Bununla ancak bu metinlerin, asıl dilciler dışında, vesikaların muhtevası ile ilgilenmek isteyen kimselerin istifade edecekleri bir halde bulunmadığı belirtilmek istenilmiştir.

Diğer taraftan vesikaların günlük hayat ihtiyacına göre ve muvakkat bir zaman içinde mahdut bir muhit için kaleme alındığı ve bundan dolayı yazısının, istisnasız olarak, işlek el yazısı ile yazıldığını ve diğer Uygurca metinler ile, msl. dini metinler ile, mukayese edilmeyecek derecede güç okunduğunu da unutmamak gerekir. Bu vesikalarda geçen şahıs adları ile çok defa yalnız bu gibi vesikalara has olan kısaltılmış tabirler, bugün kullanılmayan kısmen, Türkçe ve kısmen Türklerin temasta bulundukları komşularından alınan ölçü ve ölçek isimleri ve bunların kıymetlerinin tayininin güçlüğü, okunması kadar metnin anlaşılmasını da zorlaştıran amillerdir. Bunların doğru tespiti ve tayini belki de bu vesikaların toplu halde bir araya tetkiki ile ancak mümkün olabilir.

Hukuk vesikalarının araştırılmasının, milletlerin içtimai müesseselerinin gelişmesini takip hususunda ne kadar büyük yardımda bulunabileceğini burada hatırlatmak bile fazladır. Yalnız bu münasebetle şu noktanın unutulmaması gerekir. Tarihimizin eski devirlerinde Türklerin vücuda getirdikleri müesselerinin esasları hakkında malumat verebilecek ve Türklerin kendileri tarafından yazılan bu malzemenin ehemmiyeti, yalnız hukuk sahası hudutları içinde kalmaz, Türk kültür tarihinin her dalını az-çok ilgilendirir. Çünkü Türk ülkesinin bu bölgesi -Türklerin kurdukları diğer benzer merkezleri meydana çıkıncaya kadar, bunu emniyetle söyleyebiliriz - Türk tarihinde öyle büyük bir rol oynamıştır ki, biz bunu ancak Türkiye'nin dünya kültür tarihinde oynadığı rol ile mukayese edebiliriz. Onun için bu bölgedeki malzemenin tetkiki bize o devirdeki durumlarını henüz açık göremediğimiz diğer Türk bölgelerindeki müesseseleri tasavvur etmemize ve oralarda muhafaza edilen tek tük vesikaları daha iyi anlamamazı yardım edecektir.

III. Hukuk Vesikalarının Mahiyeti

Mevcut vesikaların bir kısmı şahısların cemiyet ve devlet ile olan münasebetlerine ait olup bir kısmı da ayrı fertler arasında cereyan eden muamele ile ilgilidir.

Fertler arasında yapılan muamelenin devletin bu hususları tanzim eden kanunlarına istinat etmiş olması tabiidir. Aksi takdirde fertler arasında yapılan akitlerin manası kalmazdı. Yalnız burada bilhassa bir noktaya dikkatin çekilmesi icap eder. Mukaveleler arasında öyle vesikalar vardır ki, bunlardan zikredilen mevzulardan bazıları için bugün ayrıca mukavele yapmak ve senet tanzim etmek, fuzuli olmasa bile, tuhaf karşılanabilir. Msl. bir yerden başka bir yere gidip gelmek için, birinden bir eşek kiralanıyor ve bunun için şahitler önünde bir senet imzalanıyor. Senette kira bedelinin nev'i ve miktarı tayin ile bunun dönüşte ödeneceği tespit ediliyor. Bedelin ödenmediği takdirde, kiracının başka biri ile müşterek arazisinden kiralayanın istifade edeceği ve yolda eşek herhangi bir kazaya uğradığı takdirde de, kiracının eşek sahibine başka bir eşek vereceği taahhüt ediliyor. -Çok az miktarda alınan ödünç paralar için de buna benzer senetler yapılmıştır. Para meselesinde belki de bu işle meşgul, bir nevi bankacılığın mevcudiyeti düşünülebilir. -Bu çeşit senetler arasında bir tanesi de birine ait olan cariyenin bir müddet çalıştırılmak üzere, başka birine devri ile ilgilidir. Müddeti gelince, cariye eski sahibinin yanında dönüyor. Bu iki şahıs arasında artık herhangi bir dava mevzuu kalmamış olması icap eder. Fakat ileride cariyenin eşyası (elbise v.b.) hususunda itiraza maruz kalmamak için, yeniden bir vesika tanzim ediliyor. Cariyenin eşyaları ile birlikte geri alındığı ve bu hususta herhangi bir dava mevzuu kalmadığı tespit edildikten sonra, eğer buna itaraz eden ve aksini iddiada bulunan biri çıkarsa, ceza olarak, büyük orduya beş altın yastuk, şehzadelere birer altın yastuk, Iduk-Kut'a bir altın yastuk, Koçu'daki hazineye bir gümüş yastuk ödeyecektir. Cariyenin o müddet içinde çalıştığı için ödenen para iki yastuk ve yirmi gümüşten ibarettir. Cariyenin çalıştığı yerde bırakmış olduğu veya böyle bir iddiaya mevzu teşkil edilebilecek eşyasının kıymeti her halde ceza olarak tespit edilen miktarın çok çok dünunda bulunması icap eder.

Bütün vesikalar tetkik edilip, bu devreye ait diğer malumat bir araya getirilinceye kadar, bu hususta bir fikir ileri sürmek doğru olmamakla beraber, insanların o zamanlar şimdikinden daha çok kanunlara bağlı oldukları düşünülebilir.

Fertlerin devlet müesseseleri ve cemiyet içindeki muhtelif zümreler (ruhani, askeri, idari vb.) ile olan ilgileri hakkında da vesikalardan oldukça mühim malumat elde etmek mümkündür.

Vesikaları, açık olarak, iki bölümde toplamak mümkündür: 1. fertlerin, ayrı ayrı veya toplu halde, kendi aralarındaki muamelenin tanzimi ve 2. fertlerin, ayrı ayrı veya toplu bir halde, devlet ile olan münasebetlerinin tanzimi. Bu iki bölüm, duruma göre, birbirine karışmış olarak da vesikalarda ifadesini bulmaktadır. Devletle ilgili olanlar nüfus sayımı, aynen veya nakden ödenen muhtelif vergiler, devlet işletmeleri olarak vasıflandırabileceğimiz müesseselerde iş mükellefiyeti vb. hususlarda devletin tebaaya karşı tutumu cari kanun ve hükümleri ile tespbit edilmiş olduğundan, bunların vesikalara intikali ancak istisnai hallerde bahis konusu olmaktadır. Bunların teferruatını o devrin kanun dergilerinde aramamız gerekir.

Fertler arasındaki muamelelere esas olan kanunların mahiyeti yakından bilinmemekle beraber, vesikaların tanziminde ve ehemmiyetlerine göre gözetilen usuller, böyle bir içtimai nizamı tespit eden kanunların, hiç değilse esas hatları ile, mevcudiyetlerini icap ettirmektedir. Mesela ayrı şahıslar arasında yapılan anlaşmalarda, itiraz hakkı olan kimselerin itirazda bulunmamaları için, ayrıca kayıtlar konulmaktadır. Bunlar arasında, vesikayı tanzim eden şahısların durumuna göre, en yakın akrabalardan başlayarak, en uzak akrabalara doğru (oğul, kız, büyük kardeş, küçük kardeş, güvey, yeğen, dayı Wadaş, WaWadaş, toEmış, uruE, tarıE) zikredildikten başka, akrabalık dışında bir nizamın mümessilleri bazen yer almaktadır. Mesela onluE yüzlüg (arazi ile câriye ve köle satışlarında ve vasiyetnâmelerde) "on-başı" ve "yüz-başı" tâbirleri, önceleri birer askeri tabir olmakla beraber, sonraları sivil teşkilat nizamında da yer almıştır. Cengiz devlet teşkilatının rehberleri olan Uygurlardan bu idare usulü Moğollara ve dolayısı ile onların idaresinde kurulan Türk devletlerinde ve oralardan da Türklere tabi olan diğer milletlere de geçmiştir. Son zamanlara kadar Rusya'da umumi olarak kullanılmış olan, köylerde seçimle tayin edilen en küçük devlet memurunun unvanı "onbaşı" (desyatnik) ve "yüz-başı" (sotnik) idi. Bunların vesikalarda zikredilmiş olması, herhangi bir mülkiyet hakkının devri ve dolayısı ile devlet ve fertlerin hukuku ile ilgili bulunmasından ileri gelmiş olmalıdır.

Bundan başka, umumiyetle "on-başı" ile "yüz-başı"nın zikredildiği vesikalarda ve onlardan başka, bir de alımçı ve birimçi (köle satışında) zikredilmektedir ki, bunların da itirazlarında herhalde bir kanuni mesnede dayanmış olmaları lazım gelir.

Bazı vesikaların halk huzurunda veya A ve B huzuunda tanzim edildiği ayrıca kaydedilmektedir ki, bunların devletin ilgili memurları olup olmadığı araştırılmaya değer.

IV. Hukuk Vesikalarının Nevileri

Eski Türkçe hukuk vesikalarını, bugünkü kullanışlarına göre senet, makbuz, mukavele vb. şeklinde, hukukî kıymetleri bakımından da ayrı bir tasnife tabi tutmak mümkündür. Bazen vesikalarda bunların hukukî durumları ayrıca belirtilmiştir. Burada kullanılan tâbirler şunlardır:

1. bitig, yazı ile tespit edilen herhangi bir muamele vesikasına verilen, umumî bir isimdir. Misâlleri için bk. a) resmî idâre makamlarına verilen yazılı beyannamelerde (101/R 40, 121/R 41,140/055, 215/67) ve b) fertler arasındaki yazılı anlaşmalarda R3 ve 9; krş. Usp., fihrist).

2. baş bitig, asıl ve esas vesika için kullanılmış bir tabir olup, bunun yerine, çın bitig ("hakiki senet"), çın baş bitig veya öa bitig tabirleri de geçer. Mesela birinin mülkünde bulunan bir kadın ev hizmetçisinin satış muamelesinde tanzim edilen vesikanın arkasına "A'nın baş bitingi" kayıtlıdır (300/R61). -Vaktiyle satın alınan bağın baş bitiği aranıp, bulunamamış; sonradan meydana çıktığı takdirde, bunun vuçua olması kaydı ile, resmî kırmızı damga ile mühürlenerek, yeniden bir vesika tanzim edilmiştir. (80/84). -Bir bağın kiracısı; A'nın verdiği senedin (baş bitig) idiş bitig olduğu, bunun çın bitig olduğunu iddia etmeyeceği ve bağını istediği anda iâde edeceği hakkında teminat vermektedir (276/R 6). -Bir mektupta, Koçu veya Kızıl'da A'nın baş bitig'i bulunduğu ve bunun aranıp, gönderilmesi istenilmektedir (287/R 17). -Bir mukavelenin metninde baş bitig tabiri geçmektedir (179/30).

3. çın bitig (bk. baş bitig, çın baş bitig, öa bitg), hakiki sened, asıl mukavele, Msl. biri A.'ya bitig veriyor, onun kendisine bağ için verdiği baş bitig'in olduğunu, bunun çın bitig olduğunu iddia etmeyeceğini taahhüt ediyor (276/R 6).

4. çın baş bitig (krş. baş bitig, çın bitig ve öa bitig), hakiki, esas sened, vesika. Msl. bir mektupta, A'ya ait bağı cemaatin zorla satmak istediği ve bunun yerine B'ye başka bir bağ verileceği; bağımsız kalmak istemezse, kendisindeki idiş bitig'i verip, çın baş bitig yapıp göndermesi, bitig gelince, eskisi yerine, yeni bir bağ alacağı yazılıyor (292/24).

5. idiş bitig, bununla kira veya ortaklık yolu ile, bir mülkten muvakkaten istifade için tanzim edilen vesika anlaşılmış olmalıdır. Msl. muayyen miktar şarap mukabilinde biri bağını başkasına işletmeğe veriyor; bu hususta mukavele münasebeti ile, bağ işletecek olan kendi tarafından bir vesika imzalıyor ve bağı için yapılan mukavelenin bir baş bitig olmayıp, idiş bitig olduğu ve kendisinin bunun çın bitig olduğunu iddia etmeyeceğini ve sahibi bağı ne zaman isterse, birikmiş kirası ile birlikte, derhal iade edeceğini taahhüt ediyor (276/R 6). -Aynı vesika ile ilgili olması muhtemel bir mektupta idiş bitig'i verip, yerine çın baş bitig tanzim edip gönderilmesi istenilmektedir (292/R 24).

6. öa bitig (krş. baş bitig, çın bitig, çın baş bitig), vesikalardaki kullanılışına göre, baş bitig vb. benziyorsa da, burada öa ("önce") kelimesinin asıl manası ile ilgili bir mefhum kastedilmiş olmalıdır. -Radloff-Malov'da bu tabir üç vesikada geçmektedir. Nr. 35'te Radloff'un anıa ve soa şeklinde okumuş olduğu bu tabiri Malov oa şeklinde tashih etmektedir. Nr.48'de Radloff öa okumakta, fakat esere ilave edilen fotoda oa yazılmaktadır. Nr. 112'de ise, Radloff vesikanın yalnız tercümesini vermekte ve bunu, "anfângliche Schrift" şeklinde tercüme etmektedir ki, bu öa bitig'e tekabül eder. Sonradan Uygur harfleri ile basılan metinde Malov tarafından öa şeklinde, ince olarak dizdirilmiştir. Bunun metnin aslı ile bir daha karşılaştırılması gerekir. Misalleri için bk. msl. biri, tasrih edilmemekle beraber, veresiye almış olması muhtemel bir mala karşılık, bir öa bitig veriyor; bunun kaybolması üzerine, bir 3. tutup turEu sened tanzim ediliyor ve eskisi meydana çıktığı takdirde, vuçua olup, hukümsüz kalacağı kaydediliyor (275/R5).-Birçok kimseler ile davalı olan, A'ya ait gümüşten şu kadarını alıyor ve bu hususta öa bitig'e itirazı olmadığına, fakat diğer hususlarda davası baki kalacağına dair bir senet veriyor (R 112). - Birinden faizle verilen gümüş alınıyor ve öa bitig'i kaybolduğundan, yerine buçua bitig veriyor; eskisi meydana çıkarsa, hukümsüz olacağı belirtiliyor (R 48).-Aynı mealde başka bir vesika için bk. 184/35.

7. vuçua , buçua bitig; kaybolan baş bitig veya öa bitig yerine geçmek üzere tanzim edilen vesikaya delalet eder; bk. msl. satın alınmış olan bir bağın baş bitig 'i aranıp bulunamadığı, sonra meydana çıktığı takdirde vuçua olacağı hakkında resmi dairece, kızıl damgalı bir vesika tanzim edilmiştir (80/04).-Diğer misalleri için bk. 6. öa bitig'de zikredilen vesikalar.

8. yantut bitig, muayyen bir müddet için alınan malın iadesi münasebeti ile tanzim edilen vesika; bk. msl. biri A'ya yantut bitig veriyor; bağın dört yılı dolmuş olduğundan, 37 pamukluyu alıp, bağı iade ediyor (157/8).

9. yanut bitig (bk. nr. 10).

10. tutup turEu yanut bitig, muvakkat iade vesikası; Radloff-Malov, nr. 5'te biri başkasının (borçlu olduğu) ipekliği alıyor, öa bitig'i kaybolduğundan, yerine tutup turEu yanut bitig veriyor; öa bitig meydana çıktığı takdirde, bunun vuçua olacağı tasrih ediliyor (275/R 5). (Burada yanut tabiri Malov tarafından da gözden geçirilmiş olduğundan, okuma hatası şimdilik bahis mevzuu değildir). Tuta turEu bitig (yarlığ) için bk. nr. 17.

11. ata bitigi "baba yazısı", vasiyet-name; bilhassa babanın çocukları ile ilgili vasiyeti. Msl. bir baba oğullarından birine, büyük baba ve büyük annesi ile babasına devamlı duada bulunmak şartı ile, malının bir kısmını bırakıyor. Ruhani zümreye mensup olduğu anlaşılan bu oğul, kardeşleri ile on-başı ve yüz-başı dahil, hiç bir kisme tarafından, herhangi bir mükellefiyete tabi tutulmayacak; aksi takdirde, bu kimseler cezalandırılacaktır. Anlaşıldığına göre, kardeşleri bu vasiyeti yerine getirmemişler ve bu hususta, yazılış şeklinin de gösterdiği gibi, resmi daireden vasiyetnameyi teyit eder bir bir karar kaleme alnmıştır: "... babanızın bırakmış olduğu bitig'i tutmadan, A'dan kalan... alıyormuşsunuz; bundan sona babasının vasiyet-namesine göre hareket ederek, kendisinden hiçbir şey istemeyeceksiniz". - Ayrıca "babası B'nin bitig'i yürürlükte olduğu için, verilmiştir" - şeklinde bir kayıt düşmüştür (77/01). - Bir mektupta da: "... sana söyleyemedim... benim oğlum senin küçük kardeşindir. Alım verim ve kalan isteyenler olursa, babasının bırakmış olduğu bitig'e göre hareket edip, ne söyleyeceğini sen bil" - denilmektedir (175/26). - Bir de zedelenmiş olan ve malını çocukları arasında taksim eden ve müşterek kullanılması lazım gelen mülkten her kesin müsavi istifadesini şart koşan bir vasiyetnamede: "... ata bitigi yürüsün diye... bitig verdim. Buna göre hareket etmeyenler, vasiyetnameyi itibara almayanlar günahına duçar olup, hisselerini almadıkları gibi, üstelik şu kadar dayak cezasına da çarptırılsınlar" - denilmektedir (R 55). - Biri ağır hastalanınca, öleceğini düşünerek, malının bir kısmını oğlu A'ya verilmesi için, bir vasiyetname tanzim ediyor ve sonuna hep birlikte

10. kendisini evlendirmeleri tavsiye ediliyor (83/07). - Biri ağır hastalığa tutularak, ne olur-ne olmaz diye, iki şahit ve iki memur huzurunda, karısı namına bir vasiyetname tanzim ediyor. Kendisi ölünce, karısı bir daha evlenmeyecek ve oğlunu büyütecek; diğer iki oğlu, üvey annelerinin kendilerine ait olduğu iddiası ile, onun işine karışmayacaklar (315/R 78).

12. budun bitigi, halk, cemaat ile ilgili vesikalar; msl. bir cemaat kendisine iki vergi ödemek ağır geldiğinden, 17 reis yanında toplanarak, bir anlaşma imzalıyor ve memurlara aynı şekilde mukabelede bulunmaya taahhüt ediyor. Halk fakir olduğu için, aynı zamanda iki vergi verecek durumda değildir. Vesikanın arkasında budun bitigi kaydı bulunmaktadır (314/R 77). - Bir cemaat, pamuklu mukabilinde yanında çalışan bir kalançı'yı borlukçı olarak veriyor ve birt vermekte olan başka bir kalançı'yı geri alıyorlar. O günden itibaren verdikleri kimseden vergi istemeyecekler. Dört şahit önünde tanzim edilen vesikadaki bir mührün il budun'a ait olduğu kayıtlıdır (284/R 14).

13. ötüg bitig, istid'a, arzuhal, inçü bağcılardan günün birinde ayrıca kalan vergisi istemeğe başlamışlar. Her iki vergiyi ödemek ağır geldiğinden, o devrin devlet reisi Tokluğ Timür'e (1347-1365) müracaat ederek, daha önceki hükümdarlar zamanındaki durumlarını belirtmek suretiyle, bu vergiden muaf tutulmalarını rica ediyorlar. Bu olmadığı takdirde inçü bağlarında çalışmaktan vazgeçeceklerini bildiriyorlar (R.R.A./R 22). - Hususi mektup şeklinde kaleme alınan bir ötüg bitig'de birinin rica ile getirildiği ve kendisine bu hususta imzalı sened verildiği, bu yazıyı alınca kimsenin ona herhangi bir müdahalede bulunmaması ve işi-güçü varsa, bunun mektup sahibi tarafından yapılacağı bildiriliyor (299/R 45).

14. yarlıE. Vesikalar arasında hükümdarlar tarafından tanzim edilen ve umumiyetle manastır ve manastır arazisi ile ilgili yarlıE'lar da bulunmaktadır. Aynı vesikalarda bunların birkaç çeşidinin ismi geçmektedir. Bk. msl.

15. ulam yarlıE, manastır ile ona ait arazinin, hükümdarların ve bilhassa manastır amirlerinin değişmesinden dolayı yeni sahiplerine tevdi edilmesi münasebeti ile, devlet idaresince tanzim edilmiş bir vesika olup, intikal, devir vb. (ulam
16. birtürü yarlıE, metindeki yerine göre, bunun da ulam yarlıE'ın bir benzeri olduğu anlaşılıyor: İntikal fermanı (misali için bk. 15).

17. tuta turEu bitig, bununla asıl yarlıE verilinceye kadar, manastırın idaresinin muvakkat bir müddet tanzimi için verilen vesika kasdedilmiş olmalıdır; bk. msl... manastıra ve manastıra ait araziye şunlar hükmetsinler. Manastırı terk etmeden, yaz-kış dua ile meşgul olsunlar. Araziye kimse müdahale etmesin. Onun için bu tuta tur Eu bitig verilmiştir. (Bu vesika da manastır idaresini tanzim için verilmiş olmalıdır. Vesikanın alt sol kenarı na büyük al-tamEa basılmıştır). (154/5).

18. tuta turEu bitig yarlıE, herhangi bir usulsüzlüğün önüne geçmek üzere, şimdilik ve muvakkat bir zaman için veya aynı şahısların aynı şartlar altında bulundurulması faydalı görülen bir vesika manasına kullanılmış olmalıdır. (Misal için bk. nr. 15). (krş. bir de tutup turEu yanut bitig, nr. 9).

19. vakıf vesikaları. Vakıf ile ilgili eski Türkçe vesikaları, hepsi de dini vakıflar olmak üzere, üç kısımda toplamak mümkündür: A. manastır inşası münasebeti ile tanzim edilen vesikalar, B. manastırlara vakfedilen arazi veya bağların temlik vesikaları ve C. manastır veya manastıra ait bina ve arazi temlikinin devlet reisleri tarafından tasdiki ve vergilerden muaf tutulmaları için verilen fermanlar (bu sonuncu gruba dahil vesikalar için bk. nr. 14-17)

A. Bir manastır tesisi münasebeti ile tanzim edilen ve zamanımıza kadar muhafaza edilmiş olan üç vesikanın üçü de, binanın temeline konulmak üzere, kenarları yontularak uçları sivrileştirilmiş ağaç kazıklar üzerine yazılmıştır. Bunların ikisi Uygur harfleri ile Türkçe ve üçüncüsü Çince olarak tanzim edilmiştir.

Bu tesis vesikalarından biri, dinleyici rahibe Teariken Tigin Silig Terken ile dinleyici rahip Külüg İnanç Saçu Seaün tarafından, böyle bir te'sisin büyük sevaplarını din ulemasından duyduklarından ve bu sayede sonunda burkanlar diyarında doğmak arzusu ile kaleme alınmıştır. Koçu şehrinde bir mabedin harabeleri arasında bulunan ve III. Alman araştırma heyeti tarafından meydana çıkarılan bu kazık-vesikanın 768 yılına ait olması muhtemeldir (F.W.K. Müller, Zwei Pfahlinschriften aus der Turfanfunden. Abh. PAW. 1915, s. 3 - 16 ve R 26).

İkinci kazık-vesika da aynı maksat ve arzular ile, bir Türk beyi, karısı, kızı ve iki oğlu tarafından, bir manastır tesisi için yazılmış olup, bu sevaplı işten diğer akrabalarının da sebeplenecekleri kaydedilmektedir. Koçu şehrinin cenup duvarı civarında meydana çıkan bu vesikanın 767 veya 827 yılında tanzim edilmiş olması muhtemeldir. Birincisine nispetle daha büyük olan bu vesikanın yazılı çok silik olduğundan, iyice okunamamaktadır (F.W.K. Müller, Zwei Pfahlinschriften, Anhang 1).

Aynı şekilde tanzim edilen bir vesika da Seaim'de bir mabet harabesinde bulunmuştur. Vesika Çince yazılmış olmakla beraber, içerisinde geçen şahısların adları ve unvanları Türkçedir. Vesikanın yazılış tarihi ve maksadı ifade edilen kısımlar zedelenmiş olduğundan, bu hususlar tespit edilememektedir (F.W.K.Müller, Zwei Pfahlinschriften, s.17-21. 29-31).


B. Arazi vakfı ile ilgili bir vesikada, bunun hangi manastıra ait olacağı, arazinin hudutları, mahsulünün (darı, pamuk, şarap) miktarı etraflıca tespit edilmektedir. Vesikanın üst sağ kenarı eksiktir; tarihi 60'lık devre ile kayıtlıdır. Bu vakıf araziye kimse itirazda bulunmayacak; bulunursa, 77 kamçı cezası ile cezalandırılacaktır. Biri - başta ve ikisi - sonda olmak üzere, üç büyük al-damga ile mühürlenmiştir (129/045).

Bir şahıs memleket ve halkın korunması, kendisinin hastalanmaması ve ölünce, burkanlar huzurunda doğması için,... kimseden değiştirilip alınan,... sular ile sulanan ve ... büyüklüğündeki bağını... manastırdaki... zata vakfediyor. Koça'daki rahipler... yere gidip, merasime iştirak ettikleri vakit, onlara bu bağdan şarap ikram edilerek, hayır duaları alınacaktır. Bağın hudutları tespit ediliyor. Vakfedenin kardeş ve akrabasından kimse her hangi bir itirazda bulunmayacaktır. Vesikanın baş ve son kısımları eksiktir. Mevcut kısımda 8 mühür vardır.

Vesikanın halktan biri tarafından yapılan vakıf arazi ile ilgili olması, bilhassa dikkate değer.

20. Devlet ile fertler arasındaki münasebetleri tanzim eden vesikalar.

21. ulug defter kayıtları ile ilgili senetler ıduk-kut adına tanzim ve tümen ilçi begler'e hitap edilerek yazılmaktadır; bunların devletin en mühim işlerinden biri olan umumi sayım ile alakalı olması gerekir.

Ferdlerin devlete karşı her türlü mükellefiyetlerini tanzimde esas teşkil eden sayım ile ilgili, bu neviden mevcut her dört vesikanın (121/R 4, 101/R 40, 140 a/055, 215/67) dış görünüşü (muayyen satırların dışarı veya içeri alınması, şahıs veya mefhumların muayyen satırlarda ifade edilmesi, tarih kaydı vb.), birbirinin aynıdır. Bu benzerlik bunların bir devlet müessesesi tarafından büyük bir dikkatle tanzim edilip, sonradan mükelleflere imzalatılmış olduğuna yahut bunlar için önceden hazırlanmış senet şekillerinin bulunduğuna delalet eder.

Vesikalar evde mevcut kimselerin hepsinin "büyük deftere" kaydedildiği ve bunlardan başka, evde kimsenin bulunmadığına dair olup, aksi iddia edilip, bu iddia doğru çıktığı takdirde, ölüm veya ağır dayak cezası taahhüdü altına girilmektedir.

Bu taahhüt senedleri ile ilgili görünen bir vesika bu hususu biraz daha açıklayacak durumdadır. Ancak vesikanın baş tarafı zedelenmiş olduğundan, bunun kimin adına tanzim edildiği, açık olarak, belli değildir. Fakat vesikaya eklenen şahitlerin ifadesinde geçen Koçu (Uygur devletinin ve dolayısı ile Iduk Kut'un payıtahtı) şehri, bunun devlet idaresine verilen bir taahhüt olduğunu gösteriyor. Bu vesikada, yalnız başka bir yerde yapılan kaydın doğruluğu tasdik edilmekle kalmıyor, evde bulunan şahıslar, büyükten küçüğe doğru, sırası ile kaydediliyor. Msl. (..)6, (..)5, 30, 13, 10, 8 ve 5 yaşlarında olan kimselerden son ikisinin oğulları olduğu ayrıca tasrih ediliyor. Diğerleri vesikanın zedelenmiş kısmına tesadüf ettiğinden, bunların aile ile olan bağları tespit edilemiyor. Senedin okunabilen kısmında, zikredilen şahısların sayısı yedi olup, bu sayının aslında daha fazla bulunmuş olması da muhtemeldir.

Bu senedin diğerlerinden farklı tarafı, senette yazılanların yanlış olduğu iddia edilir ve bu doğru çıkarsa, 57 kamçı cezasına çarptırılacağı ve bir de kendisine ait yastuk'tan mahrum kalacağı kaydının bulunmasıdır.

Vesikanın altında, bunun doğruluğuna şahit gösterilen iki şahsın, yazıda zikredilen kimselerin ve yaşlıların doğru olduğu ve bunların Koçu tesbit (?) ettiği vakit de mevcut bulunduğu ve yastuk'u alıp, vergilerini ödedikleri, buradan hiçbir yere ayrılmadıklarına dair ifadeleri yazılıyor ve bunun yalan olduğu iddia edilir ve bu doğru çıkarsa, 57'şer kamçı cezasına razı oldukları kaydediliyor.

Senedi veren ve buna şahitlik edenlerin zikrettiği yastuk'un niçin verildiği ayrıca kaydedilmemiştir. Bu devlete ait bir para olabileceği gibi, bu şahsın başka bir şekilde temin ettiği bir geliri olup, bunun senetteki zikri bir nevi ceza mahiyetinde kayda geçirilmiş olabilir.

Devlet ve fertler arasındaki münasebetler ile ilgili vesikalar daha çok devlete ödenecek vergiler ile devlete ait iş yerlerinde çalışan kimselere dairdir. Elde mevcut vesikalar iyice araştırılıncaya kadar, ahalinin bu mükellefiyetleri hakkında bir fikir edinmek güç olacaktır. Burada bununla ilgili vesikalar hakkında birkaç örnek verilmekle iktifa edilecektir. Msl. kalançe en çok karşılaşılan bu tabir ile, devlete umumi mahiyette muayyen bir vergi veren bir zümre kasdedilmiş olacaktır; bk. msl. bizimle brlikte kalançı olan A'yı borlukçı olarak verip, bizim birt'e tabi olan B adlı kalançı'mızı geri aldık. Bu günden itibaren A'dan vergileri almayacağız. 4 şahit önünde tanzim edilen bu vesikanın sonunda "bu nişan... adlı il budun'undur" denilmekte ve bir de" ... ile faydalı olduğu için, borluk sahibi A'yı borlukçı olarak verip, B'yi geri aldık" kaydı tekrarlanmaktadır (284/R 14).

Turfan'da birinden kalan kesmişler ve kendisi kalançı olmuş; o birine mektup yazarak, orada lazım gelen muameleyi yapıp, mühürlü bir vesika göndermesini istemiş. Kendisinin eski durumu her halde şimdikinden daha iyi olmuş olacak (214/66). -Biri kalançı olmuş; diğer borçları da çok olduğundan, bu vergiyi ödeyememiş ve oradan uzaklaşmak mecburiyetinde kalmış. Kendisinin başka biri ile ortak bağını, borçlarını ödemek şartı ile, birine bırakmış 3 yıl içinde borcunu ödeyip, bağını geri alacak; ödemeğe muvaffak olamazsa, bağını o şahsa terk edecek (298/R 32). - kalan için bk. bir de 77/01, 175/26, 291/R 21; inçü kalanı 116/031; çıgay kalançı budun 314/R 77).

borlukçı (inçü borlukçı); Lükçüa'deki bağa inçü'den borlukçı verilsin denildiği için, A'nın inçü kalanı'n kesip, kendisini borlukçı olarak verdik (116/031). -...inçü borluk'a çalışmak üzere bir evli kimse verilsin denildiği için, biz beyler A'nın kalan'ını halk üzrine dağıtıp, kendisini borlukçı olarak verdik. Ondan... vergileri istemeyeceğiz (291/R 21). - inçü borlukçı'lar da kalan verecekleri için, A, B ve C kalan'larının D'ye versinler (293/R 25).

baEçı (inçü baEçı); inçü baEçı'lardan kalan kesilmeğe başlanınca, burada çalışan ahali toplu halde, kalan'ın kaldırılması için, devrin hükümdarına müracaat ediyor (tarih: 1347-1365 (R 22).

uluEçı, A Beş-Balık ulaEçı hesabından B'ye bir ulaEçı versin ve bunu 7. sıraya kaydetsin (211/63). - Altın-Kapu'daki 16 at (techizatı ile birlikte) ve her 4 ata bir ulaEçı A ve B'den tedarik edilsin (144/059).

tapıEçı, A ilçiye verilecek bir tapıEçı'yı B versin (173/24).

işçi, "...tarihte işçi yazılıp, ayın 15'inde işe başladı; ayın 16 ve 17'sinde işe gelmedi; ayın 18'inde A'nın oğlu işe geldi" (88/018).- "...kimseleri A toplayıp getirsin". Listede 25 kişinin ismi yazılı, fakat işin nev'i tasrih edilmemiş (115/030). - "...bu on kişiyi A götürüp çalıştırsın" (114/029); bk. bir de R 122, 240, 118/033 ve 20 a-b.

Buraya kadar iş mükellefiyeti gibi görünen bu kayıtlar yanında, aynı vergi ödemeleri de vardır; msl.

at, at ulaE,... dan gelen ilçilere (3 kişi) şehirde binek 6 attan A 2 at verip, 2 gün için 3 bakır gümüş kopçır hesabına kaydetsin (R 53). -...1 at ulaE verip, 1/2... kopçır ... (R 53). pamuklu almaya gidenlere (2 kişi) ... gidecek 2 attan A 1 at ulaE verip, 3 kopçır... (R 53). - ileri askeri karakoldan at almaya gelenlere (2 kişi) şehirde binek 2 attan A 1 at ulaE verip, 2 gün için 3 kopçır... (R 53). - A'nın B'ye ait kopçır gümüşünden, C'nin at kirası için 3 bakır gümüş verip, hesabına kaydetsin (193/44). -...2 bakır gümüş... (201/53). - A ve B elçilere Kızıl'a gidecek 4 attan C 1 at verip, Lükçüa ve Turfan atları hesabına kaydetsin (203/55); A elçiye Urumçı'ya gidecek 4 ulaE'dan B 1 at verip, posta atı hesabına kaydetsin (199/50);... kimseler halktan toplayıp,... için 26 at, 21 eşek ve 32 pamuklu versinler (Mal.II); A elçiye,... gidecek 10 attan B 1 at versin (R 392). -A'nın 1 1/2 str. kopçır gümüşünü alıp, ulaE kirası için verdim (202/54). - ... 1 1/2 str. kopçır gümüşünü alıp, posta ile geçen elçinin ulaE'ına verdim (194/45). - ... 1 1/2 str. kopçır gümüşüne, elçinin Koçu'ya gidip-gelmesi için bir at ulaE aldık (216/R 39). -Bunun mükelleflerce sıra ile ödendiği anlaşılıyor (211/63, 213/65). kopçır gümüşü; misalleri için bk. yk. at, at ulaE; bir de kopçır tarıE (307/R 69, R 54, 121 b/R 39).

tamga gümüşü;...tarihte, şu (...) kimselerdeki koyun yılına ait 3 str. gümüşü aldım; bu 3 str. tamga gümüşünü yont yılına ait tamga gümüşüne hesap edelim (191/42ab).

Beyler ve elçilerin seyahatlarinde herhangi bir mahalde kaldıkları müddetçe mahalli idarenin misafiri oldukları ve onların iaşesi ile ilgili maddelerin ahaliden tedarik edildiği anlaşılmaktadır. Msl. beyleri ağırlayıp, uğurlamak için tayin edilen şarap (224/76, 303/R 65, 317/R 80), beylere verilecek yemek için (122/038), elçiye konakta yiyecek koyun ve un (119/034) vb. muayyen şahıslar verecek ve bu ödemeler onların sıraları (3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10) hesabına kaydedilecektir. Bir vesikada verilen 1 koyunun 10. sıraya ve aynı vesika ile istenilen şarabın 3. sıraya kaydedileceği yazılıdır. A beye verilecek ve Lükçüa hesabına kayıtlı 6 sıE buğdaydan 1 sıE buğday, 1 sıE darı ve 1 kap şarap senedi (196/47); falan elçilere Lükçüa'e gidecek eşyadan üzüm... verilmesi emri (197/48; resmi şekle uygun ve 3 mühür); elçiye... iş için şu şeylerin (elbise, pamuklu vb.) verilmesi (165/16); beyi ve nökerlerine verilecek şeylerin (arpa vb.) verilmesi (208 b/60, üç mühür); elçileri karşılamak için hazır şaraptan A 3

batman şarap derhal versin (177/18); falan elçi ve nökerlerine, yol yiyeceği için, şu kadar et ve şu kadar un verilsin (256/037; resmi emir); elçiye ayın 26'sına kadar sıra yemeği için 1 kap şarabı falanın bağı versin (312/R 75); falan yere gidecek eski şarabı hazır bulundurun, ihmal ederseniz, günahı sizin üzerinizde olacaktır (229/81). - Bunlar yanında muhtelif hesaplar, alınan ve ödenen paraları içine alan vesikalar bulunmaktadır ki, bir nevi banka muamelesini hatırlatmaktadır (103/018; R 50, 15, 130/045,
128/044, 139/054, 140b /055 vb.)

Bu vesikalar daha küçük ölçüde olup, bazen büyük al-damga ile mühürlenmekte, bazen de birçok defa iki bazı hallerde daha çok mühür kullanılmaktadır. Merkezi ve mahalli idare adamlarının, elçilerin muayyen yere gitmeleri için lazım olan at, araba, yiyecek ve içecekleri ve hatta giyeceklerinin teminini isteyen bu emirlerin tetkiki sayesinde o devrin idare usulü hakkında aydınlatıcı bazı malumat elde edilebilir. Bunların, fert veya cemaat halinde, sıra ile ödenmiş olan bir nevi aynı vergi olduğu kayıtlardan sarih olarak anlaşılmaktadır.

Yukarıda da işaret edilmiş olduğu gibi, devletle fertler arasındaki mali mükellefiyetlerin hepsi de doğrudan-doğruya fertlere teveccüh etmeyip, fertlerin mensup bulundukları cemaatler vasıtası ile tevzi edilmiş olmalıdır. Ayrı şahsıların ödemek mecburiyetinde bulundukları vergiler de, onların mensup olduğu topluluk tarafından, bir nevi toplu-sözleşme usulü ile taahhüt edilmiş olacaktır. Vesikalarda fertlerin bir çeşit vergi mükellefiyetinden başka bir çeşide geçerken, eski vergilerin topluluk tarafından kendi üzerine alınması buna delalet eder. Fakat asıl durumun aydınlatılması için, bütün bu kayıtların toptan araştırılmasının neticesini beklemek gerekir.

V. Hukuk Vesikalarının Tanzimi

Vesikalar muayyen bir usule göre tanzim edilmektedir. Burada kullanılan usuller, vesikaların nevine göre, az-çok farklı olmakla beraber, aynı neviden olanlar, tamamen denilebilecek derecede, birbirinin aynıdır. Elde mevcut vesikaların muhtelif saha ve devirlere ait bulunduğu düşünülürse, bu vesikaları kullanmış olan türk muhitinin uzun zamandan beri hak ve hukuk bakımından mükemmel tanzim edilmiş olan bir ictimai hayata malik olduğu neticesine varılabilir.

Türk hukuk vesikaları bu yönden henüz ciddi bir araştırmaya tabi tutulmamıştır. H. Herfahrdt'ın (yk.bk.) faizli borç senetlerinin şekli hakkında, daha ziyade tavsifi mahiyette olan bir makalesinden başka, bu mesele bir hukuçu tarafından ele alınmamıştır. (A. N. Bernştam'ın 23 sahifelik makalesini görmek imkanını bulamadım; muhtevasına bakılırsa, bunun da hukuk vesikalarına umumi bir bakıştan ibaret olduğu anlaşılır). Bu teşebbüs de gösteriyor ki, mevcut vesikaların metinleri herkes tarafından istifade edilebilecek bir şekilde neşredilmedikçe, bu gibi teşebbüslerden esaslı bir netice beklemek güçtür.

İki taraflı anlaşma ile kaleme alının vesikaların tanziminde, sırası ile, başlıca şu hususiyetlerin kaydedildiği görülüyor:

1. Tarih

2. Vesikalarda Adları Geçen Şahıslar

3. Mukavele yapılmasının sebepleri

4. Anlaşmanın mevzuu, mahiyeti ve mukabilinde verilen bedelin tesbiti

5. Bedelin ödeme usul ve şartları.

6. Borçlu meydanda bulunmadığı takdirde, onun yerine geçecek kimselerin tasrihi.

7. Mukavele şartlarının korunması ve buna itirazda bulunabilecek kimselerin zikri.

8. Anlaşmayı bozmak isteyenlere karşı alınan tedbirler.

9. Mukavele yapan taraflar ve şahitlerin zikri.

10. Mukavelenin metnini kaleme alan şahsın zikri.

11. Vesikalarda imza ve mühürler.

1. Mukavelelerde Tarih Tespiti

Türklerde tarih zaptı hakkında bugün azçok malumat sahibi bulunuyoruz (krş.msl.R.Rahmeti Arat, Türkische Turfan-Texte, VII. Abh. PAW, 1936, s. 79-83 ve bir de ayn.mll., Türklerde tarih zaptı, TTK Kurultayı zabıtları,). Bu kısaca şu şekilde hulasa edilebilir: 1. 12-yıllık devre (12 hayvan ismine izafetle, yılın adı, ay ve güne işaret edilir); 2. 60 yıllık devre (12 yıllık devre ile Çinlilerin 10-luk devresinin birleştirilmesinden meydana gelir); 3. 180 yıllık devre (60 yıllık devrenin, baş, orta, ve son kaydı ile, üç misline çıkarılmasından husule gelir); 4. Türk hükümdar sülalelerine göre tayin edilen tarih (burada, başlangıç olarak, hükümdar Kül Bilge Tengri'nin tahta çıkması alınmıştır); 5. Selevki takvimine göre tayin edilen tarih (Nesturi mezhebinde bulunan Türklerde hükümdar İskender'e göre hesaplanır); 6. Mani'nin ölüm yılına göre tayin edilen tarih (Mani mezhebinde bulunan Türklerde kullanılmıştır); 7. Yezdigird takvimine göre hesaplanan tarih (burada 60-lık devre içindeki unsurlar da birlikte kullanılır); 8. Çin sülalelerine göre yapılan tarih zabıtları ve 9. hicri tarih.

2. Vesikalarda Adları Geçen Şahıslar

12 yıllık devre, tabiidir ki, vesikaların tarihini kat'i olarak tesbit etmeğe kafi gelmemektedir. Fakat günlük ihtiyaçları için, bu vesika tanzim edenlere kafi gelmiş olabilir. Hak ve hukuk davalarında 12 yıllık bir müddet bugün bile kanuni zaruretin üstünde olan bir müddeti içine almaktadır. Buna vesikada adları geçen şahitler ile o muhitte bu muameleleri yakından takip eden kimselerin şehadeti lazım gelen müddeti fazlası ile telafi edebilir.

Bu kayıtlar, bugün vesikaları tetkik edenler için, az gelebilir. Fakat vesikaların bulunduğu mahal ve bazılarında dolayısı ile zikredilen isim vak'alar, bunların tarihini daha yakından tayin etmek hususunda yardımcı olabilir. Meselâ bir istidada yeni bir vergi ihdası münasebeti ile birçok hükümdarların isimleri ve onların devrinde vergi tesbiti için gelen heyetlere dahil kimselerin adları zikredilmektedir: Esen-Buka'dan (1309-1312) başlayarak, Tokluğ Timür'e (1347-1365) kadar, dokuz hükümdarın adı kayıtlıdır. Diğer bir vesikada mukavele şartlarına itiraz edenlerin ceza olarak, Ögedey'e (1229-1241) bir miktar para ödemeleri kaydolunmaktadır ki, 12 yıllık devre ile bunun yılını tesbit etmek mümkündür.

Anlaşmanın mevzuu ve mahiyetine göre, vesikanın tanzimine iştirak eden şahıslar ile bunların adlarının zikri az çok farklıdır. Mukaveleyi yapan şahıs veya şahısların adı her vesikada en az 3-4 defa geçtiği gibi, bazı mülkiyet hakkını devreden anlaşmalarda bu sayı daha da artabilmektedir. İkinci sırada mukavele yapılan şahısların zikri gelir ve bunları şahitler vb. takip eder.

Burada her tabakadan, erkekli-kadınlı, birçok kimselerin adları geçmektedir. Bunların bazıları birkaç vesikada zikredilmekte ve böylece muhtelif vesikaların birbirleri ile ilgisinin tesbitine yardımcı olmaktadır. Meselâ bir vesikada babasının vasiyetnamesi ile, bir araziye sahip olan biri, başka bir vesikada bu araziyi satan şahıs olarak karşımıza çıkmaktadır. Birinde babasının vasiyetnamesine göre, dua ile meşgul olacak ve her türlü vergiden muaf tutulması gereken bir çocuk, kardeşlerinin muhalif hareketlerinden idarece tanzim edilen bir vesika ile korunmaktadır. Böylece eski Türk içtimai hayatının bazı hususlarını öğrenmemize yarayan bu malzeme, aynı zamanda Türkler tarafından kullanılmış şahıs adlarının araştırılmasında da faydalı olabilecektir.

3. Mukavele Yapılmasının Sebepleri

Vesikaların hemen-hemen hepsinde bu mukaveleyi icap ettiren sebebin ne olduğu kaydedilmektedir. msl.

1. Vakıf vesikalarında, a. böyle bir işin büyük sevabını din ulemasından duymuş olmak ve sonunda burkan diyarında doğmağı arzulamak; b. memleketi ve halkı korumak, hastalıksız olmak ve sonunda burkan diyarında doğmağı arzulamak; c. falan bey veya hükümdarın vaktiyle arazinin veya cemaatin o günkü reisi adına yapılan bir senedi bulunmamak.

2. Vasiyet-namelerde, a. hastalanarak, ölmek üzere olduğunu düşünmek; b. ağır hastalığa tutularak, ne olur-ne olmaz diye düşünmek.

3. Köle satışında, gümüş veya pamuklu ihtiyacını karşılamak.

4. Çocuğun evlatlığa verilmesinde, a. mal ihtiyacını gidermek; b. başkasının ümitsiz ve çocuksuz kalacağını düşünmek; c. büyük kardeşinin mali durumunu düzeltmek.

5. Birinin bağcı olarak verilmesinde, a. halka, cemaate pamuklu lazım olmak;

b. Lükçüa 'deki bağa bir bağcı verilmesi emredilmek; c. devlet bağında çalışmak üzere bir evli adamın gönderilmesi istenilmek.

6. Arazi kiralanmasında, pamuk, darı vb. ekmek için tarla, yer ihtiyacını karşılamak.

7. Müşterek işletmede, darı, arpa, pamuk ekilecek yer veya işletmek üzere bağ ihtiyacını karşılamak.

8. İpotek muamelesinde, vergi ve borçları çoğalıp, ödeyemeyecek durumda, kaçıp gitmek mecburiyetinde kalmak.

9. Para muamelesinde, faizle gümüş lazım olmak.

11. Hayvan kiralamasında, kira için öküz gerek olmak, falan yere gidip-gelmek üzere bir eşek lazım olmak vb.

4. Anlaşma Mevzuu, Mahiyeti ve Mukabilinde Verilen Bedelin Tespiti

A. Anlaşma mevzuu, vesikalarda mukavelenin tanzim sebebi (bk. 3) kısmında zikredilen ihtiyaç ile buna mukabil verilen bedelin (aş.bk.) kaydı ile çerçevelenmiş bulunmaktadır. Vesikaları, bunların her ikisine göre, ayrı ayrı tasnife tabi tutmak mümkündür. Burada para ve mal olarak yapılan ödemeler, mukavele imzalandığı zaman, çok defa birden verilmekte olduğundan, bu hususta fazla teferruatlı kayıtlara lüzum kalmamaktadır. Fakat alınan mal veya para mukabilinde yapılan ödemelerde, bunların bilhassa birden verilmeyen ve üzerinde mülkiyet hak ve hukuklarını değiştiren hallerde, herhangi bir vuzuhsuzluğa meydan bırakmamak için, mukaveleye çok tafsilatlı kayıtlar konulmaktadır.

B. Mukavele veya senedin mahiyeti vesikalarda ayrıca zikredilmekte veya hususi tabirlerin kullanılması ile belirtilmektedir. Vesikaların şekilleri de, mahiyetlerine göre, birbirinden farklıdır. Meselâ devletin ulug defter kayıtları, idare makamlarının aynı vergi senetlerinde geçen birzün, tutzun, kezigke tutzun, sanınta tutzun; satış, kira, ortaklık, rehin, istifade (insan, arazi, bağ vb.) gibi tabirler vesikaların mahiyetlerine işaret eder. Vesikalar arasında bir de mektuplar da bulunmaktadır. Bunlar...sözüm...-ka,...sözümüz...-ka (veya...ka...sözüm, sözümüz) tabirleri ile başlamakta, hal-hatır sorma ve selamdan sonra, bahis mevzuu olan iş meselesine geçmektedir. Sözü ihtisar etmek için, bunların çoğunda "mektupta sözü uzatmayalım" yerinde bitigde ne öküş sav ıdalım tabiri ile asıl mevzua geçilmektedir.

C. Alınan mala mukabil verilen bedelin tesbiti; tesbit edilen bedelin, yukarıda da işaret edildiği gibi, nakden yapılan ödemelerde mukavele imzalandığı zaman ödendiği kaydedilir; tamamı ödenmemiş ise, kalan kısmının ödeme şart ve zamanı tesbit edilir. Mülkiyet hakkı devredilen ödemelerde daha sarih kayıtlara baş vurulmaktadır. Meselâ "falan adlı evci karavaş (hizmetçi)", "falan adlı kadın kişi", "başkasından satın alınan falan adlı cariye", "falan adlı 12 yaşında olan kız hizmetçi", A. "kendimin falan adlı 13 yaşında olan" (satış mukavelesinde), "kendimden doğmuş falan adlı toyın oğlum" (rehin anlaşmasında), "falan çeşme suyu ile sulanan ve şu kadar tohum ekilebilen ve hudutları şunlardan ibaret olan yeriniz falan kimse ile müşterek ve hudutları şunlar olan bağın bana ait, şu kadar büyüklükte olan kısmı", "falan yerde ve falan kimseler (6 kişinin adı) ile müşterek, şu kadar arazinin bana ait şu kadar kısmı" (satış mukavelesinde).

Satılan arazi karşılığında ve mukavele imzalandığı gün ödenen bedel ve bazen daha yakından tesbit edilmektedir; msl. Lükçüa kidininde yorır suvlug tamgalıg yüz yitmiş ikilig böz (bk. R. 107 4-5 ve R 108 5-6).

Bu gibi teferruatlı tasrihlere, tabii, bütün mukavelelerde de tesadüf edilmez. Fakat bunların vesikaların bir kısmında bulunması da, ilgililere birçok şeyler anlatabilecek mahiyettedir. Arazinin bu kadar ince tesbiti tapu kayıtlarına dayanmış olabileceği gibi, pamukluların bu şekilde tasrih edilmesi de, bunların birbirinden farklı olduğuna ve kıymetlerinin ona göre tayin edildiğine delalet eder.

5. Ödeme Usul ve Şartları

A. Satış muamelesinde, satılan şey karşılığı olarak tesbit edilen değer, derhal ödenmekte (bir tarafın verdiği, diğer tarafın tamamını aldığı ayrıca kaydedilmektedir) veya bir kısmı ödenip, kalan kısmının ne zaman ve nasıl ödeneceği tesbit edilmektedir.

Meselâ - 102 bağlı pamuklu mukabilinde 6 amelelik bağ satılıyor; bağın satış bedeli olan 102 pamuklu mukavele yapıldığı gün teslim alınıyor (R 13). - Pamuklu lazım olup, falan adlı kadın kişisini satıyor; bedeli olan 150 kalın pamukluyu satış yapıldığı gün sayıp alıyor (R 16). - Bir bağ 600 yastuk çav karşılığında satılıyor; alan şahıs bunun 10 yastuk'unu derhal ödüyor ve geri kalan 500 yastuk çav'ı almak üzere falan tarafından kim gelirse, yaza güze bakmadan kendisine teslim edileceği taahhüt ediliyor (R 12).

B. Faiz ile ödünç alındığı hallerde, alınan miktar ile ödenecek miktar ve ödeme zamanı tesbit ediliyor; ödeme zamanı geçirildiği takdirde, halk arasında cari usule göre, fazlası ile verilecektir. Bazı vesikalarda müddetin sonunda geçen her ay için veya doğrudan-doğruya muayyen bir miktar önceden tesbit edilmektedir.

Meselâ Faizle 6 str. gümüş alınıyor; kaç ay işletirse, her ay için 1 1/2 bakır gümüş faiz verilecek (R 18); -- 4str. gümüş alınıyor; her ay için 1 bakır gümüş faiz ödenecek (R 47 ve R 52). - Biri 1 1/2 pamuklu alıyor; sonbaharda 30 tenbin'lik şaraptan, 1 kap şarap verecek; müddetini geçirirse, cari adete göre, faizi ile ödeyecek (R 10). - Biri 1 1/2 kap şarap alıyor; son-baharda 1 kap tatlı şarap verecek; vaktinde ödemezse, faizi ile verecek (R 1). -İki kişi birinden 3-er pamuklu alıyor, sonbaharda 6-şar pamuklu ödenecek; müddetinde ödenmezse, faizi ile verilecek (R34). - Biri 2 bağ pamuklu alıyor, sonbaharda 2 misli olarak ödeyecek; müddetinde veremezse, cari usule göre, faizi ile ödeyecek (R 29) - Biri 1 küri susam yağı alıyor, sonbaharda 2 küri verecek; müddeti geçerse, faizi ile ödeyecek (R7 ve 37). Biri bir keçe alıyor; bedeli olan 6 pamukluyu kervan ile gönderecek;

göndermezse, her geçen ay için bir pamuklu faiz verecek (R 63).- Biri pamuk ekmek için bir yer kiralıyor; bedeli olan 10 tea pamuğu sonbaharda verecek; tarlanın bütün vergileri kiralayana ait olacak (R 2). -Biri mal alıyor, bedeli olan 55 pamukluyu bir ay içinde verecek; vermezse, bire-bir katarak ödeyecek (R 8).

6. Borçlu Meydanda Bulunmadığı Hallerde, Kefil Olacak Kimsenin Tasrihi

Satışlarda umumiyetle alınan veya satılan malın bedeli mukavele yapıldığı gün ödenmektedir (krş 6); bazan alanın satıcıya borçlu kaldığı görülmektedir. Fakat faizle alınan para, veresiye alınan mal ve kiralanan arazi anlaşmalarında, ödeme zamanı olarak, umumiyetle sonbahar (mahsulün toplandığı zaman) tesbit edilmektedir. Bu bekleme zamanı vesikalarda, mal sahibi lehine ve anlaşıldığına göre, oldukça yüksek bir faizle, ayrıca kaydedilmektedir. Ödeme zamanında borçlunun ortada bulunmaması halinde (burada daha çok ölüm hali kasdedilmekte ve sırası ile, ayrı ayrı veya birlikte şu tabirler kullanılmaktadır; yok-bar, bar-yok, içtin-taştın ve örü-kodı bol-), bu borcu ödeyecek kefil tesbit edilmektedir.

Bu gibi hallerde, ekseriya borçluların mülküne varis olan yakın akrabaları başta olmak üzere, kefil gösterilen kimseler şunlardır:

1. Karısı A (195/46, 298/49, 26/ab, 288/R 18, R 52).
2 Karısı A, oğlu ve evdekiler (186/37).
3. Oğlu A ve evdekiler (86/R 37, 113/28, 183/34, 185/36, 280/R, 10).
4. Büyük kardeşi A (89/03)
5. Küçük kardeşi A (R 47, R 113, 2, 26 a, 163/14).
6. Kük kardeşi A ve evdekiler (146/064, 87/R 34, 164/15, 167/18, 170/21, 278/R 8, 308/R 70, M.I.1)
7. A ve evdekiler (271/R 1).
8. Evdekiler (290/R 20, 302/R 63)
9. Birlikte borçlu olan iki kişiden birinin oğlu A, diğerinin küçük kardeşi B (282/R 12). 7. Anlaşmanın Korunması ve İtirazda Bulanabilecek Kimselerin Zikri

İki şahıs veya iki taraf arasında yapılan mukaveleler, şahitler ve bazı hallerde bu işle ilgili memurların önünde kaleme alınmakta ve bunların da imza ve mühürleri ile teyit edilmektedir. Fakat bu tabii ve zaruri kimseler dışında da bu gibi mukavelelerde daha bazı kayıtlar vardır ki, bunlar her halde mevcut kanunlarda mukaveleyi yapan taraflardan başka kimselerin de müdahalesine imkan bırakılmış olmasından ileri gelmektedir. Bu şekilde, bilhassa bir mülk üzerindeki hakkın satış yolu ile başkasına intikali bahis mevzuu olan hallerde, müdahale ve itiraz hakkına sahip olan kimseler çok defa mukavelede tasrih edilmektedir. Mukavelenin yapıldığı devir ve muhitte cari olan kanunları bütün teferruatı ile takip etmek imkanını henüz bulamıyoruz. Fakat vesikaların bu bakımdan incelenmesi bize bu devrin içtimai yapısı hakkında bazı fikirler verebileceği gibi, o devirde cari olan kanunlar hakkında da bazı ip uçları gösterebilir.

Mukavelede tesbit edilen hükümlere itiraz edebilecek kimseler, hakkını devreden şahsın ailevi durumuna göre, şunlardır.

A. Mukavelede hükümleri ile doğrudan doğruya ilgili olan ve isimleri tasrih edilen kimseler:

1. Oğullar (vasiyet-namede); bir baba vasiyet-namesinde malının bir kısmını karısına bırakıyor; karısı bir daha evlenmeyerek oğlu A'nın terbiyesi ile meşgul olacak. Bununla bundan maddi zarar görecek diğer oğullarının müdahalesi bertaraf edilmek istenilmiştir (315/R 78). - Bu senedi yürütemeyenler, yani vasiyetnamede hisseleri tesbit edilmiş olanlar (R 55).

2. Küçük kardeşler A, B + on-başı, yüz-başı (vasiyet-namede; 77/01).

B. İsimleri ayrıca tasrih edilmeyip, umumi olarak zikredilen aile mensupları ile diğer akrabaları:

1. Urug togmış+on-başı, yüz-başı (arazi satışında; 179/30).

2. Küçük kardeş, urug kadaş (hususi vakfta; 81/05).

3. Büyük ve küçük kardeşler, ka, kadaş (arazi satışında, R 107, 108; cariye satışında, R 100; para karşılığında evlatlığa vermede, Mal., II, 2).

4. Büyük ve küçük kardeşler, togmış, kadaş (bağ satışında, R 107; arazi satışında, 324/R 30).

5. Büyük ve küçük kardeşler, togmış, kadaş, yeğen, tağay (cariye satışında, R 114).

6. Büyük ve küçük kardeşler, oğul, kız, toğmış, Wadaş, yeğen, tağay (rehin olarak verilen birinin eşyası hakkında, R 115).

7. Küçük ve büyük kardeşler, Wa, Wadaş, oğul, kız, güvey (bağ satışında, 80/04).

8. Ağa, küçük kardeş+on-başı, yüz-başı (arazi satışında, 159/10, 160/11).

9. Ağa, küçük kardeş, uruğ, toğmış+on-başı, yüz-başı+alımçı+biriçi (cariye satışında, Mal., I, 2).

10. On-başı, yüz-başı (köle satışında, 151/2).

11. On-başı, yüz-başı+alımçı, birinçi (oğul satışında, R57).

C. Anlaşmaların yalnız mukaveleye iştirak edenler arasında yapılıp, itiraz hakkı olanların zikredilmediği vesikalar da vardır. Nispeten az sayıda olan bu vesikalarda bunların zikredilmemesi, itiraz edecek kimselerin meydanda bulunmaması ile izah edilebilir.

Meselâ Biri iki oğlundan birini, halk arasında cari usule göre, başkasına evlatlığa veriyor (R 98). - Biri para mukabilinde küçük kardeşini başkasına oğulluğa veriyor (Mal., II, 3). - Birinin başkasına vermiş olduğu kölesi kayboluyor ve mesele anlaşma ile hallediliyor (R 116)

D. Yukarıdaki misallerden görüldüğü gibi, bir anlaşma ile mülkiyet hakkı devredilen satış muamelelerinde itiraz hakkına sahip olan kimseler, umumiyetle, satan kimsenin yakın veya uzak akrabalarıdır. Bunların ayrıca zikredilmiş olması, onların bu satış muamelesi yapılan mülk üzerinde herhangi bir kanuni menfaatleri bulunduğunu gösterir.

Bunlar yanında bir de

1. on-başı ve yüz-başı (151/2, R57, 159/10, 160/11, 179/30, 77/01, Mal., I,

2) ve 2. alımçı ve birinçi (R57, Mal., I, 2) şeklinde zikredilen kimseler vardır ki, bu ilkilerin içtimai ve iktisadi, sonuncuların ise, yalnız iktisadi bakımdan bu nevi muamelelere itiraz hakları olduğuna delalet eder.

Bu itiraz ve dolayısı ile davanın ne şekilde ve hangi idare yolları ile yürütüldüğünü gösterecek kayıtlara şimdilik sahip bulunmuyoruz. Fakat vesikaların bir kısmında bu kimselerin itiraz etmemeleri yazıldıktan sonra, bunların

1. erklig beg, işi (R 107, 108, 110, 150/1, 152/3, 159/10, 160/11, Mal., II, 2) ve

2. erklig beg, işi, ilçi, yalavaç (Mal., I, 2)

kuvveti ile müdahale etmek ihtimalleri kaydedildiğine göre, bu itirazın kanun yolları ile yapıldığı düşünülebilir. Bu kanun yolu belki de bütün mukaveleler için açık bulunuyor ve bu husus ayrıca kaydedilmeyen vesikalar da bu hukuka tabi tutuluyordu.

8. Anlaşmayı Hükümsüz Bırakmak İsteyenlere Karşı Alınan Tedbirler

Mukavelede tesbit edilen şartların korunması ve bunların tahakkuk etmediği hallerde alınacak tedbir ve itiraz edenlere karşı tatbik edilecek cezalar çok defa ayrıca zikredilmektedir. Vesikaların azlığı bu hususta tam bir fikir edinilmesine imkan vermemekle beraber, mevcut kayıtlar bu bakımdan yapılacak araştırmalara yol gösterecek kadar mühimdir.

Hususi anlaşma ve muvakkat bir müddet için yapılan mukavelelerde (msl. faizle alınmış para ve mallarda) bu husus ayrıca kaydedilmektedir. Meselâ şu müddet içinde şu kadar faiz verecek; aldığı malı vaktinde veremezse, her geçen ay için şu kadar fazla ödeyecek. Fakat bu gibi vesikalarda daha çok il yaaınça ("halk arasında cari adet veya kanuna göre") tabiri kullanılmış olmasından, bunun o devir ve muhitte kat'i ölçülere dayandırılmış olduğu anlaşılıyor. Ayrıca anlaşmalarda tasrih edilen hallerde bunun ya bu adet ve kanunu bir daha zikretmek veya bunların adet ve kanundan farklı olan hususları için konulmuş olması mümkündür.

Arazinin bir müddet için kiralanmasında, bu arazi ile ilgili her nevi vergi ve ödemelerin kime ait olacağı açıkça tasrih edilmektedir. Bu vergi bazan alana, bazan da verene yüklenmektedir. Büyük vergi hususunda kullanılan il arkalıE bol-tabiri ayrı fertlerin cemaatin kontrolü altında bulunduğuna işaret eder.

Bir mülkün hakkını başka birine devreden ticaret anlaşmalarında mukaveleye itiraz eden şahısların durumu pek sarih değildir. Vesikalardaki kayıtlara göre, itiraz edenler, bazı şartlar dahilinde (msl. aynı değerde bir şeyin iki mislini vermek suretiyle), bu yolda muvaffak oluyor, bazen de, iki mislini verse dahi, bu itirazında muvaffak olamıyor. Bu aslında devletin esas kanunlarına ait bulunması icap eden bir hususun vesikalarda bu şekilde tasrih edilmesinin elbette bir sebebi olmalıdır. Meselâ bir arazi satışında itiraz denler, bu araziye muadil iki arazi verdikleri halde bile, sözleri geçmesin (150/11, 179/30); - bir köle satışında, bir kişi yerine iki kişi verseler dahi, sözleri geçmesin (R 57, Mal., 1,2) denildiği halde, başka bir arazi satışında itiraz edenlerin bu arazinin iki mislini verip, satılan araziyi geri almaları (150/1, 152/3, 324/R 30, R 109, R 108, R 107) ve köle satışında bir kişi yerine iki kişi verip, satılan kimseyi geri almaları (300/R 61, R 114, R 110) mümkün görülmektedir.

Bütün bunlardan satın alan kimsenin bu itirazlardan dolayı herhangi bir zarara uğramaması, kat'i ifadeler ile, emniyet altına alındığı ve bu hususun alana değil, satana ait bir mesele olduğunun belirtilmek istendiği anlaşılmaktadır. (Meselâ köle satışında, muamelenin yanlış ve hileli olduğu anlaşıldığı ve itiraz edenler çıktığı takdirde, bunun satana ait bir mesele olması için bk. 151/2 ve R56).

Her iki tarafın haklarını koruyan bu gibi kayıtlar dışında, bazı vesikalarda anlaşma hükümlerini bozan veya bozmak isteyen tarafın ne şekilde cezalandırılacağı da ayrıca kayıtlıdır. Bu kayıtların kanuni değeri ne olabilir ve bunlar gerçekte mevcut kanun hükümleri ile nasıl bağdaşır, ayrıca üzerinde durulacak bir meseledir. Bu kayıtlar daha işin başında her türlü itirazı bertaraf etmek ve itiraz niyetinde olanları korkutmak gayesini de güdebilir. Çünkü burada zikredilen cezanın para ile ilgili kısmı, asıl satılan malın değerini birkaç misli geçmektedir.

Bu şekilde tasrih edilen cezalar şunlardar:

1 Ölüm cezası (hükümdar adına verilen senette), büyük defterde adları yazılı kimselerden başka bir kimsenin mevcut olduğu meydana çıktığı takdirde (121/R 41, 101 /R 40, 140 a/055, 215/67).

2. Dayak cezası (vasiyet-namede), isimleri geçen kimseler itiraz ederlerse, kendi hisselerinden mahrum kalacaklar ve yedişer kamçı cezası çekecekler (R 55). - (Vakıf-namede), vakfedilen arazi hususunda itiraz edenler çıkarsa, 77-şer kamçı yiyecekler (129/045).-(Büyük defter), verilen malumatın yanlış olduğu meydana çıkarsa, 57 kamçı yiyecek (153/5).

3. Para cezası (vasiyet-namede) malını karısına bırakıyor; oğulları buna itiraz ederlerse, itirazları kabul edilmeyeceği gibi, üstelik şu cezalara çarpılacaklardır : a. büyük orduya 1 altın yastuk, b. şehzadeler 1-er gümüş yastuk, c. iç hazineye 1 yastuk ve 1 at (315-R 78). - malının bir kısmını rahip olan oğluna bırakıyor, küçük kardeşleri, on-başı ve yüz-başılar itiraz etmeyecekler; ederlerse, şu cezaya çarpılacaklar: a. Iduk-Kut'a ak yastuk, binbeylerine 1'er at (77/01).-Birinin yanına verilen bir öle kayboluyor. Alan ile veren bir meblağ üzerinde anlaşıyorlar. Köle sahibi itiraz etmeyecek; ederse, a. büyük orduya 2 yastuk, b. bin-beyine 1 yastuk, c. Lükçüa tarnuk'una 1/2 yastuk para cezası verecek (R 116).-Bir kız rehin olarak veriliyor ve sonra geri alınıyor. Kızın elbisesi ve eşyası hususunda itirazda bulunulmayacak; bulunulursa, a. Büyük orduya 5 altın yastuk, b. şehzadelere 1 -er altın yastuk, c. Iduk-Kut'a bir altın yastuk, d. Koçu şehri hazinesise 1 gümüş yastuk verilecek (R 115; krş. 151/2, Mal., II, 2 ve 3). - Fakir halk fazla vergi vermemeği ve memura aynı şekilde ifade vermeği kararlaştırıyorlar; sözünde durmayan kimse, başkalarına, ceza olarak, 1 öküz kesecek (314/R 77).

4. Yasa cezası, iki kardeş müşterek ticaret bağlarını kesiyorlar. Sened veren kardeş sonradan itirazda bulunursa, yasadaki cezaa çarpılacak (R 111).

5. Töre ve yargı hukümleri, çocuğunu evlatlığa veriyor, eger oğlan mukavele şartlarını yerine getirdiği halde, onu terk ederse, töre ve yargı hükümlerine göre, babaya karşı günah işlemiş muamelesi görecek (R 98).

9. Mukavele Yapan Taraflar ve Şahitlerin Zikri

Mukavelenin metninde mukaveleyi yapan tarafların adları, şüpheye mahal bırakılmayacak şekilde, sarih olarak kaydedilmektedir. Her vesikanın başında, bunun tanzim edildiği tarihin tesbitinden sonra, "bana, falana" veya "bize, falanlara" ve "falandan" veya, nadir olarak, "falanlardan" kaydı ile tesbit edilen şahıslar, vesikanın çeşidine göre, bir veya birkaç defa zikredildikten sonra, sonunda, "bu imza (mühür) ben, filanındır" şeklinde bir daha tekrarlanmaktadır. Vesika içinde başka her hangi bir taahhüt geçiyorsa, bunların yanında da anlaşmayı yapanların adı bulunur. En sonunda vesikayı tanzim eden başkası ise, anlaşmayı yapanların adı bir defa daha zikredilir.

Bunların mukavelede zikredilen yer ve tarzını şu iki numunede açık olarak görmek mümkündür. (Bunlardan biri basit alış-veriş anlaşması olup, ikincisi mülkiyet hakkı devredilen bir muameleye ait bulunmaktadır). Meselâ bk. I (R 1) ve II (R 13): ...tarihinde bana A'ya...lazım olup, B'den...aldım; son baharda...veririm. Vaktinde vermezsem, halk arasında cari usule göre,...fazlası ile veririrm. Verinceye kadar bulunmazsam, C ve ailesi verir. Şahid D, şahit E. Bu imza ben A'nındır. Ben F bunu A'ya sorup yazdım.

II.

...tarihinde bana A'ya ...lazım olup, B'den...alıp, ...bulunan C ile ortak bağın bana ait...büyüklükteki hissemi B'ye sattım...satış bedeli olan...ben A tam olarak aldım. Ben B de tam olarak verdim. Bu bağın hudutları şunlardır...Bu bağa B sahip olsun...Ben A'nın büyük ve küçük kardeşlerin...hiç kimse itirazda bulunmasın...şahit C, şahit D, şahit E, şahit F. Bu nişan ben A'nındır. Ben A kendim yazdım. Bu imza ben şahit C'nindir, bu imza ben şahit D'nindir, bu imza ben şahit E'nindir, bu imza ben şahit F'nindir.

Burada vesikayı tanzim eden ve dolayısı ile bu muamelenin kanun karşısında mesuliyetini yüklenen şahıs ilk mukavele şeklinde bir şeye ihtiyacı olan A, imzası ile anlaşmaya hukuki değerini veren A ve vesikayı kaleme alan kimsenin ne şekilde yazılacağı hakkında kendisinden malumat alan A'nın adı 3 yerde kaydedilmiştir. Bu sayı, kefil gösterilen C'nin sened verenin kim olduğunu, yani ailedeki yerinin zikri ile 4'e çıkarılabilirdi. -İkinci misalde ise, aynı durumda bulunan şahsın adı 5 defa geçmektedir.

Anlaşmada zikredilen karşı taraf ilk misalde malı veren B olarak, yalnız 1 defa geçmekte; ikincisinde ise, malı veren B, mülkü olan B ve mülkün devamlı sahibi olan B sıfatı ile, 3 yerde zikredilmektedir.

Alan ve satan kimselerin mukaveledeki mesuliyetlerinin birbirinden farklı olması, adlarının az veya çok vesile ile zikredilmesine, tabi'i, tesir etmektedir. Daha teferruatlı olarak kaleme alınan vesikalarda bu isimlerin zikri çoğalabilmektedir.

Mukavelenin üçüncü mühim unsurunu sahitler teşkil eder. Vesikanın nev'ine göre, şahitleri, sayıları bakımından, iki esas grupta toplamak mümkündür: I. grupta -2 ve ikinci grupta -4.

I. grup için bk. R 1, 2, 5,7, 10, 11, 12, 15, 18, 19, 20, 28, 29, 34, 37, 47, 48, 51, 52, 62, 63, 111.

Aynı gruba dahil vesikaların birinde, başka bir benzeri bulunmadığından, bir istisna gibi gösterilebilecek bir vesikada yalnız bir sahid zikredilmiştir (R 8.)

II. grup için Bk. R 13, 14, 16, 30, 32 55, 108, 110, 114, 115. Bu ikinci gruba dahil vesikalar arasında, dört sahit yerine, üç şahit zikredilen vesikalar da bulunmaktadır (R 56, 57, 61, 109, 112, 116).

10. Mukavelenin Metnini Kaleme Alan Şahsın Zikri

Mukavelenin metnini kaleme alan ve bu hukuk vesikasının tanziminde salahiyetli ve belki de üzerine mesuliyet alan şahsın adı vesikanın sonunda, muayyen bir şekle uygun olarak, ayrıca kaydedilmektedir.

Kayıt şekli için bk.

1. Ben A sorup yazdım (R 28, 30, 37, 47, 52, 55, 108, 109, 114, 116.)

2. Ben A, B (vesikayı veren)'ye sorup yazdım (R 1)

3. Ben A (kiralayan) bizzat yazdım (R 2)

4. Ben A B (vesikayı veren)'ye 3 defa sorup yazdım (3)

5. Ben A her ikisine sorup yazdım (110, 111).

6. Ben A her ikisine iyice sorup yazdım (5, 16, 57).

7. Ben A (vesikayı veren) kendim yazdım (7).

8. Ben kendim (vesikayı veren) yazdım (10, 56, 64).

9. Ben A (kiraya veren) B (kiralayan)'ye sorup yazdım (11, 18, 29, 32).

10. Ben A B ve C (vesikayı verenler)'nin her ikisinin sözüne göre yazdım (12).

11. Ben A (senedi veren) kendim yazdım (13).

12. Ben A (senedi veren) kendim sorup yazdım (112).

13. Ben A (senedi veren) kendi elimle yazdım (15).

14. Ben A cemaate 3 defa iyice sorup yazdım (19).

15. Ben A (veren) B (alan)'ye sorup yazdım (19).

16. Ben A (verenlerden biri) B (verenlerden biri)'ye sorup kendim yazdım (34).

17. Ben yüz-beyi A sorup yazdım (61)

18. Şahid ile yazan aynı şahıs (51).

19. Burada yazanın kaydında diğerlerinde bulunmayan bir unsur bulunmaktadır: Ben A onlara iyice sorup yazdım; bu vesikayı...beyi B'nin huzurunda yazdım (R 57).

20. Kimin tarafından yazıldığı tasrih edilmemiştir (bunların vesikayı verenler tarafından yazılmış olması muhtemeldir) (8, 28, 48, 63).

10. A. Mukavelenin resmileşmesi için, vesikayı tanzim eden şahsın bunu imzalaması veya mühürlemesi şarttır. İmzanın o devirde yazı ile işaret edilebildiği gibi, mühür basmak sureti ile de ifade edilmesi mümkün idi. Bu memleketimizde de son zamanlara kadar her iki şekilde yapılagelmiştir.

Vesikalarda kullanılan tamga (damga mühür, kalıp), nışan (nişan, elle çizilmiş yazı veya şekil, vesikada bir defa bunun için nışan çiz-terkibi kullanılmıştır. bk. R 3; fakat krş. tamga bas- 116/031) ve her ikisinin bir arada, nışan tamga şeklinde geçmesi buna delalet eder.

Radloff-Malov'daki vesikalarda bu tabirlerin kullanılışı nispeti için krş.

tamga 8, 21, 30, 47, 48, 51, 52, 55, 61, 63, 64, 67, 77, 78, 81, 82, 83, 87, 88, 101, 107 - 117, 120, 123, 125, 126, 127.

nışan 1, 2, 3, 5, 6, 7, 8, 10 - 16, 19, 20, 28, 29, 32, 34, 37, 40, 41, 57, 62, 66, 70.

nışan tamga 56, 98, 151/2, Mal., 1, 2.

B. Vesikalarda bulunması zaruri imzalardan biri mukaveleyi yapan şahıs ve şahısların imzasıdır.

Bu imza için umumi olarak kullanılan ifade şöyledir:

1. Bu nişan ben A'nındır (R 1, 2, 3, 6, 8, 10, 11, 30, 52, 55, 62).
2. Bu damga ben A'nındır (R 51, 61, 63, 109, 110, 111, 112, 113, 116).
3. Bu nişan biz A ve B, ikimizindir (R 5)
4. Bu damga biz A ve B'nindir (R 30)
5. Bu damga biz A ve B, ikimizindir (R 108)
6. Bu damga biz vesikada adı geçen cemaatlerindir (R 77).
7. Bu damga benimdir (R 64, 78, 114).
8. Bu nişan benimdir (R 7)
9. Bu nişan bizimdir (üç kişi) (R 57)
10. Bu damga bizimdir (R 125)
11. Bu damga bizim, ikimizindir (R 113, 117).
12. Bu damga bizim, üçümüzündür (R 127)
13. Bu nişan damga ben A'nındır (R 56)
15. Bu benimdir (burada damga veya nişan unutulmuş olacak). (R 114).

C. Asıl vesikayı tanzim eden ve dolayısı ile imzasının bulunması gereken şahıstan başka, bazı vesikalarda karşı taraf ile şahitlerin de imzası vardır. İmzaların yeri şekli ve sırası için bk. msl.

1. İki şahitli bir mukavelede (R 15):

a. Bu nişan ben A (veren)'nındır.
b. Bu nişan ben B (alan)'nındır.
c. Bu nişan ben şahit C'nindir.
d. Bu nişan ben şahit D'nindir.

2. Dört şahitli bir mukavelede (R 14):

a. Bu nişan biz vesikada zikredilen cemaatlerindir.
b. Bu nişan şahit ben A'nındır.
c. Bu nişan şahit ben B'nindir.
d. Bu nişan şahit ben C'nindir.
e. Bu nişan şahit ben D'nindir.

3. Sırası bir az farklı olan mukavelede (R 16):

a. Bu nişan biz A ve B, ikimizindir.
b. Bu nişan ben şahit C'nindir.
c. Bu nişan ben şahit D'nindir.
d. Bu nişan ben şahit E'nindir.
e. Bu nişan ben şahit F'nindir.

4. Aynı şekilde bir az farklı olan mukavelede (R 13):

a. Bu nişan ben A'nındır.
b. Bu nişan ben şahit B'nindir.
c. Bu nişan ben D'nindir.
d. Bu nişan ben E'nindir.

5. Varislerin de imzası bulunan muavelede (R 12):

a. Bu nişan ben A (veren)'nındır.
b. Bu nişan ben B (veren)'nindir.
c. Bu nişan ben pau-şın C'nindir.
d. Bu nişan ben pau-şın D'nindir.
e. Bu nişan ben şahit E'nindir.
f. Bu nişan ben B'nindir.
g. Bu nişan ben şahit F'nindir.

6. Üç kişi tarafından tanzim edilen üç şahitli mukavelede (R 57):

a. Bu nişan bizimdir (verenler).
b. Bu nişan ben şahit A'nındır.
c. Bu nişan ben şahit B'nindir.
d. Bu nişan ben şahit C'nindir.

7. On yedi kişinin temsil ettiği bir topluluğun bir kararında (77):

a. Bu damga biz vesikada zikredilen cemaatlerindir.
b. Bu damga rahibindir.
c. Bu damga ben A'nındır.
d. Bu damga ben B'nindir.
e. Bu damga ben C'nindir.
f. Bu damga ben D'nindir.
g. Bu damga ben E'nindir.


D. Yukarıda işaret edilmiş olduğu gibi, tanga kelimesi ile umumiyetle mühür ve nışan kelimesi ile de elle yapılmış hususi işaretler (imza) kastedilmiştir. Fakat bazı vesikalarda nişan olduğu yazıldığı halde, üzerine mühür basılmış (bk. 283/R 13, 160/11) ve tamga olduğu yazıldığı halde, üzerine elle işaret yapılmıştır (bk. 314/R 79, sahidlerin imzaları). Bazı hallerde de her iki tabirin bir arada nışan tamga şeklinde kullanılmasından, bu iki mefhumun zamanla birbirine karışmış olduğu anlaşılmaktadır.

Damgaların dış görünüşlerinde, sade ve süslü olmak üzere, dört-köşe ile yuvarlak arasında, muhtelif büyüklük ve şekillere tesadüf edilir.

Bu çerçevelerin içi çeşitli süsler ile doldurulmuştur. Bunların bazıları süslü şekiller, bazıları da, büyük resmi damgalarda görüldüğü gibi, muntazam çizgilerden ibarettir. Fakat bunlar arasında bu boşluğun Uygur yazısı ile doldurulmuş olanları da bulunmaktadır. Meselâ dört-köşeli şekillerden, Mal., II, 3'teki mühürün içindeki yazı uygurca olmalıdır (belki de vesikayı tanzim eden tutsu'nun adı?), 168/19, 174/25, 208 b/60, 213/15, 224/76 (üç satır üzerine uygurca), 197/48 (iki satır üzerine uygurca) ve 317/80 (uygurca?) ve yuvarlak şekillerden, 224/76, 105/020 (uygurca?) ve 168/19 (uygurca:çın?) sayılı vesikalardaki mühürler de bu bakımdan araştırılmağa değer. Mühürlerin bir kısmı vesikalarda iyi çıkmamıştır. İyi çıkanların hususi tertibat ile yeniden gözden geçirilmesi daha açık neticeler verebilir.

Nişan şekillerine gelince, bunları işaret ve yazı olmak üzere, iki bölüme ayırmak mümkündür.

Bazı vesikalarda, bilhassa şahitler arasında, isimleri farklı olduğu halde, isaretleri birbirinin aynı olan şekillere rastlanır (bk. msl. 282/R 12). Diğer vesikalarda da, bunun gibi, benzerlikler bulmak mümkündür. Bu benzerlikler nişanların şahıslara ait olmaktan çok, ailelerin müşterek alametleri olduğuna da delalet edebilir. Bu husus burada bizi doğrudan-doğruya ilgilendirmemekle birlikte, türk içtimai hayatında çok mühim bir yer tutan alametler meselesi ile karşı-karşıya getirmektedir ki, bunun çok dikkatle araştırılmağa değer bir mevzu teşkil ettiği şüphesizdir.

Nişanlar içinde imzaya doğru götüren misallere de rastlamak mümkündür. Damgalar arasında uygurca yazılı mühürler bulunduğu gibi (yk.bk.), nişanlar arasında da işaretler ile imzalara rastlanır. Bk.msl.




1. çın ("doğru"), 223/75, 225/77 (yanındakisi de uygurca olabilir), 280/R 10, 314/R 79, 161/12.

2. çın ol ("doğrudur"), 319/R 84 (karışık veya süslü olarak, tam bir imza tarzında yazılmıştır), 87a/011.

3. edgü kelgü, 285/R 15 (buradaki dört şahitin imzasından ilk üçü dış şekli ile Çince yazıya benzetilmiş, fakat yazısı Uygurca yazılmıştır. İlk imza baştaki yazıya benziyor, diğerlerinde de edgü kelimesi bulunabilir. İkincisi ise, üç satır üzerine yazılmıştır).

3. 4. Uygurca yazı olduğu şüphesiz şekiller için bk. 199/50, 307/R 69, 120/035, Mal. I, 1, 155/6, 284/R 14.

(Henüz çözülmemiş olmakla beraber bu işaretlerin Uygurca olduğu ve muhtemel olarak, birer imza başlangıcını teşkil ettiği düşünülebilir).

Damga ve işaretlerin vesikalardaki yerlerine gelince, bunlardan nişanlar vesikanın sonunda bulunmaktadır. Sayısı fazla olduğu zaman, bunlar vesikanın alt kısmında ayrı bir satır üzerine sıralanmaktadır. Bazı şahit ve nişanlarının bulunduğu vesikalarda, şahitler umumiyetle alt alta sıralanmakta ve nişanları da, isimleri hizasında, satırın sonuna konulmaktadır.

Damgalar da ise, bunların, vesikanın nev'ine ve çeşidine göre, muayyen yerlere konulduğu anlaşılıyor. Meselâ devlet müesseseleri tarafından verilen (elçi, memur vb. iaşe ve nakil vasıtaları için alınan ayni vergiler ile ilgili) vesikalarda, büyük bir al-damga yanında, daha başka küçük mühürler de bulunmaktadır (bunların sayısı bazı vesikalarda altıya kadar çıkmaktadır). Çok mühürlü olanlar ekseriyet teşkil eder ve bunlar vesikanın son satırı üzerinde ve sağdan sola doğru sıralanır.

Fertler arasında iki taraflı yapılan mukavelelerde çok defa vesikayı veren (bazı hallerde alan da) mühürünü basmaktadır. Vesikalarda, ehemmiyet ve nev'ine göre, mühürlerin muayyen yerlere basıldığı anlaşılıyor. Mühürler umumiyetle, vesikanın başında, ortasında ve sonunda olmak üzere, üç yere basılmakta ve senedin büyüklüğüne göre, aşağıda aynı sıra ile bir daha tekrarlan maktadır. Her iki tarafın kendi mühürlerini kullandıkları vesikalarda, bunların daha çok kendileri ile ilgili hükümleri ihtiva eden kısımlara bastıkları anlaşılıyor.

VI. Vesikaların şekil ve Mevzu Bakımından Tasnifi

Aynı zamanda birkaç mevzuu içine almış olmalarından dolayı, vesikaları umumi bakışı kolaylaştıracak şekilde bir tasnife tabi tutmak kolay değildir. Bunlar dış şekillerine göre sınıflandırılabileceği gibi, içindeki mevzulara göre de ayrılabilir. Fakat bu hususta kesin bir adım atmadan önce, bu vesikaların her bakımdan iyice araştırılmış olması gerekir. Mevcut vesikaların ve vesika mahiyetindeki kayıtların şimdiye kadar bilinen sayısı aşağı yukarı 400'ü aşkın olduğu halde, burada ancak 300 kadarı göz önünde tutulmuş ve bu sonuncu sayının da yalnız yarısı neşredilmiş bulunmaktadır.

Vesikaların içine aldığı çeşitli mevzu ve malzeme hakkında bir fikir edinmek için, bunların, her türlü iddianın dışında, burada en basit bir listenin verilmesi faydalı olacaktır.

1. Büyük defter ile ilgili kayıtlar.

2. Devlet teşkilatı ve devlet idaresinde vazifeli kimseler ile ilgili kayıtlar (ıduk-kut, tigit, bey, ilçi, nöker, büyük ordu, onbaşı, yüz-başı, devlet hazinesi, mâliye v.b.).

3. İctimâî sınıflar ve meslek sâhipleri ile ilgili kayıtlar (Wul, câriye, ilçi, tapıEçı, kalançı, baEçı, inçü bağçı, işçi, ulaEçı, alımçı, birimçi, akrabalar v.b.).

4. Dinî müesseseler ve din adamları ile ilgili kayıtlar.

5. Vergiler ile ilgili kayıtlar (a. vergi çeşitleri, b. nakdi ve ayni vergiler, c. iş mükellefiyeti; isimleri için bk.meselâ alban, basıW, birim, birt, borluW, aş, Wap, Wabın, Walan, Wanlık, WaylalıW, aş, kepez, Woluş, Wopçur, Wurut, salıW, tarıE, tesik, tüşük, tütün, umtu, yasaW ve mahsûl vergisi vb.)

6. Vakıf müessesesi ile ilgili kayıtlar.

7. Vasiyetnameler ile ilgili kayıtlar.

8. Evlâtlık ve besleme ile ilgili kayıtlar.

9. Kölelik ile ilgili kayıtlar (a. satış, b. rehin, c. azad edilme d. evlenme, e. şikayetler).

10. Arazi ile ilgili kayıtlar (tarla: tarıE [yür, kebez, arpa, v.b."] , tarıEu yir, baE, bahçe); (a, vakıf, b. satış, c. kira, d. rehin, e. ortaklık, f. istifâde vb.)

11. Para ile ilgili kayıtlar (gümüş, yarmaW, gümüş, yastuW, gümüş, yuaaWlıg gümüş, y. yarmaW gümüş, yastuW, çav, yastuW çav, yuaaWlıE çav, yastuW, çoaduy bav çav. vb.)

12. Zirâat mahsulü ile ilgili kayıtlar (kebez, arpa, buEday, tüki, tarıg, üyür, yür, üzüm, susam).

13. Zirâat mahsüllerinden elde edilen yiyecek ve içecek maddeler ile ilgili kayıtlar (un, susam yağı, şarap, süçüg, saman, talkan, tıaçan yağ, ot).

14. Ziraat mahsullerinden elde edilen sanayi maddeleri ile ilgili kayıtlar (WoWbu, kidiz, yirlik, işlenmiş WoWbu, yuaaWlıg WoWbu, böz, yuaaWlıg böz).

15. Hayvanlar ile ilgili kayıtlar (at, ud, eşek, koyun, eçkü, teke, oElak, ulaE, bogaz at, at hırsızı, at teri, ulaE teri, kopar, yük agırçak).

16. Hayvanlardan elde edilen maddeler ile ilgili kayıtlar (kidiz, yağ, et, yua, yürüa yua, yorgut).

1 7. Ticaret ile ilgili kayıtlar (anlaşmalar, ticaret mektupları, ticaret malı: tavar, yuaaWlıE tavar, turau).

18. Kullanma eşyası ile ilgili kayıtlar (ton, iskirti, töşek, WançuW ulatı, yonaW, işiç, saç, ayaW, yıbak, ulpak, kiçir vb.)

19. Mektuplar.

VII. Vesikalardan Numuneler

I. (T. II. Ç. Nr 5. [315/R 78] ) Metin
1. küskü yıl sekiz-inç ay sekiz yigirmike
2. men tüşimi aEır igke tegmiş-ke
3. edgü ayıE bolEay men tip kişin
4. sılaa-Wa biÂig Wotdum minte
5. kin er-ke beg-ke tegmeÂin erim-
6. ni tutup oElum altmış Way-a-nı
7. asırap yorız-un oglun Wosaa esen
8. Way-a olar ögey anamız biz-ke
9. tegir alır-biz tip almaz-un Watıl-
10. maz-un-lar apam birük alır-biz
11. tip çamlasar-lar uluE suü-ke
12. bir altun yastuW oElan tigid-
13. lerke birer kümüş yastuW
14. içgerü aEılıW-Wa bir yastuW
15. içgeri aEılıW-Wa bir at birip
16. aEır Wıyın-Wa tegip söz-leri
17. yorımaz-un bu bitig-ni sutz-a
18. ked Way-a tutua tükel-e kimtsü
19. başlayıp WuvraE tavEaç yeke ikiçi
20. başlap budun Wataş-larım asan-a
21. olar üskinde birtim tanuW iae
22. tonuW Wara toyın bi tamEa menia ol
23. bu tamEa men tavEaç yeke-nia ol
24. bu tamEa men asan-a mıa ol I. (T. II. Ç. Nr. 5 [315/R 78] )

1. Sıçan yılı, sekizinci ayın on sekizinde,
2. ben Tüşimi ağır hastalığa tutulduğum için,
3. iyi veya fena olacağımı düşünerek, karım
4. Sılaa'a vasiyetnâme bıraktım. Benden
5. sonra başka bir kimse ile evlenmeden, evimi
6. idâre edip, oğlum Altmış-Kaya'nın
7. terbiyesi ile meşgûl olsun. Oğullarım Koşang, Esen
8. Kaya, onlar üvey annemiz bize
9. âittir, alacağız diye, müdâhâlede
10. bulunmasınlar. Eğer alacağız diye,
11. dâva ederlerse, büyük orduya (?)
12. bir altın yastuk, şehzadelere
13. birer gümüş yastuk,
14. iç hazineye bir yastuk,
15. iç hazineye bir at vermek suretiyle,
16. ağır cezaya çarptırılsın ve sözleri
17. geçmesin. Bu vasiyetnâmeye Sutz-a
18. Ked-Kaya Tutung, Tükele ve Kimtsü
19. başta olmak üzere, cemâat ile Tavgaç-Yeke ve İkiçi
20. başta olmak üzere, halk ve yakınlarımdan Asana,
21. şâhit Kara Toyın Bu damga benimdir.
22. Ben Kaysın sorup yazdım.
23. Bu damga ben Targaç-Yeke'nindir.
24. Bu damga ben Asana'nındır. II. (T. II. Ç. Nr. 7 [310/R 73] )

Metin

1. bars yıl toWuz-unç ay altı otuz-Wa
2. biz utuz-nua baltur atlıE temirçi
3. Warabaş toyın-çuW-nua ay-sılıE
4. atlıE ebçi Warabaş bözçi bu ikegü
5. begi-ler-iae ayıtmatın er ebçi
6. bolmış-lar kin men toyın-çuW
7. utuz bilen eşitip atırmatın
8. toyın-çuW-nua ebçi Warabaş-nıa
9. birtin toyın-çuW oW alır-men
10. men utuz-nua temirçi Warabaş-nıa
11. birtin men utuz oW alır-men. men
12. utuz Wulum-nua negü erser bar
13. tip toyın-çuW-Wa ebçi-ke çam Wılmaz-
14. men, men toyın-çuW menia küa-nüa negü
15. erser bar tip utuz-Wa Wul-Wa
16. çam Wılnız-men tanuW sarıE tanuW çaysu
1 7. tanuW ötüken temür bu tamEa biz ikegü-

II. (T. II Ç. Nr. 7 [310/R 73)]

Tercüme

1. Kaplan yılı, dokuzuncu ayın yirmi altısında.
2. biz, Utuz'un Baltur adlı demirci
3. kölesi ile Toyınçuk'un Ay-Sılıg
4. adlı dokumacı kadın kölesi, bu ikisi
5. beylerinden izin almadan, koca ve karı
6. olmuşlar. Sonra biz, Toyınçuk ile
7. Utuz, bundan haberdar olunca, onları birbirinden ayırmadan,
8. Toyınçuk'un kadın kölesinin
9. vergisini ben Toyınçuk,
10. ve Utuz'un demirci kölesinin
11. vergisini de ben Utuz almağa karar verdik.
12. Ben Utuz kulun hakkında Toyınçuk'a ve
13. kölesine karşı herhangi bir iddiada bulunmam.
14. Ben Toyınçuk da kölem hususunda Utuz'a ve kölesine
15. karşı herhangi bir dâvada bulunmam.
16. Şâhid Sarıg, şâhid Çaysu,
17. şâhid Ötüken, (şâhid) Temür. Bu mühür bizim
18. ikimizindir. Ben Mongul-Buka sorup yazdım. III.

(T.M. 224 [101/40] )

1. ıduW-jut tearkenimiz-ke
2. ülçi
3. tümen ilçi beg-lerke
4. men sevinç bitig birürmen
5. ulug tefter-te bitidmiş
6. negü ki-mim-tin taş negü-m-e
7. yok bar tip ayıg önüp söz-i
8. çın bolsar öz başım ölürmem
9. bu nişan menia ol
10. yılan yıl üçünç ay tokuz
11. yaaıka

III. (T.M. 224 [101/40] )

Tercüme

1. Iduk-Kut hazretlerine
2. ülçi
3. bütün elçi beylere
4. ben Sevinç sened veriyorum:
5. büyük defterde yazdırılan
6. kimselerimden başka herhangi bir
7. var-yok diye laf çıkar ve bu söz
8. doğru olursa, kendi ölümüme razıyım
9. Bu nişan benimder:
10. Yılan yılı üçünçü ayın

IV. (T.M. 225 [282/R 12] ).

Metin

1. Koyn yıl aram ay on sekiz-ke biz inç buka
2. arug ikegü tarbış apam...erken-te bitig
3. birtimiz erdi koçu-taki taysaa borluk balık
4. borluk taştın ka bölük yir-nia sadığı
5. altı yüz yastuk çav içindin yüz yastuk birip
6. kalgan biş yüz yastuk çav kaldı bu çav-nı
7. oEul tigin yengemiz-ke yaz küz kim kelser
8. tegürüp birürbiz tegürüp birmeser-biz bu
9. bitig-ni kim alıp kelser negü yime tıldamayın

10. büdürüp birürbiz bu bitig-deki çav-nı birginçe
11. biz inç buk-a arug iştin taştın bar yok
12. bolsar-biz birle alguçı tuasu taybavşın men
13. inç buka-nıa inim esen men arug-nıa
14. oElum kar-a togm-a ikegü bu bitig-teki
15. çav-nı bitig yosunça negü-ke m-e tıldamayın
16. çam-sız köni birür-biz
17. bu nışan men inç buk-a-nıa'ol
18. bu nışan men arug-nıa'ol
19. bu nışan men bavşın esen-nia'ol
20. bu nışan men bavşın kar-a togm-a-nıa'ol
21. bu nışan men tanuk torçı-nıa'ol
22. bu nışan men tanuk tölek kay-a-nıa'ol
23. men togm-a bularnı inç buka arug ikegü-nia söşinçe bitidim. IV. (T.M.225 [282/R 12] )

Tercüme

1. Koyun yılı, ilk ayın on sekizinde, biz İnç-Buka ile
2. Arug, ikimiz büyük kardeşimiz Tarbış... olduğu (ettiği) zaman, sened
3. vermiştik. Koçu'daki taysaa bağ ve şehir
4. bağları dışında, birkaç parça arazinin bedeli olan
5. altı yüz yastuk paradan yüz yastuk'unu vermiş ve
6. geride beş yüz yastuk kalmıştı. Bu parayı
7. çocukları ile yengemize, yaz-güz, her zaman, kim gelirse,
8. götürüp teslim ederiz. Götürüp vermezsek, bu
9. senedi kim getirirse, hiçbir itirazsız,

10. tamamını öderiz. Bu yazıdaki parayı verinceye kadar
11. biz İnç-Buka ile Arug herhangi bir sebeple ortada
12. bulunmazsak, beraber aldığımız varisimiz olan ben
13. İnç-Buka'nın küçük kardeşim Esen ile ben Aruğ'un
14. oğlum Kara-Toğma, ikisi bu senetteki
15. parayı, yazıdakine uygun şekilde, hiçbir sebep ve
16. itiraza mahal vermeksizin, doğruca öder.
17. Bu nişan ben İnç-Buka'nındır
18. Bu nişan ben Arug'undur
19. Bu nişan ben varis Esen'nindir
20. Bu nişan ben şahit Torçı'nındır
21. Bu nişan ben Aruğ'undur
22. Bu nişan ben şahit Tölek-Kaya'nındır
23. Ben Toğma bunları İnç-Buka ile Aruğ'un, her ikisinin sözüne göre yazdım.

V. (T.M.238, D. 176 [285/R 15] ).

Metin

1. bars yıl tör-tünç ay yigirmi-ke maaa tölek temür-ke san-lıg
2. tıyık-takı taş köprüg-nüa öadün sıaar-kı tegşintürü
3. tam-lıg kaylakım-nı yana çeagür arız yiti küri-lig yir-im-ni
4. yana törtkil çok-dakı tört sıg yir-im-ni yana buyu kıra-
5. dakı üstün çeçek-lik-deki altı sıg yir-im-ni yana altın
6. çeçek-lik-deki tört sıg yir-im-ni...maaa san-lıg bu munça yir-ler-
7. im-ni maaa tölek temürke yoalak-lıE çar yastuk kergek bolup
8. tolmış ayaE-ka tegimlig-tin yigirmi yastuk çoadua bav çar
9. alıp taşık-ka bu yir-ler-im-ni tarıp yiz-ün-tip
10. togr-ı (?) kılıp birtim
11. tanuk kerey tanuk temür buk-a antakı akam inin togmış-ın kataş-ım
12. kim kim m-e bolup talaşmaşun-lar
13. bu nışan men tölek-temür-nia'ol
14. bu nışan men buyan-temür-nia'ol
15. bu nışan men tanuk kerey-nia'ol
16. bu nışan ben tanuk temür-buk-a-nıa'ol
17. bu bitig-ni men buyan-temür öz iligin bitiyü tegintim

V. (T.M. 238, D. 176 [285/R 15] ).

Tercüme

1. Kaplan yılı, dördüncü ayın yirmisinde, bana Tölek-Temür'e ait bulunan
2. Tıyuk'taki taş köprünün ön tarafındaki, etrafı
3. duvar ile çevrili tarlamı (?), yine Çengür-arız'daki yedi küri'lik yerimi,
4. yine Törtkil-Çok'taki dört sıg yerimi, yine Buyu-Kıra'da
5. yukarı çiçeklikteki altı sıg yerimi, yine aşağı
6. çiçeklikteki dört sıg yerimi, bana ait bu kadar yerlerimi,
7. bana Tölek, temür'e para (yoalaklıg çav yastuk) lazım olup,
8. saygı deger Tolmış'tan yirmi yastuk para (çoadua bavçav)
9. alıp, istifade etmek üzere, bu yerlerimi ekip biçsin, diye,
10. kendisine verdim.
11. Şahid Kerey, şahit Temür-Buka, oradaki büyük ve küçük kardeşlerim ile akrabamdan
12. hiç kimse kendisine itirazda bulunmasın
13. Bu nişan ben Tölek-Temür'ündür
14. Bu nişan ben Buyan-temür'ündür
15. Bu nişan ben şahit Kerey'indir
16. Bu nişan ben şahit Temür-Buka'nındır
17. Bu vesikayı ben Buyan-Temür kendi elim ile yazdım

VI. (T. II. S. 18 [177/28] ) Metin

1. küskü yıl bişinç ay üç yaaıka
2. kitir-tin kelgüçi ilçi-ler-ke
3. tuşgu-ka öntürgü bor-tın keysedü
4. amtı ok birz-ün esen atsız olar-
5. ka tapşurz-un.

VI. (T. II. S. 18 [177/28] )
Tercüme
1. Sıçan yılı, beşinçi ayın üçüncü gününde
2. Kitir'den gelen elçilere,
3. karşılama şarabından Keysedü
4. Açarı 20 batman iyi şarap
5. derhal versin. Esen ve Atsız onlara
6. teslim etsin.

VII. (T. M. 68 [168/19] )

Metin

1. ud yıl çakşapat ay iki oduz-ka
2. buyan temür ilçi-nia nökür-
3. leriae keşig aş-ka bir-gü bir
4. sıg ed bis tembin bor-nı turpan
5. sanın-ka tudup takış-kay-a
6. birşün

VII. (T. II. 035 [168/19] )

Tercüme

1. Sıgır yılı, on ikinci ayın yirmi ikisinde
2. Bayan-Temür elçinin adamlarına
3. sığ et, beş tembih şarabı, Turfan
4. hesabına kaydedip, Takış Kaya
5. versin

VII. (T.M. 68 [120/035] )

Metin

1. biz kudlug kaya temir turmış kalımdu il
2. temir ması balta başlap buryçuluka söz-
3. ümüz yimü sen bu temir kaya-ka ton
4. sadıgı iki yarım böz-ni birgil
5. usal bolmaşun bu nışan biz-nia'ol
VIII. (T. II. 035 [120/035] )

Tercüme

1. Biz Kutlug-Kaya, Temir, Turımış, Kalımdu, İl-
2. Temir, Ması Balta başta olmak üzere, Borulu'ya sözümüz:
3. sen bu Temir-Kaya'ya elbise
4. satışı karşılığı olan iki buçuk pamukluyu ver.
5. İhmal edilmesin. Bu nişan bizimdir.


Yorumlar (0)