Eski Türklerde Kadın -  Nuray Örnek

Eski Türklerde Kadın

Nerden nereye... Değiştirildik, dönüştürüldük, öz kimliğimizden ve değerlerimizden uzaklaştırıldık. Sitem ya da şikayetle hiçbir şey çözülmez. Her şey kendini tanımakla başlar. Doğru kaynak ve kişilerden, elde edeceğimiz bilgilerle ‘Mankurtlaşma”ktan kurtulmamız mümkün...

“Ey Türk, titre ve kendine dön!"

(Aşağıdaki makaleyi dikkatle okumanızı tavsiye ederim dostlar!) Nuray Örnek

Türk Kültüründe Kadının yeri ve Önemi

Türklerde ailenin temeli kadındır. Türk kadını ailesinde söz sahibi olmuş ve kocasına daima destek olmuştur. Bu milattan önce de böyle idi. Avrupa, Afrika ve Arabistan'daki kadınlar köle olarak satılırken, Türk kadını her zaman hür ve özgür olmuştur. 

Eski Türklerde kadın, ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar kılıcını iyi kullanır, ata biner ve güreşirlerdi. Kadınlar savaşa  da katılırlardı. Bu yazılanları okuyanlar benim ırkımı yücelttiğimi düşünebilirler. Fakat bu yazılanlar tarihi gerçeklerdir ve size bunların tarihi kaynaklarını da sunacağım.

Bir Türk atasözü şöyle der: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi kadındır”.

Türklerin kadınlara çok değer verdiğini söylemiştik. Bunu eski Türklerin tek eşli oluşlarından da anlayabiliyoruz. Yani Türk erkekleri, bir kadınla evlendiklerinde ikinci bir kadın almazlardı. Hun Türkleri döneminden beri kadın erkek ayrımı yapılmazdı. 

Geçmişten Günümüze Türk Toplumlarında Kadının Yeri ve Önemi

Hunlarda, kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edilir ve onsuz hiçbir şey yapılmazdı. Hatta öyle ki, Kağan'ın emirnamelerinde "Kağan buyruğu" ifadesi yalnız yer alır ve Kağanın hatununun adı kaydedilmezse o emirname geçerli sayılmazdı. Yabancı ülke elçileri sadece kağanın huzuruna çıkmazlardı. Elçilerin kabulü sırasında hatunun da kağanın yanında olması mutlak kural idi.(1).

Hatunlar, bazı zamanlarda kağan olmadan elçileri kabul ederlerdi. Örnek olarak, Avrupa Hun Devleti'ne gelen elçiler Atilla'nın eşi Arık Han tarafından kabul edilir ve devlet işleri hakkında görüşürlerdi. Kabul törenlerinde, ziyafetlerde ve şölenlerde hatun kağanın sol tarafına otururdu. Siyasi ve idari görüşleri dinler ve fikir belirtirlerdi. Ziya Gökalp bu durumu şöyle ifade ediyor: “Eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir” (2).

Göktürk ve Uygurlarda da kağanın hanımı hatun, devlet işlerinde kocası ile birlikte söz sahibi olmuştur. Tıpkı Hunlarda olduğu gibi, emirnameler yalnız kağan adına değil, "Kağan ve Hatunun namına" şeklinde ibare ile birlikte imzalanırdı. Kadın, aile içinde de daima yüksek söz sahibi olmuştur. (3).

Asya Türklerinde Göktürklerin tarihi ve yaşamlarıyla ilgili en önemi kaynak Orhun kitabeleridir. VII. Yüzyıldan itibaren  Orhun kitabelerinde, devlet işlerini bilen Hatunlardan söz edilir.

Orhun kitabeleri de "Kağan ve Hatun buyurur" sözleriyle başlar. Türk kadınlarına verilen değerle alakalı İslam öncesi döneme ait bir çok kaynak bulunmaktadır. Bunlardan birisi de İslam öncesi İtil (Volga) Bulgarlarını ziyaret eden İbni Fadlan'ın eseridir. Fadlan eserinde Türk toplumunda kadının yerinin şaşırtıcı olduğunu itiraf etmekte ve şaşkınlığını açıkça belirtmektedir.

Fadlan, hatunun hükümdarın yanında oturduğunu ve bunun Türk geleneklerinin bir parçası olduğunu ve Türk kadınının asla erkeklerden kaçmadığını belirtiyor. Diğer bir Arap seyyah İbn Batu şu şekilde not almıştır: " Burada öyle ilginç bir duruma şahit oldum ki, o da Türklerin kadınlara gösterdiği saygıdır. Burada kadınların kıymeti ve saygınlığı erkeklerden daha üstündür"(4).

Aynı zamanda bu yazdıklarımı eski Türk destanlarında da açıkça görüyoruz. Destanlarda kadının güç ve ilham kaynağı olduğu bildirilmektedir. Milli destanımız olan Dede Korkut hikayelerinde de buna rastlarız. Örnek olarak "Deli Dumrul hikayesinde" Dumrul, canı yerine kendi canını vermeye razı olacak birisini bulmaya çalışır ve bunu kadında bulur. Kadını hiç çekinmeden canını vereceğini söyler. 

Aynı zamanda, eski Türkler kendi soylarından olan kadınlarla evlenmeye önem verirlerdi. Bu olay Türk atasözünde şu şekilde belirtilir "Ey Türk oğlu. Suyu çaydan kızı soydan al" (5).

Bunun nedeni, Türk kadınların daha önce de bahsettiğim gibi cesur ve onurlu olmalarıdır. Türk kadını her zaman at üstünde, kılıç elinde ve savaş meydanında en öndedir. Gene Dede Korkut destanımıza baktığımızda "Bamsı Beyrek" hikayesinde yer alan Banu Çiçek, bunun en güzel örneklerinden birisidir (6).

Diğer bir örnek Selcan Hatundur. Selcan Hatun, düşmanın geceleyin kocasına baskın yapacağından şüphelenmektedir. Kocasını bu konuda uyarır ve savaş başlar. Mücadele esnasında kocasının atı yaralanır. Savaşa hazır bir şekilde kenarda bekleyen Selcan Hatun, atını düşmanın üzerine sürer ve onları kılıçtan geçirir. (7).

(YAZAR: Aynur TALİBLİ – Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı İSTANBUL 2018.)

Yorumlar (0)