Farabi: 'Erdemli Toplumun Yöneticisinin Hasletleri

Farabi: "Erdemli Toplumun Yöneticisinin Hasletleri"


“İşte bu kişi, kendisinin üzerinde başka bir insanın hükmünün bulunmadığı hâkim kişidir. O, önderdir (imam), erdemli şehrin ilk başkanıdır, erdemli milletin hükümdarıdır, oturulan dünyanın tümünün hükümdarıdır."

Bu duruma ancak kişiliğinde doğuştan sahip olduğu on iki tabii özelliği birleştiren bir insan ulaşabilir:

Bu özelliklerden biri, onun organları bakımından tam ve eksiksiz olması, bu organların kendisini, kendilerine ait fiillerini, gerçekleştirmeye kabiliyetli kılmalarıdır. O bu organlardan herhangi biriyle yapılacak bir fiili gerçekleştirmek istediğinde, bunu kolayca yapmalıdır.

O, kendisine söylenen her şeyi iyi anlama ve idrak etme yeteneğine tabiatı gereği sahip olmalı, konuşan kişinin maksadına veya bizzat o şeyin kendi mantığına uygun olan neyse onu anlamalıdır.
Anladığı, gördüğü, duyduğu ve idrak ettiği şeyi, zihinde saklama (hıfz) yeteneğine sahip olmalı, hemen hemen hiçbir şeyi unutmamalıdır.

Uyanık ve çok zeki olmalı, bir şeyle ilgili en ufak bir delil gördüğünde, bu delilin işaret ettiği yönde, o şeyi kavramalıdır.

Zihninde bulunan bir şeyi tam açıklıkla ifade edebilmesini sağlayabilecek güzel konuşma kabiliyetine sahip olmalıdır.
Bilgi edinmeyi, öğrenmeyi ( ta’allum) sevmeli, ona kendini vermeli, öğrenmenin zahmetlerini yenmeli, içerdiği mihnetlere katlanmalı, bunları yorucu, eziyet verici bulmamalıdır.

Tabiatı gereği doğruluğu (sıdk) ve doğru insanları sevmeli, yalandan ve yalancılardan nefret etmelidir.

Tabiatı gereği yemek, içmek ve cinsel zevklerin peşinde koşmayan, onları arzulamayan biri olmalı, kumardan kaçınmalı, bu tür şeylerden doğan zevklerden nefret etmelidir.

Yüksek ruhlu (kabir al-nafs) olmalı, şerefi, ululuğu (karâma) sevmeli, ruhu tabii olarak çirkin ve aşağılık şeylerin üstünde olmalı, şeyler içinde en yüce olanlarına doğru yükselmelidir.

Gümüş, altın ve benzeri cinsten dünyevi amaçlı şeyler onun nazarında değersiz olmalıdır.

Tabiatı gereği adaleti ve adaletli kişileri sevmeli, baskı (cavr) ve zulümle, bunları yapanlardan nefret etmeli, kendi yönettikleri ve başkaları ile ilgili olarak insaflı olmalı, insanları böyle olmaya yöneltmeli, baskıya maruz kalan insanlara acımalı, güzel, asil ve doğru gördüğü her şeyi desteklemeli, adil olmaya, adaleti uygulamaya davet edildiğinde onu yapmada, gerçekleştirmede isteksiz, inatçı olmamalı, tersine, haksızlık ve kötülük yapması istendiğinde bunu yapmama konusunda dirençli, karalı ve istekli olmalıdır.

Sonra yapılmasını gerekli gördüğü şey konusunda azimli, kararlı olmalı, korku ve zaaf göstermeksizin cesurca onu gerçekleştirmelidir.

Bütün bu özelliklerin tek bir insanda bir araya gelmesi zordur. Bundan dolayı, bu tabii yaratılıştaki insanlara her çağda ancak bir defa tesadüf edilir. Eğer erdemli şehirde böyle bir insan bulunur ve o insan büyüdükten sonra yukarıda zikrettiğimiz şartlardan altısını yerine getirirse veya muhayyile kuvveti aracılığıyla insanları uyarma kabiliyeti dışındaki beş tanesini yerine getirirse, yönetici bu insan olacaktır. Herhangi bir zamanda böyle bir insana rastlanamazsa, ancak daha önce bu şehirde yukarıdaki şartları taşıyan, kayda geçmiş, art arda hüküm sürmüş bir yönetici ve benzerleri olmuşsa, bu insanların koydukları kanunlar, kurallar ve âdetler benimsenir ve muhafaza edilir.

İlk yöneticiden daha sonra gelip ona vekâlet edecek yöneticide, doğuşundan ve çocukluğundan itibaren bu on iki özelliğin bir araya gelmesi ve büyüdükten sonra da onun aşağıdaki altı özellikle temayüz etmesi gerekir:

O, bir filozof olmalıdır.
İlk yöneticilerin şehir için vazettikleri, şehri yönetirken başvurdukları kanunları, kuralları, usulleri bilmeli, muhafaza etmeli; bütün fiillerinde bu yöneticilerin izinden gitmelidir.

Eskilerin kanunlarında kaydedilmemiş bir konuda, onların yollarını izleyerek yeni kanunlar çıkarma, koyma (istinbat) konusunda üstün olmalıdır.

İlk yöneticilerin kendileriyle ilgili olarak herhangi bir kanun koymalarının mümkün olmadığı, onlardan sonra herhangi bir zamanda ortaya çıkan olaylar ve şeyler hakkında doğru hüküm vermek üzere akıl yürütme gücüne ve üstün bir derin düşünme gücüne (raviyya) sahip olmalıdır.
İlk yöneticilerin kanunlarıyla, kendisinin onların yolunu izleyerek çıkardığı yeni kanunlar konusunda halkı sözle aydınlatma, onlara kılavuzluk etme üstünlüğüne sahip olmalıdır.

Gerek hizmet etme gerek yönetme ile ilgili belirli işlerin yanında, savaşın gerektirdiği işleri de görebilecek bir beden sağlamlığına sahip olmalıdır.

Eğer bütün bu şartları kendisinde toplayan tek bir kişi bulunmaz da biri sadece filozof olan, diğeri ise geri kalan şartları yerine getiren iki kişi bulunursa, bu ikisi şehrin yöneticisi olacaklardır.

Eğer bu şartlar, felsefe birinde, ikinci özellik ikinci bir insanda, üçüncü özellik üçüncü bir insanda, dördüncü özellik dördüncü bir insanda, beşinci özellik beşinci bir insanda, altıncı özellik altıncı bir insanda olmak üzere farklı insanlar arasında dağılmış ve bütün bu insanlar birbirleriyle anlaşırlarsa, hepsi birlikte en üstün yöneticiler olacaklardır.

Ancak herhangi bir zamanda felsefe, yönetimin bir parçası olmaktan çıkarsa, bütün diğer şartlar bütün bu yönetimde mevcut olsalar bile, erdemli şehir hükümdarsız kalmış olacak, şehrin yönetimi ile meşgul olan kişi bir hükümdar olmayacak, şehir halkı helak olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Eğer bu şehrin fiilî yöneticisine bağlı olacak bir filozof bulunamazsa, o şehir bir vadede helâk olmaktan kurtulamayacaktır.

Kaynak: Farabî, İdeal Devlet, çev. Ahmet Arslan, İstanbul 2016, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, sf. 1

Yorumlar (0)