Gürcistan Kıpçakları / Prof. Dr. Guili Alasania










Gürcistan Kıpçakları / Prof. Dr. Guili Alasania





Onbirinci yy.'da Karadeniz'e Türkçe konuşan yeni kavimler gelmeye başladı. Yeni gelenler, İdil ve Tuna nehirleri arasındaki geniş toprakları, Kırım bozkırlarını, Azak ve Hazar kıyılarını, aşağı İdil ve Yayık nehirlerinin ötesini mesken tuttular. Ortaçağ Gürcistanı'nı anlatan "Kartlis Tskhovreba" (Gürcistan Tarihi) adlı eserin son zeylinde denilene göre, "Peçenekler Osetlerin yakınında yaşardı... Ayrıca Jikler vardı. Yıllar sonra Peçenekler ve Jikler Türkler tarafından yerlerinden edilince Peçenekler batıya doğru gittiler, Jiklerse Abhazya sınırına yerleştiler."1

Ancak yukarıda anılan kaynak bir istisnadır. Gürcüler birebir ilişkiler sayesinde bu kavmin adını çok iyi bildiklerinden, diğer tüm Gürcü kayıtları yeni gelenleri kendi adlarıyla -Kıpçak olarak-tanımlamıştır. Kıpçaklara Bizans ve Macar kayıtlarında Koman (Kuman), Slav kayıtlarında ise 'Polovtsi' adıyla rastlanır. Bu kavim, Gürcü kaynaklarında çoğunlukla Kıpçak olarak geçmekle birlikte, nadiren Koman adıyla da anılmaktadır. Azizlerin hayatını anlatan 12. yy.'a ait 'Şehit David ve Konstantin' yazıtında, anonim Gürcü yazarı 'Komanların ülkesi'nden bahsederken, "Ki onlar Kıpçaklardır" demektedir.2 Gürcü bilim adamı, akademisyen S. Jikia, Kıpçak adı ile 16. yy. sonu kayıtlarında 'Guman' olarak geçen Güney Gürcistan arasında bağ kurar.3

Kısa süre içinde yeni yerleşimciler yakın ve uzak komşuları için ciddi bir tehlike oluşturmaya başladılar. 11. yy'ın ikinci yarısında ve 12. yy'da Slav topraklarının otuz dört Kıpçak işgaline maruz kaldığı kayıtlıdır. Aynı kaynaklar, 12. yy'da yirmi iki Rus karşı saldırısı kaydeder.4

Eski Gürcü vakanüvisler Leonti Mroveli ve Juansher'in, 'Kartlis Skhovreba'da Kıpçaklardan bahsetmesi kayda değerdir. 11. yy. ortası yazarı Leonti Mroveli'ye göre, Büyük İskender gelmeden önce Kura Nehri civarında yerleşik olan barbar kavimler, yazarın zamanında Buntürkler ya da Kıpçaklar olarak biliniyorlardı. Aynı eserin son ekinde (18. yy. elyazması), Juansher, 5. yy'ın ikinci yarısında Gürcistan'da krallık yapmış olan Vahktang Gorgasali'nin Osetler ve Kıpçaklar üzerinde egemenlik sağladığından bahseder.5 Daha yakın geçmişteki araştırmalarda, Gürcistan tarihi kayıtlarında geçen Buntürklerin, Sakalarla (İskitler) aynı olduğu ileri sürülmektedir.6 Fakat yukarıda bahsi geçen her iki kaynak da çelişkiler taşımakta olup, doğrulukları şüphelidir.

Çeşitli kaynaklar, Kıpçakların komşularıyla kolaylıkla iletişime geçtiğini, aradaki düşmanlıklara bakmaksızın kız alıp verdiğini belirtmektedir. Bu türden ilişkilere özellikle Ruslarla 1094, 1101, 1107, 1117, 1163, 1205 yıllarında ve tarihsiz birkaç olayda rastlanmaktadır. Ruslar daha çok kızlarını vermeye meyilli olup oğullarını verme taraftarı değillerdi. Ruslar tarafından defalarca yenilgiye uğratıldıktan sonra, 1095-1106 tarihleri arasında Kıpçakların bir kısmı Atrak önderliğinde kavimlerinden ayrıldılar ve 750 km. doğuya göç edip Osetlerin yanına yerleştiler.7 Böylece, Kıpçaklarla güney komşuları Gürcüler arasında temaslar kaçınılmaz hale geldi.

1106'da Gürcü Kralı 'Yeniden Kurucu' David (1089-1125) ilk karısından boşandı ve bir Kıpçak prensesiyle, Kıpçak lideri Atrak'ın kızıyla evlendi. Daha sonra, hâlâ birleşik krallığının dışında bulunan Tiflis emirliğini kendisine katmak ve o sıralarda Gürcistan'ı egemenliği altına alan Selçuklulara karşı koymak için Kıpçak savaşçılarını ülkesine çağırdı.

Gürcü-Kıpçak ilişkilerini gösteren kanıtlar daha çok o döneme ait Gürcü kaynaklarında, örneğin 'Kartlis Skhovreba'nın ilgili kısımlarında, öncelikle de David'in hayat hikayesinde bulunmaktadır. Arap, Ermeni, Bizans ve Macar kaynaklarında ilave bazı bilgiler bulunabilir.

12. yy'ın sonunda David, Haçlı seferlerinin başlamasını fırsat bilerek, Selçuklulara haraç ödemeyi kesti ve kendi iç meseleleriyle ilgilenmeye başladı. Gürcü kralı, reformlarını bazen Selçukluların ülkeden çıkarılması gayretleriyle birleştiriyordu. Kral David'in vakanüvisinin kayıtlarında, kral haraç ödemeyi reddettikten sonra, Selçukluların Gürcistan topraklarında -Avchala, Dighomi ve Kura Nehri'nin aşağılarıyla Rioni kıyılarında- kışı geçirme haklarından mahrum kaldığı yazılıdır.8

Bu iddia bir kenara bırakılacak olursa, Selçukluların buralarda kalmaya devam ettiği söylenebilir. Zira kaldıklarına dair kayıtlara pek çok yerde rastlanmaktadır. 1110 olayları anlatılırken şöyle denir: "Gachiani'ye, Kura boylarına, Tiflis'ten Barda'ya kadar Iori'nin tüm kıyılarına geldiler. Buraların hepsi de kışlamak için uygun yerlerdi."9 Daha sonra yazar Selçukluların kışın gelip yazın dönüşlerini ayrıntılarıyla anlatmakta, "Güçleri ve sayıları büyüktü ve kimse onları yerlerinden etmeyi düşünmezdi"10 demektedir. Rustavi'nin alınmasından sonra, vakanüvis okuyucuyu yine bilgilendirir: "Türkler kışlaklarını kaybettiler."11 Bunun aynısını daha sonra da görebilmekteyiz.12

Kral David'in vakanüvisine göre, Kıpçakların Gürcü topraklarında yerleşmesi iyi bir şeydi, çünkü ülkenin siyasi ve askeri hayatında önemli rol oynuyorlardı. Gürcistan'a ilişkin araştırmaların çogunda hakim olan görüş budur. Bu çalışmada ise, söz konusu genel değerlendirme, farklı bazı söylemlerle ve ayrıntılara ilişkin bir takım görüşlerle birlikte ele alınmaktadır.

Dile getirilecek ilk soru, Gürcistan'da yabancı yerleşimcilere olan ihtiyaca ilişkindir. 1104'te, Gürcülerin doğuda Kaheti-Hereti'yi almalarından sonra, Selçuklu orduları Ertsukhi yakınlarında David tarafından yenilgiye uğratıldı. 1110'da Gürcüler aşağı Kartli'de Samshvilde ve Dzerna'yı topraklarına kattılar; 1115'te Rustavi'yi aldılar; 1116-1117 arasında Gishi ve Kaladzori kalesini fethederek 1118'de Agarani'yi ve bir süre Ermeni Krallığı'nın da başkentliğini yapmış olan Lore'yi aldılar. Gürcü tarihçinin kayıtlarında, tüm bunların "en az askeri güçle" gerçekleştirildiği belirtilmektedir. 13

David'in vakanüvisi bir seferinde 15.000 savaşçıdan bahseder, başka bir yerde savaş hakkında şöyle der: "Samshvilde'yi büyük ustalıkla aldılar"14 Çatışmaların çoğuna Kral David de katılmıştır. Fakat ana hedefe henüz ulaşılamadığı anlaşılmaktadır. Türkler hâlâ Gürcü topraklarında kışlamakta ve toprak kaybetme tehlikesi hâlâ mevcudiyetini korumaktadır.

Gürcülerin Kıpçakları çağırmaları için bir neden daha vardı: Gürcü kralının o dönemdeki hırslı planı olan "daha çok, sayısız krallık fethetmek."15 Elindeki kuvvetler planlarını gerçekleştirmeye yetmiyordu. Aynı anda hem kralı korumayı, hem şehirleri ve kaleleri muhafaza etmeyi, hem de 'bitmeyen' savaşları sürdürmeyi başaramazlardı.

Kıpçakların tam olarak ne zaman geldikleri hiçbir yerde kayıtlı değildir. Ancak kabul edilen tarih 1118'dir. Gürcü akademisyen I. Javakhishvili, Kıpçakların Gürcistan'a gelişlerinin, 'yerleşmeleri, eğitimleri ve teşkilatlanmalarının' 1118'den 1120'ye kadar sürdüğünü ifade etmekte, Kıpçakların yaz ve kışları Gürcistan topraklarında geçirdiklerini ileri sürmektedir. İlk gelenler Kartli'ye yerleşmişlerdi. Javakhishvili, bu görüşün teyidi olarak, David'in vakanüvisinin sözlerini gösterir: "Kral Kartli'ye geldi ve ona gelen Kıpçaklara kışı geçirecekleri yerleri ve geçimlerini sağlayacak yolu gösterdi, gözetmenler atadı ve Kartli'de tüm işleri bir düzene soktu."16 R. Metreveli, Gürcü kralının, Kıpçakları Gürcistan'ın çevresine, Kartli'ye yerleştirmek suretiyle entegre olmalarını sağlamak istediğini belirtmektedir.17 Bir diğer görüş de, yeni gelenlerin sınırlara yerleştirilmelerinin sebebinin, buraların hayvan yetiştiriciliğiyle uğraşan bu insanların yaşam tarzına çok uygun olmasıydı.18 Sınırların korunmasının dışında yaptıkları başlıca şey ise, civar bölgelerin yağmalanıp soyulmasıydı. Ganimetlerin bol olması sayesinde, ülkeye ve iktidara bir sorun çıkartmıyorlardı. O dönemde çevre ülkelerin topraklarının işgalinin olağan bir olay olduğunu görüyoruz. David'in vakanüvisinin kayıtlarına göre, diğer ülkelerin elçileri sık sık hediyeler getirip barış, huzur ve "ülkelerinin Kıpçaklar tarafından tahrip edilmemesini" talep ederlerdi.19

Kıpçakların sınırlarda yaşadığını teyit eder bazı bulgular Ermeni araştırmacı S. Eremian tarafından yayınlanarak yorumlanmıştır. Kharich yakınlarında, Zakaria Mkhargdzeli "Ghfchak" manastırını inşa etmişti; hemen yakınlarındaysa Ghfchak köyü bulunuyordu. Kharichi'deki yazıtlarda da Kıpçaklardan bahsediliyordu. Bunların birinde Kıpçak Kubasar'ın çocuklarının adları bulunmaktadır.20 Bugünkü Azerbaycan sınırları içinde, eskiden Gürcistan toprağı olan Saingilo'da, Kıpçak denilen bir yer ve Kıpçak isimli bir nehir bulunmaktadır.21 Doğu Gürcistan'daki Kaheti'de yer alan, bazı uzmanların Orta Asya'daki Kıpçak merkezinin ismiyle bağlantılı olduğunu iddia ettiği Sighnagh22 ise, Gürcistan'da 18. yy.'dan sonra ortaya çıkmıştır.

Kıpçak tarihiyle ilgilenen araştırmacılar, Kuzey Kafkaslar ve Avrasya bozkırından Gürcistan'a gelen göçmen kavimlerin sayısına bakarken, Gürcü eseri "Kartlis Tskhovreba"yı kaynak alırlar.23 Bu verilerle -40.000 Kıpçak ve 5000 kölemen (mona-spa)- J. Javakhishvili toplam sayıyı 1x5 = 220.000 (7.200) olarak bulmuştur. Bilimsel çevrelerde de kabul görüp kullanılan, bu sayı olmuştur.

Ancak burada bir düzeltme yapılması gerekir. Kölemen sayısını Kıpçaklara ekleyemeyiz, çünkü bu sayıya esirler de dahildi. Kıpçaklara atfen iddia edilen 40,000 sayısının daha çok geleneksel bir bilgi olduğuna dair araştırma kayıtlarını göz ardı etmemek gerekir.24 Örneğin Bizanslı yazar Anna Comnenos, 1091 tarihli kayıtta, Togortak ve Maniak liderliğinde 40.000 Kıpçaktan bahseder.25 Macar yazar Rogerii, Kıpçakların Köten önderliğinde Macaristan'a gelişlerini anlatırken, sözlü kaynaklara başvurur ve aileleri hariç 40.000 savaşçıdan bahseder.26 Buradan yola çıkarak, Gürcistan'a göç eden Kıpçakların sayısının inanılmaz boyutlarda olduğunu söyleyebiliriz.

Ortaçağ Gürcü vakanüvisi ise, 1123 olaylarında, Şirvan seferi öncesinde kralın ordusunu kurmasından bahsederken, "Tüm krallığını topladı, onlar da geldiler ve Kral, Selçuklu sultanına karşı sefere çıktı; o zaman Kıpçaklar sayıldı; Kral 50.000 savaşçı saydı" demektedir.27 Bu ifadelerin yanlış okunması ve yorumlanması sonucunda, bugün konuyla ilgili bilimsel eserlerde yer alan yanlış anlamalar ortaya çıkmıştır. Bazı yerlerde, yeni gelen gruplarla sayılarının katlandığı ve askeri harekatlara katılan Kıpçak sayısının 40.000-50.000'i bulduğu ifade edilmektedir.

Halbuki daha sonra da göreceğimiz gibi, 50.000 sayısı tüm orduyu ifade etmektedir; Ani alınmadan önce kralın elindeki tüm güçlerin sayısı, ülkesinde toplayabildiği kadar, yani 60.000 idi.28 Bu sayı, Gürcü kralının savaşlarda genellikle bulundurduğu asker sayısıydı. O dönemin Ermeni yazarı Urfalı Matheos (12. yy.'ın ilk yarısı), Didgori Savaşı'na (08.12.1121) katılanlarla ilgili ilginç bilgiler vermekte, bu savaşta David'in 40.000 kişilik güçlerinin yanında, ücretli asker olarak yer alan 500 Osetli ve (muhtemelen Haçlı) 100 Frenk ile birlikte 15.000 Kıpçak askerinin savaştığını kaydetmektedir.29 Bu kayıtlar, toplam sayının 50.000-60.000'i bulduğu savaşlara 20.000 Kıpçağın katıldığını belirten Macar kaynaklarıyla da karşılaştırılabilir.30 Daha az güvenilir olmakla birlikte, eski Ermeni yazarı Smbat Sparapet (1208-1276), Didgori Savaşı'na 40.000 Kıpçağın katıldığını kaydetmektedir.31 Ermeni yazar muhtemelen bu bilgiyi Ermeniceye çevrilen "Kartlis Tskhovreba"dan almıştı. İbn'ül-Esir'in Arapça kayıtlarında, 514 tarihindeki (1121) Didgori Savaşı'nda Gürcülerin Kıpçaklarla birlikte savaştığı,32 Kıpçakların Gürcü ordusunun öncü birliklerini oluşturduğu yazılıdır. Savaşın başında 200 "Kıpçak ileri atıldı, ortalara geldi ve (Müslümanları) ok yağmuruna tuttu" denir.

Ele alınması gereken ikinci soru, Kıpçakların Gürcü halkı içinde kaynaşma oranıdır. Bazı tarihçiler, David'in vakanüvisinin "Kıpçakların büyük çoğunluğu gün be gün Hıristiyan oluyordu."33 şeklindeki ifadelerini fazla büyüterek, Kıpçakların Gürcüceyi kolaylıkla öğrendiğini ve hızla asimile olduğunu iddia etmektedir (I. Javakhishvili, Sh. Meskhia, R. Metreveli, M. Lortkipanidze). Gürcü vakanüvis, Kıpçakların kral tarafından Hıristiyanlığa dönüştürülmeye başlandığını vurgulamaktadır. Bu girişimler bir kenara bırakılırsa, Kıpçakların yerli halkla ilişkileri ve Gürcü kralına olan yaklaşımları son derece karmaşıktı. Vakanüvis, Kıpçakların esir aldığını ve bu esirlerin kral tarafından fidye için alıkonulduğunu saklamamaktadır: "Kendi Kıpçaklarının elinden fidye karşılığı özgür bıraktırdığı esirlerin sayısını kim bilebilir?"34 Aynı kaynaktan, Kıpçakların da krala çok farklı davranmadığını anlıyoruz. Ayaklanma ve entrikalar düzenleyerek sık sık Gürcü kralına ihanet ediyorlardı. "Kaç kere ihanet planları oldu; cesur adamlarını görevlendirdiler; bazen mızrakla, bazen de kılıçla, bir, üç, beş değil, defalarca. Tanrı her seferinde David'i kurtardı."35

Savaş alanında yabancılara her zaman güven olmuyordu. 1123 Şirvan kuşatmasında Gürcüler ve Kıpçaklar kendi aralarında da çatışmaya girdiklerinden, tam -Müslümanlara yardıma gelen fakat Gürcülerden korkan- Selçuklu Sultanı ayrılmaya hazırlanırken, Gürcü Kralı David ayrılmak zorunda kalmıştı. İbn'ül-Esir de bizi bu konuda bilgilendirir.36 Yine de, bu tür olaylar daha istisnaidır. Vakanüvisi David'i, farklı diller ve etnik gruplardan oluşan ordusunda huzurlu bir ortam oluşturduğu için över.37 Burada, Nizamülmülk'e göre çokuluslu olduğu için başarılı olan Selçuklu ordusuyla bir benzerlik göze çarpmaktadır.38

Gürcü kayıtlarından, Kıpçakların Gürcistan'ın "olağanüstü başarılarına" (dzlevai sakvirveli) katkılarının büyük olduğu anlaşılmaktadır. Ülkeye gelmelerinin ardından, Gürcü Kralı David "Pers ülkesini, Şirvan'ı ve Büyük Ermenistan'ı yakıp yıktı."39 Kaynakta her seferinde bahsedilmemekle birlikte, Kıpçakların tüm savaşlara katıldığı anlaşılmaktadır.

Kıpçakların Gürcü topraklarında akıbeti ne olmuştu? Hızla asimile oldukları yönündeki iddianın tersine, önemli bir kısmının Atrak liderliğinde nihayet tekrar bozkırlara geri döndüğü şeklinde bir görüş de bulunmaktadır.40 Bu ikinci görüş, Rus kaynağı Daniel Galitski'nin kayıtlarına (1201) dayanmaktadır. Rus kayıtlarına göre, Vladimir Monomach'ın ölümünden sonra kuzeydeki Kıpçaklar, Atrak'a ülkesine dönmesi için elçiler göndermişti.41 Ayrılmalarının muhtemel bir diğer sebebi de David'in oğlu Gürcü kralı Demetre'ye karşı girişilen isyanın yenilgiyle sonuçlanması olabilir. Bu isyan Demetre'nin kardeşi, Atrak'ın torunu Vakhtang'ı tahta geçirmek için çıkartılmıştı. Sonuçta isyancıların tümü idam edilmiş, Vakhtang kör edilmiştir. Daha sonraları Kıpçaklar Gence hükümdarına Gürcülerin onların düşmanı olduğunu anlatacaklardı.42

Kıpçakların büyük çoğunluğu liderleri Atrak'ı izlemiş olsa da, bazı Kıpçak göçmenleri, en azından üst tabaka temsilcileri Gürcistan'da kaldı. 1621 tarihli Gürcü kayıtlarında Demetre Kıpçakzade ismine rastlanması kayda değerdir.43 Kalanlar arasında, isyan çıktığında Gürcü Kralı Giorgi'nin (1156-1184) yanında olan ve daha sonra Amirspasalar (Başkomutan) ve Mandaturtukhutsezi (İçişleri Bakanı) gibi çok yüksek mevkilerle ödüllendirilen Kubasar da bulunuyordu. Kubasar'ın, Gürcü kayıtlarında bahsedilmeyen etnik kökenini, onu Kıpçak olarak adlandıran Ermeni yazar Stephanos Orbelian'ın kayıtlarında bulmak mümkün olabilir.44 Ancak bu kaynağa herkesin güvenmediğini de belirtmemiz gerekir.45 Aynı yazar, Giorgi'nin Kubasar'la ittifak halindeyken bile ancak 5000 asker toplayabildiğini yazar. Bu kayıttan, o dönemde Kıpçakların Gürcistan'dan uzun süre önce ayrılmış oldukları açıkça anlaşılmaktadır. 5000 sayısını ise, Ermeni yazarın Gürcü eseri 'Kartlis Tskhovreba'dan aldığı anlaşılmaktadır; çünkü bu eser, Gürcü Kralı David'in 5000 kölemeni bulunduğunu yazar.46

Sonuçta, III. Giorgi döneminde eserde yine Kıpçaklardan bahsedilmektedir. Fakat bu sefer o topraklarda yaşayan değil, Gürcü Kralı tarafından zaman zaman savaşlara çağrılan bir kavim olarak karşımıza çıkmaktadırlar. 13. yy. dönemi 'Kartlis Tskhovreba'nın anonim yazarı, III. Giorgi'nin son zamanları için şöyle der: "Osetler, dağ eşkıyaları, Kıpçaklar ve Svanlar hırsızlığa cesaret edemezdi."47 Yine 'Kartlis Tskhovreba'nın diğer bir Gürcü yazarı -Tamara'nın (1184-1207) vakanüvisi- 'yeni' Kıpçaklardan bahseder.48 "Yeni Kıpçaklar", muhtemelen Hıristiyanlığı kabul eden Kıpçakları tanımlıyordu, zira F. Sikharulidze'ye göre Hıristiyanlığı sonradan kabul eden Gürcülere de "yeni Gürcüler" denmekteydi.49 Tamara'nın vakanüvisi ayrıca Kıpçak Hanı Sevinc'in kardeşi Savalat'ın Gürcistan'da askerlik yaptığından da bahseder.50 Fakat bu Savalat yeni gelenlerdendir. Zira kısa bir süre önce, soylular Tamara'nın evliliği meselesini görüşürken, içlerinden biri Sevinc'in kraliyet şehrinde, amcası Savalat'ın ülkesinde bulunan bir Rus prensini tanıdığından bahseder."51 O dönemde Kıpçaklar Gürcü ordusunun temel kuvvetlerini oluşturmuyordu. Ücretli olarak savaşıyorlar, yedek kuvvetler olarak anılıyorlardı: "Herler ve Kakhlar, soylular ve hükümdarlar ve yedek kuvvet olarak Kıpçaklar."52 Eskiden olduğu gibi, ordunun öncü kuvvetleri yine Kıpçaklardan oluşuyordu. Tamara'nın vakanüvisi, 'çalaş' ve 'dasnatçda' terimlerinden bahsederken, birincisini Kıpçakça bir sözcük olarak açıklar.

Ermeni yazar Kirakos Gandzaketsi de, Arap yazar İbn'ül-Esir de, Gürcü-Kıpçak ilişkileri hakkında ilginç ayrıntılara işaret ederler. 1221-1222 olaylarından bahsederken Ermeni yazar, Gürcü Kralı IV. İorgi Lasha'nın (1207-1223), Kıpçakların hizmetleri karşılığında Gürcü topraklarında yerleşme taleplerini reddettiğini kaydeder. Kıpçaklar daha sonra Gürcüler tarafından sık sık saldırıya uğrayan Gence'ye geçer ve buraya yerleşirler. Kısa bir süre sonra, İvane Mkhargrdzeli komutasındaki Gürcü işgalcilerini yenerler. Gürcü tarafının bir kısmı kaçarken, pek çoğu da esir alınır. Daha sonra İvane yine gelir, Kıpçakları yenilgiye uğratır ve çocuklarını esir alarak ülkesine götürür.53

Aynı hikayeyi İbn'ül-Esir biraz daha farklı bir şekilde anlatır. İbn'ül-Esir'e göre, 600 yılında (15. 2. 1222 - 3. 2. 1223) kuzeyden gelen 50,000 Kıpçak Derbend'e gelip hükümdardan toprak istemiş, fakat talepleri reddedilmiştir. Kıpçaklar Derbend'i hileyle almış, şehri yakıp yıkmış, sonra da terk ederek o zamanlar Gürcü işgalinde olan Qabala'ya yönelmişlerdir. Qabala'yı alamayan Kıpçaklar, çevresini yakıp yıktıktan sonra ayrılmışlardır. Daha sonra da Gence'ye gelmişler ve burada kabul edilmişlerdir. Gence hükümdarı onları toplamak istediğinde ise karışıklık çıkarmış ve ülkeden sürülmüşlerdir. Nihayet Şirvan'a gitmişler, Müslümanlar, Gürcüler ve Lezgilere karşı bir dizi vurkaçtan sonra yenilmiş ve mahkum olmuşlardır. Aynı kayıtlardan, Kıpçakların ve Gürcülerin birbirlerinin düşmanı olduğu da anlaşılmaktadır. Gürcistan topraklarından geçen Daryal yerine Derbend geçişini kullanmalarının sebebi de buydu.54

III. Giorgi'nin hükümdarlığı döneminde 'Saqipchake' (Kıpçak yararına) adlı yeni bir haraç toplanmaya başladığı tahmin ediliyor. Bu yeni vergi, Kıpçak ücretli askerler için toplanıyordu ve Gürcü kaynaklarında genel olarak kabul edilenin aksine, IV. 'Yeniden Kurucu' David döneminde değildi.55 Bu haracı toplayan resmi görevli anlamına gelen 'Mosaqipcahke'ye ise, VIII. David (1293-1311) tarafından yayınlanan 1297 tarihli bir belgede rastlanmaktadır.

Ücretli askerler çok da güvenilir olmuyordu. 1228'de Bolnisi yakınlarındaki savaşta Gürcülerin Celaleddin Harzemşah (Harezmşah) karşısında başarısızlığa uğraması, Kıpçakların geri çekilmesiyle açıklanabilir. 13. yy. İranlı yazarı Cüveynî, Celaleddin'in Kıpçaklara elçiler göndererek aralarındaki yakın ilişkileri hatırlatmasının ardından Kıpçakların çekildiğini yazar.56

Kıpçakların Gürcistan tarihi sahnesine tekrar çıkışı, Doğu Gürcistan'ın İlhanlı hakimiyetinde bulunduğu VIII. David'in hükümdarlığı dönemine rastlar. İlhanlılar, Altınordu ile sürekli savaş halindeydi. Bu yüzden, Moğollar tarafından kuzeyde baskıya maruz kalıp yerlerinden edilmiş tüm halkları kabul ediyorlardı. Bu halklar arasında Osetler, muhtemelen de Gürcü topraklarında yerleşik olan Kıpçaklar bulunuyordu.

VIII. David İlhanlılara itaat etmeyince, kardeşi III. Vakhtang'ı başa geçirdiler (1301-1308).

Vakhtang bazen ağabeyine karşı durmak zorunda kalıyordu. 'Kartlis Tskhovreba'nın 14. yy dönemi anonim yazarı, VIII. David'in yazı geçirmek için Gürcü topraklarına gelen Kıpçaklarla olan savaşından bahseder. Vakhtang derhal Kıpçaklara yardıma gelmiş ve birlikte David'i kovalayarak pek çok adamını öldürmüşlerdir. "Vakhtang ağabeyinin düşmanı değildi, fakat onunla savaşmaya zorlanıyordu, çünkü Moğollardan korkuyordu"57 diyen Ortaçağ yazarı, böylece kralın davranışını haklı çıkarmaya çalışıyordu.

Kıpçakları konu alan Gürcü halk şiiri muhtemelen o dönemlerde ortaya çıkmıştı. Şiirde, Kıpçak olumsuz bir şahsiyet, çok fazla şey isteyen ve istekleri hiç bitmeyen, en nihayetinde yerli adamın karısına göz koyan yabancı olarak yansıtılmaktadır. Bu affedilmez küstahlığı yüzünden de, şiirin tüm versiyonlarında sonu ölüm olur.



1 Kartlis Tskhovreba (Gürcistan Tarihi) I, Tüm elyazmalarına göre, yay. S. Kaukhchishvili, Tiflis 1956 (Gürcüce), s. 156-157.
2 Gürcü Düzyazısı, I, Tiflis, 1982, (Gürcüce), s. 169
3 S. Jikia, Gürcistan Vilayeti Mufassal Defteri, III, Tiflis 1958 (Gürcüce), s. 464
4 M. P. Murghulia, V. P. Shusharin. 12-13. yy'larda Polovtsi, Gürcistan, Rusya ve Macaristan, Moskova 1998 (Rusça), s. 62
5 Kartlis Tskhovreba, I, 17, 156-157
6 Gürcistan kaynak araştırmaları IX, T. Kaukhchishvili'ye ithafen, Tiflis 2000 (Gürcüce); G. Alasania, Gürcü Yazılı Kaynaklarında Bun-Türkler; M. Sanadze, "Kartlis Skhovreba" (Gürcistan Tarihi) ve 'Moktsevay Kartlisay'a (Gürcülerin Din Değiştirmesi) göre Gürcistan tarihinin ilk dönemi, s. 19-47
7 M. P. Murgulia, V. P. Shusharin, Polovtsi... s. 62-63, 72
8 Krallar Kralı David'in Hayat Hikayesi, yay. M. Shanidze, Tiflis 1992, (Gürcüce), s. 179.
9 A.g.e, 177.
10 A.g.e., 178.
11 A.g.e., 179.
12 A.g.e., 188-189.
13 A.g.e., 172.
14 A.g.e., 177.
15 I. Javakhshivili, Gürcü Ulusunun Tarihi, Tiflis 1965 (Gürcüce), s. 198-200, 209.
16 R. Metreveli, David the Rebuilder, Tiflis 1990 (Gürcüce), s. 178
17 K. Chkhataraishvili. 12. yy'da Gürcistan Ordusunda Yer Alan Yabancılar, Seri, Sh. Rustaveli'ye ithafen, Tiflis 1966 (Gürcüce), s. 173-174.
18 Kralların Kralı David'in Hayat Hikayesi, s. 198.
19 S. Eremian, Ermeni ve Gürcü kaynaklarında Yuri Bogolyubski 8, Erivan Devlet Üniversitesi Bilimsel Araştırmaları, XIII, 1946, s. 408).
20 K. Chkhataraishvili, Gürcistan ordusunda Yer Alan Yabancılar... s. 169.
21 A. Yunusov, Meskhetian Türkleri: İki Kere Yurtsuz Kalmış Millet. Bakü, 2000, (Rusça), s.36
23 Krallar Kralı... s. 184
24 M. P. Murghulia, V. P. Shusharin, Polvtsi. s. 95
25 Anna Comnena, Alexiada. Çeviri, Önsöz ve Yorum Ya. N. Lyubarski, Moskova, 1965, (Rusça), s. 233
26 M. P. Murghulia, V. P. Shusharin, Polvtsi. s. 95
27 Krallar Kralı David, s. 194
28 A.g.e., 197
29 L. Davlianidze, Matheos Urkhaetsi'nin David the Rebuilder ile ilgili kayıtları, Sh. Rustaveli'ye ithafen, Tiflis 1966 (Rusça), s. 242-253.
30 M. P. Murghulia, V. P. Shusharin, Polvtsi. s. 96
31 Smbat Spartet, Chronicle, Eski Ermeniceden çeviren, önsöz ve yorum Galstyan, Erivan, 1974 (Rusça), s. 83-84.
32 İbn Al-Athir, Al-Kamil fi'l-Ta'rikh, Cilt 1-ZII. Editeurs Dar Sader. Dar Beyrouth, 1966, cilt. X, 567-568.
33 Krallar Kralı David'in Hayat Hikayesi, s. 185
34 A.g.e., 210.
36 İbn al Athir. X, 615-616
37 Krallar Karlı David'in Hayat Hikayesi, s. 208
38 Nizamülmülk, Siyasetname, Hazırlayan Prof. M. A. Koyman, Türk tarih Kurumu, 1999, s. 72-73
39 Krallar Karlı David'in Hayat Hikayesi, s. 185
40 K. Chkhatarishvili, Gürcü Ordusundaki Yabancılar... s. 173-174; J. Stephnadze, Krallar Kralı III. Giorgi, Tiflis, 1999 (Gürcüce), s. 201-210
41 12. yy. Rusyası Edebi Anıtları, Leningrad, 1980 (Rusça), s. 118
42 Z. M. Buniyatov, Harzemşah-Anuşteginler Devleti, 1097-1231, Moskova, 1986 (Rusça), s. 118
43 K. Chkhatarishvili, 12. yy. 'da Gürcü Ordusundaki Yabancılar, s. 169
44 Stephanos Orbeliani, Eski Gürcüce Çevirileri, Gürcüce-Ermenice metinleri yayıma hazırlayan, önsöz ve sözlük E. Tsagareishvili, Tiflis 1978 (Gürcüce), s. 46
45 N. P. Murghulia, V. P. Shusharin, Polovtsi... s. 168-170
46 Krallar Kralı David'in Hayat Hikayesi, s. 185
47 Kartlis Tskhovreba, I, s. 369
48 Kartlis Tskhovreba, II, s. 65
49 J. Stephnadze, Krallar Kralı III. Giorgi, s. 210
50 Kartlis Tskhovreba, II, 64.
51 A.g.e., 53.
52 A.g.e.
53 Kirakos Gandzaketsi, Ermenistan Tarihi, s. 139.
54 Z. M. Buniyatov, Harzemşahlar... s. 118.
55 T. Enukidze, 13. yy Gürcü Resmi Terimleri, Gürcü Araştırmaları, IV, Tiflis.
56 Evidences concerning georgia by Juveyni, Translation of the Persian text, introduction and notes by R. Kiknadze, Tiflis 1974.
57 Kartlis Tskhovreba, II, s. 326.



Paylaş|                     Yorum Yaz - Arşiv      2034 kez okundu

Yorumlar (0)