Kök Dil Arayışı-Doç. Dr. Haluk Berkmen

Kök Dil Arayışı


Doç. Dr. Haluk Berkmen

Dillerin kökenini araştıran dilbilimciler tüm kuzey yarımküre dillerine kaynaklık etmiş tek bir kök-dilin var olduğunu kabul ediyorlar. Fakat bu kök-dile ne isim verecekleri konusunda anlaşamıyorlar. Avrupalı dilbilimciler ‘Eurasiatic’ (Avrasya dil grubu), Amerikalılar ‘Borean’ (Kuzeyli) adını tercih ederken, Rus dilbilimciler ‘bizim katmanımız’ anlamına gelen ‘Nostratic’, Macar dilbilimciler ise ‘Turanian’ (Turan dilleri) adını kullanıyorlar.



Benim görüşüm ise bu kök dile “Ön-Türkçe” demek. Fakat yanlış anlaşılmasın; Ön-Türkçe dili ne belli bir ırkla ne de belli bir milletle bağlantılıdır. Bu ismi tercih etmemin nedeni, tüm kuzey yarı kürede konuşulan dillerde bolca Türkçe kök sözcük bulunuşundan dolayıdır. Zira Türkçe, kök sözcüklerden türemiş eklemeli bir dilidir. Kök sözcükler ise en eski dönemlerden beri değişmeden günümüze kadar gelebilmişlerdir. Eklemeli Asya dillerinden ve özellikle Ön-Türkçeden birçok dil ortaya çıkmış, zamanla farklı isimler almışlardır. Ön-Türkçe kökenli dil gruplarını alttaki tabloda görüyoruz.

Ön-Türkçe dört büyük dil grubuna kaynaklık etmiştir. Bunlar: Hint-Avrupa, Ural-Altay, Kafkas ve Kuzey Afrika dil gruplarıdır. Her dil grubu kendi özelliklerini geliştirmiş ve kendi içinde birçok dile bölünmüştür. Dillerin oluşumunu ve yayılışını “Morfik Rezonans Dalgası” (MRD) sayesinde açıklamak mümkündür. Kritik sayıda insan aynı sözcükleri kullanmaya başlayınca, bu “moda” hızla bir MRD’sına dönüşmüş ve tüm toplum kısa sürede aynı sözcüklerle konuşmaya başlamıştır. Böylece yeni bir dil ortaya çıkmıştır. Her yeni dil, yeni bir toplum şuuruna ve yeni örgütlenmelere yol açmıştır.

Dünkü yazımda “100 Maymun” olayından söz ettim. Kök dilden yeni bir dilin türeyişi de 100 maymun olayına benzer. Örneğin, Hint-Avrupa dil grubunun en önemli dili Latincedir. Birçok Avrupa dili Latinceden türemiştir. Bunun da başlıca nedeni Roma imparatorluğunun tüm Avrupa’ya yayılışı ve işgal ettiği bölgelerde Latincenin konuşulmasını dayatmasıdır. Latince konuşanlar kritik sayıya ulaşınca, Morfik Rezonans Dalgası tüm Avrupa’ya kısa sürede yayılmış, farklı bölgelerde konuşulmakta olan yerel dillerin etkisiyle Latinceye benzer akraba diller ortaya çıkmıştır. Bir yandan yeni diller ortaya çıkarken, güçlü MRDsına uyum sağlayamayan yerel diller yok olup unutulmuşlardır.

Bu yazımda Ural-Altay dillerinden söz edeceğim. Diğer dil gruplarına da sırası geldikçe değineceğim. Ön-Türkçeden türemiş olan Ural-Altay makro dil grubunda Ural, Batı Altay, Doğu Altay ve Kaybolmuş dil grupları bulunuyor. Kök dil olan Ön-Türkçenin çıkış bölgesi Orta-Kuzey Asya’dır. Altta sağda bu bölgeyi görüyoruz. Yeşil renkte gösterilmiş olan bölgede Üst-Işım adlı yörenin özel bir önemi vardır.

Üst-Işım bölgesinde, bir insana ait sol bacak kemiği bulunmuş ve Karbon-14 ile kemiğin yaşı saptandığında, 45,000 yıl eski olduğu anlaşılmıştır. Bu bölgede yapılmış olan hem arkeolojik hem de genetik araştırmalar sonucunda, insanların bu bölgede 45,000 yıl önce yaşadıkları ve iklim şartlarının değişmesiyle çeşitli yönlere doğru göç ettikleri kanıtlanmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, Atatürk döneminde savunulmuş olan “Güneş Dil Kuramı” (GDK) hiç de uyduruk, saçma sapan bir kuram değildir. Günümüzün fizik ve genetik bilimleri sayesinde kuramın doğru olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, GDKının dünyada genel kabul görmesi için kritik sayıda dil uzmanının aynı görüşte birleşmesi gerekecektir. Bunun için de bolca makale ve kitap yayınlamak, konferanslar düzenlemek gerekir. Atatürk daha 1930lu yıllarda birçok dil kurultayı toplamıştır. Amerikalı dilbilimci Merritt Ruhlen (d. 1944) dillerin kökenini araştıran “The Origin of Languages” adlı kitabında GDKından söz etmese de, 169cu sayfada şunları söylüyor:

“Kuzey Asya’dan kaynaklanan bir dil, kuzey Afrika’yı, tüm Avrupa-Asya bölgesini ve Yenidünyayı (Amerika’yı) kapsamıştır. Bu dil ağacının en iyi kanıtlanmış dalları Avrasya, Afrika-Asya, ve Amerika kıtası dilleridir.”

Yorumlar (0)