Köklerimin Dili: Türkler Kimdir? - Erkan Erdem

Köklerimin Dili: Türkler Kimdir?

Erkan Erdem

Türkler kimdir sorusuyla Türklerin kökenine yanıt arayalım. Türklere, Tor = torpak- toprak, Tar= su, Tur = dağ sözcükleriyle açıklanır. Ovalarda, su çevresinde, dağlarda yaşayan tarım ve hayvancılıkla uğraşan Türk halklarını anlatır. Bilim bilgelikle demiri işleyip silahlar yaptılar. Atları eğiterek üstünde uzaklara ulaştılar ve yüklerini taşıdılar. At üstünde kullanmaya elverişli kısa, güçlü ok ve yay yaptılar. Birçok halkı birliğin içinde tutarak güçlü devletler oluşturdular.

Dillerinde değişik ağız söylenişleri gelişti. Tar = su sözcüğü şar, der, tir, ter gibi ağız söyleyişlerine dönüştü. Dere, tire, ter gibi su kökenli sözcükler ortaya çıktı. Eski dönem insanları dere, nehir gibi su çevresinde yerleşim yerleri kurdular. Bu yerleşim yerlerine su kökenli adlar verilmiş. Tire- İzmir, Tirebolu gibi. Giresun = Gir-e-su-n= sudaki yer anlamında gir=yer demektir. Sugalas/ Çaykara/Trabzon = Su-galas; su çevresi evleri, yapıları; gala-kala-kale= yüksek yapı ev. Asur= duvarla çevrili su çevresi yerleşim yeri. Sümerce sur= duvar anlamında.

Turan = dağdan çıkan, dağdan dönüp gelen anlamında Türkler için kullanıldı. Dönüp dolaşıp gelen anlamındaki tur atmak sözcüğü dağdan dönüp gelen Türkleri anlatır.

Türk halkları oluşturdukları birliğe Devlet sözcüğünü kullanırlar. İmparatorluk, Roma dilinde ve Avrupalı tarihçilerin kullandığı sözcüktür. Türk devletleri için kullanımı yanlıştır.

Binlerce yıllık Asya ve Sümer Türklerini yok sayarak Türkler konuşmayı 2500 yıl önce ortaya çıkmış birkaç dilden öğrendiler düşüncesi tarihi yalandır.

Türkler Anadolu’ya 1071 tarihinde geldi sözü insanların tarihi yalanlarından biridir. Anadolu’yu Türkler sonradan ele geçirdi düşüncesini yaymak ve öğretmek için atılmış bir yalandır. 1071 de Türkler Anadolu’ya ilk kez geldi diyenler, okullarda öğretenler, kutlamalar yapanlar tarihini okumamış olanlardır. Sümer, Hurri, Hatti, Kimmer, Asur, İskit-Saka, Kun-Hun, Sabar, Urartu gibi çok sayıda Türk halkını yok saymaktır.

Türk halk oyunlarında görülen, kolları iki yana açıp aşağı yukarı sallama kartal uçuşu benzetmesidir. Parmakları şıklatma, kartalın kanat vuruşlarındaki ses anlatılır.

Türkçede iki kere tekrarlama, kök sözcüğü en fazla, en çok anlamına getirir. Örnek; baba, cici, mermer, gaga, barbar, berber.

Türkçemizdeki bazı sözcükleri araştıralım.

Abla = kız kardeş. Türkçe. Saka- İskit Türklerinde kutsal ana Api sözcük kökenlidir. Saka-İskit dilinde api-apa sözcüğünün bal arısı ve bal anlamında kullandığı anlaşılıyor. Ana arı görüntüsünden kutsal Api Ana’yı tasarlamışlar. Bal arılarının kanatları, bacak yapıları, alt gövdenin biçim ve çizgilerinden Api’nin Ana Arı yapısında olduğunu söyleyebiliriz. Saka-İskit dilindeki Api sözcüğü, Latince ve diğer Avrupa dil yapısına Bal Arısı olarak geçiyor. Türkçede api, apa, aba, eba, abla ağız değişiklerinde ana ve kız kardeş abla kökeni olarak kullanılmış. Türkler kız kardeşlerine bal gibi değerli, güzel, tatlı anlamında tanımlama yapmışlar. Balkız, Baldız sözcükleri de bal kökenlidir. Günümüz Trabzon/ Çaykara köy ve yaylalarındaki halkın, eba= kız anlamında kullanımı devam ediyor.

Ana = anne, çocuğu olan kadın, yavrusu olan dişi hayvan. Türkçe. Sümercede an = gök, gün anlamında. Ana= ailenin günü, gündüzü, gecesi, güneşin aydınlığı anlamında.

Anadolu = İnsanın toprağın anası. Türkçe. Ana-to-lu; Ana= ana, anne; to= torpak, toprak; Lu= insan, adam.

Afiyet olsun = yağ bal olsun. Türkçe. Apiya, ağız değişikliği ile dilimizde Afiyet. Saka- İskit Türklerinde Api-ya; Api= arı balı; ya= yağ.

Attila =At görüntüsüne bürünmüş, at gibi. Türkçe. At-tila; at= binek hayvanı; tila = durum. Attila’nın ve halkının yaşadığı bölgeler, Karadeniz ‘den İskandinav çevresine olan yerler. Fin-Soumi dili yazıları Türk yazıtlarıyla benzerlik gösterir. Fin-Soumi dilinde tila= durum anlamında. Türklerde bir hayvan görüntüsüne bürünme vardır. Kartal, at, arslan, kurt, ayı gibi.

Ayten = Gökteki ay, ay göktedir, dolunay, ay gibi teni olan. Türkçe. Ay-ten; ay- dünyanın uydusu; ten= gök.

Türkçede dünyanın uydusu Ay’ın dönem adları; Dolunay = Ayten, dolunay, tolunay, tümay. Aybüke = Bükülmüş ay, hilal. Türkçe. Ay-büke; ay= gökteki ay; bük= bükülmüş, kıvrılmış. Ayber - Ayberk, Beray –Berkay = Yarımay, ilkdördün, sondördün, kesilmiş ay. Ber = kes, kesmek.

Baba = ailenin başı, atası, yetkilisi. Türkçe. Ba-ba; ba= baş.

Babil = Bilgili başlar, aklı başında, akıllı insanlar. Ba-bil ; ba= baş; bil= bilgi.

Bar = dışında, dışarı. Türkçe.

  1. = yabancı kişi, yurttaş olmayan, turist, kendilerinden olmayan, Ülkenin en dışındaki. Bar-bar; bar= dışında, dışarı; yurttaş olmayan. Avrupa dillerinde kullanılan insanı aşağılayan uygarlaşmamış, kaba anlamında değil.

Barbekü = dışarıda yakılan ocak, yemek pişirilen ateş. Türkçesi. Bar-bekü; bar= dışarı, dışarısı; bek = yemek yapılan ocak.

Bekmez = öğütülerek suyu çıkarılmış meyvenin ocakta kaynatılarak koyulaştırılması. Türkçe. Bek-mes; bek= yemek yapılan ocak; mes= öğütme, ezme.

Bektaş = yemek yapmada kullanılan taştan yapılan ocak, şömine, yemek yapılan dağıtılan ocak. Türkçe. Bek-taş; bek= yemek yapılan ocak; taş= taş,kaya. Barbekü dışardaki, Bektaş ev içindeki ocak. Örnek, Hacı Bektaşı Veli kişinin adı değil ünvanı. Bektaş ı Veli; Bektaş= yemek yapılan ocak; veli=sorumlu, yetkili.

Ber = kes, kesmek. Türkçe.

Berber = saç sakal kesen. Türkçe. Ber-ber= en çok saç sakal kesen.

Bereket= bolluk, azlığı kıtlığı kesip bolluk olması. Türkçe. Ber-e-ket; ber = kesmek; ket=az, azlık, kıtlık.

Cici = çok güzel. Türkçe. Ci-ci = en güzel, çok güzel. Örnek; cici elbise, cici kız.

Ciga = güzel çıkış, doğum, ortaya çıkmak. Türkçe. Ci-ga; ci = güzel; ga = çıkıntı, çıkış, yüksek, yükseklik. Türkler doğumu güzel çıkış olarak tanımlamışlar. Örnek; Cigatay – Çağatay = doğmuş tay, Ci Börek. Günümüzde bebek ve çocukla oynarken elimizle yüzümüzü kapatıp veya bir yere saklanıp birden açarak ciga diye seslenerek doğdum, ortaya çıktım anlamında Çağatay-Moğol Türkçesi olarak kullanıyoruz.

Çorba = sulu baş yemek. Türkçe. Şorba; şor= sulu; ba = baş.

Der = Su. Türkçe. Tar= su sözcüğünün ağız değişikliği.

Dere = bir su kaynağından, yağmur sularından oluşan akarsu. Türkçe. Der-e; der= su.

Deri = vücudu kaplayan ten. Türkçe. Der-i; der=su.

Din= ayağa kalkma, ayakta durma. Türkçesi. Sümer sözlükte Din= hayat, yaşam. Dilimizdeki dinelmek= ayakta durmak, ayağa kalkmak. Dinelmek ve dinlenmek ikisi de din kökenli. Dinelmek= oturduğu, yattığı yerden ayağa kalkma. Dinlenmek= ayaktayken yorulup oturma, yatma. Sümerce tanrı anlamındaki Dingir; din= ayakta durmak; gir=yer. Kuranda Fatiha’da, maliki yevmid din= din günü sahibi, ayağa kalkma, mezarda ölü iken diriliş günü.

Ga = çıkış, çıkıntı, uzantı, yüksek, yükseklik, kabartı. Türkçe.

Gaga = en uzun, en çıkıntı kuş ağızı. Türkçe. En çok-fazla anlamında iki kere tekrarlı Türkçe kelimelerden. Ga-ga; ga- çıkıntı uzantı.

Gal =büyük, yüksek yapı, kale, saray. Türkçe. Ga-l; ga = çıkıntı, yüksek yükseklik, kale, saray. Dumugal = Saray halkı, Lugal= sarayın adamı, hanı, hükümdarı, kralı. Sümer halklarının nasıl söyledikleri bilinmiyor. Harf çevirisinde lugal sözcüğünü Sümer halkları yazının tersinden Gallu olarak konuşuyor olabilirler. Sümer-Hatti dilinden diğer halklara ağız değişikliği ile gallu- gral-kral sözcüğüne dönüşmüş gibi görünüyor.

Gala - Kala = Kale, yerleşim yeri evleri, şehir halkını askerleri koruyan yüksek yapı. Türkçe. Ga-l-a; Ga - çıkıntı, yüksek, yükseklik, kale, saray.

Galata =uzunca yüksek yapı, kule. Türkçe. Gal-a-ta; gal= yüksek yapı; ta = ilerisi, uzunca. Örnek, Galata Kulesi.

Ger, Gir = Yer. Türkçe. Ger- gir= yer.

Giz =bir yere koyma. Türkçe. Giz-le= bir yere koyup saklama. Örnek Tengiz = deniz.

gu, ku = seslenmek, bağırmak, ötmek. Türkçesi. Sümerlerin gu sözcüğünün dilimizde ku veya gu söylenişleri var. Çocuk şarkısında ku vak vak = vak vak öterim.

Hat = çizgi, sınır. Türkçe. Hatti Türkçesinden dilimize ve Arapçaya geçmiş.

Hatti = toprak üstünde çizgiye tohum atma sürme, tarım yapan, ekinci, çiftçi. Türkçe. Hat-ti; hat= çizgi, sınır; ti = tohum atma ekme, yol, yolun ilerisi uzağı.

Ham = ye, yemek. Türkçe. Çocuklarımıza yemek yedirirken günümüzde “Ham yap” diyerek kullanıyoruz.

Hum = nohut. Türkçe. Hum-mus= ezilmiş, öğütülmüş nohut yemeği.

Ham hum şara lop = Parça etli sulu nohut yemeği. Türkçe. Ham Hum Şara Lop; ham= yemek, ye; hum= nohut; şar= su, sulu; lop= yumuşak parça, et parçası, kuşbaşı. Hacivat- Karagöz gölge oyunlarında kullanılan sözün kökeni. Ham hum= nohutu yedim, nohut yemeğini ye. Osmanlı ve günümüz Türkçesinde, başkasının paralarını veya mallarını yedi götürdü anlamında deyim.

Hamsi = balık adı. Türkçe. Ham-si; ham= ye, yemek; si= bolluk, bereket, üreme, üretme, sağlık.

Hummus = öğütülmüş, ezilmiş, işlenmiş nohut yemeği. Türkçe. Hum-mus; hum= nohut; mus= ezme, öğütme, işleme.

İbrahim = Besleyen, koruyan, baş yönetici. Türkçe. Ab-ra-ham; ab= ev, yönetici, yetkili, sorumlu; raham= rahim, çocuğun anne karnında oluştuğu beslendiği korunduğu esirgendiği yer.

islemek = tütsü, dumanla bozulmaktan koruma, çevresini sarma, sarıp saklayıp koruma. Türkçe. Örnek; balığı, eti islemek= tütsü duman yaparak etin üstünü sarıp bozulmaktan koruma.

İslam = insanı kötülükten, bozulmaktan koruyan din. Türkçe. İs-lam; İs= islemek, bozulmaktan koruma, çevresini sarma, sarıp saklayıp koruma; Lim veya Lam= üstüne, üzerine. Sümer halklarında selamlamadaki silim sözcüğündeki lim ağız değişikliği.

İslim Yemeği = parça etin üstü sarılmış korunmuş yemek. Türkçe. İs-lim; is= islemek, çevresini sarmak, saklamak, korumak; Lim = üstüne, üzerine. Lim sözcüğü, Lop= yumuşak parça, kuşbaşı sözcüğünün ağız değişikliği olarak alırsak parça anlamında. Lime lime etmek = parça parça etmek deyişinin kökeni.

İsrail = Korunmayı öğrenilen yer, yeri öğrenip korunan. Türkçe. İs-ra-il; İs= islemek, çevresini sarmak, korumak, saklamak, sarıp bozulmaktan koruma; ra= öğretmek, öğrenmek; İl= yer, alan, devlet, yurt. İl sözcüğünü bilim bilgi anlamında düşünürsek İsrail- bilgiyi öğrenip korunan anlamında açıklayabiliriz.

Kağıt = kamıştan yapılan üstüne yazı yazma gereci. Türkçe. Ka-gıt; ka= ağaç dalı, kamış, sazlık; gıt= azlık, kıtlık.

Ket = ket, azlık, kıtlık. Türkçe. Ağız söylenişleri ket, kıt, gıt.

Kemençe = çok hareket, çok oynama. Türkçe. Kıpçakların kendi dillerinde Kıp-neçe; kıp= kıpır, hareket etme, oynama; nece= nice, çok.

Ki = toprak, kil. Türkçesi. Kinger, kingir, kienger, kenger= yurt, vatan, devlet. Ki-n-ger= bu yer benim toprağım, yurdum anlamında.

Kitap = toprak, kil, sayfa, nemli toprak çamur sayfa üstüne yazı yazılan yer. Türkçesi. Ki-tap; ki=toprak; tab= sayfa, düz alan. Yazılarını nemli toprak, çamur üzerine yazıyorlardı. Çivi yazısı yanlış tanımlamadır.

Kur = düzenlemek, kurmak, kurgulamak, dağ. Türkçe. Sümer çevirilerinde dağ anlamında kullanılmış.

Kuran = günü düzenleyen, insan gününü yaşantısını düzenleyen kitap. Türkçe. Kur-an; kur= düzenlemek; an = gün, gündüz.

Kurgan= mezar, büyük yapılı mezar. Türkçe. Kur-gan; kur = dağ; gan=yapı

Kurt = dağdaki yırtıcı hayvan. Türkçe. Kur-t; kur- dağ.

Költigin = göl dalgası, dalgalı göl. Türkçe. Köl-tigün; köl= birikmek; tig, tik= dalga, art arda gelen, ardından gelen. Tigin sözcüğü, kişinin arkasından gelen çocuğu, şehzade, prens anlamında da kullanılıyor.

Költöre = kültür. Türkçe. Köl-töre; köl=birikmiş; töre= gelenek, görenek. Bir halkın ulusun birikmiş gelenek, göreneği.

Kun = orman. Türkçe. Kun Türkleri = Orman Türkleri. Hun, Romalı-Avrupalı söyleyişi. Tarihte Hun olarak bilinen Türklerin yaşam alanları Asya, Karadeniz çevresi, bugünkü İskandinav çevresi. Ku= ağaç, Kun= orman, Kunt= ormancı anlamında Türkçe. Kun Türkleri, Kun Hanı Attila’nın kökeni.

Kunduz = ağaçları, ormanı kemiren suda ve karada yaşayan orman hayvanı. Türkçe. Kun-duz; kun=orman; duz = düzeltme, düzleştirme.

Kuş = Öten kanatlı hayvan. Türkçe. Gu-ş, Ku-ş; gu = seslenmek, bağırmak, ötmek.

Mer = esinti, rüzgar, parlak, aydınlık. Türkçe.

Mermer = fırtına, rüzgar, çok esinti, çok parlak aydınlık taş. Türkçe. Mer-mer; mer= esinti, rüzgar. Aydınlık, parlak anlamında, Mermer= çok parlak, çok aydınlık taş. İki kere tekrarlı Türkçe sözcük.

Merhaba = esinti olsun, esenlik dilerim, günaydın, aydınlık olsun. Türkçe. Türkçede serin bir esintinin verdiği rahatlığı mutluluğu anlatır. Haba, Sümer halklarında olsun anlamında dilekte bulunma sözü. Karşıdaki kişiyi selamlamada kullanılır. Mer-haba; mer= esinti, esenlik; haba= olsun, dilekte bulunma.

Ra = öğretmek, öğrenme, öğretmen. Türkçe.

Rab = yarattıklarına öğreten Tanrı. Türkçe. Kuran’a, Türkçe kökü ra sözcüğünden geçer. Ra-b; ra= öğretmek, öğrenme, öğretmen. Mekke - Medine Arapları taptıkları putlarına İlah sözcüğünü kullanıyorlardı

Rahim = ana karnında çocuğun oluştuğu, beslendiği, korunduğu esirgendiği yer. Türkçe. Ra-ham; ra= öğretme, öğrenme; ham= ye, yemek.

Şar- şor- şır = su, sulu, su sesi, yağmur sesi. Türkçe. Tar= su sözcüğü ağız değişikliği ile Şar. Şar= su sözcüğünün iki kere tekrarlı söylenişiyle yağmur suyu sesi. Dilimizde şarıl şarıl akıyor, şar şar yağıyor, şır şır akar sözünün kökeni. Şar sözcüğünün Türkçede yer, yurt anlamında kullanışları görülür. Sümercede Şeg= yağmur, yağmur yağması. Asya Türkçesinde şar, şor, şır sözcüğü Sümer Türkçesinde şeg olarak kullanılıyor.

Şarkı = su gibi ses, seslenme. Türkçe. Şarkı; şar= su; ku= ses, seslenmek, bağırmak, ötmek. Sümercede şir= şarkı söylemek. Şir-ku-ga= şarkı anlamında kullanılıyor. Akadçada, Şirkugum olarak söyleniyor.

Si = Bolluk, bereket, üreme, üretme, sağlık, sağlam olma. Türkçe. Si kökenli sözcükler; silim, silo, hamsi.

Selam = Bolluk, bereket, üreme, üretme, sağlık üstüne olsun. Türkçe. Sümercedeki sözcük Silim. Türkçeye ağız değişikliği ile Selam sözcüğüne dönüşüyor. Si-lim; si= bolluk bereket üreme, üretme, sağlık; Lim-Lam = üstüne, üzerine; Silim-Silam-Selam = sana bolluk bereket sağlık olsun, bolluk-bereket üstüne olsun anlamında.

Sin = üretilmiş, yaratılmış. Türkçe. Sin; si- bolluk, bereket, üreme, üretme. Kuran’da geçen Sin= üretilmiş, yaratılmış anlamında. Allah peygamberine, Ya sin- Ey sin- Ey yaratılmış anlamında sesleniyor.

Siyon = bolluğun bereketin yönünü gösteren yıldız, Çoban Yıldızı. Türkçe. Si-yon; si = bolluk, bereket, üreme, üretme; yon= yön. Yeryüzünden sadece güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülür. Bu yüzden Venüs, Akşam Yıldızı, Sabah Yıldızı, Tan Yıldızı, Çolpan, Çoban Yıldızı olarak da adlandırılır. Görüldüğü zamanlar, gökyüzündeki en parlak cisim olarak dikkat çeker.

Tamga = damga, bayrak. Türkçe. Tam-ga; tam= vurmak, basmak; ga= çıkıntı, uzantı, kabartı. Tamga, Türk halklarında halkın bayrağıdır.

Ten = gök. Türkçe. İkinci kullanımı, dünyamızı saran göğün güzelliğini vücudumuzu saran et için de kullanmışız. ten= deri anlamında dilimizde bilinen çevirisi.

Tengiz = Deniz. Tanrı. Türkler büyük mavi suları Gök’e benzetmiş. Ten-giz; ten= gök; giz= bir yere koyma.

Tem = sıcak. Türkçe.

Temur = demir. Türkçe. Temur, temür, timur, demir Türkçe ağız deyişleri. Tem-ur; tem= sıcak; ur= büyük. Avrupa dilindeki temparature sözcüğüne kök olarak geçiyor. Avrupalı tarihçilerin Sümer halklarındaki Ur kelimesini köpek anlamında çevirdiklerini gördüm. Çay demle sözünde çayı sıcaklaştır diyoruz.

Tor – Tar – Tur = Toprak- Su- Dağ.

  1. = Bakır alaşımlı metal. Türkçe. , bakır alaşımı olduğundan havadan etkilenerek yapılan metal parçalar ve heykellerin dış görüntüsü yeşil renk alır. Tunç metali, Dîvânu Lugâti’t-Türk sözlükte Tuç olarak kullanılır. Tuç sözcüğü yeşil anlamında kullanılmış. Havanın etkisiyle dışı yeşillendiğinden Asya Türkleri ve Sümer halkları kendi sözcükleriyle dışı yeşil yapısını kullanmışlar. Tuç sözcüğünden üretilen bu sözlükteki artuç = ardıç ağacı sözcüğü de yeşil ağaç anlamında. Sümer yazıtlarında geçen zabar = tunç metali demektir. Za-bar; za- yeşil; bar= dışı, dışarısı. Dışı yeşil metal anlamında kullanmışlar. Sümer halklarının bu sözcüğü nasıl söyledikleri bilinmediğinden tersinden okuduklarını varsayarsak barza oluyor. Sümerlerden diğer halklara ve bugünkü Avrupa dillerine geçen bronz- bronze sözcüğünün kökenini olduğundan Sümer halklarının barza sözcüğü olarak konuştuklarını sanıyorum.

Turan = dağdan gelen, dağdan dönüp gelen. Türkçe. Türklerin dağdan çıkışlarını anlatan sözcük.

Ur = Büyük. Türkçe. Tablet çevirilerinde hatalı Köpek anlamında çevrilmiş. Urşehri = büyük şehir, başkent. Tıpta kullandığımız ur= organların büyümesi. Ur-Uk= büyük ok. Tem-ur = büyük sıcaklık. Ur-artu = büyük artu halkı.

Yayık = tereyağı çıkarmak için sütün, yoğurdun içinde çalkalandığı kap veya makine. Türkçe. Ya-yık; ya=yağ; yık; sallanma, yağ elde etmek için sallama.

Zeytin = Açık yeşil ve salkım durumunda çiçek açan, meyvesi için yetiştirilen, çok uzun ömürlü bir ağaç. Türkçe. Sümer bölge halklarında, Za-ia-tin; yeşil-yağ- tane.

Kaynakça.

1. Türk Dil Kurumu – Sözlük, Dîvânu Lugâti’t-Türk Veri Tabanı.

2. tr.wikipedia.org

3. Sumerian.org

4. tarihvearkeoloji.blogspot.com

5. https://lrc.la.utexas.edu/eieol/hitol/100#glossed_text_gloss_94688

6. psd.museum.upenn.edu/nepsd-frame.html

7. Nafiz AYDIN, Büyük Sümerce Sözlük.

Kaynak: facebook/gruplar/Köklerimin Dili Kitap/Köklerimin Dili

Yorumlar (0)