Madame Curie - Doç. Dr. Haluk Berkmen

Madame Curie


Doç. Dr. Haluk Berkmen

Polonya’nın Varşova şehrinde doğmuş olan Madame Curie’nin (1867 – 1934) asıl adı Maria Sklodowska’dır. Babası Wladyslaw Sklodowski Varşova lisesinde fizik ve matematik öğretmeni idi. Ruslar Polonyayı işgal ettikten sonra okullarda deney yapılmasını yasakladılar. Bunun üzerine Maria’nın babası okuldaki laboratuar aletlerini evine taşıdı ve okuldaki öğrencilerini eve çağırıp, fizik deneylerini evde yapmaya devam etti. Bu deneyleri gören Maria, doğal olarak fizik konusuna ilgi duydu ve bir fizikçi olmaya karar verdi. Bu ilginç olaydan iki ders çıkarmalıyız: 1. Emperyalizm rakip istemez ve işgal ettiği ülkeyi her konuda cahil bırakmak için yasalar çıkarır. 2. Tüm zorluklara rağmen, ilerlemek isteyen insanlar engellenemez. Wladyslaw Sklodowski’nin evde deneyleri sürdürdüğünü öğrenen Ruslar, onun okuldaki görevine son verdiler.

O dönemde Polonya üniversitelerine kızlar kabul edilmiyordu. Bunu üzerine Marie, kızların da kabul edildiği gayrı-resmi, Polonyalı milliyetçi hocaların oluşturduğu ‘Uçan Üniversite’ adlı gizli “yeraltı” üniversitesine kaydoldu. 1890 yılında yeğeni olan Jozef Boguski tarafından yönetilen Endüstri ve Tarım Müzesi’nde kimya deneyleri yapmaya başladı. 1891 yılının son aylarında Polonya’yı terk edip Paris’e göç etti ve Fransa’ya daha önce gidip yerleşmiş olan kız-kardeşinin evine sığındı. Derhal Paris Üniversitesine kaydoldu ve fizik, kimya ile matematik derslerini takip etmeye başladı. Yaşamını sürdürmek için gündüzleri üniversiteye devam ediyor, akşamları özel dersler veriyordu. Geliri o kadar azdı ki bazen okulda açlıktan bayılıyordu. Üniversiteden mezun olunca iş aramaya başlayan Marie’ye Polonyalı bir profesör ona Pierre Curie’yi tanıştırdı. Pierre Curie, Paris’teki “Fizik Kimya ve Endüstri Yüksek Okulu”nda öğretmendi ve laboratuarında Marie’nin çalışmasını sağladı. Her ikisindeki bilim aşkı onları birbirlerine yaklaştırdı ve Pierre Marie’ye evlilik teklif etti. Fakat Marie Polonya’ya dönmeye kararlı olduğundan ret etti. Polonya’ya dönen Marie’ye üniversite iş vermeyi ret etti. Bu arada Pierre’den gelen bir mektup üzerine Marie tekrar Paris’e döndü ve Temmuz 1895 tarihinde Marie ve Pierre evlendiler.

1897’de Marie Curie Paris’in en önemli üniversitelerinden Ecole Normale Superieure’de ders vermeye başladı. Bu arada laboratuarda Uranyum’un özelliklerini incelemeye başladı. Uranyum’dan yayılan ışınların Uranyum atomlarından kaynaklandığını ileri sürdü. Fakat atomun varlığı henüz kanıtlanmamış olduğundan, görüşlerini akademik çevreler desteklemedi. Deneylerini sürdüren Marie Curie, 1898 yılında Toryum elementinin de ışın saçtığını ve radyoaktif olduğunu keşfetti. Buluşlarının özetini bir makale halinde yayınladı ve bir Uranyum bileşeni olan Peşblend’in Uranyumdan çok daha aktif olduğunu yazdı. Peşblend’de Uranyum’dan farklı bir elementin bulunduğu sonucuna ulaşan Marie önce Polonyum ve ardından Radyum adını verdiği iki yeni elementi keşfetti ve eşiyle birlikte 32 adet makale yayınladı. Buluşlarının önemini kavrayan İsveç Bilim Akademisi 1903 yılında Marie Curie, Pierre Curie ve Henri Becquerel üçlüsüne Nobel Fizik ödülünü verdi. Marie Curie 1911 yılında Nobel Kimya ödülünü kazandı. Böylece tarihte iki kere Nobel ödülünü kazanmış tek kadın bilim insanı oldu.

Uzun yıllar boyunca ve tonlarca radyoaktif elementlerle çalışmış olmasından dolayı, ciddi cilt yanıkları teşhisiyle hastaneye yattı. 4 Temmuz 1934 tarihinde Marie Curie cilt kanserinden vefat etti. Altta solda Marie Curie’nin fotoğrafını ve sağında 1927 yılında Avrupa’nın en ünlü fizikçilerinin toplandığı Solvay Konferansı fotoğrafını görüyoruz. Önde oturan Marie Curie, grubun tek bilim kadınıdır.

Yorumlar (0)