Ön Türk-İlk Türklerin Tarih Serüveni / Prof. Dr. Reha Oğuz TÜRKKAN

Ön Türk-İlk Türklerin Tarih Serüveni


GEÇEN yazımda Türklerin kökenini kâh Yecuc-Mecuc’a, kâh Yafes’e, ya da ağacın son 9. dalına bağlama denemelerinden sonra, Batılıların bizi Sarı ırk veya melez kategorilerine sokma gayretinden, Atatürk’ün “brakisefal” temalı “Türk Tarih Tezine” kadar görmüştük.
•••
Bu kargaşa beni öğrencilik yıllarımdan beri çok rahatsız etmişti. Ankara’da lisedeyken Atatürk’ün de hazır bulunduğu 1. Türk Tarih Kongresini dinleyici olarak, tek günü bile kaçırmadan ve okulumu asarak takip ederdim. 1939’da Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde Antropoloji derslerine kaydolmuş, 2. Dünya Savaşı başlayıp da Almanlar Paris kapılarına dayanınca üniversite tahsilimi Ankara’da tamamlamıştım. 1944’te Türkçülük (Savcının deyimiyle “Turancılık”) dâvası yüzünden bir buçuk yıl tutuklanmıştım(5); bir bakıma bu olay konuma yaradı: Bir yıl kadar Askerî Cezaevindeki koğuştayken, Atsız’ın ve Türkeş’in yatakları karşı sırada, Prof. Zeki Velidî Togan’la benimki yanyanaydı. Diyebilirim ki bu bir yıl boyunca tarihçi ve türkolog üstad benim hocam oldu(6) ve Türklerin doğuşuyla ilgili görüşlerimi hep ona danışarak geliştirdim. Tabiî sonra daha başka fırsatlar çıktı. Beraatımızdan sonra 1945 sonunda gene Paris’e gidip Sorbonne’da yarım kalmış Antropoloji eğitimime devam ettim (ama doktoram “Tecrübî Psikolojiden” oldu). 1940’ların sonlarında Amerika’da hem diğer tahsilimi tamamladım, hem de yeni arkeolojik bulguları araştırırak, tezimi (veya sentezimi), hem kendi aklımı, hem de başkalarınkini karıştırmayacak kadar sade bir çerçeveye koymaya çalıştım.

•••

Bu tez özetle şöyle:

Bundan 30.000 yıl kadar önce yeryüzünde (bulunan fosillere göre), sadece 3-4 ırk vardı. Bu Paleolitik (Yontma-Kabataş) çağında biz Türkler henüz yoktuk.
Binlerce yıl bu ana-ırklar karıştı, bir sürü melez tipler (fosiller) çıktı, sonra genler yerli yerine oturunca, belli özellikli 8-10 ırk oluştu. Bunlardan sade ikisi biz Türkleri ilgilendirir: Avrasya’da Ural dağlarında yaşayan Beyaz-Brakisefal ırkla (ki yanlışlıkla “Alp-Alpin” adı takılmış), bir de Asy ya’nın Sibirya ucundan Baykal Gölü ve Tanrıdağlarına doğru uzanan geniş bölgede yaşayan Amerind (yani Asya’da hâlâ yaşayan Kızılderili ırkı; bakır tenli, hafif çekik gözlü, mezosofal (orta) kafataslı insanlar(7).

Bu iki ırk biz Türklerin “ana ve babası” veya “baba ve anası” olacaklar.
6000 yıl arayla iki defa “karışmışlar” (yani evlenmişler). Biri doğuya, diğeri batıya göçleri sırasında. İlki Tunç Çağında olmuş M.Ö. 8000’ler. Urallı Alp’ler herhâlde çoğunluktaymış ve karşılaşma, “evlenme” Aral gölü civarında meydana gelmiş. Doğan nesil, her yerde olduğu gibi, melezmiş. Fakat binlerce yıl iç evlenmeler sonucu genler durulmuş (istikrar dönemi) ve yepyeni bir soy oluşmuş: ÖN-TÜRK’ler, Bunlar medeniyet/uygarlık tarihinde çığır açacaklardır. (Antropolojik-arkeolojik fosil buluşları-Andronovo, Afanasyevo…vs.)
İkinci karşılaşma/evlenme, M.Ö. 2000’lerde. Bu sefer Asyalı Kızılderililer çoğunlukta-Baykal Gölüne ve Tanrı dağlarına kadar göçen Urallı Alp’ler ufak bir grupmuş. Bu seferki karışmadan doğanlar, sonradan genleri istikrar bulunca, tarihe “İLK-TÜRK”ler olarak geçmişler, daha sonraki adlarıyla Hunlar, Uygurlar, Aparlar.

Bir noktaya dikkat edelim: Moğollar (ki asıl adları “Şevey”dir, ayrı bir soydurlar. Gerçi bir kolları (anaları? babaları?) Asya Kızılderilileridir ama, “evlenmeleri” Alplerle değil, Çin’deki “SİNİD” sarı ırktan kavimlerle olmuştur. Asya’da Kızılderili kalmayınca Sibirya ormanlarını bu “Moğol” yani Şeveyler doldurmuş ve Türklere komşu olarak giyinişlerini, silâhlarını, birçok geleneklerini bizden almışlardır. Hattâ, soykırımın suçlularından biri Şeveyler olduğu hâlde, Ergenekon destanını da benimseyip kendilerini kurban kavim gibi görmüşlerdir! Uygur-Şato Türk soyundan olan Börütegin ailesi başlarına geçince bu oluşmuştur. Cengiz Han bu sülâledendir(8).

ÖN-TÜRK/İLK TÜRKLERİN TARİH SERÜVENLERİ

Ön-Türklerin doğumunu hazırlayan iki yönlü göçler beni hep cezbetmiştir. Onun için de yıllardır bu hikâyeyi anlatan bir roman yazıyorum. “Şaman Kızı Gökşin-Tunç Çağında bir Aşk Öyküsü”(9) Burada kız Urallı (Alpin) bir kahramandır. Sürülünce doğuya göçmeye başlar. Pek çok Alpli de arkasından göçer. Bir de öbür yanda Kızılderili bir kahraman vardır: Kızıltugur. Bu genç savaşçı da gizli yurt Ergenekon’u bulma hayâliyle Batıya doğru yollanır. Sonunda iki kahramanın yolları kesişir. Onlar ermiş muradına…vs.
Farkettiğiniz gibi, Gökşin “Alp ırkını”, Kızıltugur da “Amerind ırkını” sembolize ediyor ve evlenmelerinden Ön Türk denilen çocuklar doğacak.
Türkler, iki ayrı evlenmeyle ortaya çıkınca ne oldu? Tarih oldu.

Ön-Türkler, Orta Doğu’ya, Mezopotamya’ya göçüp, insanlığın ilk gerçek medeniyetini kuruyorlar: Sumerler, Elamlar. (M.Ö. 4500-2700). Kolları Anadolu’ya giriyor: Ön-Hititler (2700-2000), Nezik-Hititler 2000 yılında Anadolu’yu istilâ ediyor. Bunlar Türk değil, Proto-Cermen. Ön-Hitit uygarlığını devralıyorlar. M.Ö. 1000’de kaos: Kavimler göçü. Anadolu’ya Sumer’den göçüp de Ege’ye yerleşmiş olan Lid’ler/Turska’lar denizci oluyor. Bir kol Kuzey İtalya’ya yerleşiyor: E-Türskler. Bir başka Turska kolu Atlas Okyanusuna açılıyor, Meksika’nın Vera-Cruz körfezine çıkıyor, Ulmek uygarlığını kuruyor (Truva’ya daha önce temas etmiştim).

Mezopotomya’daki Ön-Türk Sumerler ne oluyor? M.Ö. 2000’lerden sonra, Güneyden akın akın gelen Sami (Semitik) göçleri altında “asimile” olup siliniyorlar. Sadece bir kısmı göçü tercih ediyor. SU-K adıyla Kuzeye (Kafkaslara, Karadeniz’in kuzeyine) yayılıyorlar: Saka-İskitler. Bir başka kol Orta Asya’ya Türkmenistan’a, hattâ Tanrıdağlarına, oradan da Çin’e uzanıyor! Sakalar İranlılarla çatışıp duruyor: “İran-Turan Savaşları” (Şehname, Efrasiyab/Alper-Tunga). Orta Asya’nın daha içlerine çekilenler “Şu” krallığını kuruyor, Büyük İskender’le savaşıyorlar. Bunların bir kolu Çin’e giriyor, “Çu-Çu” adındaki ilk “Çin” sülâlesi oluyorlar.

Tanrıdağ bölgesindeki Ön-Türkler, kuzeylerindeki İlk-Türk/Şevey federasyonu olan Apar devletine başkaldırıyor ve yeniyorlar. İlk defa Ön-Türk/İlk Türk beraberliği, Göktürk Devleti içinde gerçekleşiyor.
•••
İşte, Hasan Celâl Güzel’in “Yeni Türkiye”. Yayınevinin 2000 yılında yayınladığı 20 ciltlik “TÜRKLER” ansiklopedisinin birinci cildinde bu tezi ayrıntılarıyla, delilleri (kanıtları) ile ve kaynaklarıyla anlatmaya çalıştım(10). Kabul görür inşallah.

Prof. Dr. Reha Oğuz TÜRKKAN

 

Yorumlar (0)