ORHUN'DAN GÜNÜMÜZE YAĞI SÖZCÜĞÜ VE YAĞI SÖZCÜĞÜNÜN GÜNÜMÜZDE KULLANIMI 

ORHUN'DAN GÜNÜMÜZE YAĞI SÖZCÜĞÜ VE YAĞI SÖZCÜĞÜNÜN GÜNÜMÜZDE KULLANIMI

Yağı, Farsça olan 'düşman' sözcüğünün Türkçesidir. Orhun Yazıtları'nda (735): "Kağan süsi böri teg ermiş, yagısı koñ teg ermiş. [Kağan ordusu kurt gibi idi, yağısı koyun gibi idi.] biçiminde geçer.

Yağı sözcüğünün köküne inmek gerekirse:
Eski Türkçede ya- eylem kökü vardır. Buradan; yan-, yak-, yakın, yaklaş-, yan, yanaş-, yağ- ... gibi birçok sözcük türemiştir.
[Zeki Eyuboğlu - Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü / Sosyal Y., 2004]

Görüldüğü gibi bu sözcüklerin her biri anlam olarak birbiri ile ilişkilidir. Bir nesnenin yanması için ateşe yakın olması gerektiği; yan, yakın, yanaş sözcüklerinde de bir nesneye / duruma yakınlık anlamları göze çarpar. Demeli bu sözcüklerin tümünün bir kökten gelmesi güçlü bir olasılıktır. Bugün "Yağmur yağıyor." dediğimizde de yağmur damlalarının inmesi, gökten yaklaşması anlamının var olduğunu görürüz.

Yağı sözcüğü üzerinde düşünüldüğünde ise yağının (düşmanın) akın akın, birden gelmesi, yaklaşması; bizi yağ- eylemine götürür. Bu sözcüğün kökünü de "ya-" eylemi olarak almamıza olanak verir.

Demeli, "yağı" sözcüğü:
ya- > yag [/k] > yağı biçiminde türemiştir.
[Prof. Dr. Tuncer Gülensoy - Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü / TDK Yayınları]

---

Ayrıca yağı sözcüğü, bugün birçok Türk dilinde türlü biçimlerde kullanılmaktadır.
yağı (Türkmen Türkçesi)
yau (Kazan Tatar Türkçesi)
yav (Nogay Türkçesi)
yåv (Özbek Türkçesi)
yığ (Kumandı Türkçesi)
yū / yuu ( Altay Türkçesi)
co / coo (Kırgız Türkçesi)
çā / çaa (Şor Türkçesi / Sagay Türkçesi)
jau (Kazak Türkçesi)
[Prof. Dr. Tuncer Gülensoy - Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü / TDK Yayınları]

---

Günümüzde, birçok yerleşim yerinde "yağı" sözcüğü yaşıyor olsa da sürev içinde bu adlar değişikliğe uğramıştır. Yerleşim yerlerinin geçmiş süreçlerini araştırdığımızda "yağ (besin olan)" ile hiçbir ilişkilerini bulamadık. Bu nedenle, yağı sözcüğünün sürev içinde bu yerleşim yerlerinin adlarından uzaklaştığını ve tümüyle başka bir ada büründüğünü söylemek yerinde olacaktır.
(Yağıbastı > Yağbastı, Yağıbasan > Yağbasan, Yağısıyan > Yağsiyan, Yağısüzen > Yağsüzen gibi…)

Yağı sözcüğünün en baskın biçimde geçtiği yer ise "Yağıbasan Medresesi"dir. Danişmentliler'in bıraktığı bir yapı olup Tokat'ın Niksar ilçesinde yer almaktadır. Yağıbasan: "yağıyı bastıran, yağıyı durduran" anlamına gelmektedir. Yapıyı 1157-1158 yılları arasında Nizameddin Yağıbasan yaptırmıştır. "Anadolu'nun ilk medresesi" olarak bilinir.

YAĞBASTI - MANİSA / KULA: Elbastı sözünden geldiği söyleniyor... Ancak ses dönüşümü düşünüldüğünde bu pek olanaklı görünmüyor. "Yağıbastı" olarak değerlendirmek hem dilbilim açısından hem de yerleşim yerinin geçmişi açısından daha doğru olacaktır. Yağıbastı olarak değerlendirildiğinde "yağı geldi; yağının geldiği, yağının ele geçirdiği (yer)" anlamlarına geldiği görülür. Bu yaklaşım usa daha yatkındır.

YAĞBASAN - SİVAS / DİVRİĞİ: Yağıbasan biçiminden gelmiştir. Yağıbasan Medresesi örneğinde açıkladığımız gibi: "Yağıyı bastıran, yağıyı durduran" anlamına gelir.

YAĞSİYAN KÖYÜ - TOKAT / RİŞADİYE: Köyün adının ilk sürevler "Yağsıyan" olduğu bilinmektedir. Sıy- eylemi, "kurtulmak" anlamına gelmektedir. Sıyır-, Sıyrıl- eylemleri de buradan türer.
Demeli; Yağsıyan, "yağıdan sıyrılan, yağıyı sıyıran; yağıdan kurtulan" anlamlarına gelir.

YAĞSÜZEN KÖYÜ - ÇORUM / OSMANCIK: Adının nereden geldiği ile ilgili hiçbir bilgi yoktur. Besin olan yağ ile bir bağlantısı da yoktur. Yağısüzen biçiminde düşünüldüğünde "yağıyı yavaşlatan, yağıyı yok eden" anlamlarına geldiğini söylemek yerindedir.
Bir başka görüşümüz de şöyle: "süz-" eyleminin öbür anlamları da "gözetlemek, tanımaya çalışmak, ve nişan almak (yerel ağızda)" olduğundan Yağısüzen sözcüğünü "yağıyı gözetleyen, tanımaya çalışan; yağıya karşı nişan alan" olarak anlamlandırabiliriz.

---

Yağı sözcüğünü yazınımızdan (edebiyat) da örnekleyelim:

Bir zamanlar sefa sürüp gezerdim,
Onda sendin benim kardaşım dağlar!
Ne zaman ki, yağı düşman gelende
Sende çok olurdu savaşım dağlar!
KÖROĞLU

Alplık eylep degmeden ad almadı,
Yagıdan korkan durup dad almadı.
AŞIK PAŞA / GARİPNAME / 13.-14. YY.

Görüldüğü gibi "yağı" sözcüğü Türkçemizde yaşamaktadır. Farsça olan düşman sözcüğünü kullanmaktansa bize geçmişten de bugünden de seslenen yağı sözcüğünü kullanalım. Geçmişimizi de dilimizi de koruyalım.

Yorumlar (0)