RAZİYE BEGÜM SULTAN'I BİLİYOR MUSUNUZ? DELHİ HİNDİSTAN TÜRK SULTANLIĞI - Doç. Dr. Bahriye ÜÇOK

RAZİYE BEGÜM SULTAN’I BİLİYOR MUSUNUZ?


DELHİ – HİNDİSTAN - TÜRK SULTANLIĞI
Doç. Dr. Bahriye ÜÇOK
İslam Devletlerinde Türk Naibeler ve Türk Kadın Hükümdarlar
Hindistan’ı, X. Asırdan XIX. asırdaki İngiliz işgaline gelinceye kadar asırlarca Türk asıllı hanedanlar idare etti. Bu Müslüman Türk devletlerinden birisi de Kutubşahlardır.



''Sultan Raziye (1236-1240), Şemsed-din İltutmuş'un, karısı Türkan/Terken Hatun'dan] doğan kızıdır ve geleneklerin aksine evlendirilmeyerek, büyük bir titizlikle geleceğe hazırlanmıştır.''

İngiltere Kraliçesi I.Mary’den[1] 318 yıl, en çok bilinen kadın hükümdar Kraliçe I.Elizabeth’den 322 yıl, Büyük Britanya İmparatorluğu döneminde Hindistan İmparatoru ilan edilen Kraliçe Victoria I.(1837-19019)’den de 600 yıl önce önce hükümdarlık yapmış, aktif ve güçlü bir siyaset uygulamaktan da geri kalmayarak 4 yıl tahtta oturmuş , dünya tarihinde benzerine rastlanmayan, onur duyulacak ve emsalsiz cesaret örnekleriyle dolu bir Türk kadını olan Dehli Türk Sultanlığı’nın hükümdarı olan Sultan Raziye, aynı zamanda tarihteki İlk Türk Kadın Hükümdardır...

Hindistan Tarihinin önemli kaynaklarından biri olan Cüzcani, bu devletin adından “Selatin-i Hind” diye bahsetmiş ve sonraki kaynaklarda genelde bu şekilde tekrar edilmiş, ancak günümüz araştırmacılarının “Delhi Sultanlığı” diye belirttikleri bu adın “Dehli Türk Sultanlığı[2]/Devleti olması gerektiği değerli tarihçi Doç.Dr.Salim Çöhçe tarafından ifade edilmektedir. “Dehli” söylemi tüm İslam kaynaklarından kaydedilen şeklidir ve İngilizler tarafından kendi telaffuzlarına uygun olarak 19. yy da “Delhi” olarak değiştirilmiştir.

Sultan Raziye (1236-1240), Şems ed-din İltutmuş'un çok sevip, saydığı ve hareminin başkadını olarak Köşk ü Firuzi'de oturmaya layık gördüğü karısı Türkan/Terken Hatun'dan [3] doğan kızıdır ve geleneklerin aksine evlendirilmeyerek, büyük bir titizlikle geleceğe hazırlanmıştır.

PADİŞAHIN EMRİNİ UYGULAMADILAR


Sultan Şems ed-din İltutmuş, 1233 yılı başlarında Mürif-i Memalik Tacü’l-Mülk Mahmud'a, Raziye'yi veliahd olarak tayin ettiğini belirten bir ferman yazmasını emretmiş, ancak bu davranışa, Sultan'a yakınlığı ile tanınan memluk asıllı Türk melikleri "saltanata layık, yetişmiş oğulları varken bir kızın İslam mülküne veliahd yapılmasının hikmeti nedir?” şeklinde itiraz etmişler ve söz konusu melikler “bu durumun kendilerince münasip görülmediğini” de açıkça bizzat Sultan Şems ed-din İltutmuş'a bildirmişlerdir. Bunun üzerine Sultan, "Benim oğullarım işret ve gençlik zevkleriyle meşguldürler. Hiçbirisinde memleket idare edecek kabiliyet yoktur. Dolayısıyla ülkedeki düzeni muhafaza edemezler. Biliniz ki, benim ölümümden sonra veliahdlığa hiçbirisi Raziye'den daha layık değildir”[4] “Zira, Raziye her yönden erkek kardeşlerinden üstündür. Gerçi şeklen kadındır ama, zeka ve basireti erkekten farksızdır“[5] sôzleriyle Devlet idaresinde alışılmışın dışında kararlar almış, askeri bir topluma kadın bir hükümdar adayı gösterecek kadar gerçekçi ve sağlıklı düşünmüştür...

Sultan Şems ed-din İltutmuş'un vasiyeti ve kendisinden sonra yerine geçecek hükümdarı bizzat belirlemesine rağmen onun ölümünden sonra Türk emir ve melikler bunu uygulamadılar [6] ve Şems ed-din İltutmuş'un oğlu Firuz Şah’ı tahta geçirdiler...

TARİHTE MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İLK KADIN HÜKÜMDARI

Babasının da belirttiği üzere Devleti yönetecek niteliğe sahip olmayan Firuz Şah eğlence ve sefaya dalarak babasının bin bir güçlükle topladığı hazineyi boşaltmış, tecrübeli yöneticilerinin sözlerine önem vermemesi yüzünden de devlet idaresi tam bir kargaşa içine sürüklenmiş.. Şems ed-din İltutmuş’un, Firuz Şah yerine Raziye’yi tahta geçirmek istemesindeki neden de bu idi...

Oğlunun basiretsiz yönetiminden istifade ederek güç kazanan Sultan'ın annesi[7], daha önce kıskandığı pek çok cariyeyi çeşitli zulümlere maruz bıraktırdığı gibi, bunlardan bazılarını da öldürterek sarayda adaletsiz ve kanlı sahnelere neden olduğu gibi Başkent'te saltanata ortak olmaması için Raziye'yi ortadan kaldırmak amacıyla faaliyetlere girişir, başarılı olur ama Devlethane’nin damına sığınan Raziye'de boş durmaz ve buradan yaptığı heyecanlı konuşmayla galeyana gelen halk, bazı meliklerle birlikte Devlethane'yi kuşatarak Sultanın annesini tutuklamışlar ve Raziye'yi Dehli Türk Sultanlığı tahtına oturtmuşlardır [8]. Ve Raziye’nin''katiller katledilmelidir'' emri üzerine Firuz Şah 29 Kasım 1236'da öldürülmüştür[9].
Sultan Raziye’nin başında olduğu devlet ‘Dehli Türk Sultanlığı’dır[10].Ve böylece tarihte ilk kez bir Türk kadını hükümdar olmuştur...

Sultan Raziye, ilk iş olarak Sultan Rükn ed-din Firuz Şah zamanında ihmal edilen kanun ve gelenekleri tekrar canlandırdı [11]. Böylece kanun hakimiyetini sağlayarak yeni bir barış ve sükunet dönemi başlatmış oluyordu. Onun bu tavrı etkisini göstermiş ve Sultan Rükn ed-din Firuz Şah'a karşı isyan eden Lakhnauri Valisi Melik izzed-din Togan Han Tuğul, Raziye'nin yüksek hakimiyetini tanıdığını bildirerek yeniden merkeze bağlandı. Bu hareketinden dolayı da muhtariyet simgesi olan Çetr ve kırmızı bayrak gönderilerek gönlü hoş edilmiştir.[12]

SAVAŞTA BAŞARILI BİR KOMUTAN


Sultan Raziye'nin tahta geçişini izleyen en önemli olay Nur Türk[13] adlı alim bir kişinin Hindistan'ın değişik bölgelerinden başına topladığı Karmati ve Mülahidelerden[14] oluşan bir grup ile başlattığı isyandır..
Sultan Şems ed-din İltutmuş zamanında vezirlik makamında olan Tacik zümresinden Nizamü'l-Mülk Muhammed Cüneydi, daha önce isyan ettikleri sırada Kilughari ‘de Sultan Rükn ed-din Firuz Şah'ı terk ederek yanlarına sığındığı Melik ‘Ala ed-din Canı, Melik Seyf ed-din Kuçı, Melik 'İzzed-din Muhammed Saları ve Melik 'İzzed-din Kebir Han Ayaz aralarında anlaşarak Raziye'nin hakimiyetini tanımamışlardır. Dehli önlerine kadar gelen bu melikler ile anlaşma sağlanamaması üzerine Oudh Valisi Melik Nusret ed-din Taisı aldığı emirle isyancılara karşı harekete geçmiş fakat Ganj nehrini geçerken aniden saldıran Melik Seyf ed-din Kuçı'ye esir düşen Taisi bunu onur meselesi yapmış ve bu duruma dayanamayarak kısa bir süre sonra vefat etmiştir[15]

Raziye, aldığı tedbirler ve büyük bir ustalıkla uyguladığı politika [16] sayesinde çok geçmeden muhaliflerin bölünmelerini sağlamıştır. Nitekim Sultan'ın tarafına çekilen Melik İzzed-din Muhammed Salari vasıtasıyla Melik 'İzzed-din Kebir Han Ayaz da muhaliflerden ayrılmış ve bu ikisi ile yapılan gizli anlaşma, diğerlerinin dağılmalarına sebep olmuştur. Anlaşmaya göre bu iki melik, diğer isyancıları yakalayarak Sultan'a teslim etmeyi kabul etmekteydiler. Günümüz araştırmacılarından bazıları, bu meliklerin arkadaşlarına ihanet etmediklerini, ancak Sultan Raziye’nin yaydığı böyle bir dedikodunun melikler arasındaki birliği parçaladığını yazmakta [17] iseler de kaynakların açık ifadeleri bu savı kabul etmemektedir..
Sultan Raziye'nin tedbirleri karşısında savaş meydanını bırakarak hızla kaçmaya başlayan isyancı melikler , kendilerini takip eden kuvvetlerin ellerinden kurtulamayarak ele geçirildikleri çeşitli bölgelerde öldürülmüştür. Bu sırada Sirmur tepelerine kaçan Nizamü'l-Mülk Muhammed Cüneydi de orada öldü. Bu olaydan sonra iyice güçlenen Raziye, devlet işlerini yeniden düzenlemek üzere harekete geçti ve önemli mevkilere kendisine taraftar olan kişileri getirdi [18].

DEVLET OTORİTESİNİ YENİDEN SAĞLADI

Dehli Sultanlığı yeniden huzura kavuşmuş, bu vesileyle de Lakhnauti- Dipal arasında hüküm süren bütün emir ve melikler de buyruk altına alınmışlar...

Sultan Şems ed-din İltutmuş zamanında, 1226 yılında Dehli'ye bağlanan Retenbur , onun ölümünden kısa bir müddet sonra Hindular tarafından kuşatılmış ve iç çekişmeler yüzünden gerekli yardım gönderilememişti. Sultan Raziye, tahttaki yerini sağlamlaştırıp, düzeni tekrar oturttuktan sonra ilk iş olarak Retenbur kalesinde mahsur kalan müslümanların kurtarılması için çalışmalara başladı. Hazırladığı güçlü bir ordu, Kutluğ Han ünvanıyla “Ordu Naibliğine'' atanan melik Seyf ed-dın Aybeg'in aniden ölmesi yüzünden Melik Kutb ed-din Hüseyin komutasında çok az bir gecikmeyle harekete geçildi.

Sultan Raziye, Devletin önemli mevkilerinden birine Habeş asıllı Melik Celaleddin’i atamış. Bu durum melikler arasında hoş karşılanmamış ve “ kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cüppe giyip, külah örterek ve fil üzerinde açıkça halk arasında dolaştığı” için eleştirmeye yıpratmaya başlamışlar, bu bahane ile Galyur bölgesinde karışıklık başlatmışlardı...

Sultan Raziye Hükümdarlık ordusunu bölgeye sevk etmiş ve karışıklığı sona erdirmiştir. Bu defa yine bilinmeyen bir nedenle Pencap bölgesinde isyan başlamış ve Lahor valisi Kebir Han Ayaz’ın Galyur olayından başarısız çıkan merkezdeki muhalifler tarafından kışkırtıldığı sanılmakta.. Sultan Raziye hükümdarlık ordusunun başında ısrarla takip sonucu Kebir Han Ayaz geri çekilmiş ama Sultan Raziye işini bitirme yerine anlaşma yoluna gitmiş ve Ayaz yeniden merkeze bağlanırken, Raziye de Dehli’ye geri dönmüş. Dehli’ye döndükten 20 gün kadar sonra Taberhinde meliki İhtiyar ed-dın Altuniye, Habeş asıllı Cemaleddin Yakut’un üstün mevkiye getirilmesini bahane ederek isyan etmiş. Bu isyanı bastırmak üzere 3 Nisan 1240 günü büyük bir orduyla Başkent’ten ayrılıp Taberhindi’ye ulaştığında Türk emir ve melikler ayaklanarak Cemaleddin Yakut’u öldürmüş, Sultan Raziye’yi de Taberhinde kalesine göndermişlerdir. Raziye, Taberhinde kalesinde hapiste bulunduğu sırada Dehli'de önemli olaylar cereyan etmiş, Naibü'l-Mülk tayin edilerek iktidarı ele geçiren Melik İhtiyared-din Aytigin öldürülmüş ve Melik Bedred-din Sungur Rumi, Emir-i Hacib olarak tayin edilmişti. Bu sırada Taberhinde Meliki Melik İhtiyared-dın Altuniye ile Raziye de evlenmişti. Bu evlilik Melik Altuniye'nin çok yakın arkadaşının intikamını almak istemesi veya hırsı [19] kadar Raziye'nin de parlak vaadlerinin bir sonucudur aynı zamanda.[20].

Giriştiği ilk harekette başarılı olamayarak Taberhinde'ye geri dönen Raziye, dağılan birliklerini toparlayıp, yeniden düzenledi. Bu sırada isyan ederek Başkent'ten ayrılan Melik İzzed-din Muhammed Saları ve Melik İhtiyared-din Karakaş Han Aytigin'in kuvvetleriyle kendilerine katılmalarıyla iyice güçlenen Raziye ile Altuniye'nin birleşik kuvvetleri, ikinci kez Dehli üzerine yürüdü. Ancak 13 Ekim 1240'da [21] Dehli kuvvetleri tekrar galip geldi. Bunun üzerine kaçmaya çalışan Raziye'yi, Kayhtal sınırları yakınlarında etrafındakilerin hepsi kendisini terk etti.

Düz bir arazide tek başına, yorgun olduğu halde aç ve susuz kalan Raziye, bir Hindu çiftçiden istediği ekmeği yedikten sonra yorgunluğun tesiriyle uyuduğu bir sırada üzerindeki değerli elbiselere tamah eden söz konusu Hindu çiftçi tarafından, 14 Ekim 1240 günü öldürülerek[22], bir tarlaya gömülmüştür. Kısa süre sonra bu durum anlaşılmış ve Raziye'nin teşhis edilen cesedi, dini törenle aynı yere tekrar defnedilmiştir . Sonraları üzerine bir kubbe de yapılan Cemne nehri kenarındaki bu kabrin bir ziyaretgah haline geldiğini İbn Battuta haber vermektedir[23].

NEDEN TAHTTAN İNDİRİLDİ

NEDEN TAHTTAN İNDİRİLDİ


 

Sultan Raziye, Dehli Türk Devletinin en büyük hükümdarı olduğu gibi Hind-Türk tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilmekte..Ferasetli ve olgun olmasının yanı sıra, hükümdarlık için gerekli pek çok özelliği, babası tarafından da takdir edildiği gibi, şahsında toplamış bulunuyordu.

Firişte’nin kayıtlarına göre Sultan Raziye'nin aynı zamanda çok güzel Kur'an okuduğu ve iyi bir eğitim aldığı [24] anlaşılmış; İbn Battuta Raziye için "Yay kuşanmış olduğu ve maiyeti etrafında bulunduğu halde erkek gibi ata biner ve yüzünü örtmezdi." demektedir[25]. Cüzcani, onun file bindiğini açıkça belirtmesine rağmen ata bindiğinden hiç bahsetmemektedir. Dolayısıyla İsemı ve Nizam ed-dın Ahmed'in kaydettikleri şekilde, Raziye'nin ata binerken Habeş asıllı memluk Emır-ı Ahur Cemal ed-dın Yakut tarafından koltuk altından tutularak yardım edilmesi [26] gibi onun terbiyesi aleyhine yöneltilen ve daha sonraki eserlerde de sıkça tekrar edilen[27] bir takım iddiaların en ufak bir ima yoluyla da olsa Cüzcani'nin kayıtlarında yer almamıştır.

Sultan Raziye, Sultanlığı’nın son dönemlerinde tam bir erkek kimliğine bürünmüş, elbiselerini atmış ve file binerek halk arasına çıkmıştı [28]. Yukarıda da belirtildiği gibi bu tavrıyla birlikte toplantılara ve halkın arasına yüzü açık olduğu halde katılması [29] eleştirilere sebep olmuştur. Sultan Raziye, adeta çelikten bir elle hakimiyetini bir müddet daha sürdürdüğü halde, bu konu onun tahttan indirilmesi için önemli bir neden sayılmıştır. Kirman Selçuklularında görülen[30] ve daha sonra Balaban'ın da ifade ettiği gibi, o dönemin genel eğilimine göre hükümdarın askere ve halka yüzünü fazla göstermesi pek hoş karşılanmamaktaydı [31].

İsemı de “Akıllı kadınların başına külah yaramadı ki, erkeklerin başına huzurdan hususi va'zedildi.(Alah tarafından verildi)... (Öyleyse biz) Memleket gelirini bir erkeğe verelim, onun başına efendilik külahını koyalım”[32] diyerek, Türk emir ve melikleri harekete geçiren esas gerekçeyi böyle açıklamıştır.

DÜNYANIN İLK KADIN ŞAİRİ

Sultan Raizye askeri ve siyasi dehasının yanı sıra hiç te azımsanmayacak şekilde şiir yazmaya da yeteneği vardır..
Yalnız Türk tarihinde değil, dünya tarihinde bile bir benzerine rastlanmayan iftihar edilecek bir Türk kadını tipini temsil etmektedir. Yaşadığı felaketlere rağmen, yılmayan emsalsiz cesaret ve yiğitliği yanında Sultan Raziye'nin bir özelliği daha vardı, ŞİİR. Şiire karşı büyük bir yetenek olduğu kayıtlara geçmiş ve ''Şirin-i-Dihlevı'' veya ''Şirin-i Gun'' mahlaslarıyla yazdığı beyitleri kendi zamanındaki Türk-Fars edebiyatının en güzel örnekleri olduğu kabul edilmektedir.[33]
Hint’liler duygu dünyasının zenginliği yanında iyi bir yönetici özelliklerini de sergileyen güçlü iradeli bu kadın şairimizi dünyanın ilk kadın şairidir diye isimlendirmek abartı olmamalıdır.
Farsça yazdığı şiirlerinden bazı satırlar Mage-i Rehmeni’nin Perdeneşinan-i Suhenguy’dan şöyledir[34]:.
Bizim başımıza hep ne gelirse hep bizdendir,
Biçare gönlün ne suçu var?
O zavallı da bizim sebepsiz gamımızdan ölmüştür.

***

Ben ayağımın bereketi ile feleği saltanat tahtı yapar,
Hüma’nın kanadını da sinekleri kovmak hizmetinde kullanırım.
***
Ey şirin gel, muhabbet yoluna adım atma, bundan sakın.
Sen yoksa bu yolda Ferhad’ın başına gelenleri işitmedin mi?
****
Onun yüzünü görmediğim halde, göz bebeği gibi,
Ona gözümün içinde yer verdim.
****
Ben senin adını işitmediğim ve yüzünü görmediğim halde,
Gözüm gibi severim seni
****
Güneşin ışınlarının titremesi,
Bizim kılıç gibi olan gazaplı bakışlarımızdan
Korktuğu için değil de nedendir?
Sultan Raziye , saltanatı esnasında, kendisinden çok sonra Hindistan İmparatoru ilan edilen İngiltere Kraliçesi Elizabeth II gibi kadınsı davranışlar göstermemiştir. M. Aziz Ahmad'in de belirttiği üzere, her yönden erkek gibi kuvvetli, hatta erkek bile olduğu rivayet edilen bir Türk kadını olup; hükümdarlığı sırasında harem entrikaları yerine halkın arasına girerek onlara ve Türk emir ve meliklere karşılarındakinin güzel bir kadın olduğunu unutturmuştur[35].
Sultan Raziye için Cüzcanı her ne kadar “büyük, akıllı, adaletli, kerim, alimleri hoş tutan, adil, adalet yayan, ahalisini besleyen ve ordu-çeken bir padişahtı. Padişahlara gereken bütün vasıflarla donanmıştı. Fakat, yaratılışta erkeklerin hesabından nasibini almamıştı. Bütün bu seçkin sıfatlar ona ne fayda verir” [36] demekte ise de, erkekler arasında bir kadının gösterebileceği davranışları asla yapmayan ve böylelikle ayrı cinsten olmanın ortaya çıkaracağı olumsuzlukları büyük ölçüde gidermeyi başaran Raziye, aynı zamanda aktif ve güçlü bir siyaset uygulamaktan da geri kalmamıştır.

Sultan Raziye, meliklerce tahttan indirilmek istendiğinde bunu kabul etmemiş, kurmak istediği düzeni sonuna kadar götürmek hususundaki azmini, saltanatı ele geçirmek için üst üste yaptığı ve hayatına mal olan hamlelerle göstermiştir.

Bunun yanında Aligarh Muslim Üniversitesi Profesörlerinden Dr. Ekmel Eyyubi’nin Ord. Prof. Dr. AZ. Velidı Togan'a atfen verdiği bilgiye [37] göre, Sultan Raziye'nin Türkçe şiirlerinin toplandığı bir divanı da bulunmaktadır. Eğer bu bilgi doğrulanırsa, Sultan Raziye, Türk ve Dünya Edebiyatı tarihinin, bilinen ilk Türk Kadın Şairliğinin yanı sıra ilk Türkçe divan sahibi olma vasfını da kazanacaktır. Bu divan Hindistan’da bulunmakta ve Hintliler Sultan Raziye’nin bir Türk değil, Hintli olduğunu iddia etmektedirler. Türkçe Divan’ın yakışacağı yer de Türkiye’de bir şiir müzesi olmalı ve orası olmalıdır.
Sultan Raziye, o dönem geleneklerinin aksine “kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cüppe giyip, külah örterek halkın arasında dolaştığı” için eleştiriler almıştır[38]..
Kıyafette devrim yapmış ve o dönemdeki geleneklerin aksine yüzünü örtmeyen, çok iyi kuran okuyan, yöneticilik yeteneği mükemmel, cesur, akıllı, zeki ve şair olan Raziye’nin tüm dünyaya duyurulması gerekmektedir. Aynı zamanda Türkçe Divan’ı da bizim kıymetli eserlerimizin arasına katılmalıdır.

KAYNAKÇA:


[1] Mary I (1516-1558), Mary Tudor olarak da bilinir. VIII. Henry ile Aragonlu Catherine' nin kızı ve İngiltere'nin ilk kadın hükümdarıydı. Greenwich'te doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Erken yaşlarda İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca öğrendi.
[2] Dehli Türk Sultanlığı, 1206 yılında Kuzey Hindistan’da Mucızzi meliklerinden olan Kutb eddin Aybeg (1206-1210) tarafından kurulmuştur. Sultan Kutb eddin’in damadı, oğulluğu ve aynı zamanda en güvendiği kumandanlarından birisi olan İltutmuş ta bu sülalenin ilk kurucularından ve ilk Sultanıdır(1211-1236)..
[3] Terken “Melike” manasına gelmektedir. Bkz. O. Turan, “Terken Ünvanı”, THT dergisi, s.1(Ankara 1944), s.67-73
[4] Cüzcani I, s.454
[5] Cüzcani I, s.458
[6] Cuzcani 1, s.455'de yer alan Şehzade Nasır ed-din Mahmud'un 1229 yılında Lakhnauti'de ölmesinden sonra Sultan'ın hayatta kalan en büyük oğlu olması sebebiyle Firuz Şah'ın, halkın ve meliklerin ümidi haline geldiği hususunda kayıt daha çok meliklerin isteğini yansıtır. '
[7] Firuz şah’ın annesinin isminin verilmediği, ''Terken Hatun" diye anıldığı görülmektedir. Kaynaklardan bu Hatun'un Raziye'nin annesinden başka birisi olduğunu anlaşılmaktadır.
[8] İsemi, s.l26 vd. da Raziye'nin isyancı meliklere babasının vasiyetini hatırlatarak, içerisine düştükleri durumdan ancak kendisini tahta geçirmek suretiyle kurtu1abileceklerine inandırmış ve ''kutsuz oğuldan, kız iyidir...'' diyen meliklerini birkaç seneliğine denenmek üzere buna rıza gösterdikleri belirtilir .
[9] İbn Battuta ll, s.37
[10] 16 Türk Devletinden biri olan “Akhunlar”; Afganistan, Kuzey Hindistan, Harezm, Doğu İran ve Doğu Türkistan bölgelerini bir yüzyıldan fazla egemenliğinde bulunduran devleti kuran Hun kolu[10]
[11] Cüzcani 1, s. 458 : Nizam ed-din Ahmed. s.66 : Fırişte 1, s.ll8 (25) Cüzcanj ll, s. 13 vd.
[12] (25) Cüzcani ll, s. 13 vd
[13] Cüzcani, Tabakat-ı Nasırı, A General History of Muhammedan Dynasties of Asia 1, (nşr. H.G. Raverty), Calcutta 1864, (s.646'da Nur ud-din olarak kaydedilen bu kişi Türk olarak gösterilir).
[14] Kuran ayetlerinin açık anlamları dışında, gizli anlamları olduğuna inananların oluşturduğu tarikatın kolları.Kurucusu Hasan Sabbah’tır
[15]Cuzcani I,s. 458 : Es-Sibrindi, s.25 : Firişte 1, s.119 (27) Cuzcani ll, s. 3
[16] R.C.Mııjumdar-H.C. Raychaudhuri-K. Datta, An Advanced History of India, London .1%1 , s.286'da bu politika günümüzdeki ifadcsiyle "süper diplomasi" olarak niıelcndirilİr
[17] Bkz. Y .H. Bayur, Hindistan Tarihi 1,llkça~lardan Gurkanlı Devletinin Kuruluşuna ~ Kadar, Ankara 1949, s.283
[18] Cüzcani 1, s.459 : Es-Sihrindi, s.25 vd.
[19] M. Aziz Ahmad, Polilicial History and Inslilions of the Early Turkish Empire of Delhi (l290). Lahor 1948. s.203
[20] Bkz.lsemi, s.t33
[21] Firişte 1, LI2(bu tarih “23 Eylül 1240" olarak verilmekte.
[22] 1semi; s.l36'da Raziye'nin Melik Altuniye ile birlikte Hindular tarafından yanarak öldürüldüğü kaydedilmiş.
[23] Bh. İbn Batnıta n. s.38
[24] Firişte 1, s.l18
[25] İbn Batnıta n. s.37
[26] Bkz.1semi1 s.l29 : Nizam ed-din Ahmed, s.67
[27] Örnek olarak Bkz. Fırişte 1, s.i 19 : Bedauni, Muntakhabut Tevarikh 1, (nşr. A.A.Kebir ed-dİD Ahmed-W .Nassau LeeS)1 Calcutta 1868, s.84
[28] Cüzcani 1, s.460:İsemi , s.l28 : Es-Sihrindi, s.26 : Nizam ed-din Ahmed, s.67: Bedauni. s.84
[29] İsemi, s.l28 bu toplantının tasviri yapılır. Ayrıca Raziye'nin böyle bir toplantıda tahtta oturuken, tacı üzerinden omuzlarına ve sırtına inen başörtülü, ama yüzü açık şekliyle gösteren bir minyatürü için Bkz. B. Üçok:. İslam Devletleri’nde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar. Ankara 1965. s.49
[30] Bkz. E. Merçil. Kirman Seyçukluları Tarihi. tstanbull980, s.251
[31] Bkz. Nizam ed-din Ahmed. s. 79 vd
[32] lsemi, s.l29 vd.
[33] Bkz. B. Üçok, a.g.e. .s.Sl vd
[34] Üçok, Bahriye. İslam Devletleri’nde Türk Naibeler ve Türk Kadın Hükümdarlar. Kültür Bakanlığı Yayınları 1475
[35] M Aziz Ahmad, a.g.c. s.195
[36] Cüzcani I, s.457
[37] Bu bilgi 6. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nin 21 Eylül 1988 tarihli Oturumunda sunduğu tebliğinden sonra yapılan açık1ama ile ortaya konulmuştur.
[38] Es-sihrindi, s.26"
***
Bu bilgi 6. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nin 21 Eylül 1988 tarihli Oturumunda sunduğu tebliğinden sonra yapılan açıklama ile ortaya konulmuştur.

Yorumlar (0)