Tatar Sözcüğünün İncelenmesi. Tatarlar ve Tataristan Hakkında Bilgiler

Tatar Sözcüğünün İncelenmesi. Tatarlar ve Tataristan Hakkında Bilgiler


Rusya sınırları içinde kalan birçok Türk boyu gibi Kazan bölgesi Türkleri de “Tatar” adıyla anılmaktadırlar. Bu ad daha sonraları Kırım, Sibirya, Litvanya, Polonya vb. bölgelerde yaşayan Türkler için de kullanılmıştır. Böylece Kazan Tatarları, Sibirya Tatarları, Kafkasya Tatarları, Kırım Tatarları şeklinde kullanılarak değişik Türk topluluklarının ortak adı hâline gelmiştir.

Türk-Tatar adı bugün birbirini tamamlayan bir dil grubunu ifade etmektedir. Tatar adı, ilk kez Orhun Yazıtlarında Otuz Tatar ve Tokuz Tatar şeklinde geçmektedir. Çin kaynakları bunları çeşitli devrelere ait olmak üzere “Ta-Ta” veya “Da-Da” şeklinde kaydetmişlerdir. Tarihçi Reşidüddin ise bu halkı ayrı bir kavim olarak kaydetmekte ve dillerinin Moğolca olduğunu yazmaktadır. Tatar adı, Dede Korkut hikayelerinde de geçmektedir. Bu kaynakların dışında, Kâbusnâme’de Tatarların dokuz Türk kavminden biri olarak gösterildiği, Dîvânü Lügâti’t-Türk’te Türk kavimleri arasında sayıldığı, Târih-i Fahreddin Mübârekşah’taki Türk kavimlerine ait listede Tatar adının da bulunduğu görülmektedir. Tatar adı, çeşitli kaynaklarda “dağ kişisi, tatar, barbar, vahşi, okçu halk, put (ongun), defter, su Moğolu, yabancı” gibi anlamlarla açıklanmıştır. Avrupalılar, Ruslar ve bazı Asya milletleri yakın zamana kadar Altın Ordululara ve sonraları Avrupa Rusya'sında yaşayan bütün soylu Müslümanlara Tatar demişlerdir.

Altın Ordu Devleti’nde ve ondan sonra kurulan hanlıklarda üst düzey yöneticilerin kendisine Tatar demesi, bu ismin halk arasında benimsenmesine yol açmıştır. Ancak halkın büyük bir kısmının karşı çıktığı bu isim, XIX. yüzyılda gelişmeye başlayan Tatar şuuru ve özellikle, Şahabettin Mercânî’nin gayretleriyle bugünkü anlamda kabul edilmiş ve yerleşmiştir.

Tatar adı “tat” ve “ar” (er) sözlerinin birleşmesinden oluşmuştur. Tat sözü “yabancı” anlamına gelen “yat” sözünden gelmektedir. Tarihî süreç içerisinde “yat > dat > tat” değişimini geçirmiştir. İkinci söz “ar” ise “er, kişi” anlamındadır. Dolayısıyla Tatar, Tat-ar (er) < Yat-ar (er) “yabancı er, yabancı kişi” anlamına gelmektedir. Suvar (su eri), Mişer (meşe eri), Ağaçeri (ağaç eri), Avar (av eri) boy isimleri de benzer şekilde kurulmuşlardır.


[EK BİLGİ: Biz de Tatar Türkleri gibi "yabancı" yerine "yad" diyoruz. Örneğin, "yabancı kökenli sözcük" yerine "yad kökenli sözcük" diyoruz. Çünkü yaban sözcüğü Türkçe değildir. Yad ise Türkçedir.]




Tatarlar Hakkında Bilgiler


Türkistan’ın doğusundan, Cengiz İmparatorluğu zamanında Kırım ve Anadolu’ya yayılan Türk boyudur.

Muhtelif zamanlarda, muhtelif manalarda kullanılan Tatar kelimesi, daha ziyade Moğolları ve Türkleri ifade etmiştir. Tatar kelimesine, ilk olarak Orhun Kitabeleri'nde, İstemi Han'ın bir merasimine gelenler listesinde rastlanmaktadır. Aynı şekilde Kültigin ve Bilge Kağan kitabelerinde de Tatarlar, çeşitli vesilelerle anılır. Bu kitabelerde Otuz-Tatarlar olarak geçen kavim, Göktürk ve Uygur kitabelerinde Dokuz-Tatarlar şeklinde geçer. Bayan-Çur Kağan kitabesinde, Uygurlar'la Tatarların yaptıkları savaşlar anlatılır. Farklı devirlerde yazılan yukarıdaki kitabelere bakılırsa, Otuz-Tatarların Moğol, Dokuz-Tatarların ise Türk olmaları muhtemeldir.

Türk ve Moğol menşeli olmak üzere iki grup olarak kabul edilen Tatarların, Asya’dan batıya yayılmaları, iki dalga halinde olmuştur. Atilla zamanındaki savaşlar esnasında batıya gitmişlerse de, çoğunluğu geriye dönmüş ve bir kısmı, Kuzey Kafkasya ve Karadeniz’de Bulgar birliğini kurmuşlardır. Altıncı asırda, bu birlik dağılmış ve Balkanlar’a doğru göçmüşlerdir. İkinci dalga ise, Cengiz Hanın savaşları esnasında vuku bulmuştur. Moğol İmparatorluğunun dağılmasından sonra, batıya gelen Türk çoğunluklu Tatarlar, Altınordu Devleti'ni kurmuşlardır.

Moğolların Ortadoğu’ya yayılmaları esnasında, geniş bir Moğol ve Türk topluluğu da Anadolu’ya gelmiştir. Tarihi kaynaklarda Tatar olarak anılan bu zümrenin beyleri, İlhanlıların hizmetine girmişlerdir. On beşinci asırdaki kaynaklarda, bunlara, Kara Tatar denilmekle beraber, bunların aynı isimdeki boyla münasebetleri yoktur.

Anadolu’ya gelmiş olan Tatarlar, elli iki oymağa ayrılmışlardı. Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’nun batı kesimlerinde zengin otlaklara sahiptiler. Hayvancılık sayesinde rahat bir hayat süren Tatarlar, vergi de vermiyorlardı. Yıldırım Bayezid Han'ın Anadolu’yu fethi sırasında Osmanlı hizmeti altına giren Tatarlar, menfaatlerini her zaman kuvvetli bir hükümdarın emri altında olmakta görmüşlerdir. Ankara Savaşı'ndan sonra Timur Han tarafından, Anadolu’dan göçe zorlanan Kara Tatarların büyük bir kısmı sürülmüştür. Anadolu’da kalabilenler de, zamanla Türkleşmişlerdir.

Göç etmeyip, Anadolu’da kalanlar, Fetret Devri'nde şehzadeler arasındaki mücadelede, önemli rol oynamışlardır. Sultan Çelebi Mehmed Han (1413-1421), iktidarı ele geçirdikten sonra, bunları Filibe civarında yerleştirmiştir.

Tatarların Türk olanları, günümüzde Rusya’nın ve dünyanın muhtelif bölgelerine yayılmışlardır. Tataristan, Başkırdistan, Çuvaşistan, Astırhan, Batı Sibirya, Ukrayna, Kafkasya, Türkistan ve Kırım’da toplu veya dağınık halde yaşamaktadırlar. Bu bölgelerin dışında Finlandiya, Mançurya, Kore, Japonya, ABD, Birleşik Almanya ve Türkiye’de Tatarlar bulunmaktadır. Ancak, Mançurya, Kore ve Japonya’daki Tatarların ekseriyeti, Türkiye’ye göç etmişlerdir.

Zamanımızda, özellikle Eskişehir civarında yaşayan ve Tatar olarak bilinenler ise, Kırım’dan göçmüş Türklerdir.

Yorumlar (0)