Tengri Simgeleri - Doç. Dr. Haluk Berkmen


Tengri Simgeleri


Doç. Dr. Haluk Berkmen

Asya’dan Amerika kıtasına göç eden insanların inançlarını anlamak için kutsal saydıkları simgeleri incelemek gerekir. Bir toplumun inanç sistemi ile ilgili her türlü veri ‘Kült’ sözüyle tanımlanır. Kült kavramı, kadim toplumların pagan inançlarını içerdiğinden, günlük kullanışta olumsuz bir anlam kazanmıştır. Oysaki kadim toplumların bırakmış oldukları eserleri ve simgeleri doğru yorumlamak, onların kökenlerini anlamayı sağlar. Saka Türklerinin Bering boğazını geçerek Amerika kıtasına göç ettiklerini ve Amerika Kızılderililerini oluşturduklarını dünkü yazımda anlattım. Asya Türklerinin Tengri simgesini gittikleri her yerde çizdiklerini 3 Aralık tarihli “Hitit Dili ve İnancı” başlıklı yazımda göstermiştim. Amerika Kızılderililer de aynı Tengri simgesini kayalara çizmişlerdir.


Alttaki resimlerde Amerika kıtasının çeşitli bölgelerinde ve çeşitli toplumlar tarafından çizilmiş Tengri simgelerini görüyoruz. Arizona bölgesinde Anasazi, Hohokam ve Mogollon Kızılderilileri yaşamıştır. Bu kavimlerin dillerine Anasazi dil grubu denir. Anasazi /Ana-sözü/, Hohokam /Ulu-Kam/ ve Mogollon /Moğollu/ olabilir mi? Navaho kavminin yaşam alanı, batı Arizona ile Utah eyaletleridir. Arizona bölgesine çok az yağmur yağdığından, o bölgede yaşayan Kızılderili halk sıkça yağmur duasına çıkar ve tanrıya yağmur yağdırması için dualarını şarkılarla ve dansla bildirirlerdi. Bu arada kayalara da Tengri simgesini çizerek, dualarının Gök Tengri tarafından duyulmasını arzularlardı. Altta solda Arizona kayalarına çizilmiş Tengri simgeleri görülüyor. Yanında bir Navaho kilimi ve sağında görülen seramik vazo, New Mexico bölgesinde bulunmuştur. New Mexico bölgesi de kuraktır ve su orada çok değerlidir. Vazoya Tengri simgesinin çizilmiş olması, suya verilen önemi ve değeri belirtiyor olabilir. Vazonun ortasındaki Tengri simgesinin etrafındaki ışınlar bu simgenin güneşle olan ilişkisini gösteriyor. En sağdaki Maya Tengri simgesinin Asya kökenli olduğu açıkça görülüyor.

Orta Amerika’nın Arizona ve Utah eyaletlerinde yaşayan Lakota Sioux (okunuşu su) halkı “Sun dance”, (Güneş Dansı) denen kutsal bir ayini halen her yıl uyguluyorlar. Bu kutsal ayinde Lakota yerlileri toplu halde dans ederek bir direğe bağlı iplerin ucundaki çengelleri çıplak göğüslerine geçirirler. Çengele takılı olarak ve geriye doğru eğilerek şarkı söyleyip dua ederler. Oldukça acı veren bu olay, onlar için kutsal bir deneyimdir. Acı çekerek kendilerini güneş Tengri’ye bir tür kurban ettiklerini simgelemiş olurlar. Çizdikleri Tengri simgeleri ile “Güneş dansı” ayini Tengri-Güneş ilişkisini gösteriyor. Kurban geleneği de Asya kökenlidir. Asya Türklerinin kazdıkları kurgan mezar odalarının üstüne ve etrafına atları kurban ederlerdi. Nasıl ki günümüzün kurban bayramında sadece koç ve erkek dana kurban ediliyorsa, Lakota güneş dansına da sadece erkekler katılır, kadınlar çevrede oturup dua edip şarkı söylerler. Bu şarkılarda hem kabilenin hem de tüm insanlığın iyiliği istenir. Bu tür manevi bir kurban olma inancı hemen her dinde bulunur. Kadim dönemde uyumlama sınavları yaşamak, İslamiyet’te 40 gün halvete çekilip çile çekmek, Hıristiyan manastırlarda ve Budist tapınaklarında sessizlik oruçları yaşamak, bedensel ve ruhsal arınmayı sağlamak içindir. Bir Hopi şamanı olan Carolyn Tawangyowma, arınmayı unutmuş olan günümüzün insanına şöyle sesleniyor:

“Teknoloji kadim kültürümüzü ve geleneklerimizi hızla aşındırıyor. Doğal yaşam türleri ve ormanlar gittikçe azalıyor. Su ve hava sağlıksız olmaya başladı. İklim değişikliği de ciddiye alınmalıdır, zira insanlığa önemli ikazlar içeriyor. Bu durumu nasıl düzeltebiliriz? Geri dönüş çok zor, çünkü maddeci değerlerle her yönden sarılı durumdayız. Bir zamanlar izlediğimiz gelenekler gösterişe ve boş inançlara dönüştü. Doğa kendini korumayı bildiğinden, insanlık yaptıklarıyla bir gün yüzleşecektir. Bu durumun sonucu, Hopi kehanetlerinde öngörüldüğü gibi, şimdiki dünya düzeninin değişmesi olacaktır. Değişim barışçıl da olabilir, fakat büyük felaketlerle de gerçekleşebilir. Her ne şekilde gelirse gelsin, insanlığın hak ettiği bir sonuç olacaktır.” Kaynak: Trudy Griffin-Pierce, Native Americans, Metro Books, Sayfa 83, 1996, ABD.



Yorumlar (0)