TÜRK DÜNYASINDA KÖKBÖRÜ/ULAK (GÖKBÖRÜ/OĞLAK) OYUNU

TÜRK DÜNYASINDA KÖKBÖRÜ/ULAK (GÖKBÖRÜ/OĞLAK) OYUNU


Genelde Orta Asya Türklerine mahsus bir savaş oyunudur. Mitsel bir ritüelin hayat bulmuş halidir. TÜRK inanç sisteminin sosyal hayata yansımasıdır.



Başta Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Afgan Türkleri olmak üzere çeşitli Türk boylarında oynanmakta ve "kökbörü", "kökpar", "kökper", "kökperi", "buzkaşi" veya "ulak" adıyla anılmaktadır.

Kök-börü, gök-kurt, gök yeleli kurt, bozkurt anlamına gelmektedir.
Türkler barış zamanında bile savaşa hazır olmak için bu oyunu oynarlardı. Bu bir strateji oyunudur. Yani taktik yanı ağır basar. Ayrıca atlarını zinde tutumak için özellikle bu oyun tercih ederlerdi.



Kırgızistan diğer atlı sporlarda olduğu gibi kök-börü dalında da yine ön plandadır. Bu oyun ülkede profesyonel bir dal haline gelmiştir. Bunun için lig kurulmuş stadyumlar yapılmıştır.



Gündelik hayatta özellikle güz ve kış aylarında hemen her hafta bir köy veya kasabada bu oyuna tesadüf edebilirsiniz. Sadece düğünlerde, bayramlarda oynanmaz erkek çocuğu olan biri bile gök-börü oynatır. Bu oldukça masraflı bir oyundur.

Oyuna "ulak, ulak tartış" denmesindeki sebep oğlakla oynanmasından dolayıdır. Bunun biraz daha zor olanı dana ile oynan türüdür. Her iki şekilde de hayvanın içi boşaltılır saman vs ile doldurulur. Oyunun her aşamasında "bayge" (ödül) vardır.

Halıdan tutun da araba ve paraya kadar hatırı sayılır ödüller ortaya konulur. Bunun için beslenen atların biri ile İstanbul'da rahatlıkla bir ev alınabilir.

Seyfettin Gelekçi




AÇIKLAMA VE AYRINTILAR


kkbar 9

Bozkır atlılarının savaş dansı


Gökbörü oyunu Türkler’in tarihî ve millî sporlarından biridir. Bugün dahi Türkistan Türkleri’nin en önemli atlı sporlarından birini teşkil eden gökbörü oyunu, cirit gibi atlı bir spordur ve esası, at salıp koşarak oğlağı kapmak ve rakibin kalesinden geçirerek sayı kazanmak üzerinedir. Gökbörü oyunu, Türkistan kökenli olup, binlerce yıldan beri, atlı savaşçıların kendilerini barış zamanlarında zinde tutmak için oynadıkları atlı müsabakalardan biridir. Günümüzde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Moğolistan, Tacikistan ve Afganistan'da oynanıyor. Oyun halen en doğal haliyle oynanmakta ve seyredildiği zaman tam bir savaş oyunu havası vermektedir.

Esasında Türkler her türlü atlı spor oyununa rağbet gösterir ve başarılı olurdu. Orta Asya Türkleri’nde Beyge ve Kökböri (Gökbörü), atlı spor türlerinin en çok sevilenlerindendir. Beyge daha ziyade, aynı yönde yapılan ödüllü koşu, kökböri de, kesilmiş bir oğlağı birbirinden kapmak suretiyle yapılan bir atlı yarıştır.

Kökböri’de atlılar, kesilmiş bir oğlağı veya başka bir hayvan yavrusunu birbirinin pençesinden almak için kurtlar gibi mücadele ederler. Orta Asya Türkleri’nde güvey ile gelin bir istikamette at yarışı yani beyge yapar, ok atar, güreş tutarlardı. Eski çağlarda Türkler kendi sembolleri olan kutsal kurda “Kök-böri” yani “Gök-kurt” demekteydiler. Türkistan’da çok bilinen ve oynanan bu oyuna “Gökböri”, “Kökpari”, “Oğlak/Ulak”,Afganistan’da “Oğlak, Buz-Kaşi”, Kazaklarda “Kökbar”gibi adlar verilmektedir. Anadolu’da ise “Öndül Kapmaca” “Pösteki” adını taşımaktadır.

Oyunun ana kaideleri ve saha ölçüleri, her Türk bölgesinde birbirinin aynıdır. Bazen, esası etkilemeyecek küçük farklılıklar olabilir. Gökbörü oyununda asıl olan kesilmiş ve içi temizlenmiş bir oğlak veya hayvanı eğeri ile bacakları arasına sıkıştıran ve dört nala koşan bir atlının, kendini kovalayan atlılara sınırlanmış bir alan veya alanda bir turu tamamlayarak puan alması biçimindedir. Oyun teke tek veya gruplar arasında da oynanır. Özbek Türkleri’nin bu oyunu; üzerinde sular, hendekler ve yükseklikler bulunan bir arazide de oynadığını biliyoruz..
Evlilik törenlerinde kesilmiş hayvan, kız tarafından kaçırılır ve damat tarafı gelini kovalardı. O zaman bu oyun Kız-Börü adını alırdı. Atlı oyunların bir başka şekli de düğün törenlerinde kız ve erkeğin bir mesafe içinde karşılıklı olarak Beyge (Babiga) oyunuydu. Amaç hedefe önce varmaktı. Çevgen (Çevgan, Çöğen) de eski Türkler arasında yaygın bir oyundu. Bu oyun bugün adına Tibet dilinde top anlamına gelen Pulu’dan alınarak Polo denilen atlı hokey oyununun ilk şeklidir. İlk defa Türkler tarafından oynandı. Gökbörü ve Çevgen, eski Türkler’in çok sevdiği binicilik oyunlarıydı. Cesaret, algılama sürati, refleks, denge gibi üstün özellikleri bünyesinde barındıran bu stratejik oyun, iyi bir binicilik ve ata hakim olmayı gerektirirdi.


Bu güzel oyun gerektiği gibi tanıtılabilse, hayli ilgi çeker ve tam bir sektör oluşturabilir. Yiğit atlılar tarafından oynanan bu oyunun bütün Türk coğrafyasında eski itibarına ve yaygınlığına kavuşturulması ve ardından tüm dünyaya tanıtılması büyük önem arzetmektedir. Bu muhteşem bozkır oyunu dünyaya kazandırılıp, Türkiye ve tüm Türk dünyasında yeni bir sektör haline getirilebilir.

“Kök Börü” Geleneksel Türk Sporu


Timur Davletov* Dağlık Altay’da gökbörünün tarihi seyrini ve bugününü şöyle anlatıyor:

Dolu dizgin koşan atlar ve onları ustalıkla yöneten biniciler, izleyenleri büyü etkisi altına alan ve atalarımız tarafından kültürel miras olarak tanımlanabilecek bir spor oyunu bağlamında belki de artık tüm dünyada tanınmaya başlayan ve Orta Asya bölgesinde daha Emir Timur döneminde oynanan polo oyununu biçim olarak andırmaktadır. Yalnızca bu oyunda değneğin yerine oyuncuların kolları, topun yerine ise “keçi” anlamına gelen “içki” olarak tanımlanan keçi postu kullanılmaktadır. Kimi zaman bu adın “ulak” olarak da geçtiği bilinmektedir. Kalelerin yerine de topraktan yapılan kenarları yüksek iki çukur kurulmaktadır, bu oyun için.

Altaylar’da Kök Börü’nün Tarihçesi



“Kök Kurt” anlamına gelen “Kök Börü” oyununu, Dağlık Altay ülkesinin Ulagan Bölgesindeki Uluslararası Kaycılar (eski bir Türk geleneğinde gırtlaktan türkü okuyan sanat kişileri) Kurultayı esnasında izleme imkanı elde ettik. Altay’da bu oyunun başlatıcısı ve tek yetkili hakemi Altay Cumhuriyeti Kök Börü Federasyonu Başkanı Daniil Mamıyev’dir.
Dağlık Altay’a Kök Börü oyununu ilk kez resmi olarak Kırgız Cumhuriyeti’nden 2003 yılında Mamıyev getirmiştir. Dolayısıyla, Kök Börü oyunu spor uygulaması bakımından, Kırgızistan’da ikisi profesyonel seviyede olmak üzere çok eski zamanlardan beri çok sayıda güçlü spor takımı tarafından oynanırken, Altay ülkesi için daha yeni hayata geçirilen bir spor dalı olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, Kök Börü oyununun kökleri Altay dağlarında oldukça eski tarihlere dayanmaktadır.
Efsaneye göre kanlı bir savaşta Türkler büyük bir yenilgi alır ve düşman galip geldikten sonra halkın tümünü yok etme yoluna gider ve bir zamanlar çok nüfus ve nüfuzlu devletin gerisinde yalnızca bir erkek çocuğu hayatta kalmayı başarır, daha doğrusu yazgısı tarafından bu sağlanır. Tek başına yaşama mücadelesi bile veremeyecek güç ve yaşta öksüz kalan bu çocuğa bir dişi kurt sahip çıkarak anası gibi korur ve büyütür, besler ve avcı olması için yetiştirir. Bu dişi kurdun adı ise Aşina (Asena) idi. İşte Aşina soyu Türkler’de başlangıcını, tarihle efsanenin karışık olduğu bu dönemden alır. Oyunun adı olan Kök Börü de adından da anlaşılacağı üzere o dönemden beri Türklerin geleneksel bir ata sporu haline gelir.



Türk yurtlarının gözde sporu



Zaman içinde bu oyun, Sibirya’nın güneyi ve Asya kıtasının coğrafya anlamında tam merkezi yeri olan Altay-Sayan dağları bölgesinden bütün Orta Asya’ya Türkler’le birlikte yayılmıştır. Günümüzde bu oyunun, daha ilk adımlarını attığı Altay ülkesinin yanı sıra, çok sayıda deneyimli ve güçlü oyuncu takımlarının olduğu Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan vb. bölge ülkelerinde de, kendine özgü oyun kurallarıyla bir spor dalı olarak varlığını sürdürdüğü bilinmektedir.
Altay’a 2003’te getirilen bu oyun; ülkenin Onguday ve Ulagan bölgelerinde kurulan iki takımla temsil edilmektedir. Ayrıca ülkede “Kök Börü” Federasyonu da kuruldu.


Kök Börü oyununu sahada, her birinde genellikle 10’ar atlının bulunduğu iki takım oynuyor.

Karşılaşma esnasında oyuncu değişikliklerini yapma konusunda herhangi bir sınırlama yoktur. Oyunun cereyan ettiği saha yaklaşık olarak futbol sahası büyüklüğünde olup 200 x 80 m. ölçülerine sahiptir. Sahanın, duvarları yüksek çukur biçiminde kurulan   kalelerinin arasında ise, 140 metrelik bir mesafe olmalıdır. Kalenin arkasında da 30’ar metre uzunluğunda serbest mesafe bırakılır ki atlı oyuncular mücadelelerini orada da devam ettirmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi kaleler duvarları yuvarlak bir çukur biçiminde olup kalenin genel yüksekliği 1.20 metre, alt çapı 4.40 metre, üst çapı ise 3.20 metredir. Dibi geniş, üst kısmı ise daha dar biçimli bir keke benzeyen yuvarlak kalenin ortasında 50 cm. derinlikte ve 2 metre çapında bir çukur vardır. “Keçi” anlamına gelen ve “içki” adı verilen topu olarak da; ortalama 30-35 kg. kimi zaman ise 60 kg. ağırlığında olan, baş ve ayakları bulunmayan keçi gövdesi kullanılmaktadır. Bu “içki (keçi)” denilen topun; rakip takım oyuncularından saklanarak ve engellerinden sıyrılarak geçtikten sonra, yuvarlak kalenin çukuruna isabetli bir biçimde atılması gerekir. Her bir isabetli atış için takımlardan birisi bir sayı kazanmaktalar. Oyunu yöneten hakeme “yargıcı” (cargıcı) denilir.
Saha alanına, her biri 10 metrelik çapta ve ikisi kalede biri de sahanın ortasında olmak üzere toplam üç daire çizilmektedir. Ayrıca protokol olarak da bilinen esas tribünün önünde olacak biçimde 10 metre yakınında 2 metre çapta bir daire vardır. Bu dairenin içine oyun başlarken yargıcı tarafından “içki (keçi)” bırakılır. Daha sonra ise bu işlem, golü kendi kalesine yiyen takımın bir oyuncusu tarafından yerine getirilir.



Özel atlar



“Kök Börü” oyununda oyuncuların yetenekleri kadar atların marifetleri de önem arz etmektedir. Hatta atlar bu oyun için özel olarak yetiştirilir. Mesela, Kırgız ülkesinde atlar tamamen bu amaçla uzun terbiye dönemine tâbi tutulmakta ve onlara bu oyun esnasında özel hareketler öğretilmektedir. Ayrıca bu oyun için özel olarak yetiştirilen atlar, üzerlerinde bulunan oyuncuların en ufak hareketlerini hisseder ve ona göre davranacak düzeye gelir. Yani, oyun esnasında atla oyuncu bir anlamda bir bütünlük, bir uyum içerisinde hareket eder. Her ikisinin de amacı kendi takımına zafer getirmektir. Böylece “içki” denilen top için mücadele etmek üzere eğitilen atlar, iyi terbiye aldıktan sonra topu savunarak yerde bile tutabilir. Bunun için gerekirse ayağını da “içki”nin üzerine basmak suretiyle kullanabilir.



Özel taktikler



Öteki spor oyunlarında olduğu gibi bu oyunun da kendine özgü oyun taktikleri mevcuttur. Bunlar savunma ve hücum olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Savunma taktiğiyle oynayan takım ağırlığı kendi sahasına taşırken, hücum ağırlıklı oynayan takım oyuncularının daha çok skor peşinde olduklarını söylemek mümkündür.
İleri seviyede oyuncular ise oldukça ağır (normalde “içki”nin ağırlığı 30-35kg, kimi zaman ise 60 kg.’a kadar çıkmakta) topu, basketbol oyunundaki gibi havadan paslaşmaktadır. İşte özellikle bu yöntemle sürdürülen oyunlar izleyiciler üzerinde etkileyici olmakta ve yoğun ilgiyi toplayıp heyecanlı geçmektedir. Ayrıca karşıt takımlardaki oyuncuların “içki” için giriştikleri mücadeleler de izleyicilerin coşmalarına yol açmaktadır. Bazen ise topu elinde tutamayan oyuncu “içki”yi sağ ya da sol ayağının diziyle atın vücudu arasında sıkıştırmaktadır. Bu durumlarda ondan bu topu alabilmek oldukça güç bir iş haline gelmektedir.


Bullit cezası



Öteki spor oyunlarında olduğu gibi “Kök Börü” adlı bu oyunda da belli kurallar mevcut olup, bunların ihlâli durumunda ilgili cezalar tatbik edilmektedir. Ancak bu oyunda uygulanan cezaların da kendine özgü olduğunun belirtilmesinde yarar vardır. Örneğin, kasıtlı olarak atını rakip takım oyuncusunun atının üzerine yürüten ve çarpışmaya sebep olan oyuncu kendi kalesine “bullit” denen penaltı uygulamasına yol açmaktadır. Ceza uygulaması ise şu biçimde gerçekleştirilmektedir: Sahanın ortasında, ceza vuruşunu kullanacak olan takımın oyuncusu “içki”li yerini almakta, bunun 30 metrelik mesafede arkasında ise cezayı yiyen takımın oyuncusu konumlandırılmaktadır. Yargıcı (hakem)’nın ıslık çalmasıyla elinde “içki”yi tutan oyuncu hedefi olan kaleye doğru altını yürütmekte ve hızlanmakta. Arkasındaki oyuncu ise onun takibine girişmekte. Ancak takip eden takip edilenin önüne geçmeden hep geriden ilerlemek zorunda, aksi durumda, yani cezayı kullanan oyuncunun önüne geçtiğinde takipçi oyuncu geriye dönme şansını otomatik yitirmekte, dolayısıyla öbür oyuncu rahatlıkla içkiyi götürüp kalenin içine atabilme şansını kullanabilmektedir.
Onar dakikalık aralar olmak üzere toplam 20’şer dakikalık üç devre halinde oynanan “Kök Börü” (Orta Asya’nın başka ülkelerinde ise bu devreler daha kısa olup 15’er dakikalıktır) oyunu, günümüzde olduğu gibi çok eski zamanlarda da oldukça yaygın geleneksel bir oyundu. Örneğin, eskiden de Kırgız Türklerinde Kök Börü oyuncuları toplumda çok saygı ve itibar sahibi kişilerdi. Bunda tabii ki etkili olan sebeplerden biri de, o zamanlar bu oyunun hiçbir sınırlama olmadan oynanıyor olmasıydı. Dolayısıyla bu oyun yalnızca yüreği pek, bileği demir kişiler tarafından oynanmaktaydı. Herhangi bir sınırlama bulunmadığından dolayı da, oyuncular sık sık ve ciddi biçimde sakatlanmaktaydı. Atlar o dönemde, rakip takım oyuncusunu top için mücadele esnasında dişleriyle kapıp yere atabilmek biçiminde özel olarak yetiştirildi. Yani, görüldüğü gibi o yıllarda bu “Kök Börü” oldukça tehlikeli bir oyun biçimini teşkil etmekteydi. Halen de Kırgız ülkesinde, sınırlayıcı kuralların olmadığı yıllarda bu oyuna katılıp kalıcı biçimde sakatlanan sporcuları görmek mümkündür. Bu kişiler günümüzde de toplumda son derece itibarlı insanlar olarak görülmektedir.
Her spor dalında olduğu gibi bu oyunda da ödüller mevcuttur. Eskiden en yüksek ödül, koçtu. Bu koçun maddi değerinden çok manevi değeri ön plandaydı. Ama en değerli hediye; hem maddi hem de manevi anlamda, oyun esnasında top, yani “içki” olarak kullanılan keçi postu ve etiydi.


TDH

Yorumlar (0)