Türk Edebiyatında, Kültüründe 40 (Kırk) Sayısı

Türk Edebiyatında, Kültüründe 40 (Kırk) Sayısı


İlk çağlardan bu yana kırk sayısının kutsallığına inanılmaktadır. İnançlardaki bu ortaklığın “kaynağının, eski Mısır’da gözlemlenen astronomik değişimler olduğu sanılmaktadır. Meyve ve bitkilerin kırk günde oluşması, belli zamanlarda yağan yağmurların kırk gün sürmesi vb. gibi gözlemler bu sayıyı kutsallaştırmış olsa gerektir.” (Orhan Hançerlioğlu)

Mısırlıların gök takviminde, Tevrat ve Talmut’ta, Babilonyalılar, Aramiler, İsrailîler ve Arapların inançlarında hep kırk sayısına rastlanmaktadır. Eski Yunan’da Pitagorasçılık da kırk sayısını kutsallaştırmıştır.

İslamlıkta, Kur’an’dan başlayarak kırk sayısının önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Kırk (erbain) Kur’an’da dört, hadislerde on sekiz kez geçmektedir. Hz. Muhammed’e kırk yaşında peygamberlik verilmesi, ona ilk inananların sayısı kırka ulaşınca İslamlığın güçlenmesi kırk sayısının kutsallığını pekiştirmektedir. İnanca göre Mehdi de kırk yaşında ortaya çıkacak, dünyada kırk gün kalacaktır.

“Aynı zamanda sûfilerce, yeryüzünde Tanrı halifesi olan Kutub’tan sonra iki eren vardır ki birine sağ yandaki, öbürüne sol yandaki İmam, ikisine birden İmameyn derler. Bu iki imama Kutba üçler denir. Bunlardan sonra dünyanın dört yanma hükmeden dört, onlardan sonra da yedi ve kırk eren vardır; bunlara da Kutubla beraber Beşler, Kutubtan sonraki yedi ve kırk erene ise Kırklar, Yediler denir.” (Abdülbaki Gölpınarlı).

Dünyayı yönettiklerine inanılan bu kırk ermiş inancı halk arasında çok yaygındır. Kim oldukları bilinmediği için (Ricalül-gayb), ortadan kaybolanların ardından “kırklara karıştı” denmesinin nedeni budur. Kırklar doğaüstü güçlere sahiptirler, yağmur yağdırmak, âfetleri önlemek gibi görevleri vardı.

Ayrıca “Türk destanlarında ve masallarında çok yaygın olan motiflerden biri kırk yiğit ve kırk kız motifidir. Bu motifin kökeni, çok eski çağların karanlıklarında kaybolmaktadır. Karşılaştırmalı etnoloji araştırmalarına göre, bu kırklar kurumunun yüksek barbar kültürüne ulaşan, küçük ve büyük derebeylikleri ellerinde tutan alplerin çevresinde teşekkül edip geliştiği anlaşılmaktadır.” (Abdülkadir İnan).

Söz gelimi Manas destanında anlatılan alplerin yanında kırk çora ya da kırk ayaş vardır. Manas da askerlerine söylev vermeden önce kırk yiğidini çağırır ve onlara seslenir. Bey hatunlarının da kırk kızı vardır. Bu kırk yiğit ve kırk kız uşak, emir kulu değildir. Hepsi soylu ve seçkindirler. Kahramanın en yakın, dostu, yoldaşıdırlar. Bunun en iyi örneğini Dede Korkut öykülerinde görürüz. Kanlı Kocaoğlu Kanturalı kırk yiğidine şöyle seslenir:

Hey kırk eşim, kırk yoldaşım
Kırkınıza kurban olsun benim başım
Kırk sayısı Dede Korkut öykülerinde başka biçimlerde de geçmektedir. “Boğaç Hanın yarası kırk günde onalır; Eylik Koca-oğlu kırk cübbe bürünür; zaferler ve şenlikler dolayısıyla kırk kul ve kırk karavaş azad edilir; kırk yerde otağ veya Gerdek dikilir; kırk gün-kırk gece toy, düğün olur; Tanrı, Begil-oğlu Emren’e kırk erce kuvvet verir; Bamsı Beyrek hikâyesinde Boğazca Fatma, kırk oynaşlı’dır; Deli Dumrul, bir kuru çayın üzerine yaptırdığı köprüden geçmeyenden kırk akça alır.” (Orhan Şaik Gökyay).

Alevilerle Bektaşilerde ise Ali’nin başkanlık ettiği, içlerinde Fatma ve Selman’ın da bulunduğu kırk kişinin meclisine kırklar meclisi denir. Hz. Muhammed onlara sonradan katılmış. Onu sınamak için bir üzüm tanesi sunup paylaştırmasını istemişler. Cebrail’in öğretmesiyle Peygamber üzümü bir tabakta ezmiş. Suyunu içip hepsi mest olmuşlar ve sema’a başlamışlar:

Bir üzüm tanesi getirdi Selman
Kırklar da ol demde oldular üryan
Muhammet şerbetin içince ey can
Sâki kadeh sundu mestan hû deyü (Kul Himmet)

Kırklar kâsesinden bâde nûş ettim
Gönül mekân etti meyhanelerde
Dünyayı dilimden ferâmûş ettim
Can bâdesi buldum peymânelerde (Seyrani)

Bektaşilerde, Hacı Bektaş tekkesinin iki parmaklıkla çevrilmiş büyük tören yeri kırklar meydanı adını taşır. Bu meydanda ve Balım Sultan türbesinde bulunan kırk kollu şamdana kırk budak denilir. Nasip alma gecesi içilen şerbetse kırklar şerbeti’dir. Ayrıca erenler meydanında dört kapı kırk makam vardır:

Ayrıca halk arasındaki inançlarda kırk sayısının tuttuğu yer (doğum ve ölüm sonrası gelenekleşmiş törenler, kırk şerbeti, kırk hamamı, kırk mevlidi; birtakım hastalıkları geçirmek için yapılan kırklamalar, vb.), kırk sayısına bağlı deyimler ve atasözleri (kırk dereden su getirmek, kırk tarakta bezi olmak, kılı kırk yarmak, kırk yıllık dost, kırkından sonra azanı teneşir paklar, vb.) geçmişten günümüze kırk’ın yaygınlığının kanıtıdır.

Kırklar meydanına vardım
Gel beri hey can dediler
İzzet ile selam verdim
Gir işte meydan dediler (Hatayi)

 

TDK Güncel Türkçe Sözlükte Kırk


kırk
isim
1. isim Otuz dokuzdan sonra gelen sayının adı
2. Bu sayıyı gösteren 40 ve XL rakamlarının adı
3. sıfat, matematik Dört kere on, otuz dokuzdan bir artık

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller


kırk basmak
kırk bir (buçuk) kere maşallah!
kırk dereden su getirmek
kırk evin kedisi
kırk gün günahkâr, bir gün tövbekâr
kırk gün taban eti, bir gün av eti
kırk kapının ipini çekmek
kırk tarakta bezi olmak
kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş
kırkı çıkmak
kırkı (veya kırkları) karışmak
kırkından sonra at olup da kuyruk mu sallayacak
kırkından sonra azanı teneşir paklar
kırkından sonra azmak
kırkından sonra saz çalmak
kırkından sonra saza başlayan kıyamette çalar

Birleşik Sözler


kırkambar
kırkayak
kırk basması
kırkbayır
kırkbeşlik
kırkbudak
kırkgeçit
kırk hamamı
kırkikilik
kırkikindi
kırk kere
kırkmerak
kırkmerdiven
kırk para
kırkyama
kırkyıl

 

Yorumlar (0)