'TÜRK' KİMDİR?
Tarih boyunca karalanmaya,  barbar denilerek Yertinç’de (Dünya) kötülenmek istenen büyük “Türk” ulusunun ne kadar alçak gönüllü, bağışlayıcı olduğunu elimden geldiği kadar siz değerli okuyucularıma anlatmaya çalışacağım.

Bana göre Türk olmak ya da özünü Türk hissetmek Ulu Tanrı’nın yalnığa verdiği büyük bir onurdur. Türk, alçakgönüllü, bağışlayıcı oluşuyla Ulu Tanrı’nın Yertinç’e bir armağanıdır! Yertinç’de son dört bin yıldır adından durmadan söz ettiren sadece iki millet vardır. Sizin de usunuza ilk gelen uluslar yani Türkler ve Çinlilerdir. Çinliler tek bir yerde durarak adından söz ettirmişlerdir. Peki ya Türkler, onlar öyle mi? Türkler, her öy (zaman) olduğu gibi farklılığını ortaya koymuştur. Yertinç’in dört bir yanına dağılmasına, bin bir türlü zorluklarla karşılaşmasına rağmen yaşamını devam ettirmiştir.

Türk diline gelecek olursak Türkçemizi  sevgideğer büyüğümüz Oktay Sinanoğlu şöyle açıklıyor: “İngilizler, bilim ve teknik terimleriniLatinceve EskiYunanca’dan türetirler. Çünkü üç beş dilin kırması sadece birkaçyüzyıllık geçmişi olan İngilizce’nin kendinden türetme yetenekleri hemen hemen hiç yoktur. Osmanlı aydınları bilim, teknik, tıp terimlerini Arapça ve Farsça köklerden türettiler. Tayyare gibi örneğin. Bunun gibi Araplarahediye ettiğimiz sözcükler onlar tarafından hala kullanılıyor. Halbuki buna hiç gerek yoktu. On bin yıllık Türkçenin matematik gibi kuralları var. Köklerden takılardan, ses uyumlarını da göze alarak bir milyon sözcük türetebiliyor. Üstelik böyle bir konuda böyle türetilen bir terim halka bile bir şeyler ifade edebiliyor. Amerikancada bu mümkün değil. Ziya Gökalp ile başlayan dönemde ve Cumhuriyetle Türkçeye dönüldü; Atatürk Geometri terimlerini kendisi türetti.”

Başka hiçbir dil bilmeden sizi Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar götürebilecek tek dil vardır: Türkçe! Dilinize iye çıkın."

Türkçeyi her fırsatta aşağılamaya çalışanlar sanıyorum ki bunları bilmiyor. Ne kadar acı bir durum…

Peki ya Türk’ün merhameti? İşte burada da sizlere Yeniçağ Gazatesi yazarı dedem Mevlüt Uluğtekin Yılmaz bu konuyu şöyle özetliyor: “Türk; M.Ö. 201 yılında Peteng yaylasında Çin ordusunu kuşatan, sonra da affedendir. Türk; 12. yüzyılda Türk ordusu karşısında perişan olan Haçlı ordusunun yaralı askerlerine ekmek, su veren; onları tedavi edendir... Türk; 1171 Karamık Beli-Düzbel (Miryokefalon) savaşında, Malazgirt'ten sonra Bizans'ı ikinci kez yenince, Malatya Süryani Patriği Mihail'e "Efendim, bu savaşı sizin dualarınızla da kazandık" diyebilen bir 2. Kılıçarslan'dır... Türk; Çanakkale savaşlarında 16 yaşındaki silahsız ANZAK askerini öldürmeyen Mehmetçiktir. Türk; Başkomutanlık Meydan Savaşı bitiminde, savaş meydanına serili Yunan ölüleri arasında 17 yaşında çelimsiz Yunan askerini görünce "Ah çocuk sen niye geldin buralara" diye üzülen bir Mustafa Kemal Paşa'dır! Türk, korkusuzluktur! Türk, öfkesine sabır gemi vurandır. Aynı zamanda Türk, yüce değerler için hiç düşünmeden kendini feda edendir. Türk öncelikle ve kesinlikle toplumcudur! Kısacası, Türk olmak zordur. Ve ben dünyamızdaki haksızlıkların, yoksullukların, açlığın, savaşların; ancak Türklerin dünyada çok etkin olmasıyla son bulacağına inanıyorum. Bu sözlerimden dolayı, bana 'hayâl âleminde yaşıyor' diyenler de olabilir. Desinler! Ben sadece insan, insanlık adına, lekesiz, gölgesiz, görkemli bir tarihin bana öğütlediği katı bir gerçeği ifade ettim."

Esen kalın efendim.

 

 

 

 

Yorumlar (0)