Türk’ü ve Türkçeyi bilmek nedir? (5)

Türk’ü ve Türkçeyi bilmek nedir? (5)

Muhsin Durlu

Önsöz
Değerli okurlarım, uzunca bir aradan sonra yine birlikteyiz. Umarım sizler de özlediniz ve ilgiyle bekliyorsunuz değil mi?


Az anımsayalım mı? Türk’ü ve Türkçeyi bilmek nedir? (3)’te, Orhun abecesindeki kalın ‘R’ tamgamızı irdelemiştik. 
          “Yeryüzünü ya da kayayı simgeleyen, adı kalın K olan, () ile gösterilen tamgamız 180 derece yukarıya döndüğünde, K tamgasının eşleniği olan şekil () kalın ‘R’dir. Ra, Rı, Ro, Ru, ıR, aR, uR, oR seslemleri bu tamgamızla bağlantılıdır, anlamlar da doğal olarak. ‘R’ tamgamız güneşin ışınımıdır, bu anlamı taşır! Mısırdaki güneş ‘Tanrı’sının adı bu nedenle ‘Ra’dır.”


1-Giriş
         Bu çalışmada siz değerli okurlarıma olabildiğince bütüncül bir çalışma ortaya koymaya çalışacağım. İnce (e)R tamgasının etimolojisini (köken), anlambilimi (semantik) incelenmesi, yorum bilim (hermeneutik) ya da bütüncül bilgi açısından ayrıntılı irdelenmesi yapılacak ilk aşamada. 
Ardından dediklerimi başta Oz zırvası (!) olmak üzere Oğuz Kağan mührüne kadar iliştirip bağlantıları açıklamaya çalışacağım. 
Yazacaklarım konusunda akademik nitelikte değerli çalışma yok ne yazık ki, ben erişemedim varsa bile! Bu eksiklik olarak görülmemeli, açıklama nedenim bu!

Yöntem ve varsayımlar


Yöntemim nitel araştırmadır. Çünkü, dil gibi karmaşık bir konunun derinliklerine, kökenine ancak bu yöntemle ulaşılabilir. Çalışırken ya da düşünürken bütüncül tutum izlenmeli ya da diğer deyişle, hermeneutik bilginin tanımı gereği, olabildiğince çerçeve belirsiz ya da sınırsız olmalıdır. Yöntemin ne olduğu, “Nitel Araştırmaların Genel Özellikleri” başlığı altında aşağıda özetlenmektedir. Altı çizgili sözler öz olarak dilin kökenini, yapısını bilmeye çalışan dil düşün bilimin (dil felsefesi) yöntemidir ya da olmalıdır kanımca. 
Değerli dil düşün bilimci Ludwig Wittgenstein “felsefe dilin yanlış anlaşılmasının yan ürünüdür” derken bu gerçeklerin ayrımında olmalı. Ama denklem çözülmemiş biçimde karşımızda. Üstelik 1866’dan beri dilin kökeni Atatürk ün güneş dil kuramı (GDK) girişimi dışında araştırılmamış, alınan karar gereği bilinemez olarak günümüze kadar ulaşmış ne yazık ki! Yurdumuzdaki dil düşün bilimcileri korkarım “dilin kökeni bilinemez” görüşündeler. İyi de bu kişilerin ciltlerce kalınlıkta sözleri yazmalarındaki amaç nedir öyleyse? Amacı olmayan sözlerle kafa bulandırmak, para kazanmak, gerçeğin üstünü örtmek mi yoksa? *
*Güneş dil kuramı vardır, gerçektir, dilin kurgu aşamasını açıklar. Ana önermesi doğrudur. Yapılan çalışmalarda mantıksızlık olsa da önerme doğru! Türkçe güneşin dilidir. Şimdiye dek çalışmalarımda bu bilgi hep öne çıkmıyor mu sizce? Yine aynı gerçeği göstereceğim sizlere. 


“Nitel araştırma, insanın kendi potansiyelini anlaması, sırlarını çözmesi ve çabasıyla inşa ettiği sosyal yapı ve sistemlerin derinliklerini keşfetmek için geliştirdiği bilgi üretme biçimlerindendir.” 
Nitel yöntemle desenlenmiş araştırmalarda incelenen olay veya olgu hakkında derin bir algıya ulaşma gayreti söz konusudur (Morgan, 1996). Nitel araştırmalarda genellikle gözlem, görüşme, doküman ve söylev analizi gibi nitel veri toplama tekniklerinin kullanılır. Bunun yanında, insana ilişkin algı ve olayların, sosyal gerçeklikte ve doğal ortamında derinlemesine incelenmesinin esas olduğu nitel araştırma, farklı disiplinleri birleştiren bütüncül bir bakış açısına da sahiptir” (5*)


1-2.    İnce R in kökeni konusunda çalışmalar
Bu konuda kaynakça bölümüne 4 (dört) kaynak eklendi, bunları yeterli buluyorum. Akademik kökenli çalışmalar arasında konuyla ilgili deneme bile yok ne yazık ki! Wikipedi ve Kazım Mirşan gibi kaynakları (!) almadım çalışmama. Kaynak 4* ü kısaca ele almakla yetineceğim. 

Görsel 1-2.1 (https://onturk.wordpress.com/2011/03/01/turk-abecesi-ve-tamga-kokleri/ (4*)
Bunlara dilbilimde ‘halk etimolojisi’ ya da yakıştırma denmektedir. Ne yazık ki, verilen açıklamalar görüşüme göre bu tanıma eksiksiz uymakta. Ama, bu açıklamaları yazanları kutluyorum! Çünkü dilbilimci akademisyenlerin denemeleri bile yok! Onlardan bir profesör şöyle dile getirmişti inci gibi değerli (!) görüşünü ya da duvarını!
 “Seslerin anlam taşıyıcı değil, ancak anlam değiştirici olduklarını dilcilik keşfedeli 150 yıl oluyor da!” Böyle kafalardan dilin kökenini, imcelerin ya da tamgaların kökenini düşünmelerini bile beklemek saflıktır kanımca! 


Onların tamamına yakınının Atatürk ün güneş dil kuramına (GDK) inanmadıklarını, olmadığını belirttiklerini, bazılarının ‘geyik’ yaptıklarını, bilim dışı bulduklarını söylemeliyim. Bir bölümünün suskun, çalışmalarımı bilen bazı profesörlerin ise onları değerli bulmalarına karşın; ‘güneş dili konusuna değinmeseniz daha iyi olmaz mı?’ dediklerini bilmenizi isterim. Bu kişiler önemli üniversitelerde bölüm başkanları ve çoğu tanınmış öğretim üyeleridir.


     Biraz içimizi döktük ya da acı gülmece yaşadık diyelim! Değerli okurlarım, sesler anlam taşır; bu anlamı da imce ya da onun öncülü tamga dediğimiz şekillerle taşır. O şekillerin kökenindedir anlam! Şekil, ses, anlam birlikte sözcükleri ve sonunda dili oluşturur. 


‘Tamganın kökeni örnekteki gibi bir olgunun yansıması değildir. Anlam ile tamga arasında türetilme (diferansiyel) ya da değişme ilişkisi vardır. Başlangıçtaki kavranan olgu peş peşe türetilerek sonunda tamgaya dönüşmektedir. Tamgadan imceye ve son olarak sesleme ve sözcüklere ulaşılmaktadır. Köken bu değişmelerle ilgilidir; ancak bu değişimlerin doğru çözümlenmesi sonucu bilinir olabilir.


Deneysel bilimlerle toplumsal bilimlerin düşünüşü (mantık) arasında da aynı ilişki var görüşüme göre. Pozitif bilimlerde kullanılan diferansiyel denklem kavramının mantığı, dil gibi sosyal bilimlerde de geçerlidir kanımca. Türkçe tam bir matematik dilidir, kuşkum yok! İşte dil tanımım ve değişkenler!
“Dil, ilk dili olacak düzeyde evrimleşmiş atalarımızdan başlayarak; birey olarak kavrayabildiğimiz, olan-biten her şeyin; zaman, ortam (uzay- oylum-hacim), yön ve devinim ana değişkenleri kullanılarak; benzetme aşamasını (diferansiyel aşama) geçecek biçimde şekiller ve seslerle oluşturulan izdüşümüdür!”  
Değişkenleri sıralayalım: Kişi aklı (bağımsız değişken), zaman, ortam, yön, devinim, şekiller, sesler! Bunlar ana değişkenler, bunlardan da ikinci, üçüncü türev değişkenler düşünülmeli dil kurgulanırken. Bu ayrımlaştırılmış (diferansiyel) denklemin çözümü dili doğru bilmemizi sağlar. *
* Matematikte, diferansiyel denklem, bir ya da birden fazla fonksiyonu ve bunların türevlerini ilişkilendiren denklemdir. Fizik, kimya, mühendislik, biyoloji ve ekonomi alanlarında matematiksel modeller genellikle diferansiyel denklemler kullanılarak ifade edilirler. (Vikipedi den alıntı tanım)


1-3.    İnce R in kökeni 
Değerli okurlar, kalın R () güneşin ışınımı anlamlıdır özet olarak. Türk’ü ve Türkçeyi bilmek nedir? (3) çalışmamda ek olarak ince R ()in de yine güneşle ilgili olduğunu belirtmiştim!
Yeniden vurgulamayı gerekli buluyorum: “Yaşam, yeryüzünde ve geçmişten günümüze (yüzey +zaman) ve yukarıdan aşağıya (gökten yere, ‘aN’ dan yere) süreçtir ve böylelikle zaman ve oylum kavramları oluşur! Bu tanım Orhun abecesindeki tamgaların kökenini ve kaya yazıtlarını çözümlerken izlenen düşünme aşamalarını yansıtır. Önce sağdan sola, ardından yukarıdan aşağıya!”
     İnce R in kökenini açıklamak için çizimlerimize geçelim.

                                                                                                                 İnce R 
Görsel 1-3.1 (Paint kullanarak çizdim.)
     Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi yeryüzü, yersu, yer dediğimiz gezegende yaşıyoruz değil mi? Dil, yaşadığımız bu çevrede oluşuyorsa, bileşenleri ya da değişkenleri de bunlarla bağlantılı olmak zorundadır! Ne diyordu sn. Prof. Dr. Niyazi Kahveci? “Soncullar (dil) kendisinden önceki öncüllerin zorunlu ve doğal sonucu olmak zorundadır”
     Uzatmadan açıklayalım. Siyah çember yer. 6 <1 çizgisi kuzey yarımküreyi gösteriyor. Sabah kalktık, gökyüzüne-ufuğa doğru bakalım. ‘1’ güneşin doğduğu nokta. Güneş sola doğru kayarak öğleyin tepeye; ‘2’ ye ulaşır. Sonra yine sola ama bu kez yeryüzüne doğru inerek ‘3’ noktasından gözden kaybolur ve karanlığa gömülür çevre. Bu süreç kuzeydoğu yarımkürede yaşayanların algıladığı yaklaşık 12 saatlik dönemdir. Aynı süreç kuzeybatı için de geçerlidir. İnce R in kökenini özetleyelim o zaman! 
“İnce R yerin kendi çevresinde sağdan sola dönmesiyle güneşi nasıl algıladığımızın göstergesidir!” 
Kalın R i ise güneşin ışıklarının yeryüzüne ulaşması ve uzaklaşıp yok olması olarak anlamalıyız. Güneşin ışınımıdır diyelim ya da. Bu ışınımın yönü önce yeryüzüne, sonra yeryüzünden uzaklaşma biçimindedir. İşte, kalın R ().
     “Kalın R güneşin ışınımının, ince R bu ışınımı kendi çevresinde dönen yerden nasıl algıladığımızın göstergesidir!” İnce K ise bu ışınımı gerçekleştiren Gün (eş) (Kün) dür!”
İnce R i diferansiyel (ayrımlaştırılmış) denklem gibi çözümledik değil mi? Ama bir nokta eksik kaldı! Dil ayrımlaştırılmış denkleminin değişkenlerini yeniden ekleyelim mi? Kişi aklı, zaman, ortam, yön, devinim, şekiller, sesler! Açıklamamızda tek ses değişkeni açıklanmadı. Açıklayalım uzatmadan!
Kendi çevresinde dönen özdekler yerle etkileşime girince ince R sesini verirler!
Çember, teker, yer, yir, er, Tengere, Tengir, döner benzeri sözcükler bu düşünüş sonucu bu seslerle kurgulanıyor görüşüme göre. Sizce de öyle mi? 
*İnce ya da Latin (!) denen yeni Türk abecesindeki ‘r’ in şeklini özenle soldaki renkli çizimle karşılaştıralım mı? Çizgileri kırık çizmeseydik ‘r’ i ve yer sözcüğündeki ‘r’ i görür müydük? Bence evet. Dilimiz de titreştiğinde ‘r’ biçiminde titreşir. Biçim böyledir. Böylece ince R titreşim, yinelenme (tekrar) anlamını taşır. Batı dillerindeki -re ön ekli sözcükleri düşünelim!  
      Atatürk ün güneş dil kuramının (GDK) ana önermesi, dilin kökeni konusunda güneşin belirleyici işlevidir! Yaşamın kaynağı güneş olduğundan dil de güneşe bağımlı olmak zorundadır doğal olarak! “Soncullar (dil) kendisinden önceki öncüllerin zorunlu ve doğal sonucu olmak zorundadır!” değil mi?
     
     Değerli okurlar, giriş bölümünde açıkladığım ince R in kökenini vererek ilk aşamayı tamamladık. Bu aşamadan sonra çözümümüzün doğru olduğunu varsayarak (kuşkum olmadığını söyleyebilirim), internette yaygın gördüğüm Türklük bilimiyle ilgili kanımca çok sayıda yanlışı yeniden sorgulayacağız. İrdeleyeceğiz! Çözümümün doğrulanması da olacak bu girişimimiz. Yazdıklarımın, görüşüme göre yanlış bilinenleri de zamanla değiştirip değiştiremeyeceğini birlikte gözlemleyeceğiz. 
Başka bir anlatımla bu bilgimizin yorum bilimin (Hermeneutik) “her şey birbiriyle bağlantılıdır” tanımı nedeniyle nerelere kadar ulaştığını belirlemeye çalışacağız. Bilgimize dayanarak, onları yeniden ele alarak, görüşüme göre doğrusuyla anlamaya çalışalım.  

Yorum bilimi (Hermeneutik) ve ince R

2-1. Oğuz Kağan duruşu
Ön bilgiler:
     
     Çalışmalarımı okuyanlar bilir; “Türkler gökteki güneşin çocuklarıdır” derim. K imcesi sözcüğün yönü ya da tümleci olan kün (eş) tir. Türkler Tañrı’nın çocuklarıdır aynı zamanda. Tañrı sözcüğü gök ve güneş anlamlarını barındırır çünkü. (Bahaeddin Ögel ve diğerleri). Türk ulu us’ unun üyeleri, ayrıca ata inancı ve bağlılığı yönüyle diğer topluluklardan ayrılır. 
     Türklerin atası Oğuz Kağan, önce mit; ardından destan kişisidir. Boy adı olması ve gerçekliği bilinmeyen Kağan adı en son türetilmiş olanlardır.
     Oğuz Kağanın ne olduğu gerçekte bilinmemektedir! Gyula Neméth’ ten başlayıp Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasuna kadar uzanan dizideki kişiler; “ok +uz> okuz> Oğuz” derler. Bu açıklamayı da Öküz ile ilişkilendirirler. Özet bu kabaca.
 Bu ayrıntılar konumuzun dışında gibi düşünülebilir ama dolaylı olsa da ilgili. Ön bilgi olması için eklendi. Şimdi oğuz Kağan duruşu görsellerini ekleyelim.


        
                                                                            

      
       

   

   Görsel  2-1.4                                                              Görsel   2-1.5                                                                                                                                           
Görseller “Oğuz Kağan duruşu” aramasının sonuçlarıdır. And kadehi ve and içme de var Balballarda. Sağ alttaki görsel büyükbabam.

Görsel 2-1.1 Alan Türkü Alp ve Göktürk Alp. tr.pinterest.com
Görsel 2-1.2 Türklerin Tarihe Bıraktığı İz: Balbal | Serenti.org
 Görsel 2-1.3 https://www.onaltiyildiz.com/?haber,1950, 11 Kasım 2012
Görsel 2-1.4 (özgünü) https://docplayer.biz.tr/189060684-Icindekiler-onsoz-2-ilk-turk-devletleri-donemi-3-ilk-turk-devletlerinde-kultur-ve-medeniyet-4-turk-islam-devletleri-donemi-66-i-dunya-savasi.html
Görsel 2-1.5 https://www.turkcenindirilisi.com/gok-girsin-kizil-ciksin-makale,585.html çalışmamdan, büyükbabam. *
   *  Bu duruş Masonluk ile, ne de Arap dini İslam ile; limit anlamda bile ilgili değildir. Türklerin bilgilerinin çalınıp anlamının değiştirilmesi Türk karşıtı etnik grupların temel yöntemidir.

     Görüldüğü gibi ümmetin üyesi değil, Türk ulusunun onurlu ve bilinçli bireyi olan, kimliğini, ata inancını ve bağlılığını yitirmemiş Türk bireylerinde sürekliliği görebiliyoruz. Başta Atatürk olmak üzere diğer atalarımızda.
 
     Sol alttaki görsel özenle incelendiğinde burun ve kaşların bitişik çizildiği (ince R i simgeler), bıyıkların yönünün de kaşları (güneşi) gösterir biçimde olduğu görülecektir. Uçları aşağı kıvrık ya da hilal biçimli denen bıyık Arap dini İslam’ın simgesidir; Türk ün değil! İlginç bir ayrıntı daha var. Kişinin güneşi en güzel aldığı bölümü alnıdır. 
     Bir aşama daha ileri yorumlarda türetilebilir, ancak umarım bu ayrıntıları ileride açıklama olanağı bulabilirim.

2-2. Oğuz Kağan damgası (mührü)


Ön bilgiler:
Oğuz Kağan sözcüğünün kökeni (etimoloji), anlamı (semantik), yorum bilimi (hermeneutik) açısından (ne olduğu) bilinmemektedir. 
     Ancak destan kişisi Oğuz Kağan için “Karahan’ın oğlu” olduğu şeklindeki anlatım bütün kaynaklarda aynıdır. Ben de bu noktayı irdeleyeceğim verdiğim ince R çözümüne dayanarak.
     Karahan’ın oğlu demek yerde, yeryüzünde yaşayan bir kişi demektir değil mi? Han sözcüğünün de gök olduğu açıktır. 


            Kaynakça bölümünde ikisi haber niteliğinde, üçüncüsü haber ve kanımca savrulma olan yorumların olduğu, dördüncüsü açık şarlatanlık niteliğinde kaynak, beşincisi bu kez akademik kökenli ama yine mantık yoksunu ya da çıkarım (tahmin) benzeri değersiz sözlerin olduğu kaynaklar var. 
Kaynakçalara son eklediğim Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya beyin çalışmasında da korteks yakıcı değerlendirmeler bulunmaktadır. Dinlerle bağlantılar kurulmaya çalışılmış!

Uzatmadan görseli ekleyelim! 4000 yıllık olduğu belirtilen arkeolojik buluntu olan mühür!

Görsel 2-2.1.a Oğuz Kağan damgası (mührü)
https://www.turkcenindirilisi.com/turk-tarihi/oguz-kaganin-muhru-ve-derin-anlami-ahmet-bican-ercilasun-oguz-kagan-kimdir-h94394.html
*Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, https://www.timeturk.com/ahmet-bican-ercilasun-kimdir/biyografi-857742 (Eski TDK başkanlarından, günümüzde MDM (milli düşünce merkezinde etkin Türkolog)

    Şimdi çözüm için çizdiğim görseli, Oğuz Kağan Mührünü; son olarak anlaşılması için çizdiğim görseli ekleyeceğim!

    
                             

Görsel 2-2.1.b (Görsel 2-2.1.a’dan Paint kullanarak çizilmiştir.)
İki bilgiyi yineleyelim ki doğru düşünmemize dayanak olsun:
1-Ne diyordu sn. Prof. Dr. Niyazi Kahveci? “Soncullar (dil) kendisinden önceki öncüllerin zorunlu ve doğal sonucu olmak zorundadır”
2-Değerli dil düşün bilimci Ludwig Wittgenstein: “felsefe dilin yanlış anlaşılmasının yan ürünüdür”
     Gerçek, zorunlu, doğal, kolay anlaşılır olmalıdır özetle! Gizemli sözlere ya da akımlara (mistisizm) gerek yok. *


Oğuz Kağan yerin ya da Karahan’ın oğlu, yerden ufuk’ a, göğe baktığında ince R i (), zıt yönden düşündüğünde de kalın R i () algılar! Gökteki güneşin oğludur Oğuz Kağan! Damga ya da mühür, atalarımın olağanüstü güzel kavrayışının sonucu bilgiyi biz torunlara haykırırcasına anlatıyor! Gizemli ya da mistik olgu yok görüldüğü gibi!
* Mistisizm (gizemcilik), akıl ve mantık çerçevesinde anlaşılamayan olay, olgu ve davranış biçimlerini kapsayan bir sözcüktür. Mistisizmde olayları kavrayabilmek için sezgi ve duyguların kullanılması gerekmektedir. (TDK)
Genellikle bu sezgiyi kullanan kişilere de mistik (gizemci) adı verilmektedir. (TDK)
Not: Mistisizmin din kaynaklı olduğu şeklindeki görüşlere ve tanımlara da katılmıyorum. Türklerin Tañrı bilgisi ya da inancı bunlarla bağdaşmaz. Din değildir, bu nedenle bağdaşmaz.  

2-3.a OZ, SWASTİKA, Gamalı Haç, Çarkıfelek (!) (kalın R) 
2-3.a İlgili görseller


   
Görsel 2-3.a.1   (Gobustan, Azerbaycan)              Görsel 2-3.a.2 (Saymalıtaş, Kırgızistan)
                      https://www.kenanyelken.com/kaya-resimleri-orta-asya


Görsel 2-3.a.3   50https://youtu.be/2Uo8HUV61W8?t=48
Bu görsel, Ankara’nın ilçelerinden Güdül’ün Salihler köyü kırsalında; ’asmalı yatak’ bölgesindedir. (Bilgi sn. Cemil Söylemezoğlu. İki (2) yıl önce, yine Salihler köyü kırsalında, altı 6 (altı) bölgede daha kaya resmi alanları bulundu.

Görsel 2-3.a.4 (Görsel 2-3.a.3 ten Paint ile çizildi)

     Değerli okurlar, üstteki üç görsel, özgün görsellerin üzerine yeri siyah çember, göğü mavi çizgi, güneşin ışınımını gösterenleri ise sarı çizgiler ekleyerek ‘Paint’ ile çizdim. Umarım açık oldu. Çok uzun süre önce bu ‘incilerin’ varlığını biliyordum ama uzak kalmaya çalışmıştım. Ama zamanı geldi sonunda ve erteleyemedim bu konuyu. 


     Değerli okurlar, bu düşünce belirten soyut şekiller ya da Batı ağzıyla ‘ideogram” lar için denenleri okurken tinim daralıyor, sağlığım bile olumsuz etkileniyor! Wikipedia dan kopyala yapıştır yaptım. Özür dilerim. Üzerinde duracağım tek bir tümce var:” Bu ideogramların güneşin hareketini temsil ettiği düşünülmektedir”. Onu da düzeltelim:
“Bu ideogramların alayı güneşin ışınımını simgeleyen kalın R tamgasının öncülüdür. Güneş ışınlarının yönü önce yere sonra uzaklaşır biçimde değil mi? Bu ideogramların tamamı Türk atalarımın akıllarının ürünü üstelik! Bunu unutmayalım!”


     Değerli okurlarım, https://www.turkcenindirilisi.com/turku-ve-turkceyi-bilmek-nedir-3-makale,640.html kalın R in kökenini açıklamıştım. Küçük bir çizimde eklemiştim. Benim için çok anlaşılır o çizim. Ama siz değerli okurlar için olmayabilir, bu noktayı çoğu kez atlıyorum. Bu çalışma sırasında kalın R in kökenini yeniden ele almayı daha doğru buldum. Altı çizili paragraf sizlere açık gelmeyebilir. Bunun nedeni şudur: Dinlerin etkisiyle böyle düşünmeyi becerememek bir yana; girişimde bile bulunamıyoruz. 20 000 yıl önceki atalarımız için son derece açık bir bilgi belleğimizden silinmiş; günümüzde anlaşılamaz, bilinemez, ‘Oz’ örneğinde olduğu gibi bilinçsiz savrulmalara yol açacak yol açacak duruma gelmiş. Gördüğüm bu!
      2-3.a.4 görselini kullanarak yeniden bütüncül bir açıklama ortaya koymaya çalışacağım. Umarım bu kez yeterli olur!


 
    Görsel 2-3.a.5 (Görsel 2-3.a.4 kullanılarak, Paint ile, kalın R tamgasına geçişi açıklamak için çizdim. En sağda ince ‘t’, solunda kalın ‘K’ ve kalın ‘R’!)
     Önceki çalışmada, ince ‘t’ taban ya da ayak onun 180 derece sola çevrilmesiyle kalın ‘K’ (kaya, ayak>      Bu kez soldaki kaya üzerindeki düşünce bildiren şekli (ideogram) kullanarak kalın ‘R’ tamgasına dönüşümü açıklayalım. Kaya resminin üzerine çizdiğim yeşil çember içindekileri sağa taşıdım. İkinci adımda üstten sağa doğru (yere) inen gün ışınlarını yere kadar taşıdım! 
     Yere inen 1 ışınımını soldaki düzlemde görüyoruz bu kez! Açılar ve yön ters; ama yön yine yere! Sonra ışık yerden uzaklaşacak, bu kez yukarı dik giden ‘2’ ışınımı değil mi? İşte ideogramdan kalın R!
Kalın R de ışınımın yönü önce aşağıdır; (yere) yaklaşır, sonra uzaklaşıp görünmez olur! İnce R de ise, gün doğumundan sonra gün ışıkları önce yukarı sola yükselir (öğleyin tepededir); sonra yere doğru yaklaşarak (inerek!) görünmez olur. Yönler zıt’ tır!
     Kalın R in kökenini de ayrıntılı açıklamış olduk böylelikle. Bilgi için savrulmaları aktarmayı sürdürelim az daha. 
“Bir güneş sembolü olan Oz damgası / Swastika’nın sözcük anlamı kendi kendine var olandır. Ön Türklerde kullanılan “OZ” diye okunan damganın nerede, ne zaman ortaya çıktığı kesin bilinmese de çoğunlukla “swastika” olarak isimlendirilmiştir. Swastika, kelimesi Hintçe olup, “Si” (iyi) ve “As” (olmak) kelimelerinden oluşmaktadır. Bu şekliyle kelime “mutluluk” ve “hayal” anlamlarına gelir.[9]
Dört yöne salınmış kollarıyla Dış Oğuz tarafından dünyanın dört bir yanına yayıldığını belirtir ve tüm evreni simgeler.[1  
(Swastika- Wikipedi.tr. wikipedia.org› wiki› Swastika)”
 
     Ayrıca Kazım Mirşan-Haluk Tarcan akımının, 2-3.b de açıkladığım ideogram için: “her kol ÖG damgası demektir, yüksek seviyede felsefeyi temsil eder, dönerek, ‘Ozlaşarak’ Tañrıya ulaşmayı anlatır biçiminde korteks (*) yakıcı sözleri olduğunu biliyorum. Acı acı gülüp geçmek kanımca en doğru tutumdur! 
 
Korteks için özet bilgiler:” Bunlar sağ, sol korteks veya oksipital, frontal, temporal, parietal ve limbik kortekstir. Korteks en üst düzey işlevlerin gerçekleştiği bölüm olup hafıza, dikkat, algılama, farkındalık, düşünce, dil ve bilinçte çok önemli görev alır. 6 tabakadan oluşan serebral korteksin evrimsel olarak en eski bölümü hipokampustur.
 
     Mantığı ayrı, iki tip ideogram var; ama tamamı OZ, Çarkıfelek, Gamalı haç, Swastika biçiminde karışıp çorba olmuş! İdeogramları ayırmak için ayrı alt başlık açmak zorunda kaldım ne yazık ki!
 
2-3.b OZ, SWASTİKA, Gamalı Haç, Çarkıfelek (!) (İnce R)
 

 
Görsel 2.3.b.1 (Hitler'in Türklerden Çaldığı OZ damgası | Asi kurtlar©)
Değerli okurlar, umarım içinde bulunduğum kötü durumu sizler de anlamaya başladınız. Biliyorum, hepiniz büyük bir ilgiyle Türklüğe, köklerimize ilişkin bilgiler öğrenmek için uğraşıyorsunuz. Ama, karşımızda bu mantık yoksunu, çoğu korteks yakıcı cinsten sözler! 
         Düşkün kam Oz olduğunu bilmiyor! Ama Kam büyük olasılıkla, elindeki Tüñür’ü (*) çalu yaparak ya da tıngırdatarak, ortadaki ateşin (güneş) çevresini dönerek turlayacak. Ünler (ses) ise ürüyecek!  
Böyle! https://youtu.be/XB9pq8Ge8Fo?t=77 (Türkiye, Ankara, Güdül ve Keşanuz)

Görsel 2.3.b.2 (İnce R den OZ (!) ya da Swastika ideogramına geçiş için çizildi.)
Değerli okurlarım mantık aynı. Şekil (yer) sağdan sola dönünce görseldeki 1>3 sürecini algılarız. Süreç aynı!
     Bu süreci dört çeyrek yarım küre için sağdan sola çevirerek kopyalarsak kam davulunun üzerine işlenmiş damgaya ulaşırız! Ayrıca, kam davulunun adı da ilginç bir denk gelme olmalı (!). Son imcesi hep R ile bitiyor. Ünlüler de ince! (Çözüm doğru!)
Kam (şaman) davulunun adları Mircea Eliade’ den bilgilere göre:
“Radloff’a göre, TünüR, TüñüR, Tür (Şor Türklerinde), Potanin’ e göre TüñiR, Adohin’ e göre yine TünüR! R ünsüzünden önce ünlüler hep ince değil mi? Türk sözcüğünde olduğu gibi. İnce R i yerin kendi ekseninde dönmesi, kalın R in ise güneşin ışınımı olarak açıklamıştık değil mi? Işınımı yapan Kün ise ince K! ()
Özetle Oz ya da diğer mantıksız tanımlarla limit ilgisi yok! İdeogram ince R ile ilgili yine. 

2-3.c OZ, SWASTİKA, Gamalı Haç, Çarkıfelek (!)
  (Akademik çalışmalara örnek)
Bu alıntı akademik çalışmalara örnek olarak eklendi. İçerik diğerleriyle aynı sayılabilir. Bir ayrım görünmüyor e yazık ki! Kazım Mirşan-Haluk Tarcan akımının anlatımı olarak gördüm ne yazık ki!

2-3.c.1 (https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/810719, s 9)


2-3.c.1 (https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/810719, s 8)
“Mimari eserlerde ve kullanım eşyalarında bazen yalın bazen de genel kompozisyon içinde tekrarlanarak yer alan en önemli damgalar arasında Türk kültüründe “Oz, Oğ, Og ve Ok” şeklinde isimlendirmelerle “Tengri-Tanrı” damgası olarak “Tanrıya ulaşmayı temsil ettiğine inanılan (Tarcan,2011:1; Parlak, 2011:1), ancak genellikle sanat ve mimarlık tarihçilerinin “çarkı felek, gamalı haç veya swastika” olarak isimlendirdikleri motif öne çıkmaktadır. Orhun’daki Köktürk yazıtlarında   sesi ve işareti olarak yer almıştır. Tek başına kullanıldığında damga yerine dini bir sembol tanımlamasına tabi kılınarak “Gamalı haç-Swastika” denilen motif sıralı kullanıldığında da “meandır” olarak anılmaktadır (Mülayim, 1982:354,360-Demiriz,2000:231-238). Ancak damganın en erken ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle beraber tespit edilen örnekler Türk kültür coğrafyasındaki kullanımının daha eski olabileceğini ortaya koymaktadır (Somuncuoğlu, 2008:370).”
(https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/810719)


“Bu çalışmada görseldeki ideogramların Oz, Oğ, Ög ve Ok şeklinde adlandırılabilmeleri için hiçbir mantıklı neden ve dayanak bulunmamaktadır. Bu ideogramların Z tamgası ile en küçük ilgisi yoktur. Şekil de ayrıdır üstelik!” Dik çizgi uçları sağa kıvrık değil!
Orhun abecesinde Z damgası (sağda) budur!                   

Konuyu sonlandırıyorum. Özenci (amatör) ya da akademik olsun, incelediğim bütün çalışmalarda öz aynı. Mantık yoksunu, savrulmalar yığını! Ne yazık ki görüşüme göre tamamı gerçeklikten kopuk. 

2-3.c.2 Anadolu ve diğer kültürlerde işaret ve simgelerde anlam


N Gümüştekin- Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü …, 2011- dergipark.org.tr

Bu kaynaktan yine korteks yakıcı bir alıntı. Olduğu gibi alıntılandı!
““Oz Damgası” “Svastika” “Çarkıfelek” öbür dünyaya geçerek orada teşekkül eden, oluşum
şeklindeki düşünceyi kapsar … wordpress.com/ (17 Ağustos 2011) http://uqusturk.wordpress.com/
2011/08/22/orta-asyadan-anadoluya-anadoludan-avrupaya-oz- damgasi/ Vikipedi Özgür “

2-3.c.3 
https://www.academia.edu/download/59303952/ISLAM_ONCESI_DONEMDE_C4_VE_C4v_SIMETRILI_DESENLER20190518-6014-grm8zf.pdf
 
“Yerning tort bulunung kağanı bolsam gerek (Yerin dört tarafına hakan olmam gerek)” (Oğuz Kağan, s.1) (mit ögesi Oğuz Kağan’ı Haziran’da yazmayı umuyorum!)
 
 

Görsel 2-3.c.3.1
 
 
“Bu simgenin kullanıldığı bilinen en eski somut kültür abidesi 1908 yılında Ukrayna’nın Çernigov vilayetinin Mezin köyü yakınlığındaki paleolit devrine (20 bin yıl öncesine) ait eski insan meskeninde bulunan mamut kemiğinden yapılmış kuş figürüdür (Şekil 4, a) [9, 10]. Bu figürün sergilendiği Ukrayna Devlet Tarih Müzesinde sergilenen 4 bin yıl önceye ait kil kabın üst kısmı da svastika ile süslenmektedir (Şekil 4, b)” [11]. (s.5) *
 
*Soldaki mamut kemiğini büyüttüğümde sağdaki iç içe geçmiş ‘Svastika’ ideogramı görülüyor açıkça. Bu kalın R; yani güneşin ışınımını simgeliyor. Bundan sonraki aşama Tañrı damgası denen anlamlı İdeogram olabilir. Bu 20 000 yıllık, ikincisi 15 000 yıllık. Daha gelişkin soyutlama var. 
 
Sağdaki çömlek üzerindeki ince R! Bu ideogram yerin ekseni çevresinde dönmesiyle güneşi algılama biçimimizdir. 
 
*“Türk kozmogonisinde Oz / Oq tamgası olarak bilinen swastika, Ön-Türklerde ozlaşarak Tanrıya erişmeyi temsil eder [16, 17] ve Türk coğrafyasında geniş yayılmıştır (Şekil 9)” (s.5)
 
“Hacılar Höyüğü’nde10 erken kalkolitik döneme (M. Ö. 5000-3000 yılları arası) ait bir çanak üzerinde (Şekil 7, a) [12] ve ilkin tunç çağına ait (MÖ 3000-2000 yılları arası) pişmiş toprak damga mühürde (Şekil 7, b) [13] swastika motifi yer almaktadır.” (s.6)
 
“Yazarın notu: Bu çalışmada yine Oz / Oq ve ozlaşma denmiş. Ama çok sayıda arkeolojik buluntuları açıklaması Türklük bilgisi açısından çok önemlidir. Buluntuların zamanları günümüzden kabaca 5 000-20 000 yıl öncesi olarak verilmektedir.”
 
     “Yazılı dil için gerekli süre en az 15 bin yıl olmalıdır.” (Gazanfer Kazımov). Mamut kemiği üzerindeki ideogram kuşkuya yer olmayacak biçimde dil verisidir ve günümüzden 20 000 yıl öncesi!
     Tarihi, dili kaya resmi, ideogram, tamga aşamalarını düşünerek başlatmak gerekir. Yazılı geçmişi 5 000 yıl olarak düşünürsek; Lena ırmağı kenarında bulunan Tañrı ideogramının                  günümüzden 15 000 (on beş bin) yıl öncesinden olduğunu değerlendirdiğimizde, arada aydınlatılması gereken 10 000 yıl vardır. (Prof. Dr. Necati. Demir)”

2-3.d Kalın R ve diğer abeceler köken ilişkisi

Görsel 2-3.d
1* Ukrayna (mamut kemiği), Kırgızistanda (Saymalıtaş) bulunan kalın R (20 000 yıllık)
2* Orhun abecesi, kalın R (5 ten 2 ye geçiş öngördüm, benzeri Türkistan’da olmalı!)
3* Futhark R (kaynak 11*, s. 11, 5. tamga)
4* Latin (!) R
5* Güdül, Salihler köyü kalın R İdeogramı (zaman sıralaması 1> 6 >2>3> 4 olabilir)
6* Kazakistan, Tañrı ideogramı, Lena ırmağı kıyısındaki 17 000 yıllık!) (Fenike abecesinde teth imiş (!)! Ses değeri T! (Bakınız kaynak 18, görseller)
7* Fenike abecesinde R (Resh) imiş (!). 
     6’ıncı ideogram Fenike abecesinde ses değeri T olan ‘teth’ tamgası imiş! Bu durumda Fenike abecesinin ata abece olduğunu söylemek için ya körlük ya da başka nedenler zorunludur kanımca! (Bakınız, https://www.turkcenindirilisi.com/gok-girsin-kizil-ciksin-makale,585.html)
     7’inci ideogram için de durum aynıdır. 20 000 yıllık ideogram ortada! Böyle olmadığını düşünenler kaya resmi ve ideogram aşamalarını göstermek zorunda. 
     Türk kaya resimleri, ideogramlar; NG, NT, NY gibi birleşik tamgalar ve tamga aşamaları kesintisiz Türklerde var. Abecelere giden yolun taşları Türklerden özetle. İlk Türkler!

2-3.e Türk, Güneş, Göbekli tepe ve Türkçe

Görsel 2-3.e (Google, Göbekli tepe / görseller)
(Göbeklitepe nerede? İnsanlık tarihinin sıfır noktası burası- Seyahat Haberleri haber7.com)


     
     Değerli okurlar, küçükten büyüğe açıklamaya başlıyorum! Umarım ki, çalışmamın başında dil, değişkenler, diferansiyel anlatımlarımı anımsarsınız. Tam yeri yine!
1* de yarım çemberli bordo iki oyuk yerin kuzeydoğu ve kuzeybatı çeyrek bölümleridir.
2* 2 ve 4 bildiğimiz Turna (kuş). Türklükle ilgili. Turnalar binlerce km yol alırlar yeryüzünde. (a)N Orhun abecemizde ‘)’ ile gösterilir. Gök! Turna, özetle (a)N’da yaşayan canlıdır; bu nedenle (gök) Tañrı inancındaki atalarımız Türkler için simge canlı olmuş. Dil açısından, Turna ile anlatılmak istenen gök ya da (a) N’ tamgasıdır.


3*Mavi dik çizgi yönü ve yine göğü gösteriyor. Üstünde yine Turna çizilmiş. Bizim gibi, kavrayışı 3-5 yaş düzeyinde torunlar bile anlasın diye böyle çizmişler, daha nasıl anlatılır bilemiyorum!
5* Yeşil çember içi toplu olarak ince R e dönüşecek ideogram. Kusursuz çizilmiş kanımca.
6*Sağ altta, kırmızı üçgen içini sağdan sola, ardından yukarıdan aşağı düşüneceğiz. İç içe iki baş aşağı ‘V’ ince R deki güneşi algılamamızın çizgiyle çizimi. Üstte, yeşil çemberin içinde aynı düşünüşün yay biçiminde çizildiğini görüyoruz. İnce R in üstü. Sağ kuzeydoğu yarımküredeki yaklaşık 12 saatlik gün (düz), sol kuzeybatı yarımküre için güneşin algıladığımız devinimi. Doğudan doğar, yükselir, yere iner ve batar!


7* Güneşin yeri ışınımını gösteren çizgiler. Yön ince R in zıttı. Yere doru iniyor ve uzaklaşıyor. Dört (4) kez yine! Bu kalın R ideogramı. Yön önce aşağı. IR değil RI! Az daha açayım en iyisi. Tañır değil Tañrı! Sözcüğün tanımak sözcüğüyle ayrılmaz biçimde köken ilgisi olduğunu (https://www.turkcenindirilisi.com/dil-ve-dusunbilim-6-dili-anlamak-makale,561.html) çalışmamda açıklamıştım!
8* T! T biçiminde dikmekler var değil mi? Dik sözcüğündeki K gün (eş, küneş) dür. Künden aşağı inince toprağa, tabana, yere, dünyaya, ger e ulaşırız. T tabanımızın iziyle ilgili, anlam taşıyan, tamga sözcüğünün ilk imcesidir. Yerde tabanımızın bıraktığı iz kişiyi tanımamızı sağlar, ona olanak verir. Dil (til) sözcüğünde T (tamga) ya da D (damga) bu nedenle anlam taşır. Yerin yüzeyi sağdan sola (yandan) bakınca çizgi olarak görünür. Çizgide iki uçta nokta düşünmeliyiz. Onun üzerine T deki gibi bir çizgi daha bindirdiğimizde üç (3) nokta oluşur ve düzlem sonunda! Üç noktadan düzlem geçer. Algıladığımız, tanımlayabildiğimiz her olgu yerde (yüzey) gerçekleşir. Ya da T imcesiyle belirtiğimiz tamga, ardından dil (til) de anlamını bulur. T anlam taşır özetle. Temek, demek anlamını! 
Yüzey anlamındaki T ye Göbekli tepedeki gibi bir dikme eklediğimizde üç boyuta, oyluma ulaşırız. Olan biten her şey oylumda gerçekleşir değil mi? Gök diyoruz oyluma. Üstünde, en tepede kün (eş) ile sınırlıdır. Yerle kün (eş) arasındaki boşluktur gök. Kün (eş)’ ten gözümüze (yere) gelen ışıklar nedeniyle aradaki boşluğu gök olarak algılarız. Yerden uzaklaşan yöndeki ışıkları ve aydınlattıklarını göremeyiz! *
Küneş ya da güneş sözcüğünün kurgusu, kökeni, gün ya da kün dediğimiz gezegenin üzerimizdeki gökle (An) eşleşmesi sonucu güneş (küneş) oluşur. Görünür olur. Küneş ya da güneş sözcüğünün kurgusu, kökeni bu bilgiyle ilişkilidir.
     Tañrı sözcüğünün ilk imcesi bu nedenle ‘T’dir. Dikmelerin anlamı budur. Böylece yineleyelim: ‘Tañrı’ sözcüğü tanımak sözcüğüyle bağlantılıdır”. 
   

 Değerli okurlarım, Göbekli tepe ’insanlık tarihinin sıfır noktası’ değildir. Bu, Türkleri ‘İbrahim’ soyuna bağlamaya, bilgilerini örtmeye yönelik bir tutumdur. (*) Ukrayna’da, bundan 7 000 yıl (yedi bin) öncesinden arkeolojik buluntu (mamut kemiği) var. Yirmi bin yıl önce kalın R tamgamızın öncülü ideogram! Bu çok önemli bir bilgidir Türklük için.
     Burada çizili resimler, çizimler bütün olarak Tañrı sözcüğünü açıklar. Tañrı sözcüğünü gök, gün (eş) ve yer (toprak, taban, yer) değişkenleriyle bütün olarak kavramamıza olanak verecek düzeydedir. Yerle gök arasında kılınmış Tür(ü)g, gökteki güneşin çocukları Türk, Tañrı’nın çocukları Türk, Turanlı Türk, Turanın ulu Buduñ’u Türk, ata babamız Oğuz Kağanın bebesi Türk! Bütün bilgiler gözümüzün önünde aslında; göremiyoruz ne yazık ki! Oğuz Kağan’ı da yazacağım.


(*) Bu çaba hem zaman ilgisi açısından bu olanaksızdır. Ayrıca, ‘İbrahimi’ denen’ din kitaplarının sözleri ve Türklerin kökeni ayrı ve ilgisiz konulardır. Türklerin atası İbrahimi dinlerin sözlerinde aranmaz. 


     Umuyorum ki doğru (gerçek) ve yararlı bir çalışma ortaya koyabildim. Çünkü düşün bilim doğru düşünmenin bilimidir. Umarım çalışma şu üç önermeye uygundur. Umuyorum; dili yanlış anlamadım!
Soncullar, kendisinden önceki öncüllerin zorunlu ve doğal sonucu olmalıdır. (Prof. Dr. Niyazi Kahveci)
Yoğun bir felsefe bulutu bir damla dil bilgisinde gizlidir. (Ludwig Wittgenstein)
Felsefe dilin yanlış anlaşılmasının ürünüdür! (Ludwig Wittgenstein)
3-Sonuçlar
Sonunda, çalışmayı ana bilgileri içerecek tümceleri ekleyerek sonlandırmak kaldı geriye.
* İnce R tamgası yerin kendi ekseni çevresinde dönmesinin göstergesidir.
* Uçları yukarı kıvrık Oğuz bıyığı yine ince R ile bağlantılıdır.
* Oğuz Kağan damgası (mühür) (4000 yıllık) yine ince R ile ilişkilidir.
* Oz, Swastika, Çarkıfelek, Gamalı haç diye tamamıyla yanlış bilinen ideogramlar tek değildir. Biri ince R ile, diğeri ise kalın R ile ilişkilidir.
* Bu ideogramlar için Oq, Ög, Oz gibi tanımların hiçbir mantıklı dayanağı yok.
* Yanarak ozlaşmak, Tañrıya ulaşmak benzeri görüşler tam bir savrulmadır ince anlatımla.
* Oz ve Swastika sözcüklerini ilk kimin dile getirdiğini bilmek isterdim. Türk bilinci için tam bir yıkım olmuş! Türklerin güneş bilgisinin üstü örtülmüş; dahası güneş dili Türkçe çalışmaları engellenmiş! GDK konusunda olumsuz düşünenlerin Türklük bilimiyle ilgileri olamaz görüşündeyim! Onların güdümlü olduklarını düşünmek kusurlu bir tutum ve düşünce değildir kanımca! Küçük olasılık bilgisiz olmalarıdır.
* L. Wittgenstein’ ın “Felsefe dilin yanlış anlaşımını yan ürünüdür” görüşünü doğrularcasına, görüldüğü gibi R tamgasının dil açısından bilinmemesi tam bir savrulmaya yol açmış.
* Dil doğru anlaşıldığında ya da bilindiğinde gizem, gizemci kalmaz; dahası mit ögeleri bile bilinebilir. 
* Gizemli ya da anlaşılmaz sözler ilgi çekici olabilir, gizemin ortadan kalkmasına, durumun değişmesine üzülmemeliyiz. Çünkü, aşağıda diyeceklerimiz kazancımız olacak kanımca. Bu çalışma bunlara dayanak oldu!
* Günümüzden 5 000-20 000 yıl öncesinden Arkeolojik buluntular üzerinde kalın R in öncülünün bulunması, bunun Türklerin olması Türkçenin köklerini, ilk dil olduğunu gösterir.
* Bu aşamalar ve benzeri örnekler başka toplumlarda yok! Türkçenin ilk ata ve ana dil olduğunun yeni kanıtlarıdır bu bilgiler. 
* Dil, gökten zembille inemez. Bu aşamalar zorunludur. Bu bilgiler Türklerin olduğu için; gelişememiş Kara budun’ un Türklere karşı gökten Rab indirip (!) tek olan dili (adı olmayan ya da yazılmayan dil!) dağıtmasından başka seçenekleri kalmamış olmalı! (Bakınız, Genesis 11, Yuhanna 11)  
* https://www.turkcenindirilisi.com/gok-girsin-kizil-ciksin-makale,585.html çalışmamda Tañrı anlamlı Logogram var. O, Swastika ya da Oz’ u; Kalın ve ince R i açıklamak için kullandığım ideogramların devinim olmayan türevidir! Bu açıklamalarda kesişme noktasını çember içine alarak yer olarak açıkladım! Yerde bildiğiniz gibi kişiler yaşar. Çizilenler, söylenip yazılanlar hep kişilerin, atalarımın akıllarının ürünleridir. Bu çalışmada ortaya konulan görüşler dil ve din düşün bilimcilerince ele alınıp değerlendirilmelidir.
* Türklük bilgisini arayan, bilmek isteyen milyonlar, bir yanda yetersiz akademisyenlerin, diğer yanda savruk özencilerin tutsağı olmuş görünüyor.
* Batı’nın bu konuları (yanlışları) desteklediğinden kimse (Türkler) kuşku duymamalı.
* Türkçe kökenini yaşamdan, doğadan alan, yalan katılmamış açık kaynak dildir. Diğerlerine kaynaklık etmiş dildir. Kusursuz matematik dilidir. Atalarımızın akıllarının dilidir.
* Çalışma başından sonuna, ayrılmaz biçimde, Güneş’le bağlantılı ilerledi. Bu, “Türkçe güneşin dilidir” demektir. Atatürk’ün Güneş Dil Kuramı (GDK) gerçeği yansıtır, kendisidir!
* Toplumlar arasındaki savaş, önce bilinç üzerinden; onun seçeneği olmayan aracı dili kullanarak yürütülür. GDK bu nedenle Türk ulusu için ölümcül önemdedir. Türkçeyi savunmak, korumak, güçlendirmek, Türklerin güçlenmesi ve esenliği demektir.

Çalışmamı, yakınım, değerli bilim adamı Doç. Dr. Mustafa Akgül ve dinler tarihi profesörü sayın Harun Güngör’ün anısına armağan etmek istiyorum. Işıklar içinde uyusunlar. 

Yeniden anımsayıp soralım: Kimler Türkçe ile düşün bilim yapılamaz diyenler? Kim onlar? Ama kendi adıma çok kolay ve zevkli olduğunu söylemeliyim. Onların akıllarının Türkçeye ermediğini düşünüyorum! Ya da Türklükle, Türkçeyle sorunlarının olduğunu; aralarının iyi olmadığını!
     

Düşünmek ve bilim en iyi Türkçeyle olanaklıdır.  Türkçe olmayan bütün yad sözcükler 
 Türk için virüstür! Yalansız dildir Türkçe, olmayan görüngülere ad takmaz, doğaldır, açık kaynak dilidir. Kuşkum yok; dilin kökeni ve çok sayıda mitler Türkçenin yardımıyla bilinir olacak. Bunları anlamak ve bilmek isteyenler önce Türkçeyi öğrenmeli! Özenci olmak olağanüstü güzel, düşünürken sınırsızca özgürsünüz; eğer kendinizde (buna) engel yoksa!
Yaşasın ana ve ata dilimiz Türkçe. Türklükle, sevgiyle, aydınlıkla kalın. O ya da Gün (eş)
ısıtsın, aydınlatsın hepimizi!
Not: Yukarıdaki yazının telif hakkı T.C. 5836 Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre yazarındır. Tümüyle alıntılanamaz. Bir bölümünden alıntı yapılacaksa kaynak belirtmek zorunluluğu vardır.

Muhsin DURLU, Ocak 2021


Kaynakça
İnce R in kökeniyle ilgili kaynaklar
1*https://www.academia.edu/download/60740121/KUZEY_GERMEN_ISKANDINAV_RUNI K_ALFABE_FUTHARK20190929-121952-1ipdnua.pdf N Keleş- academia.edu 
2*https://www.bilgicik.com/yazi/gokturk-alfabesinin-kokeni-gokturkce-ve-orhun-yazisi/ 
3*https://abs.cu.edu.tr/Dokumanlar/2015/TES202/271048685_orhun_alfabesi.pdf 
4*https://onturk.wordpress.com/2011/03/01/turk-abecesi-ve-tamga-kokleri/ 
Yöntemle ilgili kaynak
5*https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/898942 (nitel araştırma) 
Oğuz Kağan damgası (mührü) ile ilgili kaynaklar
6*http://gundemtarih.blogspot.com/2014/04/oguz-kagann-muhru-bulundu.html
7*https://erdagurel.wordpress.com/2019/02/21/oguz-kagan-muhru/
8*https://bilimdili.com/arkeotarih/arkeoloji/oguz-kaganin-muhru-derin-anlam/
9*https://dirilistaki.com/products/tugra-motifli-oguz-kagan-muhru-desenli-gumus-erkek-yuzuk?variant=30321015619618 (açık şarlatanlık!) 
10*https://www.turkcenindirilisi.com/turk-tarihi/oguz-kaganin-muhru-ve-derin-anlami-ahmet-bican-ercilasun-oguz-kagan-kimdir-h94394.html
11*https://dergipark.org.tr/en/pub/belleten/issue/44289/546186 (Prof. Osman Fikri Sertkaya)

Oz, Swastika, Çarkıfelek, Gamalı haç ile ilgili akademik kaynaklar
12*https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/810719
13*https://www.ulakbilge.com/makale/pdf/1609243327.pdf
14*Anadolu ve diğer kültürlerde işaret ve simgelerde anlam
N Gümüştekin- Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü …, 2011- dergipark.org.tr
 
15*https://www.academia.edu/download/58598111/III._AYASOFYA_BAZILIKASININ_DIKDORTGEN_BICIMDEN.pdf
 
16*https://www.academia.edu/download/59303952/ISLAM_ONCESI_DONEMDE_C4_VE_C4v_SIMETRILI_DESENLER20190518-6014-grm8zf.pdf
 
17*https://www.academia.edu/download/60740121/KUZEY_GERMEN_ISKANDINAV_RUNIK_ALFABE_FUTHARK20190929-121952-1ipdnua.pdf
18*https://www.alfabesi.com/fenike-alfabesi/

Yorumlar (3)
Sedat Bilgen 3 yıl önce
Bilimsel değerden yoksun. Hayal ürünü!
Muhsin Durlu 3 yıl önce
Siz bilmenin, bilimselliğin anlamını öğrenin önce. haha. Umberto Eco yu okuyun. Bilimselliği anlayan ender bilgelerden. Bizimkilerin aklı karşılaştırmadan öteye gidememiş ne yazık ki. Siz yazında görelim! Bu ne olduğunu bilemeyeceğim sıkıntınızın dışa vurumu olmuş. Buraya bir şeyler yazacak kişinin eşdeğer çalışması olmalı! Önce bunu öğrenmeye çalışın, öneririm.
Alihan 3 yıl önce
Güzel yazı bence