Yusuf Akçura'dan: 'Türkçülüğün İki Kolu'
Türk Ocakları'nın kurucusu, Atatürk'ün etkilendiği önemli kişilerden, Türkçülüğün en önemli düşünürlerinden Yusuf Akçura'dan:

Türkçülüğün İki Kolu

Bizde Türkçülük cereyanın gitgide iki kola ayrıldığını iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyanı şimdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek, birisine “demokratik Türkçülük”, diğerine “emperyalist Türkçülük” diyebiliriz. Demokratik Türkçülük, milliyet esasını, her millet için bir hak olarak telakki ediyor ve Türkler için taleb ettiği bu hakkı, diğer milletlere de aynı derecede hak olarak tanıyordu. Mesela Osmanlı İmparatorluğu’nda, Arapların, Arnavutların ve diğer milletlerin bu hakka istinaden haklı olarak istediklerinin verilmesine taraftardı. Türk Yurdu, bu bakış noktasını, Arap meselesinde birkaç defa, beyan ve izah etmiştir. Bunun içindir ki meşhur bir Osmanlı yazarı, Türk Yurdu müdürünü “milliyetperver değil, milelperverdir” diye tavsif etmiştir.

Demokratik Türkçülük, ihtimal ki Türklerin ekseriyeti diğer milletlere mahkum mevzuunda bulunduklarına ve hatta hakim sayılanlarının bile iktisaden ve kültürel açıdan yalnız mağlup değil, adeta tabi olduklarına ve binaenaleyh ancak hakka istinaden kurtuluş mümkün olacağına dair kanaatten ortaya çıkmaktaydı… Bundan başka, demokrat Türkçüler, Türk’ün mevcud milli kuvveti, şimdilik kendi kendini yaşatmağa ancak kifayet eder, diye düşünüyorlardı; diğer milletleri temsil etmek şöyle dursun, idareye çalışmayı bile, o kuvveti azaltacağına sebeb olacağından, zararlı sayıyorlardı. Emperyalist Türkçüler ise, ekser Avrupa nasyonalistlerine benziyorlardı: Yalnız hakka değil, sırf kendi kuvvetlerini arttıran milliyetçiliğe taraftar idiler.

Vakıa ekser Avrupa nasyonalistlerinin nazarında milli hak, mücerred ve mutlak değildir; bir siyasi vasıtadır. Mesela Rusya, kendi dahil ve haricindeki İslavların milli hakkının iddia ve taleb ve bunun için icap ederse harb bile ederdi: fakat imparatorluk da dahil Finlerin, Gürcülerin, Ermenilerin, Türklerin tabii haklarını bile kabul etmezdi, evvelce aldıklarını reddetmeye çalışırdı. Kuvvetli zannolunan ve yüz milyonluk bir Rus kitlesine dayanan bir siyaset muvaffakiyetle taçlanacak diye beklenirken, yuvarlandı, gitti. Almanların da gerek Almanya’da, gerek Avusturya’da takib etmek istedikleri bu milli siyasetleri, muvaffakivetsizlikle hitam buldu. Daha az maddi ve manevi kuvvete dayalı emperyalist Türkçülük de muvaffak olamazdı…

Demokratik milliyetçilik hakka müstenid ve sırf savunmayla ilgilidir. Gasb edilen hakkı almağa, gasb edilmek istenilen hakkı müdafaaya çalışır; Emperyalist milliyetçilik ise, taarruzidir, diğerlerinin hukukuna tecavüzü bile tecviz ederek kendi milliyetini takviyeye çalışır. Taarruzi milliyetçilik, dünyada henüz bitmiş değildir. Fakat zannediyorum ki bu yeni milliyetçilik, er geç yok olmaya mahkumdur; Rusların, Avusturyalıların, Almanların başına gelen, bir gün olup diğer emperyalistlerin de başına gelecektir…

Efendiler, Türklerin taarruzi emperyalist milliyetçiliği hatadır. Bugün bu sözleri söyleyen, eline kalem aldığı, mektepte, medresede veya böyle serbest bir kürsüde söz söylemeğe başladığı andan beri daima demokratik Türkçülüğü müdafaa etmiştir. Bundan sonra, olayların verdiği derslerden ibret alarak, bu esası daha fazla bir kesinlikle müdafaa edecektir.

Yusuf AKÇURA, Haziran 1914

Yorumlar (0)