DÜNDEN  BUGÜNE  IRAK  TÜRKLERİNİN  EĞİTİM  SORUNLARI  -  Önder Saatçi

  DÜNDEN  BUGÜNE  IRAK  TÜRKLERİNİN  EĞİTİM  SORUNLARI  

Özet:

Bu bildiride Irak Türklerinin 1918’den günümüze kadar olan tarih kesiti içinde eğitim alanında karşılaştıkları belli başlı sıkıntılar ve bilhassa ana diliyle eğitim alma sorunu üzerinde durulmuştur. Irak Türkleri Osmanlı’dan koptuktan sonra millî kimliklerini muhafaza etmek için büyük çaba harcamışlar, bu yolda Türkçeyle eğitim almayı fazlasıyla  önemsemişlerdir. Ancak bu Türk topluluğunun ana dilleriyle eğitim alma hakları, her devirde Irak hükûmetlerince ya engellenmiş ya da kâğıt üzerinde bırakılmıştır. Bildiride, Irak Türklerinin ana diliyle eğitim alma hakkından mahrum bırakılmasının ardındaki sebepler de incelenmiştir. Irak’ta son bir asırda meydana gelen siyasî ve ideolojik çalkantılarla dünyadaki siyasî dengelerin zamanla değişmesinin ve Türkiye’yle Irak arasındaki ilişkilerin seyrinin Irak Türklerinin eğitim hakları üzerinde doğrudan veya dolaylı yönden etkili olduğu tespit edilmiştir. Günümüzde Irak Türkleri, Türkiye’de olduğu gibi Lâtin harfleriyle Türkçe eğitim almalarına rağmen uygulamadan kaynaklanan birçok sorunla da karşı karşıyadırlar. Öğretmen yetiştirmedeki zorluklar, ders araçlarının teminindeki aksamalar, okul binalarının ve tefrişatının yıpranmışlığı, güvenlik sorunları, vb. Irak Türklerinin bugünkü eğitim sorunlarıdır. Bildiride bu sorunların çözümüne yönelik teklifler de yer almaktadır. 

                                     

                                        ***    ***    ***

Bilindiği üzere, Irak’ta Türkmen[1] çocuklarının Türkçeyle eğitim almalarının mazisi epeyce eskiye dayanır. Osmanlı asırlarında, bütün İslâm ülkelerinde olduğu gibi Kerkük ve çevresindeki Türk bölgelerinde de mahalle mektepleri, sıbyan mektepleri, tekke, zaviye ve medreseler başlıca eğitim kurumlarıydı. Bu dönemde yalnızca Kerkük’te 26 mektep ve medresenin açılmış olması (Nakip 2007: 267-269 )[2] Türkmenlerin eğitime ne derece önem verdiklerinin bir göstergesidir. Osmanlı dönemi Kerkük’ünde kurulan mektep ve medreselerdeki başlıca eğitim dili ise Türkçedir. [3] Hatta, o devirlerde Kerkük’teki bir Keldanî (Hristiyan)[4] ve bir Musevî Mektebinde bile eğitim öğretim çalışmaları Türkçeyle yürütülmüştür (Nakip 2007: 269-270 ).

Osmanlı döneminde, devlet nezdinde, diğer bütün Müslüman unsurlarla birlikte aynı statüye sahip olan Türkmenlerin Irak’taki konumu Krallık idaresine geçilince büyük ölçüde sarsılmıştır. O derece ki Osmanlı’nın 1918’de Irak’tan çekilmesinden sonra ne Lozan’da ne de Ankara Anlaşması’nda Irak Türkmenlerinin statüsü herhangi bir hukukî güvenceye kavuşturulamamıştır(Terzioğlu 2006: 162; Şimşir 2004: 71; Samancı 1999: 111). Hatta, 1937’de imzalanan Sadabad Paktı’nda dahi Türkmenlerin durumuna ilişkin bir madde bulunmamaktadır(Koçsoy 1991: 129). Bununla birlikte, 21 Mart 1925’te hazırlanan ilk Irak Anayasası’nda Türkmenler, Kürtler ve Araplarla beraber Irak’ın üç kurucu etnik unsurundan biri kabul edilmişlerdir(Özkan 2007: 72) ki bu geçici kazanım da çok geçmeden ortadan  kaldırılmış; Türkmenler zamanla Irak’ın hukukî metinlerde azınlık olarak tanımlanmışlardır. Türkmenlerin eğitim alma hakları ve eğitimde hangi dili kullanacakları meselesi de dünden bugüne kendilerine tanınan vatandaşlık hukukunun paralelinde gelişmiş; Irak’taki siyasî-ideolojik çalkantılar, dünyada zamanla değişen siyasî dengeler ve Irak-Türkiye ilişkilerinin seyrine göre, zaman zaman bu alanda bazı kazanımlar ve kayıplar gözlenmiştir.  

Yukarıdaki özet bilgilerden de anlaşılacağı üzere, Osmanlı sonrasında Türkmenlerin Irak devletinden en büyük beklentilerinin, Irak içinde Türk kimliğiyle varlıklarının kabul edilmesi ve ana dilleri olan Türkçeyle eğitim alma hakkı olduğu görülmektedir. Türkmenler bu talebi her dönemde canlı tutmuşlar, ana diliyle eğitim alma meselesini millî kimliklerinin korunması yolunda yegâne vasıta kabul etmişler, kendilerine verilen bazı eğitim ve kültür haklarını da büyük bir heyecanla ve ümitle kullanmaya gayret etmişlerdir.  

Irak Türkmenlerinin ana diliyle eğitim alma haklarının hukukî belgeleri ve dayanakları:

A. Irak Türklerinin hak arama teşebbüsleri:

28-30 Ağustos 1960 tarihleri arasında Kerkük Öğretmenler Sendikasının birinci kongresinde, ilkokullarda Türkçe eğitime geçilmesi(1937’de kesintiye uğramıştı.) ve hizmet içi kurslarıyla öğretmenlerin Türkçe eğitim için hazırlanması kararı alınmıştır(Hürmüzlü 2003: 66-67). Bu talepler o günkü Irak hükûmetine iletilmişse de bu teşebbüsten bir sonuç alınamamıştır. Kongrenin açılışında o zamanki Irak Eğitim Bakanı da hazır bulunmuştur (Hürmüzlü 2003: 66). 

8 Mart 1963’te Ata Terzibaşı başkanlığındaki bir Türkmen heyeti Cumhurbaşkanı Abdüsselâm Arif’le görüşerek kendisine Türkmenlerin çeşitli taleplerini iletmiştir. Bu talep listesinin ilk maddesi Türkçe eğitimle ilgilidir(Şimşir 2004: 143). 

8 Temmuz 1963’te, İstanbul’daki Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin Başkanı Necmettin Esin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına başvurarak Irak Türkmenleriyle ilgili bazı taleplerde bulundu. Bunlardan biri de Batı Trakya’da olduğu gibi Kerkük’te de bir Türk lisesi açılması talebiydi(Şimşir 2004: 149).  

8 Nisan 1964 tarihinde, Irak Türkmenleri, Cumhurbaşkanı Abdüsselâm Arif’e bir muhtıra sunarak bazı taleplerde bulunmuşlar, bu taleplerden biri de Kürtlere tanınacak adem-i merkeziyet hakkının Türkmenlere de tanınmasıdır(Şimşir 2004: 153-154).[5]

B. Türkiye Cumhuriyeti makamlarının teşebbüsleri:

2 Eylül 1960 tarihinde İhtilâl Hükûmetinin Başbakan Yardımcısı konumundaki Alparslan Türkeş Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına bir yazı göndererek Irak Türklerine Türkçeyle eğitim alma hakkı ile ilgili Irak makamları nezdinde teşebbüste bulunulması konusunda Bakanlığın görüşünü sormuş. Bakanlık bu meselenin daha müsait bir zamana bırakılması hususunda görüş beyan etmiştir(Şimşir 2004: 137). 

27 Haziran 1963 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi, Irak Dışişleri Bakanıyla görüşerek kendisine, daha önce Ankara’daki Irak Büyükelçisinin Irak Kürtlerine verilecek özerkliğin bir benzerinin, Türkmenlere de verilebilmesi için Hükûmetlerince bir çalışma başlatıldığı sözünü hatırlatmış; Türk Hükûmetinin, bu hususun takipçisi olduğunu bildirmiştir(Şimşir 2004: 147).

C. Irak Hükûmetlerinin Türkmenlere vaatleri:

1922’de, Irak’ta yeni bir anayasanın yapılmasına ilişkin süreçte, Irak’la İngiltere arasında varılan anlaşmanın üçüncü maddesinde, ana dili Arapça olmayan diğer kavmiyetler gibi, Türkmenlerin de nüfusça fazla oldukları bölgelerde, ilköğretim kademesinde eğitim ve öğretimi Türkçeyle yapmalarına izin verileceği kaydedilmiştir(Hürmüzlü 2003: 20; Saatçi 2003: 198).  

  Kral Faysal da tahta çıktığı gün halka hitap ederken vatandaşlar arasında hiçbir şekilde ayrım gözetilmeyeceği konusunda taahhütte bulunmuş; bu taahhüdünü 11 Haziran 1935 tarihindeki konuşmasında da tekrarlayarak yerli dillerle eğitim ve öğretimin gerçekleştirilmesi hakkının arkasında olduğunu duyurmuştur(Hürmüzlü 2003: 20-21).

30 Mart 1932 tarihinde Başbakan Nuri Sait’in imzasıyla Irak Hükûmeti adına yayımlanan taahhütnamede Türkmenlerin ana dilleriyle eğitim verebilecekleri okulları açabilecekleri bildirilmiştir(Bekir 2009: 62). 

13 Haziran 1963’te Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Bağdat Büyükelçiliğine gönderdiği bir talimatnamede, Irak’ın Ankara Büyükelçisinin, Kürtlere, içinde Kürtçe eğitim hakkı da olan bir adem-i merkeziyet(özerklik) tanınacağına dair bir beyanatta bulunduğunu Türkmenlere de Kürtlere tanınan bu gibi hakların verilmesi için Irak Hükûmetince bir çalışmanın başlatılmış olduğunu duyurmuştur(Şimşir 2004: 144).  

8 Eylül 1964 tarihinde, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliğinden Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına, resmî bir yazıyla, Irak makamlarınca Türkmen Kardaşlık Ocağına Bağdat’ta, ilkokul seviyesinde bir Türk okulu açtırılmasına ve zamanla bu okula orta ve lise kısımlarının eklenmesinin düşünüldüğüne dair bir bilgi ulaştırılmıştır(Şimşir 2004: 159-160). 

8 Temmuz 2004 tarihinde yayımlanan Irak Geçiş Dönemi Yönetimi Kanunu’nun 9. maddesinde de Türkmenlerin kamuya ait okullarda, eğitimcilik esaslarına uygun olarak ana dilleriyle eğitim ve öğretim faaliyetlerini gerçekleştirebilecekleri kayda geçirilmiştir(Bekir 2009: 61).

D. Irak Hükûmetlerince Türkmenlere verilen eğitim ve kültür hakları:

21 Mart 1925’te hazırlanan ilk Irak Anayasası’nın 16. maddesinde nüfusunun çoğunun Türk olduğu bölgelerde ana dili Arapça olmayan toplulukların, bu arada Türkmenlerin, okullarda kendi ana dilleriyle eğitim öğretim işlerini yürütebileceği hükme bağlanmıştır (Hürmüzlü 2003: 27; Akbudak 1965: 13; HH 2003: 168).

1 Haziran 1931’de yayımlanan 74 sayılı Mahallî Diller Kanunu’nda da Türkmenlerin nüfusça çoğunlukta oldukları yerleşim yerlerindeki okullarda Türkçeyle eğitim almaları hukukî güvenceye kavuşturulmuştur(Hürmüzlü 2003: 23).

Irak’ın Milletler Cemiyetine üye olmasının hemen ardından, 30 Mayıs 1932 tarihinde yayımlanan bildirinin 8. maddesinde ana dili, resmî dil Arapçadan farklı olan toplulukların çocuklarına Irak eğitim sistemi içinde ana diliyle eğitim alma hakkı tanınmıştır(Saatçi 2003: 202).

29 Mart 1946’da, Irak’la Türkiye arasında imzalanan dostluk ve iş birliği anlaşmasına bağlı olarak 3 numaralı protokolün 3. maddesinde Irak’taki ticaret okullarında[6] Türkçe, Türkiye’deki ticaret okullarında da Arapça okutulacağı hususunda anlaşmaya varılmıştır (Şimşir 2004: 118).

24 Ocak 1970 tarihinde Devrim Komuta Konseyi tarafından yayımlanan 89 sayılı kanun hükmündeki kararnameyle, Irak Türklerine, içinde ilköğretim kademesinde Türkçeyle eğitim alma da bulunan bazı kültür hakları tanınmıştır(Saatçi 2003: 236-237; Hürmüzlü 2003: 75-76).

20 Mayıs 2006’da yürürlüğe giren yeni Irak Anayasası’nın 4. maddesinin 1. bendinde de bütün Irak vatandaşlarına kamuya ait eğitim kurumlarında, eğitim kurallarına uygun olarak ana dillerini öğretme ve öğrenme hakkı tanınmıştır(Bekir 2009: 61).[7] Aynı anayasanın 122.  maddesindeki “Bu anayasa Türkmenler, Keldanîler, Süryanîler ve diğer topluluklar gibi çeşitli milliyetlerin idarî, siyasî, kültürel ve eğitimle ilgili haklarını güvence altına alır. Bu hususlar kanunla düzenlenir.” ifadesiyle de Türkmenlerin kendi dillerinde eğitim alma hakları bir kez daha tescil edilmiştir.  

1925-2003 yılları arasında Irak Türkmenlerinin ana diliyle eğitim uygulamalarına ve sorunlarına toplu bakış ve bazı değerlendirmeler:

Nüfusları üç milyona yaklaşan Irak Türkmenlerinin, Irak’ta üçüncü büyük nüfusu teşkil etmelerine rağmen, yukarıda zikredilen hak ve hürriyetlere tam manasıyla kavuştukları söylenemez. Irak Türkleri, her dönemde bu meseleye temel insan hakları ve hürriyetleri açısından bakmalarına, Türkçeyle eğitim almayı bir kültür meselesi olarak görmelerine rağmen Irak hükûmetleri meseleyi daima birtakım siyasî hesaplara konu etmiş; sonraki yıllarda, Irak’ta Türkmenlerin hangi dille eğitim alacakları meselesi bir ideolojik dayatma aracı haline getirilmiştir. Bir başka deyişle, 20. yüzyıl boyunca, Türkmenler Türkçe eğitime sarılarak diğer bütün kavmiyetlerle barış içinde; ama bununla beraber “Türk” kimliğini de taşıyan Irak vatandaşları olarak yaşamayı hedeflerken Irak hükûmetleri Arap ırkçılığının her çeşidini icra ederek Türkmenlere karşı koyu bir Araplaştırmayı reva görmüşlerdir. Bu düşüncelerimizi aşağıda, “Krallık dönemi” ve “Cumhuriyet dönemi” alt başlıkları altında daha etraflı bir şekilde açıklamaya çalışacağız:  

Krallık dönemi:

Irak devletinin Türkmenlere karşı takınmış olduğu ırkçı tavrın arkasında, Krallık döneminin kudretli başbakanı Nuri Sait’in, Abbasîler çağında Türklerin Irak’ı idare ettiği gibi Irak Türklerinin de bir gün gelip Irak’ın idaresini ele alabileceği, bu yüzden onlara fırsat verilmemesi icap ettiği düşünceleri yatmaktadır(Demirci 1990: 52). Bu düşünce tarzı Irak’ta Krallık yıkıldıktan sonra da kalıcı bir politika haline gelmiştir. Öte taraftan, Irak’taki Osmanlı idaresi sona ermesine rağmen Türkmenler 1931 yılına kadar Türkçe eğitime devam etmişlerdir. Ancak 20’li yılların başında, sürdürülmekte olan Musul vilâyeti üzerindeki görüşmeler sırasında ve Birinci Faysal’ın bir referandumla Kral olarak ilân edilmesi sürecinde Türkmenler tamamen Türkiye’nin tarafında yer almış; hatta, Kerkük’te referandumu boykot etmişlerdir. Bütün bunlar Türkmenlerin eğitim faaliyetlerine olumsuz etkilerde bulunmuş; hele, 1921’de Irak’a kral olan 1. Faysal’ın Kerkük’ü ziyareti sırasında Meslek Lisesi öğrencilerinin protesto gösterilerinde bulunması bu okulun kapatılmasına, öğrencilerinin de dağıtılmasına sebep olmuştur(Samancı 1999: 111). Bu hadise Irak’ta Türkmen eğitimine vurulmuş ilk darbedir.     

Yukarıda belirtilen 30 Mart 1932 tarihli taahhütname de Irak’ın Milletler Cemiyetine üye olma talebini bu örgüte iletmesi üzerine Cemiyetin, Irak’tan, ülkesindeki farklı kavmiyetlerin ve azınlıkların temel haklarını güvenceye kavuşturmasını istemesi üzerine verilmiş; fakat Türkmenlerce yeterli ilgiyi görmemiştir. Çünkü bu belgede Türkmenler 1925 Anayasası’ndaki gibi kurucu bir unsur olarak değil, bir azınlık olarak ele alınmıştır(Hürmüzlü 2003: 22). Nitekim, daha 1930-1931 ders yılından itibaren, hiçbir hukukî gerekçeye dayandırılmadan Kerkük’ün ilçelerinde Türkçe eğitim veren okulların eğitim dili Arapçaya çevrilmiş; Kerkük merkezinde de ana diliyle eğitim uygulaması haftada bir saatlik Türkçe dersine hasredilmiştir. Bu keyfî uygulamalarla ana diliyle eğitim ana dili öğretimine dönüştürülmüş; Türkçe, eğitim sistemi içinde bir yabancı dil dersi gibi değerlendirilmiş; 1937 yılında ise Kerkük merkezindeki bu kısıtlı uygulama da kaldırılmıştır(Saatçi 2003: 207; Bekir 2009: 62). A. Kadir Samancı’ya göre ise Türkçe eğitimin kaldırılması 1936 yılında Mahallî Diller Kanununun lâğvedilmesiyle ilgilidir(Samancı 1999: 112). Bu süreçte, Irak makamları, bununla da yetinmeyerek Türkmenler arasında temel hakların elde edilmesi için Türkmen toplumunu bilinçlendiren ve 74 sayılı Mahallî Diller Kanunu’nun uygulanması yönünde faaliyet yürüten öğretmenleri ve bazı devlet memurlarını Nasıriyye ve Basra gibi uzak güney illerine sürmüştür(Hürmüzlü 2003: 53). Irak’ın Türkmenlere verdiği Türkçe eğitim hakkını geri almasının ardında, 1939’da Hatay’ın ilhakıyla neticelenecek Türk politikalarının önünü kesme amacı da yatmaktadır. O tarihte Hatay’ın hızla, Türkiye’yle bütünleşmeye doğru gittiğini gören Iraklı yetkililer, Irak’ta yeni bir “Hatay”ın doğacağı zehabına kapılmış ve Türkmenlerin o tarihe kadar edinmiş oldukları hakların üzerine bir sünger çekmeyi tercih etmişlerdir(Şimşir 2004: 21, 112-113). Bu da Irak makamlarının ve o tarihlerde Irak’ı siyasî güdümünde bulunduran İngiltere’nin Türkmenlere karşı samimiyetsizliklerinin ve ne kadar art niyetli olduklarının bir delilidir. 

1950’ye gelindiğindeyse Türkmen çocuklarının devam ettiği okullarda eğitim dili Arapça olmasına rağmen dersler Türkçe anlatılmaya devam ediyordu.[8] O yıl Irak makamlarınca Kerkük İl Eğitim Müdürlüğüne ve Türkmen ilçelerindeki eğitim müdürlüklerine bir genelge gönderilerek bu uygulamaya son verilmesi istenmiş, 1954’te de içinde pek çok Türkçe kitap ve süreli yayın bulunan Tuzhurmatı Halk Kütüphanesi kundaklanmıştır(Hürmüzlü 2003: 53).

Cumhuriyet dönemi:

Irak’ta 14 Temmuz 1958 devrimiyle cumhuriyete geçildikten sonra Krallık döneminden kalan Irak Anayasası üzerinde pek çok tadilât yapılmıştır. Ancak, 2006 anayasasına gelinceye dek hazırlanan cumhuriyet anayasalarından hiçbiri 1925 anayasasıyla kabul edilen “Irak’taki farklı kavmiyetlerin ana dilleriyle eğitim alma” hakkını içermemiştir. Bu dönem anayasalarında vatandaşların eğitim alma hakkı devletin güvencesi altına alınmakla beraber(Hürmüzlü 2003: 27) aynı süreçte Irak’ta Komünizmin hızla yayılması Türkmenlerin ana diliyle eğitim almaları meselesinin önünde en önemli engel haline gelmiştir. Abdülkerim Kasım devri diyebileceğimiz Irak’ın bu ilk cumhuriyet yıllarında(1958-1963) Irak Komünist Partisi bütün illerde sivil toplum kuruluşlarına hakim durumdadır. Aynı hakimiyeti Kerkük’te de kurmak istemektedir. Komünistler bu hedeflerine ulaşmak için ilkin Türkmenlerin ileri gelenleriyle temaslarda bulunmuşlarsa da Komünizmle hiçbir zaman barışık olmamış Türkmenler, Kerkük’te bu ideolojiye geçit vermemişlerdir. Türkmenlerin Komünizme karşı duruşu onların millî ve dinî hassasiyetleriyle açıklanabilirse de bu tutumun bedeli kendilerine çok ağır ödetilmiştir. Bir kere, Kürt Barti Partisinin[9] ve komünistlerin Türkmenleri sindirmek gayesiyle giriştikleri 14 Temmuz 1959’daki büyük katliam(Hürmüzlü 2005: 125-179; Samancı 1999: 135-182)dan sonra Türkmenlerin Irak’ta ne kadar sahipsiz oldukları iyice ortaya çıkmış; ana dilleriyle eğitim almak bir yana Beşir, Âfak, ve Kerkük gazetelerinin yayını bile engellenmiş(Hürmüzlü 2003: 55, 59; Şimşir 2004: 131) Türkmenler can güvenliklerini dahi sağlayamamışlardır. Hatta, denebilir ki katliamın bir tetikleyicisi de Kerkük Öğretmenler Sendikasında Türkmen öğretmenlerin, diğer meslek odalarında Türkmen adayların, orta dereceli okullardaki öğrenci birliklerinde de Türkmen öğrencilerin seçimlerden galip ayrılmaları olmuştur(Samancı 1999: 140; Hürmüzlü 2003: 56). Türkmenlerin bu demokrasi başarıları komünistler ve onlarla iş birliği içindeki bazı Kürt grupları tarafından hazmedilememiştir. Bu dönemde Kız Öğretmen Okulunda yaşanan ve o dönemin havasını yansıtan bir hadise Türkmenlerin eğitim alanında ne derece köşeye sıkıştırıldıklarının delilidir: 1 Mart 1959’da, Kerkük’teki Kız Öğretmen Okulunda, komünist eğilimleriyle bilinen müdirenin, öğrencileri okul bahçesinde toplayıp onlara Turancılık ve Türkiye’yle iş birliği içinde olma suçlamasında bulunması öğrenciler arasında galeyana sebep olmuş; ağız dalaşıyla başlayan olaylar arbedeye dönüşmüş, Türkmen gençlerinin de meseleye karışması ve okulu dört saat boyunca kuşatması sonucunda okul müdiresi binadan polis gözetiminde ayrılmak zorunda kalmıştır(Samancı 1999: 148).    

Bu dönemin en önemli özelliği Kürtlere Kürtçe eğitim hakkı verilmesi hususunun Irak hükûmetinin gündemine alınmış olmasıdır. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti tarafından yakından takip edilmiş, Kürtlere verilecek ana diliyle eğitim alma hakkının Türkmenlere de verilmesi yönünde Irak makamları nezdinde çeşitli teşebbüslerde bulunulmasına karar verilmiştir(Şimşir 2004: 137-138). Kürtlerin bu şekilde Irak yönetimince kayırılmasının ardında, sol düşünceye meyilli olduğu bilinen Başbakan Abdülkerim Kasım’ın da önemli rolü vardır.[10] Abdülkerim Kasım’ın, Kerkük’teki 2. Tümen Komutanı Nazım Tabakçalı’nın uyarılarını dikkate almaması ve iktidarı döneminde Kerkük’teki bürokrasi kademelerine yapılan çeşitli tarafgir ve partizan atamalar Kürtlerin ve komünistlerin önünü açmış ve kısa bir süre sonra yukarıda bahsi geçen 14 Temmuz (1959) Katliamı gerçekleşmiştir. 1961’de Molla Mustafa Barzani’nin başlattığı Kürt ayaklanmasıyla  da Türkmenlerin beklediği ana dilde eğitim hakkı bütünüyle rafa kaldırılmıştır(Şimşir 2004: 138). Hatta, bu dönemde Barzani güçleri Türkmen bölgelerinde Türkçe konuşulmasını bile yasaklamaya kalkışmışlardır (Ertuğrul 2006: 143).

Aslında, General Abdülkerim Kasım 14 Temmuz 1958’de bir darbeyle Krallık rejimine son verirken bütün kavmiyetlerin yeni Irak’ta kardeşçe yaşayacağı mesajını vermiş; Türkmenler  de çeşitli kültür haklarına ve Türkçe eğitime kavuşacakları ümidini beslemeye başlamışlardır. Ancak General Kasım’ın yukarıda sözü edilen tutumu Türkmenlere verilen sözlerin unutulmasına yol açmıştır. Nitekim, 14 Temmuz (1959) katliamından sonraki dönemde, önceleri katliamı gerçekleştirenleri kınayan Kasım, bir müddet sonra suikasde uğrayınca ağız değiştirmiş; katliamı gerçekleştirenleri aklamaya çalışmış ve yaşananlardan o dönemde Arap milliyetçiliğiyle diğer Arap ülkelerine de örneklik eden Birleşik Arap Cumhuriyeti(Mısır-Suriye)ni ve Ba’s Partisini sorumlu tutmuştur(Hürmüzlü 2003: 64; Şimşir 2004: 133). Türkmen katliamından suçlu bulunarak idam cezasına çarptırılan kişilerin cezaları da 1963(23 Haziran) yılına kadar infaz edilmemiş, söz konusu idam cezalarının infazı Ba’s Partisinin ilk iktidar dönemine kalmıştır(Hürmüzlü 2003: 65; Şimşir 2004: 135). Bütün bunlar, değişen siyasî güç dengeleri içinde Türkmen haklarının nasıl eridiğinin tipik bir göstergesidir. Bu arada, idam edilenlerin, Ba’s partisinin siyasî rakipleri olduğu da unutulmamalıdır. Ba’s Partisi bu idamlarla bir taraftan rakiplerini tasfiye ederken diğer taraftan da Türkmenlere şirin gözükerek onları yanına çekmeye çalışmıştır. Bu devrenin Türkmenler açısından en kayda değer olayları ise 1 Şubat 1959’da Bağdat Radyosunda Türkmence[11] yayının hayata geçirilmiş olması(Hürmüzlü 2003: 55) ve 1961 Mayıs’ından itibaren Kardaşlık dergisinin çıkarılmaya başlanmasıdır. Bununla birlikte, Abdülkerim Kasım zamanında ne Kürtlere ne de Türkmenlere ana dilleriyle eğitim alma hakkı tanınmamıştır.

Türkiye’yle Irak arasındaki diplomatik ilişkilerin en canlı olduğu ve Türk Dışişleri Bakanlığının, Türkmenlerin ana diliyle eğitim alması meselesine en çok eğildiği dönem 1960’lı yıllara rastlar. Özellikle, Cumhurbaşkanı Abdüsselâm Arif’in iktidarda olduğu 1963-1968 yılları Türkmenlerin en az sorunlu devresidir. Buna rağmen, o yıllarda bile Türkmenlerin Türkçe eğitim talepleri yerine getirilmemiştir. Bu dönemde Irak hükûmeti meseleye, Kürt isyanını bastırmak için Kürtlere(dolayısıyla Türkmenlere) verilebilecek bazı adem-i merkeziyet(özerklik) tavizlerinin penceresinden bakarken Türk hükûmeti Kürtlerle Türkmenler arasında hak ve hürriyetlerde eşitlik prensibi çerçevesinde Irak Türkmenlerine benzer hakların verilmesi ve 1925 yılındaki krallık anayasasında Türkmenlere verilen hakların yeniden hayata geçirilmesi tezini savunmuştur(Şimşir 2004: 145, 153, 161, 181). Ancak, 1964’te Kürt isyanının hız kesmesi Türkmenlere Türkçeyle eğitim verilmesi meselesinin de askıya alınmasına yol açmış; bu durum Türkiye’nin teşebbüslerinin sonuçsuz kalmasını da beraberinde getirmiştir. Aynı dönemde Mısır’da ortaya çıkan Arap milliyetçiliğinin de Iraklı yöneticileri(Abdüsselâm Arif de bir Arap milliyetçisi idi.) etkisi altına alması Türkmenlere ana diliyle eğitim alma hakkının verilmesini bir başka bahara bırakmıştır(Şimşir 2004: 151-152, 156).  

24 Ocak 1970 tarihinde Türkmenlere verilen ana diliyle eğitim alma hakkı ise Erşat Hürmüzlü’ye göre, Ba’s Partisinin bazı siyasî mülâhazalarının sonucudur. Zira, Birleşmiş Milletler 21 Aralık 1965’te her türlü ırkçılığı kınayan bir karar almış; Irak da bu karara imza koymuştu. Ancak sürecin tamamlanması için kararın, üye ülkelerin her birinin yasama meclisinde de onaylanması gerekli olduğundan, o tarihlerde yasama meclisi konumunda bulunan Devrim Komuta Konseyinde, Türkmenlere bazı kültür hakları ve bu cümleden olmak üzere, ilköğretim kademesinde ana diliyle eğitim alma hakkı tanıyan 24 Ocak 1970 tarihli ve 89 sayılı karar alınmıştır. Böylece Irak devleti o tarihe kadar Arap olmayan vatandaşlarının hukukunu çiğnediğine dair muhtemel bir töhmetten kurtulmuştur(Hürmüzlü 2003: 76-77). Buna rağmen, Türkmenler o yıllarda bu kararı sevinçle karşılamışlardır. Buna göre, Kerkük’teki 124 ilkokuldan 104’ünde; ayrıca Tuzhurmatı, Kifri, Altunköprü ve daha birçok Türkmen yerleşim merkezindeki ilkokullarda derslerin Türkçeyle verilmesi kararlaştırılmış; söz konusu okullara Türkçe adlar verilmesi ve Türkçe eğitim müfredatı hazırlanmasıyla ilgili çeşitli adımlar atılmıştır. Fakat alınan kararların üzerinden daha bir yıl geçmeden Irak Hükümeti il eğitim müdürlüklerine, sözde, Arapça eğitime dönülmesini talep eden hazır dilekçe örnekleri göndererek öğrenci velilerinin bunları imzalamasını istemiş; imzalamaya yanaşmayanlar tehdit edilmiş, baskı ve şantaja maruz kalmışlardır. 2 Kasım 1971tarihinde Kerküklü Lise öğrencileri Türkçe eğitim üzerindeki baskıları ve Irak hükûmetinin engelleyici tutumunu protesto etmek için dersleri boykot ederken, Kerkük’teki Öğretmenler Sendikası üyeleri de yazılı bir açıklamayla boykotu desteklemiş; ancak Irak Emniyet güçleri boykota katılan öğrenci ve öğretmenleri tutuklayarak çeşitli işkencelere tabi tutmuştur(Hürmüzlü 2003: 77-79). 1976’da ise Türkçe eğitime tamamıyla son verilmiştir.

Öte taraftan, Aziz Kadir Samancı 24 Ocak 1970’te Türkmenlere verilen söz konusu hakların, aslında onları yutma ve yok etme plânının bir parçası olduğunu kaydetmektedir. Irak yönetimi Türkmenlere bu hakları vererek bir taşla iki kuş vurmayı amaçlamıştır. Bu yolla Ba’s Partisi, bir taraftan Irak ve dünya kamuoyuna kendisinin ilerici ve demokrat bir parti olduğunu, Türkmenlere verilen hakların herhangi bir zorlamayla alınmadığı izlenimini verirken diğer taraftan Kürt ayaklanmasının bastırılması için zaman kazanmayı hedeflemiştir (Samancı 1999: 204-205).  

Bilâl Şimşir’e göre ise 70’li yıllarda Ba’s yöneticilerinin ve bilhassa Saddam Hüseyin’in Türkmenlere karşı olumsuz tavır takınmasında Türkiye’nin Kıbrıs çıkarmasının da rolü vardır(Şimşir 2004: 112). Türkiye’nin bu askerî başarısı, ardından da Kıbrıs Türk Federe Devletinin kurulması, belli ki Irak yöneticilerini tedirgin etmiş veya Türkmenlere baskı için iyi bir bahane oluşturmuştur. O yıllarda Türkmenlere atfedilen en önemli suçun da Turancılık olduğu düşünülürse bu tez hiç de yabana atılmamalıdır.

Görüldüğü üzere, Irak Türkmenlerinin Türkçeyle eğitim alma hakları Irak makamları tarafından başlangıçtan beri birtakım siyasî manevraların içinde kaybolup gitmiştir. Kaldı ki 1925-2003 yılları arasında Türkmenlere zaman zaman verilen Türkçeyle eğitim alma hakkı ilköğretim kademesiyle sınırlandırılmıştır. Irak makamlarının bu tutumu meseleye sembolik bir anlam yüklediklerinin, Türkmenlerin ana dilleriyle eğitim almalarına bir hukuk konusu olarak bakmadıklarının göstergesidir. Hatta, eğitim hemen hemen her dönemde Irak yönetimlerince Arap ırkçılığının ve Araplaştırmanın bir aracı olarak görülmüş; Türkmen çocuklarına, gençlerine okulda kendi aralarında bile Arapça konuşmayı dayatacak kadar ileri gidilmiştir. Bunu gerçekleştirmek için de Türkmen öğretmenler Kerkük dışındaki illere sürülürken yerlerine Arap öğretmenler tayin edilmiştir. Nüfus kayıtlarına ve istatistiklere bile müdahale edilerek, kendini “Türkmen” yazdırmanın bedeli bu Türk topluluğuna çok ağır ödetilmiş; gün gelmiş Türk çocuklarına Türkçe isim vermek bile suç sayılmıştır. Türkmen çocukları özellikle Saddam Hüseyin yönetiminde anaokullarından başlayarak her kademedeki eğitim kurumunda, Ba’s Partisinin yan kolu olan çeşitli öğrenci kuruluşlarında ve gençlik merkezlerinde Arap ırkçılığını genç beyinlere işleyen marşlarla, sloganlarla bir cenderenin içine sokulmuşlardır.

Ba’s döneminde Irak Türkmenlerinin Türkçe eğitim almalarını engelleyen yalnızca Irak hükûmeti değildi. Bu dönemde(70’lerin başında) Kerkük’ü kendi özerk bölgelerine katmak isteyen Molla Mustafa Barzani, kendisine bağlı güçleri de Kerkük’e ve ilçelerine sızdırmış; Kürtlerin göç ederek Türkmen bölgelerine yerleşmelerine yol açmıştır. Bu yayılma sırasında özellikle Kifri, Hanekin, Karatepe, Kümbetler ve Yayçı’da bulunan Türkmen okullarında Türkçe eğitime engel olunmuş, Türkmenler huzursuz edilmişlerdir(Şimşir 2004: 179). 1991’de Irak’ın kuzeyinde oluşturulan güvenlik bölgesinde(Erbil, Kifri) ise Türkmenler o tarihten  beri kendi okullarını açarak 5 anaokulu, 11 ilkokul ve 5 lisede Lâtin harfleriyle Türkçe eğitim-öğretim uygulamasına geçmişler; ancak Türkmenlerin bu kısıtlı uygulamaları bile milletler arası meşruiyeti olmayan Kürt yönetimi tarafından sınırlandırılmaya çalışılmış, bu okullarda Kürtçe dersinin de verilmesi istenmiştir(Saatçi 2003: 276).

1925-2003 döneminde Irak Türkmenlerinin bir diğer sıkıntısı da alfabe seçimi olmuştur. Zira, bu Türk topluluğu, Osmanlı döneminden beri, günlük konuşmalarında kendi yöre ağzını kullanırken yazıda Türkiye Türkçesini tercih etmiştir. Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra da aynı geleneğe bağlı kalan Türkmenler, uzun yıllar boyunca edebiyat verimlerini Arap harfleriyle yayımlamış; zaman zaman elde ettikleri ana diliyle eğitim hakkını da eski yazıyla hayata geçirmişlerdir(HH 2003: 16; Ercilasun 1993: 113). Irak makamları, Türkmenlerin anavatan Türkiye’yle bağını daha sağlam bir şekilde kuracak ve Türkçenin seslerine daha uygun olan Lâtin alfabesinin yerine Türkmenlere eğitim ve kültür alanında da Arap harflerini dayatmıştır(Saatçi 1997: 155). Yalnızca 1964-1971 yılları arasında Bağdat’taki Türkmen Kardaşlık Ocağı tarafından yayımlanan Kardaşlık dergisinin bazı sayfaları Lâtin harfleriyle yayımlanabilmiş, 1971 sonlarında ise bu uygulama Irak Tanıtma Bakanlığınca sona erdirilmiştir(ÖS 2011: 22). Irak makamlarının Arap harflerinde ısrar etmesi Irak’taki Türk varlığının Türkiye’yle değil, Orta Asya Türklüğüyle irtibatlı olduğu tezine dayanıyordu (Saatçi 1996: 229; Hürmüzlü 2003:16; Ertuğrul 2006: 145).

Irak Türkmenlerinin Lâtin harflerini öğrenmesinde en önemli kurum Bağdat ve Kerkük Türk Kültür Merkezleri olmuştur. 1969-1978 yılları arasında bu merkezlere ve bilhassa Kerkük’teki Türk Kültür Merkezine büyük bir ilgi gösteren Türkmenler burada hem Lâtin harflerini öğrenmiş hem de Merkezin geniş kütüphanesinden ve diğer imkânlarından yararlanarak Türk kültürünü daha yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Ancak, merkezlerin etkili çalışmaları o günkü Irak Hükûmetinin işine gelmemiş; bu merkezlerden Bağdat’taki açık tutulsa da Kerkük’teki kapatılmıştır. Günümüzde Yunus Emre Enstitüsünün, Türkçenin öğretilmesi ve Türk kültürünün yayılması, sevdirilmesi maksadıyla dünyanın birçok yerinde Kültür Merkezleri açtığını görmekteyiz. Tarafımızdan bu merkeze elektronik ortamda başvuruda bulunulmuş, Enstitü idaresinin Kerkük’te bir merkez açma gibi bir plânının olup olmadığı sorulmuş, ancak bir cevap alınamamıştır. Irak Türkmen çocukları günümüzde her ne kadar Türkçeyle eğitim alma imkânına kavuşmuşlarsa da ileri yaştakilerin Lâtin harflerini öğrenmeleri için Türkçe kurslarına bugün geçmiştekinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.  

2003 sonrasında Irak Türkmenlerinin ana diliyle eğitim uygulamalarına ve  sorunlarına toplu bakış ve bazı değerlendirmeler:  

Selçuklu’nun, Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir uzantısı gibi görüldüklerinden, her devirde Irak Türkmenlerinin varlığı Irak hükûmetlerince görmezden gelinmiş ve Irak’taki rollerinin her alanda kısıtlanması için türlü yollara başvurulmuştur (Demirci 1990: 52). Ancak ABD’nin işgali sonunda Irak’ta başlayan yeni dönemle birlikte, Irak Türkmenleri de kendilerini ifade edecek bazı imkânlar ve ortamlar bulabilmişlerdir. Her şeyden önce, Irak Türkmenleri, 1975’ten beri gasp edilmiş olan Türkçeyle eğitim alma hakkını uzun bir aradan sonra, bu dönemde, 2006 Anayasası ile yeniden elde ederek Kerkük, Bağdat, Erbil, Süleymaniye, Diyalâ, Musul, Telâfer ve Tuzhurmatı(Selâhattin)’daki birçok okulda ana dilleriyle eğitim veya ana dili öğretimi uygulamalarına başlamışlardır. Bununla birlikte, Irak Türkmen bölgelerindeki okullarda gerçekleştirilen eğitim öğretimin önünde daha başka sıkıntılar ve zorluklar da vardır. Irak Türkmenlerinin bugünkü eğitim sorunları daha ziyade uygulamadan kaynaklanan sorunlardır. Bunları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

- Ders kitaplarının öğrencilere zamanında ulaşmaması, kaliteli ve yeterli sayıda yardımcı ders aracının bulunmaması, kapsamlı sözlüklerin ve donanımlı kütüphanelerin bulunmayışı Irak Türkmen eğitiminin başlıca sorunlarındandır.

- Türkmen okullarında Arapça’nın haftalık ders saatinin bu dili hakkıyla öğrenmeye yeterli olmaması.

- Okul binaları yetersizdir. Aynı binada günün farklı saatlerinde Arapça ve Türkçe eğitim verilmektedir. Bu yüzden, şümul[12] okullarında Türkçe dersi haftada iki saatle sınırlandırılmıştır(Anwar 2012: 26). Bundan başka, okul binalarının çoğu eski ve tefrişatı yıpranmış durumdadır.

-Ebeveynlerin Türkiye Türkçesine vakıf olmayışları Türkmen eğitimini dolaylı yönden etkileyen bir sorundur. Bunun yanında, Türkmen öğrencilerin birdenbire Türkiye Türkçesiyle ve Lâtin harfleriyle eğitim almaya başlamaları da eğitimden alınması beklenen verimi düşürmektedir(Anwar 2012: 26).  

- Çatışmaların devam ettiği bölgelerde Türkmen aileler çocuklarını okula gönderememektedirler(Anwar 2012: 26).  

            - Irak Türkmen okullarının bir başka sorunu da bilhassa branş öğretmenlerinin Türkiye Türkçesini ders anlatımında yeterince kullanamamasıdır.

- Irak Türkmen eğitimine öğretmen yetiştiren akademik öğretim kurumlarının da bazı sıkıntıları bulunmaktadır. En başta bu yüksek öğretim kurumlarında yeterli sayıda ve nitelikte öğretim üyesi bulunmamaktadır. Bu yüzden Köysancak(Erbil)’taki üniversitede bulunan Türk Dili ve Edebiyatı bölümü kapatılmak üzeredir. Erbil Eğitim Enstitüsündeki Türkçe Eğitimi bölümü ise Kuzey Irak yönetimice lâğvedilmiştir.

- Mevcut Irak hükûmeti Türkmenlerin ana dilleriyle eğitim almalarına şimdilik ses çıkarmasa da bu hususta herhangi bir destek de vermemektedir. Meselâ, merkezî hükümete bağlı Türkmen Eğitimi Genel Müdürlüğü kâğıt üzerinde kurulmasına rağmen hâlâ faaliyete geçmemiştir.

- Türkmen esas[13] okullarına giden öğrenci sayısının hâlâ Arapça eğitim veren şümul okullarına giden öğrenci sayısından az olması da düşündürücüdür. Soruşturmalarımıza göre, Türkmenlerin önemli bir kısmının, bu okulların geleceğinden kaygılı olduklarını söyleyebiliriz. Türkmen Toplumu içindeki dedikodu ve olumsuz propagandanın da bu okullara olan ilgiyi azalttığı bildirilmektedir(Anwar 2012: 26). Nitekim, Bazı Türkmen ailelerinin, çalışkan çocuklarını daha çok Arapça eğitim veren şümul okullarına gönderdikleri de elde ettiğimiz bilgiler arasındadır. Bu durum, Türkçe eğitime Türkmen toplumunun yeterince inandırılmadığının göstergesidir.

Sonuç:

2003 yılındaki Amerikan işgalinden sonra, işgalci gücün sömürgeci hesapları doğrultusunda, Irak’ta yeni bir siyasî yapılanma ortaya çıkmış; Türkmenler de bu süreçten bir ölçüde faydalanmışlardır. Saddam zamanında tamamen yasaklanmış olan Türkçe eğitim, 1991’den itibaren 36. paralelin kuzeyindeki güvenli bölgede, 2003 yılından bu yana da bütün Türkmeneli’de uygulanmaya başlanmıştır. Daha önceki yıllarda bazı sınırlı Türkçe eğitim uygulamalarını Arap harfleriyle gerçekleştirmek zorunda kalan Irak Türkmenleri her türlü eğitim ve kültür faaliyetlerinde bugün artık Lâtin harflerini kullanmaktadırlar. Bu durum Türkmenlerin millî kimliklerinin korunması yolunda önemli bir kazanımdır. Ancak Türkçe eğitimin, Irak gibi resmî dili Arapça[14] olan bir devlet bünyesinde ne derece sürdürülebileceği de ayrı bir sorundur. Nitekim, Irak’taki Türkçe eğitim her ne kadar Irak mevzuatı içinde yerini bulmuşsa da Irak devletince yeterli ölçüde desteklenmemektedir. Zaten, Irak’tan bu eğitim uygulamasını benimsemesini ve desteklemesini beklemek de hayalcilik olur. Buna rağmen, Türkmenlerin bu kazanımlarından feragat etmeleri söz konusu değildir. Zira, Irak’taki diğer kavmiyetler de bugün aynı hakları hem de ziyadesiyle kullanmaktadırlar. Hatta, Irak Kürtleri dünyaca resmen tanınmasa da bir devlet yapılanmasını dahi gerçekleştirmiş; okullarında Kürtçe eğitim verdikleri gibi, Irak’ın diğer bölgelerine göre bambaşka bir tarih dersi bile okutmaktadırlar. Böylesi bir ortamda Türkmenlerin de elde ettikleri eğitim ve kültür haklarının ne derece önemli ve vazgeçilmez olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Ancak şurası da bilinmelidir ki Irak’ın, bugün içinde bulunduğu durum(çok dilli eğitim ve federalizm) eğitimcilik ve devlet idaresi bakımlarından ideal değildir. Bu yapılanma ve işleyiş içindeki Irak gün gün siyasî bir parçalanmaya doğru sürüklenirken Irak toplumunun dokusu da zedelenmekte; bu ülkede eskiden beri kavmiyetler ve mezhepler arasında var olan çekişmeler, husumetler gittikçe derinleşmektedir. Oysa bir devletin temel varlığı olan milletin fertlerinin arasında dil, din, ortak tarih şuuru gibi müşterek manevî değerlerin kaim olması ve bunların süreklilik arz etmesi o devletin ayakta kalmasının en önemli şartıdır. Bu da hem resmî işlemlerde hem de eğitimde ortak ve tek bir dilin kabul edilmesiyle mümkündür. Bu gelişmeler ışığında istikbale bakıldığında Irak’ın bu sorunlarla emin bir geleceğe taşınması şüpheli gözükmektedir. Türkmenler de bundan sonraki gelişmelerden mutlaka etkileneceklerdir.

Teklifler:

- Irak Türkmenleri her alanda olduğu gibi eğitim alanında da Türkiye’nin etkili desteğine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu desteğin kendilerine Irak devletiyle imzalanacak çeşitli alanlardaki anlaşmalarla etkili bir şekilde verilmesi gereklidir.

- İkili eğitim anlaşmalarıyla Türkiye’de daha fazla Türkmen öğrencinin orta ve yüksek öğrenim alması sağlanmalıdır. 

- Türkiye üniversitelerinde Irak Türkmen eğitimi için belli sayıda öğretmen yetiştirilmeli veya Irak’ta öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumlarının sürekliliğinin sağlanması için bu gibi birimlerin, Türkiye’den gönderilecek akademik personelle takviye edilmesi gereklidir. 

- Merkezi Ankara’da bulunan Türkmeneli İş Birliği ve Kültür Vakfının öncülüğünde, bugüne kadar 800 civarında Türkmen öğretmen Bilkent Üniversitesinde ve Yunus Emre Enstitüsünde hizmet içi eğitime alınmıştır. Bu gibi destekleyici hizmetlerin artarak devam etmesi gereklidir. 

- Irak’taki Türkçe eğitim müfredatı mutlaka Türk eğitim uzmanlarının da katıldığı komisyonlarda, pedagojik ilkeler doğrultusunda hazırlanmalıdır.

- Türkiye, Irak Türkmen eğitimine araç gereç ve kırtasiye yardımını düzenli ve plânlı bir şekilde gerçekleştirmelidir.

KAYNAKLAR:

AKBUDAK, Murat, Irak Türklüğünü Eritme Politikası, Ötüken, Temmuz 1965, Sayı: 19, s. 13.

ANWAR, İbrahim, Irak’ta Türkçe Eğitiminin Dünü ve Bugünü, Kardaşlık, Ocak-Mart 2012, Sayı: 53, s. 22-26. 

BEKİR, İsmet Abdulmecid, Hakki’t-Turkman fi’l-İrak fi’t-Ta’lim bi-Lugati’l-Um (Fi-Dav’i’l-Mevasiki’d-Duveliyye ve’d-Desatir ve’l-Kavanini’l-İrakiyye), Kardaşlık, Ocak-Mart 2009, Sayı: 41, s. 61-63. 

DEMİRCİ, Nefi, Dünden Bu Güne Kerkük(Kerkük’ün Siyasi Tarihi), Baskı: Renk Ofset, İstanbul 1990.

ERCİLASUN, A. Bican, Türk Dünyası Üzerine İncelemeler, Akçağ Yayınları, Ankara 1993.

ERTUĞRUL,Ümit, Irak Türkleri ve Türkiye, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul 2006.

HÜRMÜZLÜ, Erşat, Et’Turkman ve’l-Vatani’l-Iraki, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul 2003.

HÜRMÜZLÜ, Erşat, Hakikatu’l-Vucudu’t-Turkmanî fi’l-İrak, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul 2005.

(HH)HÜRMÜZLÜ, Habib, Kerkük Türkçesi Sözlüğü, Kerkük Vakfı Yayınları, İstanbul 2003.

(HH)HÜRMÜZLÜ, Habib, Irak’ın Hukuki Yapısında Türkmenlerin Yeri, Irak Dosyası II (Ali Ahmetoğlu, Hayrullah Cengiz, Yahya Başkan (der.), TATAV yayınları, İstanbul. 2003.

KOÇSOY, Şevket, Irak Türkleri, Boğaziçi yayınları, İstanbul 1991.

NAKİP, Mahir, Kerkük’ün Kimliği, Bilgi Yayınları, Ankara 2007.

ÖZKAN, Nevzat, Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları (2. baskı), Ankara 2007.

(ÖS) SAATÇİ, Önder, Habib Hürmüzlü ile Kardeşlikten Kardaşlık’a, Kardaşlık, Temmuz-Eylül 2011, Sayı: 51, s. 20-22. 

SAATÇİ, Suphi, Tarihî Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Tarihî Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı yayınları, İstanbul 1996.

SAATÇİ, Suphi, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi(6. cilt)(Yaşar Qarayev VAHİDOĞLU ile birlikte), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1997.

SAATÇİ, Suphi, Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2003.

SAMANCI, Aziz Kadir, Et’Tarih’is-Siyasî li Turkmani’l-İrak, Daru’s-Saki Yayınları, Beyrut 1999.

ŞİMŞİR, Bilâl, Türk-Irak İlişkilerinde Türkmenler, Bilgi Yayınları, Ankara 2004. 

TERZİOĞLU, S. Sırrı, Tarisel Süreç Çerçevesinde 2005 Irak Anayasasına Göre Irak Türklerinin (Türkmenlerinin) Hukuksal Konumları, Akademik Orta Doğu, Cilt: 1, Sayı: 1, 2006, s. 158-175.

 

[1] Irak’ta yaşayan Türkler aynı zamanda “Türkmen” olarak anılmaktadır. Metinde geçen “Türkmen” terimi bu Türk topluluğunu ifade etmektedir.

[3] Klâsik medrese eğitiminde dinî ilimlerin öğretilmesinde Arapça da eğitim dili olarak kullanılmıştır.

[4] Kerkük’te bir Hristiyan Türk topluluğu olup bunların İncilleri ve duaları da Türkçedir.

[5] Türkmenlerin talep ettiği adem-i merkeziyet hakkı Türkçe eğitim almayı da kapsamaktadır.

[6] Yazar ticaret okullarının hangi kademede olduğundan söz etmemiştir.

[7] Ayrıca bkz. http://www.kerkukvakfi.com/makaleler.asp?id=1115 (Erişim tarihi: 20 Ağustos 2012).

[8] Türkmen çocuklarının devam ettiği okullarda derslerin Türkçe anlatılması 1975 yılına kadar devam etmiştir. Bu satırların yazarı da böylesi bir eğitim geleneği içinde ilk tahsilini tamamlamıştır. 

[9] Şimdiki Kürdistan Demokrat Partisi.

[10] Kürtlerle Komünistler arasındaki ilişki ve iş birliği Kerkük’teki Komünist Partisi örgütünün, Irak’ın kuzeyindeki bölge örgütünün bir şubesi konumunda olmasıyla ilgilidir(Samancı 1999: 152).

[11] Bağdat Radyosunda gerçekleştirilen yayın “Türkmence” adıyla anılsa da yayının dili Türkiye Türkçesidir.

[12] Bütün derslerin Arapça verildiği, Türkçenin de bir ders olarak okutulduğu okullar.

[13] Arapça ve din dersi dışındaki bütün derslerin Türkçe verildiği okullar.

[14] 2006 Anayasası’na göre Irak’ın diğer resmî dili Kürtçedir.

Yorumlar (0)