Türkçe  mi  Yazıyoruz  İngilizce mi? - Önder SAATÇİ

Türkçe  mi  Yazıyoruz  İngilizce mi?

         Dil ve Tarih–Coğrafya Fakültesinde okurken kendisinden feyzaldığımız Türk dili profesörü Mustafa Canpolat imlânın cahil kişiyle kültürlü kişiyi birbirinden ayırdığını söylerdi. Bu tespite bugün, hocamızın izniyle, “Türkçeyi özenerek kullananla savruk kullananı birbirinden ayırır.” cümlesini de ekleyebiliriz, diye düşünüyorum. Gerçekten de son yıllarda gerek ticarî tabelâlarda (café, cinema, showroom, shop, club, center, …) gerek markalarda (Beko, Yumatu, Algida,…), hatta basın-yayın kuruluşlarının adlarında, ürünlerinde bile İngilizce kullanımı (Show, Star, TV Guide, Top Ten, Plastip Show, Number  One, tele-cine, …) dilimize ne ölçüde özen gösterdiğimizin dışa vurumlarıdır. 

         Ürettiği ürünlerin adlarını İngilizceden seçen, işlettikleri ticarethanelerin tabelâlarını bu dille yazan kişilerin veya kurumların rakiplerine göre daha fazla kâr ettiklerini söylemek bugün için pek mümkün görünmüyor. Bundan sonra bu yolla daha fazla kazanç elde edeceklerini de düşünmek zor. Hatta, bazı tüketicilerin, yabancı markalar taşıyan yerli ürünleri almaktansa ithal ürünler satın almayı tercih ettiklerini de bir zamanlar duymuştuk.  O halde, bu davranışın adını rahatlıkla “özenti” koymak mümkün. Ancak bu özentinin tabelâlarla veya ticarî ürünlerle sınırlı kaldığını sanmak safdillik olur. İmlâda, hatta noktalamada bile İngilizceleşmenin son moda ürünlerini görmek için internette bir gezinti yapmanız yeterli. Meselâ, Türkçede tarih yazımı TDK’nın ve Dil Derneği’nin yazım kılavuzlarında, önce gün, sonra ay, sonra yıl şeklinde belirtilmişken Türkçemizin mantığının da gereği olan bu sıralama İngilizce düşünen kafalar için bir anlam ifade etmiyor olsa gerek. 12, 28 1991; 2011-05-16, 2010-11-27 gibi tarih yazımları internetteki haber metinlerinin altında sıkça rastladığımız yazım biçimleri. Tarihlerin yazılışında rakamlar arasına nokta konması gereğini anlatan noktalama kuralı da örneklerde görüldüğü üzere rafa kaldırılmış durumda. İngilizceden geçen 27/01/2011 gibi yazım biçimleri artık resmî dairelerin yazışmalarında bile insanın gözünü kör edercesine buradayım, demekte. Tarihler yazılırken rakamlar arasına tire veya eğik çizgi konması, aslında bilgisayarların azizliği. Anlaşılan bilgisayarlara Türkçe kullanım dili hazırlarken yalnızca ç, ş, ö, ü, vb. Türkçe karakterler eklemekle iş bitmiyor. Noktalama işaretlerinin de Türkçe kurallara göre işletim programlarına kaydedilmesi gerekli. Ancak tarih yazımında, hızını alamayıp İngilizceyi iyice benimsemiş basın-yayın organları da yok değil. Biraz insaflıları Ocak 26, 2011 şeklinde haberlerin altına tarih atarken  September 12, 2007, July 21, 2011 gibi yazım biçimleri de internet haberciliğinde artık kullanımda. Oysa, Türkçemizde ay adları açıkça yazılacağında rakamla kelimeler arasına herhangi bir işaret konmayacağı da bütün kılavuzlarda belirtilmişken İngilizceden alınan yukarıdaki örneklerde bu yazım biçimlerinin Türkçeye ne kadar zıt olduğu görülüyor. Bu örneklerde gün, ay, yıl sıralamasının göz ardı edilmesi de cabası. Lâtin harflerine geçtiğimiz yıllarda tarih yazılışında ayların rakamını Roma rakamlarıyla gösterme (3. X. 1935) veya 2000’li yıllarda takvimlerde görmeye başladığımız “2011 yılı” yerine ’11 biçiminde yazma budalalığı da özenti kültürünün acı meyvelerinden...

         İngilizce noktalama işaretleri saatlerde de peşimizi bırakmıyor. Rakamlarla gösterilen elektronik saatlerde İngilizce yazım kurallarına göre ayarlanmış 12:10, 11: 47 gibi saat yazımları internetteki haberlerin hemen altında veya üstünde, her gün arzıendam ediyor (boy gösteriyor). Türk örfünden, ahlâkından zerrece nasiplenmemiş bazıları da yazdıkları saatin öğleden önceki olduğunu belirtmek için İngilizcede bu amaçla kullanılan bir işareti bile kullanmaktan çekinmiyorlar(7:45 AM). Oysa Türkçemizde, saatleri yazarken 24 saatlik zaman dilimini esas alıp öğleden sonraki saatleri 13.00, 14.00, 15.00,… biçimlerinde yazarız. Bunu bilen ve böylece yazan Türkler yukarıdaki pespayelik (seviyesizlik)ten de kurtulmuş olurlar. 

vb. biçimlerde yazan  üç nokta on dört, iki nokta beş, sekiz nokta kırk beş diye okuyan bir milletin fertleriyiz. Yüzde işaretini de Türkçedeki gibi “% 3.14, 2.5, 8.45, ; vb. biçimlerde yazdığımız kesirli sayıları, okullardan mezun olup iş hayatına atılınca nedense 3,14;  2,5;  8,45         Her şeyin moderniyle beraber matematiğin de modernini Batı’dan alınca bazı matematik terimlerini de İngilizce noktalama işaretleriyle yazmanın bir sakıncası olmasa gerek (!). Yıllarca okullarda 16” yerine İngilizcedeki gibi 16%  biçiminde yazmayı artık yadırgamıyoruz. Oysa, Türkçe yazılan matematik kitaplarında yukarıdaki kesirli sayılar üç tam, yüzde on dört; iki tam, onda beş; sekiz tam, yüzde kırk beş biçimlerinde okunur; aralarına da nokta değil virgül konur. Bu yazım biçiminin mantığı tam sayıyla beraber o sayının küsuratının da bulunduğunu anlatmaktır. Nokta ise Türkçemizde son sözün söylendiği yerlerde kullanılır. Nitekim “son noktayı koymak” deyimi de bu dil mantığının ürünüdür. Batıya özene özene, seksen küsur yıldan bu yana millîlikten zilliliğe koşar adım götürülen bir eğitim sisteminin, zillilikten de zillete kayması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Hele bir haber sunucusunun, televizyonda, bir müddet önce, enflâsyon rakamlarını okurken “2,05” kesirli sayısını “iki nokta beş” diye okuması meselenin üzerine tüy dikme cinsindendi. ([1])

         Türkiye’nin turizm patlamasıyla tanıştığı 80’li yıllarda, Antalya sokaklarında veya diğer turizm beldelerinde “Erman’s Rent a Bike”, “Ahmet’s Shish Kebap”, “Ahmet & Mehmet Coiffeur” gibi tabelâlar her köşe başında mantar gibi bitivermişti(Benzerleri hâlâ da yerlerinde.). Türkçemizde özel adlardan sonra gelen iyelik eklerinin kesmeyle ayrılması söz konusu olsa da ekin Türkçe olması beklenir. Yoksa, Türkçe kelimelere yabancı ekler getirip bir de İngilizcenin bir noktalama işaretini kullanmak ancak bizim gibi, taklitçiliğin genlerine işlediği bir talihsizler güruhuna has garabetlerdendir. Son zamanlarda Türkçemizdeki “ile, ve” bağlaçları yerine kullanılan, kimin kime karşı mücadele ettiğini anlatan “&” işareti ise İngilizcedeki “versus” kelimesinin sembolüdür ve daha çok boks, güreş maçlarının İngilizce ilânlarında kullanılır. Bir milletin kendi dilini yazıya aktarırken kullandığı basit bir işaretin, bir başka milletin özenti oyuncağı olması ne hazin değil mi?

         Son yıllarda Türkçeye musallat olan bir başka illet de küçük “ı” yerine “i” yazılmasıdır. Özellikle bazı internet sayfalarında göze fazlasıyla batan bu mikroplar, bir düğmelik basit bir işlemle giderilebilecekken sigaradan, içkiden, uyuşturucudan zevk alan bağımlının ruh hâli içindeki “Türk insanları”nın kurduğu sitelerde, hayvanî bir şehvetle kullandığı bir yazım biçimi haline getirilmiş. Harflerimizin Eç, bi, si, en, vb. biçimlerde okunması ise son bir asırda devlet eliyle yürütülen Batılılaşmanın sonucunda içine itildiğimiz köksüzlüğün, kimliksizliğin, soysuzluğun ve yozlaşmanın doruk noktaları olsa gerektir. Eğik çizgiye sılaş, virgüle koma demek veya bazı tarihî şahsiyetlerin sırasını belirtirken “IV. Murat”, “III. Selim” diye yazmayı marifet saymak başka ne anlama gelir ki… Ya “Leylâ”yı Laila, “Kurban”ı Gurban, İki Cihan Güneşi’nin mubarek adını Mohammad veya birçoğumuzun babasının, oğlunun, dedesinin adı olan “Abdullah”ı Abdalla “Kerim”i Kareem, “Nurettin”i Nouraddin şeklinde yazıp okumanın anlamı ne olabilir? Bütün bu saçmalıkların ardında, bir taraftan yıllarca, “Türkçe okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur.kolaycılığının hadım ettiği zihinlerin yansımaları su yüzüne çıkarken bir taraftan da yabancı ülke pasaportu taşıyan herkesi kırk kat el sanma eblehliğinin de rolünün olmadığı inkâr edilebilir mi?

Anlaşılan, imlâ(yazım)ya özen göstermek insanın ne derce kültürlü olduğunu ortaya koyarken; yazdığına özen göstermemek o kişinin yalnızca kültürsüzlüğünün değil, aynı zamanda iç dünyasındaki özentilerin ve kimlik bunalımının da ipuçlarını veriyormuş.

Ne demişler, dervişin fikri neyse zikri de odur. 

Önder SAATÇİ

([1]) Deyimin anlamı: kötü bir durum almış bir işi büsbütün kötü bir duruma sokmak (TDK Türkçe Sözlük). Söylentiye göre, tüy dikmek deyimi orta çağda (özelikle de Fransa’da) soylusundan köylüsüne kadar oraya buraya pislemeyi âdet edinmiş halkın tuvaletini yaptıktan sonra kakasına tüy dikmesi, kuruyunca da tüyden kakayı tutup kaldırıp atmasından gelmiştir. Başka bir rivayete göre de tuvaletle henüz tanışmayan ve lâzımlıkları sokaklara boşaltma âdeti 17. yüzyıla kadar süren Avrupa’da her zaman, sokağa boşaltılan pisliklere basma tehlikesi vardı. Bu yüzden pisliğin üzerine basılmaması için pisliğe tüy dikilirdi ve böylece orada pislik olduğu belirtilirdi.


Türkçenin yozlaşması sunum, Türkçenin yozlaşması makale, Türkçenin yozlaşmasının nedenleri, Türkçenin yozlaşması ile ilgili örnekler, Türkçenin yozlaşması nedir, Türkçenin yozlaşması ile ilgili yazılar, Türkçenin yozlaşması ile ilgili sözler, Türkçenin yozlaşması kısa bilgi, dilin yozlaşması ile ilgili örnekler, dilin yozlaşması ile ilgili makaleler, Türkçenin yozlaşması sunum, Türkçenin yozlaşması kısa bilgi, Türkçenin yozlaşmasının nedenleri, Türkçenin yozlaşmasının nedenleri maddeler halinde, Türkçenin yozlaşması ile ilgili yazılar, dilin yozlaşması nasıl önlenir, Türkçenin yozlaşması ile ilgili köşe yazıları, Türkçenin yozlaşması ile ilgili yazılar, Türkçenin yozlaşması ile ilgili kompozisyon örnekleri, Türkçenin yozlaşması ile ilgili sözler, dilin yozlaşması kompozisyon örnekleri, Türkçenin yozlaşması ile ilgili makaleler, Türkçenin yozlaşması kısa bilgi, Türkçenin yabancılaşması ile ilgili kompozisyon, Türkçenin yozlaşması ile ilgili makaleler, Türkçenin yozlaşması ile ilgili köşe yazıları, Türkçenin yozlaşması ile ilgili kompozisyon örnekleri, Türkçenin yozlaşması ile ilgili örnekler, dilin yozlaşması kompozisyon örnekleri, Türkçede yozlaşma kompozisyon, Türkçenin yozlaşması ile ilgili sözler, Türkçenin yozlaşması deneme, dil kirlenmesi nedir kısaca, dilin kirlenmesi, dildeki kirlenmenin günlük yaşama etkileri, dil kirliliği örnekleri, dil kirlenmesine örnek kelimeler, Türkçemizin kirlenme nedenleri, dil kirliliği ile ilgili kompozisyon, dil kirliliğinin Türkçemize yansımaları,

dil kirliliği örnekleri, dil kirliliği nasıl önlenir, dil kirlenmesine örnek kelimeler, dil kirliliğinin sebepleri ve sonuçları, dilimizin kirlenmesi ile ilgili yazı, dildeki kirlenmenin günlük yaşama etkileri nelerdir, dilin kirlenmesi ne demektir, dilde kirlenme, dilin kirlenmesi nedir, dilin kirlenmesi ne demektir, dil kirliliği örnekleri, dilimizin kirlenmesi ile ilgili yazı, dil kirlenmesine örnek kelimeler, dil kirliliğinin sebepleri ve sonuçları, dil kirliliği nasıl önlenir, dildeki kirlenmenin günlük yaşama etkileri nelerdir, dil kirlenmesine örnek kelimeler, dil kirliliği örnekleri, dil kirliliğinin sebepleri ve sonuçları, dilimizin kirlenmesi ile ilgili yazı, dil kirliliği nasıl önlenir, dildeki kirlenmenin günlük yaşama etkileri nelerdir, dil kirliliğine örnekler, dil kirliliğinin türkçemize yansımaları

Yorumlar (0)