Eski Türklerde çocuğa ad koyma gelenekleri - Dr. Mehmet Mandaloğlu

ESKİ TÜRKLERDE ÇOCUĞA AD KOYMA GELENEKLERİ
 

Dr. Mehmet Mandaloğlu

Eski Türklerde çocuğun adını alabilmesi için belli bir yaşa gelmesi gerekirdi. Çocuğun doğar doğmaz aldığı ad, gerçek adı değildir.


Oğul buluğ yaşına geldikten sonra bir kahramanlık göstermeğe çalışırdı ve bir kahramanlık gösterdiği gün cemiyet tarafından millî bir ad verilirdi (Gökalp 1976: 296).
Çocuğa ad verilmesi için töreye göre bir kahramanlık yapması şarttı. Ancak bu şart yerine getirildikten sonra çocuk gerçek adını alabilmektedir.

Bu konuda Dede Korkut Hikâyelerinde geçen ifadeler konunun anlaşılmasını sağlayacak mahiyettedir.

Buna göre:
“Meğer Hanım, Bayındır Hanın bir boğası ve bir buğrası vardı.
Ol boğa, katı taşa boynuzun vursa un gibi öğütürdü.
Bir yazın, bir güzün boğayla buğrayı savaştırırlardı.
Meğer Sultanım, yine yaz oldu, boğayı saraydan çıkardılar.
Üç kişi sağ yanından, üç kişi sol yanından demir zincir ile boğayı tuttular.
Gelip meydan ortasında koyuverdiler.
Dirse Hanın oğlancığı, üç ordu uşağı meydanda aşuk oynarlardı.
Oğlancıklara kaç dediler.
Üç oğlan kaçtı. Dirse Hanın oğlancığı kaçmadı.
Ak meydanın ortasında baktı durdu.
Boğa, oğlana sürdü geldi.
Diledi ki onu helak ede.
Oğlan, yumruğuyla boğanın alnına katı çaldı.
Boğa götün götün gitti.
Boğa oğlana sürdü geri geldi.
Oğlan gene boğanın alnına yumruğuyla katı vurdu.
Oğlan bu katla boğanın alnına yumruğunu dayadı, sürdü meydanın başına çıkardı.
Boğayla oğlan meydanda bir hamle çekiştiler.
Boğa iki arka bacağının üstünde durdu.
Ne oğlan yendi, ne boğa oğlanı yendi.
Oğlan yumruğunu çekti.
Boğa düşüp tepesinin üzerine dikildi.
Oğlan bıçağa el vurdu, boğanın başını kesti.
Oğuz beyleri oğlanın üstüne yığınak oldular, övdüler.
Dedem Korkut gelsin, bu oğlana ad kosun dediler.
Dede Korkut, ona “Boğaç” adını verdi''
(Gökyay 1973: 6-7).


Buradan Boğaç adının bir kahramanlık sonucu alındığı görülmektedir. Bir kahramanlık yapılmadıkça gerçek adın alınmayacak olması hukuki olarak çocukların
kendi sosyal ve hukuki statülerine göre bir kahramanlık yapmalarını zorunlu kılmaktadır. Türklerde çocuğun yetişmesi aile ortamında gerçekleşmektedir.
Çocuklar daha küçük yaşta at binmek, kılıç kul anmak, ok atmak gibi yiğitlik ve savaşçılık konusunda yeterli bir hazırlığın yanında, toplumsal yapıyı düzenleyen
kuralları da öğrenirler (Koca-Uğurlu 2010: 3).

Çocuklar eğitim aşamasında bile kurallara uymak zorundadırlar.
Çocukların eğitimi ailenin görevi olmakla beraber toplumdaki bütün fertler de çocukların eğitiminden sorumludurlar.
Çocukların hukuk açısından temel hak ve özgürlükleri aile ortamında şekil enmektedir.
Adını kendi hakkıyla kazanan bir çocuk, düzenlenen tören sonrasında adının duyurulmasını sağlamaktadır.

Kendi adını hak eden çocuklara adları verilirken bazı kavramlara dikkat edilmektedir.
Bu adlar içerisinde,
Bozkurt,
Kök Börü,

Uku (Baykuş),
Turul (Tuğrul) vb. (Rasonyı 1971: 22),
Yağıbasan (Yavbastı),
Aşbergen,
Konak keldi,
Uralbey,
Sırgeldi,
İdilbay vb. (İnan 2000: 175) gibi isimler yer almaktadır.

Türklerde kurt, yiğitliğin sembolüdür.
Bu yüzden kurt ismi Türklerin isimlerinde yer almıştır.

Yağıbasan ismi, düşmanın baskını püskürtüldüğü gün doğan çocuklara;

Aşbergen ismi, aş töreni yapıldığı gün doğanlara;

Konak Keldi ismi, sayılı bir misafir geldiği gün doğanlara;

Uralbey, Sırgeldi, İdilbay isimleri doğduğu yere verilen isimlerdir (İnan 2000: 175).

Bu isimler verilirken tabiat kuvvetlerinin, ruhların ve cinlerin yeni doğan çocuğun hayatına müdahale etmeyeceği düşünülmüştür (Rasonyı 1971: 22).
Çocuğun uzun ömürlü olması için Toktasın, Dursun gibi isimler kullanılırken bunların yanında iyi karakter özelliklerini anlatmak için Tınıbek, Canıbek, Alper (Rasonyi 1971: 22-23) gibi isimler kullanılmıştır.

 

Yorumlar (0)