HAREZM VE TARİHİ - Prof. Dr. Aysu Ata

HAREZM VE TARİHİ

Harezm , Arap tarihçileri tarafından bugün Özbekistan ve Türkmenistan sınırları içinde kalan Ceyhun (amu Derya) ırmağının döküldüğü Aral gölünün güneyinde ve bu nehrin her iki tarafında uzanan bölgeye ve bu bölge halkına verilen addır. Arap istilasından sonra ise bu ad sadece ülke adı olarak kalmış, burada yaşayan halka ise Harezmî adı verilmiştir.

Harezm, Semerkant ve Buhara gibi merkezler dışıda geniş bozkır ve çöllerle kaplı Batı Türkistan'ın ortasında öneınli bir yerleşim merkezidir. Doğusundaki Kırgız bozkırları ve Kızılkum çölü, batısındaki Karakum çölünün ortasında Ceyhun nehri ve deltası bölge için hayat kaynağı olmuş ve verimli toprağı ile tarih boyu halkları kendine çekmiştir.

Harezm bölgesini önemli kılan bir başka özelliği de İran, Hindistan ve Çin gibi Asya ülkeleri ile Güney Rusya ve Sibirya bozkırlarını birbirine bağlayan. yolların kavşak noktasında bulunmasıdır. Bu bakımdan Harezm aynı zamanda önemli bir ticaret merkezidir.

Ayrıca Ceyhun ırmağı ile kanallar doğal barikat görevini üstlenmiş bir taraftan dığerine geçişi engellemesiyle bölgenin askerî bakımdan savunulmasını kolaylaştırmıştır. Bundan dolayı gerek Samanogulları ve Gazneliler gerekse Selçuklular zamanında bölgeye vali olarak tayin edilenler kısa zamanda bağımsızlıklarını ilân ederek hanedanlıklar kurmuşlardır.

Harezm ve Harezmlilerle ilgili ilk tarihî bilgiler Herodot'a aittir. Ona göre Harezmliler Amu Derya nehri üzerinde her tarafı dağlarla çevrili bir ovada yerleşik idiler. Kaynaklarda bu kavmin yaşadığı ülkenin başkenti Horasmia olarak geçmektedir ki bu isim yani Harezm XIII. yüzyıla kadar Kat şehri için kullanılmıştır. Kat, Amu Derya'nın sağında yani sağ Harezm'de yer almaktadır. Sol Harezrn'in merkezi olarak da Gürgenç (Arapça: CurcÀnìya, Türkçe: Ürgenç, Köhne Ürgenç) şehri gösterilmektedir ki bu şehir özellikle Arap tarihçilerinin eserlerinde (İbn Fadlan, Óudūdu’l-Àlem) “Türk kapısı” olarak adlandırılmıştır[1].

"Harezmşah" islâmdan önceki zamanlardan itibaren bu bölgeye hakim olanlara verilen bir ünvandır.Harezm’de Pers İmparatorluğu yıllarından başlayıp 995’e kadar hüküm süren hanedanlık AfrigoğuIlları’dır. Bīrūnì’nin, ÁsÀru’l bÀkiye adlı eserindeki, Harezm tarihiyle ilgili rivayetlerde bu Harezm sülalesinin atasının Áfrìġ adlı biri olduğu ayrıca eski Harezm halkının ayrı dili, dini bulunduğu, ayrı takvim, ölçü ve para sistemi kiullandıkları, Arapların ülkeyi işgal. etmesi i!e bu kültürün imha edildiği bildirilmiştir.

Bu devir Harezm kavminin dili üzerine yapılan araştırmaları bu dilin yani Harezmcenin Avesta, Sogd, Yagnob ve Osset dilleri gibi doğu İran dili olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bozkırlardaki komşuları olan Türk boyları ile de alışveriş yapan Harezm halkı, bu ticareti diğer İslam ülkeleri hatta Hindistan ile de sürdürecek çok zenginleşmiş, arna ve yab denilen sulama kanalları ile tarım alanında ileri bir seviyeye ulaşılmıştır.

Harezm bölgesi, 717 yılında Emevilerle birlikte İslam orduları tarafından fethedilmiş Afrigoğullarından İskecmük yalnızca şahlık ünvanı olan yetkileri kısıtlanmış harezmşah olarak bırakılmıştır.

995 yılında Samanoğulları, ticaret merkezi olan Gürgenç'i kendilerine bağlayıp buraya vali atamışlardır. Daha bu vali zamanında Samanoğullarının hakimiyet sahası genişleyip ilk Harezmşahlar döneminin başkenti olan Kat şehri zaptedilmiş, Afrioğullarının son temsilcisi de öldürülmüş ve başkenti Gürgenç olan yeni bir hanedanlık kurulmuştur.

X. yüzyılda Arap coğrafya ve tarihçilerinin kaydettikleri ‘kılavuz, kara tigin, bagırkan, barkan, çakıroguz, karasu, temirtaş’ gibi Türkçe kelimelerin yaşamakta oluşu, Abbasîler devrinde Basra valisi sübaşı el-Hacib el-Harezmî et-Türk gibi Türk valilerin yönetimde bulunuşu ile bu dönemde söz konusu bölgede Türklerin varlığı ortaya çıkmaktadır. Yine Arap tarihlerinde Gürgenç ve daha batıdaki Zencan’a "Türk kapısı" denilmesi bu dönemde bölgedeki Türklerin önemini vurgulaması bakımından önemlidir. Ayrıca XI. yy'ın ikinci yarısında Kaşgarlı Mahmud'un sözlüğünde[2] ‘Harezm’de yerleşmiş bir Türk boyu’ karşılığı olarak Küçet isminin geçmekte oluşu da bu konuda önemli bir tanıktır.

1017 yılında ise Gazneliler, Harezm’i zaptederek kendi idarelerini kurmuşlar ve komutanlarından Altuntaş'ı buraya vali tayin ederek yeni hir Harezmşahlar dönemini başlatmışlardır. Altuntaş’ın ölümünden sonra oğlu Harezmşah Harun, Gazneli Mahmud’un yerine geçen Sultan Mesud’a isyan etmiş ve Buhara havalisinden Selçuklu Türkmenleri ile işbirliğine girişmiştir. Bu dönemde Cend emiri Sultan Şah Melik, Selçukluları bir gece baskınında bozguna uğratmış ve Harezmşah Harun’u da öldürmüştür. 1041 yılında Cend emiri Gürgenç’e girerek Gazne hükümdarı Sultan Mesud ve kendi adına hutbe okutmuştur. Bu arada Selçuklular Horasan’da Gaznelilere karşı parlak zaferler kazanmışlar ve nihayet Dandanakan muharebesi ile Gaznelileri Horasan’dan sürmüşlerdir. Harezm’den sürülen Altuntaşoğulları Horasan’a giderek Selçuklulara sığınmışlar, yardım istemişlerdir. Bunun üzerine Selçuklu sultanları Tuğrul ve Çağrı kardeşler Harezm’e giderek Şah Melik’i mağlup etmişler ve böylece Harezm, Selçuklulara geçmiştir. Mangışlak seferinden sonra Gürgenç’e uğrayan Alp Arslan, Harezm’in idaresini oğluna vermiş ise de daha sonra gerek kendi döneminde gerekse Sultan Melikşah döneminde Harezm bu sultanların tayin ettiği valiler tarafından idare olunmuştur. Bu elden ele dolaşan idarenin Kıpçak ve Kanglı boylarından olan komutanların eline geçmesiyle bölgeye bir süreden beri yerleşmeye başlayan Oğuzların yanısıra Kıpçak ve Kanglıların da yerleşmesi Harezm’in etnik yapısındaki değişimi Türklerin lehine çevirmiştir.

Sultan Melikşah zamanında sultanın taştdarı Anuştigin Harezm mutasarrıfı ve valisi olarak tayin edilmiştir. Fakat Anuştigm ülkeyi fiilen idare etmemiş, Kıpçak Türklerinden Ekinci bin Koçkar asıl görevi üstlenmiştir- Bu dönemde Harezm’in Türkleşme işi tamamlanmış, böylece Harezm’de Kıpçak, Kanglı ve Oğuz Türkçelerinin karışımı Harezm Türkçesi de oluşmuştur. Fakat gerek Gazneliler gerekse Selçuklular zamanında idare ve ordu Türklerde olmasına rağmen Türk dili yazı ve edebiyat dili olamamış, bu ancak Ķuţbü’d-dìn Muóammed ile başlayan son Harezmşahlar döneminde gerçekleşmiş ve Harezm Türkçesi, eserlerini vermeye başlamıştır.

Anuştigin Garçai, Reşìdü’d-dìn’in CÀmièü’t-tevÀrìó’ine göre Oğuzların Begdili boyuna mensuptur. Reşìdü’d-dìn, Harezmşahlar bahsine esas itibari ile Cüveyni’ye dayanmasına rağmen bu bilgi TÀrìó-i CihÀngüşÀ’da bulunmamaktadır. Bu nedenle F. Köprülü Camiéü’t-tevÀrìó’teki bu kaydı.kabul ederken Z. Velidi Togan Anuştigiıfin Kanglı Türklerinden olduğuna dair açıklamalarda bulunmuştur[3].

1097 yılında Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer, Anuştigin'in oğlu Ķuţbü’d-dìn Muóammed’i Harezmşah tayin edince Harezm’in en parlak devri başlamış ve 1231 yılına kadar hüküm sürecek olan Harezmşahlar hanedanının temeli atılmıştır. Atsız (1127-1156) devrinde yarı müstakil bir devlet haline gelen Harezm, İl Aslan (1156-1172) ve èAlÀée’d-dìn Tekiş (1172-1200) zamanında güçlenip gelişmiş, èAlÀée’d-dìn Muóammed (1200-1220) devrinde imparatorluk olmuş iken CelÀle’d-dìn Muóammed’in (1220-1231) kötü idaresi sonucunda Cengiz Han'ın yönettiği Moğol güçlerine yenilmiştir.

Cengiz Han'ın ölümünden sonra (1227) dört oğlu arasında yapılan taksimde Harezm bölgesi doğu kısmı hariç- en büyük oğlu Cuci'nin payına düşmüştür. XIV. yüzyılda Cuci Hanlığının yönetimi Kongrat Türklerine geçmiştir. Bu yüzyılda bölgeyi gezen İbn Batuta buradaki çarşı-pazar, medrese ve camilerin güzelliğine ve halkın işbirliğine dikkati çekmiştir. Kongratlardan Óüseyn äÿfì`nin Çağatay ulusuna bırakılan Harezm’in doğu taraflarını (Kas ve Hive) işgal etmesi ile Timur, Harezm'e yüıümüş ve yağmalamıştır (1379). Timur'un ölümünden sonra (1405) Özbekler (Şeybaniler) Harezm’i işgal etmişlerdir.

XVI-XIX. yüzyıllar arası Harezm’in gerileme devresi olmuştur. Hanlıkların yönetiminde bölgede ilim ve kültür hayatı gerilemiş, XVII. yüzyılda Kalmuk saldırıları ile ticarî faaliyetler altüst olmuş ve nihayet 1873'te de Ruslar bölgeyi tamamen ele geçirmiş, Batı Harezm Hanlığı Ruslara tabi olarak yönetilmiştir. Bolşevik ihtilalinden sonra hanlığa son verilerek 1920’de Harezm Halk Cumhuriyeti, 1921’de Harezm Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. 1924’te ise Hive Hanlığı’nın doğu tarafı Özbekistan, batı tarafı ise Türkmenistan Cumhuriyetlerine bırakılmıştır.

 

[1]Z.VELİDİ TOGAN, Horezm Kültür Vesikaları, I.Kısım. Horezmce Tercümeli Mukaddimat al Abad,İstanbul 1951,s. 15.

[2] Divanü Lûgati’t-Türk Tercümesi I, (Çeviren: B. ATALAY) , S. 357.

[3] İ. KAFESOĞLU, Harezmşahlar Devleti Tarihi, Türk Dil Kurumu Yayınları: VII. Dizi-Sayı 29, Ankara 1992,s.39-40.

Yorumlar (0)