26.09.2021, 19:50

YABANCI TABELA KÖRLÜĞÜ

(Bu yazı yabancı tabela kirliliği değil “yabancı tabela körlüğü” üzerinedir. Diğerini zaten biliyorsunuz.)

Ülkemizde ağırladığımız, buyur ettiğimiz ya da kucak açtığımız bunca düzensiz göçmen/mülteci/sığınmacının kalış süresi uzadıkça kendilerine özgü değerlerini de yaşamaya/yaşatmaya başlıyorlar. Doğal olarak.

Bu durumun toplumda en göze batan, tepki oluşturan yanı “yabancı tabela” olarak adlandı.

              

Bu sığınmacıların ülkemize alınmasında dini, insani, ahlaki vb. birçok neden sıralanırken yine bu kişilerin çalışmak için açtıkları işyerlerine kendi dillerinde ad vermesi en yaygın tepkiyi oluşturdu.

Türk toplumunun böylesi bir konuda bu denli tepkili olması düşündürücü değil mi?

Ülkemizde Türklük kavramı yurt, bayrak ile devlet sevgisiyle, bunlar uğruna ölebilmekle ölçülürken; sığınmacıların gerek yurtlarını gerek bayraklarını gerekse devletlerini bırakarak gelmeleri bu denli göze batmadı. Bu denli dillenmedi.

Yurt ile bayraklarını bırakarak gelen sığınmacılar dillerini bırakmamıştı/bırakamamıştı.

Yurt ile bayraklarını kurtaramayarak gelen sığınmacılar dillerini (bilerek ya da bilmeyerek) kurtarmayı sürdürmüştü.

Yurt ile bayraklarından cayan sığınmacılar dillerinden caymamış/cayamamışlardı.

İşte “yabancı tabela körlüğü” tam da buradadır.

Ülkemizde yurt, bayrak ya da devlet uğruna çekilen acı, duyulan saygı, verilen can kutsaldır. Şarkılara, şiirlere, destanlara konu olmuştur. Ancak hiçbir yerde dil uğruna can veren, acı çeken duydunuz mu?

Ulus olmak için ilkokullardan başlayarak öğretilen yurt, bayrak ve dil konusunda dil her zaman karanlıkta kalmıştır. Oysaki Türkler yaşadıkları binlerce yıllık geçmişlerinde pek çok toprağı yurt etmiş/edinmiş, pek çok bayrak kullanmıştır. Günümüzde bile Türkler 7 bağımsız yurt ile 7 ayrı bayrak kullanmaktadırlar. Üstelik özerk ve muhtar cumhuriyetler de cabası.

Ancak bu Türk topluluklarının tümü ayrı ağız özellikleri taşısa ya da ayrı abece kullansa da temelde Türkçe konuşmaktadır.

Demek ki Türk olmak, Türk kalmak dahası Türk yaşamak için asıl olması gereken yurt ya da bayrak değil, dildir. Türkçedir. Çünkü toprak kazanılabiliyor, bayrak çizilebiliyor ancak dil oluşturulamıyor.

Gördük ki (Binlerce yıldır) Türk gittiği yeri yurt yapıyor, çizdiğini bayrak sayıyor.

Yine gördük ki yurdu ile bayrağı işgâl/istîlâ altında olanlar doğal olarak dillerini koruyor, yaşatıyor.

Öyleyse karşımızdaki kirliliği körlük olarak adlandırmak da yanlış olmuyor.

Büyük Türk Ulusuna olan umut, inanç ancak kaygılarımla…

Yorumlar (0)