Atilla İlhan’ın Yorgun Serüvenci Şiirinin Tahlili

Atilla İlhan’ın Yorgun Serüvenci Şiirinin Tahlili

Atilla İlhan’ın Yorgun Serüvenci Şiirinin Tahlili

ben yeşil bir su içtim on sekiz

emirgan’da içtim temmuz’da

bütün karadeniz akıyordu

rüzgar çözülmüştü ay yoktu

işte ben klor içtim on sekiz

bıyıklarımdan damlata damlata

büyük rezilliğimizi içtim

saat yirmi bir demesin içim çöl

gözlerimi mumlar gibi söndürüyorum

sarhoşlar gitti on sekiz gitti

İstinye’de gemiciler kahvesindeyim

avuçlarımda kuru kafa işareti

oksijeni eksik başka bir gökteyim

başka bir karanlığa kan veriyorum

az sonra böbreklerim dökülecek

yabancı bir ıslık elektriklerde

rüzgar dudaklarımı kesiyor

şimdi git on beş yıl önce gel

yalnızlar sokağında bekliyorum

tırnak uçlarımdan kan sızıyor

kan burun deliklerimden sızıyor

bütün camlarım kırılmış yorgunum

bir elektrikli gitar ulumaya görsün

aseton kokuları gelmesin gelmesin

bir kadın sesi boşalmasın kulaklarıma

plastik bir merih gecesindeyim

serüvenlerin tutsağıyım yenilmişim

çiğneyip tükürdüğüm yoksa korku mu

yoksa bıyıklarımı kirleten bu yeşil

fosforlu saat kadranlarına eğilmişim

akşam gazeteleri çıktı mı titremek

içimdeki filmin artık koptuğu mu

sen bakma bulutlandığıma on sekiz

s.o.s ne demek biliyorum unutmadım

çanların kimin için çaldığını unutmadım

yeşil bir su içmedim mi şekersiz

klor kokuyor klor elim ayağım

dinamit kasalarına giriyorum

Fransız afrikası’nda iş arıyorum

Cezayir’de kurşuna diziliyorum

ölüm sarhoşluğundan bıkmadım

kadehini kaldır on sekiz bir daha kaldır

yıkılsın bu temmuz bırak ayaklarına

kafesinden çıkar yürek diye taşıdığını

köprülerini at gemilerini batır

ellerini ellerimin üstüne koy on sekiz

sen de bir ıslık uydur devrik ıslığıma

ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı

ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz

A. Yorgun Serüvenci Şiirinin Biçim Açıklaması

Yorgun serüvenci şiiri bir baş kaldırı edasıyla yazılmıştır, bunu şiirde, büyük küçük harflerin ve noktalama işaretlerinin kullanılmamasından anlayabiliyoruz.

Şiir modern tarzda ve serbest ölçüyle yazılmıştır.

Bentlerle kurulan bu şiirin şair tarafından oluşturulmuş bir kafiye atması vardır.

Ölçüsü: Serbest ölçü: 1.mısra 10 heceden oluşurken 2,3,4,5 mısralar dokuz hecedir.6.mısra on bir heceden oluşmaktadır. Bu da şiirin serbest ölçüyle yazıldığını gösterir.

Nazım birimi: Bent

Nazım Şekli: Serbest nazım.

Tema: Başkaldırı ve karamsarlık.

B. Yorgun Serüvenci Şiirinin Anlam Açıklaması

ben yeşil bir su içtim on sekiz

emirgan’da içtim temmuz’da

bütün karadeniz akıyordu

rüzgar çözülmüştü ay yoktu

işte ben klor içtim on sekiz

bıyıklarımdan damlata damlata

büyük rezilliğimizi içtim

Şair yukarıdaki satırlarda abartılı olarak kendi hayatından örneklerle toplumun içinde bulunduğu durumu ortaya koymaya çalışıyor. Zaten Attila ilhan’ın şiirlerinde toplumsal gerçekçilik ve romantizm unsurları oldukça fazladır. İlk mısrada “ben yeşil bir su içtim on sekiz” burada şair içtiği içkiyi yeşil suya benzetiyor ve yine bu sudan abartılı olarak içişinden söz ediyor “işte ben klor içtim on sekiz bıyıklarımdan damlata damlata büyük rezilliğimizi içtim”

saat yirmi bir demesin içim çöl

gözlerimi mumlar gibi söndürüyorum

sarhoşlar gitti on sekiz gitti

İstinye’de gemiciler kahvesindeyim

avuçlarımda kuru kafa işareti

oksijeni eksik başka bir gökteyim

başka bir karanlığa kan veriyorum

az sonra böbreklerim dökülecek

yabancı bir ıslık elektriklerde

rüzgar dudaklarımı kesiyor

şimdi git on beş yıl önce gel

yalnızlar sokağında bekliyorum

tırnak uçlarımdan kan sızıyor

kan burun deliklerimden sızıyor

bütün camlarım kırılmış yorgunum

bir elektrikli gitar ulumaya görsün

aseton kokuları gelmesin gelmesin

bir kadın sesi boşalmasın kulaklarıma

plastik bir merih gecesindeyim

serüvenlerin tutsağıyım yenilmişim

Şair duygularını anlatırken yine abartı ve şiddet unsurlarını kullanarak devam ediyor. Burada artık yorgunluğundan söz ediyor, bir karamsarlık hakim duygularına “şimdi git on beş yıl önce gel yalnızlar sokağında bekliyorum” bu karamsar ve yorgun havayı biçimsel olarak tasvir ediyor “tırnak uçlarımdan kan sızıyor kan burun deliklerimden sızıyor” hayatının geliş ve gidişlerinin sonunda artık yorulduğunu ve yenildiğini belirtiyor.

çiğneyip tükürdüğüm yoksa korku mu

yoksa bıyıklarımı kirleten bu yeşil

fosforlu saat kadranlarına eğilmişim

akşam gazeteleri çıktı mı titremek

içimdeki filmin artık koptuğu mu

sen bakma bulutlandığıma on sekiz

s.o.s ne demek biliyorum unutmadım

çanların kimin için çaldığını unutmadım

yeşil bir su içmedim mi şekersiz

klor kokuyor klor elim ayağım

dinamit kasalarına giriyorum

Fransız afrikası’nda iş arıyorum

Cezayir’de kurşuna diziliyorum

ölüm sarhoşluğundan bıkmadım

Yine şair abartılı olarak soyut olan bir şeyi somutlaştırarak bulunduğu durumdan kaynaklanan bir rahatsızlık bir memnuniyetsizlik tavrı ortaya koyuyor. Yine içtiği içkiden bahsediyor ve içkinin muhteviyatını açıklıyor. Korkularından çekinmeden yoluna devam ettiğini aynı yerde olayların gerçekleştiğini ifade ediyor.

kadehini kaldır on sekiz bir daha kaldır

yıkılsın bu temmuz bırak ayaklarına

kafesinden çıkar yürek diye taşıdığını

köprülerini at gemilerini batır

ellerini ellerimin üstüne koy on sekiz

sen de bir ıslık uydur devrik ıslığıma

ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı

ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz

Bu mısralarında şair: kendi sosyalist görüşü doğrultusunda bir baş kaldırıyı resimleştiriyor ve birlik olup beraber yürümeye davet ediyor. Şair yukarıdaki satırlarda hep kendi yaptıklarından söz ediyor ama son satırlarda artık beraber yapılan bir işten çoğul eki kullanarak sonlandırıyor şiiri “ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz”.

C. Yorgun Serüvenci Şiirinin Dil ve Anlatım Özellikleri

Şair bilinen dil kaidelerini yıkmış, kendine has bir dil anlayışı ortaya koymuştur. Cümle nerede başlıyor nerede bitiyor pek anlaşılmıyor. Kısa cümleler kurmuş, anlam bir mısrada bitmiyor. Devam ediyor. Sanatlı bir anlatımdan ziyade gündelik yaşamın sıradan insanların gündelik konuşma tarzlarını şiire yansıtmış.

Şiirde bir başkaldırı üslubu hakim. İsyan ve aykırılık ifade eden cümleler kullanılmış.

İmla ve noktalama işaretleri kullanılmamış.

Süslü ve sanatlı anlatım yerine sade ve anlaşılır bir dil kullanmış.

Ç. Yorgun Serüvenci Şiirinde Zihniyet

Şiir ıı. Dünya savaşının insan üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerin izlerini taşıyor. savaşların insan üzerinde bıraktığı olumsuz etki bir başkaldırının ortay çıkmasına sebep oluyor. bu anlayış şiirde de kendini gösteriyor. Her şeye isyan eden şair karamsarlık içine düşmüş.

D. Yorgun Serüvenci Şiirinde Gelenek:

Maviciler akımının en önemli temsilcisi olan Atiila İlhan’ın bu şiiri toplusal gerçekçilik akımın etkisiyle oluşturulmuştur. Toplumsal gerçekçiler şiirde bir başkaldırı ve isyan anlayışı ile düşüncelerini ortay koyma yolunu seçerler. Bu şiirde isyan düşüncelerini bir başkaldırı şeklinde ortay koymuş.

E. Atilla İlhan’ın Hayatı, Sanatı ve Edebi Kişiliği

15 Haziran 1925’te Menemen’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat’ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı’nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946’ta mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı kendi imkanlarıyla yayınladı.

Paris Yılları

1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nazım Hikmet’i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris’e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye’ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Sansaryan Han’daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Bir kaç kez gözaltına alındı.

İstanbul – Paris – İzmir Üçgeni

1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca Paris’e tekrar gitti. Fransa’daki bu dönem Attilâ İlhan’ın Fransızca’yı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950’li yılları İstanbul – İzmir – Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953’te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar.

Sanatta Çok Yönlülük

1957’de gittiği Erzincan’da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul’a dönüş yapan Attilâ İlhan sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960’ta Paris’e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir’de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bıçağın Ucu yayınlandı. 1968’te evlendi, 15 yıl evli kaldı.

İstanbul’a Dönüş

1973’te Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını üstlenerek Ankara’ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak ‘ı Ankara’da yazdı. 81’e kadar Ankara’da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşti. İstanbul’da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi’nde sürdürmektedir. 1970’lerde Türkiye’de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

Atilla İlhan'ın Eserleri

Romanları

Sokaktaki Adam (1953)

Zenciler Birbirine Benzemez (1957)

Kurtlar Sofrası (1963)

Aynanın İçindekiler

Bıçağın Ucu (1973)

Sırtlan Payı (1974)Yunus Nadi Roman Armağanı

Yaraya Tuz Basmak (1978)

Dersaadet’te Sabah Ezanları (1981)

‘O Karanlıkta Biz’ (1988)

Fena Halde Leman (1980)

Haco Hanim Vay (1984)

Deneme ve anı

Abbas Yolcu (gezi notları) (1957)

Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler (1985)

Anilar ve Acilar

1.Hangi Sol (1970)

2.Hangi Batı (1972)

3.Hangi Seks (1976)

4.Hangi Sağ (1980)

5.Hangi Atatürk (1981)

6.Hangi Edebiyat (1993)

7.Hangi Laiklik (1995)

Atilla İlhan’ in Defteri

1.Faşizmin Ayak Sesleri (1975)

2.Batı’nın Deli Gömleği (1981)

3.Gerçekçilik Savaşı (1980)

4.Sağım Solum Sobe (1985)

5.Ulusal Kültür Savaşı (1986)

6.Aydınlar Savaşı (1991)

7.Kadınlar Savaşı (1992)

8.’İkinci Yeni’ Savaşı (1983)

9.Sosyalizm Asıl Şimdi (1991)

Senaryoları

Ver Elini İstanbul

Rıfat Diye Biri

Yalnızlar Rıhtımı

Şoför Nebahat

Devlerin Öfkesi

TV Filmi :

Paranın Kiri (1979)

TV Dizileri :

Sekiz Sütuna Manşet (1982)

Kartallar Yüksek Uçar(1983)

Yarın Artık Bugündür (1986)

Yıldızlar Gece Büyür (1992)

Teleflaş

Şiirleri

Duvar (1948)

Sisler Bulvarı (1954)

Yağmur Kaçağı (1955)

Ben Sana Mecburum (1960)

Bela Çiçeği (1961)

Yasak Sevişmek (1968)

Tutuklunun Günlüğü (1973) – 1973-74 TDK Şiir Ödülü

Böyle Bir Sevmek (1977)

Elde Var Hüzün (1982)

Korkunun Krallığı (1987)

Ayrılık Sevdaya Dahil (1993)

Atilla İlhan'ın fikirleri

Atilla ilhanın Varşova paktı gibi Rusya Hint Çin birliği bir fikri düşüncesi bulunmaktadır.

Aşk

” Aşk suç ortaklığıdır.”

Attila İlhan aşkı bir eğitim olarak nitelendiriyor. Aşık olmak, cinsellik bunların tümünün öğrenilebilir şeyler olduğunu savunuyor. Aşkı çok çıplak tarif etmek gerektiğindeyse; cinsel çekimin yüceltilmesi olarak nitelendiriyor.

Yorumlar (0)