Hürriyet Kasidesinin Tahlili, Hürriyet Kasidesinin İncelemesi

Hürriyet Kasidesinin Tahlili

Hürriyet Kasidesi
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı Hükûmetten
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez iânetten
Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten
Vücudun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandır
Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten
Mûini zâlimin dünyâda erbâb-ı dena’ettir
Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten
Hemân bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fâniye
Hayâtın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten
Nedendir halkta tûl-i hayâta bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emânetten
Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendini nefsinden de âr eyler melâmetten
Felekden intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyîd-i gayret müstefid olmak nedâmetten
Durur akâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsâr rahmet ihtilâf-ı re’y-i ümmetten
Eder tedvîr-i âlem bir mekinin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten
Kazâ her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütür etme sakın milletdeki zâ’f u betaetten
Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdâmı
Felekte baht utansın bî-nâsib erbâb-ı himmetten
Ziya dûr ise evc-i rif’âtinden ıztırârîdir
Hicâb etsün tabiat yerde kalmış kabiliyetten
Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim
Muhammerdir ser-â-pâ mâyemiz hûn-ı şehadetten
Biz ol âli-himem erbâb-ı cidd ü içt,hadız kim
Cihân-girâne bir devlet çıkardık bir aşiretten
Biz ol ulvi nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezâr ehven gelir hâk-i mezelletten
Ne gam pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten
Kemend-i can-güdâzı ejder-i kahr olsa cellâdın
Mücerrahdır yine bin kere zincir-i esâretten
Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten
Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten
Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâze dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten
Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükûmetten
Civân-merdân-ı milletle hazer gavgadan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
Ne mümkün zulm ile bî-dâd imhâ-yı hürriyet
Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten
Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sîr-i sıkletten
Ne efsûnkâr imişsin âh didâr-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin tâ edeb dür olmasın enzâr-ı ümmetten
Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmîd-i istikbâl
Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye’s ü mihnetten
Senindir devr-i devlet hükmünü dünyâya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfz eylesin her türlü âfetten
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
                                     Namık Kemal
Günümüz Türkçesiyle
Hürriyete Övgü
1. Çağın değer yargılarının doğruluktan ve samimiyetten sapmış olduğunu görerek kendi isteğimiz ve onurumuzla hükümet kapısından (görevinden) ayrıldık.
2. Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz; mert olanlar zavallılara yardım etmekten el çekmez.
3. Millet değersiz görülüyorsa şanına eksiklik gelir sanma; cevher (öz, değerli maden) yere düşmekle değerinden hiçbir şey kaybetmez.
4. Bedenin mayası vatan toprağıdır, bu nedenle vatan yolunda acı ve sıkıntı çekmekten üzüntü duyulmaz.
5. Zalimin yardımcısı dünyada alçak ve rezil kimselerdir; insafsız avcıya yardım etmekten zevk alan köpektir.
6. Hayatın değerini, şöhretin güzelliğinden yüksek tutanlar, kalıcı mutluluğu geçici zevklere tercih eder.
7. Halkta hayatın uzamasına bunca düşkünlük nedendir? İnsan kendisine verilen emaneti koruyacağına niçin ondan menfaat (çıkar) beklemektedir?
8. Dünyada kendini herkesten alçak gören kişi ayıplanmaktan utanır, ancak kendi nefsinden (öz, kişilik) utanmaz.
9. Akıllı kişiler için, yaptıklarından (hatalarından) pişman olup çalışmalarını arttırmaları felekten (talih, baht) intikam almak demektir.
10. Başarının değeri milletin gönül birliğinde durur; rahmet (bolluk) eserleri inananların farklı görüşlerini ortaya koymaları ve tartışmalardan çıkar.
11. iktidar sahibinin azim gücü dünyanın düzene girmesini sağlar. Dayanma gücü olanlarınsa ayaklarını sağlam basmasıyla dünya titrer.
12. Kader her feyzini (bolluk, bereket), her yardımını belli bir zaman için saklar; milletteki zayıflıktan ve gevşeklikten sakın korkma.
13. Zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü suç değildir; bu dünyada kısmetsiz himmet (gayret, çalışma, emek) sahiplerinden talih utansın.
14. Işık yüksekliğin doruğundan uzaksa bu mecburiyettendir; tabiat, yerde sürünen yetenekten utansın.
15. Biz o Osmanlı boyunun ulu soyundanız ki mayamız bütünüyle şehitlik kanıyla karılmıştır.
16. Biz öyle gayretli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki küçük bir aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet çıkardık.
17. Biz öyle yüce yaradılışlı bir milletiz ki hamiyet (bir insanın yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası) meydanında ayaklar altında toprak olmaktansa ölmek daha iyi gelir.
18. Hürriyet kavgası korkulu bir ateş olsa da dert değil; kaçar mı mert olan bir can için gayret (mücadele) meydanından?
19. Cellâdın can yakan kemendi acımasız bir yılan olsa da yine de bin kere daha iyidir esaret zincirinden.
20. Felek (talih, baht) her türlü eziyet sebeplerini toplasın gelsin, hizmet yolundan dönersem kahpeyim (dönek).
21. Bu yolda çektiğim sıkıntılar, acılar anılsın ki bunun en küçük zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan iyidir.
22. Vatan vefasız, alaycı, nazlı bir sevgiliye dönmüş ki aşkına sadık (bağlı) olanları ayrılık acısından ayırmaz olmuş.
23. Ben korkudan, yalvarma ve yakarmadan uzağım; benim için görevim çıkarlarımdan, hakkım da hükümetin garazından (kötü niyet) üstündür.
24. Milletin yiğitleriyle kavga etmekten sakın ey adaletsiz! Senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.
25. Zulümle, işkenceyle hürriyeti ortadan kaldırmak mümkün değildir; eğer gücün yetiyorsa insanlıktan idraki kaldırmaya çalış.
26. Gönülde çalışma cevheri (öz, değerli taş) elmas cevherine benzer; baskının şiddetinden, ağırlığın etkisinden ezilmez.
27. Ey hürriyetin güzel yüzü sen ne büyüleyiciymişsin! Gerçi kurtulduk esaretten ama bu kez de senin aşkının esiri olduk.
28. Şimdi kalbi fethedecek güç sendedir, güzelliğini gizleme; güzelliğin milletin bakışlarından sonsuza dek uzak kalmasın.
29. Ey geleceğin umudu! Sen ne can dostuymuşsun; dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılardan kurtaran sensin.
30. Hükmetme çağı şimdi senindir, hükmünü dünyaya duyur; Allah bahtının açıklığını (ikbal) her türlü beladan korusun.
31. Gezdiğin güzel sahralar (kır, ova, çöl) zulmün köpeklerine kaldı; uyan artık ey yaralı aslan bu gaflet (dalgınlık, boş bulunma) uykusundan.
Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi
Nazım birimi: Şiirin nazım birimi beyittir.
Şiirin ölçüsü: Şiir, aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
Şiirin kalıbı: Şiir, “mefâilün / mefâilün /mefâilün / mefâilün” kalıbıyla yazılmıştır. (Açık heceler nokta (.), kapalı heceler çizgi ( - ) ile gösterilir.)
Uyak şeması: Şiirin uyak şeması, a a / b a / c a / d a / … şeklinde devam eder.
Ahenk Unsurları (Uyak ve Redifler)
--- selametten
--- hükûmetten
--- ianetten
--- kıymetten
--- mihnetten
--- hizmetten
--- şöhretten
--- emânetten
--- melâmetten
--- nedâmetten
--- ümmetten
--- metanetten
--- betâetten
--- himmetten
--- kâbiliyetten
--- şehadetten
--- aşiretten
---mezelletten
--- gayretten
--- esâretten
--- azîmetten
--- sadâretten
--- gurbetten
--- hükûmetten
--- hamiyetten
--- âdemiyetten
--- sıkletten
--- esâretten
--- ümmetten
--- mihnetten
--- âfetten
--- gafletten
ten” ler redif; “et” ler tam uyaktır
Şiirdeki diğer ahenk unsurları: Şiir boyunca aliterasyon ve asonanslar kullanılmıştır. Ünsüzlerin yinelenmesiyle (t, m, k…gibi) aliterasyon; ünlülerin (a, e, i…gibi) yinelenmesiyle asonans yapılmıştır.
Şiirin teması: Hürriyettir.
Şiirin Dil ve Anlatımı
Şiirde Türkçe kelimelerin yanında Arapça, Farsça kelime ve tamlamaların da sıkça kullanıldığı görülür. Ancak dönemine göre sade ve anlaşılır bir dille yazıldığı söylenebilir. Dönemin şairlerinin çoğu süslü, anlaşılması zor, Arapça, Farsça kelimelerin bol kullanıldığı, sanatlı bir dil kullanıyordu. Oysaki Namık Kemal, şiirlerinde pek uygulayamasa da dilde sadeleşmeyi savunuyor ve eserlerini bu doğrultuda yazıyordu.
Divan edebiyatı kasidelerinden farklı bir yapısı olan Hürriyet Kasidesi’nin dil ve anlatımı da diğer kasidelerden farklıdır. Şair, devlet büyüklerine övgü olarak yazılan ve her beyitin kendi içinde anlamlı olduğu kaside anlayışını yıkmış, hürriyet gibi birkavramı konu bütünlüğü içersinde işlemiştir.
Şiirin İçerik Yönünden İncelenmesi (Açıklama – Yorum)
1. Beyit
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı Hükûmetten
(Çağın değer yargılarının doğruluktan ve samimiyetten sapmış olduğunu görerek kendi isteğimiz ve onurumuzla hükümet kapısından (görevinden) ayrıldık.)
Osmanlı devlet yönetim biçiminde; yöneticilerin bir göreve getirilmeleri ya da görevden alınmaları padişah emriyle mümkündü. Görevden alınmadıkça hiçbir yönetici görevini bırakmayı aklına bile getirmezdi. İkbalin (yüksek makama erişme) neredeyse tamamen devlet kapısında olduğu bir dönemde şair, yaşadığı çağın değer yargılarının, doğruluktan sapmış olduğunu görüyor ve görevinden kendi isteğiyle ayrılıyor. Bu görevden ayrılış, irade sahibi bir kişinin duruşunu yansıtmaktadır. Şair, geçerli olana uymak ve rahat yaşamak yerine, doğru olanı yapmak ve zorluklarla mücadele etmeyi seçmiştir.
2. Beyit
 Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez iânetten
(Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz; mert olanlar zavallılara yardım etmekten el çekmez.)
Şair, bu beyitte insanlık ölçüsü olarak halka hizmeti görüyor. Halka hizmet, yüksek mevkilerin sunacağı bir fırsat değil, insan olmanın gereğidir. Güçlünün yanında olmak kolay, mazlumun yanında olmak, onlara yardım etmek zordur. Mert olan zalimin karşısında, mazlumun yanında olmaktan çekinmez ve zorluklardan kaçmaz.
3. Beyit
Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten
(Millet değersiz görülüyorsa şanına eksiklik gelir sanma; cevher yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez.)
Bu beyitte olması gerekenle, olanın karşılaştırılması yapılmaktadır. Değerli maden ya da taşlar nasıl ki yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmiyorsa, büyük bir millet de zorlu günler geçirdiği için veya yönetenler tarafından küçük görüldüğü için değerinden bir şey kaybetmez. Burada kastedilen şairin yaşadığı Osmanlının gerileme dönemidir. Şaire göre, bu dönemde çekilen sıkıntıların nedeni millet değil, yöneticilerdir.
4. Beyit
Vücudun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandır
Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten
(Bedenin mayası vatan toprağıdır, bu nedenle vatan yolunda acı ve sıkıntı çekmekten üzüntü duyulmaz.)
Bu beyitte şairin vatan sevgisi doruk noktasına çıkıyor. İnsan topraktan yaratılmıştır, toprak üzerinde yaşamını sürdürür ve tekrar toprağa dönecektir. Toprakların en kutsalı vatan toprağıdır. İnsan eğer vatan için ölür ve bu yolda toprak olursa, bu onun için bir kayıp değil kavuşmadır. Bu nedenledir ki vatan yolunda çekilen acı ve sıkıntılar için üzülmek bir vatansevere yakışmaz.
5.Beyit
Mûini zâlimin dünyâda erbâb-ı dena’ettir
Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten
(Zalimin yardımcısı dünyada alçak ve rezil kimselerdir; insafsız avcıya yardım etmekten zevk alan köpektir.)
Köpekler insana en yakın hayvanlardır. Hiç tereddüt etmeden, sahipleri ne isterse yapar, karşılığında da karınları doyar. Onlar sahibinin iyi ya da kötü yaptığını düşünmez, sadece emredileni yapar. İnsanlarda ise idrak ve düşünce gücü vardır. İyiyle kötüyü ayırabilir, doğru olanı seçerler. Ancak bazı insanlar, çıkarları için, düşünmeden istenileni yerine getirir. Şair, buradan yola çıkarak halka zulmedenlere yardımcı olmanın köpeklikten farkı olmadığını dile getiriyor. Şair, bu beyitte köpek kelimesini aşağılama anlamında kullanıyor.
6. Beyit
Hemân bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fâniye
Hayâtın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten
(Hayatın değerini, şöhretin güzelliğinden yüksek tutanlar kalıcı mutluluğu geçici zevklere tercih eder.)
Her insan dünyaya bir iz bırakmak için gelir. Ancak bazı insanlar ün, para ve geçici zevkler için hayatın gerçek anlamını hiçe sayarlar. Hayatı gerçek anlamda yaşamak ve kalıcı bir iz bırakabilmek için dünya zevklerini bir tarafa bırakarak gerekir. Bu nedenle hayatın değerini anlayanlar, geçici zevklere önem vermez.
7. Beyit
Nedendir halkta tûl-i hayâta bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emânetten
(Halkta hayatın uzamasına bunca düşkünlük nedendir? İnsan kendisine verilen emaneti koruyacağına niçin ondan menfaat (çıkar) beklemektedir?)
Şair, bu beyitte insanların uzun yaşama konusundaki ısrarını anlayamıyor. Can Allah’ın insana verdiği bir emanettir. Öyleyse ölüm korkusuyla yaşamanın bir anlamı yoktur. Şair, dünyadaki çıkarları için mücadeleden kaçanlara seslenerek, gerekirse insanın idealleri için canını vermesi gerektiğini söylüyor.
8. Beyit
Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendini nefsinden de âr eyler melâmetten
(Dünyada kendini herkesten alçak gören kişi ayıplanmaktan utanır, ancak kendi nefsinden (öz, kişilik) utanmaz.)
İnsan, sırf başkaları ayıplayacak diye bazı davranışlardan kaçınıyor ve kendi kendinden utanmıyorsa, o kişi her fertten daha alçaktır. Çünkü insan önce kendine karşı dürüst olmalı ve kendinle hesaplaşmayı bilmelidir. Bu da ancak temiz ahlak ve vicdan sahibi insanların göstereceği bir davranış biçimidir.
9. Beyit
Felekden intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyîd-i gayret müstefid olmak nedâmetten
(Akıllı kişiler için, yaptıklarından (hatalarından) pişman olup çalışmalarını arttırmaları felekten (talih, baht) intikam almak demektir.)
Şaire göre, her insan hata yapabilir. Önemli olan, bu hatalardan ders çıkarıp doğruyu bulmaktır. Dünya, cazibesiyle insanları hata yapmaya, sunduğu imkânlarla tutkularının esiri olmaya zorlayabilir. Akıllı insanların yapacağı şey ise hatalardan ders çıkarmak, cazip olanı değil, doğru olanı yapmaktır.
10. Beyit
Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsâr rahmet ihtilâf-ı re’y-i ümmetten
(Başarının değeri milletin gönül birliğinde durur; rahmet (bolluk) eserleri inananların farklı görüşlerini ortaya koymaları ve tartışmalardan çıkar)
Şaire göre, başarının sırrı milletin gönül birliğindedir. Ancak bu körü körüne, her söylenene uymak anlamına gelmez. İnsanlar önce bir araya gelir, herkes görüşünü bildirir, tartışmalar ve çatışmalar olur. Karar verildikten sonra da birlikte hareket edilir. Başarıya ancak bu şekilde ulaşılır. Çünkü tartışma sırasında birinin görmediğini başkası görür, birinin yanlışını başkası bulur, bu şekilde doğruya ulaşılır. Doğru bulunduktan sonra birlik ve beraberlik içinde hareket edilirse, onun önünde hiçbir güç duramaz.
11. Beyit
Eder tedvîr-i âlem bir mekinin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten
(İktidar sahibinin azim gücü dünyanın düzene girmesini sağlar. Dayanma gücü olanlarınsa ayaklarını sağlam basmasıyla dünya titrer.)
Şaire göre, gerçek güç iktidar sahiplerinde değil, metanet sahibi olanlarda, yani dayanma gücü olan irade sahiplerindedir. Zorluk karşısında geri çekilen, zulmün önünde baş eğen, küçük hesap ve çıkarları peşinde koşanlar, hiçbir zaman yönetimde başarılı olamaz. İrade sahibi olan ve öncülük yapma cesareti gösterenler, dünyanın biçimlenmesinde etkin rol oynayabilir. Bu nedenle metanet sahibi kişiler, ayağını yere sağlam basmalı, zorluklar karşısında dik durmasını bilmelidir.
12. Beyit
Kazâ her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütür etme sakın milletdeki zâ’f u betaetten
(Kader her feyzini (bolluk, bereket), her yardımını belli bir zaman için saklar; milletteki zayıflıktan ve gevşeklikten sakın korkma.)
Nasıl ki insanların iyi ve kötü günleri oluyorsa; milletlerin de iyi ya da kötü, rahat ya da zorlu günleri olabilir. Bir milletin zor ve kötü günler yaşaması, zayıflık ve gevşekliğin pençesine düşmesi, kalıcı bir durum değildir. Kader, iyilik ve bolluk günlerini belli bir zamana saklar, günü gelince de ortaya çıkarır. Önemli olan umutsuzluğa kapılmadan bu zorluklara direnmesini bilmektir.
13. Beyit
Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdâmı
Felekte baht utansın bî-nâsib erbâb-ı himmetten
(Zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü suç değildir; bu dünyada kısmetsiz himmet (gayret, çalışma, emek) sahiplerinden talih utansın.)
Aslan, gücü ve cesareti temsil eder. Şair, kendini milletiyle bütünleştirerek aslana benzetiyor. Ancak bazen aslanlar da tuzağa düşebilir. Eğer aslan zincire vurulmuşsa, yani özgürlüğü ve hareket kabiliyeti elinden alımmışsa bu onun suçu değildir. Bundan utanması gereken birileri varsa, onlar devlet yönetimini elinde tutanlardır. Çünkü onlar ellerindeki yetkileri doğru ve yerinde kullanma yeteneğine sahip değillerdir.
14. Beyit
Ziya dûr ise evc-i rif’âtinden ıztırârîdir
Hicâb etsün tabiat yerde kalmış kabiliyetten
(Işık yüksekliğin doruğundan uzaksa bu mecburiyettendir; tabiat yerde sürünen yetenekten utansın.)
Şair bu beyitte, “ziya” yani ışık kelimesini aydınlar için kullanıyor. Ülke yönetiminde söz sahibi olması gereken aydınlar, ya sürgüne gönderilmiş ya hapse atılmış ya da bütün yetkileri elinden alınmıştır. Bu durum, devleti ve milleti zayıf düşürmüştür. Işık, yüksekteyse etrafını aydınlatabilir, eğer yerlerde sürünüyorsa hiçbir yeri aydınlatamaz. Aydınlar da yetkili makamlara getirilirse ülkeye ve millete faydalı olabilirler.
15. Beyit
Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim
Muhammerdir ser-â-pâ mâyemiz hûn-ı şehadetten
(Biz o Osmanlı boyunun ulu soyundanız ki mayamız bütünüyle şehitlik kanıyla karılmıştır.)
Şair, gücünü Osmanlı soyundan aldığını vurguluyor. Büyük devlet olma yolunda çok kan dökülmüş, çok şehit verilmiştir. İşte şair, gücünün böyle büyük bir devlet kuran, ulu bir soydan geldiğini söylüyor.
16. Beyit
Biz ol âli-himem erbâb-ı cidd ü içt,hadız kim
Cihân-girâne bir devlet çıkardık bir aşiretten
(Biz öyle gayretli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki küçük bir aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet çıkardık.)
Şair, bir önceki beyitte belirttiği Osmanlı devletinin kuruluşunu vurgulamaya devam ediyor. Küçük bir boyken (aşiret) milletin gayreti, çalışkanlığı ve dayanma gücüyle ortaya bir dünya devleti çıkmıştır. Şair, gücünü böyle büyük bir milletten almaktadır.
17. Beyit
Biz ol ulvi nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezâr ehven gelir hâk-i mezelletten
(Biz öyle yüce yaradılışlı bir milletiz ki hamiyet meydanında ayaklar altında toprak olmaktansa ölmek daha iyi gelir.)
Şair, “biz” kelimesiyle kendisiyle milletini bütünleştiriyor ve böyle bir milletin ferdi olmaktan gurur duyduğunu söylüyor. Hamiyet meydanında ezilmektense ölmeyi tercih ediyor. Hamiyet; insanın yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabasıdır. Şair, “eğer insan bu değerlere sahip çıkamıyorsa ölmesi daha iyidir” diyor.
18.Beyit
Ne gam pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten
(Hürriyet kavgası korkulu bir ateş olsa da dert değil; kaçar mı mert olan bir can için gayret (mücadele) meydanından?)
Mücadelelerin en yücesi hürriyet yolunda verilen mücadeledir. Gerekirse insan bu yolda canını vermeyi dahi göze almalıdır. Böylesine büyük bir değer için can derdiyle mücadele meydanından kaçmak, mertliğe sığmaz. Mert olan, hiçbir mücadeleden ve zorluktan kaçmaz.
19. Beyit
Kemend-i can-güdâzı ejder-i kahr olsa cellâdın
Mücerrahdır yine bin kere zincir-i esâretten
(Cellâdın can yakan kemendi acımasız bir yılan olsa da yine de bin kere daha iyidir esaret zincirinden.)
Şaire göre, esir olarak yaşamaktansa bin kere ölmek daha iyidir. Bu beyitte, “zincir” esareti simgelemektedir. Esir olarak yaşayanlar, insan onuruna yakışmayan pek çok davranışa maruz kalır. Böyle yaşamaktansa bu yolda çeşitli zorluklara karşı mücadele etmek, çeşitli sıkıntılara katlanmak, gerekirse bu uğurda canını vermek yapılacak en onurlu davranıştır.
20. Beyit
Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten
(Felek her türlü eziyet sebeplerini toplasın gelsin, hizmet yolundan dönersem kahpeyim.)
Bu beyitteki “felek” baht, talih, şans anlamlarına gelmektedir. Beyitteki “kahpe” ise dönek anlamına gelir. Şair, hürriyet ve halka hizmet yolunda onu hiçbir engelin, hiçbir zorluğun durduramayacağını söylüyor. Eğer olur da yılgınlık gösterirse “dönek” olarak anılmasını istiyor. Şair, doğru bildiği yoldan asla dönmeyeceğini dile getiriyor.
21. Beyit
Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten
(Bu yolda çektiğim sıkıntılar, acılar anılsın ki bunun en küçük zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan iyidir.)
Hayatının büyük bir kısmını sürgünlerde ve zoraki devlet hizmetlerinde geçiren şair, yaptığı hizmetlerin, çektiği sıkıntıların unutulmamasını istiyor. Şaire göre, iyi yönde anılmanın en basit bir zevki bile devletin en üst kademeleri olan vezirlikten, sadrazamlıktan daha üstündür.
22. Beyit
Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâze dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten
(Vatan vefasız, alaycı, nazlı bir sevgiliye dönmüş ki aşkına sadık (bağlı) olanları ayrılık acısından ayırmaz olmuş.)
Şair, bu beyitte vatanı vefasız bir sevgiliye benzeterek “kişileştirme sanatı” yapmaktadır. Yine bu beyitte içi vatan aşkıyla dolu olanların, ondan ayrı kaldığı, sürgünde ya da yurtdışında yaşamak zorunda bırakıldıkları dile getiriyor.
23. Beyit
Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükûmetten
(Ben korkudan, yalvarma ve yakarmadan uzağım; benim için görevim çıkarlarımdan, hakkım da hükümetin garazından (kötü niyet) üstündür.)
Şair, bu beyitte devletin üst kademelerine çıkmak ya da bulunduğu mevkiden inmemek için yalvarıp yakaran, korkudan titreyen kişileri kınıyor. Kendisinde bu özelliklerin olmadığını dile getiriyor. Şaire göre, bu şekilde yüksek makamlarda bulunmaktansa sürgünlerde ve zorlu görevlerde bulunmak daha iyidir.
24. Beyit
Civân-merdân-ı milletle hazer gavgadan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
(Milletin yiğitleriyle kavga etmekten sakın ey adaletsiz! Senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.)
Şair, bu beyitte doğrudan saraya seslenir. Şairin üslubu sertleşir ve dönemin padişahını “adaletsiz” diye niteler. Onu zalimlikle suçlar ve hamiyet sahiplerinin karşısında durmaktan sakınmasını söyler. Bu bir cephe savaşı değil, bir maneviyat savaşıdır. Bu savaşı da ancak hamiyet sahipleri kazanabilir. Zalimlerin bu savaşı baskı ve zulümle kazanması mümkün değildir.
25. Beyit
Ne mümkün zulm ile bî-dâd imhâ-yı hürriyet
Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten
(Zulümle, işkenceyle hürriyeti ortadan kaldırmak mümkün değildir; eğer gücün yetiyorsa insanlıktan idraki kaldırmaya çalış.)
İnsanlardaki hürriyet aşkını zulümle, işkenceyle ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bir insan hapse atılabilir, çeşitli baskılara maruz kalabilir, ancak aklı ve ruhu asla hapsedilemez. İnsanlarda akıl ve idrak olduğu müddetçe hürriyet aşkı da olmaya devam edecektir. Bu güç insanın doğasında vardır ve asla yok edilemez.
26. Beyit
Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sîr-i sıkletten
(Gönülde çalışma cevheri (öz, değerli taş) elmas cevherine benzer; baskının şiddetinden, ağırlığın etkisinden ezilmez.)
Şair, bu beyitte çalışma gayretini elmasa benzetiyor. Elmas hem en değerli hem de en sert ve dayanıklı cevherdir. Bu değerli cevheri hiçbir güç ve baskı kıramaz, ezemez. İçinde çalışma gayreti olan kişiler de kolay kolay zorluklar karşısında yılmaz. Onların özündeki cevher baskı ve şiddetle yok edilemez.
27. Beyit
Ne efsûnkâr imişsin âh didâr-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
(Ey hürriyetin güzel yüzü sen ne büyüleyiciymişsin! Gerçi kurtulduk esaretten ama bu kez de senin aşkının esiri olduk.)
Bu beyitte hürriyet, büyüleyici bir güzelliğe sahip, güzel yüzlü bir sevgiliye benzetiliyor. Hürriyet öylesine güzeldir ki onu bir kez tanıyan bir daha bırakamaz, adeta büyülenir ve ona bağlanır. Esir ve esaret kelimeleri bu beyitte zıt anlamlarda kullanılarak şiire ayrı bir hava katmaktadır.
28. Beyit
Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin tâ edeb dür olmasın enzâr-ı ümmetten
(Şimdi kalbi fethedecek güç sendedir, güzelliğini gizleme; güzelliğin milletin bakışlarından sonsuza dek uzak kalmasın.)
Şair, bir önceki beyitteki anlamı, bu beyitte devam ettiriyor. Hürriyetin güzel yüzünü herkese göstermesini istiyor. Bütün milletin hürriyet aşkını tatmasını diliyor.
29. Beyit
Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmîd-i istikbâl
Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye’s ü mihnetten
(Ey geleceğin umudu! Sen ne can dostuymuşsun; dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılardan kurtaran sensin.)
Şair, çektiği bütün sıkıntılara ve yaşadığı zorluklara rağmen gelecekten umutludur. İşte bu gelecek umududur ki insana dayanma gücü verir, onu tüm üzüntülerinden arındırır. Şair, bu beyitte “geleceğin umudunu” kişileştirerek can dostuna benzetir.
30. Beyit
Senindir devr-i devlet hükmünü dünyâya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfz eylesin her türlü âfetten
(Hükmetme çağı şimdi senindir, hükmünü dünyaya duyur; Allah bahtının açıklığını (ikbal) her türlü beladan korusun.)
Şair, bu beyitte hürriyete övgüler yağdırmaya devam ediyor. Artık hürriyet çağına girilmiştir. Bu durdurulamaz bir akıştır. Şair, hürriyet yolunda her türlü engelin yıkılmasını ve sekteye uğramadan tüm dünyaya yayılmasını canı gönülden diliyor.
31. Beyit
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
(Gezdiğin güzel sahralar (kır, ova, çöl) zulmün köpeklerine kaldı; uyan artık ey yaralı aslan bu gaflet (dalgınlık, boş bulunma) uykusundan.)
Şair, bu beyitte milleti yaralı bir aslana benzetiyor. Bu aslan, gaflet uykusundadır. Yani ne durumda olduğunun farkında değildir. Bir uyanırsa önünde hiçbir güç duramayacaktır. Bir zamanlar atalarımızın at koşturduğu ovalarda şimdi meydanı boş bulan zalimler ve onların emrinden çıkmayan yardımcıları cirit atmaktadır. Ne zaman ki millet gaflet uykusundan uyanacak onlar da kaçacak yer arayacaktır.
İlk olarak “Besalet-i Osmaniyye ve Hamiyet-i İnsaniyye” adıyla yayınlanan şiir “Hürriyet Kasidesi” olarak tanınmıştır. Genel olarak bakıldığında şairin; hürriyet, hamiyet, zulümle mücadele, insan olmanın değeri, vatanseverlik, korku, çaresizlik, hak, adalet, millet, gelecek umudu, gayret, esaret gibi kavramlar üzerinde yoğunlaştığı görülür. Şair, vatan ve hürriyet üzerine edebiyatımızdaki en etkili şiirlerinden birini yazmıştır. Şairin yaşantısıyla da örtüşen dizeleri, şiiri daha da anlamlı kılar. Bu nedenlerden dolayıdır ki bu şiir, şairin akıllarda kalan en etkileyici şiiridir. Namık Kemal’e “vatan ve hürriyet şairi” denmesinin bir sebebi de budur.

Yorumlar (0)