Atatürk'ün Anıları, Doğru Konuşana Ödül

Atatürk'ün Anıları, Doğru Konuşana Ödül

Atatürk'ün Anıları, Atatürk'ün hayatı kısaca, Atatürk’ün anıları, Atatürk’ün hayatı ödev, ulu önder Atatürk'ün hayatı, Atatürk'ün hayatı uzun, Atatürk'ün hayatı özet, Atatürk'ün hayatı kısaca, Atatürk’ün hayatı resimli

Atatürk ile ilgili tüm yazıları okumak için tıklayınız: ATATÜRK

Atatürkün hayatı kısaca, Atatürk’ün anıları, Atatürk’ün hayatı ödev, ulu önder Atatürk ün hayatı, Atatürkün hayatı uzun,  Atatürkün hayatı özet, Atatürkün hayatı kısaca, Atatürk’ün hayatı resimli,

TDH - KOLAY ERİŞİMİ Türkçe Göktürkçe Edebiyat Türkçe Adlar Tarih Kökenbilgisi Türk Lehçeleri Yazım Kılavuzu Türk Dünyası PDF-DOC Sınav-Deneme SÖZLÜKLERİMİZ

DİL BİLGİSİ KOLAY ERİŞİMİ Dil Bilgisi Sıfatlar Belirteçler Anlam Bilgisi Kompozisyon İlgeçler Cümlede Anlam Nasıl yazılır? Bağlaçlar Paragrafta Anlam Noktalama İşaretleri Ünlemler Sözcükte Anlam Sözcük Bilgisi Eylemler Ses Bilgisi Yapım Ekleri Eylemsiler Yapı Bilgisi Adıllar Dil-Anlatım Yazım Bilgisi Adlar Edebiyat Anlatım Bozuklukları Ana Bet Atasözleri ve Deyimler TDH-Instagram Tivitır Feysbuk

...

Doğru Konuşana Ödül

Prof. Dr. Abdulgafur Acatay’dan*

Ben orman mühendisi olarak Kastamonu bölgesinde çalışıyordum. Atatürk 1925 tarihinde Kastamonu’ya geldiğinde vilayette bir toplantı yapmışlar ve her dairenin müdür ve ileri gelenleri, “Cumhuriyet’in ilanından sonra ne gibi aşamalar ve ilerlemeler oldu, eksiklerimiz nelerdir, sonuçları nasıldır?” gibi sualler sorarak, cevap istemiş ve noksanlıkları tespite çalışmışlardı. Fakat toplantıda her yetkili ayağa kalkıp ciddiyetten uzak bir şekilde Cumhuriyet dönemini övüyor, eskiden halimiz yürekler acısıydı, perişandık gibi dalkavukça ifadelerle Cumhuriyet devrini methedip, övgüler yağdırıyorlardı. Önceleri Atatürk bu konuşmaları ciddiyetle dinlerken sonraları üzüntülerini her hallerinden belli etmeye başlamış ve memurlara aynı sualleri alay ederek tekrar tekrar sorup, onlara aynı şeyleri tekrar tekrar anlattırmıştı. Fakat her hallerinden üzüldükleri ve kızdıkları belli oluyordu. Sıra bizim Orman Baş Müdürü Avni Bey’e geldi. Avni Bey çok zeki, akıllı ve konuşmaları olsun, hareketleri olsun çok kontrollü bir kişiydi. Durumu hemen fark etti. Sualler kendisine yöneltilince gayet soğukkanlı bir şekilde,

-“Paşam” dedi, “İnanın eskiden personelimizin bir kısmını tanımazdık. Zamanında aylıklarını veremezdik. Şimdi bütün personelimizi tanıyor, biliyor ve hak ettiklerini zamanında ödeyebiliyoruz. Fakat bir çok eksiklerimiz var.” diye bütün eksiklikleri sıraladı. Sonra konuşmaya şöyle devam etti:

-“Paşam, ormancılıkta emeğin meyvesi kısa zamanda alınmaz. Bizler elimizden geldiği kadar çalışıyoruz. Bu çalışmaların meyvelerini görmek için uzun bir zamana ihtiyaç var. Öyle zannediyorum ki, ileride iyi haberler vereceğiz, kalıcı ve güzel eserler sayılacak bir çalışmanın başlangıcındayız. Şimdiden kesin bir şey söylemek mümkün değildir.” diyerek bağladı.

Bu konuşma Atatürk'ün çok hoşuna gitmiş, bütün söylenen eksiklikleri tek tek not ettirmiş ve Ankara'ya gittiklerinde bu noksanlıkları yerine getirmeye çalışmışlardı.

Daha sonraları Atatürk, bu sözü ve özü doğru olan Avni Bey’i unutmamış, merkeze (Ankara) aldırmışlardı. Avni Bey, orada da ciddi çalışmalar yaparak Türk Ormancılığına unutulmayacak hizmetler ve eserler vermiştir.

* Orman fen memuru olduktan sonra 1924-29 yılları arasında Kastamonu’da, 1929-31 yılları arasında yeni kurulmakta olan Atatürk Orman Çiftliğinde çalışmıştır. 1931 yılında Almanya’ya yollanmış orada mühendislik ve doktora eğitimini alarak 1937 yılında yurda dönmüştür. O zaman ülkemize gelen Alman Akademisyenlerle beraber İstanbul Orman Fakültesini geliştirmiş, doçent ve profesör olmuştur.

Kaynak: Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul, Truva Yayınları, 4. Basım  Mart  2006, ISBN: 975-6237-37-6. Sayfa:137-138

Prof. Dr. Abdulgafur Acatay’dan*

Ben orman mühendisi olarak Kastamonu bölgesinde çalışıyordum. Atatürk 1925 tarihinde Kastamonu’ya geldiğinde vilayette bir toplantı yapmışlar ve her dairenin müdür ve ileri gelenleri, “Cumhuriyet’in ilanından sonra ne gibi aşamalar ve ilerlemeler oldu, eksiklerimiz nelerdir, sonuçları nasıldır?” gibi sualler sorarak, cevap istemiş ve noksanlıkları tespite çalışmışlardı. Fakat toplantıda her yetkili ayağa kalkıp ciddiyetten uzak bir şekilde Cumhuriyet dönemini övüyor, eskiden halimiz yürekler acısıydı, perişandık gibi dalkavukça ifadelerle Cumhuriyet devrini methedip, övgüler yağdırıyorlardı. Önceleri Atatürk bu konuşmaları ciddiyetle dinlerken sonraları üzüntülerini her hallerinden belli etmeye başlamış ve memurlara aynı sualleri alay ederek tekrar tekrar sorup, onlara aynı şeyleri tekrar tekrar anlattırmıştı. Fakat her hallerinden üzüldükleri ve kızdıkları belli oluyordu. Sıra bizim Orman Baş Müdürü Avni Bey’e geldi. Avni Bey çok zeki, akıllı ve konuşmaları olsun, hareketleri olsun çok kontrollü bir kişiydi. Durumu hemen fark etti. Sualler kendisine yöneltilince gayet soğukkanlı bir şekilde,

-“Paşam” dedi, “İnanın eskiden personelimizin bir kısmını tanımazdık. Zamanında aylıklarını veremezdik. Şimdi bütün personelimizi tanıyor, biliyor ve hak ettiklerini zamanında ödeyebiliyoruz. Fakat bir çok eksiklerimiz var.” diye bütün eksiklikleri sıraladı. Sonra konuşmaya şöyle devam etti:

-“Paşam, ormancılıkta emeğin meyvesi kısa zamanda alınmaz. Bizler elimizden geldiği kadar çalışıyoruz. Bu çalışmaların meyvelerini görmek için uzun bir zamana ihtiyaç var. Öyle zannediyorum ki, ileride iyi haberler vereceğiz, kalıcı ve güzel eserler sayılacak bir çalışmanın başlangıcındayız. Şimdiden kesin bir şey söylemek mümkün değildir.” diyerek bağladı.

Bu konuşma Atatürk'ün çok hoşuna gitmiş, bütün söylenen eksiklikleri tek tek not ettirmiş ve Ankara'ya gittiklerinde bu noksanlıkları yerine getirmeye çalışmışlardı.

Daha sonraları Atatürk, bu sözü ve özü doğru olan Avni Bey’i unutmamış, merkeze (Ankara) aldırmışlardı. Avni Bey, orada da ciddi çalışmalar yaparak Türk Ormancılığına unutulmayacak hizmetler ve eserler vermiştir.

* Orman fen memuru olduktan sonra 1924-29 yılları arasında Kastamonu’da, 1929-31 yılları arasında yeni kurulmakta olan Atatürk Orman Çiftliğinde çalışmıştır. 1931 yılında Almanya’ya yollanmış orada mühendislik ve doktora eğitimini alarak 1937 yılında yurda dönmüştür. O zaman ülkemize gelen Alman Akademisyenlerle beraber İstanbul Orman Fakültesini geliştirmiş, doçent ve profesör olmuştur.

Kaynak: Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul, Truva Yayınları, 4. Basım  Mart  2006, ISBN: 975-6237-37-6. Sayfa:137-138

Yorumlar (0)