Cümlenin Oluşumu ve Ögeleri

Cümlenin Oluşumu ve Ögeleri

Cümlenin Oluşumu ve Ögeleri

Bir düşünceyi, bir dilek ya da duyguyu sözle ve yazıyla anlatabilmemiz için en az iki öge gereklidir. Bunlardan biri, kendisinden söz ettiğimiz, anlatmak istediğ imiz şey, öteki de kendisinden söz ettiğ imiz şeyin ne olduğu ya da ne yaptığıdır. Sözünü ettiğimiz kiş i, varl ık ya da kavrama özne diyoruz. Öznenin ne olduğunu ya da ne yaptığını belirtip açıklayan ögeye de yüklem adını veriyoruz. İşte bir cümlenin oluş ması için en az bu iki ögeye gereksinim vard ır. Bunlar olmadan cümle kurulamaz, daha doğrusu yargı oluşamaz. İster istemez duygu, dilek ve düşüncelerimizi de dile getiremeyiz.

Şu tümcelere bakalım:

“Yolcular bindi. Tren kalktı. Annen geldi. Sen gelmedin.”

Bu cümlelerin hepsi de birer yargı birimidir. Hepsinde de yargının oluşması, cümlenin kurulması için zorunlu öge olan özne ve yüklem vardır. Bu zorunlu ögelere cümlenin temel ögeleri denir.

Yüklem: Cümlenin temeli yüklemdir. Yüklemsiz cümle kurulamaz. Cümleye giren sözcükleri, sözcük öbeklerini genellikle yüklemin durumu belirler. Şöyle ki dilimizde sözcükler anlatımı oluşturmak için tek tek kullanım alanına çıktığı gibi, kavramları açıklamak ya da belirtmek amacıyla belirli kurallara göre öbekleşerek de çıkarlar. Sözgelimi “yolcular” dediğimiz gibi, “İstanbul’a gidecek yolcular” da diyebiliyoruz. Böylece sözcükten büyük belirtme öbekleri oluşturuyoruz. Bir bakıma cümle de böyle bir öbekleşmenin ürünüdür.

Sözcüklerin birbirine bağ lanış ya da öbekleni ş biçimi belli bir kurala göre gerçekleşir. Şöyle ki Türkçe anlatımda yardımc ı ögeler önce, temel ögeler sonra gelir. Cümlenin temel ögesi de yüklem olduğu için genellikle yüklem sonda bulunur. Cümleye giren ya da girecek olan bütün sözcükleri, sözcük öbeklerini yüklem yönlendirir.

Yüklemler tek sözcükten oluşabileceği gibi, sözcük öbeği durumunda da olabilir. Şu örnekte olduğu gibi:

“Yatağa girerken, bir dergide okuduğum rakam sayma usulünü denemeye karar vermiş bulunuyordum.”

Özne: Belirttiğimiz gibi yüklemin bildirdiği iş i, oluş ve kılışı yapan ya da kendisiyle ilgili bir durumu üzerine alıp gösteren ögeye özne diyoruz. Özneler kimi durumlarda ayrı bir sözcükle belirtilmezler. Cümlenin yüklemi çekimli bir eylem, şahıs (kişi) takıları almış ekeylemse bu takılardan özne anlaşılabilir.

ad soylu sözcüklerden oluşurlar. Tek sözcük olabilecekleri gibi, sözcük öbekleri biçiminde de bulunabilirler: “En candan dostum öldü.” “Amerikalı, ünlü romancı, bir basın toplantısı yaptı.”

Tümleçler: Cümlenin oluşması için mutlaka gerekli olan ögelere temel ögeler demiştik. Ne ki düşündüklerimizi, isteklerimizi, duygu ve tasarılarımızı her zaman bu iki ögeyle (yüklem - özne) anlatamayız. Cümlelerimize başka ögeler de katarız, böylece anlatımı genişletiriz. Ne ki cümleye kattığ ımız bu ögeler, cümlenin oluş ması için zorunlu olmayan ögelerdir, salt anlat ımı boyutlandırmak için gerekir. Böyle ögelere yardımcı ögeler, bir başka terimle tümleçler diyoruz.

Anlatımı, cümle düzeyinde boyutlandırıp genişletmek için üç türlü tümlece zaman zaman cümlelerimizde yer veririz. Bunlardan biri düz tümleç (nesne)’dir. Düz tümleç, öznenin yaptığı işten etkilenen ya da etkilenen varlıkIa ilgili niteliği karşılayan ögedir: “Önce kurumuş dalları kestik.” Bu cümlede “kurumuş dalları” düz tümleçtir. Öznenin yaptığı, yüklemin belirttiği işten etkileniyor. Yüklemin anlamını bu yönelen tümlüyor.

Düz tümleçler de (nesneler) sonlarına durum takısı alıp almad ığına göre belirtili ve belirtisiz olmak üzere ikiye ayrılır: “İIkin ağacı budad ım.” cümlesinde ağacı belirtili düz tümleçtir. Çünkü, bilinen, belirli bir ağaçtan söz ediliyor. Oysa aynı cümle ş öyle olsaydı: “İlkin ağ aç budadım.” Bu kez ağaç sözcüğ ü belirtisiz düz tümleç olacaktı. Çünkü sözü edilen ağaç belirsiz bir varlığa göndermektedir bizi.

İster belirtili ister belirtisiz olsun düz tümleçlerin cümlede bulunması yüklem olan eylemin özelliğine bağlıdır. Yüklem geçişli bir eylemse cümleye düz tümleç girer, geçişsizse girmez.

Yüklemin anlamını yönelme, bulunma, ayrılma ve çıkma yönünden tümleyen, -e, -de, -den durum ekleriyle yükleme bağlanan sözcük ve sözcük öbeklerine de dolaylı tümleç diyoruz. Şu cümlede olduğu gibi:

“Hastayı, eski bir jip içinde, köydeki evinden sağlık ocağına götürüyorduk.”

Bu örnekte olduğu gibi, her yüklem -e’li, -de’li, -den’li tümleçleri tümüyle istemeyebilir. Bunların tümceye girmesi, yüklemi oluşturan eylemin durumuna bağlıd ır. Kimi eylemler -e’li ve -den’li dolaylı tümleç istemezken, kimileri -e’li, kimileri de hem -e’li hem de -den’li tümleç isterler.

Tümleçlerin bir bölümü de yüklemin anlamını zaman, nitelik, nicelik ya da durum yönünden tamamlar. Bu türden tümleçlere belirteç (zarf) tümleçleri diyoruz: “Akşam inerken, türkü söyleye söyleye köye vardık.”

Ögeler Arasındaki İlişkiler

Cümleyi oluşturan ögeleri ve bunların işlevini tanıma, doğru, sağlıklı cümle kurabilmemiz için gereklidir. Çünkü cümlelerimizdeki yanlışlıkların bir bölümü ögelerIe ilgilidir. Daha doğrusu bu ögeleri yerli yerinde kullanmama ya da bunlar arasında uyum sağlamama, ögeleri birbirine yanlış bağlama cümlelerimizin yanlış kurulmasına yol açar. Bu tür yanlışlıklardan kurtulmak için cümlelerimizi oluşturan ögelerin arasındaki uyuma, birbirlerine bağlanışına özen göstermeliyiz.

Özne - Yüklem Uygunluğu: Bir cümlede özne ile yüklemin kişi, tekillik ve çoğulluk yönlerinden tutarlı olu şuna uygunluk diyoruz. Sözgelimi, “Ben bütün gün kitap okudum.” cümlesinde özne birinci tekil ki şi (ben)’dir; buna bağlı olarak yüklem de (okudum) birinci tekil kişidir. Bu uyum, genel ve değişmez kuraldır. Ancak bunun dışında kimi durumlar vardır ki özne ile yüklem arasındaki tekillik, çoğulluk, kişi uygunluğu değişir. Bu değişiklikler nerelerde, ne zaman ortaya çıkar? Bunları tanımazsak ister istemez yanlışlıklara düşeriz. Başlıcalarını tanıyalım:

Bir cümlede özne bir topluluk adına konuşuyorsa yüklem birinci çoğul kişili olabilir: “Derslerimizde görsel araçlardan yararlanmaIıyız.” (Bu cümlede konuşan kişi öğretmenler adına konuşuyor.)

Özne bir kişi de olsa, övünme, böbürlenme, karşısındakini küçümseme amacıyla birinci çoğul kişi biçiminde düşünülmüşse yüklem de birinci çoğul kişili olur. Şu örnekte ki gibi: “Bizim böylesi sözlere karnımız tok, başka kapıya!” (Böbürlenme, karşısındakini küçümseme amacıyla oluşturulmuş cümle.)

Özne tek kişi de olsa alçakgönüllülük gösterme amacıyla “ben” yerine “biz” ya da “bizler” kullanıldı mı yüklem de birinci çoğul kişiye dönüşür: “Biz bu konuşmamızda ayrıntılara inmeden dilimizin söz dağarcığındaki değişmeleri ele alacağız.” (Konuşmacı ben demekten kaçınıyor.)

Konuşmada ve yazmada söze saygı, incelik anlamı katmak için sen yerine siz zamirini·kullanırız ya da böyle düşünürüz. Bu durumda yüklem de ikinci çoğul kişiye dönüşür: “Bu gece de bizde kalınız.” (Cümlede sen, siz biçiminde düşünülmüş.)

Üçüncü tekil kişilerde aşırı saygı gösterilmek amacıyla bir kişi de olsa, yüklem çoğul üçüncü kişiye dönüşebilir: “Büyük hala geldiler. Kapıyı aç ıyorlar.” (Cümlede sözü edilen tek kişidir. Ama aşırı saygı gösterme amacıyla yüklem çoğullaştırılmıştır.)

Özne bir organın ya da organdan çıkan bir nesnenin adıysa bu ad çoğul durumunda olsa bile yüklem tekil olur. Şu örneklerde olduğu gibi: “Yukarı kattan sesler, çağrışmalar geliyordu.” “Gözlerinden boşalan yaşlar, yanaklarından yuvarlanıyordu.”

Özne çoğul eylem adlarından oluşuyorsa. yüklem tekil olur. Şu örnekte olduğu gibi: “Sokakta gülüşmeler, bağrışmalar birbirine karışıyordu.”

Hayvan ve bitkiler özne görevinde ve çoğul durumda cümleye giriyorsa, yüklem tekil olur: “İki yabancının, yaklaştığını görünce köpekler havlamaya başladı.”, “Tepede ağaçlar biraz daha seyrek duruyor.”

Özne cansız varlıklardan oluşuyorsa, çoğul durumunda bulunuyorsa yüklem tekil olur: “Yamaçtan aşağı seller akıyordu.” Ancak cansız varlıklardan oluşan çoğul özneye kişilik kazandırmaya yönelik bir kullanım verilirse, yüklem de çoğullaşır: “Ağaçlar, caddeler sisin örtüsüne sarınarak gözden kayboldular.”

Çoğullaştırılmış zaman adları özne göreviyle kullanılırsa yüklem tekilleşir: “Günler, haftalar, aylar böyle geçti.”, “Dakikalar, saatler birbirini izledi.” Ancak özneye kişilik kazandırmaya yönelik kullanımlarda yüklem çoğullaşır: “Günler ne çabuk geçiyorlar.”

Tekil durumda bulunan ve özne göreviyle kullanılan topluluk adlarının yüklemleri de tekil olur: “Sürü dağıldı.”, “Kalabalık uzun süre bekledi.”

Cümlede birden çok özne varsa, öznelerden biri tekil ya da çoğul birinci kişi zamiri (ben, biz) ise, yüklem birinci çoğul kişi olur: “Uşak önde, ben arkada çıktık.”

Cümlede birden çok özne bulunursa, öznelerden biri tekil ya da çoğul ikinci kişi zamiriyse (sen, siz), yüklem çoğul ikinci kişi olur: “Ahmet, kardeşin Salih ve sen yarın bağa gideceksiniz.”

Cümlede birden çok özne bulunuyorsa, öznelerden biri tekil ya da çoğul üçüncü kişi zamiriyse (o, onlar) yüklem çoğul üçüncü kişi olur: “Babası, dayısı, o ve küçük hala bize geldiler.”

Cümlede birden çok özne bulunuyorsa, öznelerden her ikisi ya da üçü tekil ya da çoğul birinci, ikinci, üçüncü kişi zamiriyse (ben, biz, sen, siz, o, onlar), yüklem çoğul birinci kişi olur: “Siz de, o da ben de rahat ederiz.”

Özne-yüklem ilişkisi ya da uyumu doğru, sağlıklı cümle kurmanın temel koşullarından biridir. Aynı durum, tümleçler için de söz konusudur.

Tümleç-Yüklem Uygunluğu: Önce de belirttiğimiz gibi tümleçlerin türü ve niteliği, cümleye girişleri ya da girmeyişleri yüklemin niteliğine bağlıdır, Öyle ki sıra ya da bileşik yapılı cümlelerde başka ba şka tümleçler alması gereken birden çok yüklem birbirine bağ!anıyor. Bunlardan yalnız birinin tümleci yazılıyor. Bu tümleç öteki yüklemlerle de uyum sağlıyor mu, aralarında bir uygunluk var mı? diye düşünülmüyor. Bu da cümlelerde tümleç eksikliği diyeceğimiz bir anlatım pürüzüne yol açıyor. Sözgelimi şu tümceye bakalım:

“Buna ancak okurlar karar verir, uygular.”

“Buna” tümleci “karar verir” yüklemi için doğrudur, ama “uygular” yükIemi için doğru değil. Yani, “buna uygular” denilemez. Bundan dolayı her iki yüklemin de “buna” tümlecine bağlanmış olması yanlıştır. Çünkü “karar verir” eylemi geçişsiz, “uygular” ise geçişlidir. Bu yüzden cümlede tümleç- yüklem uygunluğu sağ lanamamıştır. Uygunluk sağlansaydı cümleyi şöyle kurmak gerekirdi: “Bunu ancak okurlar kararlaştırır, uygular.”

Yorumlar (0)