Sözlü kültür ürünü oldukları ve yazıya geç geçirildikleri için, destanların tamamı konusunda bilgimiz sınırlıdır. Eski Türk destanlarının bugün elimizde bulunan parçaları çeşitli kaynaklardan derlenmiştir. Bunlardan bir kısmı, Türk araştırıcılar tarafından, doğrudan doğruya halk dilinde hâlâ yaşayan destanların derlenip yazılmasıyla elde edilmiş, bir kısmı ise eski Çin, Arap, İran, Bizans ve Batı kaynaklarında bulunmuştur.

Destanların ortak özellikleri: Hepsinde yarı tanrısal nitelikler taşıyan bir ya da birçok kahramandan söz edilir. Destan bu kahramanın eylemleri üzerine kurulmuştur. Olaylar çok geniş bir kozmik coğrafya üzerinde geçer. Bir destanın dünyası ortaya çıktığı zaman içinde düşünebilecek her şeyi barındıran bütünsel, çok yönlü bir dünyadır. Hemen bütün destanlarda uzun yolculuklar anlatılır. Çoğu destanda olaylara doğaüstü yaratıklar da katılır. Kişiler, olaylar, doğal varlıklar hep gerçek yaşamdaki boyutlarından daha büyük, daha zengindir. Özellikle sözlü destanlarda uzun anlatı, betimleme (tanımlama) ve konuşma bölümleri bulunur. Öykü içinde öyküye yer verilir. Törensel söyleyişler ve kamusal duyarlılık hâkimdir. Destanlar temel olarak iki gruba ayrılır.

Sözlü destanlar: Yazının henüz bulunmadığı ve yaygınlaşmadığı bir kültürde doğan ve kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarıldıktan sonra yazıya geçirilen destanlardır. Ozan ve şarkıcıların değişik zamanlarda söylediği şarkı ve şiirlerin bütünleşmesi ve işlenmesiyle oluşturulurlar. Örnekler:

Gılgamış: MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. Bilinen en eski destandır. Babil ve Akad toplumlarınca da benimsenmiştir. Ama bugüne kalan en eksiksiz biçimi Sümer toplumunda ortaya çıkmıştır. Zalim Uruk kralı Gılgamış’in ölümsüzlük arayışını anlatır. Gılgamış ve arkadaşı Enkidu ile birlikte uzun arayışlardan sonra ölümsüzlük otunu bulur, ama bir yılana kaptırır.

İlyada ve Odysseia: MÖ 11-12’nci yüzyıllarda geçtiği sanılmaktadır. Homeros destanları olarak bilinirler. Yunan Yarımadası’ndaki Akhalar’ın, Anadolu’daki İon krallıklarına saldırısı ve Akha kral ve prenslerinin daha sonraki serüvenleri anlatılır. Özellikle Odysseia, Yunan Tragedyası ve Batı edebiyatının önemli bir kaynağıdır.

Diğerleri: Eski İngilizce halk destanı Beowulf, Eski Almanca Heldenlieder (kahramanlık türküleri), Almanca Nibelungenlied , Kudrunlied, Fransa’da Chanson de Geste (kahramanlık şarkısı), Chanson de Roland (Frank kralı Charlemagne’ın savaşlarını anlatır), İspanya’da El Cantar de Mio Cid, Hindistan’da Mahabharata, Ramayana, Japonya’da Heike Monogatari.

Edebi destanlar: Belirli bir yazar tarafından eski örneklere uygun olarak ve okunmak üzere kaleme alınmış destanlardır. Edebi destanlara örnekler aşağıdaki gibidir:

Vergilius’un Aeneis’i: MÖ 29-19’uncu yüzyılları kapsar. Troyalı Aeneias’in uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra Latin ülkesine gelerek Lavinium kentini kurması anlatılır. Lavinium sonradan Alba Langa ve Roma kentlerinin yerine kurulan ilk kenttir.

Milton’un Paradise Lost’u: İnsanın cennetten kovuluşu ve tanrının şeytanla mücadelesini anlatır.

Dante’nin La Divina Commedia’sı (İlahi Komedya): MS 1310-1321, Ariosto’nun Orlando Furioso’su (Çılgın Orlando) 1532, Camoes’in Os Lusidas’ı 1572.

Türk edebiyatında destan: Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları arasında zengin bir destan geleneği vardır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Altay Türkleri arasında söylenmektedir. V. Radlov tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir.

Saka Destanı, İskit Türkleri’ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmud’u Divanü Lugati-t-Türk adlı eserinde yer almıştır.

Oğuz Kağan Destanı 14’üncü yüzyılda derlenmiş özet nitelikte bir metindir. Oğuz Kağan’ın doğumu ve üstün nitelikleri, askeri başarıları ve ülkeyi oğulları arasında pay edişi anlatılır.

Oğuz Türkleri’nden günümüze gelen tek destan metni ise Dede Korkut Kitabı’dır. Bayındır Han soyundan geldikleri sanılan Akkoyunlular’ın egemen olduğu Kuzeydoğu Anadolu’daki olaylar ve Müslüman Oğuzlar’ın yaşamı anlatılır. Göktürk Destanları çeşitli parçalardan oluşmuştur. Bozkurt parçasında Göktürkler’in bir boz kurdun soyundan geldikleri, Ergenekon parçasında ise Ergenkon’a sığınmaları, çoğalıp buraya sığmayınca dağı eriterek dış dünyaya çıkmaları anlatılır. Köroğlu parçasında, göçebe Oğuzlar’ın Horasan ve Hazar’da İranlılarla savaşlarından sözedilir.

Manas Destanı’nda Kırgız Türkleri’nin putperest Kalmuk ve Çinliler’le savaşları vardır.

Cengiz Han Destanı, Moğol istilasından sonra Kıpçak bozkırlarında ve eski Uygurların yaşadığı bölgelerdeki olayları anlatır.

Timur Destanı, Timur’un savaşları ve kişiliğine yer verir. Danişmend Gazi Destanı’nda Türklerin Anadolu’yu ele geçirmeleri anlatılır.

Battal Gazi Destanı’nda da Anadolu’daki Türk-Bizans savaşları yer alır.

Türk destanlarını İslamiyet öncesi ve İslamiyet sonrası diye iki bölümde değerlendirmek olasıdır. Böyle bir tasnifte, İslamiyet öncesi Türk destanları arasında şunları sayabiliriz: Yaradılış DestanıAlp Er Tunga DestanıŞu DestanıOğuz Kağan DestanıBozkurt DestanıErgenekon DestanıTüreyiş DestanıAtilla DestanıGöç Destanı.

İslamiyet sonrası Türk destanları arasında ise; Satuk Buğra Han DestanıManas DestanıTimur DestanıBattalgazi DestanıDanişment Gazi DestanıDede Korkut Destanları, Genç Osman Destanı, Köroğlu Destanı sayılabilir.

Bugüne değin yapılan çalışmalarla adları ve kimi parçaları belirlenen Türk destanlarının toplamı iki yüz dolayındadır. Türk destanlarının belli başlı niteliklerini görmeye çalıştığımızda karşımıza, çoğu kez, kadın kişiliğinde odaklanmış bir güzellik, yiğitliğin, tarihin her döneminde başüstünde tutulmuşluğu, atın ve bozkurdun insana sadık bir yoldaş olması, kurdun ana, baba ve hatta tanrı olması, yurt kabul edilen coğrafyanın kutsallığı gibi unsurlar çıkar.