Vatan Yahut Silistre, Vatan Yahut Silistre Özet, Vatan Yahut Silistre Özeti, Namık Kemal

Vatan Yahut Silistre, Vatan Yahut Silistre Özet, Vatan Yahut Silistre Özeti, Namık Kemal

Vatan Yahut Silistre, Vatan Yahut Silistre Özet, Vatan Yahut Silistre Özeti, Namık Kemal, Atatürk Dönemi Kitapları, Cumhuriyet Romanları, İslam Bey, Kitap Özetleri, Namık Kemal, Namık Kemal Kitapları, Namık Kemal Vatan Yahut Silistire, Roman Özetleri, Sıdkı Bey, Tarihi Kitapların Özetleri, Tarihi Romanlar, Vatan Yahut Silistre, Vatan Yahut Silistre Kitabı, Vatan Yahut Silistre Kitabı Özeti, Vatan Yahut Silistre Kitabın Özeti, Vatan Yahut Silistre Kitap İncelemesi, Vatan Yahut Silistre Namık Kemal, Vatan Yahut Silistre Roman İncelemesi, Vatan Yahut Silistre Romanı, Vatan Yahut Silistre Romanı Özeti, Vatan Yahut Silistre Yorumları, Zekiye

İslam Bey, gönüllü olarak orduya gideceğinden dolayı uzaktan sevmekte olduğu Zekiye ile vedalaşmak üzere onun odasına girer. Zekiye’ye, kendisi hakkında beslediği sevgiyi anlatır. Kız da ona karşı kayıtsız olmadığı gibi, onun arkasından o da erkek elbisesi giyerek gönüllüler takımına karışır, Silistre’ye kadar gider. Silistre’de kuşatma altında kalırlar. Bu arada İslam Bey yaralanır, ona, Âdem ismini almış olan Zekiye bakar. Yaralı olduğu halde İslam, yanında Abdullah Çavuş ve Zekiye ile düşman cephanesini ateşlemek üzere giderler. Dönüşlerinde düşman kuşatmayı kaldırıp çekilmiş vaziyette bulurlar. Kumandan Sıtkı Bey de. Zekiye’nin vaktiyle bir namus meselesinde itaatsizlik ettiği için keçe külah edilmiş olduğundan asıl adı olan Ahmet’i değiştirip Sıtkı’yı kullanarak yeniden askerlikte rütbesi kazanmış olan babası çıkar. İslam ile Zekiye’nin düğünleri kazanılan savaşın mutluluğuyla birlikte yapılır.

Birinci Perde

Zekiye, odasında uzanmış kendi kendine İslam Bey’e olan aşkını anlatmaktadır. İslam Bey ise, bu sırada, veda etmek için Zekiye’nİn penceresi etrafında dolanmaktadır. Sesi duyunca, kendisini gösterir. Zekiye utanmıştır.

İslam Bey, Silistre’ye yardıma giden gönüllülerden olmaya kararlıdır. Bunu Zekiye’ye söyleyince, sevgisi çok büyük olan Zekiye’nİn, haliyle üzüntüsü de büyük olmuştur. Bu yüzden İslam Bey’i bu kararından vazgeçirmeye çalışır. İslam Bey ise ataları arasında tam kırk iki şehit bulunduğunu, bu kadar şehidi olan bir ailenin ferdine kaçmanın yakışmayacağını belirtir.

Zekiye ise kardeşini şehit vermiş, yıllar önce cepheye giten babasından ise yıllardır bir haber alamamıştır. Şimdi de hayatta tek sevdiği İnsandan ayrılmak, ona kat be kat zor gelmektedir. Yine de, onu sevgi ile uğurlar. İslam Bey, “Yaşasın vatan!” diyerek Zekiye’nin yanından ayrılır.

İslam Bey, Zekiye’nİn yanından çıktıktan sonra, dışarıda kendisini bekleyen gönüllülerin yanına gelir ve “Beni seven peşimden gelsin” diyerek yola düşer.
Biraz sonra Zekiye de erkek kılığına girer ve İslam Bey’in gittiği yoldan takip eder.

İkinci Perde

Gönüllüler, Silistre Kalesi’ndedirler. Zekiye de içlerindedir. Miralay Sıtkı Bey, ölüm ve kalım günlerinin sayılı olduğunu, isteyenin gidebileceğini söyleyince, gönüllülerden birisi “madem gidecektik de buraya neden geldik” diyerek bütün arkadaşları adına kararlılıklarını vurgular. Zekiye’yı çocuk diye göndermek isterlerse de, ısrarlı turumu sayesinde vazgeçerler… Çatışma bütün şiddetiyle başlar. İslam Bey yaralanmıştır. Zekiye onu tanıdığı için hemen yanına koşar, İslam Bey Zekiye’nİn kollarında bayılır. Zekiye, tedavisi için yanında revire gider, Miralay Rüstem Bey ile Sıdkı Bey ise gelmişten geçmişten derin bir sohbete dalarlar.

Üçüncü Perde


İslam Bey, hasta yatağında devamlı sayıklamakta, Zekiye ümit ve endişe ile başında beklemektedir. Günler sonra gözlerini açtığında Zekiye’yi görünce, şaşırır. Zekiye kendisini saklamaya Çalışsa da fazla direnemez ve iki sevgili konuşmaya başlarlar. Düşman ise hedefine adım adım yaklaşmaktadır. Kaleyi ele geçirmesi an meselesidir. Tek çare olarak, kaleden çıkıp düşman cephaneliğini ateşlemek gözükmektedir. Bu iş için İslam Bey yaralı hali ile Öne çıkar. İkinci öne çıkan kişi ise Zekiye’dir. Yanlarına bir de Abdullah Çavuş’u katarlar. Sıdkı Bey Zekiye’ye çok dikkatli bakar ve “Oğlum mezarda yatıyor” der. Zekiye’yi oğluna çok benzetmiştir.

Dördüncü Perde

Aradan günler geçmiş, düşman toparlanmaya başlamıştır. Sıdkı Bey, çocukları düşman içine gönderdiğine bin kere pişman olmuş vaziyette dolanıp durmaktadır. Nihayet, Abdullah Çavuş görünür ve olanları anlatır. Anlattıklarından, İslam Bey’in büyük bir kahramanlık ve fedakârlık örneği göstererek düşmana büyük kayıp verdiği anlaşılmaktadır. Bu konuşma sürerken, İslam Bey, kelinde kırık kılıcı ile çıkagelir, tabii Zekiye de arkasından.

Sıdkı Bey coşku ile İslam Bey’i “evladım” diyerek kucaklayıp alnından öper. İslam Bey de onun ellerinden. Sonra Sıdkı Bey, çocuğun nerede olduğunu sorar. İslam Bey, Sıdkı Bey’e bütün olup biteni anlatır. Sıdkı Bey kızı yanına getirmesini söyler. Sıdkı Bey, Zekiye’ye sorduğu suallere aldığı cevaplardan kendi öz kızı olduğunu; Zekiye de yüzündeki duruşun aynı ninesi ve abisinin yüzündeki duruş olduğunu görerek, Sıdkı Bey’İn öz babası olduğunu anlar. Baba kız kucaklaşırlar. Sevinçlerine diyecek yoktur.

Bu esnada, Abdullah Çavuş eratın önüne düşmüş, onları “Arş Yiğitler Vatan İmdadına” marşını söyleterek yürütmektedir. Sıdkı Bey’in önüne gelince dururlar. Sıdkı Bey erat önünde şu tarihi konuşmayı yapar:

“Arslanlanml Doksan gündür çekmediğiniz belâ, görmediğiniz cefâ kalmadı. Osmanlıların namusunu göklere çıkardınız. Vatan sizden hoşnuttur. ..Vatanımızın faydasını koruduk, yine de koruruz. Her zaman koruruz. Biz her zaman bu yolda ölmeye hazırırz. Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!”

Askerler de hep bir ağızdan: “Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!” dîye haykırır ve perde kapanır.

Arka Kapak Bilgisi

Hatice Hanım pek genç yaşta dul kalmış zengin bir hanımcağızdı. On üç yaşındayken altmış altı yaşında bir kocaya vardığı için evlilik denen şeyden nefret etmişti. İşte hemen hemen on sene vardı ki; erkeğin hayali, zihnine romantizma, balgam, pamuk, vantuz, tentürdiyot yığınlarından yapılmış pis, asık suratlı, lanet bir heyula şeklinde gelirdi.

Kitap Bilgileri

Adı: Vatan Yahut Silistre
Yazarı: Namık Kemal
Sayfa Sayısı: 112
Yayınevi: Antik Yayınları
Basım Yılı: 2010

Kitabın Konusu

Silistre bugünkü Bulgaristan’da Tuna ırmağının kıyısında, bir kenttir. 1388 yılında Türkler tarafından fethedilen Silistre, 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında çok kalabalık bir Rus ordusu tarafından kuşatılmış, Musa Hulusi Paşa kumandanlığındaki Türk kuvvetleri kırk gün boyunca, kaleyi kahramanca savunurlar. Kitapta, asıl verilmek istenen Vatan Sevgisi’dir. Bunun yanında, Silistre Kalesi’ne yardıma koşan gönüllüler ve bunlardan İslam Bey ile Zekiye’nin aşkı da anlatılmaktadır.

Kitabın Ana Fikri

Namık Kemal yazılarında gerçeklilik çizgisinde yalın açık bir anlatım kullanır. Bu romanında bu özelliğini devam ettirmiştir. Değişik olarak o kendine has köy, Anadolu tasvirlerine yer verememiştir.Bunun nedeni olarak romanın İstanbul’da geçmesini gösterebiliriz. Eserde kendi görüşlerini direkt olarak ifade etmemiştir ama kahramanları aracılığıyla zaman zaman düşüncelerini yansıtmıştır.

“Namık Kemal” – Hakkında Bilgi

21 Aralık 1840′ta Tekirdağ’da doğmuştur. Genç Osmanlı hareketi mensubu, ünlü Türkyazar ve şairdir. Asıl adı Mehmet Kemal’dir, Namık adını Şair Eşref Paşa vermiştir. Çocukluğu babasının işinden dolayı Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde geçen Namık Kemal bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşında İstanbul’a babasının yanına döndü. 1863′te Babıâli Tercüme Odası’na kâtip olarak girdi. Bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı bularak fikir dünyasını oluşturdu. 1865′te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın nedeniyle 1867′de kapatıldı.

Namık Kemal, İstanbul’dan uzak olması için Erzurum’a vali yardımcısı olarak atandı. Bu göreve gitmeyi erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine Ziya Paşa’yla birlikte Paris’e kaçtı. Bir süre sonra Londra’ya geçerek Mustafa Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı “Muhbir” gazetesinde yazmaya başladı. 1868′de gene Fazıl Paşa’nın desteğiyle “Hürriyet” gazetesini çıkardı. 1870′te İstanbul’a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872′de “İbret” gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete 4 ay kapatıldı. İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı “Vatan Yahut Silistre” oyunu, 1873′te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendi. Oyunu izleyenler galeyana gelip olay çıkardı. Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi.

:

Etiketler: Atatürk Dönemi Kitapları, Cumhuriyet Romanları, İslam Bey, Kitap Özetleri, Namık Kemal, Namık Kemal Kitapları, Namık Kemal Vatan Yahut Silistire, Roman Özetleri, Sıdkı Bey, Tarihi Kitapların Özetleri, Tarihi Romanlar, Vatan Yahut Silistre, Vatan Yahut Silistre Kitabı, Vatan Yahut Silistre Kitabı Özeti, Vatan Yahut Silistre Kitabın Özeti, Vatan Yahut Silistre Kitap İncelemesi, Vatan Yahut Silistre Namık Kemal, Vatan Yahut Silistre Roman İncelemesi, Vatan Yahut Silistre Romanı, Vatan Yahut Silistre Romanı Özeti, Vatan Yahut Silistre Yorumları, Zekiye

Yorumlar (0)