GELİN…

GELİN…

Eski Türklerde hukuken iki cins de eşitti.

1300’lü yılların ilk yarısında Türk Ülkelerini dolaşan ünlü seyyah İbn-i Batuta, Kıpçak Türkleri’nin kadına verdiği değeri ve kadının toplum içindeki yerini şöyle özetlemektedir:

‘‘Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan tutumlardan birisi de, buradaki erkeklerin kadınlarına gösterdikleri aşırı saygıdır. Bu memlekette kadınlar, erkeklerden daha üstün sayılırlar.’’(1)
Hukuken İki Cins de Eşitti.

Cinsiyet ayrımının hiçbir zaman yapılmadığı eski Türklerde kadın, hukuk bakımından erkekle eşitti. (2). 

Kız ile erkek arasında ayrım yapılmazdı. Türklerde kız çocuğu, evin başı, evin yakışığı idi. 
Eve gelen gelin, evi aydınlatan bir ateş olarak görülürdü. (3)

Anne, babadan sonra aileyi temsil ederdi. Bunun için annenin yeri, diğer akrabalarından ileri olurdu.

Babanın ölümü hâlinde, miras anneye düşer, çocukların vâsisi (yetimin malını yöneten) de o olurdu. (4) (Çok Evlilik, Töreye Aykırıydı)

Eski Türklerde harem yoktu...

Ziya Gökalp, bazı aile reislerinin fetihlerle zenginleştiklerini, tek kadınla yetinmez olduklarını, esirlerden ve tebaalardan (uyruklardan) güzel odalıklar edinmeye başladıklarını
yazmaktadır. 
Ancak töre bu tür evliliği yasal kabul etmediği için, eski Türkler ikinci kadına kuma adını vermişler, hatun dememişlerdir (5). 

Türk destan kahramanlarının tümünün tek eşi vardır. (6)


Derleyen, Selim Sarısoy 23.07.2016


(1) İbn-i Batuta Seyahatnamesinden Seçmeler, haz. İsmet Parmaksızoğlu, 1000 Temel Eser Serisi, İstanbul 1975,

(2) Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1974, s. 289).

(3) Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları

(4) Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları

(5) Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1974, s. 212, 255).

(6) Laszio Rasonyi, Tarihte Türklük

Yorumlar (0)