Amazonlar - Doç. Dr. Haluk Berkmen



Amazonlar


Doç. Dr. Haluk Berkmen

Tarihçi Herodot (M.Ö. 484-425) Amazonların İskit (Sakha) dilini konuştuklarını ve Karadeniz’in kuzeyinden Ege bölgesine geldiklerini yazmıştır. Ege denizindeki Lesbos (Midilli) adasında ve Anadolu’nun Ege bölgesinde M.Ö. 1500 ile M.Ö. 800 yılları arasında yaşamış olan Amazon kadınları hakkında pek az bilgi bulunuyor. Altta solda ata binmiş bir Amazon kadını görülüyor. Amazonların yaşadığı Lesbos adasında erkeklere izin yoktu.


Sinop şehrinin Sakhalar tarafından kurulduğu biliniyor. Ege bölgesindeki İzmir, Assos ve Baf (Paphos) şehirlerini kuranlar ise Sakha olan Amazon kadınlarıdır. İzmir adının kökeni Hır-Ana’dır. “Hır” sözü r-Türkçesinde “kız” demektir. “Kız-Ana” sözü ise, “bakire” (hiç erkekle ilişkiye girmemiş) anlamında Amazon liderinin unvanıdır. Bölge Yunanlıların eline geçince Hır-Ana adı Zymirna adına dönüştü. Bu isim Osmanlılar döneminde İzmir olarak değişti. Amazonlar ata binen savaşçı kadınlardı. Altta ortada at üstünde erkeklerle savaşan Amazon kadınları görülüyor. M.Ö. 1100 yıllarında Yunanlılar Truva şehrine saldırınca, Truva halkına yardım ettiler ve Yunanlılarla savaştılar.

Amazonlar yılda bir kez Karadeniz kıyılarındaki akrabalarına, Sinop şehrine giderler ve oradaki Saka erkekleriyle ilişkiye girerlerdi. Doğurdukları erkek çocukları belli bir yaşa kadar büyütürler ve ardından şarap tanrısı Baküs’e kurban ederlerdi. Kız çocukları ise Amazon savaşçısı olarak büyütürlerdi. Adalarında sadece kadınlar bulunduğundan, “kadın-kadına sevişme” anlamına gelen ‘lesbiyenlik’ sözü, yaşadıkları Lesbos adasından kaynaklıdır. Genç erkekleri transa geçtikten sonra kurban eden Amazonlar, törenlerini şarap tanrısı Bacchus’e adıyorlardı. Bacchus ayinlerine katılan Amazonlara da Bacchai veya Bacchae ve ayinlerine Bacchanalia denirdi.

Günün birinde Lesbos adasına Dionysos geldi. Lesbiyenlerin erkekleri öldürdüklerini bildiğinden kendisini ölümlü Semele ile ölümsüz tanrı Zeus’un oğlu olarak tanıttı. Böylece Amazonlar tarafından kabul edildi ve bir süre adada yaşadı. Dans ederek, müzik, şarap, deli bal ve zehirli sarmaşık tüketilen Bacchanalia ayinlerini Dionysos pek sevdi ve hatta yönetti. Lesbos adasından ayrıldıktan sonra kıta Yunanistan’ına giden Dionysos, Amazonlardan öğrendiği Bacchanalia ayinlerini halka yaymaya başladı. ‘Dionysos kültü’ olarak yaygınlaşan ayinleri, asil olmayan “pleb” denen halk coşkuyla uyguluyordu. Zira şarap içerek sarhoş olunca yaşadıkları baskılı hayatı unutup taşkınlık yaparak rahatlıyorlardı. Yönetici sınıf ise bu taşkınlıklardan hiç hoşlanmadı ve Dionysos ayinlerini yasakladı. M.Ö. 480–406 yılları arasında yaşamış olan Atinalı Euripides, Bacchanalia törenlerini ve transa geçip kendilerini Bacchus’a isteyerek kurban eden Bachae’leri bir tiyatro eserinde yazmıştır. M.Ö. 400 yıllarına ait olan alttaki sağda bir kulplu kapta, Bachae’ler tarafından belki de kurban edilmeye hazırlanan bir delikanlı ve sağ tarafta sakallı Dionysos görülüyor.

Dionysos kültü, Yunan şehirlerinde yasaklanınca Roma’ya sıçradı ve oradaki halk tarafından benimsendi. Törenlerde insan yerine boğa veya koç kurban edilmeye başlandı. Roma belgelerinde boğa kurban etme törenini yöneten kişiye “Boukolos” ve baş-rahip anlamına gelen kişiye “Archiboukolos” dendi. Keza, ‘trajedi’ sözünün aslı olan “tragodia” sözü olup, “keçinin (tragos’un) kurban edilişi ile ilgilidir. “Tragos” da tiyatro eserinin kahramanıdır. Trajedi, bu bakımdan kahramanın ölümünü anlatır ve üzücüdür. Bu konuyu yarın ayrıntılı olarak anlatacağım. 1 Aralık tarihli “Girit Dili Bir Ural-Altay Diliydi” başlıklı yazımda Giritteki Minos uygarlığını ele geçirip yok eden Miken halkının, boğa başlı Minotauros adlı Girit kralını öldürüldüklerini ve bu olayı çeşitli heykellerle, resimlerle kutladıklarını yazdım.




Yorumlar (0)