TÜRKLERİN TARİHİ VE KARŞILAŞTIRMALI KÜLTÜR BİLİMİ ARAŞTIRMALARI-Doç. Dr. Nebi ÖZDEMİR
TÜRKLERİN TARİHİ VE KARŞILAŞTIRMALI KÜLTÜR BİLİMİ ARAŞTIRMALARI

 

Son dönemde Türk kültür bilimi camiası, bu türden bir esere sahip olma şansını yakalamıştır. Prof. Dr. Umay Günay-Türkeş’in uzun meslekî birikiminin ve dört yılı aşan emeğinin sonucu olarak ortaya çıkan “Türklerin Tarihi” adlı, her yönüyle mükemmel çalışma, öncelikle Türk kültür bilimi araştırmalarının temel başvuru eseri eksikliğini giderecek, daha sonra da yeni incelemelere kaynaklık edecek niteliktedir.

Bu kılavuz eserin “Türklerin Ataları ve İlk Kültür Çevreleri/Proto- Türkler” başlıklı birinci bölümünde öncelikle, “Anav (M.Ö. 4000-1000), Afanasyevo (M.Ö. 3000-1700), Kelteminar (M.Ö. 3000), Andronovo (M.Ö. 1700-1200), Karasuk (M.Ö. 1200-700), Tagar ve Taştık (M.Ö. 700-100) kültür dönemleri ile Çin’de devlet kuran Türk hanedanları hakkında, süreklilikler ve ardıllıklar da dikkate alınarak, bilgi verilmekte, daha sonra da Kimmerler-İskitler/Sakalar, Hunlar, Tabgaç/To-Pa Devleti’yle Kuşan İmparatorluğu, kendi aralarındaki ve komşu devlet ve topluluklarla ilişkileri de göz önünde tutularak değerlendirilmektedir.

Bu bölümdeki “avcı kültürü, balıkçılık, avcı kuşların ongun seçilmesi, atın evcilleştirilmesi ve Çinlilerin ata binmeyi Türklerden öğrenmesi, çoban kültürü, kentleşme, madencilik(demir, bakır, altın süs eşyaları, silahlar, koşumlar, taştan döküm kalıpları gibi buluntular, Sakaların “bozkırın kuyumcuları” olarak adlandırılması vb.), dokumacılık, besi hayvancılığı, deri işleme sanatı, çömlekçilik, keramik işçiliği, dibekte döğülen veya el değirmeninde çekilen arpa ya da buğday unundan ekmek yapılması, dört tekerlekli arabaların ve sökülüp kurulabilen keçeden çadırların kullanılması, yünden dokuma ya da kumaş elbiselerin giyilmesi, tunç heykelle, yerleşik yaşama geçiş ve ilk önce askeri kurumlaşmanın gerçekleşmesi, farklı mülkiyet sisteminin ortaya çıkması, ticaretin gelişmesi, Ural ve Hint-Avrupa dilli halklarla temaslar, Çin kaynaklarındaki Türklerle ilgili kayıtlar, Amazonlarla Kimmer ve Saka/İskit toplulukları arasındaki benzerlikler, M.Ö.7.asra uzanan Anadolu’daki Türk topluluklarının varlığı ve bunlarla ilgili Gordion, Efes, Çavuştepe, Boğazköy’deki buluntuların benzerliği, Hipokrat’ın Sakalarla ilgili kayıtları vb.” hakkındaki ilgi çekici veri ve değerlendirmeler, Proto- Türklük döneminin çok boyutluluğunu, zenginliğini ve etkinliğini ortaya koymaktadır. Bu kültür dönemleri arasındaki süreklilikler, “at biniciliğindeki ve ok atıcılığındaki ustalık, yuğ törenleri, Umay adlı tanrıça, kan kardeşliği, balbal diktirmek, yurt adlı çadır, dört tekerlekli arabaların kullanılması, maden işlemeciliği, kulakları kapayan sivri başlıklar ve deriden pantolonların giyilmesi” gibi sosyo-kültürel yaşamdaki belirgin unsurlar seçilerek ortaya konulmaktadır.

Türk tarihinin ilk dönemleri hakkında pek çok özgün veri ve yorumu içeren bu ve diğer bölümlerde, Türk sosyal bilimcilerine rehberlik edecek araştırma teknikleri konusunda eşsiz uygulama örnekleri yer almaktadır.

Satır aralarına adeta gizlenen ilginç bilgileriyle bu eser, sosyo-kültürel yaşamın pek çok yanına ışık tutmaktadır. Örneğin, III.Bölüm’de, Türklerin İslam dinini kabul etme süreci anlatılırken Türklerin yardımıyla Talas Savaşı’nda esir alınan Çinlilerin Semarkand’da keten ve kenevirden kağıt üretmeye başladıkları, kağıt üretiminin daha sonra Bağdat, Mısır, Sicilya ve Endülüs yoluyla Avrupa’ya yayıldığı belirtilmektedir. Bu tespitten hareketle pek çok coğrafyada ve özellikle de Avrupa’da yaşamın, kültürlerin ve medeniyetlerin yazılı kültür temelinde kurgulanmasının ve işletilmesinin
sağladığını söylemek mümkündür. Böylelikle insanlık belleği daha güvenilir olarak korunmuş ve yeni keşiflere ulaşılmış, daha doğru bir ifadeyle modern zamanların
temeli atılmıştır.

Sonuç olarak, Türklerin kendi medeniyetlerini geliştirirken, dünyadaki değişik kültür ve medeniyetler arasında, çiçeklerin tohumlanmasını sağlayan bal arıları gibi işlev gördükleri, bu eserin her bölümünde ayrıntılı bir şekilde vurgulanmaktadır. Bu nedenledir ki Türk tarihi ve medeniyeti, rengarenk çiçeklerin bezediği uçsuz bucaksız bir bahçedir. Bu bahçe, her coğrafyadan ve karşılaşılan her medeniyet ve kültürden sentezlenerek üretilen müstesna çiçeklerle de doludur. Prof. Dr. Umay Günay Türkeş, bu bahçenin farkına varılmasını sağlayan Türklerin Tarihi adlı başyapıtı kaleme alarak, her türlü övgüyü hak etmektedir.

Doç. Dr. Nebi ÖZDEMİR

Yorumlar (0)