OSMANLI BORÇ ALDIKÇA, BATTI, BATTIKÇA TOPRAK SATTI, SONUNDA PARÇALANARAK GÖÇTÜ

OSMANLI BORÇ ALDIKÇA, BATTI, BATTIKÇA TOPRAK SATTI, SONUNDA PARÇALANARAK GÖÇTÜ

Bilmen Öke (Prof. Dr.) Övgün Ahmet Ercan, Araştırmacı Yazar

İlk kez Abdülmecit döneminde üremli-faizli borç almaya başlayan Osmanlı, borcunu borçla ödeme sürecine girmişti. Ancak alınan borç sanayi üretiminde değil, yeni saraylar yaptırmada, görkem ile şatafatta tüketilmekteydi. Öyle ki, Osmanlı sarayının bir yıllık gideri, Osmanlı’nın üç tane Avrupa ordusunun giderinden daha çoktu. Konstantiniye’deki Dolmabahçe, Çırağan, Beylerbeyi gibi sarayları, kasırların çoğu Abdülmecit döneminde yaptırılmış, içindeki gösterişli döşemeler Avrupa’dan getirilmişti.

İngiliz Lord Stratford, 1858 Kasım’ında bir çağımda-gazetede şunu açıkça söylemişti;

“Batı uygarlığı, Osmanlı kapılarına dayanmıştır. Bu kapılar bize ardına kadar açılmazsa, kendi çıkarlarımız doğrultusunda güç kullanarak açacak, sonra isteklerimizi baskı yoluyla benimsetecek güçte olduğumuzu herkesin bilmesini isteriz” (Özakıncı, 2009).

Osmanlı’nın bütçesi 1860’da 250 milyon frank açık vermişti. Osmanlının 1856’da Paris anlaşmasıyla yabancı kadınlara verdiği toprak satın alma yetkisi, İngilizlere yeterli gelmiyor, bu yetkinin her yabancıya verilmesini dayatıyordu. Yabancı kadınlar kendiliğinden uyruktan sayılıyordu.

Abdülmecit’in yasasından sonra, tarımla uğraşan, ancak uzun ordu görevi yapan Türklerin elindeki topraklar hızla Ermeni, Rum ya da Frenklerin eline geçiyor, bunlar o topraklarda tarım yapıyorlardı. Artık, eski toprak edinicileri olan Türkler tarım işçisi olmuşlardı. Osmanlı neredeyse tam bir İngiliz sömürgesi olmuştu. Osmanlı padişahı İngiltere’den yalvar yakar borç isteme durumuna düşmüş, İngiltere ise,

“Yabancı uyruklara, tam toprak satın alma yetkisi vermedikçe, para yok” diye utanmadan söylüyordu.

Batılı ilkutlardan-devletlerden borç alamayan Abdülmecid Paris’te tefeci Mires’ten 400 bin frank borç alabilmişti.

Borçlara karşılık 1864’de çıkardığı yasayla, “Yabancılara Osmanlı Ülkesindeki Yeraltı kaynakları İşletme Yetkisini” çıkarttı. Böylece tüm töz-maden yatakları yabancılar ile uyruktaki azınlıkların eline geçmişti.

Osmanlı’yı, İngiltere’nin yarı sömürgesi yapan Abdülmecit 1861’de öldü. Yerine, amcası Abdülaziz geçti. Abdülaziz yeğeni Abdülmecit’in tutumunu sürdürerek, Batı’nın dayattığı “Yabancı uyruklulara Osmanlı Ülkesinde Toprak Satın Alma Yetkisini” içeren yasayı 1867’de çıkarttı.

Bunun sonucunda, 1857 ile 1892 arasında Osmanlı toprakları “yağma hasanın böreği” gibi yabancıların eline geçmeye başlamıştı. Tıpkı günümüz T.C. yönetiminin toprakları, yeraltı kaynaklarını, İsrailliler Araplar ile Batılılara pazarladığı gibi. Günümüzde, İsrail’de satılan göverlerin-sebzelerin, meyvelerin çoğu Yahudilerin Türkiye topraklarından gitmektedir.

Özakıncı (2009)’a göre, Abdülaziz, “Yedi Safer Yasası”nı çıkarır çıkarmaz Yahudiler Filistin’den toprak almaya başlamıştı. Bazı Osmanlıcıların, “Osmanlı Yahudilere bir karış toprak satmamıştır” sözü düzmecedir, asılsızdır.

İzmir’de; İngiliz A.D. Clarke, 3 bin 40 dönüm , S.J. Hadkinson 2 bin 40 dönüm, İzmir-Bornova’da 16 bin 360 dönüm, D. Baltazzi, 247 bin dönüm, M. Wolff, 75 bin 472 dönüm, A. Edward, İzmir-Buca’da 80 bin dönüm, H. Abbott, 75 bin 472 dönüm, ayrıca Smynra Vineyard and Brandy Distil İşletmesi, 25 bin 200 dönüm, E. Puster Aziziye’de 2 bin dönüm satın almıştı.

İzmir-Tire’de; J.H. Hutchinson,1 bin 556 dönüm, W.G. Maltass, 122 bin 592 dönüm, F.Whitall, 18 bin 868 dönüm, G.Minardo, 8 bin 800 dönüm, R. Wilkin, 130 bin 228 dönüm, A. S. Perkins satın almıştı.

İzmir-Bergama’da Baltazzi 82 bin dönüm, J.J. Werry ile J. T. Smith iki çiftlik, R. Wilkin üç çiftlik, iki bağ, F.G. Wedova ile C.F Tebbit iki çiftlik, İzmir-Torbalı’da; J. H. Hutkinson bir çiftlik satın almıştı.

Aydın-Güzelhisar’da; G. Meredidith, 12 bin dönüm, Aydın-Güzelhisar’da J. Aldrich 6 bin dönüm satın almıştı.

Aydın-Nazilli’de; Asia Minor Cotton İşletmesi (Küçük Asya Pamuk İşletmesi) 36 bin 800 dönüm, yine J.B. Paterson 47 bin 800 dönüm, A. Castor 6 bin dönüm, J. Rees 30 bin dönüm toprak satın almıştı.

Aydın-Kuşadası’nda İngiliz A.D. Clarke, 72 bin dönüm, Kuşadası-Ayasulug’da 5 bin 160 dönüm satın almıştı.

İngilizlerin yalnızca Batı Anadolu’da satın aldıkları toprak genişliği, en çoğu İzmir ile Nazilli’de olmak üzere; 3 milyon dönüme varmıştı. Toplam yabancıların aldığı toprak ise 5 ile 6 milyon dönüme varıyordu.

Ancak, borç batağına düşen Osmanlı’ya aylıkları vermek, giderlerini karşılamak, borç üremlerini vermek için borç gerekliydi. Artık istenen toprakları da sattırmıştır, şimdi yabancılar elini ceplerine sokmalıydı. İşte bu amaçla Abdülaziz, yeğenleri V. Murat ile II. Abdülhamit’i yanına alarak Avrupa’dan borç isteme gezisine çıktı. Her gittiği yerde törenlerle karşılanıyor, operalara, senfonilere götürülüyor, onuruna yemekler veriliyordu. O da bu görkemli karşılamalardan, önemsenmekten kıvanç duyuyordu. Tıpkı yeğeni Abdülmecit gibi, o da Hıristiyan tarikatına girip, Hıristiyan Şovalyesi olmuştu(Özakıncı, 2009). Ancak borç para bulamamıştı. Yine tefecilerin eline düşmüştü.

Abdülmecit, Abdülaziz’e 25 milyon altın lira dış borç bırakmışken, Abdülaziz döneminde bu borç, on kat artarak 250 milyon altın liraya tırmanmıştı. Osmanlı borçların üremini-faizini bile ödeyemiyordu. 1874’de Osmanlı’nın dış borcu 231 milyon 473 bin altın liraya ulamıştı. Bunun dış borç taksiti 30 milyon altın liraydı. Oysa Osmanlı’nın yıllık geliri 25 milyon altın lira olup taksitini bile karşılayamıyordu. Avrupa artık borç taksitini bile ödeyemeyen Osmanlı’ya borç vermeyi tümüyle kesmişti. Bunun üzerine Osmanlı; “borcun tümünü ya da bir bölümünü ödeyemiyorum” diye (“monotoryum”) ilan etti. Buna göre ne borç, ne ürem, ne de borç taksitlerini ödeyemeyeceğini bildirince, Batı, Osmanlı akçalının-maliyesinin yönetiminin Avrupalı bir kurula devir edilmesini istedi. Osmanlı bunu onaylamadı. 1876’da “battık” (“iflas ettik”) diyerek borç ödemelerini tümüyle durdurdu.

Bu kez, Abdülaziz, borç bulmak için düşmanı saydığı Rusya’nın kapısını çaldı. İngiltere, Osmanlı’yı Rusya’ya kaptırmamak için borçlarının yarı yarıya indirdi(konsolidasyon). Bununla da yetinmeyip, hem Rusya, hem Fransa, hem de İngiltere; başta Bosna-Hersek ile Balkan ülkeleri olmak üzere ayrılıkçı başkaldırıları kaşıyorlardı. Ayrıca, Konstantiniye’de Harp Okulu öğrencilerini Rusya ile yan tutan Abdülaziz’e karşı ayağa kalkmaları için kışkırtıyorlardı. Sonunda, onu, 29 Mayıs 1876’da tahtan indirip, İngiliz-Fransız yanlısı, Abdülmecit’in oğlu V. Murat’ı yönetime getirdiler. Abdülaziz, tutulduğu Feriye Karakolunda 4 Haziran 1876’da, bir deyişe göre Birinci Anayasıyı yazan, ayrıca II.Abdülhamit’i tahta geçiren Mithat Paşa ile başkaldırıcılarca öldürüldü ya da bileğini keserek kendi canına kıydı. Bu gizem halen örtülüdür. Dengesiz olan V. Murat’ta güven vermediği için üç ay içinde indirilerek, yerine yine İngiliz ile Fransız yanlısı, Rus düşmanı Abdülmecit’in oğlu II. Abdülhamit, “Anayasal Düzen Geçme” (meşrutiyet) sözünü vererek, 31 Ağustos 1876’da başa geçirildi.

Cumhuriyet döneminde de ilk dış borcu İsmet İnönü ABD’den almış, ondan sonra gelen Menderes, dış borç karşılığı olarak, Köy Enstitülerini kapatmış, Dinde Arapçaya dönmüş, Tekke ile Zaviyeleri açmış, toprak reformunu durdurmuş, Amerika eğitim düzenini benimsemiş, tren yollarını durdurmuş, karayolları açarak Amerikan ürünlerinin pazarı olmuş, Amerika’ya üsler vermiş, 1954’de Amerika’ya Petrol yasası yaptırmış, NATO’ya girerek Rusya’ya cephe almış, yazma ile düşünce özgürlüklerini kısıtlamıştı. ABD’den aldığı borçları ödeyemeyip, yeni borç için yüzünü Moskova’ya çevirmiştir.

Bunun üzerine ABD, öğrenci kalkışmalarını kışkırtmış, ordunun arkasında durarak 27 Mayıs 1960’da ordu-öğrenciler eliyle Menderes’i indirip astırmıştır.

Şimdi benzer durum Türkiye’de yaşanıyor. Batıdan aldığı borçları ödeyemeyen Türkiye yönetimi, “Ana borç ile üremlerini ödeyemeyecek” duruma gelmiştir. Batı’dan borç bulamayan yürürlükteki yönetim yüzünü Rusya’ya çevirmiş, Putin’e yaklaşmıştır. Geçmişte kim ki Batı’nın yörüngesinden Doğu’nun yörüngesine gitmeye kalkışmışsa al aşağı edilmiştir.

Türkiye, yine yayılmacı ülkelerin ağına düşmüştür.

Koca yönetici(!) Batı ile Doğu arasında oynamaktadır. Tıpkı Abdülaziz ile Menderes gibi.

Geçmiş yineler derler.

Bakalım şimdi ne olacak.

9 Ekim 2018, İzmir.

Kaynaklar

Aydemir, Ş.S. 1965. Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa. I, II, III cilt.

Ercan, Ö.A. 2018. Anadolu Köprüsü, 1250s, Baskıda.

Özakıncı, C. 2009. Türkiye’nin Siyasi İntiharı; Yeni Osmanlı Tuzağı., Otopsi Yayınları, 688 s.

Yorumlar (0)