TÜRKÇEYi AŞAĞILAMAYA TÜRK GENÇLİĞİNİN TEPKİSİ

VAGON Lİ OLAYI

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal (ATATÜRK)’in büyük önem verdiği dilde Türkçeleşme çalışmaları 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kurulmasıyla hız kazanmıştı.
Yaşlısıyla- genciyle Türk Milleti de dilde Türkçeleşme çalışmalarını sahiplenmişti.
Hatta Türk Gençliği, Türkiye’de Türkçe’ nin egemen kılınmasına karşı olan tüm uygulama ve eylemlere gecikmeksizin tepki veriyordu.
Vagon Li Şirketi’nde yaşanan olaylar da bunun tipik göstergesidir.
Vagon- Li ( La Compagnie Internationale des Wagons- Lits), 1872 yılından beri Avrupa’da yataklı ve yemekli tren hizmeti veren bir şirketti. 1883 yılından itibaren de ünlü Doğu Ekspresi ile Paris- İstanbul arasında hizmet vermeye başlamış, Beyoğlu ve Galata’da birer ofis açmıştı. Cumhuriyet döneminde de Ankara- İstanbul arasında yataklı ve yemekli vagonları işletmekteydi. Personeli Türk ve Fransızlardan oluşuyordu.
1933 yılının Şubat ayında Yataklı Vagonlar Şirketi “Wagon Li” nin İstanbul’daki bir şubesinde bir olay meydana geldi. Basında çıkan haberlere göre olay şöyle gelişti:
*
Tanınmış bir iş adamı, Wagon Li’nin Beyoğlu şubesine müracaat ederek o günkü Ankara treni için bir bilet ister..
Tüccara muhatap olan Naci Bey adındaki şirket memuru, o günkü trende boş yer olmadığını söyler.
İş adamı yer bulunması konusunda ısrarlı olunca, Naci Bey, şirketin diğer şubesini telefonla arayarak yer olup olmadığını araştırır.
Elbette ki bütün bu konuşmalar Türkçe cereyan eder.
Naci Bey adlı memur, hem müşteriyle ilgilenip hem de ona diğer şubeden telefonla bilet bulmak için uğraşırken; Şirketin Müdürü Dr. Gaetan Jannoni, birden yerinden fırlar ve orada bulunan memurlara Naci Bey’i göstererek sorar:
“Bu adam böyle nece anırıp duruyor? Türkçe mi?”
Ve sonra memura dönerek bağırır:
“Burada resmî dilin Fransızca olduğunu bilmiyor musunuz? Size sopa ile mi hareket etmeli?”
Müdürün bu küstahça hareketine karşı, Naci Bey:
“Ben Türk’üm. Benim memleketimde resmî dil Türkçe’ dir. Hattâ siz bile Türkçe öğrenmelisiniz!” diye cevap verir.
Müdür bu cevap üzerine büsbütün küstahlaşır ve memura o dönem için önemli sayılacak bir miktarda para cezası verir.
Naci Bey bu cezaya tepkisini göstermekte gecikmez:
“Bana ne diye ceza veriliyor? Kendi memleketimde kendi dilimi konuşmam suç mudur?”
Müdür, bu tepkiye daha çok sinirlenerek ona işten uzaklaştırma cezası verir ve
“ Sizi on beş gün için kovuyorum!” der.
Böylece, Türkiye’de Türkçe konuştuğu için hakarete maruz kalan memur, Wagon- Li Şubesi’ni, yani çalıştığı iş yerini terk eder!..
Olayın hemen arkasından görgü tanığı olan şirket çalışanları müdüre, yaptığı hareketin doğru olmadığını, arkadaşlarının Türkçe konuşmakta haklı olduğunu, verilen cezanın kaldırılmasını söylerler.
Küstah Müdür ise son derece kararlıdır,
“ Ya o gider yahut ben!” der.
Bu üzücü olay basına yansır.
Ertesi gün, pek çok gazete olayı ayrıntılarıyla yazar.
Örneğin, 24 Şubat 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, “Türkçeyi istemeyenin Türkiye’de yeri yoktur” diye manşet atar ve şirketin müdürü hakkında yasal işlemin yapılmasını ister.
24 Şubat 1933 tarihli Vakit Gazetesi’nde Selâmi İzzet, Türkiye’deki yabancı kurumları Yeniçeri Ocağı’na, yabancı müdürleri de Asesbaşı’na benzetir, yabancı şirketlere verilen geniş yetkilere dikkat çeker.
Akşam Gazetesi de, müdürün Türkiye’de yaşadığını unuttuğunu vurgular.
Üzücü olay toplumda büyük yankı uyandırır.
Özellikle üniversite gençliği tepkisini göstermekte gecikmez.
25 Şubat 1933 günü, sayıları on binleri bulan gençler, Beyoğlu’nda Wagon Li Şirketi önünde toplanıp, olayı ve müdürü protesto ederler, şirketin camlarını kırarlar.
“Türk topraklarında Türkçe konuşmayı men edenlerin mevcudiyetine tahammül edemeyiz”, “ Yaşasın Türklük, Yaşasın Gençlik”, “Türklüğü tahkir edenler, Türkçe konuşmayanlar bu memleketten kovulacaklardır” diye sloganlar atan gençleri, ne Polis Müdürü Fehmi Bey’in teskin edici sözleri, ne de Beyoğlu İtfaiye Grubu’nun sıktığı sular, durduramaz.

Bu arada o gün, İstiklâl Caddesi tamamen Üniversite gençliği ile dolmuş ve Beyoğlu’nda hayat felce uğramıştır!
Vagon Li Olayı’nın ertesi günü, yani 26 Şubat 1933 günü:
Vakit, “ Türkiye Aleyhinde Bulunan Ecnebiyi Protesto İçin Darülfünunlu Gençlerin Nümayişi”;
Akşam, “Türkiye’de Türk Dili Hakimdir”;
Cumhuriyet, “Gençliğin Galeyanı”;
Milliyet, “ Talebe Vagon Li Önünde Nümayiş Yaptı” şeklinde manşet atarlar.
Cumhuriyet gazetesi baş yazarı Yunus Nadi de, 26 Şubat 1933 günkü Cumhuriyet Gazetesi’nde “Yataklı Vagonlar İdaresindeki Hadise” başlığını verdiği köşe yazısında olayı şöyle değerlendirir:
“Türkiye’de çalışan hiçbir müessese burada illa filan dil konuşulur diye iddia edemez. Bu, kapitülasyonları ilga eden (yürürlükten kaldıran) Türkiye’ye mahsus bir hal değildir. Bütün dünyanın medeni ve müstakil her memleketinde cari olan ve öyle cereyanı da pek tabii bulunan bir haldir. Medeni ve müstakil her memlekette yabancı dillere sadece müsamaha olunur. O kadar. Yoksa herhangi yabancı dilin herhangi medeni ve müstakil bir memlekette, değil böyle yataklı vagonlar idaresi gibi umuma mahsus bir merkezinde, hatta yataklı vagonun birkaç kompartımanında dahi, kendisine mahsus bir hakimiyet iddia edilmesine asla ve kat’a müsamaha olunamaz. Yataklı vagonlar Şirketi’nde Fransızca da konuşulabilir. Fakat orada Türkçe konuşmanın memnuiyetini (yasaklanmasını) farz etmek sadece mecnunluk veya ahmaklıktır…”
27 Şubat 1933 günü, Vakit Gazetesi’nde, üniversite gençlerinin yazdığı “Dilimiz Şerefimizdir” başlıklı bir makale yayımlanır. Gençler burada, Türkçeyi küçük görenlere tokat gibi cevap verir:
“ Türk elinde Türk genci her şeyden evvel milli şerefini gözetir. Türkün vatanı, Türkün tarihi yalnız bu milli şerefin heykelleşen ifadesidir. O heykelin mermeri, Türk dilinin asil ve temiz varlığıdır.”
*
“Dilimize saygı göstermesini bilmeyenleri affetmeyecek ve onları saygılı hale getireceğiz” diyen Üniversite gençliğinin Türkçenin korunması konusunda gösterdiği bu duyarlı davranış o günlerde tüm yurt sathında ilgi uyandırmış ve bu olaydan hemen sonra Türkiye’de yaşayan yabancılar topluma açık genel yerlerde kendilerini hep Türkçe konuşmak mecburiyetinde hissetmişlerdi.
Özellikle Pera’da (günümüzde Beyoğlu) pek çok yabancı dükkan adı da bu arada değiştirildi. Örneğin, bu dönemde adını değiştiren işletmelerden biri de Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki Loryan Pastanesi idi. Kurucusu Arnavutluk’tan gelmiş Philippe Lenas’tı. Pastanenin adı Fransızca L’Orient (Doğu) sözcüğünün okunuşundan geliyordu.
Vagon-Li Olayı’ndan sonra yükselen “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası sırasında pastanenin Loryan olan adı, Çağatay Türkçesinde “kendi alanında kusursuzluk, mükemmellik” demek olan “Baylan” ile değiştirdi. Bu pastane daha sonraları Kadıköy ile Karaköy’de şube açtı.
Yaşanan olayların ardından Vagon Li Şirketi, Naci Bey’i yeniden işe başlatırken,Belçika’dan gelerek olayı inceleyen şirket müfettişleri Jannoni’yi görevden aldılar.
Bu arada Vagon-Li kadrosunun, tamamen değiştirilmesi ve Türk memurların sayısının arttırılması gündeme geldi.
Sonunda, Vagon Li Şirketi’nin müdürü Jannoni hakkında, “ Türk Memurlarından Birinin Şahsında Memlekete ve Türklüğe Hakaret Etmek” ten dava açıldı.
İlk oturum 16 Temmuz 1933 günü yapıldı ve eksik evrakların tamamlanması için oturum ertelendi.
Ancak 2 nci oturum hiç yapılmadı; Jannoni, Cumhuriyet’in 10 ncu Yıl Dönümü dolayısıyla çıkarılan Genel Af ile affedildi.
Türk Gençliği, cumhuriyet kazanımlarını zedeleyecek ya da yok saydıracak hiçbir adıma izin verilmeyeceği mesajını vermiş, kendisine emanet edilen devrimleri sonsuza kadar koruyacağını göstermişti.

Ahmet AKYOL

Yorumlar (0)