24.11.2023, 16:41

Şehriyâr

Ozanımızın asıl adı Muhammed Hüseyin Behçet Tebrizî’dir.

Öz yurdu olan Güney Azerbaycan’da ve dünyada Şehriyâr olarak tanınmıştır.

1904 yılında, Tebriz’in Bağmeşe Mahallesinde dünyaya gelir.

Babası Tebriz’in ünlü avukatlarından Hacı Mir Ağa, annesi ise Kövkeb Hanım’dır.

Şehriyâr’ın çocukluk yılları Tebriz’de ve Meşrutiyet havasında geçer.

Küçük yaşlardan itibaren şiire ilgi duyar. Şirazlı Sâdi’nin (Sâdi-i Şirazî) Gülistan’ı başta olmak üzere Doğu edebiyatına ait birçok önemli eseri okur.

Resmî öğrenimine Tebriz’deki Medrese-yi Müttehide’de başlayan Şehriyâr’ın orta öğrenimi ise Füyuzat Ortaokulunda devam eder. Ayrıca Tebriz’deki Talibiyye Medresesinde Arap dili ve edebiyatı okur. 1921’de Dar’ül Fünun’a kaydolur.1923’de Tıp Fakültesine girse de maddî zorluklar yüzünden okulu bitiremez.

Süreyya adında bir kızı sevdiğini; bir gün, buluşmak için sözleştiklerini; kızın, buluşmaya gelmediğini ve tam da o günlerde -fakülteyi bitirmesine iki üç ay kalmışken- Tahran’dan sürgün edildiğini bizzat kendisi anlatmıştır. Behcetabad Hatiresi adlı şiirinde bu olaydan söz eder.

1932 yılında memuriyet hayatı başlar. Bir süre sonra ikinci defa sürgün edilir.

1935 yılında tekrar Tahran’a dönerek, Ziraat Bankasında memur olarak çalışmaya başlar.

Babasının ölümü ile bunalıma giren Şehriyâr tasavvufa yönelir. Yine bu aralarda annesini de kaybedince Tahran’ı terk ederek, 1953 yılında baba ocağı Tebriz’e döner.

Tebriz’de, Ziraat Bankasına memur olarak girer ve buradan emekli olur.

Tebriz, Şehriyâr’ın hayatında bir dönüm noktası olmuştur. En önemli eseri “Haydar Baba’ya Selâm”ı 1953 yılında, burada yazar.

Yine 1953 yılında, akrabası olan İlkokul Öğretmeni Azize Hanım’la burada evlenir. Bu evlilikten dört çocukları olur.

1964 yılında bir süreliğine Hoşginab’a giden Şehriyâr, burada Heyder Baba adlı ünlü şiirinin devamını yazar.

1976’da Tahran’ı ziyareti sırasında eşi Azize Hanım kalp krizi geçirerek vefat eder.

Şehriyâr çok iyi derecede Farsça, Arapça ve Fransızca bilmesine rağmen -annesinin de arzusuna uyarak- şiirlerinin tamamına yakınını Türkçe yazmıştır.

Gençliğinden itibaren müzikle de ilgilenen, çok güzel tar çalan Şehriyâr gerçek bir Türk aydınıdır.

Tebriz’de sade ve halkla iç içe bir hayat süren şairin çocuklara olan sevgisi dillere destandır.

İran edebiyatına katkısından ötürü birinci dereceden maarif nişanı ile taltif edilir. Tebriz Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin en büyük dersliklerinden birine ve yine Tebriz’de bir okula adı verilir.

Henüz hayatta iken 16 Mart günü “Şehriyar Günü” olarak kabul edilir. Yaşadığı ev -ölümünden sonra- müzeye dönüştürülür.

Azerbaycan ve İran’da “Yalnız İran’ın değil, bütün şark âleminin iftiharı” yani bütün doğu dünyasının gururu olarak kabul görür.

Ömrünün son yıllarında hastalıktan kaynaklanan sıkıntılarla boğuşan Şehriyâr, 18 Eylül 1988’de sonsuzluğa yürür. Dünyaca ünlü ozanımız Tebriz’de, ünlü Makberetü’ş-Şuara’da toprağa verilir.

Ruhu şad olsun!.

Eserleri:

1- Heyderbaba’ya Selâm

2- Türk’ün Dili

3- Memmed Rahim’e Cevab

4- Sehendim

5- Behcetabad Hatiresi

6- El Bülbülü

7- Süleyman Rüstem’e Cevaplar

8- Döyünme ve Söyünme

9- Getme Tersa-Balası

10- Naz Eylemisen

11- Türk Evlâdı Gayret Vahtıdır

12- Derya Eledim

13- Türkiye’ye Heyâli Sefer

Aziz Dolu Atabey

https://azizdolu.wordpress.com/

Yorumlar (0)